Hindistan-Pakistan Çatışmasının Stratejik Sonuçları ve Türkiye
By my on May 10, 2025 in Çin, Hindistan, Jeopolitik, Pakistan, Strateji
22 Nisan’daki kanlı terör saldırısının ardından Hindistan, 7 Mayıs gecesi “Sindoor Operasyonu” adı verilen geniş kapsamlı bir askeri harekât başlattı. Bu operasyon kapsamında Pakistan toprakları ile Pakistan kontrolündeki Keşmir’deki hedefler, hava saldırıları ve füze atışlarıyla vuruldu. Hindistan gelişmiş mühimmatlar kullandı: Fransız yapımı SCALP-EG seyir füzeleri, HAMMER güdümlü bombalar ve BrahMos süpersonik füzeleri gibi cephaneler devreye sokuldu.
Ancak beklenen üstünlük sağlanamadı. Hindistan Hava Kuvvetleri, en az iki savaş uçağını – bir Rafale F3R ve muhtemelen bir Su-30MKI ya da MiG-29UPG – kaybetti. Bu kayıplar, Pakistan Hava Kuvvetleri’nin hızlı ve etkili karşılığıyla gerçekleşti. Çin yapımı PL-15 uzun menzilli hava-hava füzeleriyle donatılan J-10C uçakları, Saab Erieye erken uyarı sistemleriyle koordine şekilde görev yaptı.
Üç gün boyunca süren karşılıklı saldırılarda, her iki taraf da dronlar ve balistik füzelerle karşılık verdi. Askerî üsler ve hava savunma sistemleri hedef alındı; operasyonların tam etkisi henüz netleşmedi. Ancak bu çatışma, Hindistan’ın Pakistan’ın hava muharebe kapasitesini yeterince ciddiye almadığını ve bunun ciddi bir taktiksel başarısızlıkla sonuçlandığını gösterdi.
Özellikle Pakistan, Çin yapımı sistemlerin koordinasyonunu başarıyla yürüterek, erken uyarı ve hava üstünlüğü unsurlarında rakibine karşı önemli bir avantaj elde etti. Bir Rafale’in düşürülmesi, Hintli pilotların eğitim düzeyine dair soru işaretlerini beraberinde getirirken, bu durum Rafale’in genel performansına değil, Hint Hava Kuvvetleri’nin hazırlık düzeyine gölge düşürdü.
Bu çatışma aynı zamanda Çin ve Türk silahlarının sahadaki etkinliğini kanıtladığı bir vitrin oldu. KORAL ve PL-15E füzeleri gibi sistemlerin başarısı, Çin ve Türk savunma sanayilerine stratejik bir itibar kazandırdı. Öte yandan, çatışma alanında düşen enkazlar Amerikan istihbarat kurumlarına ileri teknoloji analizleri yapma fırsatı sundu.
Bu tabloda Türkiye’nin yeri ayrı bir dikkat çekicilik arz ediyor. Türkiye, yalnızca Pakistan’a modern mühimmat ve teknoloji sağlayan bir ortak değil, aynı zamanda istikrarlı ve kapsamlı diplomatik desteğiyle operasyon süresince Pakistan’ın en görünür müttefiklerinden biri oldu. Türk savunma sanayisinin bölgedeki etkisi bir kez daha kendini kanıtladı.
Hindistan tarafında ise dikkat çeken bir yalnızlık hâkimdi. ABD Başkan Yardımcısı Vance başta olmak üzere Batılı liderlerin suskun kalması, Hindistan’ın diplomatik destekten yoksun kaldığını gösterdi. Yalnızca İsrail, açık şekilde Hindistan’ın yanında yer aldı.
Sonuç:
Pakistan, hava kuvvetlerini NATO düzeyine yaklaştıran ortak tatbikatlardan elde ettiği tecrübe ve eğitimli pilotları sayesinde bu krizden güçlenerek çıktı. Körfez ülkelerine verdiği pilotaj eğitimleriyle bölgesel bir hava kuvveti merkezi hâline gelirken, Çin yapımı sistemlerin başarısı Çin’in küresel savunma ihracatında elini güçlendirdi. Türkiye’nin açık desteği, Ankara’nın savunma ve diplomasi alanındaki yükselen etkisini bir kez daha pekiştirdi.
Özetle: Hindistan cephesinde taktiksel koordinasyonsuzluk ve prestij kaybı; Pakistan cephesinde ise profesyonel koordinasyon, Çin ve Türk teknolojilerinin parlaması ve Türkiye’nin bölgesel etkisinin net biçimde hissedilmesi.