Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Kılıçdaroğlu kimsenin önünde eğilmez! »

Darbeciler neden (artık) darbe yapamıyor? (Darbe Tekniği – Curzio Malaparte) »

 Hiç bir yeri işgâl edemeyecek kadar beceriksiz ordular kendi ülkelerini işgâl edip ganimet toplarlar. Budur darbe. Geniş çaplı bir silahlı soygundur. Bu kanlı soygunu başarabilmek için de ülke içinde ve dışında her güçle suç ortaklığı yapar darbeciler. Fakat darbe bile yapamayacak kadar beceriksiz ordular ne yaparlar? Sarıkız? Ayışığı?

Uzun zamandır bahsetmek istediğim kitaplardan biri Darbe tekniği (1) :

“Bu kitaptan nefret ediyorum. Bütün kalbimle nefret ediyorum. Bana şöhret getirdi. Adına şöhret dediğimiz o değersiz şeyin kaynağı olan bu kitap aynı zamanda bütün dertlerimin de kaynağı oldu. Aylarca hapiste kaldım. Polisten eziyet ve taciz gördüm. Arkadaşlarımın ihanetine uğradım….”

Böyle diyor Malaparte kendi kitabı hakkında. İyi ama neden bu kadar çok belayı üzerine çekti? Ne yazıyor bu kitapta? Kanaatimce yazarın suçu(!) fazla açık sözlü, fazla tarafsız ve fazla öğretici olması: “Modern bir devlet nasıl ele geçirilir ve muhtemel bir darbe girişimine karşı hükümet nasıl korunur?” Kitabın konusu bu. Ne bir ideoloji, ne sınıf kavgası, ne üstün ırk, ne kapitalizm, ne emperyalizm.

İşte tam da bu yüzden bu minnacık kitap bizi ilgilendiriyor. Türkiye’de olup bitenlere, başbakan asmalara, başarısız darbelere, andıçlara, Gülen Cemaatinin devlete, özellikle de polise “sızmasına” ışık tutuyor.

Kitabın yazarı Curzio Malaparte (ki gerçek adı Kurt Erich Suckert) İtalya’nın Toskana bölgesinde Alman bir babanın çocuğu Read the rest

Sanki Ordu, PKK’nın peşinde değil, PKK ordunun peşinde! »

Altüst (Ahmet Altan)

Herkes görüyor ama kimse açıkça söyleyemiyor.

PKK, orduyu, eski zaman argosuyla söylersek, “küllüm” ediyor.

Öyle bir mangayı falan pusuya düşürmüyor, gidiyor karakolları, birlikleri, taburları basıyor, “en seçkin” birlikler denen komando tugayına saldırıyor.

Her seferinde zayiat verdiriyor ve gidiyor.

Ordu, PKK’nın peşinde değil, PKK ordunun peşinde gibi bir görüntü var. Read the rest

Bugün Pazartesi, başörtüsü yasakları devam ediyor… Unutma, unutturma! »

… Bu makale ilginizi çektiyse…

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.

Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Sivil topluma helal olsun! »

Baskın Oran

İki tarafın da, ‘kendi meşrebine göre’ diyerek söylüyorum, “devlet”i var. Bir de sivil toplumu var ki, umut onda.
Türklerin ve Kürtlerin “devlet”leri
Türklerin devletinden alalım. İkiye ayrılıyor: Derin Devlet ve Devlet. Derin Devlet’ten bahsetmeye bile gerek yok; ne mal olduğunu fazlasıyla biliyoruz. Kendi devletinin savcı ve yargıçlarının evlerine bile “adam olsunlar” diye bomba attırdıktan sonra Read the rest

Ağlayan başbakan olur mu? »

12 Eylül’den tek şikayetim »

Jean Christophe Grange’ın son romanı “ölü ruhlar ormanı” nihayet elime geçti.

Fransız Yazarı, beni hiç yanıltmamasından mıdır, detaylara çok fazla önem vermesinden midir bilmem her daim sevmişimdir.

İçimdeki çocuğun “şiddete hayır” diye haykırmasına rağmen defalarca kendimi onun şiddete çağıran satırlarında kan revan içinde bulurum: “…Jean el fenerini karın bölgesine doğru tuttu. Yukarıdan aşağıya doğru, göğüs kafesi kemiğinden basene kadar yarılmıştı. Böğürlerinde yaralar, tırnak izleri, yırtıklar vardı. Hatta belki de yazılar. Jean, katilin yüzünü bu yaraların içine gömdüğünü ve kasları ısırdığını tahmin etti. Katil deriyi sevmiyor. Sadece taze etle temas etmek, kas örgüsünü, kemiklerin sertliğini hissetmek istiyordu…”

Bu satırları okuduktan sonra gelişen olay örgüsünde insan bir ikilem içinde kalıyor; Ben bu Katili yakalamak isteyen Sorgu Yargıcı Jean Korova’mıyım, yoksa detaylara çok önem veren ve hiçbir iz bırakmadan korkunç cinayetler işleyen bahse konu seri Katil miyim? Bir romanı hissederek okuduğunuz zaman kendinizi kahramanın yerine koymanız da kaçınılmaz oluyor. Elbette ki herkesin kahramanı kendinedir. Geçmişinizden gelen tereke kendi kahramanınızı seçmekte size yol gösterici oluyor.

Yine de geçmişten gelen mirasınızla bugünkü duruşunuzun örtüşmediği durumlar da olmuyor değil. Malum, Eylül ayının on ikisine isabet eden Pazar günü bir Anayasa referandumu yapılacak. Özgürlükler konusunda bir parça da olsa nefes aldıracak bir takım düzenlemeler tarafımıza sunulacak ve biz de “el cevap” diyeceğiz.

CHP, MHP ve BDP’yi yan yana görünce bunun “hayır”a alamet olduğunu anladım ama kendilerine ne hayrı olacağını Read the rest

Zaman akıp gidiyor… »

Zaman insanoğlunun duyu organları ile algılayamadığı, fiziki, felsefi, psikolojik ve sosyolojik boyutları olan bir fenemon(olgu) ve gerçektir.  İnsanın içinde bulunduğu psikolojik durum ve yaşadığımız olayların niteliğine bağlı olarak algılanan, hissedilen ve öznel bir zaman olarak nitelendirilen bir zamandan da söz edilebilir. Bazen bizler, içinde yaşadığımız olay ve yaşantıların ilginçliğine ve zenginliğine bağlı olarak zamanın nasıl uçup gittiğinin farkında olmayabilir ve “zaman nasıl da hızlı geçti” diye yakınırız.

 Zaman yaşadığımız hayatın ta kendisidir. İnsan hayatı belli bir zaman diliminden oluşmaktadır. Allahın izni ile 900 yıl yaşamış Hz. Nuh(a.s) bile ; “bir kapıdan girdim, diğer kapıdan çıktım” diyebilecek kadar Read the rest

Kemalizmin Zararları (1) Adamı çıldırtır! »


KANIYLA ATATÜRK RESMİ ÇİZİYOR
envoyé par GokTuruk. – Films courts et animations.

Çocuklar için adalet çağırıcılarını tebrik ve teşekkür »

Bir kaç gündür haberlerde duyduklarımıza inanamıyorduk. Birisi bir şeyi iptal edecek, geri adım atılacak diye korkuyorduk. Son zamanlarda okuduğumuz hiç bir mesaj bize bu derecede mutluluk vermemişti:

“Herkese Merhaba,
Yaklaşık iki yıllık soluksuz ve aralıksız bir sivil mücadele sonucu, istediklerimizin tümü karşılanmamış olsa da, elde edilen sonuçtan sevinç duyuyorum. Bu başarı bizlere Türkiye’de gerçek bir vicdan hareketinin neleri başarabileceğine ilişkin hepimize moral motivasyon sağladığını düşünüyorum. Sizler gibi bu ülkenin temiz yürekli vicdanlı insanlarıyla bir arada olmaktan mutluluk duyuyorum. Tüm TMK Mağduru Çocuklar ve aileleri adına Diyarbakır’dan hepinize teşekkür ediyorum. Daha birlikte gideceğimiz çok yol ve yapmamız gereken çok iş olduğunu düşünüyorum. Sevgi ve dostlukla kalın.
 
Av. Mehmet Emin Aktar
Diyarbakır Barosu Başkanı”

Bu güzel insanların fikrî ve vicdanî gücü ile atılan bu adımı saygıyla selamlıyoruz. Elde edilen başarı sadece çocuklarla sınırlı kalmayacak, bu kesin. Türkiye’de haksızlığa uğrayan herkes için BARIŞÇI YOLLARLA bir şeyleri değiştirmenin mümkün olduğunu ispat ettiler.

Kendilerini tebrik ediyoruz. Türkiye’yi ve Barış’ı çok seven insanlar olarak onlara teşekkür borçluyuz.