İlkel Silahlar ve Modern Tabancalar Arasındaki Şaşırtıcı Benzerlikler: Menzil, Güç, ve Taktiksel Anlam »
By لاادرى on May 5, 2025 in Savaş, Teknoloji | 0 Comments
By لاادرى on May 5, 2025 in Savaş, Teknoloji | 0 Comments
By Dursun Kackar on Nis 30, 2025 in Amerika, BRICS, Çin, Dedolarizasyon, Ekonomi, Jeopolitik | 0 Comments
100 Günlük Senaryo: Doların Çöküşü ve Çin’in Müdahalesi
ABD’de siyasi kaos, yüksek enflasyon ve kamu borcunun kontrolsüz yükselişi sonucu yatırımcı güveni hızla sarsılır.
Dolar uluslararası piyasalarda değer kaybetmeye başlar.
Çin Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası ortak açıklama yapar:
“Piyasada istikrarın korunması için elimizdeki dolar varlıklarını aceleyle elden çıkarmayacağız. Küresel finansal sistemi korumak tüm tarafların sorumluluğudur.”
Çin, piyasaya güven vermek için ilk sinyali verir.
Çin, e-CNY Gold adını verdiği yeni bir altın destekli dijital para birimi duyurur.
Bu para, önce BRICS ülkeleri ve Asya-Pasifik ticaret ortaklarına açılır.
By Jonathan Kucukarabaci on Nis 21, 2025 in Amerika, Bilgi Teknolojileri, BRICS, Çin, Dedolarizasyon, Jeopolitik, Küreselleşme, Teknoloji | 0 Comments
2025 yılı, Intel için zorlu bir dönem oldu. Çin’in Amerikan çiplerini kamu alımlarından dışlaması ve nadir toprak elementlerinin ihracatına sınırlama getirmesi, şirketin gelirlerinde ve küresel konumunda ciddi sarsıntılara yol açtı. Ancak bu süreçte, rakipleri TSMC, AMD, Samsung ve Huawei, kendi stratejik hamleleriyle öne çıkmayı başardılar.
Intel, 2024 yılında gelirinin yaklaşık %33,4’ünü Çin pazarından elde ediyordu. Ancak Çin hükümetinin Nisan 2025’te aldığı kararla, devlet kurumları ve kamu şirketleri artık Intel, AMD ve Micron gibi Amerikan üreticilerinden çip alımı yapamayacak. Bu kararın ardından, Intel hisseleri sadece iki gün içinde %18,3 düştü. Bu sadece gelir kaybı değil, aynı zamanda Amerikan yarı iletkenlerinin Çin pazarından sistematik olarak silinmeye başladığını gösteren bir işaretti.
Tayvan merkezli TSMC, 2025 Nisan ayında dünyanın en gelişmiş mikroçipi olan 2 nanometre (2nm) çipi tanıttı. Bu çipin seri üretiminin yılın ikinci yarısında başlaması bekleniyor ve TSMC, bu gelişmenin performans ve verimlilik açısından büyük bir adım olacağını belirtiyor. Ayrıca, TSMC’nin Arizona’daki gelişmiş çip üretim tesisi, 2025 yılında seri üretime başlayacak. Bu tesis, ABD’nin yarı iletken endüstrisindeki tedarik zincirini istikrara kavuşturma çabalarının Read the rest
By Aisha Benghazi on Nis 18, 2025 in Kitap Sohbeti, sağlık, Toplum | 0 Comments
Son zamanlarda trende ve şehirde birçok kişinin elinde “Neden Uyuruz” adlı kitabı gördüm. Başta insanların kitap okuması hoşuma gitmişti ama “Uyku hakkında okumaya ne gerek var?” diye düşündüm. Uyku sıkıcı bir konu gibi geliyordu. Ama kitabı okuyanların sayısı artınca, kapağına göre yargılamamaya karar verdim ve sesli kitabını dinlemeye başladım.
İlk dikkatimi çeken şey, kitabın 5700’den fazla kişi tarafından değerlendirilmesine rağmen hâlâ 5 yıldız notuna sahip olmasıydı. Son üç yılda birçok kitap okudum ama böylesine yüksek puanı olan başka bir kitap görmemiştim. Kitabı hemen edindim ve dinlemeye başladım. Kısa sürede büyük bir hata yaptığımı fark ettim: bu kitabı yargılamamalıydım. Çünkü kitabın çok öğretici ve faydalı olduğunu anladım.
Kitabı okumadan önce, uyku bana doğal ama verimsiz bir aktivite gibi gelirdi. Oysa gerçek şu: Uyku, gün içinde yapabileceğiniz en üretken şey olabilir.
Uykunun hem bedenimiz hem de zihnimiz üzerindeki etkileri inanılmaz. Örneğin, düzenli olarak Read the rest
By Hans Müller on Nis 18, 2025 in Almanya, Avrupa Birliği, Ekonomi, Kitap Sohbeti | 0 Comments
Almanya uzun yıllar boyunca stratejik olarak güvenliği, ticareti ve kaynak tedarikini farklı küresel güçlere dayandırarak “her şey dahil” bir ekonomik model izledi. ABD ile güvenlik için ittifak kurdu, Avrupa Birliği sayesinde iç pazarda avantaj elde etti, Rusya’dan ucuz enerji temin etti, Çin’i ise hem pazar hem de üretim ortağı olarak kullandı. Bu model, dışa bağımlı ama kontrollü bir ihracat gücüne dönüştü. Ancak bu sistem artık işlemiyor.
Oysa aynı dönemde Güney Kore, kendi teknolojik bağımsızlığını geliştirerek Samsung ve Hyundai gibi küresel devleri yarattı. Bunu devlet destekli Ar-Ge politikaları ve güçlü eğitim sistemiyle başardı.
Almanya’nın dış ticarete dayalı, endüstriye hizmet eden devlet modeli, uzun süre Volkswagen, Siemens ve Bayer gibi markalarla başarı kazandı. Fakat zamanla bu sistem yozlaştı. Devlet, büyük sanayi şirketleriyle çıkar birliği kurdu, yeni teknolojilere kapalı hale geldi.
Aynı süreçte İsveç, küçük olmasına rağmen Spotify, Klarna ve Northvolt gibi şirketlerle dijital çağda kendine yer buldu. Bunun arkasında şeffaflık, dijitalleşme yatırımları ve yenilikçiliğe açık bir girişim kültürü vardı.
Rus gazına bel bağlayan Almanya, Ukrayna savaşıyla enerji krizi yaşadı. Nükleer santralleri kapatarak bu krizi daha da derinleştirdi. Bugün sanayinin enerji maliyetleri Read the rest
By Dursun Kackar on Nis 5, 2025 in Amerika, BRICS, Dedolarizasyon, Ekonomi, Jeopolitik, Strateji | 0 Comments
Temmuz 1944’te, Müttefik Devletler Nazi Almanyası’na karşı zafer kazanacaklarını öngörmeye başlamışken, başlıca ekonomik güçler ABD’nin New Hampshire eyaletindeki Bretton Woods’ta toplandılar. Amaçları; uluslararası ticareti istikrara kavuşturmak, rekabetçi devalüasyonları engellemek ve savaşta yıkıma uğramış ekonomileri yeniden ayağa kaldırmaktı. Bu konferansta Amerikan doları, sabit kurla 1 ons altın = 35 dolar olacak şekilde altına çevrilebilir tek para birimi olarak kabul edildi. Diğer tüm para birimleri dolara endekslendi.
Bu seçim rastlantısal değildi: O dönemde ABD, dünya altın rezervlerinin %70’inden fazlasına sahipti ve savaştan neredeyse hiç zarar görmemiş tek büyük ekonomiydi. Endüstriyel kapasitesi devasa boyuttaydı ve Marshall Planı gibi yeniden inşa programları doğrudan dolar üzerinden finanse ediliyordu. Böylece dolar, dünya ticaretinin, yatırımların ve merkez bankası rezervlerinin temel aracı haline geldi. Amerika Birleşik Devletleri ekonomik güç yoluyla küresel hâkimiyet kurdu.
1960’lı yıllarda, uluslararası ticaretin büyümesi, Vietnam Savaşı gibi askeri harcamalar ve kapsamlı sosyal programlar (Great Society) ABD’yi altın rezervlerinden daha fazla dolar basmaya itti. Fransa ve Batı Almanya gibi ülkeler, ellerindeki dolarları altına çevirmeye başladılar.
15 Ağustos 1971’de Başkan Richard Nixon, bu dönüştürülebilirliği tek taraflı olarak askıya aldı: Bretton Woods sistemi fiilen sona erdi. Dolar artık maddi hiçbir varlığa dayanmayan, yalnızca “güven”e dayalı itibari bir para birimine dönüştü. Bu, dünya para düzeninde tarihsel bir kırılma anıydı: uluslararası sistem artık altın standardına değil, ABD’nin ekonomik ve askeri gücüne olan güvene dayanmaya başladı.
By 悟り on Mar 23, 2025 in Çin, Jeopolitik, Savaş, Strateji | 0 Comments
Çin’in deniz stratejisi, 2049 yılına kadar küresel bir deniz gücü olma hedefi doğrultusunda şu beş temel sütun üzerine inşa edilmiştir:
Bu beş sütun, uzun vadeli bir stratejinin temel taşları. Ancak Çin’in bu stratejisi:
By Tavit Kilimciyan on Mar 17, 2025 in Amerika, BRICS, Dedolarizasyon, Ekonomi | 0 Comments
Donald Trump, başkanlığa geldiğinden beri ekonomi politikalarında ilk bakışta çelişkili görünen kararlar aldı. Amerikan sanayicilerini korumak için gümrük vergilerini artırdı, yerel kaynakları (petrol, çelik, alüminyum) destekledi ve ülkeyi yeniden sanayileştirmeyi hedefledi. Aynı zamanda, iş dünyasına dostane bir lider olarak görünmeye çalıştı. Ancak, bu politikalar fiyatları artırarak Amerikalı tüketicilere ve ithalata bağımlı sanayilere zarar verebilir. Peki, bu kararlar gerçekten birbiriyle çelişiyor mu, yoksa bizim göremediğimiz daha karmaşık bir strateji mi var?
Trump’ın ekonomi politikalarında birkaç önemli çelişki göze çarpıyor:
Trump, farklı sektörlerden gelen baskılar nedeniyle zaman zaman çelişkili politikalar uyguluyor: Read the rest
By Katrin Baskiotis on Mar 13, 2025 in Amerikan Saldırganlığı, Jeopolitik, Savaş, Teknoloji | 0 Comments
Gelin meseleye farklı bir açıdan bakalım: Türkiye’nin Malezya’ya sattığı Atmaca füzeleri, düşman ülkelerin veya bir terör örgütünün eline geçerse Türk savaş gemilerine karşı kullanılabilir mi?
Savunma sanayii ile biraz ilgilenen herkesin tahmin edebileceği gibi, bu mümkün değil. Çünkü bu tür gelişmiş silahları satan ülkeler, yazılım ve donanım aracılığıyla çeşitli kısıtlamalar koyar. Bunun en basit örneğini Ukrayna’da gördük: Amerika, Kiev’e verdiği HIMARS füzelerinin menzilini ve hedefleme yeteneklerini uzaktan programlama yoluyla kısıtladı.
Silah üreten ülkelerin programlama yoluyla kontrolü elinde tutmasına “Arka Kapı” (back door) denir. Yeni bir durum veya komplo teorisi değil. Fransa Arjantin’e verdiği Exocet füzelerinin arka kapısını İngilizlere açmıştı meselâ. (Burada anlattık.) Yine Fransa Tayvan’a sattığı savaş gemilerinin arka kapısını da Pekin’e açtı.
Peki F35 özelinde durum ne?
F-35: ABD’nin Müttefikleri İçin Sınırlı Egemenlik
Günümüzde stratejik açıdan önemli sorulardan biri, ABD’nin müttefiklerine sattığı F-35 savaş uçaklarını uzaktan devre dışı bırakıp bırakamayacağıdır. Uluslararası ilişkilerin giderek daha fazla güç dengesi üzerine inşa edilmesi, özellikle bazı Amerikan yönetimlerinin tutumları nedeniyle bu soruyu daha da önemli Read the rest
By Jonathan Kucukarabaci on Mar 12, 2025 in Amerika, BRICS, Dedolarizasyon, Ekonomi, Endüstri, Jeopolitik | 0 Comments
19. yüzyılın başlarında üretilen bir buharlı lokomotif 5.000 ila 8.000 arasında parçadan oluşuyordu ve birçok ülke bu parçaların tamamını kendi sınırları içinde üretebiliyordu. Oysa bugün, bir çamaşır makinesi, bir lokomotife kıyasla çok daha basit bir ürün olmasına rağmen 1.500 ila 3.000 arasında parçaya sahip ve en gelişmiş ülkeler bile birçok bileşeni dışarıdan ithal etmek zorunda. Bu durum, ekonomik bağımlılığın son iki yüzyılda olağanüstü derecede arttığını gösteriyor ve bu da koruyucu politikaların uygulanmasını daha karmaşık hale getiriyor.
Koruyucu ekonomi politikası (protectionism), ithalatı sınırlayıp yerel üretimi teşvik etmeyi amaçlayan bir yaklaşım ve 19. yüzyılda sanayileşen ülkeler için kritik bir kalkınma aracı olmuştu. O dönemde, yabancı rekabetin yerli sanayiyi ezmesini önlemek için mantıklı ve stratejik bir yöntem olarak görülüyordu. Ancak günümüzde, küreselleşmiş bir ekonomide, koruyucu ekonomi politikaları çok daha riskli hale geldi. Çünkü dünya endüstrileri birbirine çok bağımlı ve bir sektörü korumak, başka bir sektörü zayıflatabiliyor.
1800-1850 yılları arasında birçok ülke, sanayileşme sürecini desteklemek için koruyucu ekonomi politikalarını uyguladı. Günümüzden farklı olarak, ekonomiler büyük ölçüde kendi kendine yetiyordu ve ülkeler ithalatı sınırlandırarak neredeyse tüm üretimlerini kendi topraklarında yapabiliyorlardı. Read the rest