RSS Feed for This Post

Zafer değil sefer

balkon-konusmasi

Bu seçim sonuçları, milli ve yerli olanların, küresel şer odakları ve onların gayri milli uzantılarına karşı zaferidir. Bu sonuçlarda bizi en çok sevindiren, kimin kazandığından ziyade kimin kaybettiğidir. Kalıbı Müslüman ve Türkiyeli, fakat gönlü ve zihni ecnebi olanlar hezimete uğramıştır bugün. Bugün, dâhili ihanet şebekeleri ile harici düşmanların hevesleri kursaklarında kalmış, dilleri tutulmuş, elleri böğürlerinde kalmıştır.

Zafer değil sefer ise esas gaye, bundan sonra doğru adımları atmak ve doğru politikalar izleyebilmek için seçim sonuçlarının çok iyi analiz edilmesi lazım.

Öncelikle 7 Haziran ile 1 Kasım sonuçlarının niceliksel analizini yapalım, daha sonra niteliksel, yani sosyal ve siyasal anlamlarını yorumlamaya çalışalım. Bu seçim tablosunun ortaya çıkmasında dört oy hareketinin etkili olduğunu görüyoruz. Birincisi, 7 Haziran’da Ak Partiden HDP’ye giden kabaca 2 milyon mütedeyyin Kürt oyların yarısı, yani 1 milyonu geri dönmüş. İkincisi, 7 Haziran’da Ak Partiden MHP’ye giden 2 milyon civarındaki milliyetçi oyların tamamına yakını geri gelmiş. Üçüncüsü, 7 Haziran’da Saadet Partisi+BBP’in aldığı yaklaşık 1 milyon oyun 5 yüz bin kadarı AK Partiye kaymış. Ve son olarak, Ak Partinin aldığı geri kalan 1 milyon civarındaki oyun ise bir kısmının yeni seçmen, bir kısmının Ak Partiye bir şekilde kızdığı için sandığa gitmeyen, ya da gitti ise bağımsız herhangi bir adaya oy veren seçmenden geldiği anlaşılıyor. Bu çıkarımları, Haziran ve Kasım seçimlerinde alınan oyların Türkiye genelinde ve önemli bazı illerdeki artan-azalan miktarlarını karşılaştırmalı inceleyerek yaptık.

Bu dört tür oy akışının hepsinin ekseninde istikrar talebi, Kürt meselesi/terör sorunu ve yine bu çerçeveye bağlı olarak şekillenen algıların etkili olduğu kanaatindeyiz; ne partilerin ekonomik vaatlerinin ne de parti programlarının bu oy hareketlerinde bir etkisi bahis mevzuu değil.

Muhafazakâr Kürtlerin ekseriyetle, HDP barajı aşsın, çözüm süreci artık bir neticeye varsın diye Haziran’da verdikleri oyların yarısı geri geldi. Sebebi çok açık; Kürt seçmen huzur, istikrar ve güven ortamı istiyor. Oylarını HDP’ye, bir takım sosyalist ve ırkçı teröristler fantezilerini gerçekleştirsinler diye değil, bölgede barış ve sükûnet bir daha bozulmamacasına tesis edilsin diye vermişlerdi.

Fakat bu oy dönüşlerine rağmen geri kalan 1 milyon muhafazakâr Kürt seçmenin neden geri gelmediğini de sorgulamalıdır AK parti. Kanaatimizce diğer yarısının dönmemesinde Haziran sonrası AK Parti tabanın, tek başına iktidar olamamalarından sorumlu tuttukları Kürt seçmene karşı kullandığı dilin etkisi var. Çünkü 7 Haziran akşamından 1 Kasım sabahına kadar Kürtlerin ne “nankörlüğü” kaldı ne de “hainliği”. Çok mütehakkim ve tehditkâr bir dildi bu. Özelikle, çatışmalar başlayıp da şehit haberleri gelmeye başladığında bu dilin, bazı iç ve batı illerinde fiili sonuçları da oldu, malum. Ak Parti, bir kısmı kırgın bir kısmı kızgın bu Kürt vatandaşlarıyla da ilişkilerini onarmalıdır tez elden.

MHP’ye giden oyların tamamının, 7 Haziranda Ak Partiden kopma sebepleri ortadan kalktığı için geri geldiğini düşünüyoruz. Sanılanın aksine Devlet Bahçeli’nin uzlaşmaz tavrı bu oyların geri dönüşünde esas amil olmamıştır kanaatimizce; sadece kolaylaştırdığını söyleyebiliriz. Milliyetçi oyların Ak Partiden kopma sebebi, çözüm sürecinin kendilerinde uyandırdığı kaygılar ve terör örgütüne taviz olarak yorumlanan yaklaşımlardı. İlk şehit haberlerinden sonra hükümetin ve silahlı kuvvetlerin etkili ve güçlü karşılığı, bu milliyetçi seçmenin gönlünü hoş etmiştir. Terörle mücadele etse etse yine Ak Parti eder düşüncesi, bu seçmen kitlesinin tekrar Ak Partiye oy vermelerini sağlamıştır.

Yukarıda değindik, Kürt seçmen huzur ve çatışmasızlık arzu ettiği için tekrar Ak Partiye döndü; milliyetçi oylar ise etkin bir silahlı mücadele yapıldığını gördüğü için geri döndüler dedik. Bu bir çelişki gibi görünebilir. Evet, gerçekten de bir parça çelişki barındırıyor bu durum kendi içinde. Fakat aslında bu, Ak Partinin gerçek başarısının sırrının ipucunu veriyor bize. Türkiye ölçeğinde çelişkili ve çözümlenemez görünen toplumsal sorunları bünyesine katma, eritme, ortak bir payda da buluşturabilme ve ikna edici bir çözme kapasitesi sayesinde bu günlere gelebilmiştir. Bundan sonrası için de çalışkanlığı ve samimiyeti ile toplumun farklı kesimlerine hemen her meselenin çözüm odağı olma noktasında umut vadeden tek parti konumundadır.

Bu seçim rekabeti Ak Parti ile diğer partiler arasında yaşanmadı sadece. Yazının en başında ifade ettiğimiz gibi, milli ve yerli olanlar ile küresel şer odakları ve onların yurt içindeki gayri milli uzantıları arasında yaşandı. Ak Parti bu büyük resmi, 7 Haziranda kaybettiği milliyetçi muhafazakâr Türk-Kürt seçmene gayet doğru bir biçimde aktarabildi. Bu ihanet dolu oyunu anlatmasını kolaylaştıran şey de, yine yukarıda değindiğimiz gibi 7 Haziran sonrası başlayan terör olayları oldu. Yani oy akışlarının odağında Kürt sorunu/terör sorunu ekseninde yaşananlar yer alıyor. HDP’nin Haziranda aldığı başarılı seçim sonuçlarına rağmen terörün hortlaması, hatta bu sefer öz yönetim gibi safsatalar ile şehirlerde silahların patlaması, küresel güçlerin gizli ve kirli emellerinin daha net anlaşılmasını sağladı. İstikrar talebinin yanında bu büyük resmi görmek oy akımlarının başta gelen nedenlerindendir.

***

Son olarak biraz eleştiri: 7 Haziran seçimlerinden sonra yaptığımız “Seçim 2015: Yeni Türkiye’den Önce Yeni Bir Ak Parti İstiyorum” analizimizdeki eleştiriler hala cari. Örneğin AK Partinin bir hücre yenilenmesi yaşaması gerektiğini ifade etmiştik o zaman. Haziran seçimlerinden sonra ilk günkü heyecana döndüğünü, teşkilatını yenilediği izlenimini verdi Parti. Ancak açık yazmak gerekirse seçim başarısı bu değişim görüntüsü ile gelmiş değil. Çünkü gerçek, köklü bir değişim ve dönüşümün birkaç ayda olamayacağı ortada. Başarı, genel bir atmosferin sebep olduğu oy akışlarının neticesi. Bunları, teşkilatın çabalarını hafifsemek için söylemiyorum kesinlikle; dediğimiz gibi, bundan sonrası için doğru ve yerinde politikalar geliştirmek, sonuçları doğru okumaya bağlı. AK Parti bugün, hiç olmadığı kadar bir dava partisinden ziyade iştah kabartıcı bir kariyer partisi olma potansiyelini ifade ediyor. Bu yüzden esas yenilenmenin şimdi başladığını, başlaması gerektiğini söylüyoruz. Zira esas mücadele de şimdi başlıyor. Ne deniyor, zafer değil seferdir esas maksat. Tevazu, merhamet ve gayret kemerlerini kuşanarak yürümeye devam etmeli. %49 ve tek başına iktidar, bir durak ve bir vesiledir yalnızca.

***

 

 

 

Ha, tabi en esaslı sebebi söylemedik, söylemezsek olmaz. Türkiye’de ve İslam coğrafyasında duası müstecap olanların duasını unutmayalım sakın ola. Allah’tan hayırlı idareciler talep edenlerin, gözü kulağı gönlü son kale olarak gördükleri ülkemizde olan mazlumların ve daha nicelerinin… Yoksa herkesin koalisyon mu, kıl payı iktidar mı diye sorduğu bir ortamda, hiç kimsenin, tek bir Allah’ın kulunun bile tahmin edemediği böylesine bir sonuç nasıl ortaya çıkar…

 

… Bu konuda okumak için…

Hükümeti devirmek isteyen birileri mi var?

Hükümeti_devirmek_kapak 70 kitap indirin70 kitap indirin Ampul kalaşnikoftan hayırlıdır4 Türk bankası çalışanlarını sömürmek, tüketiciyi kandırmak ve haksız rekabetten dolayı çok ağır cezalar yediler. Hemen ardından Türkiye tarihin en büyük anti-kapitalist ayaklanmasını yaşadık. Göstericiler “Sosyalist Türkiye” ve “yaşasın devrim” sloganları atarak orak-çekiçli pankartlar, Deniz Gezmiş posterleri taşıdılar. Tuhaf olan ise bazı bankaların ve holdinglerin bu ayaklanmaya destek olmasıydı. Anti-kapitalist göstericiler 20 gün boyunca İstanbul’un en lüks otellerinden birinde bedava kaldılar. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. CNN, BBC, Reuters ve daha bir çok medya kuruluşu bir kaç sene önce, üstelik yabancı ülkelerde çekilmiş yaralı ve ölülerin  fotoğraflarını “Türkiye” diyerek servis etti. Tayyip Erdoğan’a destek için toplanan AKP’lilerin fotoğrafı CNN tarafından kazayla(?) “Ayaklanmış Protestocular” olarak yayınlandı.

Dünyada da tuhaf şeyler oldu:

  • Türkiye ile neredeyse aynı anda Brezilya’da bir halk(?) ayaklanması başladı.
  • Georges Soros’a ait ekonomi gazeteleri Çin ekonomisi hakkında aşırı kötümser haberler yaydılar.

“Kazalar” bu kadar çoğalınca insanlar ister istemez bazı şeyleri sorguluyor:

  • Türk bankaları neden sermaye düşmanı, anti-kapitalist bir ayaklanmaya destek oldu?
  • Acaba 2008 krizinden sonra kan kaybeden ABD ve Avrupa kaçan sermayeyi geri  çekmeye mi çalışıyor?
  • Brezilya, Çin ve Türkiye Avrupa ve ABD’deki yatırımları çekmenin cezasını mı ödüyor?

Elinizdeki kitap bu sorulara ve darbe iddialarına cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

kapak_kitap_capulcular 70 kitap indirin70 kitap indirin Ampul kalaşnikoftan hayırlıdırÇapulcular” ne istiyor?

Genel seçimler yaklaşırken başladı Taksim Gezi Parkı olayları. İnsanlar öldü, yaralananlar, tutuklananlar oldu. Taksim’deki sanat galerileri bile yağmalandı. Maddî zarar büyük: Yakılan otobüsler, özel araçlar, iş yerleri. Ancak hâlâ isyancıların ne istediğini bilmiyoruz. Taksim Dayanışma Grubu’ndan çelişkili açıklamalar geliyor. Polisi ya da göstericileri suçlamadan önce şunu bilmek gerekiyor: “Çapulcular” ne istiyor? Daha fazla demokrasi? Sosyalizm? Devrim? Darbe? Elinizdeki e-kitap bu sorulara cevap arıyor. Buradan indirebilirsiniz.

Kaybedenler Klübü: Anti-demokratik bir muhalefetin kısa tarihi

70 kitap indirin70 kitap indirin Ampul kalaşnikoftan hayırlıdırT.C. kurulurken Hitler, Mussolini ve Stalin başrolleri paylaşıyordu. İki dünya savaşının ortalığı kasıp kavurduğu o korkunç yıllarda “bizim” Cumhuriyet gazetesi’nin faşizme ve faşistlere övgüler yağdırması bir rastlantı mıdır? Kemalistlerin ilâhı olan Atatürk’ün emriyle 80.000 Alevî Kürd’ün Dersim’de katledilmesi, Kur’an’ın, ezanın yasaklanması, imamların, alimlerin idam edilmesi, Kürtleri, Hristiyanları ve Yahudileri hedef alan zulümler de yine Atatürk ve onu ilahlaştıranlar tarafından yapılmadı mı?

Bu ağır mirasa sahip bir CHP ve Türk solu şimdilerde “İslâmî” olduğu iddia edilen bir cemaat ile, Fethullah Gülen’in ekibiyle ittifak içinde. Yobaz laiklerin, yasakların kurbanı olduklarını, baskı gördüklerini iddia ediyor bu insanlar. Ama bir yandan da alenen İslâm düşmanlığı yapan her türlü harekete hatta İsrail’e bile destek vermekten çekinmiyorlar. Tuttukları yol İslâm’dan daha çok bir ideolojiye benziyor: Gülenizm. Millî istihbarattan dershanelere, dış politikadan bankalara kadar her konuda dertleri var. Ama Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Arakan’da zulüm gören Müslümanları dert etmiyorlar. Acayip…

Türk solu, CHP ve Fethullah Bey… Nereden geldiler? Nereye gidiyorlar? Elinizdeki bu kitap meseleyi tarihsel bir perspektifte ele almayı amaçlıyor.Buradan indirebilirsiniz.

fethullah-gulen-kapak 70 kitap indirin70 kitap indirin Ampul kalaşnikoftan hayırlıdır

Fethullah Gülen’i iyi bilirdik

(Son güncelleme: Üçüncü sürüm, 28 Ocak 2014)

Türkçe Olimpiyatlarını ve Türk okullarını sevmiştik. Gözü yaşlı vaizin Amerika’da yaşamasına alışmıştık. 1980 öncesinde komünizme karşı CIA ile işbirliği yapmasına “taktik” demiştik. Fethullah Gülen aleyhine açılan davalardan birinin iddianamesinde“pozitivist felsefeye karşı olmak” ile suçlanıyordu. Biz de karşıydık pozitivizme. “Aferin” dedik, “bizdensin”.

Bugün gerçek şu ki Fethullah Bey’in ekibi manşetle, kasetle hükümet devirmeye çalışan, yalan haberle Türkiye’yi ve Müslümanları sürekli zora sokan çirkin insanların tahakkümü altında. Bizim sevdiğimiz, güvendiğimiz “küçük eller” ise koyun sürüsü gibi suskun. Medyada, devlet kurumlarında, emniyet ve adaletin içinde çeteleşme, ergenekonlaşma var. Gülen cemaati dünya ile uğraşmaktan ahirete vakit ayıramıyor. Gülen cemaati bir cemaatten başka herşeye benziyor.

Kitabın ilk yarısında Fethullah Bey’i ve ekibini öven, yapılan iyi işleri savunan, destekleyen makaleler bulacaksınız. Bugün yaşadıklarımızla birlikte değerlendirince can acıtan bir soru kendini dayatıyor bize: Fethullah Gülen ve kurmayları bizi baştan beri kandırdı mı? Yoksa “küçük eller” dediğimiz masum insanların  güzel teşkilâtı sonradan mı kokuştu? Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 2 Yorum

  2. Yazan:emre Tarih: Kas 2, 2015 | Reply

    Öncelikle düşünceleriniz cok guzel insanın icinde bi kıprdamaya neden oluyor tabi anlayana;-) Bence varya türkiyede huzur ortamı yaratmak istiyosalr medyayı bi dur demeleri gerek baksana herkes her telden biseler çaliyor herkes kimin işine nasl gelirse o sekilde haber yapiolar bunun önüne gecilmediği surece ne hzurumuz olur nede rahatmz bi yerden baslicaksan medyadan baslican abi sonrasi zaten gelir 🙂

  3. Yazan:Burak Tarih: Kas 8, 2015 | Reply

    Nasıl ki partinin yararlı işlerini paragraf paragraf yazıyorsak eleştiri kısmı da bir paragraf ile kalmamalı. Yedi hazirana kadar halkın ekonomik durumu üzerine pek durulmadı. Çalışma Bakanı 800 lira iyi para diyebildİ.
    Halkın hissettiği enflasyon ile piyasa enflasyonu arasındaki fark iyice büyüyordu.
    Devlet kasanın doluşunu gördü ama halkın durumunun düşünülen kadar iyi olmadığını yedi temmuzda görebildi.
    Ayrıca partide oluşan aşırı güven seçimlerin ciddiye alınmasının önüne geçti. Nasıl olsa iktidar garanti hissi bir boşvermişlik yaşatıyordu.
    Buna benzer birçok madde daha yazılabilir..
    İnşallah yedi temmuz iyi bir ders olmuştur ama alt teşkilat daha ciddiyetten uzak.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin