RSS Feed for This Post

İslamatorlar aptallığa abdest aldırdı!

İran’ın nükleer silah yapmasına karşı mısınız? Washington’u, New York’u vurabilecek menzile sahip füzeler yapmasına itirazınız var mı? ABD’nin nükleer kapasitesi ve Hiroşima’dan Vietnam’a, Latin Amerika’dan Irak’a uzanan saldırganlığı göz önüne alınırsa İranlıların değil haklı, mecbur oldukları bile söylenebilir.

Peki Türkiye’nin islamator köşe yazarları İran’ın nükleer silah geliştirmesine karşı çıksa, “dinimiz barış dinidir, füzelere abdest aldırdı bu İranlı namussuzlar, Tahran’ın silahlanması İslâm’a aykırıdır” dese tepkiniz ne olurdu?

Bu deli saçmalarına gülerdiniz değil mi? “AKP kapitalizme abdest aldırdı, mücahitler mütahit oldu” tarzı çığlıkları duyduğum zaman ben de gülüyorum.

Çünkü Yunanistan, Portekiz ve İzlanda gözlerimizin önünde resmen “ütülüyor”. Silahı PARA olan bu modern istilanın komutanları utanmadan, küstahça “Yunanlılar adalarını satsın” diye savaş naraları atıyor. Suçluyu Washington’da aramayın. Onlar da zor durumda. 2008 krizinin hemen ardından sadece bir haftada Amerikan halkının 700 milyar doları da ütüldü, 2 bin adet Boğaz köprüsü yapacak kadar bir para! Devlet okulları ve hastahanelerinde hizmetler aksadı, aksıyor. Krizin “hafif” atlatıldığı Fransa’da bile sağlık hizmetleri geriliyor, sosyal güvenlik zayıflıyor. Her gün görüyorum, yaşıyorum.

Silahı PARA olan bu savaşta halkların sağlığı, emeği, alın teri, gelecekleri herkesin gözü önünde araklanıyor. Bizim islamator yazarlarımız ise hindi gibi düşündüler, düşündüler, bir slogan yumurtladılar:  “AKP kapitalizme abdest aldırdı”. Yapma yahu. İyi ki varsın. ALLAH seni başımızdan eksik etmesin(!)

Aslında bu tarz sloganları Türkçeye tercüme etmek gerek:

“Ben ekonomiden hiç bir şey anlamıyorum. Modern dünya gittikçe karmaşık bir hal alıyor. İslâm’ı geleneklerden, gelenekleri de kendi tercihlerimden ayırd edemiyorum. Korkuyorum.”

Korkmak zordur ama yalnız iseniz daha da zordur. Onun için bu islamatorlar korkuTacak adam arıyorlar. “Gel Müslüman kardeşim, beraber korkalım, sarıl bana!” . Budur yani.

Türkiye’nin ve Müslümanların zenginleşmesi bu kadar kötü bir şey midir? Tek bir örnek alarak soralım kendi kendimize: Türkiye’nin komşusu Irak işgal altında. Yüzbinlerce Amerikan askeri ve onbinlerce özel güvenlik görevlisi ( =savaş köpeği = özelleştirilmiş ve yasallaştırılmış kiralık katil) her gün Müslüman öldürerek “mesai” yapıyor. Bu firmaların patronları PKK ve Kürt meselesine ağızlarından salyalar akıtarak bakıyorlar. Belki de sadece bakmakla kalmıyorlar.

Burada olan biteni Türkiye’nin takip etmesi gerekmez mi? Askerî uydu, insansız uçak vb ile sınırlarını güven altına alması gerekmez mi? Irak’ı kana bulayan Black Waters gibi firmaları Türkiye’den uzak tutmak için ekonomik casusluk, lobicilik, finansal baskı vb kullanması gerekmez mi? Türkiye’nin mevcut silahlarını yenileyerek muhtemel tehditlere hazırlanması gerekmez mi?

Peki bütün bu işler için PARA gerektiğini bu islamatorlar, bu köşe imamları neden akıl edemiyorlar? Küresel finans sisteminden kopuk, içine kapanık bir “ex-Arnavutluk” ya da Kuzey Kore mi olmasını istiyorlar Türkiye’nin?

Evet, İslamatorlar aptallığa ve gaflete abdest aldırdı! Türkiye’nin en büyük dertlerinden biri bu artık. Bu kadar gaflet her halde ilk defa görülüyor İslâm aleminde. Düşünün bir kez, hem PKK gibi örgütlerden muzdarip olacaksınız hem de uluslararası PARA hareketlerini takip etmeyeceksiniz.

Masonlardan, siyonistlerden dert yanacaksınız ama Clearing House nedir bilmeyeceksiniz. Euroclear, JPMorgan, Clearstream gibi kuruluşların pis işlerini takip etmeyeceksiniz. Sizin polisinizin, millî istihbaratınızın, askerinizin para hareketleri kabak gibi Clear Stream’in kayıtlarına geçecek, bu kuruluşun patronu Eduard Israel olacak. Yönetim kurulundan insanlar çatır çatır cinayetlere kurban gidecek. Siz hâlâ “aman çocuklar para kötüdür, bir lokma, bir hırka” diye vaaz vereceksiniz.

CNN ve Fox’un islamofobi pompalamasına, Filistin’e kayıtsız kalmasına küseceksiniz ama bunların karşısına uluslararası güçte bir Türk medyası koymak, Avrupalı, Amerikalı TV kanallarını, gazeteleri satın almak aklınıza gelmeyecek.

Evet beyler, hamakate, gaflete, cehalete abdest aldırdınız. Sorun bakalım şimdi kendinize acaba Peygamber Efendimiz S.A.V. savaşa giderken neden zırh giyermiş?

Güç ile Adalet kavramını birbirinden ayırd etmek için bir kaç satır okumakla başlayın isterseniz:

“…İslam’ın, zenginliğe/kapitale bakışı nasıl o halde?

Ekonomi; üretim, tüketim ve dağıtım üçlüsü üzerine oturan bir sacayağıdır. İslam, üzerinde zenginliğin kotarıldığı bu sacayağının her ayağına müdahale eder. Üretime daha niyet bazında, mesela, üretimin daha külli hedefler için araç kılınması, amaçlaştırılmaması, süreç esnasında “ihtiyaç esaslı” olması, çalışan için hakka ve adalete azami riayet gösterilmesi bağlamında esaslar koyar, haksız rekabeti şiddetle kınar. Adil ve insaflı kazancı öğütler. Emek, emeğe saygı, sermayenin önündedir. Tüketime geldiğimizde kurallar bir o kadar açık ve nettir. Burada ikaz; israf, gösteriş ve lüks tüketime yapılır. Sonuçta servet, en temel gayesine adaletli bölüşüme ulaştırılır. Zekat, isar, sadaka, kurumlaşır. Şöyle söyleyebiliriz, İslamın karşı çıktığı, bizatihi zenginlik değil, üretim, tüketim, dağıtım süreçlerindeki sapmalar, adaletsizliklerdir. Sonuç olarak zenginliğin bireysel bazda insanın manevi bütünlüğünü, toplumsal bazda sosyal adalet ve toplumsal vahdeti bozmaması hedeflenir. İtiraz, bu dengenin bozulmasınadır…” (Kaynak)

Tavsiye makaleler

Neden kâfir, müslime; kuvvet hakka galibdir?

Müslümanlar Para’dan an-Namaz mı?

 

… Bu konu ilginizi çektiyse…

 

Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan…

Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.

Buradan indirebilirsiniz.

 

 İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında

Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü  sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

  Müslüman’ın Zaman’la imtihanı

Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî  tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.

Trackback URL

  1. 7 Yorum

  2. Yazan:sezgin Tarih: May 19, 2011 | Reply

    Peki Allah bize islam kurallarıyla yönetilmemizi emretmemiş mi yoksa 21.yüzyıla uymuyor diye bundan da mı vazcaydık?sosyalizmi aforoz etmeyi anladık ama tek dışlanan o değil ki!

  3. Yazan:enternasyonal Tarih: May 20, 2011 | Reply

    Sanırım yazının sadece üçte birini ancak okudum. Ulusalcı bir yazı, bildiğin ulusalcı. Ülkemizin çıkarları için nükleer silahlar yapmayalım mı, devlet ve milletin çıkarı için kapitalist olmayalım mı, işçi ezilsin, işçi sömürülsün ama önemli değil, mühim olan küresel rekabette ülkemizin, devletmizin ali çıkarlarıdır.

    Kapitalizme karşı olmak demek, bir lokma bir hırka demek değildir. Birileri bir lokma ekmek için günde 10 saat haftada 6 gün çalışacak, başka birileri de bu insanın 10 günde çalıştığını bir akşam yemeğinde yiyecek; kapilalizm budur ve kapitalizme karşı olmak da budur.

    Kapitlizm demek herkesin zengin olması demek değildir. Birilerinin aşırı zengin, ötekilerin aşırı fakir olması demektir. Şimdi aklı evveller çıkacak ama sosyalizm de herkesin fakir olmasıdır diyecek. Olsun benim açımdan, yoksul ve işçi açısından ne farkı var? Hangi mantıkla koskoca kitleleri bu şekilde kandırabileceğinizi zannediyorsunuz? Herkesin fakir olması, birilerinin fakir birilerinin de onların üzerinden zengin olmasından daha iyidir.

  4. Yazan:MY Tarih: May 20, 2011 | Reply

    Herkes fakir olursa tek zengin devlet olur. Kapitalist sömürünün yerini bürokrasi alir. Adam kayirma ve rüsvetten baska bir sey kalmaz günlük hayatta.

    Fiatlarin TBMM tarafindan belirlendigi Ecevit’li yillarda buna benzer bir model tet edildi. Herkes fakirdi ama herkes devletin altinda eziliyordu. Devlet de IMF’nin altinda eziliyordu. Yani PARA’dan kaçarak PARA’li insanlarin bize yapacagi eziyetten kurtulamayiz.

  5. Yazan:MY Tarih: May 20, 2011 | Reply

    “Allah bize islam kurallarıyla yönetilmemizi emretmemiş mi yoksa 21.yüzyıla uymuyor diye bundan da mı vazcaydık?”

    (Sezgin)

    “islam kuralları” denilen kurallarin AKIL ile hayata geçirilmesi icab eder. Meselâ hirsizlik yapan herkesin kolunu kesmek gerekir mi? Internetten korsan film/sarki indiren herkesin kolunu keselim mi? Türkiye’de iki kollu insanlar azinlik haline gelir. Ne yapmali?

    “islâm kurallari” diye TARTISILMASI TEKLiF DAHi EDiLEMEZ bir kurallar manzumesi mi var? “Gözlerimi (=aklimi) kaparim, islâm’in geregini yaparim” denilebilir mi?

    Yoksa Adalet’in tesis edilmesi, zulmün engellenmesi için konusup tartismak mi gerek? HER ASRIN TEKNiK ve içTiMAi HUSUSiYETiNi GÖZ ÖNÜNE ALAN yeni yeni çözümler üretmek, yeni yönetim biçimleri mi icad etmek gerek?

    Belki de “islâm’in kurallari” en basta islamizm de dhil her türlü ideolojiyi, -izm’i reddetmeyi gerektiriyor?

  6. Yazan:erkan Tarih: May 20, 2011 | Reply

    müslüman uyanık olmalıdır,müslüman dünyayı iyi okumalıdır.yazının ana amacı bence bu.tabii bunları yaparken israil veya amerikanın yaptığı gibi insanlar ölmemelidir.türkiyede gerek libya olayında gerek mavi marmara olayında iyi bir örnek sergilemiştir.Bunların yapabilmek içinde ekonomik güç gereklidir,bu ekonomik gücü parasal olarak kullanmıyorum,bu ekonomik güc türkiyenin büyüklüğünün farkında olan insanların başta olmasından kaynaklanıyor yani farkındalıktan.Biz istediğimiz kadar düşünce ve kurumlar olarak korkular içinde yaşamaya meyilli olsakda zamanın ilerlemesi düşüncelerimizin ve kurumlarımızın kokuşmuşluğunu ortaya çıkarmaktadır.

  7. Yazan:Tayfun Tarih: Oca 12, 2016 | Reply

    Bu euroclear nedir kardeşim bi anlatın

  8. Yazan:my Tarih: Oca 13, 2016 | Reply

    selamlar Tayfun Bey,
    bu bir kompansasyon sistemidir. (bankalar arasi islemleri tazmin için)

    sizin ekonomi ve bankacilik hakkindaki bilginiz nedir?

  1. 1 Trackback(s)

  2. Haz 21, 2011: İnsan’ı devirmek için kökünden sökmek gerekir(2) : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin