RSS Feed for This Post

Bu Pazartesi Son Pazartesi

Uzun zaman önce başlamıştık “Pazartesi” yazılarına. Tesettür yasağına karşı, yobaz laikliğe karşı belki cılız ama sürekli bir ses çıkarmak istedik. “Eziyet bitmedi” demek istedik, “biz de şahidiz” demek istedik. Çünkü başörtüsü yasaklarıyla çok eziyet edildi insanlara. Binlerce, belki onbinlerce genç kızın eğitim hakkı ellerinden alındı. Eğitimle birlikte kariyerleri, gelecekleri karartıldı. Devlet eliyle insanlara “ya inancın ya da tahsilin!” diyerek şantaj yapıldı.

Mesele elbette çözülmüş değil henüz. Yeni anayasa ile “yasal” bir zemin oluşacaktır  ama daha önemlisi fikrî ve vicdanî zeminin oluşmasıdır. Halkın içindeki önyargıların silinmesi yeni bir anayasadan daha fazla zaman alacaktır büyük ihtimal. Basın ve sivil toplumun oynayacağı rol elbette büyük önem taşıyor.

Neden “son” bugün? Yobaz laikliğin yılmaz bekçisi olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin normalleşmesinde önemli bir adım atıldı. Normalleşmesi yani “halkı adam etmeye” çalışan üniformalı eşkıyaların gidip yerlerine “halka hizmet edecek” silahlı devlet memurlarının gelmesi. “Pazartesi” yazıları dikkat çekilmesi gereken noktalara dikkat çekti. Bu anlamda görevini yerine getirmiş oldu.

Türk Silahlı Kuvvetlerinde Yobaz laiklik elbette tesettürle sınırlı değildi. “Muhammed” ya da “Enes” gibi sakıncalı(!) isimleri olan gençlerin askerî okullara sokulmaması, namaz kılanların ordudan atılması, ilâhî okuyan kızları bahane ederek e-muhtıra verilmesi… Ama yobaz laiklik TSK ile de sınırlı değil. CHP, bazı üniversiteler, Atatürkçü Düşünce Derneği, … Peki ya tesettürlü diye işe alınmayanlar? Eşi tesettürlü diye kariyeri engellenen memurlar ve özel sektör çalışanları?

Tamiri imkânsız olan bir geçmişten daha fazla konuşmaya güç bulamıyor insan. Başörtüsü yüzünden tahsili engellenen kızlar anne oldular ve onların kızlarına da aynı “bedel” ödetildi. Kendisini “peygamber ocağı”, ölüme gönderdiği askerleri de “şehit” ilân eden bir ordunun inançlara, ibadetlere bu denli düşmanlık yapmasına şaşkınlıkla insan. Ama daha büyük bir şaşkınlık kaynağı Türkiye’deki insanların davul zurna çalarak askere gitmesi, sünnet olan çocuklara komando üniforması giydirmesi… Üniformaya, silaha ve onların simgelediği güce adeta bir tapınma şeklini alan bu tutku ortadan kalkmadıkça yobaz laiklik de sürecektir korkarım. Vatan için ölmeye hazır(?) milyonların içinden neden bir 30 bin genç çıkıp “yobaz laik bir orduda askerlik yapmayız!” diyememiştir? %99.9999’u Müslüman(?) olan bir ülkenin kendine sorması gereken bir sorudur bu.

Türkiye’deki haksızlıklara direnmek gerek öncelikle. Hak yemeden ama biraz olsun “ıslanarak”, ön sıralarda görünerek, bazı maddî riskleri göze alarak. Yoksa Esad’ı, Mübarek ya da Kaddafi’yi protesto ederken samimi olduğunuza kimse inanmaz. Bosna’ya, Yukarı Karabağ’a, Doğu Türkistan’a ağlamadan ÖNCE, Norveç’in, Almanya’nın, Fransa’nın islamofobisinden bahsetmeden ÖNCE kendimize bir çeki düzen vermemiz gerekmez mi?

Trackback URL

  1. 5 Yorum

  2. Yazan:özlem Tarih: Ağu 2, 2011 | Reply

    Allah razı olsun Mehmet Kardeşim. Çok uzun soluklu ve hayırlı bir şeydi pazartesi yazıları. Belki onlardan derlediklerini de bir e-kitap yaparsın ne dersin.
    Sanırım iki seneden fazla oldu bu yazılara başlayalı. Hiçbir pazartesi aksatmadın. Dile kolay 120 hafta falan olmalı. Bu çok önemli ve ancak senin vicdanına,inadına ve dirayetine yakışabilecek,altından kalkabileceğin bir şeydi. Helal olsun diyorum.

  3. Yazan:MY Tarih: Ağu 2, 2011 | Reply

    Amin. Hepimizden. Ne demisler? unutma, unutturma 🙂

  4. Yazan:katre Tarih: Ağu 2, 2011 | Reply

    Emeğinize sağlık Mehmet Bey, Allah sizden razı olsun. Pazartesi mahkumlarından biri olmama rağmen tüm pazartesileri takip edemedim açıkçası. Ama sizin istikrarlı bir şekilde yol almanızı takdir etmemek elde değil. Hep yeni bir başlangıç umuduyla yola çıkıldı istenilen sonuç elde edilemesede yine yeni bir başlangıç umuduyla sonlandırıldı. Sizi bu konuda örnek almamız gerektiğini düşünüyorum. Başlanılan bir davadan uzun süre vazgeçmemenin verdiği huzur bir başka olsa gerek… Teşekkürler!

  5. Yazan:beytullah emrah Tarih: Ağu 2, 2011 | Reply

    sabırlı ve gayretli çalışmalarınızdan ötürü gerçekten teşekkürler. pazartesi günleri yapılan paylaşımlar anlamlı ve önemliydi.

    dikkat çekilecek bir çok konuya dikkat çekme sorumluluğu yerine bugüne kadar ısrarla yerine getirildiyse de, sanki süreç daha tamamlanmamış gibi geliyor bana. özellikle başörtüsü sorununun daha komplike hallerde karşımıza çıkmaya devam ettiği bir süreçte.

    Misal:

    Adana’da başörtülü öğrenciyi okula almayan okul idaresi, derse almadıkları öğrencinin ailesine de 1245 TL para cezası kesti. (2 Ağustos 2011)

    İşlerini daha iyi takip etmek için İstanbul’a taşınmaya karar veren işadamı Musa Üstün, tanıdık bir emlakçı vasıtasıyla Kiptaş Maltepe Konutları’nda ev kiralamak istedi.
    Üstün ailesi, Seyrantepe Sitesi’nde bulunan kiralık evi görüp beğendi. N.C. isimli ev sahibi Üstün ve ailesini görünce evi kiralamaktan vazgeçti. Musa Üstün’ün eşi başörtülü olduğu için evi kiralamak istemeyen C., “Sizin gibi başı bağlıların bu sitede çoğalmasını istemiyorum” dedi. (26 Temmuz 2011)

    Çukurova Üniversitesi’nde görevli bir bayan, ailesi ile birlikte gittiği sosyal tesislerden başörtülü olduğu gerekçesiyle dışarı atıldı. (9 Temmuz 2011)

    * * *

    Sorun bitmedi yani, kampanya devam edebilirdi… Ama karar sizin tabi ki. Rabbim bu konudaki emeklerinizi zayi etmeyecektir. İki yıllık katkılarınıza şahidim. Allah’a emanet.

  6. Yazan:MY Tarih: Ağu 2, 2011 | Reply

    amin. Tabi ki sorun bitmedi. Kanunlari hatta anayasalari degistirmek nispeten kolaydir. Kafalarin içindeki duvarlari yikmak zordur.

    Meselâ birisi is yerinde Kürtçe konustugu için patronu tarafindan cezalandirilabilir. Kürtlere ev vermeyen vs insanlar olacaktir. Mühim olan TEK TEK insanlarin mücedeleye devam etmesidir. Yani bir haksizlik karsisinda susMAmak, “neme lazim?” dememek. Haksizlik yapilan bir Kürt, bir Hristiyan, bir Kadin, bir Alevî olabilir. Nasil ki “ben erkegim, bana ne?” demiyorsak ayni sekilde davranmaliyiz.

    tabi ideali zulüm yapani da kazanmaya çalismak. Yaptigi seyin yanlisligini ona anlatmak. Kisaca artik cephe degisti. devletin halka dayattigi Yobaz Kemalizm kaybolmaya yüz tuttu. Ama kafalarin içindeki yobaz kemalizm varligini sürdürcek bir müddet daha. Sanirim 20-30 yil daha sürer ama azalarak devam edecektir.

    Tabi tesettür yüzünden haksizliga ugrayan kizlar da susmasin. Dava açsin, basina, bizim gibi sitelere yazsin. Gürültüden korkar yobaz laikler. Yaptigi isin yanlis oldugunu için için bilir, vicdani rahat birakmaz onu, eziyetleri gizli kalsin ister. Yarasanin gündüzden korkmasi gibi 🙂

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin