RSS Feed for This Post

12 Öfkeli Adam (Sidney Lumet)

İnsanın kendisi adına karar alamayacağı, hakkında gelişebilecek bütün olayların başka birinin ya da birilerinin elinde olduğu anlarla karşılaşabilir. Hastaneye yolumuz düştüğünde en iyi doktoru isteriz; çünkü bizim hakkımızda karar verecek, bize bir tanı koyacak kişinin işinin ehli olduğunu bilmek isteriz ya da bir avukata ihtiyaç duyduğumuzda cevvalinden olsun deriz, “ipten adam alan” tabiri boşuna türememiştir. Şairin: “insan acizdir, muhtaçtır, çok artistlik yapmamalıdır” dediği noktaya hepimiz bir gün geliyoruz. İşte buna dair bir film; 12 Öfkeli Adam. Filmin başında sadece bir kaç saniye bakışlarını gördüğümüz bıyıkları bile terlememiş gencin bir jüri odasında hakkında çıkacak kararın usta bir yöntemle perdeye aksettirildiği bir şaheser.

Jüri yapısının yer aldığı filmler ve diziler oldukça rağbet görür yedinci sanatta. Dar alanda, bir çok oyuncuyu hapsederek, kamera oyunları kısıtlıyken seyircinin ilgisini düşürmeden yapıtını izletebilmek her yönetmen için zordur. Burada devreye senaryo giriyor. Tek bir mekanda çekilen, tıpkı bu gibi filmleri taşıyan ana kolon, ne oyuncuların yeteneği, ne yönetmenin zekası, ne de müziğin etkisidir. Doğrudan doğruya en etkili silah senaryodur. Her geçen gün gazetelerin üçüncü sayfalarını süsleyen haberlerinin mahkeme koridorlara düşen aksinden hikaye sıkıntısı çekilemeyeceği de herkesin malumu olsa gerek. Burada dipnot düşmek gerekirse Türk Sineması’nın en zayıf yanı senaryodur, yönetmen olarak çok büyük isimlere ev sahipliği yapmış olmasak da, oyuncular konusunda dünyanın sayılı ülkelerinden biriyiz.

Jüri’ye girmişken kısa bir not düşmeli. Türk Hukuk Sistemi, Franco-Germen Hukuk Sistemi’nin bir parçasıdır. Bu sistemde, avukat sanığı savunur, savcı hem sanığı suçlayacak deliller bulur hem de sanığın lehine deliller bulup dosya hazırlar, hakim de savcının iddiasını, savunma makamının yani avukatın savunmasıyla birlikte deliller ışığında değerlendirip kanunların kendisine çizdiği alanda karar verir. Burada önemli olan şey Franco-Germen sisteminin ezberci bir sistem olmasıdır ve “Hakimlerin takdir yetkisi” ve “kanun yapma yetkisi” sınırlıdır. Oysa Anglo-Saxon Hukuk Sistemi’nde de savcı, hakim, avukat üçgeni benzerdir. Fark ise hakime tanınan geniş alanıdır. Anglo-Saxon Hukuku, emsaller hukukudur. Hakimler karar alırken kendisinden önceki davalara göre karar verirler, Franco-Germen Sistemi’nde ise bu alan oldukça dardır. Parlemanto daha çok karar almak için toplanır, kanun yapma peşinde koşmaz. Amerika’da ise duruma oldukça etkili bir ek sağlanmıştır; jüri. 12 kişiden oluşan bu ekip karar noktasının son odağını oluşturur. İddia ve savunma makamının asıl muhatabı artık sıradan insanlardır, zengin veya fakir fark etmeyen insanlar, sıradan insanlar jüri sandalyelerinde oturduğunda artık adaletin halk katındaki vicdanı haline gelirler. Teoride muhteşem olan bu sistem, pratikte aynı etkiyi sağlayamamakta malesef. Adaletin vicdanı olan kişiler, şahsi olayları ile davalı arasında bağ kurup intikam arayışına girebilmekte ya da hukuk eğitiminden çok tiyatro uzmanlığı yapan avukat parçalarının göz boyamalarına kanabilmektedir. Bu kadar hukuk dersi yeter. Sadece filmde dikkat edilesi bir durum söz konusu; bütün jüri üyeleri erkek, farklı kültürden insanlar, ama aralarında siyahi yok. 1957 yılı Amerika’sını tanımak için güzel bir argüman.

İnsanlar genelde klasik filmlere uzak dururlar, siyah beyaz filmlerde kendilerine yabancı bir şey hissederler belki de. Bu filmi izlemiş birinden kötü film dediğini duymadım ve bu film insanların klasik filme olan bakışını değiştiren filmlerin başında gelir. Hikayeyi az biraz anlattık satır aralarında. Yine de düzgünce bir açıklamayı hak ediyor. Genç bir çocuk babasını öldürmekten dolayı tutuklanıp ardından yargılanır, kendisi hakkında karar aslında çoktan verilmiştir. Jüri üyelerine bakarken gözündeki çaresizlik aşikârdır. Avukatı kendisini iyi savunamamış, kendisi hakkındaki deliller yeterli görülmüştür. Bunların çoğunu film ilerledikçe jüri üyelerinden dinleriz. 12 adam bir odaya toplanır ve karar almaları istenir. Farklı farklı tipte 12 kişi aslında kararı vermiştir, belki de biri hariç, bir masa etrafında toplandıklarında “tiz urun kellesini” kıvamındalardır. Henry Fonda, ki filmin yapımcısıdır da, oynadığı beyefendi mimar karakteri ile çocuğun biraz daha konuşulmayı hak ettiğini belirtir. Avukatının acemi olduğundan da bahseder. Üyeler acelecidir eve gitmek, bu güzel günde mahkemelerde vakitlerini ziyan etmek istemezler. Bir tanesi vardır ki tek derdi beyzbol maçıdır, çocuk falan umurunda değildir, tek derdi çabucak karar verilmesi ve maça yetişebilmektir. Bu arada çocuğun cinayet günü yaşadığı olaylar bir mizansene çevrilir. Bıçak kullanmayı bileninden göçmenine hepsi oradadır aslında, bütün ihtiyaç duyulan araçlar hafızada mevcuttur. Zamanla kesin olan karar sorgulanmaya başlanır ve her birini ikna edecek bir karar çıkar.
12 Öfkeli Adam aslında bir tiyatro oyunudur, Henry Fonda bunun film yapılmasını istemiş ve yapımcılarından biri olduğu filmde başrolü oynamıştır. Henry Fonda’nın dışındaki tüm oyuncular tanınmış sinema aktörleri değildir, tiyatro kökenli oyunculardır ve filme doğru duyguyu verip senaryoyu ustalıkla taşımışlardır. Yönetmen koltuğuna ise Köpeklerin Günü (Dog Day Afternoon), Şebeke(Network), Serpico gibi filmlerin usta yönetmeni Sidney Lumet oturmuştur. Tek mekanda geçen film sürükleyici, zeka dolu bir hikayeyi seyirciyi sıkmadan ve ustalıkla anlatır. Filmin bütün yapı taşları işini ustalıkla yerine getirmişlerdir. Bize de seyredilesi bir başyapıt bırakmışlardır. İzlemeyenlere izlemeleri tavsiye olunur. İzlemiş olanlara ise tekrardan zarar gelmeyecek bir filmdir.

 

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin