RSS Feed for This Post

Mısır’da darbe: Demek ki Erdoğan’ın sert üslubu gerekliymiş

Trackback URL

  1. 60 Yorum

  2. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 4, 2013 | Reply

    Kırmızı gömlek hariç güzel paylaşım 🙂

    Türkiye’nin geçmişini hatırlattı Mısır bize. Ama Türkiye’yi model alan ülkelerden biri olan Mısır’da bu olay Mursi ve destekçilerinin yenilgisi değil, bilakis zaferidir. Çünkü vicdanlarda kazanmıştır.

  3. Yazan:Sebnem Tarih: Tem 4, 2013 | Reply

    Demokrasi, iktidara gelenin kendinden olmayana karşı üstünlüğü ve yok etme savaşı olarak görüldüğü ve “sert üsluplar” gerekli bulunduğu sürece bizden bir cacık olmaz.

    Döven de seven de babanın gölgesindeki tolum ergenlikten hiç bir zaman kurtulamaz.

  4. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 4, 2013 | Reply

    Şebnem hanım. Buradaki muhalefet icraatlar yapıp, projeler üretip, iktidardaki partiyle rekabete girmekten çok, kısa ve illegal yollardan iktidardaki partiyi indirmeye çalıştığı için son tahlilde “öyle başa böyle tarak” diyebiliriz. Üslubu böyle olmasa başına neler gelebileceğini tahmin edebilmek pek de zor değil.

  5. Yazan:Muhalif Tarih: Tem 4, 2013 | Reply

    İktidara gelen güç (??), _biz ona iktidar partisi diyelim_ zaten azınlıkta bulunanlara fikren galebe çaldığı, fikir ya da siyasetini daha çok kişiye kabul ettirdiği için üstündür. Bu nedenle iktidara gelmiştir. Olmasa da iktidar olabilir miydi? Türkiye’de pek tabii, askeriyeyi azcık kaşırdı (genelde ülkemizde 2. yol kullanılır).

    Peki iktidarda olması, diğer fikirleri ezdiğini mi gösterir. Bence nasırı olanın arada bağırması normal. Siz ayağına bassanız da basmasanızda.

    Ayrıca Türkiye’de siyaset geleneği olarak, yok etme, kırma, yıkma, dökme, yakma sol geleneğin vaadleridir. Bir zamanlar sağ zannedilen ama zaman içerisinde sol görüşlü olduğu ortaya çıkan partileri nereye koyarız bilemem, ama Türkiye’nin siyaseten sosyologları abad eden bir çeşitliliğe sahip olduğu su götürmez.

    Halk müslüman, devletin dinini imanını çok takmıyor. Kendisi namaz kılmasa da, Kur’an okumasa da, başındaki adamları böyle görmek istiyor. Dinle ilişkisi muhafazakarlıkla ilintili olup, dini emirler çok umrunda olmasa da, başka birilerinin dini yaşamasından memnun. Başörtüsünü bu minvalde mecburi görüyor. Kendisi ya da ailesi dini emirleri yaşamasa da din hayatında önemli bir olgu. Dine yapılmış her eleştiriyi, kendi imanına yapılmış farz ediyor.
    Peki elde ne var?
    Demokrasisever olduğunu iddia edenlerimiz konu sol cenahın yakma, yıkma işlemlerine gelince bir anda azınlık hakları savunuculuğuna başlıyolar. Ne alaka ise. Solcularımız, faşistlikte Musollini ile yarış halinde. Aşırı sol tabir ettiklerimiz, terör örgütleri ile kolkola. Bunlara göre; acaba Türkiye de sol neden iktidar olamıyor diye sorarız.
    Mazoşist değilsek, neden sol iktidar olabilsin ki?

  6. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 5, 2013 | Reply

    @ Muhalif,

    Yazdıklarınızın büyük çoğunluğuna katılıyorum. Ancak, “Halk müslüman, devletin dinini imanını çok takmıyor. Kendisi namaz kılmasa da, Kur’an okumasa da, başındaki adamları böyle görmek istiyor.” bu konuda çok emin değilim. Namaz kıldığı için Tayyip Erdoğan’a oy verenler de var. Ama buradan yola çıkarak Refah Partisi’nin neden şimdiki AKP’den daha fazla oy alamadığını da bir düşünmek lazım. Ağır sanayiden, devletçi politikalardan yana bir Erbakan pek de rağbet görmedi bu toplumda. Sorsan herkesten daha dindardır halbuki. Ben toplumun daha ziyade icraate oy verdiğini düşünüyorum. CHP zihniyetinin de aksine Türkiye toplumunun oy verirken zannedilenin aksine çok da rasyonel olduğunu görüyorum. Gözle görülür; yol, altyapı, asayiş, ekonomi vs. icraatları kim daha iyi yapıyorsa ona oy veriyor toplum. Örneğin, Gaziantep halkı son derece muhafazakar olmasına rağmen, belediyecilikteki başarısından dolayı CHP’li bir belediye başkanına oy verdi. Mustafa Sarıgül’e oy veren herkes CHP’li değil. Ama Türkiye’de seçim kazananların bir tane ortak noktası var: Çok çalışıyorlar, birşeyler üretiyorlar. Yani bence Türkiye’de namaz kılmasa da iyi icraatler yaparak siyasette yükselinebilir hala.

    Neden dindarlar daha çok oy alıyor? Çünkü dindarlar daha çok çalışıyor, daha çok üretiyor, ekonomiye daha çok katma değer sağlıyor, asayişle ilgili problem çıkarmıyor, daha olgun ve sinirlerine hakimler, özel mülkiyete saygı duyuyor, serbest piyasa ekonomisine müdahale etmiyor, (ama tamamen başıboş bırakmıyor, düzenleyici rol üstleniyor), daha az yalan söylüyor, devletin parasını diğerlerine göre daha az yiyor. Toplum da birçok diğer görüşe fırsat verdikten sonra, en iyi, en dürüst çalışanların dindarlar olduğunu gördüğünden, artık “bu dindarsa bundan zarar gelmez” noktasına gelmiş. Ha ortalıkta gezinen bazı dindar görünümlü soytarılar, riyakarlar Türkiye’de İslami görüşün temsilcisi olsa, bugün Türkiye’de tekrar sol iktidar olurdu. Hem de seçimle… O nedenle AKP eğer iktidarda kalmak istiyorsa, çakallara devlet yönetimini tekrar teslim etmek istemiyorsa dürüstlükten, çok çalışmaktan, demokrasiden asla taviz vermemeli, iktidarın verdiği gücün rehavetine asla kapılmamalı.

  7. Yazan:Sebnem Tarih: Tem 5, 2013 | Reply

    Hala saçma sapan şeyleri tartışıyoruz, o kadar abarttık ki Türkiye üzerinden Mısır okuması bile yapıyoruz.

    Gezi için komplo teorileri yazıla yazıla bitirelemedi, direnişi katılanları “dış mihrakların bastığı bir düğme ile” sokağa inen kendi, aklı olmayan kitleler olarak görmek, Kemalistlerden gelen bir refleks, muhafazakarlar da balıklama atladı, üstüne otoriterliği eleştiren herkesi “darbeci” olarak niteleyecek kadar aklı izanı kaybetti.

    Kardeşim bu ülkede farklılıklar var işte, herkes aynı gömlek içine giremiyor, hele höt zötle hiç olmuyor. Geçin bunları. Kimseyi zorla değiştiremezsiniz.

    “dindarlar daha çok çalışıyor, daha az yalan söylüyor, devletin parasını diğerlerine göre daha az yiyor.” Nele göre, kime göre?
    Bıktım vallahi Kemalistinin de müteddeyinin genellemeci olanından.

    Kemalisti müteddeyine, Kürde; mütedeyyini Kemaliste, ayyaşa, Yahudiye, sosyaliste, herkes birbirine tahammül etmeyi öğ-re-ne-cek, Hiç evelemeye gevelemeye gerek yok, herkesin yaşam tarzında kırmızı çizgileri farklı, biri ötekinden daha önemsiz değil. Kutuplaşmak gibi bir lüksümüz yok. Türkiye “model ülke”(!) ise, otoriterlikle değil çoğulculukla bölgeye model olmalı.

  8. Yazan:Sebnem Tarih: Tem 5, 2013 | Reply

    Demokrasi; sandıktan çıkan iktidarın sandık dışı başka bir yolla düşürülmesi olamayacağı kadar, oy çokluğunu almış iktidarın kendi gibi düşünmeyenleri bastırma, her Allahın günü hakaret etme rejimi de değildir!

  9. Yazan:Muhalif Tarih: Tem 5, 2013 | Reply

    Şebnem Hanım,

    Akıl, zeka ve basiret farklı terimler. İnsanları akli melekelerinin yetersizliği ya da zeka geriliği ile itham etmek için ölçme yapmak gerekir. Ama ileriye yönelik harekete geçirdikleri veya geçirmeyi düşündükleri davranışlarına, bunların sonuçlarına, bu sonuçları her manada karşılama ve analiz etmelerine bakarak şahısları basiretli ya da basiretsiz diye adlandırabiliriz. Misal _gezi eylemleri demeyeyim de_ halkın bir kısmının hükümet karşıtı eylemlerini desteklememem benim IQ’mu eksiltmez, beni çevre düşmanı, geri zekalı ya da aptal yapmadığı gibi tersi de olmaz. Ama katılımcıların halihazırdaki tavrına, olay anındaki tavrına, olay sonrasında gelinen noktanın olmasını istedikleri nokta olup olmadığına bakarak, kendilerinin had safhada basiretsiz olduklarını düşünebilirim. Bu durumda o eylemlere katılanların çoğu da zafer kazandıklarını iddia edebilirler tabii, onlardan gelinen nokta hakkında özeleştiri yapmalarını beklemiyorum. Zaten böyle bir özeleştiri yapıp, basiretli davranış sergileyeceklerini düşünsem, kendimi yorup şu kadar kelime yazmazdım. Seçim sonrası CHP ve MHP’nin kendilerini de seçim galibi ilan ettiklerini hatırlıyorum. Aynı derecede bir basiretle neden zafer eylemcilerin de olmasın. Tabii bunlar naçizane benim düşüncelerim.

    Kimsenin zorla fikrinin değişmeyeceği konusunda size katılıyorum. Ama insanlara özgürlük vaad edenlerin, şu an ki hükümetin tam tersine huylara ve davranışlara sahip olduklarını iddia edenlerin, İslami çerçevede yaşama taleplerine karşı, o hilm ve yumuşaklıktan eser kalmadığını, vakti zamanında liselerin etrafına çevik kuvveti bırakın, askeriyeyi yığdıklarını gördüğümüzden, “çok şükür Yaratıcı’ya ki bugünlere geldik” diyoruz. Aksi iddiadakilere de sözcüklerle gemi yürütemeyeceklerini, icraat lazım geldiğini hatırlatmakta fayda var. Ben yumuşağım, düşünceliyim demekle öyle olmak arasında eylem kadar fark var. Eylemlere bakıldığında koyun gibi olmakla itham edilecek derece de sakin kalan yine mütedeyyin kesimken, her defasında sokakları yaşanmaz çöplüklere çeviren zihniyet karşısında duranlar oluyor.

    Dediğiniz gibi kimsenin azınlıkta kalmış fikirlere hakaret etme gibi bir hakkı da lüksü de yok, ama azınlıkta kalan fikir sahiplerinin de diğer tarafı aşağılama, onlara çirkin benzetmelerde bulunma, konuyu hemen “e bizde müslümanız, sen benim kalbime bak”a bağlama, sen çoğunluk olabilirsin ama ben de darbeseverim, iktidar olarak ya emirlerimi dinlersin, her istediğimi yaparsın ya da görürsün gününü deme hakkı da yok.

    Asıl konuya geri dönecek olursam; Müslüman zaten çevre dostu olmak zorunda. Müslüman Hz. Peygamber’in yüzü suyu hürmetine kainatın yaratıldığına inanır. Bu durumda önce Allah’ın sonra Hz. Peygamber’in emaneti olan yaşanılan dünyaya zarar vermemesi gerekir. Bu cümleyi yazarken “ağaçları kesenler müslüman değil mi?” demeyeceğinizden de zaten eminim, malumunuz bizlerin aksine siz genellemelere karşısınız. Bizlere göre ise İslam toplum içinde, ona kaynaşmış olarak ama şahsi yaşanılması gereken bir dindir.

    Aklıma gelen bir kıssayı da yazarak bitireyim.
    Hz. Peygamber Efendimiz ve Hz. Ömer (emin değilim, Hz. Ebubekir ‘de olabilir) yolda giderlerken karşılarından gelen bir adam ağız dolusunca yere tükürür. Hz. Ömer bakar ki Peygamber Efendimizin yüzü kıpkırmızı olmuş hadise karşısında. Hemen koşar tükürüğü temizler, ondan sonra geçip giderler yoldan. Deve gibi tüküre tüküre gezen bir ümmete sahip Hz. Peygamber’in bu mertebede bir çevre kirliliğine karşı durumu budur.

  10. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 5, 2013 | Reply

    Şebenm Hanım,

    Kimin yaşam tarzına müdahale ediliyor ve nasıl ve ne adına? Bunu bir açıklığa kavuşturursak iyi olur. Örneğin, trafik kazalarını önleme adına benzinlikte alkol satışını, kadın erkek eşitliğini sağlama adına fuhuşu yasaklamayı “alkol yasağı” ya da “seks yasağı” olarak niteliyorsanız hiç tartışmayalım yalnız. Bir de “efendim şu yasaklandı, şu kesim şöyle şu yasayla baskı altına alındı” diye örneklerle tezinizi zenginleştirirseniz daha iyi olabilir. 80’leri 90’ları görmüş, öncesini büyüklerimizden dinlediğimiz, okuduğumuz kadarıyla Türkiye Cumhuriyeti tarihinde insanların yaşam tarzına müdahalenin en düşük olduğu, insanların en özgür olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Tabi burada kastettiğim devlet eliyle baskı. Türkiye’de aile baskısı vardır yalnızca. Bunu kabul ediyorum. Ama bunun ötesinde devlet eliyle uygulanan bir baskı yok. Başbakan bir konuya bakış açısını belirtti diye o bakış açısına sahip olmayan kişi neden kendini baskı altında hissetsin? Herkesin devlet başkanıyla aynı görüşte olmak zorunda olduğu dönemleri atlattı artık bu ülke. Türkiye’nin en kalabalık meydanlarında dev duvar yazılarıyla başbakanın annesine küfür edilebiliyor. Daha neyin özgürlüğünü istiyorlar? Hazımsızlığa, kırıp dökmeye, yakıp yıkmaya, öldürmeye, yolları kapatıp insanların hayatlarını sekteye uğratmaya özgürlük mü? O özgürlüğü hiçbir gelişmiş ülkede bulamazsınız. Çok meraklısıysanız Türkiye’nin 70 yıl önceki halini yaşayabileceğiniz, hiçbir can güvenliğiniz olmayan Mısır’a gidin.

  11. Yazan:beliz Tarih: Tem 5, 2013 | Reply

    Mısır’daki hükümet karşıtı gösterilere destek veren ve gezi eylemleri ile paralellik kuran gezi zihniyeti, darbe olunca birden çark etti. Evrensel değerleri ve kavramları sürekli tekrarlayıp, gezi eylemini ve eylemcilerini kutsayarak algıları ters yüz ettiklerini sanıyorlar. Daha eylemin ilk günlerinden, gülünç bir heyecanla Menderes ve Erdoğan karşılaştırması yapıldığını unutmadık.
    Gezi zihniyeti, kendi gibi düşünmeyen herkesi hizaya çekmeyi doğuştan hakkı olarak gördüğü için, karşılık gördüklerinde ‘kaygılanıyorlar’.

  12. Yazan:Sebnem Tarih: Tem 5, 2013 | Reply

    Sayın Muhalif,

    Haklısınız. Gezi direnişine katılmamış olmak insanı çevre düşmanı yapmaz. Çevrecilik kimsenin tekelinde değil, bunu hatırlattığınız için teşekkür ederim, cidden. Birbirimizi yaftalamayalım.

  13. Yazan:Sebnem Tarih: Tem 5, 2013 | Reply

    Sayın Tayfun,

    Sizinle işimiz biraz daha zor.

    Önçcelikle son alkıl düzenlemesi pek trafik kazaları önleme ekseninde değil, daha çok yaşam tarzına müdahale var. Sizin için önemsiz olan bir yasak, başkası iiçin önemli. “fuhuş” tabiri nereden çıktı be güzel be kardeşim, ne diyosun sen?

    Ben kendimi özgür hissetmiyorum. nokta.
    Buna kuak vermek zorundasın.

    Başbakanın annesine küfür edenler, insanlıktan nasibini almamış yaratıklardır. Gezi direnişinde feministler beyaz ve mor spreylerle bu küfürleri sildiler. Çok da iyi ettiler, bu hayvanıktar.

    Yıkıp dökmek diyorsunuz da, otobüslere çerçevelere üzüldüğünüz kadar, yiten canlara, gözü çıkanlara üzülseydiniz keşke. Mal gider de kör olan göz geri gelmez.

  14. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 6, 2013 | Reply

    Sebnem hanim, hala cevap vermediginiz sorumu tekrarliyorum: mevcut iktidarin hangi uygulamasi sizin kendinizi ozgur hissetmenizi engelliyor? Hani su butun olaylarin asil sebebi olarak gosterilen “kendine oy vermeyenlerin hayatina mudahale, onlara baski” soyleminin ici bos mu dolu mu onu anlamaya calisiyorum. Beni ikna ederseniz belki fikir degistirip sizin yaninizda olurum. Ama bu soylemin bir darbe girisimi icin bahane olarak kullanilmasi ise Tayyip Erdogan’a destegimin bir kat daha artmasini saglayacaktir. Muhalefetin soyledigi her yalan, yaptigi her ikiyuzluluk ve icten pazarliklilik iktidarin oyunu artiriyor. Hatirlatmak istedim.

  15. Yazan:Settar Tarih: Tem 6, 2013 | Reply

    aferin bir dahaki sefere kendinize oy vermeyenleri daha çok aşağılayın, onlara daha çok nefret kusun, daha çok insan öldürün, daha çok insan yaralayın, revirlere, insanların sığındıkları yerlere gaz bombası atın, insanların kafalarını hedef alarak gaz bombası atın, yine polislerinizin kask numaralarını gizlettirip tek yakaladıkları çocuklara 10ar-20şer kişi saldırttırın.

    eğer böyle yaparsanız kimse sizi yenemez, siz hep muzaffer olursunuz. aferin.

  16. Yazan:seninleişimizzor:) Tarih: Tem 6, 2013 | Reply

    Ben kendimi özgür hissetmiyorum. (şebnem)
    “Hissetmemek” senin sorunun.Bunun için devlet sağlık kurumları oluşturmuş.Hükümet icraatı 182’yi ara randevu al.Çok kolay.Yorulmazsın..

    Buna kuak vermek zorundasın.
    Ha işte bu cümleyi de randevu aldığın psikoloğa söylemelisin.Terapiye neden “zorundasın” dediğini açıklayarak başlayabilirsin.
    Eğer terapiye gidip hislerini tahlil ettirmezsen sen de kendine zarar verip sonra da “o yaptı” diyenlerden olursun maazallah

  17. Yazan:sq Tarih: Tem 7, 2013 | Reply

    Tayfun,

    Bir kere Erdoğan’ın kendisine oy vermeyen kesimlere hitap şekli çok itici. Sürekli “bunlar” diye kastedilerek ayyaş, çapulcu, tinerci, marjinaller gibi hakaretlere maruz kaldığını düşünün. Kendinizi “bunlaaaar….” diye başlayan konuşmalarıdaki “bunlar”ın yerine koyup bu gözle bir kez daha izleyin, gayet tacizkar.

    Hele ölenler ve yaralalanların bu denli görmezden gelinmesi, başbakanın başsağlığı ya da geçmiş olsun mesajlarını bile esirgemesi, insanda iktidar karşıtlarına uygulanan sert müdahalelerin meşrulaştığı hissini besliyor, bu çok rahatsız edici ve boğucu.

    Şu medyanın haline bakın, olayların en zirve yaptığı gecede penguen belgeseli ve gurme programı yayınladı, bundan ala baskı mı olur? NTV Tarih neden son sayısını çıkaramadı, Akşam Gazetesi’ndeki bazı yazarlara neden kapı gösterildi?

    Alkol düzenlemesi, kürtaj tartışmaları hepsi bir bütün. Sayfa sayfa itirazlarımı yazabilirim buraya, söylenecek eleştirilecek dünya kadar şey var. Siz kendi inancınıza göre alkolü, kürtajı hatta zina olarak gördüğünüz “ahlaksızlıları” tasvip etmiyor olabilirsiniz ama bunları şu an hükümetin yapmaya çalıştığı gibi kitlelere dayatamazsınız. Hele ki kürtaj gibi bir kadın için çok özel ve hassas bir konuyu gündeme getiriş ve tartışma biçimi çok çirkin ve saldırgandı.

    Alkol düzenlemesini aşırı, gereksiz ve müdahaleci bence. Zaten sürekli vergi bindirip zam yapıyorsun, satışlar azalsın diye küçük şişelerin üretimini engelliyorsun bir de yetmedi sponsorlukları yasaklayıp gençlerin gittiği etkinliklerin içine edip Y kuşağına “bir dakika ne oluyor burada ya. ağız tadıyla tatilde bir konser izleyemecek miyiz” dedirtiyorsun, restoranların camlarını filtrelerle kapamak gibi tuhaflıkları ortaya atıyorsun, bir de yetmedi “aksırıncaya tıksırıcaya kadar içiyorlar” diyerek gene hakaret ediyorsun.

    Ben Türkiye’de kolay kolay darbe olabileceğine inanmıyorum açıkcası, gerçi belli olmaz tabi temkinli olmakta fayda var her zaman. Halkları tepeden manipüle etmek küreselleşen dünyada o kadar basit değil artık, Mısır’da bunu izliyoruz, halk darbeye direniyor. Aman darbe olur endişesi protestoları engelleme bahanesi olmamalı, çoğulculuğu ne kadar içselleştirirsek darbe tehditinden o denli uzaklaşırız bence.

  18. Yazan:Settar Tarih: Tem 7, 2013 | Reply

    Gezi direnişinden önce Erdoğan aşağılar bir ifadeyle “Siz istediğiniz kadar karşı çıkın, istediğinizi yapın, biz o parkı yıkacağız” diyordu.

    Gezi direnişinden sonra “mahkemenin kararına saygı gösterecekleri” taahhüdünde bulundu.

    Demek ki, mahkeme kararına uymamayı kendine hak sayan bir hükümeti hukuka saygı göstermeye ikna etmek için sokağa çıkmak, günlerce biber gazına maruz kalmak, 4 ölü vermek, 60’ı ağır binlerce yaralı vermek, gözlerimizi kaybetmek, beyin travması geçirmek gerekiyormuş.

    Demek ki, seçilmiş iktidarın hukuku hiçe saydığı yerde sokağın sivil itaatsizliği gerekliymiş.

  19. Yazan:Mert Nuhoglu Tarih: Tem 7, 2013 | Reply

    “mevcut iktidarin hangi uygulamasi sizin kendinizi ozgur hissetmenizi engelliyor? ”

    Başka insanlar ne düşünüyor bunu bilmiyorum. Fakat gösteri hakkının polis şiddeti kullanılarak engellenmesinin gayri meşru bir özgürlük kısıtlaması olduğu kanısındayım.

  20. Yazan:my Tarih: Tem 7, 2013 | Reply

    Başka insanlar ne düşünüyor bunu bilmiyorum. Fakat gösteri hakkının polis şiddeti kullanılarak engellenmesinin gayri meşru bir özgürlük kısıtlaması olduğu kanısındayım.(Mert Nuhoglu)

    hayir, yaniliyorsunuz, “gösterici” denen insanlarin yaptigi “gösteri / fikir hürriyeti” sinirlarini çoktan asti. Milleti tahrik ediyorlar.

    Göstericiler “SADECE” gösteri yapsaydi siz halki olurdunuz.

    Benim karimin, kizlarimin oldugu bir yere molotof atilirsa ben de disimle, tirnagimla, elime geçen biçakla, silahla ailemi savunurum. Ama herkes bunu yaparsa kan gövdeyi götürür. Bunun için HER ÜLKEDE MESRU SiDDET UYGULAYAN POLiS VARDIR.

    Eger polis bu seviyede siddet uygulamazsa orada yasayan ve çalisan insanlar “kendi yöntemleriyle” siddet uygular. Bunun önüne geçemezsiniz. Bir örnek vermek gerekirse meshur satirli adama bakin: Bu tür taskinliklar artabilir yakinda. Polisin taksimdeki siddeti mesrudur. Zira göstericiler gösteri yapmiyor, milletin dükkanini arabasini yakiyor.

    intikam

    GAZETEDEN BiR HABER:
    Bölge esnafı oldukları belirtelin 4 kişi savcılık sorgularının ardından tutuklama istemiyle mahkemeye sevkedildi.Savcılık bu kişilerin kasten yaralama ve görevli memura direnme suçlarını işlediğini ileri sürüyor.

    Öte yandan saldırganların polis ifadelerinde gösteriler nedeniyle maddi zarara uğradıklarını, borçlarını ödeyemediklerini, dün de dağılan göstericilerin müşterilerini rahatsiz ettiğini sinirlerine hakim olamadıklarını ve saldırıyı gerçekleştirdiklerini söyledikleri öğrenildi.

  21. Yazan:Sebnem Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    Benim karimin, kizlarimin oldugu bir yere molotof atilirsa ben de disimle, tirnagimla, elime geçen biçakla, silahla ailemi savunurum.

    Burada yaşamadığınız için heralde, olandan bitenden bihabersiniz.
    Sadece yanlı bir medyadan, size gösterilen gündemi takip ederseniz olacağı budur.

    O zaman size şunu yazayım, karınızın, kzlarınızın gideceği yerlere motolof falan atılmadı; ama eğer Taksim civarında bir kafede ya da restoranda olsalardı, kapalı mekanda oturmalarına rağmen gaz bombası yeme, sokaktan geçerken polis tarafından yaralanma ihtimalleri vardı. O zaman ne yapacaktınız?

    Bu satırlı adam ortaya çıktığı gün kimin arabası, dükkanı arabası yakılmış?

    Bugün 14 yaşındaki Berkin Elvan sadece ekmek almaya giderken kafasına yediği biber gazı fişeği yüzünden hastanede ölümle pençeleşiyor. Daha meşru bir şiddet olamazdı heralde. Lobna Allami de felç kalma tehlikesi ile başbaşa. Araba mı yaktı bu insanlar? Bu mu meşru?

    Biraz hakkaniyet artık lütfen!

  22. Yazan:Settar Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    İnsanlara palayla, bıçakla, silahla saldırmaya meraklı ne çok derin düşünceli arkadaşımız varmış, bunu da görmüş oluyoruz bu sayede.

  23. Yazan:my Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    polis siddetini övmüyorum, izdirap yaristirma niyetinde de degilim. site açildigi günden beri “siz fransada yasiyorsunuz, annamazsiniz” diyen çok oldu. Kürtçenin yasaklanmasini “anlamadik”. Ermeni ve rum vakiflarina, yetimhanelerine devletin el koymasini anlamadik. Kislalardaki süpheli asker ölümlerini anlamadik(!) ve itiraz ettik. ve iyi ki öyle yaptik 🙂
    konuya geri dönelim:
    1) masum göstericiler var, siddet yanlisi göstericiler var (ki gösteri disinda seyler yaptilar)
    2) ideal kosullarda polis molotof atanlari tutup hapse atmali, masumlari da rahat birakmali. Suçlu polisler de TUTUKLANIP YARGILANMALI.
    3) Masum göstericiler siddet yanlisi olanlar ile ayni ortamda bulunduklari müddetçe HAKSIZ YERE polis siddetine maruz kaliyorlar.
    Sanirim bunlara itiraziniz yok.
    Ne yapmali? “Bizim” Fransa’da çok gösteri olur. Ama (genellikle) taskinlik olmaz. Gösterileri düzenleyen insanlar vardir, bunlar atilacak sloganlari belirler. Valilikten izin alirken sloganlari da valilige bildirirler. FARKLI SLOGAN ATANLAR GURUPTAN DISLANIR. Kimse kimseye “O. çocugu” diye bagirmaz. Nerede kaldi molotof atmak, polis tekmelemek, araba yakmak. Organizatörlerin kolunda kirmizi bant vardir. Bunlar disiplini saglar. (Genellikle) polise gerek bile kalmaz. Aksam olunca da millet dagilip evine gider. Hükümeti düsürecez diye 20 gün bir meydani isgal etmeye kalkilmaz.
    Bazen provokatör ve yagmaci da karisir aralarina. Ama siddet basladigi anda organizatöler ve MASUM GÖSTERiCiLER POLISE YARDIM EDER ve provokatörleri polise gösterir. Kimse “sagci/solcu/devrimci” demez. Siddet yanlisi olanlar (genellikle) gruptan temizlenir.
    Tabi istisnalar var. Bir kaç sene önce banliyölerde yüzlerce araba yakildi. Polise ates edildi. Geçenlerde escinsel evlilige karsi olanlar izinsiz gösteri yaptilar, siddet uyguladilar ve polisten siddet gördüler. Hos degil ama (maalesef) gerekli. Zira halk birbirine siddet göstermeye baslarsa adalet degil intikam olur.

  24. Yazan:my Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    “İnsanlara palayla, bıçakla, silahla saldırmaya meraklı ne çok derin düşünceli arkadaşımız varmış, bunu da görmüş oluyoruz bu sayede.”

    (settar)

    Türkçe anlamadigi halde DD okumaya çalisan bir takipçimiz varmis, hayret 🙂

  25. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    @ Mert,

    ““mevcut iktidarin hangi uygulamasi sizin kendinizi ozgur hissetmenizi engelliyor? ”

    Başka insanlar ne düşünüyor bunu bilmiyorum. Fakat gösteri hakkının polis şiddeti kullanılarak engellenmesinin gayri meşru bir özgürlük kısıtlaması olduğu kanısındayım.”

    Evet, GÖSTERİ hakkının kısıtlanmasına ben de karşıyım. Ama GÖSTERİ hakkının.

    @ sq,

    “Bir kere Erdoğan’ın kendisine oy vermeyen kesimlere hitap şekli çok itici.”

    Erdoğan hakkında askeriyle, medyasıyla, siyasetiyle, onları sokakta destekleyenleriyle edilen laflar çok kibar ama bir tek o itici öyle mi? Yahu siz başlığı da mı okumamışsınız. Postun tüm mesajı bu zaten: “ÖYLE BAŞA BÖYLE TARAK!” Bana kalırsa az bile yapıyor. Erdoğan’ın konuşmalarını AKSİYON olarak değil, REAKSİYON olarak değerlendirdiğinizde anlayacaksınız. Ama siz peşinen onu düşman olarak gördüğünüz için kibar konuşsa “suçluluk psikolojisi var”, hiç konuşmasa “suçunu kabul etti” olarak bakacağınız için size ve sizin gibilere yaranmasının imkanı yok. Anladığınız tek dil bu. Bazen “ah keşke CHP’lilerin darbe için tekrar destek beklediği “özgürlükler ülkesi” ABD’de ve AB’deki polis burada olsa diyorum.

    “Hele ölenler ve yaralalanların bu denli görmezden gelinmesi, başbakanın başsağlığı ya da geçmiş olsun mesajlarını bile esirgemesi, insanda iktidar karşıtlarına uygulanan sert müdahalelerin meşrulaştığı hissini besliyor, bu çok rahatsız edici ve boğucu.”

    Öldürmeye gidenler ölmüşler. Çoğu madde bağımlısı, sicilleri kabarık, sokakta görseniz nefretle bakacağınız, kaçacağınız tipler. Maksat Erdoğan’ı aşağı indirmek olunca herşey mübah oluyor tabi. Polise saldıranların, kafasına geldiği anda polisi öldürebilecek büyüklük ve ağırlıkta kaldırım taşı atanların acaba kaçı neyi protesto ettiğini bilerek yaptı bunları? Yani Hitler’i birisi öldürse “niye öldürdün Hitler’i? Onun özgürlüğünü neden kısıtladın?” diye sorulur mu? Teröre, şiddete özgürlük yok artık. Unutun onu. Avrupa’da bu sene çeşitli meydanlarda “help us Europe, support us hede hödö” diye pankart açan duran adamları da gördük. Hani şu AB üyelik müzakerelerini açtığında “kahrolsun ABD ve AB emperyalizmi” diye naralar atanlar vardı ya, ta kendileri. Önce DÜRÜSTLÜK!

    “Şu medyanın haline bakın, olayların en zirve yaptığı gecede penguen belgeseli ve gurme programı yayınladı, bundan ala baskı mı olur? NTV Tarih neden son sayısını çıkaramadı, Akşam Gazetesi’ndeki bazı yazarlara neden kapı gösterildi?”

    Toplum neyi görmek istiyorsa TV’lar onu gösterir. Azınlığın çoğunluk üzerinde tahakküm kuracağı bir platform değildir medya. O sahtekarlıkları, ağaç adı altında yapılan darbe girişimini izlememeyi, tahrik olmamayı tercih etti millet. Zaten facebookta arkadaşlarımız yeterince photoshoplu fotoğraflarla, önü arkası kesilmiş videolarla (evet, 5 sn önce polise tuğla attığı bölümü kes, ondan sonra polisin “yetti artık” diye sıktığı gazı, suyu göster) Ben bu olaylarda polisin gösterdiği sabra inanamadım.

    “Alkol düzenlemesi, kürtaj tartışmaları hepsi bir bütün. Sayfa sayfa itirazlarımı yazabilirim buraya, söylenecek eleştirilecek dünya kadar şey var. Siz kendi inancınıza göre alkolü, kürtajı hatta zina olarak gördüğünüz “ahlaksızlıları” tasvip etmiyor olabilirsiniz ama bunları şu an hükümetin yapmaya çalıştığı gibi kitlelere dayatamazsınız. Hele ki kürtaj gibi bir kadın için çok özel ve hassas bir konuyu gündeme getiriş ve tartışma biçimi çok çirkin ve saldırgandı”

    Bu da sorumun yanıtı değil. Sorumu tekrarlıyorum. BÜTÜN BU EYLEMLERİN SEBEBİ OLARAK GÖSTERİLEN “YAŞAM TARZIMIZ KISITLANIYOR”U İSPATLAR MISINIZ? Aksi takdirde ben bu eylemleri bir darbenin önünü açma, bir kalkışma olarak yorumlayacağım. Kamuoyu araştırmaları da şu andaki algının genel olarak bu yönde olduğunu, AKP’nin oyunun arttığını gösteriyor. Ve eylemcilere karşı duyulan sempati yerini toleransa bıraktı. Ama milletin bu sorusuna mantıklı, dişe dokunur bir cevap verilemezse daha çok tutuklamalar, vs. olacak sanırım. Çünkü şu andaki algım %90 ihtimalle bu işin organize bir darbe çalışmasının bir parçası olduğu yönünde. Lütfen DORĞU ve somut örneklerle toplumu yanıltın, ikna edin iktidarın kendine oy vermeyenlerin hayatlarını kısıtladığına. Aksi takdirde göstericilerin insanların hayat akışını engelledikleri, maddi ve manevi hayatlarını olumsuz yönde etkilemelerine de ilave olarak, böylesine kötü bir amaca bilerek ya da bilmeyerek hizmet ettikleri algısı kesinleşirse bu göstericiler birer nefret objesi haline gelecekler. Ben umut ediyorum, inşallah gerçekten yaşam tarzlarına müdahaleden kaynaklanıyordur bu kadar tantana. Şu anda şiddet içermeyen gösterilere meşruiyet kazandıracak tek argüman bu olabilir.

    “Alkol düzenlemesini aşırı, gereksiz ve müdahaleci bence. Zaten sürekli vergi bindirip zam yapıyorsun, satışlar azalsın diye küçük şişelerin üretimini engelliyorsun bir de yetmedi sponsorlukları yasaklayıp gençlerin gittiği etkinliklerin içine edip Y kuşağına “bir dakika ne oluyor burada ya. ağız tadıyla tatilde bir konser izleyemecek miyiz” dedirtiyorsun, restoranların camlarını filtrelerle kapamak gibi tuhaflıkları ortaya atıyorsun, bir de yetmedi “aksırıncaya tıksırıcaya kadar içiyorlar” diyerek gene hakaret ediyorsun”

    Cevabıma Carlsberg’in sloganıyla başlamak istiyorum: ENJOY RESPONSIBLY! Burada katıldığım tek kısım vergiden dolayı alkol tüketiminin azaltılması politikası. Bizi AB ülkelerinden ayıran temel fark bu. Ama o halde “özgürlükler ülkesi” ABD’nin 21 yaş altına alkol satışını yasaklaması, AB’nin çoğu ülkesinde sokakta alkol alanlara 100€’lara varan cezalar kesilmesi, alkollü işe gelenlere uyarı verilmesi ve hatta tekrarında işten atılmaları, alkollü işlenen suçlarda cezaların daha ağır olması gibi uygulamaları da “alkol alanların yaşamına müdahaledir” deyip “batsın bu dünya” mı diyorsunuz? Yoksa yukarıda da bahsettiğim gibi maksadınız üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek mi?

    “Ben Türkiye’de kolay kolay darbe olabileceğine inanmıyorum açıkcası, gerçi belli olmaz tabi temkinli olmakta fayda var her zaman. Halkları tepeden manipüle etmek küreselleşen dünyada o kadar basit değil artık, Mısır’da bunu izliyoruz, halk darbeye direniyor. Aman darbe olur endişesi protestoları engelleme bahanesi olmamalı, çoğulculuğu ne kadar içselleştirirsek darbe tehditinden o denli uzaklaşırız bence.”

    Aba altında sopa göstermeyi de ihmal etmemişsiniz yine. Benim yazdıklarınızdan anladığım: “Bak dediklerimizi yapmazsan darbe olur, ona göre tamam başbakan. Sen bundan önceki başbakanlar gibi sadece bir kuklasın. Bu ülkenin derebeyleri var. Onlar bu ülkeyi yönetir. Sen ele güne karşı ülkemizde demokrasi varmış gibi gösterebilmek için varsın. Sabrımızı taşırma.”

    @ Settar,

    “Gezi direnişinden önce Erdoğan aşağılar bir ifadeyle “Siz istediğiniz kadar karşı çıkın, istediğinizi yapın, biz o parkı yıkacağız” diyordu.

    Gezi direnişinden sonra “mahkemenin kararına saygı gösterecekleri” taahhüdünde bulundu.

    Demek ki, mahkeme kararına uymamayı kendine hak sayan bir hükümeti hukuka saygı göstermeye ikna etmek için sokağa çıkmak, günlerce biber gazına maruz kalmak, 4 ölü vermek, 60′ı ağır binlerce yaralı vermek, gözlerimizi kaybetmek, beyin travması geçirmek gerekiyormuş.

    Demek ki, seçilmiş iktidarın hukuku hiçe saydığı yerde sokağın sivil itaatsizliği gerekliymiş.”

    Hükümetin uygulaması ne kadar yanlış olursa olsun mahkemenin sergilediği duruş siyasidir. Başbakanın istediğini yaptırma yetkisi vardır. Ancak, bana göre bu olayın sui istimal edilmemesi için geri adım atmıştır. Şahsi görüşüm, şehir merkezini betonla daha fazla daraltmanın yanlış olduğudur. Ve eğer ben o eylemlerin masumiyetine inansaydım orada olurdum.

    @ Mert,

    “Başka insanlar ne düşünüyor bunu bilmiyorum. Fakat gösteri hakkının polis şiddeti kullanılarak engellenmesinin gayri meşru bir özgürlük kısıtlaması olduğu kanısındayım.”

    Söz konusu olan şey GÖSTERİ ise, bunun kısıtlanmasına ben de karşıyım. Ama darbe kalkışmalarına daha da karşıyım. Böyle oyunlara alet olmam.

    @ Şebnem,

    “Benim karimin, kizlarimin oldugu bir yere molotof atilirsa ben de disimle, tirnagimla, elime geçen biçakla, silahla ailemi savunurum.

    Burada yaşamadığınız için heralde, olandan bitenden bihabersiniz.
    Sadece yanlı bir medyadan, size gösterilen gündemi takip ederseniz olacağı budur.

    O zaman size şunu yazayım, karınızın, kzlarınızın gideceği yerlere motolof falan atılmadı; ama eğer Taksim civarında bir kafede ya da restoranda olsalardı, kapalı mekanda oturmalarına rağmen gaz bombası yeme, sokaktan geçerken polis tarafından yaralanma ihtimalleri vardı. O zaman ne yapacaktınız?

    Bu satırlı adam ortaya çıktığı gün kimin arabası, dükkanı arabası yakılmış?

    Bugün 14 yaşındaki Berkin Elvan sadece ekmek almaya giderken kafasına yediği biber gazı fişeği yüzünden hastanede ölümle pençeleşiyor. Daha meşru bir şiddet olamazdı heralde. Lobna Allami de felç kalma tehlikesi ile başbaşa. Araba mı yaktı bu insanlar? Bu mu meşru?

    Biraz hakkaniyet artık lütfen!”

    Ben burada yani Türkiye’de yaşıyorum. Anlattıklarınızın çoğu manipülatif. Mehmet Bey’in yazdıkları gerçekte yapılanların yanında devede kulak kalır. Sizin yalanlarınıza, ajitasyonunuza 56 saniyelik bir ara verip, göstericilerin gerçek yüzünü müsadenizle göstereyim:

    http://www.youtube.com/watch?v=e9FPnH_NsAs

    Bunlar mı ağaç için, doğa için, özgürlükler için direnenler? Evet, bunlar diyorum, çapulcular diyorum, onun bunun çocukları diyorum bunlara. Az bile diyorum. Hak etmiyorlar mı o pantolonlarından penislerini gösterirlerken? Evet, BUNLAR işte BUNLAR BUNLAR BUNLAR! 100000 kere BUNLAR! Bu söz mü ağrınıza giden?

    http://www.youtube.com/watch?v=lvmPJcfGuN0

    Bi de BUNLAR var. Kafanızı kumdan çıkarıp dışarıyı görmek isterseniz. Ne yapmış burada polis? Biber gazıyla, suyla diktatörlük mü olurmuş? Diktatörlük budur işte. Halkın seçtiği iktidar üzerinde bile şiddetle dikte budur işte. Bunların muhalefeti buysa, iktidarlarından Allah hepimizi muhafaz etsin.

    http://www.youtube.com/watch?v=v18D_GfQnWw

    Bunları gördükçe polisin yaptıklarına “YETMEZ AMA EVET” diyorum. Aynı görüşte de olsak, karşı görüşte de…

    http://www.youtube.com/watch?v=TSvPGxdqjsQ

    Giyilen tshirtlerdeki çete, holigan grup isimleri falan dikkatinizi çekiyor mu? Çeteciler hapse girince birilerinin “mafya özgürlükleri kısıtlanmış” olmalı ki protesto ediyorlar.

    http://www.youtube.com/watch?v=PGRlacln4t8

    http://www.youtube.com/watch?v=tC-pDuBIP0g

    Vay be, spontane, yönlendirilmemiş, bir anlık refleksle “özgürlükleri kısıtlanıp” sokağa çıkanlar bunlar mı? Ya da herkes telsizlenmiş de benim mi haberim yok?

  26. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    http://www.youtube.com/watch?v=5vDO0kXWtjg

    Bi de bu var Şebnem Hanım.

  27. Yazan:settar Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    79 ilde, günlerce milyonlarca insanın katıldığı eylemler oldu, polise molotof atıldığı vakıa tek: 11 Haziran günü polisin Taksim saldırısının hemen öncesinde 30 kişilik profesyonel görünüşlü molotofçu grupla polis arasındaki tiyatro oyunu. Binlerce kişiyi 30 dakikada dağıtmayı beceren polis, bu 30 kişiyi 3 saatte dağıt”a”madı, hiçbirşeyi yayınlamayan güdümlü ve yandaş medya da sadece bunu yayınladı.

    Bunun dışında molotof atıldığına dair ne bir belge, ne bir bilgi, ne bir görüntü var.

    28-31 Mayıs arası parkta çadır kuran grubun yaptığı kitap okumaktı. Üç gün boyunca bu insanların çadırları yakıldı, bu insanlara hedef gözetilerek gaz bombasıyla saldırıldı. “Meşru polis şiddeti” bu olsa gerek.

    31 Mayıs’ta eylemlerin kitleselleşmesiyle eylemcilerin hep beraber provokatörleri yakalayıp polise temsil ettiklerinin görüntüleri yayılmaya başladı. Yakalanan provokatörlerin bir kısmı sivil polisti. Aynı günlerde eylemciler sosyal medya üzerinden sürekli şiddet kullanılmaması ve provokatörlerin yakalanarak polise teslim edilmesi için uyarı mesajları dolaştırdılar. Bunda da büyük ölçüde başarılı oldular.

    Zaten, eylemlerin bu kadar kitleselleşmesinin ve geniş halk kitleleri tarafından benimsenmesinin temel nedeni bu barışçıl tavırdı.

    Bütün bunlara karşın, “molotof atıldı” argümanıyla milyonların katıldığı barışçıl eylemleri mahkum etmeye çalışanlar yalancı ve kötü niyetliler.

  28. Yazan:settar Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    Bunlar da devlet tarafından yapılan hak ihlalleri, hepsi görüntülendi, belgelendi:

    1) Ankara’da polislerin kask numaralarını kapatarak görev yapmaları. İstanbul’da kask numarası olmayan polislerin görev yapması.

    2) Evlere, otellere, dükkanlara, ve hatta arabaların içine gaz bombası atılması.

    3) Hedef gözetilerek, doğrudan insanların başına gaz bombası atılması.

    4) Hedef gösterilere, tek bir kişiye TOMA ile tazyikli su sıkılması.

    5) Gezi Parkı’nda kitap okuyan barışçıl eylemcilerin çadırlarının üç gün üstüste yakılması.

    6) Ankara’da bir göstericinin polis kurşunu ile öldürülmesi ve öldüren polisin serbest bırakılması.

    7) Hatay’da bir göstericinin başına vurulan cisimlerle öldürülmesi ve bu konuda hala ciddi bir soruşturma yapılmamış olması.

    8) İzmir’de ve İstanbul’da eli sopalı sivillerin polis gözetimi ve korumasında sivillere saldırması.

    9) İstanbul’da sivillere saldıran palalılara polisin seyirci kalması ve palalıların anında serbest bırakılmaları.

    10) Bütün illerde 10-15 kişilik polis gruplarının yalnız yakaladıkları göstericilere tekme tokat girişmeleri.

    11) Adliye’de açıklama yapan cübbeli avukatların yere yatırılarak ve elleri kelepçelenerek gözaltına alınmaları.

    12) Yaralanan göstericileri tedavi eden doktorlara yönelik kovuşturma yapılması.

    13) İnsanların gözaltına alındıktan sonra karakola götürülmeyerek geniş açık alanlarda elleri kelepçeli olarak bekletilmeleri.

    Birden fazla kişi tarafından dile getirilen ama devlet tarafından ciddiye alınıp soruşturulmayan iddialar:

    1) Gözaltına alınan kadın göstericilerin soyunmaya zorlanması.

    2) Kadın göstericilerin akrepler tarafından cinsel tacize uğramaları.

    Bütün bunlar apaçık ortadayken, “molotof attılar” yalanına sığınarak bunları “meşru polis şiddeti” olarak göstermeye çalışanlar için gerçekten üzülüyorum.

  29. Yazan:my Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    göstericileri tedavi eden doktorlar mi tutuklanmis? hii! Ne feci!!!

    gezi parki doktoru

     
    gezi parki sahte doktor

  30. Yazan:my Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    polis siddetini övmedim, hak ihlali kimden gelirse gelsin cezalandirilmalidir.

    Ama “mesru siddet” devlet tekelinde degilse kan davasindan baska alternatif kalmaz. bunu anlatmaya çalisiyorum. Weber’i begenmiyorsaniz gidin Hamurrabi kanunlarini okuyun 🙂

  31. Yazan:settar Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    “Hak ihlali kimden gelirse gelsin cezalandırılmalıdır” deyin, ondan sonra da bu ihlallerin hesabını soranları terörist, bozguncu, darbeci ilan edin, bu ihlallerin hesabını sormaya çalışanlara bıçakla, silahla saldırmakla tehdit edin.

    13 maddelik hukuk ihlali listesinden, ancak bir tanesini çarpıtarak ona cevap verin, üstüne bir de dalga geçin. Orada gözaltına alınması demedim, kovuşturulması dedim, o doktorların listesinin TBB’den istendiğini Sağlık Bakanlığı doğruladı.

    Allah kimseyi elinde palayla insanlara saldıranları savunacak, gözümüzün içine baka baka yalan söyleyecek, iktidar şakşakçlığı uğruna mazlumla dalga geçecek kadar düşürmesin.

  32. Yazan:settar Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    Buyrun, Sağlık Bakanlığı’nın TTB’ye yazdığı yazı: http://www.ttb.org.tr/images/stories/file/sb_teblig.pdf

    Ali Eren müziğ eşliğinde okuyabilirsiniz, yetmezse İsmail Türüt nefretnamesi ile de coşabilirsiniz.

  33. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    Settar,

    Bu maddelediklerin ilk günden beri facebookta, o beğenmediğiniz medyada, sağda solda, kandırdığınız Avrupa’da, ABD’de söylenen, kaçmak istesek de gözümüzün içine içine sokulmaya çalışılan yalanlar. Bu yalanlara inanan ortalama bir insan zaten o hükümete bir daha oy vermez, hükümete de ne kötülük yapılsa layık görür. Zaten bu eylemlerin hepten amacı da toplumda bu algıyı yaratmak. Herşeyin farkındayız. Artık doğruları konuşacağız. Gidin bu yalanları yandaş, yoldaşlarla başka platformda tartışın. Buradakilerin beynini bu copy-paste yalanlarla yıkayabileceğinizi hiç zannetmiyorum. Ben önceden kahrolsun ABD emperyalizmi diye nara atanların internette, orada burada her platformda ‘ABD, AB come help us’ pankartlarını gördüm ya, bundan sonra kıçlarını yırtsalar bu sahtekarlara inanmam. Şiddet de onlardan geliyor ilk. Polisinki de, palalınınki de RE-AKSİYON. Palalınınki overreaction mı, yoksa orantılı mı mevzu bu. Bu da Türkiye’nin gündemini meşgul etmeye, mecliste bir milletvekilinin gözüne yumruk atmaya değecek kadar önemli bir olay değil. Mesele siyasi değil, şahsi artık orada. Türkiye’de de birçok şahsi kavga ve benzer ve çok daha feci olay var. Bu olay gündemimizde 895683763934. sırayı teşkil edebilir. Ama Türkiye’deki eylemciler Hindistan’daki inekler gibi görüldüğünden onlara yapılan ufacık şey suç, onların yaptığı hiçbirşey suç değil. Heryeri istedikleri gibi işgal edebilirler, yolları kapatıabilirler, cam indirebilirler, ambulans yakabilirler. Ama polis biber gazı dahi sıkamaz.

  34. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    Türkiye’de darbeye meşruiyet kazandırmaya yönelik yalanlarınıza ve dezenformasyonunuza artık bir son verin. Bu millet artık daha fazla galeyan toplumu olmayacak, ileride vicdanını sızlatacak bir hata yapmayacak. Bu son kalkışmanın da son çırpınışlarınız olması dileğiyle…

  35. Yazan:settar Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    Otomatiğe bağlamış bir şekilde iddialara veya argümanlara cevap vermek yerine bunlar darbeci diye bağırmak ne kadar inandırıcı, ikna edici, ve dürüstçe değil mi? Söylenene verecek cevabı olmayan, elbette ezberlediklerini tekrarlayacak ve karşısındaki hakkındaki bütün varsayımlarını sıralayacaktır. O listeyi bir yerden copy-paste ettiysem Ramazan sabahını görmeyeyim, etmediysem de sen Allah’ından bul, müfteri.

    O yalan dediklerinden hangisi yalan söyle, delilini hemen yüzüne çarpayım. Delillendirebildiklerimle iddia durumunda olanları birbirinden ayıracak kadar kendime karşı saygım var, hiç merak etme.

    Palalıları “reaksiyon” diye aklamaya çalışman bile beyni yıkanmışlığın kime ait olduğunu gösteriyor.

  36. Yazan:my Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    Otomatiğe bağlamış bir şekilde iddialara veya argümanlara cevap vermek yerine bunlar darbeci diye bağırmak ne kadar inandırıcı, ikna edici, ve dürüstçe değil mi? (settar)

    biz adamlara “darbeci” demiyoruz, onlar kendilerini öyle tanimliyorlar. cagdas isimli TGB baskani açikça söylüyordu “mayista ortalik karisacak, bu hükümeti devirecez” diye.

    gezi parkindaki darbecilerin astiklari afise bakin da ondan sonra bunlarin darbeci olmadiklarini iddia edebilecek misiniz bakalim?

    bu sizin için bir turnusol kagidi olacak 🙂

     
    darbeci capulcular

  37. Yazan:Arzu G. Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    aklima takilan bir sey var; binlerce gosterici nasil oldu da kask, gaz maskesi, isiya dayanikli eldiven buldu?

  38. Yazan:ofke mi hazirlik mi? Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    tepesi atan bir gosterici yerden tas alip polise atabilir, OK. hatta polise tekme tokat girisebilir.ama kaldirim taslarini sokmek icin koca koca aletleri nereden getirdiler? molotof kokteylini oyle bir anlik ofkeyle yapamazsiniz.siseyi nereden bulacan? benzin veya gaz her ne koyduysan, nereden bulacan? cakmak bile herkesin uzerinde olmayabilir. yani acayip isler. yoksa organize ishler mi desek 🙂

  39. Yazan:Şebnem hanım haklı ama... Tarih: Tem 8, 2013 | Reply

    Şebnem hanım ve Settar Bey,

    Polisin aşırı güç kullanmasını eleştiriyorsunuz. Bence %500 haklısınız. Söylediğiniz her sözü 5 ile çarpın, altına imzamı atarım. Ama kabul edin ki bir gariplik var. Ağaçları korumaya gelen çevreci bir adam/kadın nasıl olur da yanında sapan ve çelik bilye getirir? Yani sapan bu. Her kadının çantasında olan ruj gibi bir şey değil ki. Ya çelik bilye?

    “Gösterici” denen bu insanlar ne kadar iyi atıcı olduklarını göstermeye mi geldiler? Veyahutta “gösterici” zannettiğimiz bu insanlar aslında adam yaralamak için mi gelmişlerdi?

    Peki siz Sayın Şebnem hanım ve Settar Bey, nasıl oluyor da kavga çıkarmaya gelmiş bu göstericileri kınamak konusunda bu derece utangaç davranıyorsunuz? Yoksa siz de eleştirdiğiniz AKP polisi, valisi ve başbakanı gibi samimiyetten yoksun kimseler misiniz?

  40. Yazan:my Tarih: Tem 9, 2013 | Reply

    bunlari hazirlayip insanlarin üzerine atan hayvanlari savunmak için nasil bir mide sahibi olmak lazim yahu?

    molotof

  41. Yazan:Settar Tarih: Tem 9, 2013 | Reply

    o molotofları camide içtikleri biraların şişeleriyle mi yapmışlar? hani şu görüntüleri bir türlü ortaya çıkamayan bira şişeleriyle. molotofun da 11 haziran’daki tiyatro oyunu dışında görüntüsü yok gerçi ama neyse, kendi uydurduğumuz yalanları kendimiz tekrarlar, bu yalanlara kendimiz inanır, sonra da huşu içinde zulmü alkışlarız.

    neyse, kimseden hiçbirşey için utanacak değilim, anlayamayanlar için şunları tekrarlayayım:
    – polise karşı şiddet kullananlara lanet olsun,
    – gezi eylemleri süresince araya şiddet sokmaya çalışan, polise, eylemcilere, başkalarına molotofla, taşla, sapanla, sopayla, çivili sopayla, palayla, satırla, tekmeyle, tokatla saldıran her türlü eylemci, provokatör, sivil polis, polis, ve yandaşa lanet olsun,
    – polis gözetimindeki molotoflu tiyatro oyunundan yola çıkarak çok büyük ölçüde barışçıl kalmayı başarmış, milyonların katıldığı sivil direniş eylemini bir şiddet eylemine çalışan, molotof lafını ağzına sakız edip etrafına gülücük saçarak zulmü alkışlayanlara lanet olsun,
    – gezi eylemlerini fırsat bilip darbe ortamı yaratabileceğini sananlara lanet olsun,
    – gezi eylemlerinin darbe ortamı falan yaratmayacağı en başından bilindiği halde bunlar darbeci diye insanların meşru taleplerini mahkum etmeye çalışanlara lanet olsun,
    – başörtülü olduğu için bir insana saldıranlara lanet olsun,
    – elinde palayla insanlara saldıran gözüdönmüşleri anlayışla karşılayanlara, onların terörünü meşru göstermeye çalışıp, ben de olsa aynısını yapardım diyenlere lanet olsun,
    – halkını yüzdelerle bölen, meşruiyetini seçimde oy kullanan herkesten aldığı halde kendine oy vermeyenlerin hizmetkarı olmadığını beyan eden, halkı birbirne karşı kışkırtan yöneticilere ve bu yöneticileri alkışalayan dalkavuklara lanet olsun,
    – kendi halkına karşı şiddet kullanan bütün iktidarlara lanet olsun.

    yeter mi? bizim ph’imizin ne olduğu belli, siz turnusolunuzu kendinize saklayın. sizden yana olduğunu sandığınız devlet terörünü alkışlamaya, tek tek delillendirdiğimiz hak ihlallerini görmezden gelmeye, yalanlarınızla kaynatmaya devam edin.

    o devlet terörü yarın sizi hedef aldığında biz yanınızda olacağız, bu da sözümüz olsun. herkesi kendiniz gibi bilmeyin.

  42. Yazan:my Tarih: Tem 9, 2013 | Reply

    sizin çapulcular camide o gece yediler, içtiler ve siçradilar, buyrun buradan yakin:

  43. Yazan:my Tarih: Tem 9, 2013 | Reply

    Gezi Parkı eylemcilerinin işgal ettiği Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Camii müezzini Fuat Yıldırım’ın ifadesi ortaya çıktı. “Küfürlerle caminin kapısını tekmelediler” diyen müezzinin ifadeleri herşeyi anlatıyor:

    Gezi Parkı olaylarının başlama tarihi olan 31 Mayıs 2013 günü akşam saat 22.00 sıralarında cami önünde toplanan ve polisle çatışan gruplar, polisten kaçıp camiye girmek istedi. Kalabalık grup, küfürler savurdu ve fiili olarak harekette bulunup caminin kapısını tekmeledi.
    Polis aracı ve ambulans yaktılar
    Caminin dışında binlerce kişi vardı. Can güvenliğimizin olmadığını düşünerek geri çekilmek zorunda kaldık. Caminin dışında bulunan kalabalık, polis aracını yaktı. Yangını söndürmeye gelen itfaiye aracını linç ettiler. Ambulansları taşlayarak alana sokmadılar.
    Ayakkabı ile dolaşan sarhoşlar
    Cami içinde bulunan şahısların ayakkabıları ile cami içinde dolaştıklarını, caminin kontrolden çıktığını gördüm. İçlerinde, hareketlerinden sarhoş olduğunu anladığım insanlar vardı. Olaya müdahale etmek istedim. Can güvenliğim yoktu. Linç edilmekten korktum.
    Camide boş bira şişeleri vardı
    Göstericiler tamamen çıktıktan sonra camiyi kontrol ettiğimde cami içerisinde tüm halıların kirletilmiş olduğunu, yerlerde çok miktarda sağlık malzemelerinin ve kullanılmış atıkların olduğunu gördüm. Ayrıca boş vaziyette ezilmiş bira kutuları ve sigara paketlerini gördüm.
    Zarar 80 bin TL, şikayetçiyim
    Yapmış olduğum değerlendirmelerde cami içerisinde 80 bin TL değerinde hasar meydana geldi. Daha sonra olay yeri inceleme ekipleri camide incelemeler yaptı. Ben camiye girip camiye zarar veren şahıslardan şikâyetçiyim.
    İşte Milat Gazetesi yazarı İsa Tatlıcan tarafından köşe yazısına taşınan ifadeler:
    “İşte müezzinin gerçek ifadesi
    Son günlerde Taksim Gezi Parkı eylemlerinden çok, 31 Mayıs gecesi Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Camii’nde yaşananları konuşuyoruz.
    Gazetelerde, haber kanallarında, internet sitelerinde müezzinin birbiriyle taban tabana zıt açıklamalarını okuyoruz.
    Son olarak cami müezzininin İstanbul Terörle Mücadele Şubesinde verdiği ifadeden cımbızla seçilen bir cümle gündeme oturdu: “Camide içki içildiğini görmedim.”
    Tahmin edeceğiniz gibi bu cümleden yola çıkan sosyal medyadaki klavye devrimcileri, Başbakan Erdoğan’ı yalancı ilan etmekte gecikmedi.
    Peki cami müezzini Fuat Yıldırım’ın ifadesinden böyle bir anlam çıkıyor mu?
    Dün, Bezmi Alem Valide Sultan Camii müezzini Fuat Yıldırım’ın üç sayfalık ifadesine ulaştım.
    İfadeden ilginç gördüğüm bazı bölümlerini paylaşayım:
    “KÜFÜRLERLE CAMİNİN KAPISINI TEKMELEDİLER!”
    Müşteki olarak ifade veren 1969 doğumlu müezzin Fuat Yıldırım, ifadesinde ilginç açıklamalarda bulunuyor. Yıldırım, ilk gece küfür ve tekmelerle caminin kapısına dayanan eylemcilerin camiyi işgal etme girişiminin başarısız olduğunu belirtiyor:
    “Ben yaklaşık 24 yıldır Beyoğlu Müftülüğü’ne bağlı olarak Bezmi Alem Valide Sultan Camii’nde müezzin olarak çalışmaktayım. Taksim Gezi Parkı olayları esnasında camiye zarar verilmesi sonucu müracatta bulunmak üzere buradayım.
    Gezi Parkı olaylarının başlama tarihi olan 31 Mayıs 2013 günü ben camide görevli idim. Akşam saat 22.00 sıralarında cami önünde toplanan ve polisle çatışan gruplar polisten kaçıp camiye girmek istedi. Ben de camiyi bu gruptan korumak için cami kapısını kapatıp kilitledim. Bu esnada dışarıda kalan kalabalık grup, küfürler savurdu ve fiili olarak harekette bulunup caminin kapısını tekmeledi. Ancak o gece camiye girmeyi başaramadılar.
    CHP MİTİNGİNDEN ÇIKIP DOLMABAHÇE’DE TOPLANDILAR
    “01.06 2013 günü saat 09.00 sıralarında camiye namaz kılmak için gelen şahıslar olduğu için biz caminin kapısını açtık. Bu esnada Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kadıköy’de yapacağı mitinge katılıp, mitingin iptali sonucu Kadıköy’den mitinge katılan göstericiler, Kabataş Vapur İskelesi’nden inip Dolmabahçe’de meydanda toplanıp buradan Taksim’e yürümek istediler. Bu esnada polisten kaçan grup cami önünde toplanmaya başladı. Bu gruplar daha sonra camiye girmeye çalıştılar. ”
    “YARALI OLMAYANLARIN AYAKKABIYLA GİRMESİNİ ENGELLEYEMEDİK”
    Yaklaşık iki haftadır Dolmabahçe Camii’nin yaralı eylemcilere kapılarını açtığını okuyoruz. Müezzin Fuat Yıldırım ise bu iddiayı yalanlayarak, ilerleyen saatlerde camiyi sadece yaralıların değil binlerce eylemcinin sığınak olarak kullandığını belirtiyor.
    “Kalabalık oldukları için bu şahısların camiye girmesini engelleyemedik. Ben içeride bulunan birkaç cemaatle şahısların içeriye ayakkabı ile girilmesi sebebiyle camiyi kirletmelerini engellemek için son cemaat mahfelinde bulunan halıların üzerine hasır serdik. Cami mikrofonundan dışarıya anons ederek sağlıklı insanların içeriye alınmayacağını yalnız yaralıları alabileceğimizi söyledik. Gruplar çok kalabalık olduğu için sağlıklı insanların içeri girmesini engelleyemedik. ”
    “POLİS ARACINI YAKTILAR, AMBULANS VE İTFAİYE ARACINI TAŞLADILAR!”
    Siz hiç tıbbi tedavi gören barışçıl eylemcilerin cami önünde polis aracı yaktığını, ambulans ve itfaiye araçlarına saldırdığını gördünüz mü? İşte müezzinin ifadesinden o ayrıntılar:
    “Caminin dışında 60-70 bin kişi vardı. Can güvenliğimizin olmadığını düşünerek geri çekilmek zorunda kaldık. Caminin dışında bulunan kalabalık, gözümüzün önünde polis aracı yaktı. Yangını söndürmeye gelen itfaiye aracını linç ettiler. Sağlık Bakanlığı’na ait ambulansları taşlayarak alana sokmadılar. Bunları yapan gruba karşı benim ve cami güvenliğinin yapacak bir önlemi yoktu. Pazar günü sabaha kadar ”
    CAMİDE AYAKKABI İLE DOLAŞAN SARHOŞ İNSANLAR VARDI.
    Dünkü gazetelerde ve sosyal medyada cami müezzini Fuat Yıldırım’ın “Cami içinde içki içildiğini görmedim” şeklinde ifadesini okuduk. Ancak böyle bir cümle, Yıldırım’ın Terörle Mücadele Şubesi’nde verdiği ifadede yeralmıyor. Yıldırım ifadesinde açık şekilde cami içinde boş bira kutuları ve sarhoş insanlar gördüğünün altını çiziyor.
    “Pazar günü saat 17’de gruplar tekrar kalabalıklaşmaya başladı. O gün benim haftalık izinli olmam nedeniyle, takriben 24 saat uykusuz kaldığım için birkaç saat dinlendim. Kaldığım lojman, caminin bitişiğinde olduğu için eşim ve çocuğumun can güvenliğini düşünerek kayınvalideme götürdüm. Tekrar camiye döndüğümde cami içinde bulunan şahısların ayakkabıları ile cami içinde dolaştıklarını, caminin kontrolden çıktığını gördüm. İçlerinde, hareketlerinden sarhoş olduğunu anladığım insanlar vardı. Olaya müdahale etmek istedim. Can güvenliğim yoktu. Linç edilmekten korktuğum için olaya müdahale edemedim. ”
    CAMİNİN KAMERALARINI KIRDILAR, BANKLARI VE DEMİR KORKULUKLARI BARİKAT YAPTILAR!
    Yıldırım’ın ifadesine göre, caminin halılarını ve güvenlik kameralarını tahrip eden eylemciler bununla da yetinmeyip, dışarıdaki tenteleri, caminin banklarını ve tarihi demir cam korkuluklarını yerinden sökerek barikat olarak kullanmışlar:
    “03.06.2013 günü saat 02.30’a kadar bu şahıslar cami içerisine ayakkabıları ile girip çıktılar. Dışarıda bulunan binlerce insan camiye girmek isteyince caminin kapısı kapatıldı. Dışarıda kalan grup ise camiye zarar vermeye başladı. Caminin tüm kameralarını, kapının önünde bulunan iki adet tenteyi, bankları, caminin demir parmaklıklarını söküp polise karşı barikat olarak kullandılar. Mikrofonla “dışarıda bulunan polisi ikna edip sizin buradan çıkmanızı sağlayacağım” diyerek eylemci grubu ikna ettim. ”
    CAMİDE EZİLMİŞ BOŞ BİRA KUTULARI, SİGARA PAKETLERİ VARDI
    Bazı gazetelerde ve internet sitelerinde cami içinde boş bira kutuları, sigara paketleri ve çöp artıkları fotoğraflarını görmüştük. Bu görüntüyü cami müezzini Yıldırım da doğruluyor:
    “Göstericiler tamamen çıktıktan sonra camiyi kontrol ettiğimde cami içerisinde tüm halıların kirletilmiş olduğunu, yerlerde yiyecek içecek artıklarının olduğunu, yoğun olarak da sağlık malzemelerinin ve kullanılmış atıkların olduğunu gördüm. Ayrıca boş vaziyette ezilmiş bira kutuları ve sigara paketlerinin bulunduğunu gördüm. Camiyi kilitleyip çıktım. ”
    CAMİYE 80 BİN LİRA ZARAR VERDİLER, ŞİKAYETÇİYİM!
    “Yapmış olduğum değerlendirmelerde cami içerisinde 80 bin TL değerinde hasar meydana geldi. Daha sonra olay yeri inceleme ekipleri camide incelemeler yaptı. Ben camiye girip camiye zarar veren şahıslardan şikayetçiyim. ”
    BU İFADEDEN “CAMİDE İÇKİ İÇİLMEDİ” ANLAMI ÇIKIYOR MU?
    Medyanın günlerdir peşinde olduğu Bezm-i Alem Valide Sultan Camii müezzini Fuat Yıldırım’ın ifadesi aynen bu şekilde.
    Peki bu ifadeden “Camide içki içilmedi” gibi bir anlam çıkıyor mu?
    İki gün işgal altında bulunan camiye giremeyen müezzinin içki içen insanlar görmemesi çok doğal. Ancak ifadesinde çok açık bir şekilde sarhoş insanlar ve boş bira kutuları gördüğünün altını çiziyor.
    Gezi Parkı eylemleri ile şu gerçeği öğrenmiş olduk; sosyal medya önümüzdeki süreçte bir yalan makinesi olarak çalışacak. Toplumun algıları ile oynayarak insanları tahrik etmek, öfkeli kalabalıkları meydanlara çekmek için elinden geleni yapacak.
    Biz de gücümüz yettiği kadar bu yalanları deşifre etmeye devam edeceğiz…
    Kaynak: MİLAT GAZETESİ

  44. Yazan:my Tarih: Tem 9, 2013 | Reply

    @settar

    konu degistirseniz bile kaçmaya çalistiginiz her yerde yeni rezillikler çikiyor. çapulculari savunmayi birakin artik, serseridir bunlar, sizin gibi efendi adama yakismiyor 🙁

  45. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 9, 2013 | Reply

    @ Settar,

    Ava giden avlanır NOKTA

  46. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 9, 2013 | Reply

    @ Settar,

    Copy-paste dediğim birebir sağ tuşla tıklayıp kopyalayıp yapıştırmak değil. Sağda solda yüzlerce kez gördüğüm iddiaların aynısı. Kelimelerin yeri değişiktir falandır filandır. Ama içerik hep aynı. İstanbul’da olan bir olayı atıyorum Ankara’daki adam sanki kendisi olay yerindeymiş gibi kendisinden o kadar emin bir şekilde aktarıyor ki. Hem de İngilizce… Bir de altına “gel kurtar bizi Avrupa” tarzı mesajlar atıyor. Bu adam daha geçen 2 yıl önce “kahrolsun AB emperyalizmi” diyen adam. Ne değişti? O kahrolsun dedikleri adamların kapılarında yata yata sonunda Türkiye’nin AB İlerleme Raporu’na “göz altındaki “gazeteci”ler”i eklettirdiler. Biz onların gazetecilik faaliyetlerinden dolayı içeride olmadıklarını biliyoruz ama AB’ne olay öyle aktarılmış ki, adamlar da öyle inanmışlar. Aksine inandırmak da artık baya zor. Esasen AB’ni, ABD’yi de hükümetin üzerine kışkırtmak için çalışan epeyce kişi var. Yani bence yılanın başı AB ya da ABD değil. Onları yönlendirmeye çalışan darbeciler.

  47. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 9, 2013 | Reply

    @ Şebnem, Settar, sq,

    Ayarsız gösteriler yüzünden iflasın eşiğine gelmiş esnaftan, Ankara’da ana arterlerin gösteriler sırasında kapatılmasından dolayı hastasını ambulansla yetiştiremeyenlerden tek kelime söz etmiyorsunuz. Ondan sonra niye göstericilere saldırdılar, niye şöyle niye böyle. Yahu siz bi kere sizden olanlara karşı duyduğunuz merhameti karşı tarafa da duymadıkça, o insanların gösteriler nedeniyle yaşadıkları zarardan da en az göstericilerin yediği gaz ve su kadar bahsetmedikçe kimsenin sizi ciddiye alıp dinlemesini beklemeyin. Hele o gösteri alanlarındaki dev darbe çağrışımı yapan pankartlar kalkmadan. Yahu madem o pankartta yazanlara lanet okuyorsun, madem o alanda ideolojik ve darbe çağrışımı yapılan sloganlar atılıyor, madem CNN’in bile deyimiyle gösteri illegal gruplar tarafından “hijack” edilmiş, ele geçirilmiş, bunu bile bile daha neden orada duruyorsun? Ya sen de o grubun bir üyesisin, ya da salaksın o zaman. Üzerine vazife bile değil ama vali uyarı üzerine uyarı yapıyor, gösteri amacını aştı diyor, terör eylemine dönüştü diyor, yanan ambulansları görüyorsun, yahu ben ne yapıyorum burada diye bir kendine soramıyor musun? Vicdanın hiç mi sızlamıyor? İdeolojin, siyasi beklentilerin bu kadar mı gözlerini kör etti? Umutla beklediğin o ara rejim hükümeti sana neler vadetti ki canını feda edebilecek kadar polisle çatışabiliyorsun? Bu kadar şiddeti, terörü, bu kadar inatla o alanları boşaltmamayı açıklayacak başka hiçbirşey yok. Türkiye’de herkes cumhuriyet tarihinde olmadığı kadar özgür. Çevreye duyarlılık hiç olmadığı kadar yüksek. Bunların hepsi bahane.

  48. Yazan:settar Tarih: Tem 10, 2013 | Reply

    “sizin gibi efendi adama yakismiyor” demek de “haklısın, sana verecek cevabımız yok, ama haklı olduğunu kabul etmek işimize gelmiyor, gel senin sırtını sıvazlayalım da sen o hakkı yenenleri savunmaktan vazgeç” demenin bir yöntemi olsa gerek.

    tıpkı, şu ilaç alabilmek için yasal düzenleme yapılmasını isteyen kıza sadaka vererek başından savmaya çalışmak gibi.

    tıpkı, “marjinal terörist” olarak yaftalanan gezi direnişçilerinin, halk onlara sahip çıkınca “iyi niyetli çevreciler”e dönüşüvermesi gibi.

    samimiyetsizliğinizin, kendinizi çok akıllı başkasını salak sandığınızın, herkesin kendiniz gibi sırtı sıvazlanınca hak olanı savunmayı bırakacağını zannettiğinizin açık bir göstergesi bu tavır.

    ben efendi falan değilim, çapulcuyum, marjinalim. devlet terörüne kayıtsız koşulsuz, kimi hedef alırsa alsın karşı çıkar, önüne dururum.

    liberaliz, devletin bireylere baskısına karşıyız diye 100 yıl önce olmuş olaylar konusunda ahkam kesip, bugün 19 yaşındaki çocuklar gözlerinin önünde devletin teşvikiyle öldürülürken, 17 yaşındaki çocukların kafatası polis tarafından gaz bombasıyla kırılırken bunları alkışlayanlara benzemem.

    onun için diyorum ki, siz iyi insanlar olmasanız da, yalancı da olsanız, vicdansızca devlet terörünü de alkışlasanız, yarın birgün o devlet terörü sizi de vurduğunda ben yanınızda olacağım. eminim ki çapulcu diye aşağıladığınız o çocukların bir çoğu da sizin yanınızda olacak, ben bunu o çocukların sokaktaki dayanışmalarında, insanlara yardım etmekteki kararlılıklarında, şiddeti reddederek hak savunmaya gösterdikleri özende gördüm.

    yalakalağın, dalkavukluğun, hukuksuzluğun alıp yürüdüğü bir düzende kişiliğini tekrar kazanmak, kendini hiçe sayan bir diktatör özentisine ben de varım diyebilmek için orada canını veren çocuklara terörist de diyebilirsiniz, salak da, figüran da. ama o çocukları inatla provoke eden, inatla aşağılayan, inatla terörize eden diktatör özentisini alkışlamaya devam ettiğiniz için giderek daha da alçalıyor, daha da çirkinleşiyorsunuz. bunun için de gün geçtikçe yalnızlaşıyorsunuz.

    o kadar zavallısınız ki, o diktatör özentisi gözünüzün içine baka baka daha düne kadar size etmediği hakareti bırakmamış, bir çırpıda yalakanın şahı olmuş komplo teorisyenini kendine başdanışman yapıyor, gıkınızı çıkaramıyorsunuz. kendiniz olarak var olamıyorsunuz çünkü, ancak o diktatör özentisinin kabadayılığını, güç gösterisini, şiddetini terörünü alkışlayarak varolabiliyorsunuz, onun için ne dese, ne yapsa, sizinle alay edercesine kararlar alsa başınız üstüne. onun için başkasının bu aşağılanmalara başkaldırmasını anlıyamıyor, siz bu kadar kişiliksizce herşeye boyun eğerken kişilikli de durulabileceğini gösterenlere öfke kusuyorsunuz.

    ancak, tıpkı o yıllarca halkının tepesine binip halkı dur bakalım deyince “bunlar batının komplosu” diye zırlayan diktatörler gibi, yaptığınız insan hakları ihlallerinin dünyaya duyurulmasını kabul edilemez buluyorsunuz. elbette bütün bu rezilce saldırılarınız dünyaya duyulmasa şimdi yapabildiğinizden çok daha fazlasını yapabileceğinizi, çok daha fazla çocuğu öldürüp, çok daha fazlasını işkenceye tabi tutarak sindirebileceğinizi iyi biliyorunuz. kusura bakmayın, insan hakları evrensel bir değer, ve başörtüsü yüzünden okula alınmayan bir türk öğrencinin bunu aihm’ye şikayet etmeye nasıl çok hakkı varsa, günlerce devlet terörüne ve polis şiddetine maruz kalmış o çocukların da bunu dünyaya duyurmaya o kadar hakkı var.

    not: camide içki içilmeme görüntülerini paylaşarak efendinizin yalanlarını yalan oldukları apaçık olduğunda bile sahiplenebileceğinizi gösterdiğiniz için teşekkürler.

  49. Yazan:my Tarih: Tem 11, 2013 | Reply

    o camiye o gece 40 tane yaban domuzu konulsaydi ertesi gün o kadar pislenmezdi. gerçek su ki gezi parki sakinleri çapulcudur, serseridir, pislik heriflerdir.

    20 günde iki kadina tecavüz ettiler, bir tane çarsi mensubunu biçakladilar, tacize ugrayan ve bunu her platformda avaz avaz duyuran yüzlerce kadin var. (ama birileri duymuyor nedense)

    evet, ayyaslar, çünkü içmenin de bir adabi vardir, ama gezi’nin çapulculari içmeyi bilmeyen tiplerdir.

     
    gezi cumhuriyeti

  50. Yazan:my Tarih: Tem 11, 2013 | Reply

    “liberaliz, devletin bireylere baskısına karşıyız diye 100 yıl önce olmuş olaylar konusunda ahkam kesip, bugün 19 yaşındaki çocuklar gözlerinin önünde devletin teşvikiyle öldürülürken, 17 yaşındaki çocukların kafatası polis tarafından gaz bombasıyla kırılırken bunları alkışlayanlara benzemem. ” (Settar)

    Settar Bey kardesim, hiiiç bizi yormayin, 100 yildan bahsemiyoruz, sizden, bizden ve BUGÜNDEN bahsediyoruz: topçu kislasiyla ilgili mahkeme kararini kendi taraftarlarindan saklayan, KENDi ADAMLARINA YALAN SÖYLEYEN TAKSiM DAYANISMA ekibinden bahsediyoruz.

    Eger Taksim dayanisma siddet yerine gerçeklere siginsaydi hiç kimse ölmeyecek, hiç kimse sakat kalmayacakti: Alper Görmüs’ün bu sorularina ADAM GiBi bir cevabiniz varsa dinleyelim. Yoksa beylik CHP sloganlariyla bizi suçlamayi birakin:

    “… Taksim Dayanışma’nın neden ağır bir töhmet altında bulunduğunu izah etmeye çalışayım… Her şeyden önce şunu söyleyeyim: İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin 6 Haziran tarihli kararı, Dayanışma’nın da söylediği gibi hem Topçu Kışlası’nın yapımını, hem de Gezi Parkı’nda onun niteliğini dönüştürecek bir tadilatı kesinlikle yasaklıyordu.

    Öte yandan Başbakan, Gezi Parkı ve Topçu Kışlası’yla ilgili olarak mahkemenin iptal kararı vermesi durumunda bu karara uyacaklarını açıklamıştı. (İdare’nin mahkeme kararına uymasının zorunlu olduğunu düşünürsek, bu da tuhaf bir açıklamaydı… Kimbilir, belki de Başbakan bu açıklamasıyla, belediyelerin yeni tadilat planlarıyla mahkeme kararlarının etrafından dolaşıp bildiklerini yapmaya devam etmelerini imâ etmiş ve “onu da yapmayacağız” demek istemişti.)

    6 Haziran’dan sonra bu ülkede neler olduğunu hatırlatmama gerek yok, hepimiz hepsini canlı yayınlarda izledik. İnsanlar öldü, yaralandı, gözlerini kaybettiler. Ülke yer yer iç savaşa sürükleniyormuş izlenimi verecek ölçüde kutuplaştı. Şimdi, bir an için, bu olaylar sürerken oluşan mahkeme kararının kamuoyu bilgisi haline geldiğini düşünelim. Yani Gezi Parkı’nın öylece kalacağı, keza Topçu Kışlası’nın da ne şekilde kullanılırsa kullanılsın (AVM, otel, rezidans, müze vb.) oraya inşa edilemeyeceği kesinleşmiş olsun.

    Bu koşullarda, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin tamamını etkisi altına almış bulunan yüksek tansiyon önemli ölçüde düşmez miydi? Hiç kuşkusuz düşerdi. Peki, bu gerçeği Taksim Dayanışması’nın bilmemesi mümkün mü? Hiç kuşkusuz değil. Bir soru daha: Hangi “etik” kaygı, açıklanması durumunda birçok ölümü, birçok yaralanmayı önleyebilecek bir bilginin gizlenmesini haklı, anlamlı ve meşru kılar? Sorular böyle… Artık bakabiliriz, hikâyemiz neymiş ve ne türden bir “etik kaygı”dan söz ediyoruz…” (Alper Görmüş / YAZININ TAMAMI)

  51. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 11, 2013 | Reply

    @ Settar,

    CHP sloganlarından bir kolaj çalışması yapmışsınız. Ne güzel. Yine nefret, yine yalan, yine abartı, yine manipülasyon. Tayyip Erdoğan’ı ben de eleştiririm ama sakın merhametsizlikle, muhalefeti ezmekle eleştirmeyin. Ben ya da başka herhangi biri olsa, elinde onun imkanları olsa, zamanında onu hapse attıranlara, siyasi yasaklar koyanlara, hayatı zehredenlere, gazete köşelerinde itibarsızlaştırmak adına en ağır küfürleri edenlere Türkiye’yi cehennem ederdim. Kendisi iktidar oldu, bunların yüzünden 2 ay daha bekleyip, Siirt seçimleriyle geldi, yine de “herkesi kucaklayacağız” dedi, rövanşist söylem ve eylemlerden her dönemde kaçındı. Ama onun intikam alma ihtimalinden dahi korkan ve artık her meselede son sözü söyleyememenin verdiği hazımsızlıkla defalarca hükümeti darbe ile, bir kez seçimlerde nefret söylemleri ile indirmeye kalkışmış bir “muhalefet” var ortada. Bu sefer de yıllardır dile getirdikleri sivil itaatsizliği uygulamaya geçirmişler. Bu yoldan hükümeti indirme telaşı içindeler. Evet, polis gaz sıktı, polis su sıktı. Ama şöyle bir saniye sakin olun, kendinize gelin ve düşünün. Başka ne yapabilirdi polis? Modern dünyada polisin toplumsal olaylarda kullanabileceği ve kimseye kalıcı zarar vermeden olayları durdurabilecek başka bir araç varsa söyleyin, polis de onu kullansın. Eylemcilerin profilleri artık belli. Savunulacak bir yanları yok.

    Esasen, mevzuyla ilgili burada yalanlarınız, ajitasyonlarınız ortaya döküldükçe, karşı argüman geliştiremedikçe başka başka konulara dalmaya başlıyorsunuz. Kanserli kıza harçlık verilmesi olayı bakan adına bir kabalık. Zaten o bakan benim de çok hazzetmediğim, şehir milliyetçiliği yapan bir bakan. Kültürlü, görgülü biri değil pek. Ama bu mevzu bu kadar büyütülecek, bu kadar siyasete alet edilebilecek kadar da büyük bir olay değil. Kabalık der geçersiniz en fazla. Kaba bir toplum olduğumuz için toplumun temsilcileri de kaba oluyor. Bu da doğal. Ama apayrı bir tartışma konusudur bu ve buna benzer dile getirdiğiniz mevzular. Konuyu saptırıp, topu taca atmaya çalışmayın.

  52. Yazan:S.Ç. Tarih: Tem 11, 2013 | Reply

    🙂

  53. Yazan:Settar Tarih: Tem 12, 2013 | Reply

    Kararın 6 Haziran’da verildiği haberine atlamanız ve Alper Görmüş’ün yazısını bulduğunuz her yere copy-paste etmeniz ne kadar çaresiz bir durumda olduğunuzu, Gezi Direnişi’nşn meşruiyetine ve haklılığına karşı elle tutulur hiçbir argümanınızın olmadığını bir kez daha ortaya koyuyor.

    Öncelikle, mahkeme kararını açıklamak Taksim Dayanışması’nın (TD) vazifesi değil. Mahkemenin ve/veya bütün otoriteyi elinde tutan hükümetin vazifesi. Onun için soruyu yanlış yere soruyor Görmüş, bunun kendisi de farkında zaten.

    İkincisi, TD’nın 6 Haziran’da kesinleşmemiş mahkeme kararını açıklamasının meseleyi yatıştıracağı varsayımı dürüstçe değil. Aksine, eğer karar TD tarafından açıklanmış olsaydı ortalığı çok daha kızıştıracağı çok çok açık.

    Söyle ki: Yürütme savunmasını gönderene kadar yürütmenin durdurulması kararı 31 Mayıs’ta verildi. Efendiniz, 1 Haziran’da yaptığı açıklamayla mahkemeyi açıkça hedef aldı ve ne olursa olsun Topçu Kışlası’nın yapılacağını açıkladı. Yani mahkeme kararının bir hükmünün olmadığı, bu kararın direnişin muhatabı tarafından kaale alınmadığı ve alınmayacağı 6 Haziran’dan tam 5 gün önce direnişin muhatabı tarafından zaten ilan edildi.

    Bununla birlikte:

    – Polis terörü 31 Mayıs günü zirveye ulaştı. Lobna Allaami o gün beyin travması geçirdi, Milletvekili Önder o gün yaralandı.

    – Ethem Sarısülük polis kurşunuyla 1 Haziran günü vuruldu.Devlet bugün katili korumaya devam ediyor.

    – Efendiniz 3 Haziran günü %50’yi evinde zor tutuyorum diyerek halkı kin ve düşmanlığa teşvik etti.

    – Abdullah Cömert 3 Haziran günü faili meçhul kişilerce öldürüldü. Devlet bugün itibariyle konuyu aydınlatmak konusunda herhangi bir adım atmış değil.

    – Ali İsmail Korkmaz 3 Haziran’da efendiniz tarafından teşvik edilmiş eli sopalılar tarafından dövüldü. Devlet bugün saldırganları korumaya devam ediyor.

    – TD taleplerini 5 Haziran günü taleplerini Bülent Arınç’a sundu. Bu talepler Gezi Parkı’nın park olarak kalması ile sınırlı değildi, polis terörünün sorumlularının cezalandırılması, haksız yere gözaltına alınan ve tutuklanan direnişçilerin serbest bırakılması, ve gaz bombası kullanımının yasaklanması da bu talebin önemli maddeleriydi.

    – Efendiniz 6 Haziran gecesi “Yol ver gidelim, Taksim’i edelim” sloganları atan topluluğa konuşarak kendi halkına karşı savaş ilan etti. TD’nin taleplerinin ciddiye alınmayacağını açıkça ifade etti.

    Bütün bunlar açıkken TD 6 Haziran’daki kararı niye açıklamadı, açıklasa herşey güllük gülüstanlık olurdu diye ortaya çıkmanız kendinizi küçük düşürmekten başka bir işe yaramıyor.

    Önce 6 Haziran’a kadar ve 6 Haziran’dan sonra öldürdüklerinizin, sakat bıraktıklarınızın hesabını verin!

    Not: Alper Görmüş’ün yıllarca medyakronik’i birlikte hazırladığı, Türk basınının namus timsallerinden Kürşat Bumin’in Gezi’deki ilkeli tavrından dolayı Yeni Şafak’tan kovulması da can siparene savunduğunuz efendilerinizin size ve Alper Görmüş’e hediyesi olsun.

  54. Yazan:Settar Tarih: Tem 12, 2013 | Reply

    Ben ya da başka herhangi biri olsa, elinde onun imkanları olsa, zamanında onu hapse attıranlara, siyasi yasaklar koyanlara, hayatı zehredenlere, gazete köşelerinde itibarsızlaştırmak adına en ağır küfürleri edenlere Türkiye’yi cehennem ederdim.

    (Tayfun)

    Tekrar okuyalım: “Elinde onun imkanları olsa … Türkiye’yi cehennem ederdim.”

    Seçilmiş başbakanın elinde, istediğine keyfince Türkiye’yi cehennem etme imkanı var yani.

    Ne güzel itiraf. Siz hiç seçilmiş başbakanın elinde canının istediğine ülkeyi cehennem etme imkanının olduğu hukuk devleti, demokrasi gördünüz mü?

    Ben gördüm: Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’si.

    Abartıyorsun demeyin, bakın taraftarı kendisi söylüyor.

    Daha fazla söze gerek var mı?

  55. Yazan:Settar Tarih: Tem 12, 2013 | Reply

    Alper Görmüş’ün kendisi de yarım ağızla da olsa özür dilemiş ve bu sorunun asıl muhatabının hükümetin olduğunu daha açık olarak itiraf etmiş: http://t24.com.tr/yazi/gazetecilik-kusku-meslegidir/7042

    Ama siz “bakın Alper Dörmüş ne diyo, bunların hepsinin sorumlusu Taksim Dayanışması” diye böğürmeye devam edebilirsiniz tabi, arada da molotof falan diyebilirsiniz, sarılacak başka dalınız yok çünkü.

  56. Yazan:my Tarih: Tem 12, 2013 | Reply

    @Settar,
    Verdiğiniz linkteki yazıyı ilgiyle okudum,

    Adam sizin dediğiniz gibi “yarım ağızla” özür dilemiyor. Hatalı olduğunu düşündügü kısım için özür diliyor. Ama HAKLI OLAN sorularında israr ediyor. “iyi” ile “kötüyü” ayırmaya çalışıyor. Düşünüyor kısacası ve karşısındakileri insan yerine koyuyor.

     
    Ayrıca “asıl muhatabının hükümetin olduğunu daha açık olarak itiraf etmiş” diyorsunuz. Yok öyle bir şey. Yargının ve hükümetin de sorumlu olduğunu, halka açıklama borçlu olduklarını söylüyor ki haklı.
     
    Sn. Settar, ya okuduğunuzu anlamıyorsunuz, ya da daha kötüsü vakti olmayan, hızla okuyup geçen yorumcuları aldatmak için Alper Görmüş’ün sözlerini çarpıtıyorsunuz. Yalan ve yanlış anlamalarla dolu yorumlarınıza bir yenisi eklenmiş, sizin tabirinizle durmak yok “böğürmeye devam” 🙂
     
    Şimdi bakalım yazar gerçekten ne diyor?
    « Maddî hatam için özür dilerim » diyor, ölüm ve sakatlanmalar 6 hazirandan önce olmuş. Alper Görmüş burada hatalı ise –ki öyle gözüküyor- durum daha da korkunç. İnsanların ölümüne yol açmakta olan sokak olayları sürüyor, gençlerin ölümü bir risk değil, kesin olan durum. Derken 6 hazirandan itibaren şiddeti soğutacak mükemmel bir bilgi geliyor ama ne hükümet, ne taksim dayanışma ne de bir başkası kullanmıyor bu bilgiyi. Gerçekten acayip. Yazarın önceki makalesinde dediği gibi:
     

    “Çünkü şu anda durum şöyle görünüyor: Meğer hükümetin de, yargının da, Dayanışma’nın da sokaktaki yangından bir şikâyeti yokmuş… Herkes ondan bir şeyler ummaktaymış ve o nedenle yangının başlarında bir lûtuf gibi ortaya çıkıveren yangın söndürme cihazını hep birlikte gizleyivermişler!
    “Bu nasıl bir şey? Böyle bir şey olabilir mi?
    “Eğer hükümetten ve yargıdan gelecek izahlar da ikna edicilikte Dayanışma’nınki kadar problemli olacaksa, evet bu yönde kuşku belirteceklere kimse ‘sen deli misin kardeşim’ diyemeyecektir!”

     
    Ama düşünmeyi, sorgulamayı bilmeyen solcu-kemalist tayfanın, taşla, molotof ile siyaset yaptığını zanneden eşkiyanın küfüre sarılması gayet normal. Son günlerde dayanışma taraftarlarından gelen çok sayıda hakareti filtre ettik. Anlaşılan Alper Görmüş’e doğru dürüst eleştiri yöneltemeyen Taksim Dayanışma yandaşları yine tabiatlarına uygun davranmışlar:
     

    “… Suçlama dili mi kullanmışım, yoksa sadece soru mu sormuşum? Ortadaki iddiayı temellendirmek için ciddi ciddi uğraşmış mıyım, yoksa okura hükmü dayatıp kenara mı çekilmişim? Argümanlarım zayıf mı, zayıfsa neden zayıf?
    Fakat heyhat! Gelen “eleştiri”lerin neredeyse tamamında hiçbir şey söylenmiyordu… Küfürlü ya da küfürsüz, suçlamadan başka bir şey yoktu.
    Hele hele yazımın yayımlanmasının akşamında vuku bulan Taksim Dayanışması’na yönelik gözaltıları benim yazıma bağlayan, yazının “operasyon fişeği” olduğunu öne süren o akılsız ve ruhsuz suçlamalar… Onların sahiplerine diyecek hiçbir sözüm yok, sadece duymayanlara “bu da oldu” demek için hatırlatıyorum: Zırva bir bağlantı üzerinden Taksim Dayanışması’nı hedef gösterdiğimi söylerken beni hedefe koyan bir değil, beş değil, yüzlerce kişi…”

  57. Yazan:Settar Tarih: Tem 12, 2013 | Reply

    eğer birini insanların ölümünden dolayı suçluyorsanız ve bu ölümlerin tarihi bile suçlamanızın tutarsızlığını ortaya koyuyorsa ve daha hala utanmadan kendi iler tutar yanı olmayan varsayımlarınıza dayanarak “açıkla bakalım” diyebiliyorsanız, o dilediğiniz özür falan değildir, “tüh lan yakalandık” serzenişidir sadece.

    kişi karşısındakini kendisi gibi bilirmiş. kendiniz yayınladığınız bazen seviyesizce montajlanmış, bazen cımbızlanmış görsellerle, bağlamından çıkarılmış alıntılarla o söylediğiniz etkiyi zaten bırakıyorsunuz. bir zamanlar gerçekten farklı görüşlerin tartışılması için bir sürü iyi niyetli insan tarafından kurulmuş, o zaman “derin” düşünce adını verdiğiniz siteniz, bugün manipülatif görsellerle ve sloganlarla dolu “sığ” bir propaganda sitesine dönüşmüş durumda. onun için, “vakti olmayan, hızla okuyup geçen yorumcuları aldatmak için” derken kendinizi tarif ediyorsunuz. ve vicdanım bana söylüyor ki, bunu kendi vicdanınız da biliyor ve o cümleyi aslında kendiniz için kuruyorsunuz.

    aynı şekilde, her nedense çok güvenilir bulmamız gerektiğini varsaydığınız alper görmüş de sorusunun asıl muhatabını bildiği halde “vakti olmayan, hızla okuyup geçen yorumcuları aldatmak için” başlığa dövmek, hıncını almak istediği taksim dayanışması’nı muhatap olarak koyuyor.

    neyse, diyeceğim o ki ben sizi insan bilirdim. bu sitede yazan bir sürü küfürbaz, nefret söylemi kullanan, yalancının arasında akil adam, güvenilir adamdınız benim için. aynı kişi değil misiniz, yoksa neden bu kadar değiştiniz bilmiyorum, ama şu gezi olayları sırasındaki performansınız çok şey öğretti bana. şu kadarını söyleyebirim: sizden ve sizin gibilerden samimiyetle tiksiniyorum.

    bir ali ismail korkmaz’ın resmine bakıyorum, dövülüş, linç ediliş hikayelerini okuyorum, bir de sizin şu sitede yaptığınız propagandaya, o canı pahasına onurlarını savunan insanları sokmaya çalıştığınız şekle bakıyorum, gerçekten içim almıyor, midem bulanıyor, bayılacak gibi oluyorum. bu kadar mı düşebilir, bu kadar mı alçalabilir insanlar? artık benim nazarımda, israil’in mavi marmara’da katlettiği 9 insanımızı sizin bugün kullandığınız taktiklerle terörist olarak yaftalamaya çalışan israil ve batı sağından zerre farkınız yok. söylediğiniz şeyler karşısında duyduğum mide bulantısı, 2010 haziranının ilk haftasında duyduğum bir türlü geçmeyen mide bulantısını hatırlatıyor bana.

    o odunlu, eli sopalı, palalı dostlarınızla düştüğünüz sığlık, zorbalık, ve yalancılık çukurunda mutluluklar dilerim. dediğim gibi, yarın o zorbalık sizi hedef aldığı zaman, yanınızda olacağımızdan hiç şüpheniz olmasın.

  58. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 13, 2013 | Reply

    @ settar,

    Tekrar ediyorum: öyle başa böyle tarak. Seçimle gelen bir liderin önü o bahsettiğiniz NORMAL demokratik ülkelerde kesilmeye çalışılmıyor, suikastle aşağı çekilmeye, hapis cezalarıyla yıldırılmaya çalışılmıyor.

    Nerenizi yırtarsanız yırtın bu halkı arkanıza alamayacaksınız. Her hamlede biraz daha batıyorsunuz. Eğer o eleştirdiğiniz medya halkın çoğunun gerçekten görmek istdiği şeyleri gösterseydi bugün tvlarda göstericilerin yaptíkları taşkınlıklar gösterilirdi haklarında verilen cezalar konusunda kamuoyu bilgilendirilir ve çapulculuğun, terörizmin tolere edilmediği mesajı verilerek halk rahatlatılırdı.

  59. Yazan:Yaşam tarzımıza karışma ! Tarih: Tem 13, 2013 | Reply

    gezi direnis
     

    Yaşam tarzı deyip duranların derdi ne acep? Yanmış bir otobüsün önünde hatıra fotoğrafı çektirecek kadar saçma sapan adamlar bunlar. Kendi ödediği (ödüyorsa) vergiyle alınmış, kimbilir kaç milyonluk otobüs yanmış. Aptal adam, üzülmen lâzım. Yine senin paranla alınacak yenisi. Nesine seviniyorsun ?

    Bu adamlar içki içse ne olur, içmese ne olur ? Bu kadın çarşaf giyse ne olur ? Bikini giyse ne olur ? kafanın içi bomboş. bu tür yaşam tarzı mutlaka korunacaksa bir kaç çift korumaya alalım, kelaynaklar gibi koruyalım. Bütün çapulcuları korumanın alemi yok. Kontrolden çıkınca yangın çikartıyorlar, bir de karşısına geçip resim çekiyorlar.

  60. Yazan:settar Tarih: Tem 13, 2013 | Reply

    evet, zurnanın zırt dediği yere gelmiş bulunuyoruz:

    hiçbir ahlaki veya mantıki argüman sunma çabası bile yok artık.

    sunulan sadece paranoyak gerekçelerle demokrasinin ilgasının itirafı ve güç gösterisinden ibaret sloganlar.

    eğer kendinizi ahlaken ve vicdanen bu kadar köşeye sıkıştırır, zorbalığı, nifakı, ve kibri savunmakta bu kadar ısrarcı olursanız varacağınız nokta kaçınılmaz olarak bu olsa gerek.

    yazık…

  61. Yazan:alişan Tarih: Nis 8, 2014 | Reply

    ben İstanbul da Anadolu yakasında bu olayların en çok yaşandığı bir yerde yaşıyorum gezi parkı eylemleri sırasında buradakiler hiç te oturup kitap okumadılar kaldırım taşlarını söküp oraya buraya fırlatmalar otobüs duraklarını kırmalar otobüslere yol vermeyip taşlamalar yol ortalarına çöpleri yığmalar mı dersiniz envai çeşit eşkıyalık yaptılar. bu halkın içinde maalesef eskiden kalma devlet düşmalığını yada ne bileyim hangi bahaneyle olursa olsun bir yerlere zarar verme duygusu içinde her daim kıvılcım bekleyenler var bunlarada kitap okuyan asil gençler diyemem ben.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin