RSS Feed for This Post

İsrail ve Somali … Türk basını için bir turnusol kağıdı

 “…Somalili’lerin bizim nükleer atıklarımız içerisinde kürek çekmesini ve biz onların balıklarını Paris’te, Roma’da ve Londra’da restoranlarda yemek için kapışırken onların sakince sahilde beklemelerini mi umuyoruz?  Biz bu suçlar için harekete geçmedik, fakat balıkçılardan birkaçı dünyanın petrolünün %20’si için transit koridor olan deniz yolu trafiğini aksatarak tepki verdikleri zaman hareketlendik…”

Böyle diyordu Jeffrey St. Clair. Uygar(!) Batı Somali halkının ekmeğini ağzından çekip aldı. Somali halkı suçlandı; “korsan” oldu. Bir başka yerde İsrail uluslar arası sularda bir insanî yardım gemisinde kan döktü. Ölen siviller de neredeyse “korsan” ilân edilecek. Mavi Marmara’nın vicdan sahibi insanları “Cihad” etmekle suçlandılar bile. Hem de Türkiye’nin en sağlam(?) gazetesi tarafından: TARAF!

 Kimsenin değil vicdanınızın tarafını tutarak Somali hakkındaki bu yazıyı bir kez daha okuyun. Kimdir korsan? Bugün Somali’de yüzbinlerin ölümüne, diğer yandan Gazze ablukasına karşı sağlam duramayan bir Türk gazetecisine nasıl bakmalı?

Somali: Korsan mı, balıkçı mı?

Medya,  Somali’de rehinelerin bulunduğu kötü şartlar üzerine odaklanmış durumda. Ancak Somali’li  “korsanların” yaşam şartlarına baktığımızda durum daha da farklı… Bu “korsanların” Batılı devletler tarafından kıyı sularının yağmalanmasına ve zehirli atıklarla kirletilmesine karşı mücadele eden balıkçılar olduğu görülüyor… “The Censured Project” tarafından ‘Top 25 of 2010′da listelenen bu makaleye göre, “korsanlık”, medyada yazıldığı gibi Somali’de devam etmekte olan siyasi kaosun sadece tek bir yönü değil. Bunun yanında Birleşmiş Milletler tehlikeli sular üzerindeki antlaşması altındaki zorunluluklarını da uzun süredir ihmal etmekte.

Uluslararası toplum, 18 yıl önce Somali hükümetinin devrilmesinden beri dünyanın dört bir tarafından Somali sularını yasak avlanma ve zehirli atıklarını dökmek için gelenlere karşı korumak yerine, Somalili balıkçı korsanların kınanmasına ve müdahale edilmesine karar verdi.

1991′de Somali hükümeti düştüğü zaman yabancı güçler ülkenin gıda kaynaklarını yağmalamak ve korumasız denizlerini nükleer ve diğer zehirli atıklar için boşaltma alanı olarak kullanmaya başlamak için bir fırsat ele geçirdiler.

Açık Deniz Görev Gücü (HSTF)’ne göre, Somali’nin kendi sularını ve balık alanlarını koruma ve kontrol gücünden yoksun olmasının verdiği avantajla 2005 yılında bir sezonda 800′ün üzerinde balıkçı gemisi Somali sularına girdi. Bu kontrolsüz, düzensiz ve yasadışı gemiler tahmini yıllık 450 milyon dolarlık deniz ürününü Somali denizlerinde avlıyorlar.  Bu şekilde, dünyanın en fakir halklarından birisinin paha biçilemez protein kaynaklarını çalmakta ve yasal olarak faaliyet gösteren balıkçıların geçim kaynaklarını kurutuyorlar. Yasadışı balıkçılık gibi zehirli atıkların dökülmesi ile ilgili iddialar da 1990′ların başlarından beri mevcuttu. Ancak 2004 yılında ülkeyi tsunami vurması ile birlikte bu iddiaları doğrulayan somut kanıtlar da ortaya çıktı[1]. Birleşmiş Milletler tsunaminin paslanmış zehirli atık konteynerlerini Kuzey Somali’deki Puntland kıyılarına vurduğunu rapor etmişti.

UNEP sözcüsü Nic Nuttal bu konteynırların dalgaların gücü ile kırılıp açılması hakkında El Cezire televizyonuna konuşmuştu.  Nuttal’a göre, bu konteynırlar 10 yıldan fazla süredir devam etmekte olan korkunç bir faaliyeti ifşa etmişti: “Somali 1990′ların başından beri tehlikeli atıkların boşaltıldığı bir alan olarak kullanılmaya başlandı ve bu durum iç savaş döneminde de devam etti. Atıklar çok çeşitli… Radyoaktif uranyum atıkları var… Kadmiyum, civa gibi ağır metal artıkları var… Ayrıca endüstriyel atıklar olarak adlandırabileceğiniz hastane atıkları ve kimyasal atıklar da mevcut…”

Nuttal ayrıca konteynırlar kıyılara vurduğundan beri yüzlerce bölge sakininde ağız ve mide kanaması, deri enfeksiyonu ve diğer tür rahatsızlık şikâyetleri ile hastalandıklarını ifade etti. Yine Nuttal’a göre, Somali’de en fazla korku veren olay nükleer atıkların boşaltılması… Nükleer atıklar Somalililer’i ve okyanusun tamamını yok etmekte.

BM Somali sözcüsü Ahmedou Ould-Abdallah göre ise, şirketler Somali hükümeti ya da askeri yetkililerine atıkların boşaltılması için para vererek 18 yıldır süren Somali’deki iç savaşın körüklenmesine yardım ediyorlar. Ould-Abdallah: “Hükümet kontrolü yok ve ahlâklı az sayıda insan var… Evet, yüksek makamlarda bulunanlar satın alınmış ancak, Geçici Federal Hükümet’in kırılganlığı nedeniyle bazı şirketler artık yetkililere bile sormuyor, basitçe gelip atıklarını bırakıyorlar ve gidiyorlar.”

1992 yılında Avrupa Birliği ülkeleri ve diğer 168 ülke “Tehlikeli Atıkların Sınıraşan Hareketlerinin ve Kullanımının Kontrolünü Düzenleyen Basel Antlaşması”nı imzaladı.  Antlaşma ülkeler arasında iki taraflı görüşmeler olmadan ticaret antlaşması yapılmasını ve mutabakat imzalanmasını yasakladı.  Bu antlaşma aynı zamanda gemilerin bir savaş bölgesine tehlikeli atık bırakmalarını da yasakladı.

Sürpriz bir şekilde, BM kendi kararlarını göz ardı etti. Somali deniz kaynaklarının yağmalanması ve zehirli atıkların boşaltılmasına yönelik harekete geçilmesi için Somali tarafından ve uluslararası alanda yapılan başvuruları görmezden geldi. Şiddet de, aynı şekilde bölgedeki denizcilik otoriteleri tarafından uzunca süre görmezden gelindi.

Bu sayede bizim “korsan” diye adlandırdığımız insanlar ortaya çıktı.

Herkesin kabul edeceği üzere, bu insanlar atık bırakanları ve yasak avlanmaları caydırmak maksadıyla sürat botlarını alarak denize açılan sıradan Somalili balıkçılardı. En azından onlardan “vergi” almaya çalışıyorlardı. Kendilerini Somali’nin Gönüllü Kıyı Koruyucuları olarak adlandırıyorlardı.

Korsan liderlerinden biri olan Sugule Ali de amaçlarının yasadışı avlanmanın ve sularının kirletilmesini durdurmak olduğunu ifade etmekte: “Biz kendimizi deniz haydutları olarak görmüyoruz. Asıl haydutlar kıyılarımızda yasadışı balık avlayan, atık bırakan ve silah taşıyanlar.”

Johann Hari ise Huffington Post Gazetesi’nde, rehin alma eylemleri her ne kadar haklı görülmese de, “korsanlar”ın yerel nüfus içerisinde belirtilen sebepler nedeniyle büyük desteğe sahip olduğunu ifade ediyor. Yine Somali kaynaklı bağımsız bir haber sitesi olan WardherNews[2] de Somalili’lerin ne düşündüğü hakkında sahip olduğumuz en iyi araştırmayı yapmış durumda. Araştırmanın sonucuna göre halkın %70′i “ülkenin deniz sahasını savunmanın bir şekli olarak korsanlık faaliyetlerini güçlü bir şekilde desteklediklerini” ifade ediyorlar[3].

BM ise Somali insanlarını ve sularını uluslararası ihlalden korumak yerine bu ihlalcilere Somalili korsanlara yönelik savaşı sürdürmesi için yetki ve cesaret vererek saldırgan bir çözüme başvuruyor.

BM Güvenlik Konseyi’nin “denizcilik faaliyetlerinin güvenliği için Somali açık denizlerinde yürütülen korsanlık faaliyetlerine karşı mücadelede aktif olarak yer alması için devletlere çağrıda” bulunduğu Haziran 2008′deki 1816 numaralı ve Ekim 2008′deki 1838 numaralı önergeleri kabul edildi. Konuyla ilgili hem NATO hem de AB aynı şeyleri söylediler. Rusya, Japonya, Hindistan, Malezya, Mısır ve Yemen ile birlikte birçok ülke de yine bu mücadelenin içine dâhil oldu.

Yıllardır dünya denizlerinde korsanlıkla mücadeleye yönelik BM önergeleri uygulamaya geçmede başarısız oldu. Çünkü devletler bu önergelerin kendi bağımsızlık ve güvenliklerini tehlikeye sokacağını hissettiler. Devletler kendi sularındaki kontrolü bırakma konusunda gönülsüzler. Bazı Batı Afrika, Karayip ve Güney Amerika ülkelerinde karşı çıkılan 1816 ve 1838 numaralı önergeler Somali’ye göre şekillendirilerek uygulamaya konuldu. Somali ise bağımsızlığını koruyacak talepleri yeteri kadar güçlü bir şekilde BM’de temsil edemedi. Neticesinde Somali kamuoyunun yasak avlanma ve tehlikeli atıkların bırakılması yönünde bir ifade içermeyen taslak önergeye karşı çıkması görmezden gelindi.

Hari soruyor, “Somalili’lerin bizim nükleer atıklarımız içerisinde kürek çekmesini ve biz onların balıklarını Paris’te, Roma’da ve Londra’da restoranlarda yemek için kapışırken onların sakince sahilde beklemelerini mi umuyoruz?  Biz bu suçlar için harekete geçmedik, fakat balıkçılardan birkaçı dünyanın petrolünün %20’si için transit koridor olan deniz yolu trafiğini aksatarak tepki verdikleri zaman hareketlendik. Gerçekten korsanlık faaliyetleri ile uğraşacaksak, Somalili’lerin suçlarını kökünden sökmek için silahlı botlar göndermeden önce sorunun asıl kökenini- bizim suçlarımızı- sona erdirmemiz gerekir.”

Mohamed Abshir Waldo (WardheerNews)

Birçok yönü bulunan korsanlık krizinde “Somali’de İki Korsan: Neden Dünya Diğerini Gözardı Ediyor?” başlıklı makalemi yazdığım 2008′in Kasım ayından beri bir azalma olmadı[4]. Yasadışı avlanma, atık bırakma ve korsanlık aynı şevkle devam ediyor.  Yasak avlanmaya yönelik tepki olarak korsanlığa başlayan Somalili balıkçılar Aden Körfezi ve Hint Okyanusu’ndaki tüm gemilere yönelik şiddetlerini arttırdılar.

Uluslararası tepkiler, yabancı hükümetler, uluslararası kuruluşlar ve medya Somalili’lerin canavarlaştığı konusunda birlik oldular. Bu balıkçıları (hiçbir gemici zarar görmemesine rağmen) gemileri yağmalayan ve gemicileri dehşete düşürenler olarak tanımladılar. Atık bırakan ve yasadışı avlanan korsanlara ise medya diğerlerine nazaran daha az değindi.

Birçoğu NATO ve AB üyesi olan 10′un üzerinde Asya, Arap ve Avrupa ülkelerinden 40′tan fazla savaş gemisinin meydana getirdiği dünya filosuna ait deniz kuvvetleri Somalili balıkçı korsanlara yönelik avlarını onların gerçekte neden Somali sularında normal balıkçılık yapmadıkları ya da korsanlık yaptıklarını sorgulamadan yoğunlaştırdılar. Somali İçin Uluslararası Temas Grubu (ICGS)’nun New York, Londra, Kahire ve Roma’daki çeşitli toplantıları da devam ediyor. Bu toplantılarda Somalili korsan balıkçıların canavarlaşması ve korsanlık meselesinin yargılandığı BM ve ICGS forumlarının yapıldığı ülkelerden gelen gemiler tarafından atık bırakılması ve yasadışı avlanmanın tek bir bahsi yapılmadan daha fazla cezaî yaptırımlara başvurulması ele alınmakta.

30 Mayıs 2009′da Kahire’de düzenlenen ICGS Korsanlıkla mücadele toplantısında Somalili balıkçı korsanların cezalandırılması yönünde yapılan çağrı da en fazla sesi çıkan ülkelerden ikisi Mısır ve İtalya’ydı. ICGS toplantısının Roma’da yapıldığı gün (10 Haziran 2009) tamamen balık yüklü Mısırlı iki balıkçı teknesi ile zehirli ya da nükleer atık içerdiğinden şüphelenilen büyük tankerleri çekmekte olan bir İtalyan mavnası Somali’nin bir kıyı kasabası olan Las Khorey’deki yerel halk tarafından yakalandı.   Bu yerel halk uluslararası uzmanların bu olayı araştırması için çağrıda bulundular. Şimdiye kadar Las Khorey’deki topluluğun davetine uluslararası toplumdan herhangi bir cevap gelmedi.

Şunu da belirtmek gerekir ki, hem yasadışı avlanma hem de zehirli atıkların bırakılması diğer Afrika ülkelerinde de yaşanıyor. Mesela Fildişi Sahilleri uluslararası zehirli atık bırakılmasının en büyük mağduru durumunda.

Kısacası Somali’de ki bu korsanlık eylemleri gerçekte bir çaresizlik eylemi… Korsanlık yapanlar ise aslında diğerleri…

 

 

 


  

[1] Al Jazeera English, 11 Ekim 2008, “Toxic Waste Behind Somali Piracy”, Najad Abdullahi

[2] http://wardheernews.com/Editorial/e..

[3] Huffington Post, 4 Ocak 2009 “You are being lied to about pirates” Johann Hari

[4] WardheerNews, 8 Ocak 2009, “The Two Piracies in Somalia: Why the World Ignores the other” Mohamed Abshir Waldo.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin