RSS Feed for This Post

Kuzey Irak’ta Diplomasi İle Askeri Müdahale Arasındaki “Kalın” Çizgi

Mehmet Edebali

Devletin Zirvesinde Bu Polemik Niye?

Son olarak Org.Yaşar Büyükanıt’ın ABD dönüşü yaptığı açıklamayla “aslında gündemimizden düşmemesi gereken” Irak, yeniden oturdu gündemimize.

Büyükanıt’ın bu açıklamasıyla asker ve hükümet ters mi düşüyordu?

Tabi ki hayır.

İllüzyona pek meraklı basınımız bu olayı da basit bir psikolojik hamleyle halkın gözünde “asker – hükümet” çatışmasına çevirmekte zorlanmadı.

Aslında ne oldu?

Tayip Erdoğan hükümet olarak Barzani ile “görüşebileceklerini” beyan etti.

Büyükanıt tasvip eder yönde, böyle bir işe hükümetin girişebileceğini, askerin böyle bir hamle yapmaya yetkisinin olmadığını, bu konunun askerin işi olmadığını söyledi.

Bu cevabı çarptırmaya çalışan basın mensuplarına karşı da Abdullah Gül hem başbakanı hem de Genelkurmay Başkanını doğruladı ve ardından bu tür polemiklere karşı askerin yerini tayin edercesine “askerin konuşacağı konu ve yerin belli olduğunu” söyledi.

Uzatmak istemiyorum.

Kuzey Irak’a Askeri Operasyon Ne Getirir? 

Şunu çok iyi biliyoruz ki ülkenin içinde bulunduğu “istikrar” ortamından derin rahatsızlık duyanlar var. Ve böyle bir ortamda bir anda Kuzey Irak’a yapılabilecek olası bir sınır ötesi operasyondan bahsedilmeye başlanıyor.

Peki bu anlamsız macerayı gündeme kim taşıdı?

İşte bu “rahatsızlar”…

Kuzey Irak’a yapılacak bir operasyon niye mi macera? Niye mi anlamsız? Niye mi istikrara yönelik bir tehdit?

Buyurun, birlikte analiz edelim:

PKK militanlarının sayılarını abartırsak, 10.000’e ulaşır, ulaşmaz. Bunların yarısı Türkiye’de, yarısı Kuzey Irak’ta.

Peki Türkiye, PKK’yla sağlam bir mücadele yapmaya kararlıysa, öncelikli olarak “kendi sınırları” dahilindeki bütün teröristlerle mücadele etti de bitirdi mi?

Hayır…

Türkiye’ye Kuzey Irak sınırından giriş-çıkış yapan PKK militanının haddi var, hesabı yok.

Peki Türkiye “kendi sınırında” bu duruma karşı bir tedbir alabiliyor mu?

Hayır…

Türkiye, Kuzey Irak’a daha önce sınır ötesi operasyon yaptı. Hem de “ABD’nin desteği olduğu halde” yaptı.

Peki PKK’nın kökü mü kurudu?

Hayır…

ABD’nin onaylamadığı bir operasyonda hem lojistik olarak hem de siyasi olarak arkamıza aldığımız destekle! önceki operasyona göre daha başarılı mı olacağız?

Hayır, hayır, hayır…

Ne gelecek başımıza?

400 km gibi “minimum” diye bahsettiğimiz bir alanda topla tank süreceğiz.

Bütün modern silahlarımızın yazılım vb. desteğini ABD ve İsrail’den aldığımız halde, onların onay vermediği bir operasyonda biz bu silahlarımızı kullanabileceğimizi zannedeceğiz.

Ticaret rekorları kırdığımız bir zamanda, ekonomik ambargo vb. tehditlere göğüs gereceğiz.

Yeni Güneydoğu komşumuz olması muhtemel, geçici olarak “federe” kalmayı tercih eden bir devletle ipleri baştan koparacağız.

Koy müziği, gümbür gümbür Irak’a gireceğiz!

Maceranın boyutunu anlayabiliyor musunuz?

Çekinmeyin, buradan yakın…

Barzani’yle Görüşelim Mi? 

Aylardır yazılar burada bitiyor.

Devam edelim…

Ama öncelikle şunu kabullenelim:

Kuzey Irak’ta yani Güneydoğu sınırımızda artık bir Kürt devleti var. Ve orada onların borusu ötüyor.

SOMO ve tır-kamyon kriziyle de gördük ki, Bağdat hükümeti de bunu böylece kabulleniyor: “Muhatabınız Kürt Devleti” diyor.

Kim bu Kürtler?

Onlar bize yabancı değil. Yüzyıllardır bu topraklar üzerinde onlarla beraber yaşıyoruz biz. Kör gözler görsünler artık, bu “kardeşlerin” Irak’ta olduğundan fazlası Türkiye’de var.

Ha… Türkiye’deki Kürtler “Türk” mü?

O zaman Körfez savaşında Irak sınırından ülkeye kabul ettiğimiz “peşmergeleri” hatırlasınlar.

DTP Diyarbakır İl Başkanı’nın açıklaması benzeri açıklamalar, biz “askeri operasyonları” ağzımızdan düşürmediğimiz sürece artarak devam edebilir. Bu tür bir operasyonun PKK’dan öte Kürtlere yapıldığı iddiaları karşısında, bölücü eğilimli Kürt vatandaşlarımızın ayaklanmayacağının garantisini kim veriyor?

Türkiye Barzani’yi karşısına alacak.

Kuzey Irak Kürtlerinin her türlü kapısının Türkiye’ye çıktığını anlatacak.

Ağzının sularının aktığı Kerkük petrollerini satmak istiyorsa…

Bir şantiye halinde yeniden yapılanan Kuzey Irak’a yapılan her türlü yatırımın artarak devam etmesini istiyorsa…

Ticaretinin can damarını oluşturan Türk tırlarının bölgeye giriş-çıkışlarının devam etmesini istiyorsa…

Türkiye ile iyi geçinmesi gerektiğini anlatacak.

Ermenistan’ı işaret edecek, BTC’yi gösterecek, sınır kapımızı gösterecek, bu bölgede kurulan her türlü “enerji” ve “ticaret” yolunun bu topraklardan “geçmek zorunda” olduğunu anlatacak.

AB’nin bizi bu sebeple ne alamadığını ne de satamadığını anlatacak.

Ve diyecek ki…

“Benimle iyi geçinmenin ilk şartı, beslediğin PKK’yı bitirmek. Buradan başlayabilirsin…”

 

 

Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir… Buradan indirebilirsiniz. 

 

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var.  Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

Kendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler.  İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek  KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

 Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 28 Yorum

  2. Yazan:VolkanS Tarih: Şub 25, 2007 | Reply

    Ben Büyükanıt’ın konuşmasını dinlemiştim, ne yazıkki “onlarla konuşmak asker olarak bana düşmez” demedi, “Pkk destek verenle ben konuşmam, isteyen konuşur ona da karışamam” dedi. Yani Pkk’ya destek vermeseler, konuşabilirmiş. Konuşmaması bir yetki sorunu değil, tavır.

    Bakın Aslı Aydıntaşbaş’ın Paşayla ilgili yazısından biraz alıntı yapayım da Türkiye’deki demokratik sistemin halini görün:

    Ama onu tanıyan Amerikalı bir yetkilinin sarf ettiği cümleler ilginçti. Katılın ya da katılmayın, ben yorumsuz olarak aktarıyorum:
    “Onun yerinde olmak istemem. Zor kararlarla karşı karşıya. Nasıl yapacak? Çankaya sürecine müdahale etmeli mi etmemeli mi? Yapacağı her şeyin bedeli var . Erdoğan Çankaya’ya çıkınca AK Parti seçimi kaybedecekse, buna göz yummak mantıklı gözükebilir. Ama ya seçimi kaybetmezlerse? O zaman tarihe ‘ Cumhuriyeti hediye eden asker’ olarak geçecek. Müdahale etse onun da bedeli var.
    Erdoğan’ ı cumhurbaşkanı yaptırmasa, AK Parti’ nin oyuna 10 puan bile ekleyebilir . Bekleyip genel seçim sonrasında harekete geçseler, o zaman faturası çok daha büyük olacak. Çankaya’ yı etkilemek, genel seçimleri etkilemekten daha kolay. Dedim ya, yerinde olmak istemem.

    http://www.sabah.com.tr/2007/02/18/yaz40-50-110.html

    Türk Genelkurmayının birincil hedefi iktidarı AKP’den almakmış. Büyükanıt da hangi hamleyle AKP’ye daha çok zarar vereceğini hesaplamakla meşgulmüş. Mazallah cumhuriyeti hediye edermiş yoksa. Kime hediye edecek? Seçimi kazanan siyasi partiye, yani halka. Cumhuriyet kimindi peki?

    işte “laik devlet elden gidiyor” nidalarının anlamı bu. Devlet kendi ellerinden Hassoların Memoların eline geçer diye akılları çıkıyor. Sadece askeri-sivil bürokrasi’nin değil, aynı zamanda merkez medya’nın da aklı çıkıyor.

  3. Yazan:m Tarih: Şub 25, 2007 | Reply

    Mehmet Bey, cesur yaziniz için tebrikler.

    Dünya’nin en cok konusan askerleri herhalde Türkiye’de yasiyor. Üstelik askerlerimiz Kuzey Irak’a milliyetçi gözlüklerle baktiklari için kesinlikle olan biteni anlamiyorlar.

    Hâlâ Nihal Atsiz gibi düsünen ve etrafimizda düsman milletler gören bu paranoyak anlayis Türkiye’mize çok enerji kaybettirdi. Necdet Sezer’in de kürtlere küsmesi (tipki Ecevit’in baska milletlere yaptigi gibi) diplomasiden hiç anlamadiginin bir göstergesi.

    Isin garip tarafi PKK dis güçlerin degil iç güçlerin kurdugu ve güçlendirdigi bir örgüt. Meselâ Abdullah öcalan’in MIT mensubu olusu, ailesinden 4 kisinin daha bu kurumda çalismasi (bkz. Ugur Mumcu) dikkat çekici.

    Sivil halki silahlandirarak köy korucusu kurma ve köy bosaltma gibi 19cu yüzyildan kalma metodlarla ayni ülkenin nüfus kagidini tasiyan insanlarin birbirlerine düsman edilmesi herhalde (ve umarim) TSK’nin görevleri arasinda degildir. (Bkz. RADIKAL gazetesi, Nese Düzel’in ilgili röportajlari)

    Temmuz agustos (2006) aylarinda ortaya çikan gece görüs cihazi kapatma skandali sayesinde bazi subaylarimizin kaçak basina 300 dolar aldiklarini da ögrenmis olduk.

    Eger büyükanit PKK’ya destek verenlerle konusmayacak ise ordumuzun bir kismiyla da küsmek zorunda kalacak. Zira yukarida örneklerini verdigim hatali hareketleriyle bazi ordu mensuplarimiz PKK’nin güçlenmesini sagladilar.

    Sinir ötesi harekâta gerek yok, sinir berisi bir temizlik yapilsa zaten dava bitecek 🙂

    Dostlukla

  4. Yazan:Tuncay Yılmazer Tarih: Şub 25, 2007 | Reply

    Mehmet Edibali bey’e güzel yazısı için teşekkürler.

    Savaş, harekât bunlar vs. milletin kulağına hoş gelen, insanın gurunu okşayan laflar. Ancak ne yazık ki hiç bir şeye çare değil. Hatta tam tersi, altından yıllarca kalkılamayacak yeni sorunları da beraberinde getireceği çok açık.

    Savaşın çözüm olmadığına örnekler o kadar çok ki…

    Türkiye her şeye rağmen büyük devlet olduğunu, bir “İsrail” olmadığını kanıtlamak zorunda. Türkmenlerin olduğu kadar Kürtlerin de kendi kardeşi olduğunu çok açık ve net vurgulaması lazım. Bu hamlenin Barzani’nin , PKK’nın ve bu güçleri kullanmaya çalışanların elini boşa çıkaracağı açık.

    Umutlu olmak istiyorum. Bari torunlarımıza kan davası bırakmayalım.

