RSS Feed for This Post

Acil durum için Allah’a şükredin!

20080612_derin_dusunce_org_misir_acil_durum2.jpg Sunuş : AL AKHBAR (Haberler) Lübnan’da çıkan bir günlük gazete. 2006’da Israil ve Hizbullah arasındaki savaşın en ateşli günlerinde yayına başladı. Açıkça Amerikan karşıtı bir duruş sergileyen gazetenin maddî kaynakları bilinmiyor. Sadece Hizbullah’tan destek aldığı yolunda söylentiler var.

Çevirmenlerimizden Aisha Bengazi’nin seçtiği bu makale Mısır’da 1981’den beri sürekli uzatılan “Acil Durum” (bir tür OHAL) yasası üzerine. Hem Mısır’ı içeriden bir bakışla anlatması hem de Türkiye’deki Yargı Darbesi ile benzerlikler arzetmesi açısından mutlaka okunması gereken, kısa ama ilham verici bir yazı.

Yazan: Waël Abdul Fattah Çeviren: Aisha Benghazi

“Acil durum için Allah’a şükredin!”

Bu sözleri [Mısır’ın] Adalet ve Parlemento ilişkileri bakanı Moufid Shihab 1981’den beri süregelen Acil Durum’un yeniden uzatılması sırasında söyledi. Hukuk devletinin iflası anlamına gelen bu Acil Durum’un “aydın, ilerici” kabul edilen bir hukuk profesörünün ağzıyla övülmesi özellikle şok edici.

Mısır’da bakanlar asla kendi fikirlerini söylemezler. Dalgaların üzerinde yüzen şişe mantarları gibidir onlar. Bir başka deyişle bakanların ağzından çıkanlar sadece başkanlık sarayında konuşulanların yansıması olabilir.

İşin tuhaflığına bakın ki sayın bakanın açıklamasından sadece bir kaç saat sonra bu Acil Durum’un hiç bir işe yaramadığını gördük. Hırsızlar bir kuyumcuya girerek dört kişiyi öldürdüler ve kaçmayı başardılar. Bu son olay bir kez daha gösteriyor ki hemen her köşe başına dikilen üniformalı ve sivil polisler halkı korumuyorlar.

O halde neye yarıyor bu acil durum? Hayatında bireysel özgürlüklerle hiç ilgilenmemiş, Mısır’daki insan hakları ihlalleri ile ilgili hiç bir rapor okumamış insanlar da sorguluyor. Meselâ Uluslararası Af örgütü’ne göre hapislerde çürüyen 17 bin siyasî tutuklu olduğunu söyleyen raporlar)

Aslında bu kuyumcu saldırısı basit bir soygunun ötesine geçiyor. Çünkü öldürülen 4 kişinin 4’ü de hıristiyan. Bu saldırı bir başka olayı hatırlatıyor aslında. Bundan iki yıl önce iskenderiye’de bir adam bir bıçak çekmiş ve “ruhumuzla, kanımızla kendimizi senin için feda ediyoruz ey Peygamber” diyerek hıristiyanları öldürmeye başlamıştı. Hıristiyanlar da buna cevaben “ruhumuzla, kanımızla kendimizi senin için feda ediyoruz ey Haç” demişlerdi. Bütün bunlar bir din savaşını haber veren birer uyarı niteliğinde.

Mısırlılar bir süredir felaket beklentisi içinde yaşıyorlar. Ne zaman bir yerlerde bir fitil yakılsa “hah” diyoruz, “başladı”!”. Tabi her seferinde Haç ve Hilal’in kardeşliğinin övüldüğü, insanların birbirlerini sevgiyle kucakladığı TV programlarıyla son buluyor bütün bu hengâme. Millî birlik ve beraberlik demeçleri ile yeri göğü inletiyor yöneticilerimiz.

Hak ve özgürlüklerimizi esir alan Acil Durum sayıları 7 ila 10 milyon arasında tahmin edilen hıristiyanlara güven veremiyor. Ama bu polis gücünün bir faydası(!) var, rejim duymadan hiç bir şey fısıldamak mümkün değil. Aslında Acil Durum Hüsnü Mübarek’in ve servetinin güvenliğini sağlamaktan başka bir işe yaramıyor.

 

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

 Derin Düşünce nedir?

Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir?  Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır :)

 Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…  Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin