RSS Feed for This Post

Yol Yorgunu…

Türkiye siyaseti nerede ve Türkiye’de özgürlükler…” başlığında konuşmak üzere Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyal Bilimler ve Münazara Topluluğunun davetlisi olarak Bolu’daydım. İki günlük seyahatte Bolu’nun doğal güzelliklerini, topluluk öğrencilerinin ve onlara bu ortamı hazırlayan hocalarının değerli fikirleri ve çalışmaları ile süsledi. Konuşmanın öncesinde ve sonrasında ayrı öğrenci guruplarıyla istişare etme fırsatı da buldum; Ayça, Servet, Nurefşan, Ece, Aylin, Çiğdem gibi birçok azimli, başarılı, pırıl pırıl öğrenci… Rasim Özgür Dönmez, Nuh Uçgan ve Koray Tütüncü hoca… Tüm bu olumlu intibalar ile Bolu’dan ayrılırken heybemde huzur ve tatmin yanında yol yorgunluğu da vardı.

  Ak Parti Kadın Kolları geçtiğimiz günlerde -hangi akla hizmet bilmiyoruz- yeni anayasaya “Polis, hakim, öğretmen” gibi meslekler dışında başörtülü kadınlara kamusal alanda çalışabilme hakkı tanınması teklifini sundu. Bunun üzerine duyarlılıkları daim olan kuruluşlardan Mazlumder ve Özgür-Der gibi sivil toplum kuruluşları bu tavrı kınadı. Bolu’dan dönüş yolunda ise “Başörtülü Kadınlar” imzalı bir kampanya metni yayımlandığını gördüm. Metin her şeyi oldukça net bir biçimde ortaya koyuyordu:

  “Biz çalışma hakkına ambargo konmuş başörtülü kadınlar, bu ülkenin vatandaşları olarak bazı meslekler istisna tutularak değil, kamuda ve her türlü meslekte çalışma hakkımızın anayasal olarak güvence altına alınmasını talep ediyoruz.

  Kamu görevlerini yerine getirme konusunda erkeklerden, bu ülkenin diğer vatandaşlarından ve dünyadaki diğer ülkelerin halklarından farklı muamele görmemizi haklı bulabilen yasaksever zihniyetten sıkılmış durumdayız. Kamu hizmetinde tarafsızlığın dış görünüşte değil ancak zihniyette hayat bulabileceğini biliyoruz ve inancımıza uygun giyindiğimiz için liyakatimizin görmezden gelinip kamu hizmetinden men edilmemizi, bunun etkisiyle özel sektör şirketlerince sömürülmemizi reddediyoruz.Yalnızca bir kadının dahi böyle bir ayrımcılığa maruz kalması kabul edilir bir şey olmamakla birlikte, başörtülü kadınların bu ülkedeki kadın nüfusun yarısını oluşturuyor olması söz konusu haksızlığı daha da ‘çarpıcı’ kılmaktadır. Biz hakarete ve ayrımcılığa uğramaktan, toplumda yok sayılmaktan ve ‘görünmez olmaktan’ yorulduk. Verilmesi istenmeyen haklarımızın henüz vaktinin gelmediğini ya da hak talebimizin var olan diğer taleplerden daha önemsiz olduğunu duymaktan bıktık.

  Bu haklı talebimizi bu ülkedeki tüm ezilen kesimlerinin haklarının sağlanacağı gerçek anlamda sivil bir anayasa için TBMM Anayasa Komisyonuna iletiyoruz. Bizim ne kimsenin keyfini bekleyecek hayatlarımız ne de vazgeçeceğimiz bir inancımız var. Başörtüsü konusunda olduğu gibi bir darbe ürünü olan ancak mağdur ettiği kesimlerin bile bugün kabullenir hale geldiği yasaklardan arınmış ve hepimizin tüm farklılıklarımızla daha özgür olabileceği bir ülke talebiyle siz de imza kampanyamıza destek verin, adil ve demokratik bir anayasa için ortak bir ses oluşturalım.

  Başörtülü Kadınlar.”

  Metni okuduktan sonra yol yorgunluğuma, yol yorgunlukları eklendi… 28 Şubat 1997’den bugüne tam 15 yıldır okuma hakkı, çalışma hakkı için yaptığımız tüm çabalar gözümün önünden teker teker geçti; yol yorgunluğuma, yol yorgunluğu eklendi, sadece benim değil emin olun bu yolda yorulan binlerce başörtülü kadının yorgunluklarına, yorgunluklar eklendi…

  “Başörtülü bacılarımız” diye bağıran Ak Partili Müslümanlar geçti gözümden sonra yol yorgunluklarım, yol yorgunluklarımız… Yorgunluklarıma Bolu’ya gitmeden önce Samsun’a kendi 28 Şubat’ını anlatmak üzere gelen, 28 Şubat’ta 3 kızıyla birlikle idamla yargılanan Hüda Kaya eklendi, bugün bana kendisine ulaştırılacak mektupta bir şeyler yazmak ister misiniz diye sorulan, haksız yere yıllardır hapiste yatan Salih Mirzabeyoğlu eklendi. 28 Şubat’ta 14 yaşındayken idamla yargılanan halen o günlerin davalarıyla boğuşan “28 Şubat bitmedi!” diye haykıran Yakup Köse eklendi.

  Yol yorgunuydum, dinlenmek bir lükstü, benim dinlenecek lüksüm yoktu, “Başörtülü Kadınlar” imzalı metni imzaladım, metni sosyal ağlarda paylaştım, valizimi dahi yerleştirmeden konuyu yazmaya koyuldum, yol yorgunuydum ama benim dinlenecek lüksüm yoktu.

  Mustafa İslamoğlu “Müslümanın dinlencesi ayaklarını uzatıp serserpe yayılmak değil, bir işten yorulunda başka işe geçmektir.” diyor. Bolu’da Kürt, Ermeni, Alevi, azınlıklar, iktidarın bugünü gibi meseleleri birçok farklı görüşten kişiyle konuşurken çok büyük keyif alsam dahi bir nebze yorulmuştum. Şimdi bir başka mesele için çalışmaya koyuldum, benim dinlencem bu, buna bir itirazım yok ama…

  Başörtülü kadınların oylarıyla iktidar olmuş bir partinin, içlerinde başörtülü kadınların da bulunduğu Kadınlar Kolu, kendi kafalarınca tüm başörtülü kadınlara kader çizemezler. Başörtülü kadınlar kendi taleplerini dile getirir, onların oylarıyla iktidar olanlar da bunu yerine getirir. Bu budur! Bu haksız, sınırlı ve yanlış tutumlarından dolayı Ak Parti Kadın Kollarını kınamayı görev bilirim, size de naçizane tavsiye ederim.

  Bu nedenle kadın olsun erkek olsun, başörtülü olsun başörtüsüz olsun, hak ve adaletler noktasında kendine olan dürüstlüğünü kaybetmemiş, ayrımcılığa dayalı eski anayasa yerine adalete ve hürriyete dayalı yeni bir anayasa isteyenler, bu anlamda “Başörtülü çalışma hakkının anayasada garanti altına alınmasını talep eden” kadınlara destek vermek için şurayı imzalayabilirsiniz.

http://www.avaaz.org/en/petition/Basortulu_Calisma_HakkiThe_Right_To_Work_With_My_Headscarf/

 

 

… e-kitap okumak için…

 

… Bu konuda kitap ve rapor…

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz. 

 

Türkiye’de ve Dünyada Başörtüsü Raporu-2009/2010

 ”Türkiye’de ve Dünyada Başörtüsü Raporu-2009/2010″ adlı bu çalışma son iki yıl süresince en çok konuşulup, tartışılan temel sorunlarından biri olarak karşımızda duran başörtüsü yasağına dönük bir dökümantasyon çalışmasıdır. Raporun ana omurgasını, iki yıllık süreçte başörtüsü eksenli yaşanan hak ihlalleri ve buna karşı sergilenen tutumların, davranışların ve tavırların kronolojik bir sırada aktarıldığı almanak tarzı bir arşivleme çalışması oluşturmaktadır. Raporun sadece yasak uygulamalarından ibaret kalmaması; soruna dair gösterilen tepkilerin, politik aktörlerin demeçlerinin ve yasak karşıtı çeşitli etkinliklerin de yer alması; konu etrafında oluşan gündemin ana hatlarıyla aktarılarak, dönemin genel fotoğrafını çerçeveleme kaygısıyladır. Böylece araştırmacılar, bugün ve ileride başörtüsü sorunu etrafında yapacakları çalışmalarda, Türkiye’de ve dünyada başörtüsü sorunu etrafında 2009 ve 2010 yıllarında yaşanan gelişmeleri, oluşan gündemi izleme imkânı bulabileceklerdir. Raporu buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin