RSS Feed for This Post

Kürtçe Şarkılar Nasıl Türkçe Oldu?

Abdulkerim Bülbül

Yıl 1926. Temmuz. Darü’l Elhan müdürü Yusuf Ziya Bey önderliğinde tüm yurtta geziler düzenlenmektedir. Bu gezilerdeki amaç yurttaki tüm türküleri kayıt altına alıp dönemin siyasi konjonktürünün diline çevrilmesiydi. Yeni bir Türkiye’nin inşası için kolları sıvayan dönemin ileri gelenleri! , her şeyin Türkçe’ye çevrilmesi gerektiğini ve ancak bu şekilde birlik ve beraberliğin sağlanacağını düşünüyorlardı. Müslüm Yücel’in ifadesiyle “Sesleri semayı delen şark bülbülerinin dönemiydi” bu dönem. (#1)

2 Eylül 1926 tarihinde Samsun’dan hareket eden Darü’l Elhan heyetinde Rauf Yekta , Dürü Turan ve Ekrem Besin gibi isimler bulunmaktaydı. Gezinin Güney ve Orta Anadolu’nun bazı illerine yapılması düşünülüyordu. Buna göre ilk durak Adana oldu. Oradan Ayıntap ( Gaziantep) , oradan Urfa’ya yapıldı. Bu gezi sonucunda 250 türkü derlenip toparlanıp kayıt altına alındı!.

İkinci gezi , Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı , Ankara Devlet Konservatuarı öğretmenleri tarafından 1938 yılında gerçekleşir.Toplamda iki ay süren bu gezi Ulvi Cemal Erkin başkanlığında yapılır. Erkin’in iki yardımcısı vardır. Biri aslen Diyarbakırlı olan Muzaffer Sarısözen , diğeri de Arif Atikan’dır. Atikan daha çok kayıt işleriyle uğraşırken, Sarısözen Kürtçe olan parçaları alıp yeniden yorumlar.

Yapılan geziler esnasında Malatya , Diyarbakır , Urfa ,Ayıntap ,Maraş ve Seyhan’dan toplamda 491 türkü ve halk şarkısı derlenir.(#2)

Üçüncü gezi TRT tarafından 1967’da yapılır. Tüm Türkiye’den 1788 parça derlenir. Dördüncü gezi , Kültür Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi tarafından 1976 yılında gerçekleşir. Bu gezi, bütünüyle Urfa’yı kapsar. Urfa’dan toplam 300 halk ezgisi derlenip,yine toparlanır. (#3)
Derlemeler sonrasında derlenen türkülerin tümü notaya aktarılmamıştır. Şu an için Sarısözen’in notaya aktarılmamış 50 parçası vardır.

Derlemeler sonucu elde edilen Kürtçe parçaların çoğuna “Urfa ağzı” , “Diyarbakır ağzı” , “Antep ağzı” gibi tanımlamalar getirilmiştir.(#4)

Toparlanan bu türkü ve halk ezgilerinin ilk icraları Ankara Radyosu müdürü Mesut Cemil Bey’in önerisi üzerine bir heyet tarafından yapılması öngörülmüştür. 1948’de adı geçen heyet oluşturulup “Yurttan Sesler” adıyla halk müziği yayınları başlatılır.

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız geziler sonucunda derlenen parçaların toplanması ,notaya aktarılması tabiki güzel bir durumdur. Fakat; toplanan eserler asıllarındaki dilden (Kürtçe) bir başka dile (Türkçe) çevrilmekteydi. İşin enteresan tarafı da derlenen Kürtçe eserlerin Türkçe’ye çevrilmesi, ve bizzat Kürt sanatçılarına da Türkçe okutulmasıydı.

Şimdi de derlenen eserlere şöyle bir göz atalım. Derlenen ilk eserlerden biri “Kürdün Gelini” dır. Bu Eser bilindiği üzere “Türkmen Gelini” olarak çevrilmiştir. Aynı vahamet , “Kürdün Kızı” parçası için geçerlidir.
İlk Kürtçe eserleri Türkçe okuyan sanatçılar : Celal Güzelses , Mukim Tahir , Kel Hamza , Cemil Cankurt gibi sanatçılardır. Bu isimlere zamanla Mahmut Güzelgöz ,Kazancı Bedih , Birecikli Nuri Sesigüzel , İbrahim Tatlıses , Burhan Çaçan , İzzet Altınmeşe gibi sanatçılar eklenmiştir.

Yazdıklarımdan başka örnek verebileceğimiz parçalara devam edelim. Öncelikle Şivan Perwer’den başlayalım

“De Lorî ” adlı parçayı Güler Işık yıllarca kulaklarımıza “Şey Yani ” olarak fısıldadı.

Daha çok İlyas Salman ve türevlerinin oynadığı Yeşilçam filmlerinden tanıdığımız ve İbrahim Tatlıses’in “Bir Mumdur İki Mumdur” adlı parça aslında yılar önce “Mumik” olarak biliniyor, dinleniliyordu.

“Hinê bînin li destê kin” adlı parça da bu coğrafyada gelinin kına gecesinde söylenen ve gelinin annesi tarafından gözyaşları eşliğinde dinlenilen “Kınayı Getir Anne” olarak çevrilmişti.

“Di dinê de sê tişt hene” adlı parça da sonraları İbrahim Tatlıses tarafından “Bu Dünyada Üç Şey Vardır” olarak dillendirilmişti.

Yine , “Lawo destê min berde” adlı parçasını yurdun muhtelif sanatçıları “Makaram sarı bağlar” diye dillendirmişlerdi.

Türk sinema tarihinin belki de en acıklı filmlerini yapan ve Küçük Emrah olarak ünlenen ve de seksenli yıllarda izlenilen her evde gözyaşlarının sel olup aktığı filmlerden bildiğimiz “Ben yetim, Ben öksüz” adlı parçayı , Şivan Perwer ondan çok daha yıl önce ” Lê Dotmam” olarak okumuştu.

Yine “Peşmerge” adlı parçasını İbrahim Tatlıses, kendisini de katarak “Zurnacı İbo Dayı” olarak bir güzel söylemişti bizlere.

Özellikle belirtmem gereken bir parça olacak ki o da; düğünlerin ,halayların vazgeçilmez parçası olan Canê Canê yi İbrahim Tatlıses kalkıp metropol şehirlerinde apartman altlarındaki düğün salonlarında “Caney Caney” olarak düğüne gelen misafirlere sunmuştur.

Şimdi Ş.Perwer-İ.Tatlıses faslını kapatıp diğer parçalardan da bahsedelim.

Heycanê Mukrîyanî’nin söylediği vakit insanın içinden bir şeylerin kopup gittiğini fark ettiğimiz “Ez Kevokim” adlı parçayı zamanın Tatlıses’i olan Celal Güzelses ” Hele Yar Zalim Yar” şeklinde değiştirerek kulaklarımızın kirini silmeye yetmemişti. (Bu parçayı ilk defa ,Kemal Sunal’ın şimdi izlerken kendimden iğrendiğim filmlerini izlerken dinlemiştim )

Bazı kaynaklara göre Zahid Brifkani’nin bazı kaynaklara göre ise anonim bir Kirdkî (Zaza) olduğu söylenen “Leyla ” parçasını da , Özcan Deniz alıp bir güzel söylemişti bizlere. Üstelik Ö.Deniz, ünlü dengbêjlerden Şakiro’nun öz yeğenidir.

Hele bir parça var ki Türkçe versiyonunu dinlediğimde bile etkilendiğim ve Bülent Serttaş’ın dillendirdiği “Ağlama Yar” adlı parça aslında “Seyran Mengî” dir. Bu parçanın aslının Süryanice olduğunu ve yıllar sonra Kürtlerin şarkıyı Kürtçeye çevirdiğini de söyleyenler vardır. ( Sorunuz, İbrahim Halil Baran )

Yine sahneye İzzet Altınmeşe çıkar. “Lê Nazê ” adlı parçayı “Naze ” olarak seslendirir , “Lê Xanimê” yı da “Le Hanım” olarak müziksevelere seslendirmiştir.
Anonim olarak bildiğimiz ve hemen hemen her halayda mutlaka müziğiyle oynanılan bir başka parça da “Lorke Lorke” dir. Ve sahneye yine tanıdık bir isim çıkar : İbrahim Tatlıses.

( İsmini zikrettiğim Tatlıses’in, Kürtçe’nin tam olarak (açılımdan sonra) tüm yurtta serbestleştiğini duyduğu günün akşamında kolları sıvayıp “Şemamê” adlı bir dosyayı müzik camiasına sunmaktan yüzü kızarmamıştır. )

Her ne kadar Tatlıses 1991’deki albümünde iki adet Kürtçe parça okusa da şarkıcının samimiyetini kanımca içime sindirememişimdir..Yine de teşekkürlerimizi sunuyoruz kendisine.

“Cotkar” isimli Kürtçe eser Tahsin Taha tarafından söylenip, biliniyordu. Mehmet Özbek , eseri alıp “Beyaz Gül, Kırmızı Gül” diye çevirmişti.(#5)

Yine Gülistan Perwer’den dinlediğim (tabiî ki daha önce söyleyen olmuştur) “Zara “adlı parçayı günümüzün büyük! Sinemacısı, el atmadık sanat alanı kalmayan Mahsun Kırmızıgül “Öleyim” olarak çevirmiş ve bizlere dinletmişti.
Nitekim 1997’deki gecede Ahmet Kaya’yı çatal-bıçak eşliğinde yuhalayıp alkış tutanlar arasında sevgili “Mahsum” kardeşimiz de görüntülerdeki yerini almıştı.

Hızlarını bir türlü alamayan alamayan mümtaz sanatçılarımızdan olan Ceylan ve soyaddaşım olan Azer Bülbül , Şivan Perwer’in “Xanê û Xwedêde” adlı parçasını kendilerine göre çevirmişlerdi. Ceylan bu parçayı : “Ben Anayım” olarak , Azer Bülbül ise bu parçayı : “Ben Babayım” olarak cinsiyet isteklerine göre şekillendirmişlerdir.

Yine anonimlerden olan

“Çavit Civana Leyla” parçayı : “Çavuş Kızı Leyla” olarak

“Lo Berde” adlı parçayı : “Makaram Sarı Bağlar” olarak

“Lorke Lorke ” adlı parçayı : “Diyarbakır Güzel Bağlar” olarak

“Sînemê” adlı parçayı : “Zap Suyu” olarak

“Esmera Min” adlı parçayı : “Kibar Yarim Esmerim” olarak

Kemal Sunal’ın ismi şimdi aklıma gelmeyen gereksiz filmlerinden birinde dinlediğim “Ay Akşamdan Işıktır” olarak çevrilen bir parçanın aslı da “Edlê Yemman” adlı parçadır.

Yine İlyas Salman’ın filmlerinden birinde Bu Tepe Kumlu Tepe adlı şarkının da aslında Nabikeve adlı parça olduğunu geçenlerde Şahiya Stranan’da dinleyince anımsadım.

İlginç bir anekdot düşmekten kendimi alamayıp yazıyorum. Üniversitedeyken katıldığım ve katılmaktan çok büyük zevk aldığım okulumuzun Türk Halk Müziği Topluluğunun korosunda söylediğimiz bir parçayı sizlere aktarmak istiyorum. “Toycular”.. bu parçayı her okuduğumda içimde coşkun bir sevinç oluşuyor, bu parçayı çok içten söylüyordum. Geçen gün nette görüp Nizamettin Ariç’ten dinlediğim Porzerîn adlı parçayı dinleyince içimden “ben bunu daha önce biliyordum” diyince aklıma konser günü öncesinde ezberlediğim Toycular parçasını dinleyince anımsadım.

İşte tüm bu türkülerin,halk ezgilerinin,şarkıların haricinde tabiî ki daha fazlaları da vardır. Yaptığım küçük ve amatör bir çalışmayla sadece bunları yazabildim.

KAYNAKÇA VE DİPNOTLAR

(#1) Yücel Müslüm , Türk Sinemasında Kürtler ,Agora Kitaplığı , İstanbul , 2008 , s:19

(#2) Taşır Şakir Ülkü ,Cumhuriyet’le Birlikte Türkiye’de Folklor Ve Etnoğrafya Çalışmaları , Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı ,Başbakanlık Basımevi ,Ankara , 1973, s:103

(#3) Doruk Yaşar ,Urfa’dan Derlenmiş Türküler ve Oyun Havaları , Kültür Bakanlığı Yayınları ,Başbakanlık Basımevi , Ankara ,1977, s:109

(#4) Sarısözen’in bu konuyla ilgili iki kitabı vardır.Yurttan Sesler (1952) ve Türk Halk Musikisi Usulleri (1962). Her iki kitapta da derlenen türkü ve halk ezgilerin kimden derlendiği , nasıl derlendiği ,türkünün ilk çıkış zamanıyla ilgili bilgi verilmemiştir.

(#5) Bayrak Mehmet ,Kürt Müziği Dansları ve Şarkıları , Özge Yayınları , Ankara , 2002, s:15-39

Paçacı Gönül , Cumhuriyet Döneminde Halk Müziği ,Cumhuriyet’in Sesleri, Tarih Vakfı Yayınları,İstanbul,1999 ,s:123

Trackback URL

  1. 17 Yorum

  2. Yazan:Özlem Tarih: Eyl 9, 2011 | Reply

    Yazı için çok teşekkürler. TC nin uyguladığı akıl dışı bir politika. Belki İbrahim Tatlıses gibilerin yaptığı mutlaka kendilerine bir getirisi olmakla birlikte bir parça bu baskıdan kaçış yolu diye de algılanabilir. Yani bu türkülerin unutulmaya terk edilmesindense asimile hale getirilişi. Ben yakın zamanda küçüklükten beri dinlediğim bir çok İstanbul şarkısının Rumca orjinal hallerini görünce de çok şaşırmıştım. Çok meşhur türküler bunlar yine “bugün bayram günüdür” isimli şarkının Ermenice orjinalini görünce iyice şok oldum. Yaü da Osman Ağa isimli sefarad şarkısını.En bildiğimizi zannettiğimiz şeyleri dahi bilmiyoruz. Bu açıdan Kardeş Türküler gibi grupları çok çok taktir etmek lazım. bize hem bu anadolu ezgilerini sevdirdiler hem de bir tür diriliş yaşattılar.

  3. Yazan:Özlem Tarih: Eyl 9, 2011 | Reply

    Bu arada Plevne marşının da Ermenice orjinal halini dinledim yakın zamanda. Çok güzeldi.:)

  4. Yazan:Mehmet Kaya Tarih: Eyl 9, 2011 | Reply

    Bu arada yazar isminde bir karışıklık oldu galiba.
    Serdar Kaya gibi okudum sabah. Neyse, bu kısmı çok da önemli değil. Kürt kültürü üzerindeki asimilasyon çabasına ışık tutmuş yazı. Böyle bir gerçeklik yok diyemeyiz.
    Ancak sözleri değiştirilen ezgilerin, yazıda da belirtildiği gibi(başta kürtçe olmak üzere)diğer dillerden Türkçeye çevrildiği konusunda önemli bir detayı atlamamak gerekir diye düşünüyorum. Evet pekçok Kürtçe ezginin sözleri Türkçeye çevrildi bu doğru. Ayrıca Özlem hanımın da değindiği gibi Ermenice, Arapça ezgiler hatta Rumca parçalar da bu uygulamadan nasibini aldı. Ancak bu değiştirme sırası zaman zaman tersi istikamette de seyreti.

    Misal bu yazıda geçmeyen ancak tesadüfen bulduğum bir müzik parçasından sözedeyim. Kamkars adlı bir müzik grubu var. Kendilerine has bir müzik tarzı var grubun, sözlü kısmı yorumlanmadan esrtrümantal kısmından Kardeş Türküler gibi tarzı anlaşılan türden. Soranice seslendiriyorlar genellikle, sözlerini anlamamakla birlikte zevkle dinlerim. Ve bir gün bizim “ada sahillerinde bekliyorum”u Soranicesini buldum. Hewramın diye geçiyor parça lakin parçanın ismi bu değil, parçanın Kürtçe ismini henüz bulamadım.

    Etnik müziğe ilgi duyduğunu bir yazısında öğrendiğim Özlem hanıma tavsiyem Türkiyede yaşıyorsa google’den XOYBUN’a ardından arama motorundan Muzika Kürdü’ye tıklaması. Grup ve solistlerin alfabetik sırasına göre iki binin üzerinde bir parça listesi çıkacak. Kamkars-Hewramın’a geldiğinde parça dinlenebilir. Harika bir dinleti, mutlaka tavsiye ederim.

    Konuya döneyim. Asimilasyon amaçlı uygulamalardan sözedebilmekle beraber, içiçe yaşamış kültürlerde bu amacın dışında da benzer takaslar olmuş ve hiç de fena görünmüyorlar. Yazıya haksızlık etmek istemem, bu uygulamalar gerçekten yaşanmış. Ancak Anadolu halklarının birarada yaşamışlığı, çokkültürlülük vb. nasıl bir kaynaşma yaratatıp halkları kardeş yapmışsa, zaman içinde halk türküleri ve ezgilerini de kardeş kılmış ve yer aynı türkünün farklı dillerde söylenmesi gibi bir kültür etkileşimi yaratmıştır. Biri sakıncalı veya yasaklı sayılmadığı sürece bence varsın türküler bir dilden diğerine geçebilsin, bu bir zenginlik çünkü. Tabi içi boşaltılıp özgünlüğü yok edilerek bir ticaret aracına dönüştürülmediği sürece.

    Yazara katkılarından dolayı teşekkürler.

  5. Yazan:Özlem Tarih: Eyl 9, 2011 | Reply

    Mehmet Bey haklısınız doğal seyrinde giden bir etkileşimle cebri bir olayı ayırmam gerekirdi. Yazıda bahsedilen devlet eliyle gerçekleştirilen bir değişimçabası. Ama muhtemeldir ki Osman Aga gibi, Yedikule gibitürküler doğal etkileşimler ve ben de hiç şikayetçi değilim. Severek dinliyorum. Sadece belki şundan şiktayetçi olabilirim artık bu türkülerin aslını bilmiyor, hatırlamıyoruz. Çünkü TC nin asimilasyon politikası bu topraklarda yaşayan farklı halkları silindir gibi ezdi geçti. Her şey doğal seyrinde gelişseydi bu türkülerin Türkçeleri kadar orjinallerini de bilecek severek dinleyecektik. Belki bir de spekülatif ama azınlık kültürü belki horlanmamak için hakim kültüre uyum sağlamak zorunda kalmıştır da olabilir kimi zaman. Yani bu ülkede Vatandayş Türkçe konuş cinnetleri yaşandığında kimsenin çıkıp Kadifeden Kesesi şarkısını Rumca söyleyecek mecali de olmamıştır. Belki o kadar doğal bir seyir de değildir bu etkileşim. Çünkü son dönemdeki istisnalar bir tarafa konulursa hep tek yöhlü olmuş gibi görünüyor.

  6. Yazan:cb Tarih: Eyl 9, 2011 | Reply

    etraflı bir araştırma olmuş, bu kaynak çalışma için yazarı tebrik ederim…

  7. Yazan:Abdulkerim Bülbül Tarih: Eyl 10, 2011 | Reply

    Yazar adındaki değişim benden kaynaklı bir durum değil, e-mail adresindeki geçici isimlendirmelerimden dolayı yaşanılan bir sorun oldu. Evet, dediğiniz gibi çok da önemli bir durum değil.
    yazımdaki temel amaç; Anadolu coğrafyasındaki ezgilerin (özellikle de belirttiğim gibi başta Kürtçe’de) dönemin siyasi düşüncesine göre çevrilmesidir. Ben bu yazıda, ulaşabildiğim ezgilerin,türkülerin ,parçaların başlarından geçtiklerini bulmamdı. Yazıda şöyle bir cümle kullanmadım : “tüm parçalar Kürtçe’ye çevrildi”.

    “Ancak bu değiştirme sırası zaman zaman tersi istikamette de seyreti.” Demişsiniz. Diyebilirsiniz, böyle bir çalışmanız varsa ve bilgi sahibi iseniz bu konuda yazacaklarınızı zevkle okurum .



    Konuya döneyim, “Asimilasyon amaçlı uygulamalardan sözedebilmekle beraber, içiçe yaşamış kültürlerde bu amacın dışında da benzer takaslar olmuş ve hiç de fena görünmüyorlar” demişsiniz

    asimilasyon demekle birlikte diyerek, asimilasyonun aslında iyi bir şey olduğunu mu söylüyorsunuz yoksa “yahu devletdir bu,yapmışsa da bazı asimilecikler yapsın” a mı getiriyorsunuz Mehmet Bey ?

    “Hiç de fena olmamış “derken , yapılan tüm o türkü-ezgi-şarkı değiştirmelerini makbul göstermeye mi çalışıyorsunuz,algılayamadım açıkçası.

    Dönemin siyasi düşüncesinin yaptıkları hiç de dediğiniz gibi “ bir kültür etkileşimi yarat(ma)mıştır. Şimdi, kalkıp parçayı kimden alındığı ve ilk olarak kimin söylediğini belirttikten sonra seslendirmenize bir şey diyen tok tabiî ki. Fakat, önümüzdeki durum o değil. Türkünün aslında başka bir dilde söylendiği ve hiçbir kaynak belirtilmediği halde başka bir dile aktarılması ve insanların bundan bêhaber olmasıdır.

    Bence var(ma)sın türküler başka bir dilden başka bir dile geçmesin. Geçiyorsa da hangi dilden geçtiğini,kaynak,derleyen,icra eden vs özellikleri belirtilerek gösterilsin.

    Zenginliğin ölçütü lütfen, yasaklanan bir dilin türkülerini iktidarın diline çevrilmesi ve bu türküleri de iktidarın dilinden yeniden okutulması olmasın,lütfen!

  8. Yazan:Abdulkerim Bülbül Tarih: Eyl 10, 2011 | Reply

    Özlem hanım,cb ben teşekkür ediyorum.Sağ olasınız.

  9. Yazan:Mehmet Kaya Tarih: Eyl 11, 2011 | Reply

    Abdulkerim Bülbül bey,

    Öncelikle değerlendirmenize muhalefet etmek amacıyla yazmedığıma inanmanızı isterim. Benimkisi sadece konuya iştirak etmekti. Sanırım niyet ettiğimden farklı bir anlama yordunuz. Bu da benden kaynaklandı, düzeltmek de galiba yine bana düşüyor.

    Cevabi yorumunuzda gözlemlediğim üç temel nokta bulunuyor.

    Bir, asimilasyon gerçekliğine dair inkar manasına gelebilecek fikri tasarrufta bulunduğum,
    İki, asimilasyonun doğru bir şey olduğunu savunduğum,
    Üç, emek verdiğiniz çalışmayı değersizleştiren bir tutum içinde olduğum.

    Birincisinden başlayacak olursak, çalışmanızda yer verdiğiniz asimilasyon uygulamaları evet sistemli olarak yapıldı ve yakın geçmişe kadar da devam etti. Benzer bir araştırmaya daha önce de İsmail Beşikçinin bir kitabında rastlamıştım. Yasaklananları da dahil elimde Beşikçi’nin yirmiden fazla kitabı bulunuyor. Şu an hangi kitabında konuya yer verdiğini hatırlamıyorum. Bulma imkanım olursa ayrıca paylaşacağım. Bu çalışmasında devletin Kürt kültürü üzerindeki benzer inkar ve imha politikalarına dair uzun bir liste var. Kaynağı, özgün isimleri ve sonradan değiştirilen parça isimleri detaylı şekilde verilmiş. Çalışmanızda da aynı titizlik var ve bunu DD’de okumaktan da memnuniyet duyuyorum. Dolayısıyla tekrar teyit etmem gerekiyorsa, bu ülkede Kürt kimliğinin ret ve inkarı kadar, acımasız bir kültür katliamı da uygulandı devlet tarafından. Özcesi, sözlerim böyle anlaşılmış olsa da asimilasyon olmamıştır demiyorum.

    İkincisiyle devam edersek, “fena da görünmüyor” belirlemesi asimilasyonun doğru bir şey olduğunu ifade etmek için değildi. İnsanların kendi öz kültüründen filizlenerek serpilen ezgilerin bir başka dile çevrilerek dünya kültüründen silinmeye çalışılması (ve ayrıca yasaklanması) onaylanamaz. Benim onaylamam da mümkün değil. Kendi ezgilerine hasret kalmış bir insan ise asla buna alkış tutmaz. Ben de alkışlamadım, bundan emin olun. Lakin dediğim gibi meramımı doğru kelimelerle anlatamadığımdan, asimilasyon gibi acı bir gerçeğe ” mış” gibi, gerçekliği inandırıcı bulmayarak dudak büken biri gibi algılandım tarafınızdan. Ziyanı yok, konuşa konuşa yanlış anlaşılmaları düzeltmenin her zaman imkanı var.

    Bu bağlamda “fena da görünmüyorlar” belirlemesi, asimilasyon amacı dışında oluşan şarkı veya ezgilerin birden fazla dilde seslendirilmesine ilişkindi. Zaman zaman yer değitirdiğini kasdetettiğim, asimilasyon ve yasaklama kapsamında olan ve Türkçeye çevrilen parçalar değil, Kadifeden Kesesi’nin Rumcası, Leylim Ley’in Arapçası, Hay Nıkna(Ermenice ezgidir, yazılışında hata olabilir)Kürtçesi vb. örneklere dairdi. Bu anlamda saydığım örnekler inanın her dilde zevkle dinlenebilir. Bilinmeyen bir dilde müziğin o tarifsiz tadına varılırken, bilinen dille yorumlandığında/seslendirildiğinde anlamı artarak zevkle dinlebilir. Buydu demek istediğim.

    Ve son olarak, bir arkeleog titizliğiyle emek verdiğiniz bu çalışmanızı da asla küçümsemedim, değersizleştirmek gibi bir amaç gütmedim. Ayrıca idda ettiğiniz gibi “bütün parçalar Türkçeye çevrilmiştir” gibi savda bulundunuz da demedim.

    Unutmadan, tersinden de değiştirmeler olduğu konusunda bilgi sahibiyseniz sizi zevkle dinlerim demişsiniz. Bence bir iddalaşma düzlemine çekmekten kaçınalım.Meramımı doğru anlatma adına aynı şarkıların farklı dillerde okunduğuna dair bir kaç örnek verdim. Listeyi çoğaltmak da mümkün. Misal geçen gün hangi Kürtçe yayın yapan TV’deydi hatırlamıyorum, -ağırlıkla -Selda Bağca’nın okuduğu (“yuh yuh” diye bilinen parça) Kürtçe okunuyordu.

    Livanelli’nin Nazım Hikmet’in şu dizeleri seslendirdiği parça:

    Dünyanın ucunda bir gül açılmış/ Efil efil esen yele merhaba
    Karanlığın sonu bir ulu
    Acıda kahırda çekmiş geliyor/ Güneşten boşanmış kopmuş geliyor. Bir ışık selidir, sökmüş geliyor…

    keza Leman Sam’ın seslendirdiği”Rüzgar”(penceremin perdesini havalandıran rüzgar diye başlayan)parçasının bir Yunan kadın sanatçı tarafından Yunanca okunduğunu biliyorum. Kamkars müzik grubunun “ada sahillerinde bekliyorum” şarkısının Kürçesinden önceki yorumumda değinmiştim.

    İmdi, inanın meseleye sizin kadar araştırıcı bir perspektiften bakacak kadar konuya hakim değilim. Bilgim yok daha doğrusu. Sadece bu nefis şarkıların bütün dillerde insanı mestettiğini düşünüyor ve fırsat buldukça da büyük bir keyifle dinliyorum. Bu noktada kim kimden aldı, asıl kaynağı nedir elbette belirtilmeli. Ama dediğim gibi konu beni aşar.

    İlk yorumumda neden olduğum yanlış anlaşılmaları kısmen düzelttiğimi umud ediyor, gerek bu çalışmayla sunduğunuz katkılar gerekse yorumuma verdiğiniz yanıt ve ilginiz için teşekkür ediyor, çalışmalarınızın ve başarılarnızın devamını diliyoırum.

  10. Yazan:Münevver Tarih: Eyl 12, 2011 | Reply

    Açıkcası yazıyı severek okudum Tüm bunların asimilasyon amaçlı yapıldığını da zannetmiyorum eğer böyle bir şey varsa da en büyük asimile çalışmasını yapan Tatlıses ve Perver mi bu kişilerin kimlikleri itibariyle bu saçma olur

    Karşılıklı bir etkilenmedir bu günümüzde hala yapılan bir şeydir eğer bir dilde şarkı insanlar arasında tutuyorsa birileri tarafından diğer dilde de tutar mı diye bir çalışma yapılır.(Buna bazılarımız çalma bazılarımız etkilenme bazılarımız ilham diyebilir)Ancak şu unutmamalıdır ki tarih boyunca (sadece Kürtler için değil Zazalar,Ermeniler,Rumlar vs.için de söylüyorum)yan yana yaşamış (özellikle kürtler ve türklerin 4milyonu akraba olan iki millet için) bu çok rahatlıkla söylenebilir.

    Yorumları okurken Yunanistan ile Türkiye arasındaki kokoreç ya da İtalya -Türkiye arsındaki makarna-aslında eriştedir ve bizden çalmışlardır- ya da mantı için yapılan çekişmeler aklıma geldi ve açıkcası güldüm.

    Şimdi iyi niyetli olma zamanı olduğunu düşünüyorum 90ların zihniyetini aşarak hareket etmeliyiz özellikle çocuklarımıza hoşgörüyü aşılayarak geçmişin kinini gütmeyi bir kenara bırakıp geçmişin çarklarından yakamızı sıyırıp geleceğe daha iyi oluşumlara bakmalıyız diye düşünüyorum.

    Ayrıca yazıdaki Kemal Sunal hakkındaki bu hoşnutsuz ifadelerin yersiz olduğu kanatindeyim.

    Teşekkür ederim…

  11. Yazan:Abdulkerim Bülbül Tarih: Eyl 13, 2011 | Reply

    Saygıdeğer Mehmet Kaya hocam,

    İyi niyetinizi anladım. Beşikçi Hoca’nın nereli olduğunu, neyi düşündüğünü ve ve düşündüğü için başından ne geçtiğini elinizdeki yirmi kitabın bulunmasından dolayı bildiğinizi umud ediyorum..

    “konuşa konuşa yanlış anlaşılmaları düzeltmenin her zaman imkanı var. “ bu düşüncede olduğunuz müddetçe sizin gibi eleştiri kaldırabilen ve özeleştiri yapabilen insanı sayısı ne kadar fazla olursa bugün bu coğrafyada akan kanlar o kadar kısa sürede biter diye düşünüyorum hocam..

    “Unutmadan, tersinden de değiştirmeler olduğu konusunda bilgi sahibiyseniz sizi zevkle dinlerim demişsiniz. Bence bir iddalaşma düzlemine çekmekten kaçınalım.” Yo hayır ben de olayı sidik yarışına getirmek istemem hakikaten, sadece o alanla ilgili bir veri kaynağınız varsa paylaştığınızda sizi zevkle okurum demek istedim.

    Açıkçası , şarkı ve türkülerin Ermenicesini,yunancısını vesaircesini bilmiyorum. Yani bu konuda gereken malumata sahip değilim. Alanım gereği sadece ulaşabildiğim parçalara örnek verdim çalışmamda. Tabi ki daha fazla vardır. Daha dün İ.Tatlıses’in bize yıllarca söylediği 1ayağımda kundura” parçasını Tahsin taha tarafından aslı olarak Kürtçe oknduğunu gördüm. Yani daha çok parça var, ama ben çalışmamda yer veremediğim.

    Sadece bu nefis şarkıların bütün dillerde insanı mestettiğini düşünüyor ve fırsat buldukça da büyük bir keyifle dinliyorum , hocam aynısını düşünüyorum. Müziğin dili yoktur. Bazen dilini bilmediğimiz parça alıp bizi götürebiliyor uzaklara.

    Nezaketli yorumlarınız ve birinsin sizi yanlış anlaşılmasını istemesindeki inceliğinizi tebrik eder ben de aynı duygularla iyi çalışmalar diliyorum size hocam..

    Münevver Hanım,

    Aynı konuları söylemişsiniz aynı cevapları vermemin bir anlamı yok sanırım. Tekrardan aklınıza takılan bir şey olursa yazabilirsiniz..

    Şimdi iyi niyetli olma zamanı olduğunu düşünüyorum 90ların zihniyetini aşarak hareket etmeliyiz özellikle çocuklarımıza hoşgörüyü aşılayarak geçmişin kinini gütmeyi bir kenara bırakıp geçmişin çarklarından yakamızı sıyırıp geleceğe daha iyi oluşumlara bakmalıyız diye düşünüyorum

    Öyle bir paragraf yazmışsınız ki , sanki yazdığım yazıda ben çocukları sokakları dışarıya döktüğümü,lütfen doksanların o acı günlerine gidelim dediğimi zannedecek bu yzıyı okuyan cemaat. Ben öyle bir düşüncede olsam daha sert, daha kırıcı ifadeler kullnırdım. İyi ki değilim.Çok şükür. Her iki milletin yaralarını sarmasını istiyorum. Kendim açıma bu minvalde hareket ettiğimi can-u gönülden yaptığımı söyleyebilirim.

    Nazik yorumlarınız için, teşekkürler. Hayırlı geceler

  12. Yazan:Fuat Can Tarih: May 28, 2013 | Reply

    Aslında bu durum asimilasyonun ne boyuta geldiğini gösteriyor. O kadar ilginçtir ki bizleri bizim şarkılarımızla Türkleştiriyorlar. Dikkat edin Kürtçe’den Türkçe’ye çevirilmiş parçaları birçok Kürt bilir, arka fon müziği duyulduğunda hemen akıla Türkçesi gelir, oysa orjinali Kürtçe’dir.

  13. Yazan:Özer Urun Tarih: Mar 2, 2014 | Reply

    Aslında katıldığım/katılmadığım bazı konular olsa dahi tekrardan kaçınmak açısından bunları belirtmeyecem;ama münevver hanımın bunların asimilasyon amaçlı yapılmamıştır belirlemesine cevap vermeden geçemeyecem.
    Sayın münevver hanım eğer bu süreç halkların kendi doğal ortamlarında gelişen bir süreç olmuş olsa size katılacam;ama eğer ki bu süreç devletin bir politikası olarak , özellikle de cumhuriyet kurulduğunda atatürkün emri ile zorlama olarak bir kültürün bina edilmesi için yapılmış ise mazur görün ama el insaf demekten başka bir yöntem kalmıyor.Bu nasıl asimilasyon değil?

  14. Yazan:Cermikli Tarih: Mar 25, 2014 | Reply

    Oooff ooof senaryolar senaryolar… Yani Bunlar neye dayandırılıyor verdiğiniz referanslarda bile dayanak yok. İlk kayıt Celal güzelsesin okudukları taş plak, sen MC olarak basılmış ürünün daha eski mi olduğunu öne sürüyorsun? Müzik sektörüdende haberdar değilsin. Eh sonradan çıktık ortaya demeni de beklemiyorum zaten

  15. Yazan:Nabukadnezar Tarih: Ara 30, 2014 | Reply

    YAZIDA MUZAFFER SARISÖZEN İÇİN DİYARBAKİRLİ YAZİYOR ANCAK WİKİPEDİA DE SİVASLİ OLDUGUNU OKUDUM

    Muzaffer Sarısözen (d. 1899, Sivas – ö. 4 Ocak 1963, Ankara), Türk folklorcusu.

    Sivas’ta doğdu. İlkokulu Sivas’ta bitirdikten sonra, lise öğrenimine Sivas’ta başladı. Ancak öğrenimini tamamlamadan Sivas Valiliği tarafından müzik öğrenimi görmesi için İstanbul Belediye Konservatuarına gönderildi. Burada 4 yıl öğrenim gören Sarısözen, bir süre, konservatuar müdürü Yusuf Ziya Demircioğlu’yla birlikte folklorla ilgili çalışmalar yaptı. Daha sonra Sivas’a gelerek, önce öğretmen okulunda, sonra da lisede müzik öğretmenliği yaptı. Öğretmenliği sırasında, bir yandan da halk müziği ve oyunlarıyla ilgili derleme çalışmalarını sürdürdü

  16. Yazan:HasanPetekkaya Tarih: Oca 23, 2015 | Reply

    Ben diyarbakırlıyım ve bu yazı tamamn uydurma yalan içeriklidir. Türkçe’nin Güneydoğuda herzaman mevcudiyeti vardı ve bu bölücü algının siyasi hamlesidir. Yani bu topraklarda türk yoktu sadece biz vardık algısı yaratma amaçlıdır. Haklı iken haksız duruma düşüyorsunuz. Bu terbiyesizlik Celal Güzelses’e yapılmaktadır. Güneydoğuda türkmenler de vardır ve bunlar suskun yığınları oluşturmaktadır. Türkçe Güneydoğuda o kadar yaygındırki sürgüne giden ermenilerin torunları hala Türkçe konuşabilmektedir ancak ne ilginçtir hiçbiri kürtçe bilmez

  17. Yazan:mehmet Tarih: Eki 22, 2015 | Reply

    BIldigim ama kaynaklarini merak ettigim bir konuydu. Sagolun…

  18. Yazan:Meral Tarih: Oca 25, 2016 | Reply

    Abdülkerim arkadaş iyi yapmış araştırmış ve bana göre Türk halkını bir büyük suçtan kurtarmış! Bütün dünya ya gidin sorun KAYNAĞI BELİRTİLMEDEN alınıp çevrilip icra edilen eserler HIRSIZLIK olarak kabul görür ve çok büyük utançtırda ÇALANLAR için…Bilinçli yapanlar son yüzyılda imparatorlukların yarılmasından ortaya çıkan “uluslaşma” sürecinde olanlardır..Bu konuda Bulgar ırkcısı ile Yunan ırkcısını Türk ırkcısı ile Alman ırkcısını çok fazla öz olarak ayırt edemeyiz..Ama bunların içinde Alman ile TÜrkcü ırkcıları dünyaya meydan okurlar.Ben kendim “Türküm” bilmezmiyim hiç kendimi? Müzik evrenseldir halklara insanlığa aittir…Emeğin sahiplerini anmadan geçmek emek hırsızlığıdır..Yoksa diller alıp vermiş kültürler alıp vermişler çok güzel bir şey…Osmanlıda Türkçe konuşmamış ama “Ecdadımız Osmanlı” diyenler var hala ben Türkmenim şimdi niye adım hırsıza çıksın ayıptır Kürt halkının kültürünü alıp “Türk” külütür dersem ..hem yalancı hem hırsız olmazmıyım..Ama Osmanlıda oyun çoktur yüzüne güler arkadan vurur hep..Hrant Dinki değil Tahir Elçiyi değil Bunlar Köoğlunu padişah silahıyla kalleşce vurdurttular…Halklar kalleş değil egemenler kalleştir egemenler halklarıda direnmezsek kalleş yaparlar-alet yaparlar birbirlerine boğazlatırlar..

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin