RSS Feed for Edward HopperCategory: Edward Hopper

Dikkat Kitap: Edward Hopper’ı okumak »

Amerikalı ressam Edward Hopper sadece Amerika’nın değil bütün Batı kültürünün en önemli ressamlarından biri. Hopper ile Batı resmi asırlardan beri ilk defa kısır ekol savaşlarını, soyut resim / figüratif resim gibi ölü doğmuş dikotomileri aşma fırsatı yakaladı. Neden? Batı’da resim sanatı denince ekoller, akımlar ve değişimler geliyor akla. Ama Batı’nın güzellik algısını ve “sanat” dediği […]

Krokiler: Edward Hopper mükemmeli ararken »

“Kelimelerle anlatabilecek olsaydım resim yapmazdım” diyor Hopper. Derdini resimle anlatan bir düşünür. Asrını sorguluyor. İnsan’ın iç dünyasını ve modern dünyada İnsan’ın yerinin ne olacağını. Mükemmeliyetçi ressamımız tablolarını yapmadan önce konu aldığı mekânlara defalarca gidiyordu, renkleri ve ışıkları krokiler üzerine not edip karısı Josephine ile uzun uzun tartışıyordu. Hopper hakkındaki yazı dizimize son verirken onun bu […]

Başkalarıyla aynı mekânda bulunmak yalnızlığa çare değil »

Mona Lisa gibi ünlü tablolar artık kimseyi etkilemiyor. Zira resmin TEK olmasından kaynaklanan çarpıcı etki tükendi. Ünlü tablolar turistik eşya, bardak, tişört, takvim ve buzdolabı mıknatıslarıyla fena halde yalama oldu. Müzeye gidip tabloların aslını görenler genellikle düş kırıklığı yaşıyorlar. Çünkü özel bir zamanda ve özel bir mekânda yaşanması umulan özgün/indî buluşma gerçekleşmiyor. Güzellik eserde değil […]

Bir ölüm provasıdır uyku »

Başrolde Rufus Sewell’ın oynadığı, Alex Proyas’ın yönettiği Dark City adlı bilim-kurgu insan kimliği ile hafıza arasındaki eklemlenmeyi sorgulamak için iyi bir fırsat. Konusu şöyle: Uzaydan gelen “Yabancılar” insanların hissiyatını ve kimlik mefhumunu anlamak için hafıza üzerine deneyler yapıyorlar. Bir laboratuar-kent olan Dark City’de yaşayan insanların hafızaları her gece siliniyor ve başka hafızalar (=?kimlikler) yükleniyor. Aynı […]

Eugène Atget: Gerçek-üstü fotoğraf için gerçek bir göz »

Fotoğrafları yayınlanacağı zaman “lütfen ismimi koymayın” diyormuş Eugène Atget. Takipçisi, meraklısı olan sanatçıları saymazsak Atget fotoğraf dünyasının unutulmuş kahramanlarından. Zamanın “uzmanları” çektiği resimleri hatalı bulmuşlar, yayınlamak istememişler. Picasso ve Matisse gibi ressamlara ilham veren karelerin sahibini bugün bile tanıyan pek yok. 1925’te La Révolution Surréaliste sirk temalı bir fotoğrafını yayınladığında Atget neredeyse 70 yaşındaymış. Ertesi yıl […]

Sükût gece gibidir, nutuk susunca tahayyül konuşur »

Ludwig Wittgenstein diyor ki “üzerinde konuşulamayan şeyler hakkında susmak gerekir”. Doğru ama hepsi bundan ibaret değil. Bazı şeyler susarak daha güzel anlatılır. Bir an gelir; kelimeler boğazında düğümlenir insanın; cümlenin ortasında “hani var ya…” dersin ve susarsın. O suskunluk ne çok şeyi anlatır. Sükût gece gibidir, muhatabın tahayyülü açılıverir. Sessizlik nice hisleri tetikler karşındaki insanın […]

Shakespeare de yanılmış: Tiyatro dürüst bir yalancıdır! »

“… Bütün dünya bir sahnedir; ve bütün erkekler ve kadınlar ise sadece birer oyuncu. Girerler, çıkarlar. Bir kişi birçok rolü birden oynar. Bu oyun insanın yedi çağıdır. […] Altıncı çağda burnunun üzerinde gözlüğü, yanında kesesi; gençliğinden kalma pantolonuna yayılmış bedenine bol gelir. Çocukluğuna döner büyük adam sesi, incelir. Hepsinin son sahnesinde sona erer olaylarla dolu […]

Diego Velázquez’e bakılır; Edward Hopper okunur »

“… Kanaatimiz odur ki Edward Hopper sayesinde Batı resmi asırlardan beri ilk defa kısır ekol savaşlarını, soyut resim / figüratif resim gibi ölü doğmuş dikotomileri aşma fırsatı yakaladı …” Bu sözlerle bitirmiştik geçen bölümü. Evet… Batı’da resim sanatı denince ekoller, akımlar ve değişimler gelir akla. Ama Batı’nın güzellik algısını ve “sanat” dediği şeyi anlamak için […]

Şehirde düşlerini gerçekleştiremeyenler başkalarına düş olarak satıldılar »

«… Having failed to achieve their dreams, the hustlers of Santa Monica Boulevard found themselves selling as dream to others …» Peter Galassi bu sözleri fotoğrafçı diCorcia’nın Hustlers/Hollywood serisi için söylemiş. Hustlers gerçekten ilginç bir seri. Toplumun tatmin olmak isteyen bireye verdiği rol ile mutlu olmak isteyen insan ruhu arasındaki gerilim adeta tecessüm ediyor. “Ben […]

Korkuyorum öyleyse varım! »

“… Kaygı, insanın özü ve varlık yapısı ile ilgili varoluşsal bir durumdur. O, insanın doğasından, yapısından kopup gelir. İnsanlık niteliği arttıkça kaygı da yoğunlaşır, sentezdeki ruhsallık güçlendikçe kaygı da güçlenir. Kaygının yoğunluk derecesi insan olmanın, bir ben olmanın derecesini de verir …” Søren Kierkegaard doğru söylüyor. Hür olduğunu idrak eden bir insan uçurumdan aşağı bakıyormuş […]