Kural 4: Ekmeğini yediğin ülkenin bayrağını yakma! »
By Dursun Kackar on Haz 11, 2013 in Gezi Parkı terbiye edilebilir mi?, şiddet, Sivil Toplum | 3 Comments
By Dursun Kackar on Haz 11, 2013 in Gezi Parkı terbiye edilebilir mi?, şiddet, Sivil Toplum | 3 Comments
By Dursun Kackar on Haz 11, 2013 in Din istismarı, Gezi Parkı terbiye edilebilir mi? | 5 Comments
By Dursun Kackar on Haz 11, 2013 in Gezi Parkı terbiye edilebilir mi?, şiddet | 5 Comments
By Dursun Kackar on Haz 11, 2013 in Gezi Parkı terbiye edilebilir mi?, şiddet, Sivil Toplum, Türk Solu, vicdan | 2 Comments
… Türk Solunu ve sosyalizmi anlamak için…
Sosyalizm İslam’a uyar mı? (Tartışma)
Bir yanda zekât üzerinden eşitlikçi bir İslâm yorumu yapan anti-kapitalist Müslümanlar. Diğer tarafta bir türlü iktidar olamayan, sosyalizmi bilmeyen, kemalizmi demokrasi zanneden devletçi, hatta darbe yanlısı bir Türk solu.
Türk solu geçmişiyle yüzleşemekten korkuyor. Solcunun solcuyu katlettiği 1 Mayıs 1977 bir tabu. Deniz Gezmiş’in ulusalcı duruşunu da eleştiremiyorlar. Evet… Türk solcuları iktidara yürümek için bir koltuk değneğine muhtaçlar. Peki ya İslâm? Sosyalizm İslâm’a ne kazandırabilir? Sosyalist devletlerin Müslümanlara yaptığı onca eziyetten sonra Müslümanlar sosyalizm ile ittifak yapabilir mi? Derin Düşünce okurları tartıştılar, biz de kitaplaştırdık. Buradan indirebilirsiniz.
Kendini « sol » olarak tarif eden hareketler hiç olmadıkları kadar zayıf ve bölünmüş bir tablo çiziyorlar bugün. Türk Solu Dergisi’nin ırkçı söylemlerinden CHP’nin darbe çağrılarına uzanan bir kafa karışıklığı hakim. Muhalefet boşluğunun müzmin bir hastalığa dönüştüğü şu dönemde Türk solu bu boşluğa talip olabilir mi? Daha önce Dikkat Kitap kategorisinde yayınladığımız Pozitivizm Eleştirisi gibi bu kitap da Türkiye’deki sola tarafsız bakan bir çalışma. İyimser görüşler kadar geçmişe dönük ağır eleştiriler de var. İlginize sunduğumuz 82 sayfalık bu kitap Türkiye’deki “sol” grupların sorgulamalarına, projelerine ışık tutmak amacıyla derlenmiş makalelerden oluşuyor. Kitabı buradan indirebilir ve paylaşabilirsiniz. Ele alınan başlıca konular: Solda özgürlükçü hareketler, 68 Kuşağı, Devrimci sol, Kemalizm, ulusalcı sol akımlar, Sol ve İslâm, Cumhuriyet Gazetesi.
Etrafınızda “ben solcuyum” diyen kaç kişi var? Birgün Ya da Cumhuriyet Gazetesi, Türk Solu Dergisi okuyan? Yürüyüşlerde Marx, Lenin, Deniz Gezmiş ve Atatürk posterlerini yanyana taşıyan kişileri tanıyor musunuz? İşçi sendikalarında aktif rol oynayan dostlarınız var mı? Bu insanlar hasretle beklediğimiz sol muhalefeti kuramadılar bir türlü. Neden?
Marxist ve Marxçı (Marx’a dair ama marxist olmayan) miras ile yüzleşmedi Türk solcuları. Oysa Marx anlaşılmadan hiç bir sol projenin anlaşılmasına da imkân yok. Leninist, Stalinist, Maoist… Hatta Kuzey Avrupa’nın sosyal demokrat modellerini de çözemezsiniz. Marx’ın bıraktığı yerden devam edenleri anlamak için de gerekli bu okuma; dünya soluna bugünkü şeklini veren düşünürleri anlamak için: Rosa Luxemburg, Ernst Thälmann, Georg Lukács, Max Adler, Karl Renner, Otto Bauer, Walter Benjamin, Jürgen Habermas,… Buradan indirebilirsiniz.
By Jonathan Kucukarabaci on Haz 11, 2013 in 12 Eylül, 27 Mayıs, 28 subat, darbe, Ergenekon Nedir? | 12 Comments
By Katrin Baskiotis on Haz 11, 2013 in Irkçılık, şiddet, Türk Solu | 11 Comments
By my on Haz 11, 2013 in İslam, Modernleşme, Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır, Uygar(?) Batı | 5 Comments
Günümüzde İslâm-sız bir İslâm estetiği peydah oldu. Sanat düşüncemiz gayrımüslimlere batmasın diye sivri köşeleri yontuldu, “herkes aynı biçimde anlasın” diyerek güzelliklerimiz Batı estetiğinin standart kavram ve kelimelerine hapsedildi. “Herkes” yani aslında sadece Batı. Kendini dünyanın merkezi zanneden Batı’yı gerçekten dünyanın merkezi zanneden ezik Müslüman sanatçılar yaptı bunu.
Birçok Müslüman sanatçının resimlerinde, filmlerinde hatta kimi İslâmî TV kanallarında “güzel” bir şey görmek imkânsız. Fıstık yeşili ve çingene pembesi fonda bir güvercin resmi, altında Arapça “barış” yazısı yanıp sönüyor. İslâmî-pop mu desem? Cık-tıSS- cık-tıSS… diye bir ritm, bluğ çağında, çatlak sesli, seyrek sakallı bir oğlan “dünyada hep barış olsa, herkes birbirini sevse, Kur’an ne güzel, İslâm ne güzel, Peygamberimi seviyorum …” diye bir şarkı söylüyor. Sözler ve görüntü adeta turistler için hazırlanmış bir Türkçe dersi gibi: Oğlan “gül bahçesi” derken bir gül resmi geçiyor, “savaş” derken tanklar, toplar, “barış” derken beyaz bir güvercin uçuyor, “çocuklar ölmesin” derken çayırda koşan çocuklar… Klibi sonuna kadar seyretmek imkânsız, sıkıntıdan patlayacak gibi oluyorum! Betimlenen şeylerle sınırlı tasvirler hayal gücüme nefes aldırmıyor, diri diri toprağa gömüyor beni bu klipler; son darbeyi vuran ise dikiş makinesi gibi tekdüze o ritm: Cık-tıSS- cık-tıSS… Hemen gidip kulaklarımı gerçek bir müzik ile yıkamam lâzım! Ya gözlerim ne olacak? Evet İslâm güzel ama kimi “sanatçılar” İslâm’ı çok çirkin bir tarzda anlatıyorlar.
Seyircisini turist yerine koyan bu pedagojik şeyler elbette sanat eseri değil zanaat ürünü. Aynı fabrikadan çıkmış ayakkabılar ve çaydanlıklar gibi birer eşya adeta. Acaba 21ci asrın Müslüman sanatçıları neden böyle? “Nasılsa İslâm’ı anlatıyorum, konu zaten güzel, ayrıca bir çaba harcamaya gerek yok” diye mi düşünüyorlar? Zannediyorum durum biraz daha vahim. Çoğu sanatçı hiç düşünmüyor. Yani İslam’ın kendine has bir sanat anlayışı olabileceği akıllarına bile gelmiyor. Peygamber’den (SAV) bahsederken şampuan reklâmı gibi klip yapmaları bu yüzden.
Çağdaş İslâm sanatında modern çirkinlikler
Eğer gerçekten objektif / evrensel / seküler bir İslâm estetiği ortaya konabilseydi bugün gelinen noktada Read the rest
By my on Haz 11, 2013 in 27 Mayıs, Beyin Yıkama, darbe, Ergenekon Nedir?, Psikolojik harp, şiddet | 2 Comments
By Aisha Benghazi on Haz 11, 2013 in Liberal Totalitarizm | 7 Comments
… Bu konuda e-kitap okumak için…
Bankacılarına söz geçiremeyen batı ülkeleri tıpkı 1980′lerde ordusuna söz geçiremeyen Türkiye’nin durumuna düştüler. Zira bize yansıtılanın aksine, 2008’de Amerikan emlâk sektöründen başlayan kriz öngörülemez bir felaket değildi. Yapılan düpedüz bir piyasa darbesi idi aslında. Tasarlanmış, planlanmış, yürürlüğe konmuş bir operasyon. Bu operasyonu yöneten insanlar daha 1980’lerde Batı adaletinin üzerine çıkmışlardı. Krizi frenleyecek yasal engelleri bir bir kaldırdılar, krizin küreselleşmesini sağlayacak mekanizmaları yine onlar kurdular. Elinizdeki 60 sayfalık bu e-kitap Batı’da demokrasinin gerileme sürecini sorguluyor:Demokrasinin zayıf noktaları nelerdir? Bankalar nasıl oldu da halkın iradesini ayaklar altına alabildiler? “Hukuk devleti” diyerek örnek aldığımız demokratik ülkeler neden bu Piyasa Darbesi‘ne engel olamadılar?Askerî darbelerden yakasını kurtaran Türkiye’de hükümet Piyasa Darbesi ile devrilebilir mi? Buradan indirebilirsiniz.
Liberalizm Demokrasiyi Susturunca
Halkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi?Okuyacağınız kitap demokrasi ile liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.
1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın”çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda.“Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.
Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitaptaliberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.
Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.
By Şivan Taşkıran on Haz 10, 2013 in Akıl, CHP, PKK, şiddet | 3 Comments