  5. Yazan:Bekir L. Yildirim Tarih: Şub 25, 2007 | Reply

    Mehmet Bey,

    Buyukanit’in ne dedigi, ne yaptigi, “askerin” cari rejim icersindede oynadigi rol konusunda Abdullah Gul’un, hukumetin gerilim yaratmamak icin gosterdigi olganusti cabayi da Volkan Bey’in naklettigi yazidaki gibi oldugunu biliyoruz. Tabiiki “diger devlet” mesru devlete karsi durumda. Ama gene nakledilen kisimdan da goruyoruzki artik mesru olmayan devletin elinde de fazla silah yok. Durum 10. yilini idrak etmekte oldugumuz 28. Subattakinden cok daha iyi Allah’a sukur. Buyukanit ogrenmezse selefleri grenecek bir demokaside askerin mesru rolunun ne oldugunu.

    Yazinizin esas konsu hakkindaki tahlininizi akl-i selim, mantik urunu olrak telakki ediyorum. Bu konuda epeyce euphemism kullaniliyor icerde de, disarda da. Kuzey Irak’ta kurulabilecek bir Kurt devleti veya buna gidecek yolda bir federe Kurt yapisi tehlikesidir esas Turkiye’yi rahatsiz eden. Ve bircoklarimiz “Turkiye’nin gucunun” bunu engellemeye yeterli oldugu yanilgisi icerisinde. Oyleye 1 milyonluk orduisu, modern silahlari olan 70 kusur miyonluk kahraman Turk milletinin ordsu niye “uc tane pesmerge ” ile bas edemesin? Bu zihniyettekilerin cogu “mahmur” kamopnin nerde oldugunu, Kerkuk’un nerde oldugunu bilmezler. Bunlar MHP veya BBP seciom mitinglerinde iyi gider ama yazinizda da isaret ettiginiz ibi kazin ayagi hic oyle degil. Bu soylemlerin sahibi tarih okumadi iseler, Viet-Nam’i dahi hatirlamiyorlarsa ABD’nin Irak batakligindaki halini TV’den takip ediyorlardir herhalde.

    Turkiye’nin onundeki en uygun secenek, bir taraftan Irak’in butunlugu yolunda, ahlaki, poltik olrak daha tutarli, savunulmasi daha kolay olan durusunu devam ettirirken diger yandan da Kuzey’deki Kurt entitesi ile iliskiler icerisine girmesidir. Ahmet Davutoglu’nun bahsettigi “stratejik derinlik” esasen “butun yumurtalari ayni sepete koymamaktir”. Su anda Kuzey Irak’ta is yapan ezici cogunlugu Turkiye’dendir. Yarin orada poltik ekonomik lrak Turkiye’ye bagimli bir urdu olusmasi icin gereken sartlar da mevcuttur. Bu durumda “bizim kurt sorunumuz” dedigimiz olayda kendliginde tok olabilir. Zihinleri esnek olanlar, biraz on yargilarini kirip degisimi yonetmeye kafa yormalilar. Bunu hukumette yapanlar var; “ebedi ic, dis dusman” kafesinden cikamayan zinde gucler de ogrenecek.

    Kuzey Irak’tan bahsettiginiz gercekligin farkinda mesajlar geliyor. Irak poltikasi Cankaya’daki “kapris yolu ile dis poluitika” yapan unformasiz ve uniformali cocuklarin eline birakilmayacak kadar coddi istir.

    elinize, zihninize saglik.

  6. Yazan:m Tarih: Şub 25, 2007 | Reply

    TSK’yi PKK ile mücadele konusunda tarafsizca degerlendirecek olsak ve dünyanin diger ordulari ile karsilastirsak nasil olur?
    HEDEF : 179.500 km² lik bir alani kontrol altina almak (Adiyaman, Agri, Bingöl, Bitlis, Diyarbakir, Elazig, Gaziantep, Hakkari, Malatya, K.Maras, Mardin, Mus, Siirt, Tunceli, Sanliurfa, Van, Batman, Sirnak)
    IMKÂNLAR : 160 bin asker (Çiller zamanindaki resmi rakam), 100 milyarlik bir bütçe (10), Modern bir helikopter filosu, Türk Hava Kuvvetleri, Istihbarat, OHAL uygulamalari ile mahkemeler, vali, belediye gibi sivil yapilar hatta basin tamamen kontol altinda. Köy bosaltma gibi radikal çözümlere dahi izin verilmis. Askeri mahkemelere itiraz yolu kapali.
    DÜSMAN : PKK, 10 bin silahli kisi, hava kuvvetleri, helikopter ve zirhli araçlari yok.
    SÜRE : 20 yil.
    SONUÇ : Kesin bir sonuç yok. Cebinde ayni ülkenin nüfus kagidini tasiyan onbinlerce genç birbirini öldürmeye devam ediyor ve askeriye de buna mâni olmak için para ve vakit harcamaya.
    100 veya 200 bin asker ile 100 milyar dolarin çok ciddi imkânlar olduguna dikkatinizi çekmek isterim. TSK’nin güney dogu’da sahip oldugu avantajlarin çok daha azina sahip bazi ordular bakin ne yapmislar:
    Meselâ Normandiya çikarmasinda 137 bin km²’lik bir bölgeyi ele geçirmek için 330 bin amerikan ve ingiliz askeri kullanildi. Karsilarinda PKK degil panzerleri ve betonarme signaklariyla 1 milyon’a yakin alman askeri vardi. (1) Çanakkale savasinda ise 300 bin ingililiz ve fransiz askerine 250 bin türk askeri karsi koymustu.(2) PKK’yi, Barzani ve Talabani’nin askerlerini toplasaniz ne kadar yapar?
    Strateji kanimca budur : Ne büyüklükte bir alani ne kadar askerle savunuyorsunuz ve hangi düsmana karsi? Bence 20 yildan beri kendi ülkesini isgal edemeyen bir askeriye üretse üretse enflasyon üretir strateji degil.
    Bir de güney dogu problemine daha yakin olaylara bakin : 1947’de bir fransiz sömürgesi olan Madagaskar ayaklandiginda Fransa 588 bin km² büyüklügündeki bu alani 30 bin askerle kontrol altina almis ve 100 bin ayrilikçiyi katletmisti. (3) Madagaskar Fransa’dan binlerce km uzakta oldugundan güney doguda ordumuzun yasamadigi lojistik problemlerini de manzaraya eklemek lâzim. Ayrica sarp kayaliklarla, bataklik ve ormanlarla dolu bu adanin güney dogunun 3,28 kati büyüklügünde oldugunu da söyleyeyim.
    Irak’in isgali baslangicinda ABD 437 bin km² (güney dogunun 2.5 kati) olan bu ülkeyi 300 bin asker ile ele geçirdi ve 160 bin asker ile kontrol altinda tutuyor.(4) Savasin maliyeti 2006 sonunda 300 milyar dolara ulasacak (5) TSK’nin resmi rakamlarina göre PKK ile mücadelenin 20 yillik maliyeti 100 milyar dolar. (6)
    Kurtulus savasimizda Ankara Hükümetinin 450 bin askeri neredeyse tamami isgal altindaki bir Türkiye’yi savundu. Baslica düsman olan yunan ordusu 120 bin idi. (7) Verdigimiz kayip 30 bin yani PKK ile mücadelede verilen’den az.
    Kimse ordumuzu yipratmaya çalismiyor. Bu ordu hepimizin, ALLAH her bir ferdini korusun, her cephede muzaffer kilsin. Ama yok yere de cephe açmayalim.

    Gene untmalim ki elestiremedigimiz kurumlar yozlasmaya mahkûmdur. Kendini “en güvenilir kurum” veya “milletin göz bebegi” ilân etmek yerine sapkalarini önlerine koyup “nerede hata yaptik? Bundan sonra nereye?” diye düsünmeye baslasalar iyi olacak artik.

    Dostlukla

    (*) Kaynaklar
    1)http://en.wikipedia.org/wiki/Battle_of_Normandy
    2)http://en.wikipedia.org/wiki/Battle_of_Gallipoli
    3)http://fr.wikipedia.org/wiki/Madagascar
    4)http://en.wikipedia.org/wiki/2003_invasion_of_Iraq
    5)http://nationalpriorities.org/index.php?option=com_wrapper&Itemid=182
    6)http://www.cnnturk.com/HABER/haber_detay.asp?PID=318&HID=1&haberID=101273
    7)http://en.wikipedia.org/wiki/Greco-Turkish_War_%281919-1922%29

  7. Yazan:Yaman Avcı Tarih: Şub 25, 2007 | Reply

    Sn. Edebali, nefis yazınız için teşekkürler. Elinize sağlık.
    Yorumcuların yaklaşımları da oldukça gerçekçi ve zihin açıcı. VolakS Bey’in Aslı Aydıntaşbaş’tan naklettikleri, hepimizin bir şekilde farkında olduğumuz ve çoğu zaman gözümüzün içine sokulan gerçekliklerin somutlaştırılmış biçimi. Sistemin sahiplerinin, vatanın sahiplerine bakış açısını net bir şekilde yansıtıyor. Ümit edilen odur ki bunlar son çırpınışlar. Zulmün ilelebet payidar kalması nerede görülmüş ki?

    Mehmet Bey’in Uğur Mumcu’ya dayandırdığı veri ile konuşursak PKK sistemin ürünü olan bir yapılanma. Yine Mehmet Bey’in karşılaştırmalı analizinden anlıyoruz ki, legal-illegal tüm savaş ve gerilla tekniklerinin kullanılması, hatırı sayılır bir bütçesi, sonsuz lojistik imkanları, savaş koşullarının gerektirdiğinden çok daha geniş bir hukuki yapılanma (OHALiyle, DGM leriyle, Askeri Mahkemeleriyle), ve herşeyden önemlisi 70 milyonluk halktan sonsuz desteğe rağmen başarılamamış bir mücadele var ortada. Ortada bir başarısızlık var ama somut bir müsebbibi yok maalesef. Şimdi dönüpte tüm sorumluluğu Barzani ve Talabani’ye yüklemek, daha da komik olanı, diplomasinin alabildiğine yabancı olduğu bir biçimle (Muhatabına küserek) sorunu çözümsüzlüğe terketmek ne kadar akılcı bir yoldur acep?

    Ordunun Kuzey Irak’a sınırötesi harekat yapmasından dem vuranlar önce yukarıda bahsedilen muhasebeyi yapmalı değiller mi? Terör örgütüyle içerideki 20 yıllık mücadelenin blançosunu, getiri ve götürüsünü hesap etmeli değiller mi? Yanlış anlaşılmasın bu muhasebe terör örgütü ile mücadeleyi bırakmak amacılyla değil, yöntemlerin geçerliğinin muhasebesidir. Sınır ötesi harekatın ne getirip ne götüreceğinin muhasebesi Sn. Edebali’nin yasızında, içerideki 20 yıllık mücadelenin muhasebesi ise Mehmet Bey’in yazısında mevcut. Buradan anlaşılacağı gibi, gerek sınır ötesi, gerekse içeride uygulanan yöntemler şimdiye kadar işe yaramadı. Öyleyse bir anlamda yöntem değişikliğine gidilmesi gerekmez mi? Mesela DYP lideri Ağar’ın “dağda terör yapacaklarına ovada siyaset yapsınlar” açılımı bir çözüm olamaz mı?

    Tecrübelerle görüldü ki; yeni dünya düzeninde “kırmızı çizgili” dış siyaset anlayışı ile sonuç alınamıyor. Dış siyasette her sorunu muarızlarınızla konuşarak halledeceksiniz. Türkiye’nin yararının parçalanmamış bir Irak ile komşu olmasında. Ancak reel politik bunun tersine işliyor ve Türkiye’nin buna karşı durma imkanı yok. Mevcut hükümet de bu durumun fena halde farkında ve Kuzey Irkak’taki kürt oluşumu ile temas kurmak gereğinini duyuyor. Yıllardır başarılı olamadıkları PKK belasının faturasını Barzani ve Talabani’ye kesenler ise bu durumu içlerine sindiremiyorlar ve meselenin özünü de bu gerçeklik oluşturuyor maalesef. Görünen o ki reel politiğin gereğini herkes kabullenmek zorunda kalacak ve Kuzey Irak Kürt Devleti realitesi kabullenilecek. Öyleyse daha fazla gecikmeye mahal vermeden inisiyatif ele alınmalı ve bu yeni komşu ile olumlu diplomatik ilişkiler kurulmalıdır. Coğrafi ve siyasi koşullar bu inisiyatifin de kaçırılması halinde, tıpkı bir zamanlar var olduğunu iddia ettiğimiz kırmızı çizgilerimiz nasıl silinmişse, koşulların daha da kötüleşeceği aşikardır. PKK sorununun çözümü de bu yeni oluşumla geliştirilecek ilişkilere bağlı olarak çözüm yoluna girebilecektir. Halkı bizim akrabalarımız olan bu (sözüm ona) komşu “devlet” ile ilişkiler onlar açısından da sorun oluşturmaya aday bir PKK meselesinin çözümünü kolaylaştırır diye düşünüyorum. Aksi durum statükonun devamı niteliğinde olacaktır ki bizim yararımıza olmadığı son derece açıktır.
    Selam ve sevgiler
    Yaman Avcı

  8. Yazan:m Tarih: Şub 26, 2007 | Reply

    BİLKENT ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. ALİ L. KARAOSMANOĞLU’dan oldukça ilginç bir yorum

    Siyasi otorite ile Genelkurmay arasındaki danışmaların işlemediği de gün ışığına çıkan bir gerçek. Hükümetin zaman zaman siyaset üretme girişimleri, Doğru Yol Partisi dışındaki muhalefet partilerinin, kamuoyunun bir bölümünün ve askeri kesimin sert tepkilerini davet ediyor ve hemen caydırılıyor. Hükümet de ısrarlı olmuyor. Belki de, sorumluluğu askere bırakmak istiyor. Sonuçta, siyasi amacı olmayan, dolayısıyla stratejisiz askeri harekattan medet umuyoruz. Biraz askeri tarih ve strateji teorisi okuyan herkes bilir ki, siyasi amacı ve siyasi çerçevesi olmayan askeri harekatın sonu hüsrandır. Hele askeri harekatın hedefi Irak’ın derinliklerindeki Kerkük ya da Kuzey Irak’ın bir bölgesini işgal olursa, uzun süreli bir yıpratma savaşını göğüslememiz gerekeceği de hemen hemen kesindir.

    PKK ile mücadele nasıl olmalı?

    Savaş, siyasetten bağımsız bir olgu değildir. Her stratejik planın ana hatları büyük ölçüde siyasidir. Bu nitelik harekatın tümünü kapsar. Bir stratejik meselenin salt askeri değerlendirmesi söz konusu olamaz. Böyle bir mesele, salt askeri bir harekat planının uygulanması ile de çözülemez. Askeri kuvvet kullanma kararı, tarihi bağlam içinde çatışan tarafların siyasi şartları ve onların diğer devletlerle ilişkileri göz önünde tutularak verilmek gerekir. Bu tür bir analiz bize, Irak’ta kuvvet kullanarak önlememiz mümkün olmayan süreçleri, diplomasi ve siyasetle yönetmeye çalışmamızın çok daha yararlı olacağını telkin etmektedir.

    PKK’ya gelince, bu terör örgütünün amacı da daima siyasi olmuştur. 1970’lerde, ihtilalci Marksist-Leninist bir örgüt olarak kurulan PKK; Türkiye’nin güneydoğusunda “birleşik bir Kürdistan” kurma amacını gütmüştür. Önceleri hükümetler bu terörist örgütü doğru değerlendirememiş, “bir avuç haydut” şeklinde tanımlamıştır. Bu hatalı anlayış, PKK’ya karşı etkili kararların alınmasını, gerekli hazırlıkların yapılmasını neredeyse on yıl kadar geciktirmiştir. Bu arada PKK uluslararası bağlantılarını genişleterek tipik bir transnasyonal terör örgütü haline gelmiştir.

    PKK ile ilgili gelişmeler de bizi, siyasal tercihler üretmeye zorlayabilecek başka bir etkendir. Hem TSK’nın PKK’ya karşı elde ettiği operasyonel başarılar, hem de Başer-Ralston süreci çerçevesinde ABD ve Avrupa’nın PKK üzerindeki baskıları bu terör örgütünün “siyasallaşma” sürecini hızlandırabilir. “Siyasallaşmayı” meşrulaşma ya da eşitlenme gibi anlamamak gerekir. PKK ile oturup müzakere etmek zorunda kalacağımız vehmine kapılmamalıyız. “Siyasallaşma”, ateşkesin çok ötesinde PKK’nın silahlı mücadeleden kesinlikle vazgeçmesi anlamına gelecek ise siyasi zeminde ve üniter demokratik devlet modeli içinde çeşitli pek çok tercih söz konusu olabilir. Bunlardan bazıları -seçim sisteminin değiştirilmesi, mahalli idarelerde daha az merkeziyetçi bir sistemin kabul edilmesi gibi- zaten bugün dahi zaman zaman gündeme gelen değişikliklerdir.

    Terörizmin sadece askeri operasyonlarla ortadan kalkmayacağını hepimiz biliyoruz ve bunu ifade ediyoruz. Fakat gereğini yapmıyoruz. Kabul etsek de etmesek de, terör ve terörle mücadele askeri olduğu kadar ve belki de daha fazla bir sosyal-siyasal hadisedir. Terör örgütleri de aynı devletler gibi kendi siyasal amaçlarına ulaşmak için şiddete başvururlar. Terör ve terörle mücadele siyasetten soyutlanamaz, belli bir siyasi-stratejik ortamda oluşur ve siyasi kararlara bağlı olarak gelişir.

    Öte yandan, terörle mücadelede en donanımlı ve en fazla imkân ve kabiliyete sahip kurum, devlettir. Sivil toplumu ve bireyleri terör örgütlerine karşı en etkili biçimde ancak devlet koruyabilir. Devletin sahneden çekilmediğini ve çekilmesinin mümkün olmadığını gösteren başka bir husus, terör faaliyetlerinin zaman zaman başka devletler tarafından örgütlendiği ve terör örgütlerinin neredeyse daima yoğun devlet desteği ile ayakta kalabildiği gerçeğidir. Tüm terör örgütleri uluslararası (ve transnasyonal) bağlantıları sayesinde etkili olabilmektedir. Terörizm, ulusal olmaktan çok, uluslararası bir tehdittir. Ancak, devletten söz ederken bugünkü değişen devleti, küreselleşen dünyadaki devleti dikkate almalıyız. Terörle mücadele eden bugünkü devlet kendini bir ikilem içinde bulmakta ve Türkiye gibi demokratikleşme süreci içindeki devletler kendilerini bu ikilemden kurtarmakta zorlanmaktadır. Teröre karşı mücadele eden devlet, bu görevini sivil topluma ve bireylerin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermeden yerine getirmek durumundadır. Aksi halde, hem ülke içinde hem de uluslararası düzeyde demokratik meşruiyetini kaybetme riskiyle karşılaşır. Bu durum terörle mücadeleyi daha da zorlaştırır.

    Hiçbir devlet, toplumu tehdit olarak algılamaz

    Küreselleşmenin etkisiyle söz konusu ikilem daha da ağırlaşmaktadır. Küreselleşme sonucunda ön plana çıkan etnik politikalar, sivil toplum ve devlet olmayan birimlerin siyasi ve toplumsal güç kazanması, devlet tarafından bir güç kaybı, başka bir deyişle, yeni bir tehdit olarak algılanabilmektedir. Korumakla görevli olduğu sivil toplumu tehdit olarak algılamaya başlayan ve ona karşı şiddet uygulayan devlet, siyasi ve ekonomik açıdan meşruiyetini ve inandırıcılığını kaybeder. Bu ikilemi aşmak, küreselleşmenin iyi yönetilmesine bağlıdır. Türkiye gibi demokrasisi gelişmekte olan ülkeler böyle bir yönetişim sorunuyla karşı karşıyadır. Söz konusu ikilemi aşma çabası içindeki Türkiye’nin son yıllarda ilerlemeler kaydettiği bir gerçektir. Fakat, bu yolda kaydedilen her ilerlemeyi yeni bir tehdit gibi değerlendirenlerin mevcudiyeti de ikilemin özünde saklıdır. Demokrasilerde, terörle mücadele birinci derecede sivil siyasi otoritenin sorumluluğundadır ve son söz daima siyasi otoritenindir. Türkiye’de de bunun böyle olması gerekir. Ancak TSK, PKK’ya karşı vazgeçilemeyecek önemde bir rol oynamaktadır. Aslında her ülkede ve rejimde ve benzer şartlarda silahlı kuvvetlerin benzer bir rolü vardır. Terörle mücadele, askeri tedbirlerin yanında, siyasi, sosyal ve ekonomik tedbirleri de gerektirir. Diğer bir sorun da, terörle mücadele siyasetinin içinde askeri unsurun yerinin ve ölçüsünün tayin edilmesidir. Geçerli bir siyaset ve strateji ancak sivil otorite ve asker arasında sürekli işleyen bir danışma mekanizması ile geliştirilip uygulanabilir. Askeri tedbirler ve operasyonlar ancak bu şekilde siyasi ve demokratik bir anlam kazanabilir. Günümüzün dünyasında demokratik olmayan süreçlerin doğurduğu çözümler, ne meşru ne de siyaseten inandırıcı ve uzun ömürlü olabilir.

    (ZAMAN)

  9. Yazan:fatih demir Tarih: Şub 26, 2007 | Reply

    Mehmet Bey,
    Oncelikle yazi icin cok tesekkurler. Yorumcu arkadaslarin tesbitleri de yerinde.

    Benimde aklima Etyen Mahcupyan’in yaklasik bir yil once kaleme aldigi bir yazi geldi :

    Devletin Kürtlerin toplumsal ve kültürel taleplerini asayiş ve giderek terör bağlamına indirgemesi, yaşananların unutulmasına yönelik bir gizli dürtüyü de tatmin etmekte.

    Geleceğin, geçmişi unutarak üretilebileceğini sanan naif bir pozitivizm, askerden sivile yansıyan bir üst politika olmayı sürdürüyor. Ne var ki devletten yansıyan şiddete maruz kalanların kendi yaşadıklarını sırf devlet istedi diye unutacaklarını beklemek pek gerçekçi değil… Türkiye medya ve siyasetçi manipülasyonlarıyla gündemi ne denli kamufle etse de, 28 Mart-6 Nisan arasında Güneydoğu’da yaşananlar toplumsal hafızaya geçmiş durumda.

    Bu 9 günün olaylarını Demokratik Toplum Partisi barolardan ve insan hakları derneklerinden aldıkları bilgilerle de pekiştirerek bir rapor haline getirdi. Olaylar Muş kırsalında öldürülen 14 PKK’lıdan dördünün cenazelerinin Diyarbakır’a gelmesiyle başlıyor. Savaş uçaklarının alçak uçuş yaptığı bu cenaze töreni sırasında slogan atılmasını bahane eden güvenlik güçleri panzerlerle halkın üzerine yürümüş, biber gazı kullanmış, havaya ateş açmış ve iki kişinin ölümüne sebep olmuştu. Ertesi günü esnafın kepenk kapatmasının ardından kar maskeli Özel Harekat timleri ile Çevik Kuvvet ekipleri kente girerek ‘darbe havası’ yaratmışlardı. 30 Mart’ta ise iki gün önce polis ateşiyle ölenlerin cenaze töreni akabinde yine gaz bombaları ortaya çıkmış ve 8 yaşlarında iki çocuk ölmüştü… Kent 1 Nisan’da normale dönerken, yoğun gözaltı operasyonları başlamış ve günlerce devam ettirilmişti. Gözaltına alınan 563 kişinin 200’ü çocuktu. Valiliğin tespitine göre ise ‘olaylara katılan’ 2500-3000 kişinin %80’i çocuktu. Öte yandan gözaltına alınanlara uygulanan ‘yöntemler’ arasında taciz, soğuk su, ıslak zeminde bekletme, tuvalete girmeye izin vermeme, soğuk betonda oturtma, uyumaya izin vermeme gibi ‘çağdaş’ usuller söz konusu olmuştu.

    Diyarbakır’da bunlar olurken, Siirt’e getirilen bir cenazenin defni sırasında güvenlik güçleri bir kişiyi hedef alarak vurmuşlar, yaralıyı yaklaşık 2 km sürükleyerek şehir merkezine getirmişler ve hastaneye kaldırılmasını 1 saat kadar engelleyerek ölümüne neden olmuşlardı. Ertesi gün Çevik Kuvvet güçleri Ulus Mahallesi’ndeki bütün evlerin ve işyerlerinin camlarını kırmıştı. Bu arada bazı güvenlik gücü mensupları sokakta yakaladıkları küçük bir çocuğu tartaklayarak havaya kaldırmış ve işyerinin camını çocuğun bedeni ile kırmak istemişlerdi.

    Mardin Kızıltepe’de basın açıklaması esnasında emniyet güçleri gaz bombaları atmaya başlarken, güvenlik güçleri de cop, kalas ve silahlarla müdahalede bulunmuş, bir kişinin ölümüne neden olmuşlardı. Ertesi gün gene bir kişinin sırtından vurulduğu olaylar sırasında halka zorla Mehter Marşı dinletilmiş ve sokakta bulunan herkes darp edilmişti. 8 ile 13 yaş arası on çocuğun gözaltı altına alındığı Nusaybin’de ise güvenlik güçleri ‘Ölürüm Türkiye’m’ ve benzeri marşlar söyleyerek, bayraklar sallayarak halkı tahrik etmeye çalışmışlardı.

    Batman da bu operasyondan nasibini almış, polislerin rastgele ateş açması sonucu 3 yaşındaki bir çocuk ölmüştü. Ayrıca Yavuz Selim Mahallesi’nde polis ve jandarma bütün evlere girip, karşılarına çıkan herkesi dayaktan geçirmişlerdi. İlginç olan halkın gözaltına alınma ve işkence görme korkusu nedeniyle hastanelere müracaat etmemeleriydi. Urfa’da ise demokratik kitle örgütlerinin basın açıklaması yapacağı noktada toplanan korucular halka ateş açmışlar ancak haklarında hiçbir yasal işlem yapılmamıştı.

    Türkiye bunlara gözlerini kapadı, görmek istemedi… Birtakım ‘teröristlerin’ işi diye düşünmek istedi. Ama acaba devlet ve onun sahibi olan bizler yaptığımızın farkında mıyız?
    15/05/2006 Zaman

  10. Yazan:Mehmet Edebali Tarih: Şub 27, 2007 | Reply

    Arkadaşlar,
    Yazıyı “zenginleştiren” değerli yorumlarınız için teşekkür ederim.
    Aşmakta güçlük çektiğim vakit darlığı münasebetiyle, güzel yorumlarınıza ayrıntılı cevap veremediğim ve geciktiğim için büyük bir özür borçluyum.

    Sizin gibi insanları “okur-yazar-yorumlar”ken görmek, geleceğe dair umutlarımı kat ve kat artırıyor.
    Yorumlarınızdaki “sağduyu” ve “kalite”, bu ülke insanının geldiği son noktayı gözler önüne seriyor.

    Kısa bir not…
    Yorumlarda bahsettiğiniz “devlet-hükümet” münasebetlerine ben de gayet katılıyorum.
    Yalnız,
    Pakvizyondan takip edenler bilirler, ben bu art niyetli “basın ve mensuplarıyla” bir türlü anlaşamıyorum, yazının ilk bölümünden maksadım biraz da budur.

    Derin Muhabbetlerimle…

  11. Yazan:ENGİN DEMİRCİ Tarih: Mar 8, 2007 | Reply

    İranın 7 Kartı ve ABD’nin 3 Kartı – KASIM ÖMER

    ——————————————————————————–

    Kasım ömer
    IDTP Genel Başkanı Kasım Ömer’in Açıklaması
    IRAK DEMOKRAT TÜRKMEN PARTİSİ GENEL BAŞKANI KASIM ÖMER MEDYADA ÇIKAN HABERLER ÜZERİNE http://WWW.BEYAZRENKLER.COM‘a ŞU AÇIKLAMAYI YAPTI

    Birinci ve ikinci Dünya savaşında İran bir karış toprak kayıp etmedi.Türkiye
    ise Osmanlı toprakları coğrafiyasından bu günkü ‘türkiye ‘sınırlarına çekilmek mecburiyetinde kaldı.ingiltere Türkiye cumhuriyeti kurulma aşamasındayken, iran’da hale bir şii(SAFEVİ) Türk devleti vardı. ingilizler,iki türk devleti olmasın diye iran’daki mevcüt türk yönetimini perslere (FARİSİ) emperyalist oyunlarla devir etti.( büyük ortadoğu projesi ise selcuklu coğrafiyası ile osmanlı coğrafiyasını haritada örtüştürün göreceksinizki bütün planlar türkmilletinin başına örülmek istenen pilanlar ve projelerdir).Bu çerçevede olaylara bakmak doğru olacaktır.
    ABD afğanistan ve ırak’a saldırmadan önce bölgede İRAN hem afganistan rejmi sünni(taliban) ve hemde İrak (sünni hakimiyet) Baastan rahatsızdı.Ve Bölgede BÜYÜK PERS İMPRATRLUĞUNU Genişletmek için Humayni menşali şii lik kisvesi altında Genişlemek peşindeydi.ve bölgedeki Amarikancı adamları sayasında ABD ye Yanlış veya doğru istihbarat sağlıyordu.Amacı ise ABD Bu iki ülkeye saldırırsa örtülü destek vermekti,ama esas hedefi ise iran’in büyük bir şii kuşağı elde etmekti ve dünyadaki şiileri cesaretlendirmek ve hepsinide pers impratorluğuna hizmet ettirmekti.
    ABD afğanistan dan sonra ıak’a saldırınca ıraktaki iran yanlısı muhalefat şii-kürt ittifaki altında ABD adın iran için ırak’ı ele geçirdiler.ve savaş 20 günde bitti .Bu aşamadan sonra Hem ABD şii- kürt itifakını kullanarak kendi amaçlarına ulaşmak istedi,hem’de İRAN şii-kürt ittifakını kullanarak kendi amacına olaşmak istedi.Bu çerçevede olayları değerlendirdiğimizde net olarak Fotoğrafı görürüz. MUSUL VE KERKÜK peşmerge akınına ugradı .VE aşagı diyala tuz hurmatu ve mendeliye kader inme cesaret buldular ve hatta bağdat’ın bir kısmını bile ele geçirmek istediler.şiiler ise Bagdat ve güneyini basraya kader ele geçirdiler.ve bununla yetinmediler ve planlarına göre yetinmiyeceklerdi.Irak’taki Sünnilere ve Türkmenlere göz açtırmıyacaklardı,ve kararlıydılar.Ama bilinçli Türkmen aydını bu planların farkındaydı,ve kendi planını ortaya koyacaktı,ve koydu ve odluda.ırakta hükümetler kuruldu ,ırakın sahta anayasası yapıldı sahta seçimler ve referandumlar oldu,SÖZDE“Kürdistan” yasası çıktı.ve petrol yasası onaylandı.ve Kerkük referandumu gündemde.ve ıraktaki hükümetin hali malum,Ayrıca ıraktaki direnişin gücüde malum.bu iki güce karşı direnmektedir.Bu çerçevede İran ‘ın kartlarını ve ABD nin kartlarını degerlendirmek gerekir.

    İRAN’NIN KARTLARI:
    2 Boyutlu 7 kart. a)bugünkü mevcut hukümet kontrolumda olsun. b)yarın direniş başarılı olursa yine direnişçilerin kuracağı hükümet kontrolumda olsun.
    1-Sistani üzerinden İngiliz kartı.(Sistanini-ingiliz)flortü. Sistaninin ingitereye getmesi ve fetva larını inceleyin.
    2- SiyasiAziz elhakim,Caferi, siyasi sadr, sistani ve fezilet partisini şii ittifak listesi yaparak her halü karda ırak hükümetini ele geçirmek.
    3-Bedir,Sadr,Hizbullah,tarullah,ölüm tugayı, kurt tugayı,hasan Hüseyin Abbas Hamza kudus vs.tugaylarını oluşturup ve güçlendirmekti.Ayrıca hükümetin içindeki iç işler,savunma bakanlıgına baglı polis gücünün çogonlugunu ve ve ırak ordusunu oluşturup.hem ABD ye karşı hemde Türkmenlere karşı hemde Sünni Araplara karşı kullanmaktı ve yaptıda ayrıca başarmış oldu.ve en sonunda ABD baktıki avladıkları tavşanı iran tazısı kapıyor hiç emek vermeden.
    4-Bu belirtiğimiz silahlı güçleri,a)Türkmenlere karşı kullandı ve hale kullanıyor. Telafer olaylarında bu silahlı güçler in bir parçası ABD ordusu ile beraber hareket ediyor.ve iran tarafından ettirilecektir.huylu huyundan vazgeçmez. Ayrıca Kerkük bölgesine Yandaşı şii milisler yerleştirdi(Buradaki amacı ise ırakın güneyi yetmiyormuşcasına kuzeye doğru sarkmaktır..b)Sünni Araplara karşı ister İslamcı olsun ister eski baasçi(bugün normal evinde oturan vatandaş).ister eğitimci,ister eski orduda,ister tüccar ister fotbolcu ister Sünni imam,ister memur ırakın bütün beyinlerini ölüm tugayları gibi ,ölüm timlerine evinden alarak öldürterek ilerde hükümette yeniyandaşı şii nesil yetiştirsin.
    5-iran devletinin içine havralar bulunmaktadır.iran politikasında Yahudi ler ile Siyonistleri ayırırlar.yahudilere yakınlar siyonistere karşılardır.ve Siyonistleri Yahudilerle dengelerle.ayrıca Yahudilerin üzerinden Siyonistlerle kapalı ittifak yani tehlikeyi minimuma indirirler yani (0) tehlike.Bu gurubun üzerinden ister bagdata olsun ister babilde olsun ister basrada olsun şii milisleri bu gurubun kontoluna veriyorlar ki hemYahudiler hemde kendileri ayni amaca olaşsın.(çünkü ölen ya türkmendir ya Sünni araptır veya ırakçı şii dir.
    6)Talabani kartı.Talabaninin bazı açıklamalarına bakarsanız iran menşelidir.Özellikle türkiyeye karşı. Ve ortak peşmerge güçleri şii milislerle ister sözde ırak ordusu veya polisinde veya illegal ölüm timlerinde beraber hareket etmektedirler.
    7)Barzani kartı.Barzaniyi genelde ABD konuşturur ama abd ile iranın arasında bir ihtilaf oldugu zaman Barzani gedin ırakın dışında savaşın der hiçbir taraf tutmaz.genelde içten bölge ülkesi olan ıran’a ABD den yakındır.(erbildeki abd güçlerinin ıran konsulusluğuna kudus ıranın Kudüs örgütünün barzaninin bazı istihbarat örgütü ile beraber ıraklı direnişçilere silah destegi vermesi bunun en büyük delilidir).ayrıca helepçe katliamında Tarık azizin ifadesi ile iran tarafından kollanılan kimyasal silahların Talabani o gunde susmuştur ve bu günde susmaktadırlar ve bu konuda günah keçisi saddam olmuştur.veya ogünden beri ABD İngiltere ve iran öyle bir planın içindeler. Çünkü bu konuyu 3 ay önce benim bir demecimde bu kimyasa silah konusunu en iyi Tarık aziz biliyor demiştim ve bu eski başbakan yardımcısını konuşturmuyorlar ki Saddam asılmasın diye alelacele saddamı astılar ve günah keçisi milli bir gurubu ilerde nasıl Saddam kartı bitti ise bu kartıda bitirmek istediler.
    *ıran’ın ırakta bölge ülkelerine yaptıkları bazı oyunları ortaya koyalım.
    1-Rus diplomatlarını bedir kuvvetlerine baglı KERBELA DOĞUMLU şii milisler tarafından kaçırtmak,arkasından sünni direnişçilere şii milislerin yerini söyliyerek. baskın yaptırtırıp,hem şii milisleri hemde rus diplomatlarını öldürtürmek. ardan 6 ay geçtikten sonra bedir kuvvetleri kumutanına açıklama yaptırarak,sünni direnişçileri türkiye desteklemektedir açiklaması yaptırtmak.
    ve rus diplomatlarının öldürülmesini türkiyenin üzerine atmak ,rusya ile türkiyenin arasını açarak bölgede daha güçlenmek.ama ruslar bu raporu bedir kuvvet komutanı açıklamadn 2 ay önce iran’a baglı şii milislerin rusya diplomatlarını kaçırdıklarını öğrenmişlerdi.
    2-mısırlı suudı arabistanlı diplomatlarını Irak’ta şii milislere öldürtürmek.
    3-ırak’ta bulunan bütün arap ülkelerin diplamatlarını ve çalışanlarını sıkıştırıp ırakı terk ettirmek.
    4-2006 nın temmuz ayında bedir kuvetlerine bir vahşet genekgesi yayınlatarak. adeta ırakta ötekilere katliam gizli genekge yayınlatmak.Bu gizli genelge Ansarul sünne direnişçileri tarafından ıran yanlısı bir kadının üstünde yakalandı.ve detaylarını cumhuriyet gazetesi yazdı.Bunları çokaltmak mümkün bırakın biraz etegimize taşlar bulunsun nazaman kullanacağımıza biz karar verelim.Dolayısı ile Iran Bu kotü huylarından vazgeçmedigi sürece,kendisi ile beraber hareket etmek.doğru olmıyacaktır.IRAN’IN KULAGINA KÜPE OLSUN BEDİR KUVVETLERİNİNİ TELAFERDEN ÇEKSİN O ZAMAN SAMİMİ OLDUGUNA İNANIRIZ.
    5-türk basınında devamlı türkiye ile ıran arasında kasrışirin andlaşmasından bu yana sınır anlaşmasızlıkların olmadıgını işlemektedirler.ama bu doğru bir tespit değildir.çünkü iran irak topraklarında,basra, kuut imara,bagdat,ve diyale illerinde kasrşirin andlaşmasını bozmuş durumdalar, ayrıca telafer,musul ve kerkük te ise 1926 ankara andlaşmasını ihlal etmişlerdir.

    ABD’NIN 3 KARTI:

    1- Büyük ortadoguda Şİİ kartı .
    2- Büyük ortadoğuda SÜNNİ kartı.
    3-KÜRT kartı.
    a)BARZANİ KARTI.
    b)TALABANİ KARTI.
    c)PKK KARTI.
    Kasım ÖMER
    __________________
    ….EMPERYALİZMİN KIRILMA NOKTASI IRAK OLACAKTIR, SIRAT KÖPRÜSÜDE TELAFER OLACAKTIR… KASIM ÖMER

    ——————————————————————————–

  12. Yazan:uğur Tarih: Mar 21, 2007 | Reply

    üzülerek söylemek gerekirse ırak parçalanmış durumda.ırakın başına biri getirilmeli.koyun sürüsü çobansız idare edilmez.isyanlar çıkar,devletler kurulur.bir yenisi de bundan tam 13 yıl önce brezilya bölgesinde deyim yerindeyse kan gövdeyi götürdü.kabile olarak brezilyada yaşayan birtakım insanlar ayaklandılar ve brezilyadan koptular.ismi de LUKİSTAN.hatta ne tuhaftır ki ingilizce isim bile bulmuşlar:HİNTERLAND.islam rejimiyle yönetiliyorlar.nufus 280.000 kadar.ama brezilya onlara toprak vermiş.bu sizindir demiş.ben Türk oğlu Türküm.kürdistana bağlı olarak yurdumdan toprak kopmasını istemem.aksine Türkiyede gönlü olan şehirlerin ( kerkük gibi ) Türkiyeye bağlanmasını çok isterim.onlar da istiyorlar.PKK konusuna gelince…
    PKK yı ülkemizde temizleyemedik.ürüyorlar bir yerlerden.Türkiye PKK nın ürediği yerleri temizlemek amacıyla gidecek sınır ötesine.benim en çok yakındığım şey nedir biliyor musunuz?
    ASKERLİĞE YENİ GİDEN YANİ ACEMİ BİRLİĞE YENİ GİREN BİRİ GİDİYOR DOĞUDA ÇATIŞMAYA SOKULUYOR.DAHA HİÇBİRŞEY ÖĞRETİLMEMİŞ ERLERİMİZ ASKERLERİMİZ KENDİ TOPRAKLARIMIZDA ŞEHİT OLUYOR.OLAN AİLESİNE OLUYOR.SONRA DA VATAN SAĞOLSUN.VATAN ONU ŞEHİT EDİYOR.HEMDE GÖZ GÖRE GÖRE GİDİYOR.EĞİTİMSİZ OLMAZ.VALLAHİ ACIYORUM OLANLARA.

    TÜM ÜLKELERİN GÖZÜ BİZDE.malesef doğru.ülkemizi parçalamak isteyenler çok.güzel olan kıskanılır derler ya…Türkiyenin dost edindiği ülkelere bakın.hemen hemen hepsinin emelleri var.azerbaycan dost ülkeydi.şimdi değil.soğukluk esiyor.tv lerde ne kadar azerbaycan dost ülke dese bile azerbaycan halkıyla Türk halkı diş dişe nerdeyse.yunanistanın hali ortada.eski bizansı canlandırmak.ermenistanın emelleri doğuanadoluda büyük ermenistan kurmak.kuzey ırakın amacı kürdistanı kurmak(emellerine yakınlar da).iranla hiçbir temasımız yok.sanki komsumuz değil.bulgaristan Türkiyeden avrupaya açılan tek kapıya engel vurmaya devam ediyor.içimden bir ses diyor ki…hani bir kuş ölür de akbabalar başına nasıl üşüşürse bu iş te buna benzeyecek gibi.anlayamadığım şey şuana kadar huzur dolu yaşayan milletler neden isyan çıkarıyorlar.kendilerince macera mı arıyorlar anlamış değilim.bağımsızlık düşüncesindeler.bağımsız oldun diyelim.sen bağımsızlığını görebilecekmisin?Allah katında yargılanacaksın en önemlisi.dün gece 2 de canakkale belgeselini izledim.gercekten gözlerim yaşardı izlerken.2. BİR ÇANAKKALE SAVAŞI YAŞAMAYALIM.askerlerimiz gitmesin.barzaniyle görüşülsün.desin ki Türkiye:arkadaş.kerkükü unut.kerkük kürt değil Türktür.kürtleştirilemez.sen devletini kur fakat kerkükten uzak dur..barzani de bu cevaba mecburen Türkiyeye mecbur boyun eğecektir.Türkiyenin şuanda ASKERİ MÜDAHALEYE İHTİYACI HİÇ YOKTUR.ZAMANA İHTİYACI VARDIR.DOĞRU ZAMANDA DOĞRU SİYASET İZLENMELİ.ŞİMDİ HER KAFADAN BİR SES ÇIKIYOR.DÜNYADA EN ÇOK KONUŞAN ASKER BİZİM ASKERLERİMİZ OLDU.
    ben isterim ki SAVAŞSIZ BİR DÜNYA.AMA NEDENSE MİLLETİN KANI KAYNIYOR.
    kanal d haberde izledim Türkiyenin en önemli şehrinde İstanbulda nevruz için başı tülbentli doğulu kadınlar polisle çatışacak.senin neyine ya.otur evinde.elinin hamuruyla erkek işine karışma.bunları alıp sürgün etmeli.İRANDAKİ İSLAMİ ŞERİAT KANUNLARININ UYGULANMASINI ÇOK İSTİYORUM.mesela memleketimde yani Konyada ,Konyamızın adına dahi yakışmayacak bir vaka oldu.amcası 8 yaşında evlerinin bahçesibnde oynayan yiğenini kaçırmış.önce tecavüz etmiş sonra da öldürmüş.bu adamları HAPİSE DEĞİL.HALKA VERECEKSİNİZ.YADA MEYDANDA İDAM ETTİRECEKSİNİZ Kİ BENZER VAKALAR OLURSA FİTNE VE FESAT A AKLI YATANLARA O GÖRÜNTÜYÜ İZLEYECEK,KENDİSİNİ İPTE ÖNCEDEN GÖREBİLSİN.SONRA BAK BAKALIM TÜRKİYEYE….

  13. Yazan:Fatih Demir Tarih: Mar 22, 2007 | Reply

    Iste din sosunu fazla kacirmis ama bastan asagi irkcilik kokan ve serbest dusuncenin en farkli cagrisimlarini birbirleri ile alaka kurmaksizin pespese siralayabilen fasizan bir kisi…

    Yazinin neresinden tutabilecegimi sasirdim, olmayan ulkelerden bahsetmesinden mi? Ulusalci soyleminden mi? Seriat isteruk demesinden mi? Cocuklari abuse edilmelerinden mi? Walla cok ilginc bir calisma… Ornek olarak cerceveletilip “iste bunlarin kafasi boyle calisir” diyerek Turk Tarih Kurumunun duzenleyecegi gecelerde sahneye cikarilisi, ayakta alkislanasi gelen insanlardan… 🙂
    Tebrik ediyorum…

  14. Yazan:uğur Tarih: Mar 22, 2007 | Reply

    sevgili fatih arkadaşım.şeriatçı değilim.sadece yönetimlerden bahsediyorum.Türkiyede ençok olan olaylar tecavüz,kapkaç türünden yasal olmayan suçlar.sana birşey sormak istiyorum.iranda kapkaç oldugunu duydun mu?veya tecavüz olayını duydun mu?
    ben BBC yi açıyorum Türkiyeye resmen çalışıyor BBC.ve yeminediyorum ki utanıyorum.peki siz utanıyor musunuz?ben tarihçiyim.österriech wien üniversitesine arkeoloji bölüme programlarla yerleştirdim.asıl programım Türkoloji.
    irkçı hiç değilim.akrabalarımın bir kısmı kürttür fakat Türklügü savunur.
    HAYAL OLARAK BASSETTİĞİM ÜLKEYE GELİNCE…
    SEN ACARİSTAN DİYE BİR KOMŞUMUZUN OLDUGUNU DUYDUN MU?ama var.nerde mi?haritalarda şuanda gürcistan sınırında.fakat Türkiyeye sınırı var.
    sen bu bilgilerden yoksunsan lukistanın varlığını inkar edemezsin.senin dünya görüşünün kendi çabalarınca oldugunu gösterir.
    son cümlendeki ‘iste insanların kafası böyle çalışır’ derken hakaret ettiniz bana.
    yazımı inceleyecek olursanız ırkcılıktan değil.IRKÇILIKTAN ÖTE BİRLİK VE BERABER BİR TÜRKİYE yi söyledim.neden bu isyanlar dedim.isyanların kaynağı 1789 tarihi.umarım bu tarihi biliyorsundur.bilmeyen yoktur.işte bu tarihle beraber milliyetçilik ırkçılık hak ve özgürlük gibi bir takım ödevler çıktı.o tarihten bu yana deyim yerindeyse İMPARATORLUK diye varlık gösteren örgütlenmeler şimdi bu akım sayesinde küçük küçük devlet hatta devletçikler kurulmuş.
    beni isterseniz övün isterseniz yerin.ama ırkçılıka varacak sözler lütfen kullanmayın.eksik yanım varsa iletebilirsiniz bana.bende adresim hinterland_2@hotmail.com

  15. Yazan:uğur Tarih: Mar 22, 2007 | Reply

    akrabalarım diyarbakırlı.fakat toplumdan soyutlanıyorlar diyarbakırlıdırlar diye.başka gözle bakıyorlardı bizlere.hala öyle bakan insanlar var.inkar edilemez.bende bunlara inat Türk oldugumu göstermek merak ve çabayla ankara üniversitesi Türkoloji bölümünü okudum.içimde Türklük var.ırkçılık yok.sizin sözlerinizde gercekten hakaret edici cümlelerdi.

  16. Yazan:fatih demir Tarih: Mar 22, 2007 | Reply

    Ugur Bey,
    Ben size Acaristan nerde diye sormadim ki? Yine bagimsiz fikir calismalarina baslamissiniz. Ayrica kapkaccilik hakkinda da birsey sordugumu hatirlamiyorum.
    Bana haritada Lukistan’in yerini gosterin tum iddialarimi geri alayim…. Ama bana “bak sen island of men”i duydunda mi bana bunu soruyosun? ” gibi sacma sapan konu ile alakasiz bir cevapla gelmeyin…

    ikinci mevzuu irkcilik mevzuu… Turkculuk yapmak zaten irkcilik yapmaktir… Kaninizda hangi kanlarin oldugu onemli degildir… Ayni manada Kurtculuk yapmak da Japonculuk yapmakta irkcilik yapmaktir… Kerkuk Turkmus de Kurtlestirilemezmis de?? Bakin Diyarbakir Kurttu ve sizin kendinizin ifadesi ile Turklestirilmis ya onlarin yapmasinda ne sakinca var? Tabi birseye yanlis oldugu icin itiraz etmek ile ona size zarari dokundugu icin itiraz etmek ayni seyler degil….

    “Elinin hamuru ile erkek isine karisma”ma meselesi ise erkek-kadin haklari konusundaki bakis acisini gostererek gozlerimi yasartti. Ama bu manada da birsey merak ettim.. Siz baslarinda tulbent oldugu icin karsi ciktiniz? Kurt kadini oldugu icin mi karsi ciktiniz? yoksa kadin oldugu icin mi karsi ciktiniz yurumelerine??? bu da ucuncu mevzuu idi..

    Iran’da kapkaccilik olayi duydunuz mu? sorusu benim yine gozlerimi yasartti. Bilmiyorum ben gormeyeli ulkede Iran televizyonlari mi gosterilmeye baslandi ama Iran’daki kapkac oranlarini gosteren bir televizyon kanali mi var benim bilmedigim??? BBC Turkiye’ye calisiyor da neden ben bu haberleri haftada bir iki defa goruyorum? Farkli BBC’mi izliyoruz?? Ayrica siz Iran’daki kapkaccilik oranlarini incelemise benziyorsunuz bana Turkiye-Amerika-Iran kapkaccilik oranlarini karsilastirabilir misiniz?

    Ayrica yine Iran Seriatini istediginize gore kurallarini bildiginizi varsayarak birsey sormak istiyorum. Iran’da kapkacciligin cezasi nedir? Ve bu maddenin Iran Ceza Hukuk’unda uygulamasi nasil yapilir…(Madde ile yazabilirseniz sevinirim)

    Bir de ilk yazinizda Konya ve Cennet yurdum Konyamiz soyleminden sonra Ikinci yazidaki Kurt akrabalar(Kaldi ki bir insanin Kurt akrabasi olmasi ne demektir anlamadim? Nasil olabilir diye biraz dusundum kafa yordum ama bulamadim.. Mesela benim amcamin oglu Kurt falan mi? 🙂 ) ucuncu yazinizda sizi de Diyarbakirli yapmis… Annamadim ilgilenmiyorum da nereli ve ne irka sahip oldugunuz konusunda. Ama bari biraz tutarli olun… Anlamsiz mesajlar vermeyin…

    Ankara Universitesi Turkoloji bolumunu okumus ama tarihci Ugur Bey,
    Yazmadan once biraz daha dusunup bu adam ne soruyor ben ne diyorum sorgulamasi yaparsaniz daha mantikli olur kanaatindeyim…

  17. Yazan:uğur Tarih: Mar 22, 2007 | Reply

    iran hukukunu bilmiyorum.sizin anlayış darlığınızdan olacak ki akraba ile aile kavramını karıştırıyorsunuz.akrabalarımın aslı doğuya dayanır.ben ise Konyalıyım.bunu ufak bir çocuğa da sorsan bilir.sizin bilmediğinize çok şaştım.
    nüfus kağıdında ön yüzünde DOĞUM YERİ yazıyor
    bir de arka tarafında İL yazıyor
    ırkçıyım.evet.ama Türk ırkçısıyım.yabancı toprakların üzerinde bağımsız olamamış farklı bir toplumun ırkçısı değilim.
    Türkiyede Türk ırkçısıyım.bu yanlış birşey değil ki zaten.kendi ülkemde Türküm Türk ırkçısıyım.
    sözlerinizde ırkçılığın yanlış birşey oldugunu söylediniz gibi.istiklal marşını okudunuz mu hiç?veya şöyle diyelim.(soracağım soruyu 3 yaşındaki çocuğa sor bilir.)
    şimdi Türkiyede neden çoğu kürtlerin PKK adına örgütleştiği veya bir kuruluşa üye oldugu bir yer var mı?yada söyle diyelim anlamadıysanız:neden Türkiyede ülkü ocakları kapatılmıyor?ülkü ocakları ırkçılık ile bağdaşmıyor mu?bir Türkiyedeki ülkü ocaklarının varlıgını düşünün,bir de bu ülkü ocağının ermenistanda veya amerikada oldugunu düşünün.
    Türkiye-iran-amerikadaki kapkaççılık konusunda şunları belirtmek isterim.amerika gelişmiştir.kapkaççılığı silemezsiniz zaten.amerikada da iran gibidir.orada da idam cezaları vardır.teknolojileri ne kadar gelişirse gelişsin kendi halkı disiplinliyse mutlaka o ülke dışarıdan göç alır.kapkaççılık kaçınılamaz.Türkiyede de var.Türkiyedeki durum şundan ziyade:doğudaki fakir ailelerin çocukları para karşılığında satılıyor.eğitiliyor ve istanbula ankarada kapkaççılığa yönlendiriliyor.Türkiyemizde adalet yok.biliyorum.adam baklava çalıyor müebbet hapis isteniliyor hakkında.kapkaççılık yapılıyor 1-2 yıl yatıyor tekrar işbaşı…
    iranda yok yok yok.hırsızların eli kesiliyor kapkaç tecavüz VE BENZERİ vakalar idamla sonuçlanıyor.nokta

  18. Yazan:uğur Tarih: Mar 22, 2007 | Reply

    lukistan.brezilyaya bağlı islamik bir cumhuriyetle yönetiliyor.acaristanın gürcistana bağlı fakat haritada gösterilemiyorsa bu da böyle bişey.ama yeri tam olarak brezilya federali var.küçücük bir yer.orada olsa gerek.goias bölgesinde.

  19. Yazan:fatih demir Tarih: Mar 22, 2007 | Reply

    Ugur Bey,
    Daginik yazdikca daha da dagitiyorsunuz konulari. En iyisi cumle-cumle ilerlemek galiba…

    iran hukukunu bilmiyorum.sizin anlayış darlığınızdan olacak ki akraba ile aile kavramını karıştırıyorsunuz.akrabalarımın aslı doğuya dayanır.ben ise Konyalıyım.bunu ufak bir çocuğa da sorsan bilir.sizin bilmediğinize çok şaştım.
    nüfus kağıdında ön yüzünde DOĞUM YERİ yazıyor
    bir de arka tarafında İL yazıyor

    Ha simdi anladim. Siz Konya’ya goctugunuz icin “Turk” oldunuz ve akrabalariniz gocmeyip Diyarbakir’da kaldiklari icin Kurt kaldilar oyle mi? O yuzden dogdugunuz ilin konya olmasi sizi Turk yapti ama nufusa bagli oldugunuz il Diyarbakir oldugu icin de aciklama geregi hissettiniz.
    Bakin size yanlis ogretmisler. Eger anneniz, babaniz yada onlarin anneleri yada babalari icinde “Turk” yoksa siz Trabzon’da da dogsaniz Turk olamazsiniz 🙂

    ırkçıyım.

    Hah soyle kimlik arkasina saklanmadan rahat rahat konusalim.

    evet.ama Türk ırkçısıyım.

    Amasini anlamadim… Irkcilik Kurt de yapsa Ermeni de yapsa Arnavut da yapsa kotudur. Turk yapsa ne farkedecek ki?

    yabancı toprakların üzerinde bağımsız olamamış farklı bir toplumun ırkçısı değilim.

    Nasil yani? Yabanci topraklar derken Turklerin aslen ortaasyali oldugunu mu soylemeye calisiyorsunuz? Ama yabanci bir toprak da olsa Anadolu’da uzun sure kalinca bence artik yabanci degiller. Ama sizin imanizi da kinamak lazim. Ne yani Amerikalilar 500 yildir Amerikada diye yabancilar mi?

    Türkiyede Türk ırkçısıyım.bu yanlış birşey değil ki zaten.kendi ülkemde Türküm Türk ırkçısıyım.

    Hah soyle tekrar tekrar soyleyin. Burasi ozgur bir ulke. Ama anayasaniza karsi geldiginizi hatirlatmak isterim. Aynen soyle diyor madde : ” halkı; sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik eden kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis ve üçbin liradan onikibin liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. bu tahrik umumun emniyeti için tehlikeli olabilecek bir şekilde yapıldığı takdirde faile verilecek ceza üçte birden yarıya kadar artırılır. yukarıdaki fıkralarda yazılı suçları 311 nci maddenin ikinci fıkrasında sayılan vasıtalarla işleyenlere verilecek cezalar bir misli artırılır. “
    Ben uyarayim da sonra basiniz belaya girmesin… Bir de zaten disarda irkcilik yapsaniz sizi direk kodese tikarlar. Aman diyim…

    sözlerinizde ırkçılığın yanlış birşey oldugunu söylediniz gibi.

    evet ilginctir soyledim 🙂

    istiklal marşını okudunuz mu hiç?veya şöyle diyelim.(soracağım soruyu 3 yaşındaki çocuğa sor bilir.)

    Hangi soruyu anlamadim??? Istiklal marsini okudun mu hic? sorusunu mu? 3 yasinda okuyan hepi topu iki cocuk var televizyona cikarip duruyorlar onlara mi soracaz??

    şimdi Türkiyede neden çoğu kürtlerin PKK adına örgütleştiği veya bir kuruluşa üye oldugu bir yer var mı?

    anlamadim…baska turu soyler misniz?

    yada söyle diyelim anlamadıysanız:neden Türkiyede ülkü ocakları kapatılmıyor?

    Wallahi ileri gorusluymussunuz anlamayacagimi anlamissiniz ve anlayabilecegim bir sekilde anlatmissiniz…
    Walla ben de onu sorguladim gecen gun bir yerde. Bence halki irk bazinda bolen ocak-parti-grup-teskilat ne varsa tamami kapatilmali.. siteleri yasaklanmali. Ve halki boluculuge itenler tutuklanmali. Ama bunlari yapabilecek cesareti olan savcilar lazim once…

    ülkü ocakları ırkçılık ile bağdaşmıyor mu?

    evet son derece guzel bir ikili olusturuyorlar bence…

    bir Türkiyedeki ülkü ocaklarının varlıgını düşünün,bir de bu ülkü ocağının ermenistanda veya amerikada oldugunu düşünün.

    Dusundum ne yapayim bu dusunceyle?

    Türkiye-iran-amerikadaki kapkaççılık konusunda şunları belirtmek isterim.amerika gelişmiştir.kapkaççılığı silemezsiniz zaten.

    yani? Gelismemesi mi lazim ulkenin kapkacciliktan kurtulmasi icin? O zaman ne guzel iste ulkemiz mureffeh ulkeler seviyesine ulasmis demektir…

    amerikada da iran gibidir.orada da idam cezaları vardır.teknolojileri ne kadar gelişirse gelişsin kendi halkı disiplinliyse mutlaka o ülke dışarıdan göç alır.kapkaççılık kaçınılamaz.Türkiyede de var.Türkiyedeki durum şundan ziyade:doğudaki fakir ailelerin çocukları para karşılığında satılıyor.eğitiliyor ve istanbula ankarada kapkaççılığa yönlendiriliyor.Türkiyemizde adalet yok.biliyorum.adam baklava çalıyor müebbet hapis isteniliyor hakkında.kapkaççılık yapılıyor 1-2 yıl yatıyor tekrar işbaşı…

    Hmmm…. Bu egitim dogu-bati konusu ve konuyu cok iyi bilmeniz benim aklima bir soru getirdi… Siz konyaya nasil gittiniz ve Ankara Turkoloji’den mezun oldunuz mu…Turkceyi cok iyi kullandiginizi soyleyemeyecegim de onun icin soruyorum?

    iranda yok yok yok.hırsızların eli kesiliyor kapkaç tecavüz VE BENZERİ vakalar idamla sonuçlanıyor.nokta

    Kaynak istedim sizden…. bir de buyuk harfle yazayim isterseniz : KAYNAK
    Iran’da elini kestiklerini soylediginiz kanun hangisi. Kacinci madde. Yukarda da sordum. Var diyorsunuz ama kaynak gostermiyorsunuz. Kaynak gostermeyinceye kadar bu konuda konusmayin isterseniz.

    lukistan.brezilyaya bağlı islamik bir cumhuriyetle yönetiliyor.

    Bu adamlarin interneti var degil mi? Bana bir tane alinti yollayin. Ulkedeki bir kisinin dahi web adresi yok mu? Devletin kurallari yazmiyor mu? Bakin acaristan yazin milyonlarca kaynak cikar googleda.. Bu lukistan ne menem bir ulke ki ben iki gundur bakiyorum bi tane kaynak bulamadim?

    acaristanın gürcistana bağlı fakat haritada gösterilemiyorsa bu da böyle bişey.

    Acaristani sormadim lukistani soruyorum.

    ama yeri tam olarak brezilya federali var.küçücük bir yer.orada olsa gerek.goias bölgesinde.

    Yahu o bolgedeki ulkelerin isimleri * Goiânia (1,201,006)
    * Aparecida de Goiânia (435,234)
    * Anápolis (313,412)
    * Luziânia (180,227)
    * Águas Lindas de Goiás (159,294)
    * Rio Verde (133,231)
    * Valparaíso de Goiás (119,493)
    * Trindade (95,300)
    * Planaltina de Goiás (94,717)
    * Novo Gama (93,081)
    * Formosa (90,247)
    * Itumbiara (85,724)
    * Jataí (76,100)
    * Senador Canedo (71,399)
    * Catalão (70,574)
    bunlar…. nerden okudunuz kim kandirdi sizi bilmiyorum ama birileri sizi fena halde isletiyorlar 🙂
    Yok oyle bir ulke uydurmayin lutfen… Yada gosterin nerde okudugunuzu soyleyin…
    Bu brazilyada 13 yil once kan govdeyi goturuyordu olayi da ilginc… Onu dahi bulamadim…

  20. Yazan:uğur Tarih: Mar 22, 2007 | Reply

    sizin o yazdıklarınız EYALET.anapolisten msn den bir arkadaşla görüşüyorum.brezilya federalinin hemen güneyinde.adresini de eğer ki isterseniz verebilirim:)
    brezilyadan büssürü arkadaşlarım var.anapolisi biliyorum.:D

  21. Yazan:Fatih Demir Tarih: Mar 22, 2007 | Reply

    Vereyim diyeceginize versenize ne bekliyorsunuz. Ozel toren mi hazirlayalim size?
    Saydiklarim eyalet de Lukistan ne? Bir de bi daha tekrar olacak ama Annapolisi sormadim size Lukistani sordum….
    Bu ulkenin bir tane web adresi yok mu?
    Ulke hakkinda bilgiyi msn chatlerinden mi aldiniz yoksa??

    Bu arada Iran soruma da cevap vermemissiniz… Turkluk sorusuna da…
    Neyse zaten cevap vermeyi degil degisik bagimsiz ve kel alaka seylerden bahsetmeyi seven bir yapiniz var… Tarihci-Turkolog boyle olunuyor demek ki 🙂

  22. Yazan:uğur Tarih: Mar 22, 2007 | Reply

    dediğim gibi.iran yasalarını bilmiyorum.ama googleye iran hırsızlık yazın.iran yasaları gözler önüne serilir zaten.
    iranın yasalarını aşağı yukarı herkes biliyor.aşırı derecede cezaları vardır.lütfen bütün ülkeleri tozpembe görmeyin.en önemlisi Türkiye gibi görmeyin.akrabalarımın diyarbakırda kaldıgını nerden biliyorsunuz?sanıyorum öyle bir cümle kullanmadım.
    akrabalarım ankarada izmirde veyahut antalyada.ne farkeder ki.ama ben konyalıyım.konyada da büssürü kürt var.hatta doğudaki kürtlerden daha fazladır.
    ama güzel kardeşim anlatmak istediğim olay şu.olayı devletlerarası sorun olarak örnek gösteriyordum.şimdi vereceğim örnekte belki daha iyi anlarsınız anlatmak istediklerimi:doğudaki kürtler bazı devletlerce gaza getirilip ayaklandırılıyor.fakat doğudaki kürtler kadar bir o kadar da konyada da var.buradaki kürtler neden ayaklanmıyor?
    neden galeyana gelip isyan etmiyorlar?
    şimdi anlatmak istediğinizle örnek arasında bir bağ kuramadım diyeceksiniz.bağı şurada:dediğim gibi.doğuda ayaklanmalar var burada yok.çünkü hayatlarından memnunlar.belirli bir gelir seviyeleri var.ama doğuda öyle değil.doğuda yanyana evler yaparak çoğalıyorlar git gide.iş yok güç yok.nüfus bir ailede 30 hatta 40 a kadar dahi çıkabiliyor.umutları yeni devlet desteklemek olarak BEN görüyorum.benim istediğim barış dolu bir hayat.eski osmanlı zamanında yaşamak istiyorum:)ermenistanda da ırkçılık var yunanistanda da ırkçılık var.bende Türküm.Türk de bir ırk değil mi?o zaman bende bir ırkçıyım.ama benimkisi biraz tutkulu.ben vatanımı seviyorum.
    hırsızlık kapkaç konusuna gelince…bu anlattığım olayı doğudaki hemen hemen herkes bilir.biz de gördük.göremezsin diye birşey yok.bu doğudan satın alıp eğitilen çocukların istangul ankara gibi büyükşehirlerde kapkaççılık yapması bence Türkiyemizin şehirlerinin farklı gelişmesi en önemli faktördür.hakkariye veya kars gibi doğu illerimizin gelişmesine katkı bulnsaydı,iş bulma olanakları artardı.kapkaçlığın önüne gecilmeye calışılırdı.fakat doğudaki aileler istanbula halen taşı toprağı altın gözüyle bakıyorlar.ülke konusunda ben lukistan örneğini size yeminediyorum ankara üniversitesinin kütüphanesinde okudum.yerini goias bölgesinde oldugunu duydum.yanlış da söylüyor olabilirim.ama kütüphanedeki bir kitaptan okudugumu söylüyorum.anlatmak istediklerim bundan ibaret.düşünce siz anayasadaki kanunlara bakarsanız işimiz var demektir.anayasamız doğru düzgün değil ki…tıpkı atasözlerimiz gibi olmuş.mesela sizin anlattığınız anayasa ırkçılıkla ilgiliydi.ama bir başka maddede düşünce özgürlüğünü savunan madde var.BEN ÜLKEMDEN MEMNUN MUYUM ARKADAŞ? :MEMNUNUM
    ÜLKEMİ SEVİYOR MUYUM ARKADAŞ: EVET
    olay budur.böyledir…herkesin bu cümleyi kullanmasını isterim…barış,huzur dolu,hızla gelişen bir Türkiye…

  23. Yazan:uğur Tarih: Mar 22, 2007 | Reply

    brezilyadaki kurulan devletleri göstermişsiniz de arasında anapolis de vardı.anapolis bir bre eyaletidir.bunu kastettim sadece.bunda birşey yok 😀

  24. Yazan:fatih demir Tarih: Mar 23, 2007 | Reply

    Ugur Bey,
    google da arastirma yapmasini ben de biliyorum. Ama iddia eden siz oldugunuz icin bunlari iddia ederken bir kaynaginiz oldugunu sanmistim. Meger iki universitede egitim goren biri de belgesiz konusabiliyormus. Belgesiz bilgisiz konusan cok var ulkede. Ama belgeyle bilgiyle konusursaniz daha iyi olur. Herseferinde iki uc yasindaki cocuklari arayip “Lukistan nerde? , Iran’daki ceza yasalari ne der?, Istiklal marsinda benim bilmedigim ne?” sorularini sormak zorunda kalmam. Walla zor bisi 2-3 yasinda net konusan cocuk bulmak…. Lukistan addaaya gitti falan diyebiliyorlar… 🙂

    Neyse googlelamak da bana dustu ise ben sizinle niye konusuyorum annamadim… Ankara universitesi kutuphanesindeki bi kitap”da okudum dersem insanlar bana ne derler hic dusundunuz mu? Ciklet kagidinda okudumdan farki var mi?

    Siz Amerika birlesik devletlerine neden “devletleri” denir bilir misiniz? Cunku ulkenin adi United States of America’dir… Yani siz floridaya state diyen amerikalinin dilini dilinize cevirmek istiyorsaniz Amerika birlesik eyaletleri demeniz lazim ki bunun kisaltmasi ABE’dir… ABE bak buraya derlerse de amerikaya cok ayip olur 🙂

    Simdi gelelim Diyarbakirli akrabalariniza… Konu ile ilgili kurdugunuz cumleleri sirasiyla yazayim… belki yardimci olur hatirlamaniza… :

    – memleketimde yani Konyada ,Konyamızın adına dahi yakışmayacak bir vaka oldu
    – irkçı hiç değilim.akrabalarımın bir kısmı kürttür fakat Türklügü savunur.
    – akrabalarım diyarbakırlı.fakat toplumdan soyutlanıyorlar diyarbakırlıdırlar diye.başka gözle bakıyorlardı bizlere.hala öyle bakan insanlar var.inkar edilemez.bende bunlara inat Türk oldugumu göstermek merak ve çabayla ankara üniversitesi Türkoloji bölümünü okudum.içimde Türklük var.ırkçılık yok
    -sizin anlayış darlığınızdan olacak ki akraba ile aile kavramını karıştırıyorsunuz.akrabalarımın aslı doğuya dayanır.ben ise Konyalıyım.bunu ufak bir çocuğa da sorsan bilir.sizin bilmediğinize çok şaştım.
    – ırkçıyım.evet.ama Türk ırkçısıyım.yabancı toprakların üzerinde bağımsız olamamış farklı bir toplumun ırkçısı değilim.
    Türkiyede Türk ırkçısıyım.bu yanlış birşey değil ki zaten.kendi ülkemde Türküm Türk ırkçısıyım.
    sözlerinizde ırkçılığın yanlış birşey oldugunu söylediniz gibi.istiklal marşını okudunuz mu hiç?veya şöyle diyelim.(soracağım soruyu 3 yaşındaki çocuğa sor bilir.)
    – akrabalarımın diyarbakırda kaldıgını nerden biliyorsunuz?sanıyorum öyle bir cümle kullanmadım.
    akrabalarım ankarada izmirde veyahut antalyada.ne farkeder ki.ama ben konyalıyım.konyada da büssürü kürt var.hatta doğudaki kürtlerden daha fazladır.

    Evet aslinda beraber okuyunca akrabalirinizin Diyarbakiri terkettikleri ortaya cikiyor. Ama ben bir insanin akrabasi Kurt olur da kendisi nasil olmaz diye dusunurken orasini atlamisim.2-3 yaslarinda bircocuk buluncaya kadar da bu muamma kafami yiyip bitirecek… Bir de bunun uzerine bir irkci degilim bir de irkciyim siz deyince ben toparlayamadim. Duzeltirim….

    Iran konusunda da madem bilmiyorsunuz KO-NUS-MA-YIN…. yani bu bir kaidedir bilmediginiz konuda konusmamak.. Ama yine de bilmemek ayip degil ogrenmemek ayiptir. Verilen ceza sadece elleri kesmek degil… mesela parmak kesmek var, diz ustunde yurume cezasi var, uyari var, var da var….
    http://www.highbeam.com/doc/1G1-60632038.html
    ama tabi bunlari size anlatamiyorum cunku siz herseyi -nerden bildiginizi soylemesenizde -BILIYORSUNUZ…

    Diger bir konu Kurtlerin yabanci devletlerin oyununa gelmesi meselesi…. Kurtleri Turkiye Cumhuriyetinden daha fazla oyuna getiren bir devlet var mi ki? Kimmis o devlet soyleyin ben de bileyim….

    Son olarak madem Brezilyada yasayan yuzbinlerce arkadasiniz var birine sorun da size Lukistan nerede soylesin… Devlet uydurmak da nerden cikti???

  25. Yazan:kenan yorukoglu Tarih: Nis 1, 2007 | Reply

    merhabalar…bu siteyi yeni gördüm.bazı yorumlara gözgezdirdim.yanlız kafama takılan fatih arkadaşımızla ugur arkadaşımızın tartışmasıydı.ugur arkadaşımız lukistan diye bir yerden bahsediyor.evet .bende bulamadım fatih arkadaşımızın dediği gibi.ama her kitaptan okuduğuna da inanamazsın.örneğin bende bir tane kitap çıkarırım aklıma geleni yazarım.olmaz böyle.iran konusunda ise az da olsa uğur arkadaşımız haklı.türkiyede uğur arkadaşımızın saydığı suçlar iranda hemen hemene yok gibi.uğur arkadaşımız burda bu yöntemlerle ülkemizin düzeleceğini savundu.fatih arkadaşımız da bunu ilkel olarak gördü.insancıl değil dedi.burada ikiniz de haklısınız fakat uğur arkadaşımız biraz daha haklı gibi.ırkçılık Türk yasalarına göre büyük bir suçtur.burada da fatih arkadaşımız haklı.yasalarla destekledi.ugur arkadaşımızda fikir özgürlüğünü savundu.ikisi de ilk bakışta uyuşmazlık gösteriyor fakat özgür düşünmek devlet dışı eylemlere yöneliktir.özgür düşünceyi devlet üzerinde uygulamak yasayı ciğnemek demektir.
    sonuç olarak fatih arkadaşımız modern özgür ve eşit bir toplum düşlerken uğur arkadaşımız da eskiyi özlem barışçıl ve ölüm cezalarıyla türkiyedeki suçlu davranışların düzeleceğini düşünüyor…

  26. Yazan:Mehmet Tarih: Nis 16, 2007 | Reply

    C.Baskanligi tartismasi yüzünden Genel Kurmay Baskaninin Kuuzey Irak konusundaki hevesi biraz kapi arasina gitti sanki:

    Büyükanit’in “girsek iyi olur, biz haziriz” gibi bir tutumla savundugu askeri müdahele fikri son derecede sakincali ve tehlikeli bir görüs kanimca.

    Türk ordusunun silahlarinin önemli bir kismi ABD tarafindan verilmis/satilmis silahlardir. 600 bin kisilik Türrk ordusu ise sanildigini aksine saldirmak için degil
    savunma için tasarlanmis ve kurulmus bir ordudur. Mesela bizim ordumuzda B52 gibi uzun menzilli agir bombardiman uçaklari bulunmaz. F16 gibi avci uçaklari vardir. özetle TR ordusu bir isgal ordusu degildir.

    Kibris harekati da bu sebeplerle buyuk zorluklar içinde olmustur. Ayrica beceriksiz diplomatlarimiz hakliligimizi dünyaya anlatamamis, küçücük ekonomiz ise yillar süren ambargodan büyük darbe almistir.

    Bugün de ABD ekonomisi 12 trilyon dolar iken TR ekonomisi 0.4 trilyondur. Özetle ABD’nin ve diger süper güçlerin istemedigi bir harekat TR’yi ekonomik bir felakete sürükler.

    Üstelik TR ordusu ne yazik ki 20 yildir 40 bine yakin insanin ölümüne yol açmis olan PKK terörünü de çözememistir. 10 milyar dolardan fazla harcandigi, OHAL gibi uygulamalar ile bütün yargi, sivil otorite askerlerin emrine verildigi halde.

    Türk ordusu Kuzey irak’a girmis olsa orada PKK + Talabani + Barzani’ye karsi,
    askerlerimzin tanimadigi, sivil idarenin de kontrol disi oldugu
    ve lojistik hatlarin çok uzadigi bir alanda felaket kaçinilmaz olur. Petrol üretmeyen TR bu hareketiyle petrol fiyatlarinin yükselmesine de sebep olur. Bu kosullarda bir türlü kapanmayan dis ticaret açigimizin katlanmasi ise kaçinilmaz çünkü en az 100 bin askeri kullanacagimiz böyle bir harekat petrol tüketimimizi de arttirir.

    Askerlerimizin Irak veya ABD ordusuyla karsi karsiya gelmesi ihtimalini ise düsünmek dahi istemiyorum.

    Bazilarinin hayal ettigi Kuzey Irak isgalini çilginlik oarak görüyorum.

    Bu kosullar altinda yapilacak tek sey diplomasidir. Mümkün oldugu kadar çok müttefik bulmak ve TR yararina baski yapabilmek.

    Dostlukla

  27. Yazan:alperen Tarih: May 17, 2007 | Reply

    ERMENİ MESELESİ
    ALPEREN GÜRBÜZER

    Ermeniler Osmanlı şemsiyesi altında Millet-i sadıkamızdı ne güzel. Osmanlı tarih sahnesinde çekilince batılıların truva atı rolüne bürünmüş, kimi zaman piyon, kimi zamanda dış politika kulvarında kullanılan ucuz santraç malzemesi olarak karışımıza çıkıyor.
    Ermenilerde Fransız ihtilali sonrası esen Milliyetçilik rüzgarlarından etkilenerek kanayan yumuşak karnımız olmuş adeta. Birinci dünya savaşında müttefiklerle beraber Osmanlıya karşı savaşarak sadakatına sonvermişti, ama hevesleride kursaklarında kaldı, çünkü destek gördüğü müttefiklerde yenilince artık biraraya gelemiyecek şekilde dağılıp parçalandılar. Osmanlı’ya nankörlük yapmanın bedeli ağır olmuştu, vatansız birşekilde dünyanın değişik yerlerine dağıldılar. Ermeniler dünyada yanlızlık girdabına düşmüşse bunda en büyük pay kendilerinin bilinçsiz reflekslerinde aramalılar. Çözüm de kendilerinde aslında, nasıl mı? Önce kendilerini sorgulasınlar çözüm kendiliğinden doğar elbette. Tüm bunlara rağmen tarihten yeterince ibret alamamış olsalar gerek ki, birtürlü iflah olmuyorlar, huylu huyundan vazgeçmiyor maalesef. Bugün gelinen noktada sadece ABD’de ve batı ülkelerin bir kısım yerlerinde lokalize olmuş üçüncü kuşak dediğimiz Diaspora Ermenilerince her fırsatta Ermeni miti canlı tutulmaya çalışılıyor..
    Ermeni soykırımı iddiaları 24 Nisan 1965 den itibaren sürekli kaşımaları yetmemiş gibi, bu uğurda özellikle 1973-1985 arası ASALA’yı kullanarak terör eylemine dönüştürmüşlerdir. 1990-2005 arası ise Diaspora merkezli faaliyetler sahne almaya başladı. Diaspora Ermenilerinin amacı uluslar arası platformda tezlerinin kabülünü sağlayarak Türkiyeyi köşeye sıkıştırmaktır.
    Aslında Ermenilerle tarihi süreç içerisinde birarada acı ve tatlı hatıralarımız sözkonusu, heptende herşey güllük gülistanlık değildi tabii, ama şu gerçekleri de gözardı etmemekte yarar var, birkere Ermeniler küresel güçler tarafından politik malzeme olarak kullanıldığının kabül edilmesi gerekir, bu bir sır değil, Milleti-i sadıkamız Ermeniler Ortadoğu üzerinde birtakım hesap içerisinde olan ülkelere eğer alet olmasaydı Osmanlıyı arkadan hançerlemeyeceklerdi elbette.
    Netice itibariyle yıllardır süren dostluğumuz törpülenip savaş şartları gereği Ermeniler Ortadoğuya zorla göç etmesini sağladığımız işleniyor hararetle. Tehcir hadisesinin soykırım noktasına getirecek kadar her alanda seslendirmekten geri durmuyorlar. Oysa tehcir başka , soykırım başka. İkisi aynı şeyler değil, sapla saman birbirine karıştırılıyor maalesef. Kavram kargaşalığının yolaçtığı hengame ürkütücü boyutlara taşınıyor üstelik. Nasıl mı? İşte özellikle 12 Eylül öncesi Ermeni ASALA örgütünün döktüğü kanlar ortada, hala o yaşanan acılar sinemizde. Üstelik bu kanlı terör örgütünün dünyanın değişik yerlerindeki eylemlerine, gerek ABD, Gerek Almanya, gerek İngilter, gerek Rusya, gerekse Fransa gibi gözde devletler seyirci kalmakla yetinmedikleri gibi sözde Ermeni soykırımının amigoluğuna bile soyundular.
    1990 soğuk savaşın bittiği yıllar.. Bu noktadan sonra dünya yeni bir yörüngeye girmesiyle birlikte Ermeniler yanlızlaşmışlardı, onların bu durumuna çare olarak düşünülmüş olsa gerek ki yine bu yıllarda Ermeni devletinin ilan edildiğine şahit oluyoruz.
    Öyle görülüyor ki; Ermeni meselesi küresel bazda çözülmesi gereken bir konu. Çünkü Diaspora Ermenileri lobi faaliyetleri ile ün salmış, aynı zamanda Yahudilerin de desteğini de alarak diş biliyorlar. Uluslar arası lobi faaliyetlerinde Ankara’nın zorlandığı muhakkak. Ancak Tayyip Erdoğan hükümeti her konuda olduğu gibi bu meselede de statükocu çizginin aksine yaraya neşter atarak, sözde Ermeni soykırım iddialarını çürütmeye yönelik batı dünyasındaki sağduyulu aydınların görüş ve beyanlarını gündeme taşıyarak Türkiye’nin elini güçlendirme yollarını açmış, nitekim uluslararası platformda sonderece olumlu sinyaller gelmesine neden olmuştu.. Bununla da yetinmeyerek, gelin beraber bir ortak komisyon kurup ekonomik işbirliği yapalım çağrısında bulunmuşuz, Böylece Ermenilere karşı herhangi bir önyargımızın olmadığımızın izlenimini verdik tüm dünyaya, ama Koçaryan hükümetinin Türkiye’nin kapıları açma şartını ileri sürmesi red anlamına geldiği için bu yöndeki olumlu adımlar ister istemez sekteye uğradı.
    Hala Ermeni meselesi uluslar arası arenada hız kesmiyor, başta Fransa olmak üzere birçok ülke parlementolarında hep onların dile getirdiği meseleler kabül görüyor, hatta muhalif fikirlerin söylenilmesinin yasak olması bile kanunla kayıt altına alınıyor. Avrupada en büyük Ermeni nüfusu Fransada. Bugün Fransada yarı yarıya Türk ve Ermeni nüfusu var. Yani beşyüzbini Türk bir o kadar da Ermeni sözkonusu. Ermeniler buralarda lobi faaliyetleri bakımdan bize fark atsalarda iş hacmi potansiyeli bakımdan güçlü biziz, dolayısıyla lobicilik faaliyetlerinden tam manasıyla verim alamıyorlar. Yine de Fransada Ermeni yılı ilan edilmesi onlar için büyük bir başarıdır. Zaten daha önce Fransız alt parlementosunun Ermeni soykırımını yok saymanın suç sayan, hatta bir yıl hapis cezasını öngören yasayı onayladığını hatırlarsak bu durum bizi hiç de şaşırtıcı gelmedi desek daha isabetli olur.
    Maalesef uluslar arası güçler bu konuda sınıfta kaldılar, üstelik hala ödün vermeye devam ediyorlar ve Türkiye’nin önüne her defasında Ermeni meselesini koz olarak kullanmaktan en ufak hicap duymuyorlar.
    Batı Avrupa cenahında durum bu vaziyette iken Sam amcanında Büyük Ortadoğu projesinde Türkiye’yi kendi ekseninde tutmak adına ya da Ortadoğuda çıkarları uğruna konuyu temsilciler meclisinde görüşmeye dahil etmesi düşündürücü. Hem stratejik ortaklıktan bahsedeceksin hemde bizi yumuşak karnımızdan vuracaksın, bu ne perhiz bu ne lahana demezler mi?
    İşimiz zor olsa da Ankara’nın bugüne kadar bu meseleye karşı sürekli cevap üretmekle geçiştirdiğinin farkına vararak geçerli politikalar üretme zaruri gözüküyor.Yine de Ermeni meselesini İçten dışa doğru taşıyacak manevralara yönelmesi ümidimizi tümden boşa çıkarmıyor. Umarız Ermeni iddialarını Türkiyenin lehine çevirecek politikalarla küresel oyunları bozarız. Hem çok zor hemde kolay aslında. Yeter ki uyanık olalım gerisi kolay..

  28. Yazan:Haydar Tarih: May 18, 2007 | Reply

    Nasil olduysa Sayin Edebali’nin makalesini de, yorumcularin esasli katkilarini da kacirmisim. Fakat “keske zamaninda farketseydimde bende birseyler yazsaydim” dememe gerek kalmamis.

    Yazilacak hersey yazilmis.

    Bu stringde yazmis olanlarin yakinda ciddi bir sekilde Think-Tank girisiminde bulunmak uzere AB nezdinde girisimlerini tavsiye ederim. Ekteki link bu konuda fikir verir umarim…

    http://www.euractiv.com/en/pa/think-tanks-eu-policy-making/article-142652

  29. Yazan:essemara küçük Tarih: Haz 20, 2007 | Reply

    Bütün karadenizlikere sesleniyorum unutmayın bakıl hafızalı olmayın.Geçen seçimlerde sanki çok istiyormuşuz gibi Mesut Yılmaz ab ye giden yol Diyarbakır’dan geçer demişti. Böyle politik söylem olurmu?Türkiye birtek Diyarbakır’dan ibaret değil.Unutma karadeniz

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin