RSS Feed for This Post

Başbakan Erdoğan bu ülkenin ağası mıdır?

Ahmet Altan’dan çok güzel bir yazı, gözden kaçmasın:

“…Ali Bayramoğlu dün Yeni Şafak’ta, AKP için daha önce yaptığı bir tanımı yeniden yayınladı. “AKP yönetiminin vermeyi sevmesi ama istenmesinden aşırı ve tepkisel bir tedirginlik duyması…” AKP vermeyi seviyor, kendisinden bir şey istenmesine ise çok öfkeleniyor. Baktığınızda gerçekten öyle. Büyük riskleri göze alarak Kürt açılımını, Ermeni açılımını, Alevi açılımını başlatabiliyor, AB yolunda büyük reformlar yapabiliyor… Ama kendisinden talep edilen hiçbir şeyi de vermiyor, tam aksine öfkeyle reddediyor, bu isteğin “anlamsız” olduğunu söylüyor. “Kendisi verir ama ondan istenirse öfkelenir.” Bu, AKP’nin tanımı. Peki, başka neyin tanımı? Bu, “ağanın” tanımı aynı zamanda ya da Osmanlı sultanının tanımı….”

TAMAMI: http://taraf.com.tr/ahmet-altan/makale-akp-ve-yumurta.htm

Trackback URL

  1. 57 Yorum

  2. Yazan:logic Tarih: Ara 11, 2010 | Reply

    Taraf çok zor günler geçiriyor şu an. Davaları demiyorum. Maddi açıdan çok zorlanıyorlar. Bilmiyorum belki maddi destekte bulunmak gerek. Açık Radyo bağış topluyor. Benzer bir şey yapaılabilir mi acaba ?

    Umarım kapanmaz, zira başka hiçbir gazete yok yanına bile yaklaşabilen.

  3. Yazan:bsm Tarih: Ara 12, 2010 | Reply

    Hükümetin-özelinde başbakan Erdoğan’ın-tavrı çok yerinde irdelenmiş.Statükocu zihniyetin,tabuların,alışık olduğumuz kırmızı çizgilerin kısmen aşabileceğini vadeden “açılımlarına”karşın,başbakanın buyurgan ve “her şeyi ben bilirim”ci yaklaşımı ne yazık ki bu toplumsal dönüşüm çabalarını ziyadesiyle gölgede bırakabiliyor.Ahmet Altanın deyimiyle maskeli maskesiz Kemalistlerin “sivil dikta”iddiasını doğrulayan/haklı çıkaran bir zaafiyettir bu.Gerçi Kemalistlerin asıl derdi,her türlü diktaya karşı olmak değildir,böyle bir kaygılarının olmadığı her hallerinden anlaşılıyor.Asıl dertleri,düşünce konforuyla kendilerini teslim ettikleri Kemalist anlayışın sorgulanıyor olmasıdır.Böyle olduğu içindir ki AKP’ye ve onun “yandaşı”saydıkları demokratlara duydukları tepkinin onda birini darbelere,militarizme,yasadışı derin yapılanmalara göstermezler.Aksine,miadını çoktan doldurmuş Kemalist düzen ve ideolojiye alternatif her türlü düşünceyledir hesaplaşmaları.Bunun son örneğini,Taraf yazarı Roni Margulies’e yapılan boyalı saldırıda bir kez daha gördük.Margilues’in tek “suçu”Kemalist olmamaktır…Kemalist olmamaya bile tahammül edilemiyor!Öfkenin kaynağı ve nedeni budur.Neyse mevzunun dışına çıktım.Hükümete ve özelinde başbakana yöneltilen-haklı eleştireleri-doğru okumak için Altanın bir önceki makalesini okumakta fayda var.Ancak bu şekilde,içiçe geçmiş ideolojik hesaplaşmaların nasıl da “hak arama”görüntüsüne dönüştürülerek toplumun bir kafa karışıklığına itilmek istendiği anlaşılacaktır.Her şeyden önce şu soruyu sormalıyız:Hak aramanın yolu acaba her fırsatta Tarafın yazarlarına nefret duymak mıdır?
    Hükümetin açmazlarına gelince,kesinlikle katılıyorum:Başbakan Erdoğan,artık bir ağa ya da sultan olmadığını anlamalıdır.Birileri bunu hatırlatmalı.Zira toplumların talepleri lderlerin iki dudağı arasındaki sözcüklere bağlı olamaz.Makalede de geçtiği gibi”Toplumsal değişimin ritmini, süratini, vasfını belirleyecek bir halkı;hayatı, değişen koşulları hülasa mevcut dinamikleri yok sayamaz;toplumun bütün kesimlerinin, akıllarını ve iradelerini bir“ağaya” teslim etmesini bekleyemezsiniz.Başbakan bu mantığında ısrar ediyor.Israr ettiği için de,
    bütün değişim çabaları heba oluyor.Tabi dertleri Kemalist zihniyetin dimdik ayakta kalması olan maskeli maskesiz Kemalistlere de gün doğmuş oluyor.

  4. Yazan:sq Tarih: Ara 12, 2010 | Reply

    Erdoğan, makineli tüfek gibi sürekli birilerini suçluyor, tehdit ediyor, kızıyor. Tekel işçisi, üniversite öğrencisi herkese aynı saldırgan ve tehditkar tavır.
    23-24 yaşında öğrencileri tehdit eden koca koca adamları izlerken inanamadım.

    Altan’ın bu yazısındaki bence düşündürücü kısım, Erdoğan’ın çevresindekilere bir mesaj yollaması. Görünen köy kılavuz istemez ki, Erdoğan’ın çevresi yalakalıkta sınır tanımayanlarla dolu. Gerçi bunlar “her devrin adamı”.

  5. Yazan:burhan balci Tarih: Ara 12, 2010 | Reply

    Sayın Başbakanımız bu ülkede demokrasi standardını yükselterek tarihe geçmiş ender devrimci politikacılardan biridir. Her güzelin bir kusuru vardır. Bence onun başına örülmeye çalışılan çoraplar kimin başına gelse onun gibi paronayak ve kuşkucu adam olurdu. İdare edin lütfen üzmeyin başbakanımızı.

    Ayrıca taraf sırf bakın ben başbakan’a da çakıyorum deme kompleksi ile geçenlerde wikileaks manşeti ile dibe çakıldı.Sayın Ahmet altan’ın kendisini savunan başyazısı da bir hayli tirajıkomik di. Bu da güzel bir gazete olan taraf’ın kusuruydu. Biz de tarafı idare ediyoruz netekim.

    Hem öğrenci hareketlerin masum olduğu varsayımı bu ülke siyasi tarihine azıcık vakıf olanlarınfazla safça bulacağı bir düşüncedir. SBF yumurta eylemi niyetin üzüm yemek değil omlet yemek olduğunu bir kez daha göstermiştir.

  6. Yazan:ali duman Tarih: Ara 12, 2010 | Reply

    “Taraf yazarı Roni Margulies’e yapılan boyalı saldırıda bir kez daha gördük.Margilues’in tek “suçu”Kemalist olmamaktır…Kemalist olmamaya bile tahammül edilemiyor”

    (bsm)

    bence sorun tahammül edememekten çok daha öte boyutta. Milliyetçi ve ırkçı bir kemalizm kuyrukçuluğunu “sol” diye yutturma derdinde olan kemalizmin kurşun askerleri, oynadıkları “sahte sol” orta oyununu sürdürebilmek için, “hakiki”sinin ortaya çıkmasından korkuyorlar.

    bu sahte solun (chp, t”k”p, ödp, emep vs.) en korktuğu ve çok bastırmaya uğraştığı kesim gerçek sol, sosyalist ve demokratlardır. Malum hakikisi/orjinali olunca sahtesinin bir kıymet-i harbiyesi olmayacaktır.

    sahte olan, her zaman orjinalden korkar, ancak orjinali olmadığı sürece kendisini “hakiki” olarak yutturabilir, bu oyunda başarılı olunmuş ki hali hazırda %30’larda bir kitle potansiyeli mevcuttur. Bu başarının devam ettirilebilmesi “hakikisinin” sahneye çıkarılmamasıyla birebir ilişkilidir.

    şimdi, “sol”cu diye geçinen bu sahtekarları sol’culuk sınavından geçirmek gerekir. misal hangisi “ana dilde eğitim” hakkını savunuyor, yine başka bir örnek hangisi “kürtlerin anayasal/eşit vatandaşlık hakkını savunuyor”, misal hangisi Lenin’in “kendi kaderini tayin hakkını” savunuyor.
    Bunlara olumsuz yaklaşan bir solculuk, sol değilidir, dünyada bunun bir örneği mevcut değildir, bir tek bu ülke topraklarına mahsustur ki bu da kemalizm kuyrukçuluğunda yapılan solculuğun sahte olduğunun göstergesidir.

    yukarıdaki hususlarda bir özgürlük programı olmayan ve buna rağmen “sol”cu geçinen, bu ucubeler esasında ırkçı ve milliyetçidirler, işte bu yüzdendir ki refarandumda milliyetçi MHP ile aynı oyu kullanmışlardır, bunların mhp zihniyeti ile ÖZ’de hiç bir farklılıkları yoktur. Başını maocu bozkurtların çektiği toplum mühendisi sosyal faşistlerin bu ülkeye armağınıdır.

    sahi, son zamanlarda yumurta atmayı solculuk sanan bu ucubelerin öğrenci versiyonu ise ne hikmetse “yök’e hayır” demekten başka bir şey söyleyememektedir. Mesala ben bu sahte sol siyasetin figürlerinde, bunların cemaatçi abilerinden 80 yıldır sistemli olarak sürdürülmekte olan “gerici ve ırkçı/milliyetçi” eğitim sistemine dair bir karşı çıkış, bir eleştiriye rastlamadım, malum biliyoruz ki bu gerici eğitim sistemi kemalizmin bir sonucudur. işte bu yüzden bu gerici, baskıcı, ezberci, ırkçı eğitim sistemine karşı çıkmazlar, çıkamazlar, sahtelikleri bunu gerektirir, peki bu durumda bu gerici, ezberci, ırkçı eğitim sisteminden solcu öğrenci çıkması mümkün müdür? bu gerici, ırkçı eğitim sisteminde başarılı olup, üniversiteyi kazanmak, üstelik te solcu olmak nasıl mümkün olabiliyor? hemde mevcut eğitim sistemine, mevcut müesses nizama karşı çıkmadan nasıl solcu olunuyor, ortada bir arıza yok mu? arızalı sistemin arızalı solculuğu işte böyle oluyor, ırkçı ve faşist oluyor, anadilde eğitim hakkını savunamıyor, özgürlükçülüğü savunamıyor, eşit vatandaşlık hakkını savunamıyor, utanmasa “kark-kurk” tezini savunacaklar da (gerci bunu savundukları dönemlere de şahit olduk) bu bilgi ve internet çağında utanıyorlar. 80 yıldır kral çıplakta, bize hala “kralın çıplak olmadığını” yutturmaya çalışıyorlar, bu yalana önce kendilerini inandırıyorlar da, bizi niye inandırmaya zorluyorlar, onu anlamak zor.

    pir sultan abdal’ın dediği gibi “bozuk düzende sağlam çark olmaz”, solculuk önce kendine zorla giydirilen deli gömleğini yırtıp atmakla başlar, o deli gömleğine yapışıp kalmakla solcu olunmaz, böyle bir solculuğa dünya alem güler, gülüyorlarda zaten.

    bu solculuk falan değildir, adını ben koyayım, bunun adı “sol görünümlü kemalist bozkurtluktur”

    (sscb’nin burnunun dibinde olan ve bu yüzden kapitalizmin ileri karakolu olarak tahkim edilen bu ülkeye 80 yıldır deli gömleği giydirildi, bu deli gömleğini giydirmek hiçte kolay olmadı, sayısız darbeler, sayısız katliamlar, cinayetlerle mümkün olabildi, ancak en nihayet soğuk savaş bitti ve bu deli gömleğini sırtımıza giydirenler “gerek kalmadı çıkartın” diyorlar, ancak ne var ki bu deli gömleği alışkanlık yapmış çıkartmamakla ısrar edenler var, “biz bu gömleği çıkarmayız” diyen ucubeler var, üstelik bu deli gömleğini giymeyi bir meziyet sanıyorlar, deli gömleğini yırtıp atanlara saldırıyorlar. Delilik bünyede alışkanlık yapmış, ya da müsesses nizamın çıkarları öyle gerektiriyor, bu deli gömleğini savunucuları ister solcu olsun, ister sağcı, isterse milli görüşcü olsun, hepsinin de siyaseti sahtedir, hepsinin de siyaseti maskelidir, kazıyın ya da ışığa tutun tek bir gerçek görürsünüz, hepsi de aynı kapıya çıkmaktadır.

  7. Yazan:sq Tarih: Ara 13, 2010 | Reply

    İdare edin lütfen üzmeyin başbakanımızı.

    Penguen’de miydi, “başbakanı seven çocuk”isminde bir karakter vardı.
    Şöyle şeyler yazıyordu:”başbakanım başbakanım, keşke senin oğlun olsaydım, benim ılımlı bir topum var, ben hep onunla oynarım” gibi şeyler yazıyordu. 🙂

    Hem öğrenci hareketlerin masum olduğu varsayımı bu ülke siyasi tarihine azıcık vakıf olanlarınfazla safça bulacağı bir düşüncedir.
    12 Eylül referandumunda “yetmez ama evet” deyip darbeciliğe, geçmiş 12 Eylül’ün acılarına değinenler, rüzgar değişince ne çabuk döndüler hayret.

  8. Yazan:ufuk tan Tarih: Ara 13, 2010 | Reply

    Bu bana 1930’ları hatırlattı;” bu ülkeye komünizm lazımsa,onuda biz getiririz”.Akp’ Kürtsüz Kürt açılımı,alevisiz Alevi açılımı,öğrencisiz ünüversite açılımı yapmaya kalkıyor.haliyle muhattaplarıda “dakka dukka”diyor.Polis copuna,biber gazına karşı yumurta.

  9. Yazan:ali duman Tarih: Ara 13, 2010 | Reply

    sn. ufuk tan;

    bu söz tek parti döneminin ankara valisi Tandoğan tarafından söylenmiştir, asıl önemli olan bu sözün son söylendiği günden bugüne hayata geçirilmiş olmasıdır.

    bugünün sahte T”K”P’si, Atatürk’ün Şevket Sürayya’ya kurdurduğu sahte TKP’nin devamcısıdır, ülke tarihinin tek ve hakiki sol partisi TİP, kapatılmış hatta TİP’i kapatmak için kışkırtılarak suni olarak yaratılan öğrenci olayları bahane edilerek 12 mart faşist darbesi gerçekleştirilmiştir. O günden bugüne tek bir hakiki sol partiye göz açtırılmamış, meydan CHP, TKP, ÖDP gibi sahtelerine bırakılmıştır. Devlet istediği sahte komünisti de, sahte solu da yaratmıştır.

    sadece bununla mı kalındı sanıyorsunuz???

    kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı ile devlet istediği dini de yaratmıştır, bunu pekiştirmek için 12 eylül faşizmi zorunlu kıldığı din dersleriyle suniliği/devlet dinini pekiştirmiştir.

    bitti mi??? tabiki bitmedi.

    doğal olarak gelişen türk ıkçı/milliyetçiliği bile Nihal Atsız’ın tasfiye edilmesi, yerine MHP ve Türkeş’in sürülmesi ile devlet kullanımına elverişli bir ırkçılık/milliyetçilik yaratılmıştır.

    para gibidir, ışığa tutacaksınız içinde ne görüyorsanız işte o devlet ürünüdür, sahtedir, bir ülkedeki SOL’da,SAĞ’da,DİNCİ’likte, MİLLİYETÇİLİK’te aynı kapıya yani Kemalizme çıkıyorsa tümü de yalandır, sahtedir, kuyrukçuluktur.

    işte bu kuyrukçuluk nedeniyle yaratılan ve dünyada sadece bu ülkeye mahsus “orta çağ solculuğu” sol’un evrensel değerleri olan “ana dilde eğitim” hakkını da, “eşit yurttaşlık” hakkını da, “kendi kaderini tayin” hakkını da yok saymakta, inkar etmektedir, bunun tek bir nedeni vardır, o sol sahtedir, kemalisttir, ırkçıdır, milliyetçidir.

    kemalizmin ırkçı, milliyetçi, gerici, ezberci eğitim sisteminden solcu öğrenci çıkacağını ummak bile abesle iştigaldir, sadece kendini “solcu” sanan ucubeler ile sosyal faşist doğu perinçek’in oluşturduğu kızıl elma
    koalisyonuna dahil olan sahte sol partilerin (tkp, ip, ödp vd.-chp’yi saymaya gerek bile yok o artık milliyetçi/ırkçı bir parti olduğunu inkar bile edemez) izinden giderek, özünde MHP ile hiç farkı olmayan, slogancılık dışında hiç bir fikri, görüşü, düşüncesi olmayan, başına gelen ve açıklayamadığı her şeyi ABD ve komplo teorileri ile açıklayabilen bir SAHTE ORTAÇAĞ SOLCULUĞU’dur, ki yazıklar olsun bu ülkeye reva görülen bu anlayışa ve bu anlayışın sahiplerine,ancak ne var ki dinazorluğun lüzümu da, yeri de değil, tarihin çöplüğü onları bekliyor.

    not: ülkenin tüm faşistleri gibi HAYIR vermiş, bu ayıpla yaşabilmenin yolu herhalde “yetmez ama evet” diyenlere sataşmaktan geçiyor,garip ve ilginç gibi görünsede aksine kemalist kişilik bozukluğundan muzdarip olanlardan beklenen tamda budur zaten.

  10. Yazan:sq Tarih: Ara 13, 2010 | Reply

    Hem öğrenci hareketlerin masum olduğu varsayımı bu ülke siyasi tarihine azıcık vakıf olanlarınfazla safça bulacağı bir düşüncedir.

    Bu çıkarım için bir düşünceniz var mı sayın Ali Duman?
    İşinize geldi mi 12 Eylül’ü eleştirirken mangalda kül bırakmıyorsunuz, bugün gene aynı ortam olsa, öğrenci olaylarını bastırıp kendi diktasını ilan edeceklere ise sözünüz yok. Güldürmeyin beni. 12 Eylül’de “yetmez ama evet dediniz”de ne oldu? YÖK mü kaldırıldı? Papağan gibi aynı şeyleri tekrarlıyorsunuz. Irkçı kemalizm bilmemne, bunları hepimiz biliyoruz.bize yeni birşey söylesenize. Misal devletin bugün AKP Devleti olduğunu. İktidardakinin de Doğu Perinçek değil Tayyip Erdoğan olduğunu. Polisleri öğrencilerin üzerine Nihal Atsız saldırtmıyor! Nerede yaşıyorsunuz siz?

    Buradaki yazıdan, ana dilde eğitim hakkına YÖK’ün ve zorunlu din derslerinin kaldırılmasına, eşit yurrtaşlık, kendi kaderine tayin hakkına karşı olduğumu nasıl çıkardınız, içinize öyle mi doğuyor oldukça da merak ediyorum.

    Hayır demekten de hiç pişman değilim, henüz. Zira mantık hiç değişmiyor, birileri gidiyor birileri gidiyor ama bugün aynı öğrenci olsa Mümtazar Türköne ile kol kola, aman canım bunların hepsinin arkalarında illegal örgütler var, kaşınıyorlar, esas polise karşı şiddet uygulandı diyecek yeni statükocular beliriverecektir ki beliriyor.

  11. Yazan:burhan balci Tarih: Ara 13, 2010 | Reply

    Öğrenci hareketlerinin masum olduğu varsayımı bu ülke siyasi tarihine azıcık vakıf olanların fazla safça bulacağı bir düşüncedir.

    Sokaktan beslenen ve fiili saldırıya dönüşen öğrenci hareketlerinin terörü ve statükoyu ne güzel beslediğini yakın siyasi tarihimizin acı tecrübeleri bize göstermişken bunun aksini ileri sürmeyi nezaketimden saflık diye niteliyorum..

    Ayrıca bu orta oyununda oynayan bir avuç öğrenci ne zaman figüranlıktan çıktı da benim haberim olmadı yaw.

    Bir de şunu merak ediyorum; şu sokak hareketlerinden medet umanlar dükkanların camların çerçevelerini indirenler, yumurtaları akademisyen politikacıların üzerine boca edenler kısaca şiddeti, vandalizmi, hukuksuzluğu hak aramada meşru bir araç görenler neden bu gayrimeşru gösterileri sırasında güvenlik görevlerince şiddete uğrayınca demokrasiye ve insan haklarına ve dayak yemeden önce tanımadıkları hukuka sarılırlar?

  12. Yazan:bsm Tarih: Ara 13, 2010 | Reply

    bence sorun tahammül edememekten çok daha öte boyutta. Milliyetçi ve ırkçı bir kemalizm kuyrukçuluğunu “sol” diye yutturma derdinde olan kemalizmin kurşun askerleri, oynadıkları “sahte sol” orta oyununu sürdürebilmek için, “hakiki”sinin ortaya çıkmasından korkuyorlar.

    Katılıyorum ortada bir korku olduğu kesin.Zira ipliği pazara çıkmış Ergenekon,Jitem,Kontrgerilla gibi silahlı çeteler,mafya-devlet ortaklığı derin yapılanmalar dururken başörtüsünden irtica hortlatılması,”din devleti”,”sivil dikta”geliyor diye yaygara koparılması evet bir korkuya işarettir.Ancak bu korku tıpkı ideolojileri gibi sahtedir…Kuyrukçuluğa bahane üretmek,halkın dikkatini paranoyak sanrılara çekmektir.
    Yani solun hakikisinden korktuklarını sanmıyorum,çünkü evrensel solun ne olduğunndan,ilkelerinden haberdar deyiller ki kendilerine korkulacak bir rakip olarak görsünler.Hayır bu anlamda ciddi bir vizyonları olduğunu düşünmüyorum.Hadise,önlerine konan Kemalist ideolojiye fanatiklik düzeyinde bağlı olmalarından,ideolojik körlüklerinden ibarettir.Çünkü geçtikleri öğütücü Kemalist eğitim sistemi onları dünyadan,hayatın gerçeklerinden koparmıştır.
    İşte bu yüzdendir ki onca faili meçhule gıkları çıkmaz.Anadilde eğitim hakkı ilgi alanlarına girmez.”Halkların Kaderini Tayin Hakkı”ise lügatlarında yoktur.Varsa yoksa kof ve sahte sloganlar,ayakları yere basmayan ABD karşıtlığı!Taksime çıkıp bir iki slogan attılar mıydı bunu “solculuk”sayarlar.Bayrak solcusu”dur bunlar!Cumhuriyet Mitinglerini hatırlayın,Ergenekoncularla bir olup vatandaşın gözüne bayrak sokmayı devrimcilikten sayan bunlar değil miydi?
    İşin ilginç tarafı ırkçı milliyetçileri ırkçılıkta sollamaları…Atatürkle Leninin posterlerini yan yana asıp”Kürtlerden alış veriş ve ticareti kesin”diyen de bu gruhtur.Türk Sol’u Dergisinden bu tarz vizyonlarını ibretle izleyebilirsiniz.İşte Roni Margulies’a boya fırlatanlar da bu takımdandır.
    Kısacası kapasiteleri budur.Düşünce kabızı olduklarından düşünceyi susturmayı devrimcilik diye satarlar.Bunun için de Tarafa düşmandırlar,”yetmez ama evet”diyenler çıban başıdır onlar için.Ya hu lafı ne diye uzatıyoruz ki,bu maskeli sahte solcular demokrasi kelimesinden bile ifrit olurlar.Bu ülkenin dürüst ve namuslu solcularını liboş,entel,dantel vs gibi sıfatlarla neden itham ederler?Çünkü kendileri gibi ırkçı ve faşist olmayanlara gıcıktırlar.Budur tahammülsüzlükleri.Çünkü gönüllerindeki kahramanlar Veli Küçükler,Kerinçsizler,Bay Öymenler, cuntacı generallerdir.

    bugünün sahte T”K”P’si, Atatürk’ün Şevket Sürayya’ya kurdurduğu sahte TKP’nin devamcısıdır, ülke tarihinin tek ve hakiki sol partisi TİP, kapatılmış hatta TİP’i kapatmak için kışkırtılarak suni olarak yaratılan öğrenci olayları bahane edilerek 12 mart faşist darbesi gerçekleştirilmiştir. O günden bugüne tek bir hakiki sol partiye göz açtırılmamış, meydan CHP, TKP, ÖDP gibi sahtelerine bırakılmıştır. Devlet istediği sahte komünisti de, sahte solu da yaratmıştır.

    Tip’i siyaset sahnesinden silmek adına her türlü siyasi komplo denenmiştir,bu doğru.Siz daha iyi bilirsiniz,Çekoslovakya işgali yaşandığında Tip’in de diğer sahte sol muadil partilere dönüşmesi için hizipler yaratıldı ve Tip bölündü.Lakin,sadece Tip değil,düzene muhalif hiçbir sol akıma göz açtırılmadı.Ana akım özgürlükçü solu temsil edenler işkencelerde ya katletildiler ya da etkisiz hale gelmeleri için her türlü kirli oundan geçirildiler.Böylelikle özgürlükçü sol tasfiye edilerek halkla bağları koparıldı.Meydan Kemalizm yalakası düzen işbirlikçilerine bırakıldı.Bugün de yapılan budur.Aynı prova gençler üzerinde deneniyor.Zira ülkede bu yolla karışıklık ve kaos yaratabilecek kitleyi gençlikte görüyorlar.O gençlik ki Mustafa Suphilerin Karadenizin soğuk sularında boğdurulmasını,Nazım Hikmetlerin vatan haini ilan edilerek vatandaşlıktan çıkarılmasını sorgulamaz.

    doğal olarak gelişen türk ıkçı/milliyetçiliği bile Nihal Atsız’ın tasfiye edilmesi, yerine MHP ve Türkeş’in sürülmesi ile devlet kullanımına elverişli bir ırkçılık/milliyetçilik yaratılmıştır.

    Katı dogmatik ideolojilerin-ve onun temsilcilerinin-meşrebine uygundur bu.Tabi ki yedeğe alma amacıyla sol hizaya getirilecekse,sağa da çeki düzen verilecektir.Dikkat edin,12 Eylül cunta yönetimi mağduru ülkücüler son anayasa oylamasında evet diyecekleri için Ergenekoncu tayfalarca hain listesine alındılar.Geçmiş senaryonun yeni versiyonu anlayacağınız.
    Bu arada Kürtleri unutmuşsunuz:)Kemalistler burada da seçicidirler.Çiler dönemini hatırlayın ne kadar kanun kaçağı,eşkiya varsa devlet protokolüyle Ankara’ya çağırıldı.Amaç Kürdü Kürde kırdırmaktı!Böylelikle yöre halkının başına mussallat olan ne kadar zalim ağa varsa resmi(!)düzeyde devletin safına çekildi.Bucak aşireti,Jirki aşireti, Adıyaman aşeriti…dünyada eşi benzeri görülmeyen şer ittifakının örneklerindendir.Ama diğer yandan “Kürdüm”dedi diye insanlar zındanlarda çürütüldü.E,devletin milli mefaatleri olunca her şey mübah;sicilinde cinayet dahil her türlü ağır suça bulaşanlar baş tacı edilerek”iyi Kürt”…Gerisi ise bölücü/hain yani”kötü Kürt”.Budur hikayenin özeti.

    para gibidir, ışığa tutacaksınız içinde ne görüyorsanız işte o devlet ürünüdür, sahtedir, bir ülkedeki SOL’da,SAĞ’da,DİNCİ’likte, MİLLİYETÇİLİK’te aynı kapıya yani Kemalizme çıkıyorsa tümü de yalandır, sahtedir, kuyrukçuluktur.

    Aynen öyle.Ah solculuğu bir kaç namuslu insana yumurta,boya atmaktan ibaret sayanlara bunu bir anlatabilsek:)Ama galiba bu kesimlerin parayı ışığa tutmak gibi bir derdi yok;ha kalp olmuş ha hakiki pek farketmiyor!Bir kere fazla ayrıntıya bile gerek yok:eğer bir toplumda sol/sağ/,dinci ve milliyetçi,liberal ve muhafazakar…Aynı kalıptan çıkmış gibi benzer nakaratları tekrarlıyorsa bir sorun var demektir.Zira saydıklarımız farklı dünya görüşü ve/veya inanca tekabül eder.Eh aynı koroda aynı ezberler okunduğuna göre demekki kumaş aynı kumaş.Eski TRT zamanında bir banka reklamı vardı:”yok aslında birbirimizden farkımız,ama biz Osmanlı Bankasıyız”.Bunlarınki de o hesap,etiketleri farklı ama özde birdirler(de farkında değiller).

    işte bu kuyrukçuluk nedeniyle yaratılan ve dünyada sadece bu ülkeye mahsus “orta çağ solculuğu” sol’un evrensel değerleri olan “ana dilde eğitim” hakkını da, “eşit yurttaşlık” hakkını da, “kendi kaderini tayin” hakkını da yok saymakta, inkar etmektedir, bunun tek bir nedeni vardır, o sol sahtedir, kemalisttir, ırkçıdır, milliyetçidir.

    Sahi solu madara edenler neden hiç düşünmüyor bunu merak ediyorum.Silivride Ergenekon zanlılarının posterlerini taşırlar,yumurta şenlikleri düzenlerler de insan hak ve hürriyetleri hiç akıllarına gelmez.Bir açıklaması olmalı ama nerede yüzleşecek cesaret!Sanırım Erdoğan’la ideoloji yarışına girmekten bu konulara harcayacak mesai kalmıyor.Hem Hayrünnisa Gül’ün eşarbı dururken “anadilde eğitim”,”eşit vatandaşlık hakkı” da ne oluyor:)Azizim bunlar kim solculuk kim?Olsa olsa stad holiganı çıkar bunlardan.Kemalizm tutkuları da bildiğimiz futbol taraftarlığından farklı değil.

    kemalizmin ırkçı, milliyetçi, gerici, ezberci eğitim sisteminden solcu öğrenci çıkacağını ummak bile abesle iştigaldir, sadece kendini “solcu” sanan ucubeler ile sosyal faşist doğu perinçek’in oluşturduğu kızıl elma
    koalisyonuna dahil olan sahte sol partilerin (tkp, ip, ödp vd.-chp’yi saymaya gerek bile yok o artık milliyetçi/ırkçı bir parti olduğunu inkar bile edemez) izinden giderek, özünde MHP ile hiç farkı olmayan, slogancılık dışında hiç bir fikri, görüşü, düşüncesi olmayan, başına gelen ve açıklayamadığı her şeyi ABD ve komplo teorileri ile açıklayabilen bir SAHTE ORTAÇAĞ SOLCULUĞU’dur, ki yazıklar olsun bu ülkeye reva görülen bu anlayışa ve bu anlayışın sahiplerine,ancak ne var ki dinazorluğun lüzümu da, yeri de değil, tarihin çöplüğü onları bekliyor.

    Evet tarihin çöplüğü onları bekliyor.Doğa boşluk kabul etmez çünkü.Ortaçağ karanlığı nasıl tarihe gömülmüşse,bu karanlığın asırlar sonrası yerli malı takipçileri da er veya geç tarihte hakettikleri yere kavuşacaklardır.Türkiye halkları,bu ortaçağ kaçkınlarını,bu köhnemiş zihniyeti tarin çöplüğüne gönderecek sağduyu,azim,sabır ve iradeye sahiptir çünkü.

  13. Yazan:ali yardım Tarih: Ara 13, 2010 | Reply

    birilerinin taşkınlıklarına karşı çıkmak statükoculuk mudur? Türköne öğrenci olaylarını çok iyi bilir. eğer onun “68 kuşağı” kitabını okumuş olsaydınız, kendi bulunduğu cenaha karşı dahi nasıl objektif olduğunu görürsünüz. öğrenci olaylarının nasıl pişirildiğini nasıl olgunlaştığını bu millet gördü. bugün köşelerinde 68li damarları kabaran solculardan nefis muhasebesi beklemek manasız. bir zamanlar Doğan Avcıoğlu, İlhan selçukların peşinden nasıl cuntacılık hesaplarıyla anarşiye yöneldilerse, bugün de taşkınlığı mazur görüyorlar. bu kişiler 28 şubat paşaları medyaya yargıya ve üniversiteye brifing verirken nerdeydiler?
    70li yılların beli silahlı militanı Türköne, öğrenci olaylarına hem içerden bakmış, hem de objektif bir nefis muhasebesi yapmış olduğundan, en rasyonel izahı yaptı. birileri “patolojik” olduklarını işitince, küplere bindi. romantik solcularımız eski günlerini hatırladıklarından, soğukkanlı devlet aklını temsil eden kişilere saldırmayı tercih etti. ne de olsa muhalif olmanın ayrı bir şehveti var değil mi!!! hem dün o haltları karıştırırken bugün “durun çocuklar” deseler;kendi geçmişlerini kendi gözlerinde nasıl aklayacaklardı? onlardan bu basireti beklemenin bir faydası yok, ve beni düşündüren öğrencilerin yaptıklarından ziyade, bu beyzadelerin aydın zannedildiği bir ülkenin ne kadar bahtsız bir ülke olduğu. meşrutiyeti ilan ederek imparatorluğu parçalanmaktan kurtaracaklarını düşünen yeni Osmanlılar bile bu kadar safdil değildi. bu tuttukları köşeden amigoluk yapıyorlar.

  14. Yazan:ali duman Tarih: Ara 14, 2010 | Reply

    bu ülkenin sahte bir T”K”P’si var, sahteliğini anlamak kolay, hayatlarının en kutsal olayı olarak iştirak ede ede kendilerince yarattıkları “yumurta şenliklerine” iştirak eden, kökünü kazıdığımız zaman, yada ışığa tuttuğumuz zaman altından çıkacak olan ideolojinin ne olduğunu bildiğimizden emin olduğumuz, bu orta çağ kaçkını sözde solcuların herhangi birine;

    1. ana dilde eğitim hakkı,
    2. toplumsal yaşamda kültürel özgürlük tanınması,
    3. eşit anayasal yurttaşlık hakkı,
    4. kendi kaderlerini tayin hakkına

    ilişkin görüşleri sorulsa, alacağımız cevap, türkiyedeki bir mhp’li veya partili/partisiz ortalama bir faşistden alacağımız cevaptan farklı olmayacaktır.

    işte bu ülkeye reva görülen sözde solculuk bu, bu faşist kafa, bu kemalist kuyrukçuluğu bu ülkeye solculuk olarak sunuluyor, gerçek solculara dünyayı dar edenler, nazım hikmete türkiyeyi dar edenler karşımıza solcu olarak çıkartılıyor, 1945 yılına kadar hitler ve musolini’ye övgü dolu yazılardan kendini alamamış mazisi faşizme övgülerle dolu cumhuriyet gazetesi bize solcu olarak yutturuluyor, bizde yutmadık da, yutanlar var onlara afiyet olsun, mideye oturma zamanı yaklaşmaktadır. (bu faşist cumhuriyet gazetesi 1952 yılında nazım hikmet’in resmini basıp altına “yüzünü tüküresiniz diye bastık” diye yazma curetini dahi göstermiştir, sizi gidi sahtekar solcular sizi)

    dünya yüzünde anadilde eğitim hakkını, anayasal eşit yurttaşlık hakkını red eden tek bir ülkede “SOL”CULUK var, bravo bildiniz, peki niye??? çünkü dünyada bir tek o ülkede kemalizm var, bravoooo onu da bildiniz, diyebilme bahtiharlığına erebilir miyiz? eremeyeceksem bunu erebilme ihtimali var mıdır?

    yahu sq arkadaş, siz niye yazdıklarımızı kendi üzerinize alındınız, ben sosyal faşist ya da nasyonel sosyalistlerden, onların derin devlete çalışan sahte sol partilerinden söz ediyorum, bu yazımda çok fazlasıyla açık, niye alındınız anlayamadım, bir kez daha dikkatli okumanızı tavsiye ederim.

    sizi ilgilendirecek tek husus son kısımdaki not’ta belirttiğim husus olacaktı, dikkatinize celb ederim.

    tekmili birden sahte soluyla, milliyetçi/ırkçı mhp’siyle HAYIR dediniz, ne de güzel oldu, hani bir turnusol kağıdı olsa bu denli işe yarayamazdı, bizde böylece ülkenin SAHTE SOLCULARINI çok net olarak öğrenmiş olduk, misal bu ülkede hakiki sol iki parti var onlar YETMEZ AMA EVET dediler, dost düşman bilsin ki kemalizmin kuyrukçuluğunu yapmayan iki sol partimiz var, günü gelince bu hakettikleri yeri bulacaktır bu iki sol (DSİP ve EDP) parti hak ettiği yerde olacaklardır, onlar yükselirken, sahteleri tarihin çöplüğüne doğru baş aşağı gideceklerdir. Alim olmayan ancak arif olan türkiye halkları bunu da başaracak akla ve sağduyuya sahiptir.

    bu ülkede içinde Atatürk olan hakiki tek şey türk lirasadır. İçinde kemalizm olan sol’da, sağ’da, milliyetçilik’te, dincilikte sahtedir, yapaydır, kral çıplak ve size günaydınlar ola. bunu tüm dünya anladı da ülkemin dar kafalı, alman özentili, ulusalcılar anlayamadı. bunlarda alman özentiliği o denli ki, bu hayranlık yüzünden koca imparatorluğu yıktılar, hala doyamadılar, öylesine hayranlık var ki 2nci dünya savaşını almanyanın kazanacağını umut ederek ve avuçlarını ovuşturarak beklemişlerdi, avuçlarını yaladılar, bu süreç içerisindede cumhuriyet gazetesinin en fazla övgü yazısı yazdığı liderler atatürkden sonra hitler ve musoliniydi, bu da yetmedi hükümeti yıkmak için almanya ile ortak çalışmalar yürütmekteler, bunların atalarından olan enver paşa da bir alman denizaltısı ile kaçmıştı, meşrebten mi bilinmez alman uşaklığına doyamadılar gitti.

    bunu çok istiyorsanız sorayım, sizin solculuğunuz kaç ayar?

    anadilde eğitim, eşit yurttaşlık, kendi kaderlerini tayin, demokratik özerklik hakkında ne düşünüyorsunuz?

    (merak ettiğimden değil sorayım da hakkınız kalmasın)

    birde yök’ten falan bahsettmişsiniz, yök niye bu kadar önem kazandı, zamanında başbakan chp başkanı baykal’a “yök’ü kaldıralım” dediği zaman baykal “yök kaldırılamaz, o rejim meselesidir” demişti, şimdi ne oldu da yök mesele oldu, haa bravo bana çaktım köfteyi! tabi ya, yök kemalistlerin elinden çıkınça birden bire “tu kaka” oldu dimi, tıpkı cumhurbaşkanlığı makamının elden çıkması gibi, alışacaksınız halk böyle istiyor, halkın neyi,nasıl istediğine alışacaksınız, çünkü halkçı olmadan solcu olunamaz, olunamıyor, tepeden inme bir solculuk henüz daha icat edilmedi, solculuk tabandan tavana doğru yapılır, chp ve diğer sahte solcuların yaptığı gibi tavandan tabana yapılmaz.

    imdi, birde 12 eylül cuntacıların yargılanması konusu var dimi, sizin kemalist yargıçlarınız bunu mutlaka boşa çıkartacak şekilde bir uydurma hukuk yaratırlar ve sonuçta darbecileri yargılamaktan muaf tutarlar, ancak bu kemalizmin başka bir kolu çıkar hiç utanmadan sıkılmadan “niye darbecileri yargılayamadınız” diye hesapta sorar, sormaya kalkar, içi başka dışı başka olarak, biz biliriz ki o hesap sorma dümenden yapılmaktadır, tıpkı yök geçmişte nasıl rejimin kalesi sayılıyordu da şimdi tu kaka olduysa o meselede aynıdır, sahte siyasetin maskeli yüzü işte böyledir, siyaset sahnesi sanki bir maskeli balo, neyseki 80 yıllık soytarılık sona ermek üzere, kızgınlık ta bundan, yumurta festivali de bundan. Okumuş cahillik bu olsa gerek, okumamış türkiye halkları bu işi görüyorda, kemalizmi yalamış yutmuş diplomalılar göremiyor, nede olsa öğrenilmiş çaresizlik “eğitim/öğretim” diye sunulan bir ülkede yaşıyoruz neticede.

    not: çok güncel bir örnek dün türkiyeyi nazım hikmete dar edenlerin bugün nazımın adını dillerinden düşürmemeleri kimseyi aldatmazsın, bu sosyal faşistler dün nazım hikmete yaptıklarını bugün orhan pamuk’a yapmaktarırlar, yapılanın hiç bir farkı yoktur, faşizmin dönüşmesi, değişmesi mümkün değildir, bunlara çalışan toplum mühendisleri ve medyaları her zaman her şey için bir kulp bulmak konusunda uzmandırlar, bir diğer örnekte ahmet kaya linc girişimi ve sürgün edilmesi olayıdır. örnek çok, saymakla bitmez hangi birini söyleyelim. 80 yıllık tarih aynı zamanda faşizm tarihi.

    (sol/devrimci mahkumları diri diri yakan zihniyette sözüm ona solcuydu, yesinler sizin solculuğunuzu sahtekarlar)

    takke düştü kel göründü de, bunu görememek körlük değil ahmaklık sorunu, kral çıplak diyebilecek cesaret sorunu, ha gayret az kaldı. hala anlatamadıysam benim değil, sahte solculuğun başarısının sonucudur. demek ki yalanın kurgusu oldukça güçlü, birde 80 yıllık yalanları yıkmak o denli kolay bir şeyde değil, işte burda “yalan ne kadar büyük olursa inananı o kadar çok olur” özdeyişi devreye girer, ve ben kaçarım.(zira yalan varsa ben yokum)

  15. Yazan:sq Tarih: Ara 14, 2010 | Reply

    Sayın Ali Yardım,

    Gerçek turnasol kağıdı nerede biliyor musunuz, anayasa referandumunu 12 Eylül’de yapıp, o dönemlerin bir daha yaşanmamasını isteyip, sonra en ufak bir öğrenci eyleminde 12 Eylül “otoriteleri”nin höt zötlüğünü takınmak. Çok ironik gerçekten, esas bu durum, SAĞIN takkesinin düşüp kelinin gözükmesidir.

    “Birilerinin(eskilerin tabiriyle bir takım anarşiklerin) taşkınlıklarına karşı çıkmak” diyorsunuz. Eylem yapmak demokrasilerdi bir haktır ve bunu copla, sopayla hizaya getirmek evet o hep eleştirdiğiniz statükoculuktur.

    Türk-İslam sentezcisi eski milliyetçi yeni cemaatçi Mümtazer Türköne’nin bir tane objektif çıkarımını duymadım şu ana kadar hatta herşeyi çarpıtmakta üzerine yok. Geçenlerde bir televizyon programında insanları “patolojik” olarak suçlarken gerçekten çok çirkin bin insandı.

  16. Yazan:bsm Tarih: Ara 14, 2010 | Reply

    Hayır demekten de hiç pişman değilim, henüz. Zira mantık hiç değişmiyor, birileri gidiyor birileri gidiyor ama bugün aynı öğrenci olsa Mümtazar Türköne ile kol kola, aman canım bunların hepsinin arkalarında illegal örgütler var, kaşınıyorlar, esas polise karşı şiddet uygulandı diyecek yeni statükocular beliriverecektir ki beliriyor.

    SQ Hanım,

    Hayır demekten pişmanlık duymamanız gayet doğal.
    Ancak bugün karşılaştığımız polis şiddetini,bunun neticesinde yaşanan toplumsal gerilimi sırf evet/hayır gibi bir sonuca bağlamanması sanırım çok da bağlaycı değil.üzerinden.Neticede “evet” demekle dört başı mamur bir demokrasiye kavuştuğumuz söylenemez.Baştan da yeni anayasa değişikliğinin kabulü yönündeki sonucun Türkiye’yi demokrasi cennetine kavuşturmayacağı biliniyordu.Nitekim evetçilerce benimsenen kampanya sloganında eksiklere vurgu anlamında bir “yetmez”sözcüğü ve arzu edilen beklentilerin tam karşılanamayacağına işaret eden/bu yönde kuşku ifade eden bir “ama”bağlacı eklendiydi.Anlamı,mevcut seçenekler içerisinde “kötünün iyisini”seçmek!İslami fıkıh yönüyle ifade edersek “ehveni şer”diyebiliriz.

    Açıkçası “evet”nasıl ki her derde deva olamadıysa,”hayır”ın da bizi toplum olarak güllük gülistanlık bir geleceğe taşıyacağını düşünmek oldukça naif bir yaklaşım bence.Sonuçta hayır dediğimizde-yetersiz olmasına karşın yeni maddelerin eklenmesi yerine-12 Eylül Anayasısının olduğu gibi kalmasını kabul etmektir.Tekrar ediyorum,bu bir tercih,hayır dediler diye kimseyi suçlamıyorum.Lakin,olduğu haliyle hiç dokunulmayan 12 Eylül Anayasısı sizce bugün yaşadıklarımızı önleyecek sihirli bir muhteva mı içeriyordu?Yanlış anlamayın sizi sorguya çekmek haddim değil,sadece “hayır”ın bugün onaylamadığımız polis şiddetinde ne tür bir değişiklik yaratacağını merak ediyorum.
    Zira demokrasi dediğimiz şey bir kültür ve anlayış meselesidir.Yasalar bu anlamda bazı güvenceler sağlamakla beraber,belirleyici olan toplumdaki zihniyet dönüşümüdür,içsellşeme kapasitesidir.Dolayısıyla evet de hayır da çıksa mevcut hükümet şayet görev başındaysa bildiğini okuyacaktı,ki zaten öyle de oluyor.Bu açıdan bence olayı “evet dedin bak neler oluyor”a getirmemek gerekir.Hükümetin yukarıda da değindiğim zaafiyeti Anayasa oylaması öncesi neyse bugün de odur.Kısacası;protesto eylemlerine,ifade ve örgütlenme hakkına dair sıkıntılar dün de vardı bugün de.Dolayısıyla hükümetin bu tavrını sonuna kadar eleştirelim.Gerçekten hükümetin Referandum öncesi demokrasi vaadiyle bugünkü icraatları çelişiyor…Bu iddada olan bir hükümetin son olaylara geçit vermeyecek bir toleransa sahip olması beklenirdi.Bu olmamıştır,ancak bu tutumu “evet dedin,hayır dedin”e de bağlamamak gerekir diye düşünüyorum.

  17. Yazan:ali duman Tarih: Ara 14, 2010 | Reply

    sn. sq
    yahu arkadaş ne anlamaz sığ görüşlüsün, tutturmussun akp aşağı akp yukarı siyaseti, sizin akp dışında bir dünyanız yok mu? sizin akp’ye endeksli olmayan bağımsız bir siyasetiniz yok mu? sizin akp dışında söyleyecek bir sözünüz yok mu?

    anti-akp’cilik bir siyaset tarzı değildir, anti-akp’cilik ile solculuk yapılamaz, solcuların kendilerina ait siyaseti vardır, solcuların halklara ve sorunlara yönelik çözüm önerileri, siyasi programları vardır, çünkü solculuk başlıbaşına bir siyaset tarzıdır.

    akp iktidarı ile çıkarı bozulan müesses nizamın sahiplerinin değirmenine su taşımak için anti-akp’cilik yapmak ne zamandan beri solculuk oldu?

    türkiye halklarına söyleyecek sözü olmayanların yaptığı siyaset tarzının adıdır anti-akp’cilik.

    benim bir siyaset tarzım var ve bunun sonucunda da sol’u da sağ’ı da gerektiğinde yerden yere vuruyorum. kemalizm kuyrukçuluğundaki solunda,sağında sahte olduğunu söylüyorum.

    siz kalkmışsınız bana akp aşağı akp yukarı siyaseti yapıyorsunuz? yahu söyler misiniz? yarın öbür gün akp siyaset sahnesinde olmazsa siz ne yapacaksınız? siyasi ömrünüzün bittiği yere gelmiş mi olacaksınız?

    kalkmış bana sol görünümlü neofaşist öğrencileri savunuyorsunuz? bende diyorum ki onların ne yaptıkları, neyi nasıl yaptıklarıyla ilgilenmiyorum, çünkü onların sahte oluşu, halkı kandırıyor oluşları, ne yaptıklarından çok daha önemlidir, konuşamıyorlarmış, seslerini duyuramıyorlarmış, duyuracaklarda ne diyecekler, mesala KCK davasına katılıp yargılanan kürt yoldaşlarına destek verebilecekler mi? yargısız infazlarda kurban gidenlerin ailelerine destek verebilecekler mi? hapishanelerde canlı canlı yakılan devrimci yoldaşların duruşmalarına katılıp, destek verecekler mi? kürt halkının ana dilde eğitim hakkına, eşit yurtaşlık taleplerine destek verebilecekler mi? bunları yapamayacaklarını biliyoruz, yayınları,dergileri yazdıkları çizdikleri ortada, esasen mhp’li faşistlerden çok daha geride olduklarını görmemek için salak olmak gerekiyor, şimdi bu nasyonel faşistlerin sola oyunyor olmalarına aldanacaağız, onları solcu sayacağız, vay be ne uyanıklık ama dimi. önce sahtekarlıktan vaz geçecekler, önce adam olacaklar ondan sonra ne olurlarsa olsunlar isterse mhp’li olsunlar, ama sol gösterip sağ çakmaktan vazgeçecekler. ülkenin gerçek sol ve demokratlarına düşmanlık yapmaktan vaz geçecekler.
    bırak bana kemalist kişilik bozukluğu ağzıyla uyduruk yanıtlar vermeyi, sen bunlara cevap ver, doğu perinçek kafasıyla solculuğu bırak, 17.500 faili meçhule ne diyebildin de, şimdi coplanan öğrencileri savunuyorsun, bırak bu kızıl elma koalisyonunun sahte sol kokan söylemlerini… ya da bırakma akp aşağı, akp yukarı siyasetine devam et, bu sana ve size yeterde artar bile, dinazorluğunuzun kapağı olacak bu durum çok yakında.

  18. Yazan:ali duman Tarih: Ara 14, 2010 | Reply

    sn. bsm,

    yazdıklarınızın her satırına katılıyorum, sol’dan olup, bu gerçekleri görebilmek çok önemli,zira kendini sol’cu sanıp, hala bu gerçeklerden bigane kalmış çok kişi var, 21nci yüzyıla girmişken bile biz bu gerçekleri anlatmaya, inandırmaya çalışıyoruz, 80 yıldır deli gömleğini giymiş, çıkartmamakla ısrarcı olanlara, ancak ne varki gün geçtikçe UYANIŞ artıyor.

    sn. sq’ye değerlendirmelerinizi dikkatlice okumalarını tavsiye ediyorum, benim yazdıklarım kendileri için UYARICI olamadı, umarım sizin yazılarınızdan bir şeyler çıkartabilirler.

    selam ve saygılarımla.

  19. Yazan:MY Tarih: Ara 14, 2010 | Reply

    samimi olarak “ben solcuyum, sol bir iktidarin Türkiye’ye adalet ve zenginlik getirecegine inaniyorum” diyen insanlar taniyor musunuz?

    bu insanlara sorun, Marx’in Kapital’ini okumuslar mi? %1 EVET çikacagini sanmiyorum.

    Kapital’den ya da “sol referans” sayilabilecek bir baska yazili eserden bir fikir aktarabilirler mi? Mesela 10 dakika boyunca Lenin’in hayati, yaptigi iyi isler ve hatalar, Stalin ile olan iliskisi…

    Yahut Türk solculari iskandinavya, Fransa, ingiltere, aBD’deki isçi hareketlerinin liderlerinden bir kaçinin adini sayabilirler mi?

    Hiç sanmiyorum. %1 çikmaz.

    Peki Türkiye’deki sol hareketlerden, orak-çekiç sembollü PKK’dan, kürt düsmani Türk Solu dergisinden, CHP’den kemalizm-sol iliskisinden bahsedebilirler mi? açik bir duruslari var mi?
    Hiç sanmiyorum.

    molotof kokteyli atmak kolay. içine koyduklari gazin, benzinin ithal edildigini biliyorlar mi?aglayip zirlamak disinda siyasi projeleri var mi?
    enerji açigini nasil kapayacaklar? bedave egitimi nasil finanse edecekler? israile, ABD’ye karsi yeni bir dis politika öneriyorlar mi?

    bundan 30 yil sonra Türkiye çok degisecek. Ama Türk solu hep böyle güdük kalacak. çünkü kitap okumuyorlar. geçmisi bilmiyorlar. gelecege dair proje üretemiyorlar.

  20. Yazan:sq Tarih: Ara 14, 2010 | Reply

    Sn.Ali Duman

    Burada tartıştığımız konunun başlığı bilmem hatırlar mısınız ama “Başbakan Erdoğan bu ülkenin ağası mıdır”. Konuyu Nihal Atsız’a kadar götüren sizsiniz. Bunun üzerine devletin AKP Devleti olduğunu yazdım. İktidardaki parti eleştirilir, esas oyunun zoru bu, birşeyi geçtikten, olduktan bittikten sonra değil, zamanında eleştirmek. Siyaset MEVCUT POLİTİKA’ya endekslidir.

    Hala Doğu Perinçek kafası diyorsunuz. Bana ne Doğu Perinçek’ten? Doğu Perinçek mi bugün muhattabım iktidarda?

    Bugün oturduğunuz yerden 12 Eylül’ü eleştiriyorsunuz ama şunu kabul edin, en ufak bir olayda 12 Eylü’ün höt zötçü refleksini benimseyecek bir zihniyet de var.

    Demokrasilerde eylem yapmanın en temel hak olduğunu söylüyorum, öyle “taşkın, neofaşist öğrençi” demekle olmuyor. Başörtülü öğrencinin eylemini savunup, ideolojisini bile doğru düzgün bilmediğiniz öğrenciyi “taşkınlıkla” suçluyorsunuz. Nereden biliyorsunuz o öğrencilerin sizin niyet okumalarınızda yaptığınız gibi ana dilde eğitim hakkına ya da eşitliğe karşı olduğunu????? Hepsini Kızıl Elma’cı yaptığınız çıktınız.

    Yumurtalı eylemlerle ilgili öğrenci sendikasından bir genci izledim televizyonda, Mümtazer Türköne’nin de olduğu bir programda (Türköne de aynı sizin yaptığınız gibi karşısındaki patoloji ile suçlayıp, polis şiddetini kınayacağına, öğrencilerin şiddetini kınıyordu). Hayalgücünüzü aşağılamak istemem ama hiç öyle bir Kızıl Elma, Nihal Atsız bilmemne durumu yoktu.

  21. Yazan:sq Tarih: Ara 14, 2010 | Reply

    Türk Sağı ne durumda peki sayın MY,

    “enerji açığını kapatma” projeleri 30 sene sonra nasıl bir Türkiye yaratacak misal? Türk sağı çok mu “okuyor”?

  22. Yazan:MY Tarih: Ara 14, 2010 | Reply

    “enerji açığını kapatma” projeleri 30 sene sonra nasıl bir Türkiye yaratacak misal? Türk sağı çok mu “okuyor”?

    en azindan halkin isteklerini dogru okuyor ki bir süredir iktidarda ve öyle de devam edecek. Tabi siz hâlâ kömür ve makarna masallarina inaniyorsanizz bilemem 🙂

  23. Yazan:ali yardım Tarih: Ara 14, 2010 | Reply

    “Öğrenci kolektiflerinin ‘Dolmabahçe eylemi’ne ve ‘yumurta protestosu’na telaşla benzin döken sol kalemlerin muhakeme noksanlığını ve duygusallığını da, belki bu korkuların arkasına bakarak anlamak gerekir. Yumurtaya odaklanıp, yumurta eylemi ile amaçlanan başkalarını konuşturmama baskısını ve şiddetini göremeyenlerin bu korku ile gözlerinin kapanmış olması lâzım.

    Sol üzerinde totaliter geleneğin çok ağır bir baskısı var. Totaliter düşünce, mükemmel düzeni temsil ettiği için değişime kapalıdır. Hiç mükemmel olan değişir mi? Siz sol üzerindeki bu ağır baskıyı, zaman içinde değişenlere hücum ederken fark edersiniz. Benim sık sık muhatap olduğum gibi. Bir insanın söylediklerine değil geçmişine bakarak hüküm vermek, başkalarının da kendileri gibi değişmeyeceği varsayımına dayanır. Halbuki değişmeden kalmak da bir korku tezahürüdür. Çünkü fikirler hayatın ve dünyanın rehberleri değil, sizi kötülüklerden koruyan sığınaklardır. 40 yıl öncesinin sosyalist dogmalarını savunanların son eylemlerle birdenbire yaygınlaşması bu yüzdendi”
    M.Türköne devamı http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1064933&title=solun-korkulari
    Türköne’yi savunmak benim görevim değil. kendisiyle bir çok noktada fikrimiz uyuşmuyor zaten. ama bu adamın statükocu olup olmadığını anlatmak için size bir olayı anlatayım.
    kendisinin konuşma yaptığı konferans sonrası yanına gittim. ve anadilde eğitim meselesi ile ilgili endişelerimi dile getirdim. kendisinin cevabı şu oldu:
    “Kürt vatandaşlarımız anadilde eğitim istiyorsa bu yapılmalıdır. biz de buna saygı duyacağız”
    yukarıdaki görüşüne ben hala katılmıyorum. bir ara ne hikmetse, Apo Osmanlıda olsa paşa yapılırdı gibi bir açıklama yaptı. bir yönden haklıydı;Osmanlı ZAAFiyet döneminde, kendisine isyan edenlerle uzlaşma yoluna gitmişti. kendisinin uzmanlık alanı 19 yüzyıl siyasi tarihi olunca,o da bu zaaf döneminden bir örnek getirmişti. peki Apo, Yavuz döneminde olsa ne olurdu?cevap açık kellesi vurulurdu.
    sq hanım Türkönenin objektif tespitlerine rastlamanız için onu okumanız gerekir. ayrıca zaman gazetesinde her yazan adamı “cemaatçi” ilan etmek te garabet. bu anlayışa göre etyen mahçupyan ile Lagendik-ki bunu ulusalcılar iddia etmişti- de cemaatçi oluyor ki, bu saçmadır. sanırım radikalde yazdığından dolayı Namık Kemal zeybek ve Akif Beki’yi solcu sanıyorsunuz.
    AKP karşıtlığı siz de vesayete destek verme refleksi uyandırmış. evet diyenler kenan evreni yargılamak için değil, kenan evrenleri üreten vesayeti kırmak için evet dediler. AYM yürütmeye her fırsatta tecavüz etmesin diye, HSYK paşaları savunup Sarıkaya’ları avukatlık bile yapamayacak hale getirmesin diye! YAŞzedeleri, askeri mahkeme adı verilen emir-komuta ile karar alan yapıların 142. madde ile etkisiz kılınmasını söylemiyorum bile.
    ali duman,
    hakiki bir solcu olmak için, KCK davasındaki “yoldaş”lara destek verin. “kendi kaderini tayin hakkı” lakırdılarına itimat edin. kemalizmden kurtulacağız diye “bölücü”lüğe çanak tutun. sosyalizm deneyimi yaşamış ülkeler, ne güzel bir hale gelmişler diye avunun. ya da sadece bir “ütopya” olduğunu söylemekle teselli bulunuz. bu ülkede “sağ”dakilerin neden “sol”dakilerden daha aşağı gelir tabakasına mensup olduğunu düşünmenizi isterim. hoş üstatlarınız bu konuda, yan yollara saparak “plep-faşizmi” gibi flu kavramların ardından konuşmayı yeğliyorlar. ama herkes biliyor ki Türkiyede sol, iktisadi değil, kültürel bir tercihti. milli-manevi değerlerden kaçışın adıydı. emek, işçi vs. kimsenin pek asıl derdi değildi. belki Kemal Tahir ve Hilmi Yavuz’u istisna kabul edersek, bu böyledir.
    neyse sosyalizm iyi bir şeydir, herhalde. her ne kadar “bütün yoldaşlar eşittir ve komünist parti üyeleri daha bir eşittir” kapısından, “dünkü mazlum bugünkü zalim” mecrasına çıksa da!

  24. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Ara 14, 2010 | Reply

    ”Seni protesto ediyorum, çünkü o koltuğu biz ve yandaşlarımız istiyoruz.” diye bir protesto olmaz. Protesto, eğer gerçekten rahatsız olunan bir durum varsa olur. Yoksa bunun adı ”protesto” değil, ayaklanma olur, isyan olur, zorbalıkla iktidarı ele geçirme çabası olur. Bu gösterilere katılanların amacını iyi bilmek, ona göre değerlendirmek lazım. Bunlar, kemalist diktanın sürmesi için mücadele ediyorlar. ”Sivil dikta” denen şey de tam olarak bu göstericilerin yaptıkları. Polisin yaptığı da bu diktacılara karşı demokrasiyi muhafaza etmek. AKP ya da Tayyip Erdoğan nasıl bir ideolojiyi dayatmış bugüne kadar millete ki protesto ediliyorlar? Gayr-ı müslimler bile ”şeriatçı” olduğu iddia edilen Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde cumhuriyet tarihindeki en geniş hurriyetlere kavuşmuştur. Hal böyleyken, ben polisin tepkisini de aşırı olmakla beraber doğru buluyorum, başbakanın ve hükümetin duruşunu da…

  25. Yazan:ali duman Tarih: Ara 14, 2010 | Reply

    bilirsiniz boğalar kırmızıya saldırır, çünkü boğalar renk körüdür, tek kırmızıyı kendi renginde görürler, onun dışında kalan herşey siyah beyazdır.

    ülkeyi babalarının çiftliği haline getirenler tezgahları bozulunca, akp’yi kırmızı gibi gösterme konusunda pek mahir çıktılar ve boğaları kırmızıya saldırtıyorlar, bu yönde çok güçlü bir maniplasyon var, bunun önderliğini de doğan medyası yapıyor. halkımızın büyük çoğunluğu bu oltaya gelmemiş olsa da, siyasi çapsızlıktan muzdarip kuyrukçu takımı bu oltaya hemen atlayıverdi.

    imdi, ortada ağır hastalıklı bir durum var, bu hastalığın adı KIRMIZI hastalığı diyebiliriz, hiç bir siyaseti olmayan, halkla hiç bir bağı olmayan, halka söyleyecek sözü dahi olmayan bu siyasi ucubeler, AKP’ye KIRMIZI görmüş boğa gibi saldırıyorlar, 21 banka batıran HORTUMCULARI görememişlerdi, AKP’yi çok net görüyorlar, 17.500 faili meçhul cinayeti görememişlerdi AKP’yi çok iyi görüyorlar, daha dün 10 çuval belge ele geçirildi, Donanma Komutanlığında halen bunu görmelerini bekliyoruz ama nafile, balyozu göremediler, ergenekonu göremediler, iş AKP’ye gelince maşallah cin gibiler, boğa gibiler. Dağlıcayı hala göremediler, Maşallah AKP’ye gelince KIRMIZI görmüş BOĞA gibiler, allah ne verdiyse artık hurraaaaa saldırıya geçiyorlar.

    21 banka soyup 100milyar dolarımızı ceplerine indirenleri kör oldular,

    memleketi 40 cente muhtaç edenlere kör oldular,

    banka soygunlarına ortam hazırlamak için darbeler düzenleyen 28 şubatçıları alkışladılar

    DEVEYİ HAMUDUYLA GÖTÜRENLERE GÖREMEDİLER ama AKP’ye devenin tüylerini saydırıyorlar.

    allah akıl fikir versin, KIRMIZI hastalığı için de tez elden sıhhat ve afiyet versin diyeyim, başka ne diyebilirim ki.

    Her 10 yılda bir faşist darbelerin tezgahlandığı dönemlerde faşist MC hükümetleri işbaşındaydı, bu faşist MC hükümetlerinin en büyük meziyeti ise darbelere giden yolun ve çeteleşen/ergenekonlaşan derin devleti yapı taşlarını döşemek olmuştu.

    o dönemlerde Devrimci Gençlik partisinden (TİP) kopartılıyor, uyduruk tezlerle (MDD) silahlandırılıp, dağa çıkartılıyordu, sırf devrim “kırdan mı olsun”, “şehirden mi olsun” gibi uydurma tezlerden bile devrimci gençler birbirine kırdırılıyordu, Derin devletin pravaktör ajanları devrimcilerin içlerinde cirit atıyor, karizmasından dolayı etki altına alınamayan devrimci önderler devlet eliyle katledilip, yerlerine devletin sol görünümlü pravaktör ajanları oturtuluyordu, tavşana kaç tazıya tut siyasetiyle gençler birbirine kırdırılırken yapılacak olan darbelerin alt yapısı ve zemini hazırlanıyordu. kardeşin kardesi öldürmesinin en büyük vebali bu faşist MC hükümetlerine aittir.

    imdi, pravaktör ajanlığın azam-ı üstadı doğu perinçek ve ergenekon şebekesi tarafından organize edilen KIZIL ELMA koalisyonu işte geçmişteki sözkonusu faşist MC’nin örneğindeki gibi yeni baştan yaratılmaya çalışılmaktadır.

    ADI KONMAMIŞ bir KIZIL ELMA ittifakı mevcuttur. Bunun filiyattaki işlevini de 12 eylüldeki REFARANDUM’da görmüş olduk, bu faşist yapılanmanın %40 civarında oyu mevcuttur, bu faşist yapılanma gizliden gizliye organize edilmiş, ilanı yapılmamıştır.

    ne yazıkki AKP’nin alternatifi bu faşist KIZIL ELMA yapılanmasıdır.

    HAYIR oyu veren sol ve sağ partilerin tamamı bu yapılanmanın içerisinde yer almaktadır, sadece sağ partilerden oluşturulan MC’nin yerini almaya, şimdilerde -sahte-soldan ve sağdan devşirilen partilerle oluşturulan KIZIL ELMA koalisyonu adaydır.

    APO’da bu oluşumu tahlil etmiş, işte sırf bu yüzden ve çoğunluğu da sağlamaya yönelik CHP’ye ittifak teklifinde bulunmuştur, bu sitede yaptığım yorumlarda BDP için kürtlerin CHP’sidir demiştim, gerçekten de öyle olduğu BDP tarafından CHP’ye yapılan ittifak teklifiyle ispatlanmıştır, BDP, “kürt” kelimesini dahi ağzına almayan CHP’de ne görmektedir de, ittifak teklifi yapmaktadır, bu oluşumların GİZLİ AJANDALARI vardır, bu oluşumlar ERGENEKON tarafından yönlendirilmektedir, bunların halka nasıl göründüğünün önemi yoktur, çünkü bunlar halka karşı uyguladıkları siyaseti MASKELİ yaparlar, faşist yüzlerini saklayabilmek için MASKELİ siyaset yapmak zorundadırlar.

    APO neden CHP ittifakını istemektedir?

    APO, esasen ergenekon tarafından yaratılmış bir yalancı kahramandır, ergenekonun varlık gösterebilmesi için ihtiyaç duymakta olduğu “düşman” rolünü üstlenmektedir, zira her faşizm düşmanlıktan beslenir, aksi takdirde hiç kimse ortada bir sebep yokken faşizmi desteklemez, bir sebep yaratmak gerekir ki o sebeplerin neler olduğunu da malum 80 yıl boyunca çok fazlasıyla yaşadık ve gördük. kah komünizm düşman oldu, kah dinciler ve şeriat düşman oldu, kah bölücülük ve pkk düşman oldu, kah Gülen hareketi düşman oldu, kah 4 bir yanınımız düşmanla çevrili idi, içerisi de düşmandan geçilmiyordu, 3 milyonluk ermenistandan korktuk, 10 milyonluk yunanistandan korktuk, korktuk allah korktuk, o denli korkmuşuz ki, o denli korkutulmuşuz ki MİLLİ MARŞIMIZın bile ilk kelimesi “KORKMA” ile başlıyor malum.

    Made in Ergenekon yapımı olan Apo’nun AKP’den korkması, CHP ile ittifak yapıp, hatta yukarıda sözünü ettiğim KIZIL ELMA koalisyonunu bu ittifaklar ile iktidara taşımak istemesi kendi çıkarınadır. Zira ipi AKP’nin elinde olduğu sürece -er geç gerçeklerin ortaya döküleceğinden- korkmaktadır, zira ERGENEKON davası sürdükçe korkması devam edecektir, ergenekon davası derinleştirildiğinde içinden APO çıkacaktır, kimse şaşırmasın, Apo bunun önünü almaya çalışmaktadır, bunun önünün alınmasının yolu ise CHP+BDP ittifakı ve KIZIL ELMA hükümetini işbaşına getirmekten geçmektedir, (MHP ise zaten çantada keklik olarak görülmektedir) gelecek yıllarda bu gerçeklik daha da belirgenleşecektir.

    ağzına kürt kelimesini dahi almayanlarla ittifak talebinin başka ne gibi bir anlamı olabilir? başka bir anlamı varsa, bilgilenmekten memnun olurum.

  26. Yazan:ali yardım Tarih: Ara 14, 2010 | Reply

    ‘Dolmabahçe eylemi’ni ve SBF’deki ‘yumurtalı protesto’yu patolojik vak’alar olarak yorumlayınca, solcu kardeşlerimizden çok tariz aldım. Politik Psikoloji uzmanıyım. Adorno’nun Faşizm ıskalasından başlayarak Dogmatizm ıskalasını öğrendim. Altemeyer’in Sağ Kanat otoriteryanizmine karşı Stenner’in geliştirdiği Sol Kanat otoriteryanizmi ıskalalarını da biliyorum. Milligram deneyleri hakkında fikir sahibiyim. Kısaca Kişilik Psikolojisi’nin ve Psikometri’nin ideolojiler dünyasını anlamak için sunduğu imkânların farkındayım. Demek ki bir eylemin ve eyleme katılanların psikopatolojileri hakkında hüküm verebilirim.
    Öğrenci Kollektifleri’nin kapalı zihinli, değişmeye dirençli ve saldırgan bireylerden oluştuğunu, ‘sıkı dayanışma’ içinde psikolojik problemlerini çözdüklerini söylememin neresi yanlış? Üstelik bu teşhisten yola çıkarak polislerin bu gençlere karşı şiddet kullanmamalarını, tersine bir hastaya nasıl davranılırsa aynı ihtimamla davranmaları gerektiğini söyleyerek hasta haklarını savunmuş olmuyor muyum?”
    M.Türköne
    http://habererk.com/kose-yazisi/312/internet-milliyetciligi.html
    bu yazı çok daha ilginç. yazının tamamını okumanızı tavsiye ederim. internet üzerinden şoven sloganlar atmanın bir narsisizm olduğunu çok iyi açıklıyor. sizin internette sloganlar ile tanıdığınız milliyetçiliğin, sahih bir Türk milliyetçiliği olmadığını anlatıyor. bu arada kimseye iyi görünme kaygısı gütmeden, “internet milliyetçiliği”nin patolojik sorunlarına eğiliyor.
    “patolojik” kelimesi bir tespit, bir hakaret değil. o kelimeye takılıp tespitleri dikkate almamak anlamsız.

  27. Yazan:sevim Tarih: Ara 14, 2010 | Reply

    Türköne’yle hiçbir fikir bağım yok ama bana göre sahte solculardan çok daha dürüst.bir kere adam geçmişte ülkücü.üstelik öyle böyle değil silahlı olanlarından.muhtemelen bugün patalojik olarak yorumladığı sokak eylemlerine de katılmış.peki böyle bir deneyimi yaşayıp da soldan olsun,sağdan olsun gençlerin ideolojilerde yakılacak odun gibi harcanmaması gerektiğini feryat etmesi neden anlaşılmaz bulunuyor?bence kafamızı gömdüğümüz kumdan çıkarmanın zamanı geldi de geçiyor.ülkücü geçmişini refereans alarak bugün söylediği gerçekleri elimizin tersiyle itilmesi doğru değil.ne yani,sahte sloganlarına kanarak neonazizmi savunan bir avuç ss kemalistinden daha mı tutarsız Türköne?hiç sanmıyorum.ama ideolojik bağnazlıkla siyaha beyaz diyeceksek o ayrı.
    işin özü Ali Duman solcu bildiğim kadarıyla,bsm de öyle…Ali yardım,Tayfun Korkut ise milliyetçi bir çizgide görünüyorlar,Türköne ise zaten ülkücü kökenli.ama bu şahısların kimi fikirleri ideolojileri farklı olsa bile doğru bir noktada birleşiyorlar.ve bence maskeli kemalistlerden çok daha dürüst ve tutarlıdırlar.Ali Duman ve bsm duygularıma tercüman olan özgürlükçü solu temsil ediyorlar,bir anlamı olur mu bilmiyorum yoldaşlarımdırlar ve fikirlerini önemsiyorum.
    diğer yandan bu platformda birebir kıyasıya tartıştığım Ali Yardım ve Tayfun Korkut farklı görüşlerde olsak bile vicdanlarıyla hareket ediyorlar ve fikirleri saygıyı hakediyor.enazından ideolojilerine tutsak kalarak gerçekleri saptırmıyorlar.bu başlık altında hepsinin görüşlerinden istifade ettim,hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

  28. Yazan:ali duman Tarih: Ara 15, 2010 | Reply

    sabah gazetesinde sevilay yükselir’in güzel bir yazısı var 18 yıl öncesine ait.

    merkez medyadının ikiyüzlülüğüne dair çok güzel bir örnekleme.

    18 yıl önce 2 öğrencinin yargısız infaza kurban gitmesi üzerine içinde sevilay yükselir’inde bulunduğu öğrencilerin chp avcılar ilçe teşkilatını işgali, iki yüzlü merkez medya tarafından haber konusu dahi olmamış, konuyla ilgili tek satır haber yapılmamış.

    tek suçu! 1 mayıs gösterilerine hazırlanmak olan 2 öğrencinin katledilmeleri ise; silahlı/ bombalı öğrenciler, çıkan çatışmada öldürüldüler şeklinde verilmiştir. -öğrencilerde tek bir mantar tabancası dahi çıkmadığı halde-

    dönen dolapları, tezgahlanan böylesi ikiyüzlülüklerin hikmetini çözemeyenlerin yapacakları tahlillerin kıymet-i harbiyesi ol(a)mayacaktır.

    ergenekon avukatlığı yapan, daha dün hepimizin şahit olduğu şekilde ahmet kaya’yı linç etmeye yönelik girişimlerin taşlarını döşeyenlerin bugün öğrenci hapşuruğunu haber yapmaları, kendi çıkarlarının gereğidir, kışkırtıcılık ve kaos istemlerinin gereğidir.

    malum bu ikiyüzlü, hortumcu merkez medya bizi fadime şahin-ali kalkancı-müslüm gündüz masalıyla uyuturken, nasıl da arka planda banka soygunları gerçekleştirilmişti, sicili kara bu merkez medya katledilmelerini dahi görmemişken, şimdi öğrenci olaylarına nasıl da abanmakta, bu milletin artık sandıkları gibi aptal olmadığının farkında bile değiller.
    ikinci ve önemli diğer husus ise, anti-demokrat bir mücadele içinde oldukları kendi söylemlerinden de bilinen bu sahte sol ya da kemalist ss’leri dikkate almak demek, sicili kara merkez medyanın ikiyüzlülüğüne ortak olmaktır.

    sol görünümlü neofaşist kemalist ss öğrencilerinin maksatlarını bilmeyecek kadar saf değiliz, bilmeyenler -var ise- kollektif yumurta festivalcilerinin web sitesinden öğrenebilirler, halkın seçtiği ve meşru yollardan iktidara gelen bir partiyi “satılmışlıkla” suçlamak, “AKP’yi BERHAVA etmek için mücadele başlattıklarını” açıkca beyan etmek şeklinde bir metod demokrasi içerisinde mevcut değildir, önce o öğrencilere demokrasi ve demokratlığı öğretmek gerekir, demokrasilerde meşru bir hükümete “düşmanlık”, “berhaba etmek” gibi yöntemler kullanılmaz, bu yöntemler anti-demokratik yöntemlerdir, faşist yöntemlerdir. (durduk yerde neofaşist demiyoruz, durduk yere faşist yaftası yapıştırılmıyor)

    türkiye halklarını “aptal” yerine koyanlar öncelikle bu halka saygı göstermesini öğrencekler, önce bir demokrasinin ne demek olduğunu öğrencekler, önce seçilmişlere tahammül etmeyi ve meşrutiyet içerisinde mufalefet etmeyi öğrenecekler, zira demokrasi böyle bir şey.

    kaldı ki, masumane gösterilmeye çalışılan durum bir sembolik yumurta atma eylemi değildir, bu dübedüz YUMURTALI LİNÇ EYLEMİ’dir.

    sn. sevim hanım,
    yarının aydınlık türkiyesine ilişkin düşünceleriniz benimde içimi ısıtıyor, sizinle aynı düşünceler içerisindeyiz, sol ve sağ fikir tartışmasını yaşamaktan bile uzaktayız, zira ülkemin demokrat solcusu da, demokrasiye inanmış sağcısı da sanki omuz omuza kirletilmiş geçmişle yüzleşerek, aydınlık yarınlara ulaşmaya çalışıyor, demokrasiye inanmış solcular ile sağcılar ne kadar birbirilerine benziyorlarsa, bu kirliliğin müsebbibi olan kemalist kuyrukçuluğunda ısrar eden sol’da, sağ’da o kadar birbirine benziyor, sol’un da sağ’ında enkısa zamanda kuyrukçuluğu bırakmasıyla bir sol, sağ rekabeti ve tartışması yaşayabileceğiz, içinde solunda sağında olduğu bir vesayetçi cehpe ile bir de bu vesayetçiliğe son vermek isteyen sol ve sağdan oluşan demokratik cephe var, ancak ne yazıkki vesayetin bataklığına bulaşmışlık sol’da çok daha fazla, en azından sağ düşünceden beğensekte beğenmesekte bir akp çıkabildi, belki ikincisi de (HAS parti) çıkacak, ancak ne varki sol kanat bu konuda gerçekten çok zayıf, dileğimiz en kısa zamanda sahte sol’u tarihin çöplüğüne gönderip, yerine demokratik, özgürlükçü bir sol’u kurabiliriz, önümüzdeki yıllar bu doğumlara gebe gibi görünüyor, zira iplikler pazara çıktıkça bizim de haklılığımız ortaya çıkacaktır, güzel yarınlar için nefesimizi tüketmeye devam edeceğiz, selam ve saygılar sunarım.

  29. Yazan:bsm Tarih: Ara 15, 2010 | Reply

    Taraf çok zor günler geçiriyor şu an. Davaları demiyorum. Maddi açıdan çok zorlanıyorlar. Bilmiyorum belki maddi destekte bulunmak gerek. Açık Radyo bağış topluyor. Benzer bir şey yapaılabilir mi acaba ?(logic)

    Sayın logic,

    Haklısınız,Taraf yayın hayatına başlayalı beri zaten maddi sıkıntılarla boğuşuyor(du).
    Bu yazı altına ilk yorumu siz düşmüştünüz.Önemsemiştim kaygınızı.Temmeninizi destekleyecek bir iki satır yazmayı,varsa katkıya dair görüş ve önerilerimi paylaşmayı düşünmüştüm.Tartışma kızışınca arada kaynadı sanırım:)Ta ki Tarafın internet sayfasında en üstte “bundan böyle paralı girilecek”uyarı yazısına rastlayınca hatırladım.Böyle bir uygulamaya zorlandıklarına göre belliki maddi yöndeki sıkıntıları ciddi boyutlara ulaşmış.

    Naçizene bir önerim var.İnternet aboneliği uygulaması var Taraf’ta.İlk aboneliğimi gerçekleştirdiğimde üç aylık,altı aylık ve yıllık olmak üzere abone seçenekleri vardı.Sanırım uygulama devam ediyor.Arzu eden okur dostlarımız bu şekilde karınca kararınca destek olabilirler.

    Selamlar.

  30. Yazan:logic Tarih: Ara 16, 2010 | Reply

    Sayın logic,

    Haklısınız,Taraf yayın hayatına başlayalı beri zaten maddi sıkıntılarla boğuşuyor(du).
    Bu yazı altına ilk yorumu siz düşmüştünüz.Önemsemiştim kaygınızı.Temmeninizi destekleyecek bir iki satır yazmayı,varsa katkıya dair görüş ve önerilerimi paylaşmayı düşünmüştüm.Tartışma kızışınca arada kaynadı sanırım:)Ta ki Tarafın internet sayfasında en üstte “bundan böyle paralı girilecek”uyarı yazısına rastlayınca hatırladım.Böyle bir uygulamaya zorlandıklarına göre belliki maddi yöndeki sıkıntıları ciddi boyutlara ulaşmış.

    Naçizene bir önerim var.İnternet aboneliği uygulaması var Taraf’ta.İlk aboneliğimi gerçekleştirdiğimde üç aylık,altı aylık ve yıllık olmak üzere abone seçenekleri vardı.Sanırım uygulama devam ediyor.Arzu eden okur dostlarımız bu şekilde karınca kararınca destek olabilirler.

    veb sitelerini salt abonelere açık yapmaları iyi oldu. kendi adıma ben gidip basılı gazete alırım, Net’ten okumam. Ama beleşçiler en azından 3-5 kuruşa abone olurlarsa Taraf’a faydaları olur. Gazete topu topu 16 sayfa çıkabiliyor.

  31. Yazan:logic Tarih: Ara 16, 2010 | Reply

    Yunanistan’da ortalığı yakıp, yıkmışlar bugün. Bilmiyorum seyrettiniz mi?

    Solcular ben üniversitede iken de YÖK’ü protesto ederlerdi, şimdi de ediyorlar. Şimdikiler pek solcu değil ama olsun. O protestocu öğrencilerin siyasi görüşünü pek umursamıyorum açıkçası. Onlar orda haklıydılar protestolarında. YÖK’ün kaldırılmasını, parasız eğitim istemek bence doğru şeyler. Varsın siyasi görüşleri bana uymasın.

    Protestolar da doğası gereği agresiftir. Aksi zaten protesto olmaz! Demokrasiyi kutsamayın bu kadar. O polis bir gün sizin de kafanızı kırabilir ayrıca, sonra o travmayı atlatamayabilirsiniz.

  32. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Ara 16, 2010 | Reply

    @ logic,

    Yunanistan’da ortalığı yakıp, yıkmışlar bugün. Bilmiyorum seyrettiniz mi?

    Yunanistan’a giden, gören, yakın tarihini bilenler bu eylemlerin siyasetçilerin sokaklarda gençleri kullanarak hesaplaşmaları olduğunu bilirler. Bir Yunan iş arkadaşım vardı. Konu bu eylemlerden açılmıştı. Aynen şöyle söylemişti:

    ”Birçoğu neyi protesto ettiğini bile bilmeden giderler oraya. Maksat eğlencedir, adrenalindir. Zaten çoğu uyuşturucu alır onların. O kafayla neyi protesto ettiklerini derinliğine bilmeleri mümkün değildir. Çoğu bir sosyal ortam edinebilmek için, toplum içindeki ezikliklerini atabilmek için bu ortamlara girer. Ensesi kalın zenginler bu gençlere para verir, uyuşturucu verir, kadın verir, aralarında kafaları çalışanları parti üyesi yaparlar. Bu gençlerin çoğu harcanır. Kalan sağlar da köşeyi döner. Kumar gibidir. Kaybeden herşeyini kaybeder. Kazanan para pul-araba, yat-kat sahibi olur.”

    Yunanistan’ı tanıyanlar bilir ki, oradaki hayat pahalılığı, alınan maaşla altından kalkılabilecek bir yük değil. Atina’da tek göz oda bir evi, ömür boyu normal bir işte maaş biriktirerek alamazsınız. Ülkemizin hortumlandığı kriz dönemlerini hatırlatan bu tabloda para bazı ensesi kalınlarda şu anda Yunanistan’da. Birileri akıllara zarar lüks hayatlar sürerken, birileri 1-2 yıldır iş arıyor, bulamıyor. AB de bıktı artık Yunanistan’dan. Sokak eylemleri bu düzeni protesto etmiyor ki… Bu düzeni kuranların piyonları bu protestocular… Yunanistan’da bu düzeni kuranlarla Türkiye’deki benzerleri arasında da organik bağlar var. İnternet üzerinde bir çok sosyal ağda da zaten bu işbirliğini gösteren ortak sayfa var. Yani bizim Ergenekon çetesi tahmin ettiğimizden çok daha büyük olabilir aslında. Uluslararası bir projenin Türkiye ayağı olabilir Ergenekon.

    Aklı başında, mantıklı, neyi protesto ettiğini bilerek protesto yapan tek grup olarak Genç Siviller gösterilebilir şu sıralar herhalde.

  33. Yazan:bsm Tarih: Ara 16, 2010 | Reply

    Yunanistan’da ortalığı yakıp, yıkmışlar bugün. Bilmiyorum seyrettiniz mi?

    Seyrettim ama “seyretmez olaydım”-diyorum.Çok iç karartıcı bir tablo.Bu ülke için hiç de iyiye işaret görünmüyor.70’li yılların Türkiyesini çağrıştırıyor.Umarım aynı akibet yaşanmaz.

    Bizim akibetimiz iyi olmadı çünkü.Sağ-sol çatışmasıyla gençlik karşı karşıya getirilmişti.Gün geçmiyordu ki bir siyasi cinayet haberi gelmesin.Olaylar,öğrenci protastosu olmaktan çıkmış kan davasına dönüşmüştü.Can güvenliği diye bir şey kalmamıştı.Sırf bu yüzden çocuklarını üniversiteye göndermeyi “sakıncalı” bulan aileler olduğunu hatırlıyorum.
    Sadece üniversiteler mi?Ülke öyle bir toplumsal kaosa sürüklenmişti ki,mahalleler,sokaklar bölünmüştü.Hiçbir yer güvenli değildi.
    İdeolojik kamplaşmalar okul kampüslerinin sınırlarını aşacak boyutlara ulaşmıştı.Benzer kutuplaşma sendikalara,sivil toplum kuruluşlarına sıçramıştı;devlet kurumları dahi bu kervana katılmıştı…Emniyet,Pol-der,Pol-Bir diye iki karşıt gruba bölünmüştü.Sendikalar,öğrenci dernekleri,STK’lar…hepsinde belirleyici olan işin ideolojik boyutuydu:Sağ ve sol!Fşist ve Komünist diye suçlamalar!Hak arama işte yerini böyle bir ideolojik hesaplaşmaya bırakmıştı.

    Peki ne oldu?Gittikçe derinleşen kamplaşmalar,demokratik mücadele yerine toplumun her katmanının birbirine düşmanca bilendiği bir belirsizlik ortamına sürüklendi ülke.Bir şekilde kanıksandı,toplumca yaşamın bir parçası haline geldi bu anlayış.Ve Kanıksandıkça önü alınamaz bir raddeye ulaştı,ülkece bir felakete sürüklendik…12 Eylül gibi Faşit cuntalara davetiye çıkarıldı.O 12 Eylül ki,ürünü olan travmalar bugün de silinmiş değildir.O enkazın sonuçlarıyla yaşıyoruz bugün.
    Özetle,toplum bir şeyrek asır kendine gelmeyecek şekilde siyasetin dışına itildi,sindirildi,korkutuldu,tarumar edildi.Bir çok insan ülkesini/vatanını terketmek zorunda kaldı…Ailesinden,sevdiklerinden koparak Avrupalarda mülteci hayatı yaşamak zorunda bırakıldı.
    Peki bu gidişe dur diyebilecek iradeyi göstermemiz daha doğru olmaz mıydı?Toplumsal uyanış,hak arama ve protesto geleneği vs.iyi yönetilip değerlendirilseydi elbette şu anda demokrasi yolunda çok daha iyi bir noktada olabilirdik.Ne var ki bu muazzam hareketliliği toplum olarak aleyhimize çevirdik,heba ettik.Bir kaç general çıkıp her şeyi bıçak gibi ortadan biçti.Geriye siyasetin dışına itilmiş,sindirilmiş bir toplum kaldı.Sinik,ezik,yasaklara boyun eğerek yaşayan bir toplum!
    ********
    Sadede geleyim.Yunanistandan örnek vermişsiniz sayın logic.”Yunaistan’da ortalığı yakıp,yıkmışlar bugün”demişsiniz.Kusura bakmayın ve anlama kapasiteme verin,bu örnekle nasıl bir mesaj vermek istediğinizi,ne ima etmek istediğinizi merak ediyorum.Ortalığın “yakılıp yıkılmasını”tasvip ettiğinizi düşünmüyorum.İyi bir manzara değil,eminim siz de onaylamıyorsunuzdur.Ancak,eğer “bakın orada millet ortalığı yakıp yıkıyor ama bizdeki polis şiddeti yaşanmıyor”demeye getirdiyseniz,bu da öykünecek bir durum değildir kanımca.Polis şiddetine karşı olalım,hükümeti bu noktada uyaralım,bu konuda sizinle sonuna kadar beraberim.Ama ne polis şiddeti olsun ne de ortalık yakıp yıkılsın.Tamam,yakıp yıkmaya varacak bir durum yaşanmadı ancak Yunanistan’da yaşanan son olaylar da öyle imrenilecek cinsten değil.

    Solcular ben üniversitede iken de YÖK’ü protesto ederlerdi, şimdi de ediyorlar. Şimdikiler pek solcu değil ama olsun. O protestocu öğrencilerin siyasi görüşünü pek umursamıyorum açıkçası. Onlar orda haklıydılar protestolarında. YÖK’ün kaldırılmasını, parasız eğitim istemek bence doğru şeyler. Varsın siyasi görüşleri bana uymasın.

    Katılıyorum,bir protesto eyleminin ideolojinin şekline ve talep edilen “isteklere” göre değerlendirilmesini ben de doğru bulmuyorum.Solcudurlar veya değildirler bu çok da önemli değil;ideolojilere bakılararak,fikrin menşei/şekli esas alınarak hüküm verilemez.Ayrıca salt solcular protesto yapabilir diye bir kaide de yoktur.Kimi başörtüsü için protestosunu yapacak,kimi anadilde eğitim hakkı için,bir başkası cinsiyet ayrımcılığına itiraz edecek.”Ötekinden haber ver” deyip sorgulamak,protestonun(şiddet içereni hariç)şeklini,yerini,zamanını belirlemek elbette anlaşılır bir durum olamaz.Lakin “haklılık”konusuna bir şey diyemem.Parasız eğitim istenebilir.Her şeyin parasızını talep edebilir insanlar.Makul bir istek gibi görünebilir bu.Yalnız parasız olsun da ne olursa olsun mantığı bana çok da doğruymuş gibi gelmiyor.Parasız olanı nasıl finanse edilecek sorusu bir yana,eğitimin ezberci şeklini,ideolojik boyutunu,her yanı dökülen işleyişini sorgulamayıp “parasız”kısmına odaklanılacaksa bu çok da anlamlı olmaz ve “haklılığı”tartışılr derim.
    “YÖK kaldırılsın!”evet bu kurum kurulalı beri bu slogan hep dolaşımda olmuştur.Ben de kaldırılmasından yanayım.İyi de yerine ne konacak?Ya da neye dayanarak kaldırılması isteniyor?Ayrıca bundan önceki hükümetler de bu kurumun lağvedilmesine pek yanaşamadılar.Neden AKP icadıymış gibi ısıtlıp ısıtılıp ortaya konuyor?Hadi bunu da kabul ettik.Peki öğretim kurumlarının resmi ideolojinin tekelinde oluşu YÖK denen gereksiz yapılanmadan çok mu daha iyi duruyor?Neden haklı bulduğunuz protestocular işin bu kısmına itiraz etmezler?
    Kısacası,hükümet yetkililerinin protestoları”ideolojiktir,arkasında başka güçler vardır”şeklinde savuşturup polis şiddetini maruz göstermeleri kabul edilebilir bir gerekçe değildir.Kendilerinden olayları yatıştıracak toleransı göstermeleri beklenirdi.Ancak buna rağmen öğrencilerin bilerek ya da bilmeyerek ideolojilere alet olduğu da bir gerçektir ve bence kesin haklılık noktasında çok da kesin hüküm vermemek lazım.

    Protestolar da doğası gereği agresiftir. Aksi zaten protesto olmaz! Demokrasiyi kutsamayın bu kadar. O polis bir gün sizin de kafanızı kırabilir ayrıca, sonra o travmayı atlatamayabilirsiniz.

    Doğru,protestolar adı üzerinde agresiftirler.Başkaldırı vardır,itiraz vardır işin içinde çünkü.Ancak sorunların makul bir uzlaşmayla sonuçlanmasından,demokratik kurallar içerisinde çözülmesinden yana olmak neden “demokrasiyi kutsamak”olsun?Polis de,öğrenciler de şiddet uygulamasın,şiddete yönelmesin.Budur istenen.
    Dolayısıyla demokrasiyi değil de “polisi kutsayan” bir anlayış varmış gibi konuşuyorsunuz.Ha,polisi,askeri her koşulda kutsayan anlayışlar yok mudur?Elbette vardır.Ama şiddete karşı olduğu aşikar her eleştiriden “polis yanlılığı”çıkarmak da kusura bakmayın ucuz eleştiridir.Merak etmeyin,kafa-kol kırılmasına yabancı değilim.”Filistin askısı”ndan hasar gören karbugalarla yaşıyorum hala,bilirim yani.

  34. Yazan:logic Tarih: Ara 16, 2010 | Reply

    @Tayfun Korkut

    dediklerinizi buradaki Kürt gençleri içinde söylemek mümkün değil mi? bu davalarının anlamsız olduğu anlamına gelir mi? gelmez. Ulusalcılar’a benzemiş biraz tavrınız. Onlar zaten şöyle şöyle, ne dediklerinin ne yaptıklarının ne önemi var tadında olmuş.

    Genç Siviller, iyi güzel. Yapsınlar tabi kendilerine has protestolarına. Yalnız il emniyet müdürüne gaz göndermekle olmuyor bu işler. Çapkın olsa olsa gülmüştür hediyesini alınca 🙂

  35. Yazan:logic Tarih: Ara 16, 2010 | Reply

    Sadede geleyim.Yunanistandan örnek vermişsiniz sayın logic.”Yunaistan’da ortalığı yakıp,yıkmışlar bugün”demişsiniz.Kusura bakmayın ve anlama kapasiteme verin,bu örnekle nasıl bir mesaj vermek istediğinizi,ne ima etmek istediğinizi merak ediyorum.Ortalığın “yakılıp yıkılmasını”tasvip ettiğinizi düşünmüyorum.İyi bir manzara değil,eminim siz de onaylamıyorsunuzdur.Ancak,eğer “bakın orada millet ortalığı yakıp yıkıyor ama bizdeki polis şiddeti yaşanmıyor”demeye getirdiyseniz,bu da öykünecek bir durum değildir kanımca.Polis şiddetine karşı olalım,hükümeti bu noktada uyaralım,bu konuda sizinle sonuna kadar beraberim.Ama ne polis şiddeti olsun ne de ortalık yakıp yıkılsın.Tamam,yakıp yıkmaya varacak bir durum yaşanmadı ancak Yunanistan’da yaşanan son olaylar da öyle imrenilecek cinsten değil.

    Yunanistan’ı örnek vermemin sebebi bakın komşuda neler oluyor, burada küçük bir protestoyu bile hazmedemiyorlar demekti.

    Şiddet konusunda sizden farklı düşündüğümü belirtmek zorundayım. Bugüne kadar gördüğüm tarihte kimsenin kimseye güzelce bir şey vermediği yönünde. İktidar savaşları hep şiddetle olmuş. Şiddeti olumlamak istemem ama açıkçası başka bir yol göremiyorum. Bunu savunacak değilim yine de, istediğiniz gibi eleştirebilirsiniz. Ben sadece insanların neden şiddete başvurduğunu anlayabiliyorum. Söyleyeceğim bu.

    Lakin “haklılık”konusuna bir şey diyemem.Parasız eğitim istenebilir.Her şeyin parasızını talep edebilir insanlar.Makul bir istek gibi görünebilir bu.Yalnız parasız olsun da ne olursa olsun mantığı bana çok da doğruymuş gibi gelmiyor.Parasız olanı nasıl finanse edilecek sorusu bir yana,eğitimin ezberci şeklini,ideolojik boyutunu,her yanı dökülen işleyişini sorgulamayıp “parasız”kısmına odaklanılacaksa bu çok da anlamlı olmaz ve “haklılığı”tartışılr derim.

    Burada bir yanlışa düşmüşsünüz. Kimse eğitim sistemini sorgulamayıp, salt YÖK’ü protesto ediyor değil. YÖK, bu ülkede üniversite sisteminin acınacak hale gelmesine neden olmuş kurumdur. Tabiri caizse sistemin Şeytan’ıdır. Bu nedenle ilk hedefin o olması doğaldır. İlköğretimde, lisede para mı alınıyor ki üniversiteler de para alınsın ? Bu “nasıl finanse edilecek” sorusuna fena halde gıcık oluyorum. Kürtçe eğitim dediğimde de bunu diyorlardı. “Paramız yok” Bu ülkede her .oka para var ama eğitime yok! Bulacaklar kardeşim, bulmak zorundalar! En düşük polis maaşı 1800 TL. Polise nasıl bu kadar çok para verebiliyorlarsa, eğitime de verecekler.

    YÖK kaldırılsın!”evet bu kurum kurulalı beri bu slogan hep dolaşımda olmuştur.Ben de kaldırılmasından yanayım.İyi de yerine ne konacak?Ya da neye dayanarak kaldırılması isteniyor?Ayrıca bundan önceki hükümetler de bu kurumun lağvedilmesine pek yanaşamadılar.Neden AKP icadıymış gibi ısıtlıp ısıtılıp ortaya konuyor?Hadi bunu da kabul ettik.Peki öğretim kurumlarının resmi ideolojinin tekelinde oluşu YÖK denen gereksiz yapılanmadan çok mu daha iyi duruyor?Neden haklı bulduğunuz protestocular işin bu kısmına itiraz etmezler?

    YÖK’ün yerine kurum mu gerekiyor ? MEB ne güne duruyor. Zaten üniversiteler maksimum özerklik istene kurumlar. MEB aralarındaki koordinasyonu da sağlayabilir. YÖK’e ne gerek var?

    Valla benim zamanımdaki protestocular, o zaman da YÖK’ü protesto ederlerdi. AKP ile falan ilgisi yok konunun. Sadece YÖK’ü değil Kemalist sistemi de eleştirirlerdi. Protestoculara haksızlık etmeyelim şimdi.

    a,polisi,askeri her koşulda kutsayan anlayışlar yok mudur?Elbette vardır.Ama şiddete karşı olduğu aşikar her eleştiriden “polis yanlılığı”çıkarmak da kusura bakmayın ucuz eleştiridir

    yukarda polis yandaşlığı yapan yorumcular vardı, lafım onlara idi.

    Ancak sorunların makul bir uzlaşmayla sonuçlanmasından,demokratik kurallar içerisinde çözülmesinden yana olmak neden “demokrasiyi kutsamak”olsun?Polis de,öğrenciler de şiddet uygulamasın,şiddete yönelmesin.

    Demokrasi çoğunluğun istediğinin olmasıdır. Başka bir şey değil. Nedense demokrasiye çok başka anlamlar yükleniyor. Üzgünüm, demokrasiden fazla şey bekliyorsunuz.

    Kaburgalarınız için üzüldüm. Allah sabır versin.

  36. Yazan:bsm Tarih: Ara 16, 2010 | Reply

    Yunanistan’ı örnek vermemin sebebi bakın komşuda neler oluyor, burada küçük bir protestoyu bile hazmedemiyorlar demekti

    Orası öyle.Bu denli abartılı güç kullanımı gerekmiyordu.

    Şiddet konusunda sizden farklı düşündüğümü belirtmek zorundayım. Bugüne kadar gördüğüm tarihte kimsenin kimseye güzelce bir şey vermediği yönünde. İktidar savaşları hep şiddetle olmuş. Şiddeti olumlamak istemem ama açıkçası başka bir yol göremiyorum. Bunu savunacak değilim yine de, istediğiniz gibi eleştirebilirsiniz. Ben sadece insanların neden şiddete başvurduğunu anlayabiliyorum. Söyleyeceğim bu.

    Aslında şiddet konusunda farklı düşündüğümüzü sanmıyorum.Sizi farklı düşündürmeye iten neden,ülkemizde hak arama pratiğinin yarattığı algı olsa gerek.30 yıl önce ben de böyle düşünüyordum.Bu algıyı güçlendiren bir döngü bugün de var maalesef.Kürt sorunu mesela,dikkat edin çatışmaların kısmen durulduğu dönemler sorun hallomuş gibi rafa kaldırılır.Ta ki şiddet bir şekilde hortlar hoop tv.ve gazatelere yansımaya,paneller düzenlenmeye başlanır,açılımlar için start verilir.Oysa barış zamanında çok daha sağlıklı sonuçlar elde edilebilir iken şiddet tırmanışıyla sorunu sahiplenebiliyoruz toplumca.Tabi bu, “şiddet gerekliliği”ni pekiştiren algınıza dair kişisel bir gözlem.Yanılıyor da olabilirim.

    Ancak şu kadarını söyleyeyim, şiddet caydırıcı ve sorunu gündeme getirme noktasındaki etkisi itibariyle her zaman müspet sonuçlar getirmeyebilir.Ülkemizde de,dünyada da bunun sayısız örnekleri var.SSCB şiddetle kuruldu.Bir ihtiyaçtan kaynaklandı,eskinin yerine yenisi kondu,devrimle anıldı belki.Ya sonrası?Stalin dönemine falan hiç girmeyeceğim.Neticede dağıldı bu topluluk.Keza Cuhriyetimiz,yine aynı seyir:bedeller ödendi,şiddetin her türlüsü yaşandı ama geldiğimiz noktada arayışlar sürüyor…Tıkanan bir sistem var.İktidar savaşları var.Var da var.

    Diğer bir konu ise,”şiddet dışında pek bir yol olmadığı”fikriniz.Bence yanılıyorsunuz.Gandi’nin(okunduğu gibi yazdım)Hindistanını anımsayalım.Koca bir imparatorluk pasif direnişle dize getirildi.Ha,günümüzde bunun koşulları olup olmadığı sorulabilir.Dünya artık eski dünya değil.Bir çok şey belki de eski “romantik usüllerle” çözülmekten çok uzak kalabilir.Tartışılır açıkçası.
    Ancak konumuzla eşleşen bir örneği hatırlatmakta yarar görüyorum.TMK mağduru çocuklar için didinen Çocuklar İçin Adalet Çağrıcılarını(ÇİAÇ)anımsayalım.Kırıp dökmeden,şiddete başvurmadan vicdanlarıyla hareket ettiler…Çalmadık kapı bırakmadılar ve nihayetinde bu çocukların umudu olup adeleti onarma noktasında önemli bir başarıya imza attılar.Şimdi de Çocuklar İçin Adalet Takipçileri olarak tecelli etmemiş adaletin,noksanların takipçisi olarak aynı yöntemi devam ettiriyorlar.(Bu örnek,protestocu öğrenciler de aynı yöntem ve duyarlılığı göstersinler’den ziyade şiddete başvurmadan da bazı sorunların çözülebileceğine ilşkindi)
    Dolayısıyla eleştiri olarak düşünmeyin,sadece çözümde farklı alternatiflerin olabileceği üzerine anlaşmaya çalışıyorum sizinle.Paragrafın sonunda “insanların neden şiddete başvurduğunu anlayabiliyorum”demenizi de gayet iyi anlıyorum.Haklı haksız,her şiddetin bir nedeni vardır kuşkusuz.Önemli olan bunu minumuma indirecek formülü bulmak.Artık nasıl bulcaksak:)

    Burada bir yanlışa düşmüşsünüz. Kimse eğitim sistemini sorgulamayıp, salt YÖK’ü protesto ediyor değil. YÖK, bu ülkede üniversite sisteminin acınacak hale gelmesine neden olmuş kurumdur. Tabiri caizse sistemin Şeytan’ıdır. Bu nedenle ilk hedefin o olması doğaldır. İlköğretimde, lisede para mı alınıyor ki üniversiteler de para alınsın ? Bu “nasıl finanse edilecek” sorusuna fena halde gıcık oluyorum. Kürtçe eğitim dediğimde de bunu diyorlardı. “Paramız yok” Bu ülkede her .oka para var ama eğitime yok! Bulacaklar kardeşim, bulmak zorundalar! En düşük polis maaşı 1800 TL. Polise nasıl bu kadar çok para verebiliyorlarsa, eğitime de verecekler.

    Yanılgıya düşmem muhtemel tabi.Yalnız ille bir kurum olsun demiyorum.Yenilensin,özerk olsun,eğitim kalitesi yükselsin,ezberlerden arınsın…Budur talebim.Dolayısıyla zihniyet aynı zihniyet olduğu sürece sembolik “YÖK kaldırılsın”sloganı pek işe yaramıyor.YÖK gider GÖK gelir.Hiç olmadı MEB aynı mantık ve sistemi sürdürür ve aynı hamam aynı tas devam eder her şey.
    Finans meselesi daha çok öğrencilerin projesizliğine atıftı.Hiçbir kaynak gökten zembille gelmez ve karşılanamaz.Ve iddia ettiğiniz gibi ilköğretimde,lisede para alınmıyor olması hiç de parasız olmadığı anlamına gelmiyor.İki çocuk okuttum,en çok parayı ilköğretim ve lisede çıktı cebimden.Zorunlu formaydı,kayıt ücretiydi,dersane ve servis masrafıydı.Daha iyi bir okulda öğrenim görsünler diye bağış adı altında verdiğim rüşvet,sahte ikametgahlar,koşuşturmalar da cabası.Şimdi bu keşmekeş dururken iş okul harçlarına mı kaldı.Madem eğitimin parasız olmasını bu kadar çok istiyorlardı bu maraton boyunca neden sesleri çıkmaz?Yani tamam demokratik bir hukuk devletinde elbette devlet vatandaşın eğitim,sağlık gibi taleplerini parasız karşılamalı.Böyle sosyal güvencelerle donanmış demokratik bir ülkeye sahip değiliz.Devlet görevlerini yerine getirmiyor aksine üzerine vazife olmayanlarla ilgileniyor.Ama bu hengamenin içinde tüm gerçekleri görmeden boş sloganlar peşinde koşturulmasına da ben gıcık oluyorum.
    Kürtçe için söylediklerinize ise tamamen katılıyorum.Korucu denen ucube eşkiya teşkilatına ayrılan ödenekle bile pekala tüm giderler karşılanabilir.

  37. Yazan:logic Tarih: Ara 17, 2010 | Reply

    Aslında şiddet konusunda farklı düşündüğümüzü sanmıyorum.Sizi farklı düşündürmeye iten neden,ülkemizde hak arama pratiğinin yarattığı algı olsa gerek.30 yıl önce ben de böyle düşünüyordum.Bu algıyı güçlendiren bir döngü bugün de var maalesef.Kürt sorunu mesela,dikkat edin çatışmaların kısmen durulduğu dönemler sorun hallomuş gibi rafa kaldırılır.Ta ki şiddet bir şekilde hortlar hoop tv.ve gazatelere yansımaya,paneller düzenlenmeye başlanır,açılımlar için start verilir.Oysa barış zamanında çok daha sağlıklı sonuçlar elde edilebilir iken şiddet tırmanışıyla sorunu sahiplenebiliyoruz toplumca.Tabi bu, “şiddet gerekliliği”ni pekiştiren algınıza dair kişisel bir gözlem.Yanılıyor da olabilirim.

    kesinlikle yanılmıyorsunuz. ama sadece Kürt sorunu üzerinden bu kanıya varmış değilim. Bu ülke tarihi ve genelinde dünya tarihi de şiddet üzerine kurulu. ağlamayana meme yok.

    Hep bu Gandi örneği verilir, doğrusu Gandi’nin direnişini çok iyi bilmiyorum ama istasnai bir durum olduğunu düşünüyorum. Keza Mandela’nınki de öyle. Şartlar olgunlaşmış demek ki oralarda.

    Taş atan çocuklara gelince, ben pek de bir yol alındığını düşünemiyorum. Bir kaç yiileştirme yapıldı o kadar. O çocukları hala sırf taş attılar diye hapse atıyorlar. Bunu kabulleniyor musunuz siz? Şimdi bir de yumurta attılar diye hapsi istenenler var. Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça 🙂

  38. Yazan:bsm Tarih: Ara 18, 2010 | Reply

    Taş atan çocuklara gelince, ben pek de bir yol alındığını düşünemiyorum. Bir kaç yiileştirme yapıldı o kadar.

    Tabi ki yeterli değil.Yargıda adeletsizlikler devam ediyor.Bir çok eksik var.Yanlış kararlar alınıyor.Hatta yargı hatalarından çok kararlar siyasidir diyebiliriz.Türkiye,çocuk haklarıyla ilgili altına imza attığı-uluslararası bağlayıcılığı olan-sözleşmeleri bile ihlal ediyor.
    Yine de bir iyileştirme yapılması hiç yoktan iyidir.
    Bu “iyileştirmeler” de neticede bir mücadelenin sonucudur.Dolayısıyla bazı kazanımların şiddete başvurulmadan da elde edilebileceğine vurgu yapmaktı amacım.Yoksa dediğiniz gibi dört dörtlük bir hukuktan zaten sözedilemez.

    Konu açılmışken yargı bürokrasisinin bu çarpık işleyişinin nedenlerine değinmek istiyorum.Kanımca,her ne kadar zaman zaman eleştirilerin merkezine yargı mekanizması alınsa da birinci derecede sorumlu olan hükümet(ler)dir.Zira yaşanan hukuk skandalları(veya hukuki yanlışlar)hükümetten tamamen bağımsız geliş(e)mez(istisnaları saymazsak).Kısacası hükümetin direktifi ve bilgisi dışında adli mercilerin yasaların dışına çıkması pek olası görünmüyor.
    Bu bağlamda gerek “taş atan çocuklar”ın uğradığı adaletsizlikler olsun,gerekse tanığı olduğumuz polis şiddeti olsun;bizzat hükümetin belirlediği politikalar doğrultusunda gerçekleşmektedir.Ayrıca siyasallaşan KCK davası da bu politik anlayış çerçevesinde değerlendirelebilir.

    Şuraya getirmek istiyorum:Hükümet bir yandan demokratik açılımlardan dem vururken diğer yandan kendisi çiğniyor demokrasiyi.
    Peki bu paradoksu yaratan koşullar(veya nedenler) ne olabilir?
    Bence bu tutumun altında yatan birinci neden “özgüven eksiliği”dir.Zira Hükümet,demorasinin yerleşmesinde kısmen istekli olmakla birlikte;çoğulcu,paylaşımcı bir demokrasi anlayışı yerine “ipleri elinden kaçırmak istemeyen”bir metodu tercih ediyor.Bir başka ifedeyle katılımcılık/çoğulculuk yerine zaptu raptçı/dayatmacı bir mantıkla hareket ediliyor.Ben buna “AKP tarzı demokrasi” diyorum.Oysa bu tarz tepeden inmeci anlayış demokrasi değil toplum mühendisliğinin farklı bir versiyonu olabilir ancak.Kısacası hükümetin mevcut demokrasi anlayışının,kendini ifade edebilen özgür bireylerden oluşan demokratik bir toplum modelinin önünü açtığı söylenemez.Aksine susan,demokratik taleplerini hükümetin lütfuna bağlayan sessiz,tepkisiz,itaatkar bir toplumla demokrasi inşa edilmeye çalışılıyor.Tabi bu modelin hayata geçişinde en etkili yöntem güvenlik eksenli “tedbirler”dir.
    Dolayısıyla hükümetin bu “güvenlik”i önceleyen kendine has demokrasisinden ne kendine ne de topluma henüz güvenmediği anlaşılıyor.

    İkinci bir neden de,hükümetin bir türlü aşamadığı siyasi kaygılardır sanırım.Başbakan,”Sabah söylediğini akşam unutuyor”diye Kılıçdaroğlu’na yükleniyor-ki son derece yerinde bir eleştiridir- ancak Kürt sorunu,Alevi sorunu gibi temel meselelerde ondan pek de aşağı kalmıyor…Birgün en radikal söylemlerde bulunurken bir ertesi gün kendisini tekzip edebiliyor.Kuşkusuz bu davranışı direkt başbakanın bireysel duruşuyla da bire bir ilşkili olabilir…Milli Görüş çizgisinin kısmi etkileri,muhafazakar kimliği ya da milliyetçi duygulardan kurtulamamış olması…Ancak kendi tabanını ürkütecek söylemlerden çekinme kaygısının daha baskın olduğunu düşünüyorum.Ki bu da siyasi kaygıların öne çıkması anlamına geliyor.Kanımca AKP henüz bu handikapı aşmış değildir.Yoksa en azından bir Alevi sorunu çözülmeliydi zira bu kaygıların dışında pek bir engel bulunmuyor.

    Bir de, taban dışında partiyi “bir arada tutma” hassiyeti var.Ne şiş yansın ne kebap misali herkesi memnun edecek/küstürmeyecek bir parti içi denge siyaseti yürütülüyor.
    Bütün bunlar bir araya getirlidiğinde haliyle işler demokrasiye göre değil “duruma”göre yürüyor.

    O çocukları hala sırf taş attılar diye hapse atıyorlar.

    Evet atıyorlar maalesef.Gerekçe değil ama yukarda saydığım nedenlerden ötürü “bir ileri iki geri” gidip geliyorlar işte.

    Bunu kabulleniyor musunuz siz?

    Kabullenir gibi bir halim mi var:)

    Şimdi bir de yumurta attılar diye hapsi istenenler var. Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça:)

    :))
    :))

  39. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Ara 19, 2010 | Reply

    logic,

    İktidar savaşları hep şiddetle olmuş.

    İşte mesele bu. Mesele hak arama meselesi değil, kılı tüyü bahane edip, daha fazla güç, daha fazla iktidar arayışı. O eylemdekilere bir mikrofon uzatılsın, sorulsun, %kaçı neyi protesto ettiklerini biliyorlar acaba? Biz de üniversite okuduk. Gördük bu eylemleri. Kimlerin, nasıl tiplerin katıldığını da biliyoruz. Emin olun, neyi protesto ettiğini bilmeden sosyal ortam arayışı içerisinde geliyor çoğu oraya. ABD’de 10000lerce dolar ödeyen öğrenciler protesto etmiyor da bizde bikaç yüz lirayı mı protesto ediyorlar? Ha o protesto edenlerden mezun olduktan sonra 10000lerce dolar verip ABD’de master yapan sahtekarları da bilirim ben.

  40. Yazan:logic Tarih: Ara 19, 2010 | Reply

    İşte mesele bu. Mesele hak arama meselesi değil, kılı tüyü bahane edip, daha fazla güç, daha fazla iktidar arayışı. O eylemdekilere bir mikrofon uzatılsın, sorulsun, %kaçı neyi protesto ettiklerini biliyorlar acaba? Biz de üniversite okuduk. Gördük bu eylemleri. Kimlerin, nasıl tiplerin katıldığını da biliyoruz. Emin olun, neyi protesto ettiğini bilmeden sosyal ortam arayışı içerisinde geliyor çoğu oraya. ABD’de 10000lerce dolar ödeyen öğrenciler protesto etmiyor da bizde bikaç yüz lirayı mı protesto ediyorlar? Ha o protesto edenlerden mezun olduktan sonra 10000lerce dolar verip ABD’de master yapan sahtekarları da bilirim ben.

    yapma Tayfun kardeşim, her hak aramanın içinde biraz iktidar mücadelesi vardır. protestocuları hemen genelleyip, yaftayı yapıştırmışsın. Valla benim gördüğüm solcular neyi neden protesto ettiklerini gayet iyi biliyorlardı. dışarıda bir şeyi protestyo etmeden mutlu mesut yaşayan insanları düşününce ben o solculara hep saygı duydum, onlarla aynı dünya görüşüne sahip olmasam da.

    Kaç para olursa olsun, eğitim bir temel haktır ve ücretsiz olmalıdır. ABD’de para ödeyerek mastır yapmakla, ücretsiz eğitim istemek arasında bir çelişki olduğunu nerden çıkardınız ? Adam parası varsa tabi ki gidip yapacak. Parasız değil diye vaz mı geçsin eğitiminden ? Önemli olan eğitim parasız olana kadar protestoya devam etmek.

  41. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Ara 21, 2010 | Reply

    her hak aramanın içinde biraz iktidar mücadelesi vardır.

    Olmamalı… İktidara giden yol ortalığı yakıp yıkarak değil, meramını demokratik yollardan anlatıp, halkın desteğini alıp sandıktan çıkarak olur. Hükümet binasını basarak, polisle çatışarak değil… Tayyip Erdoğan bu ülkede haksız yere hapis yattı. İsyanını şiirlerle anlattı. Yandaşları orayı burayı yakmadı, zavallı emekçi polislerle çatışmadı. En sonunda halk bu durumu gördü ve seçimde icabını yaptı. Burası patagonya değil. Şiddetle hiçbir yere varılamaz. Şiddetle gelen şiddetle gider. Bkz. Kırgızistan…

  42. Yazan:logic Tarih: Ara 22, 2010 | Reply

    Olmamalı… İktidara giden yol ortalığı yakıp yıkarak değil, meramını demokratik yollardan anlatıp, halkın desteğini alıp sandıktan çıkarak olur.

    mesele iktidar meselesi değil, konu iyice saptı. mesele hak hukuk arama meselesi. bunun iktidarla ilişkisi derin bir konu, şu an bunu konuştuğumuzu sanmıyorum. soru şu:

    bu ülkede insanlar hak hukuklarını nasıl arayacaklar ?

    Müslümanlar iktidar olup, başörtüsünü çözebilecek güce sahip. Gerçi onu bile tam yapamadılar henüz ya. Ya diğerleri napıcak ? Kürtler, travestiler, geyler, Ateistler, Aleviler, polisten dayak yiyen, işkence gören öğrenciler ? Bunların güçleri belli. Hiç bir şeye yetecek güçleri yok. Napsınlar, kaderlerine razı mı olsunlar ? Demokrasi çoğunluksan işe yarar, değilsen bir .oka yaramaz.

    Bu ülkede henüz demokrasi yok. Olsa da kolay değil bu işler. Dünya üzerinde henüz herkesin hak ve hukukunun korunduğu bir sistem yok. Bugün demokrasiden bahsedebiliyorsak geçmişte birileri bunun için savaştı diye edebiliyoruz. Oturduğun yerde gelmiyor o demokrasi. Nitekim henüz bize de gelebilmiş değil.

    zavallı emekçi polisler

    Zavallı emekçi polisler mi ? Sinirlensem mi gülsem mi bilemedim.

  43. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Ara 22, 2010 | Reply

    @ logic,

    30 yıl dağlarda 10000lerce Kürt’ü feda ederek Kürt meselesinin çözümünde kat edilen mesafe nedir? Hiç! Hatta Kürtler var olan haklarından dahi mahrum oldular. Yaşam alanları iyice daraldı. Öfkeyle kalkıldı, zararla oturuldu. Sokaklarda salye sümük protestolarla, polise taş atarak da bir yere varılamadı ve varılamaz. Ama, vücutta en çok işe yaraması gereken kas (beyin) çalıştırılırsa, bakın ortaya nasıl sonuçlar çıkıyor?

    http://www.tumgazeteler.com/?a=2610509

    Hangi taşlı protesto ya da silahlı PKK saldırısı bu kadar ses getirdi bugüne kadar? Hangisi toplumdaki algıları bu kadar değiştirdi, milleti bu konuda bu kadar kafa yormaya itti? 30 yılda anlatılamayan bir derdi bir billboard anlattı. Evet, bazen bir karikatür 1000lerce sayfa kitabın anlatamayacağı kadar şey anlatabilir.

    Zavallı emekçi polisler mi ? Sinirlensem mi gülsem mi bilemedim.

    Ne oldu, zorunuza mı gitti? Emekçi değil mi polisler? Hayatlarını tehlikeye atmıyorlar mı 3 kuruş maaş için? Birçoğu ailesini terkedip şark görevine gidiyor. Polisten nefret etmenizin sebebi nedir acaba? Siz gidin bir de ABD’deki, demokrasiyi dünyaya tanıtmış batı Avrupa ülkelerindeki polislere bakın. Otoyolda 2 kere dur ihtarına uymazsanız ateş açma yetkileri var. Türkiye’de polisler de isyanda. ”Kriterler” adı altında polisler ülkemizde açık hedef haline getirildi. Birçok olayda polis asayişten önce kendini korur hale getirildi. Polisin şiddet uyguladığı birçok olayda polisin meşru nefs-i müdafaası söz konusu. Siz ne istiyordunuz, polis bıraksın, göstericiler polisi dövsün, öldürsün? Siz Türkiye’deki polislere yatın kalkın dua edin. ABD’de polislerin yasadışı göçmen olduğuna şüphe ettiklerini nasıl sorgusuz sualsiz tekme tokat yere indirip üzerini aradığını gördünüz mü, İngilizce bilmediği için polisin ihtarını anlayamadığından vurulan duydunuz mu? Hollanda’da kaldırıma oturduğum için yaka paça sürüklenip merkeze götürüldüm. ABD’de bir arkadaşım çocuk parkında sigara içtiği için yaka paça karakola götürülüp, 100$ cezaya çarptırıldı. Türkiye’de bunlardan hangisi oluyor? Adam trafikte kendini durduran polise kafa tutuyor, pazarlık ediyor, polis de bağırınca ”kötü” oluyor. ABD’de polis izin vermeden arabasının camını dahi açamıyor. Ben Türkiye’de TSK’yı eleştireni anlarım, saygı duyarım ama emniyet teşkilatı içindeki çürüklere rağmen bugün hala Türkiye’nin en güvenilen kurumlarından biri. Eğer emniyetle sorunu varsa bir kişinin, büyük ihtimalle şerefsiz, dolandırıcı, katil falandır. İstisnaları vardır, olabilir…

  44. Yazan:logic Tarih: Ara 22, 2010 | Reply

    30 yıl dağlarda 10000lerce Kürt’ü feda ederek Kürt meselesinin çözümünde kat edilen mesafe nedir? Hiç! Hatta Kürtler var olan haklarından dahi mahrum oldular. Yaşam alanları iyice daraldı. Öfkeyle kalkıldı, zararla oturuldu. Sokaklarda salye sümük protestolarla, polise taş atarak da bir yere varılamadı ve varılamaz. Ama, vücutta en çok işe yaraması gereken kas (beyin) çalıştırılırsa, bakın ortaya nasıl sonuçlar çıkıyor?

    http://www.tumgazeteler.com/?a=2610509

    Hangi taşlı protesto ya da silahlı PKK saldırısı bu kadar ses getirdi bugüne kadar? Hangisi toplumdaki algıları bu kadar değiştirdi, milleti bu konuda bu kadar kafa yormaya itti? 30 yılda anlatılamayan bir derdi bir billboard anlattı. Evet, bazen bir karikatür 1000lerce sayfa kitabın anlatamayacağı kadar şey anlatabilir.

    Çapkın’a gaz falan göndermeyi de sevmiştiniz siz. Bu eylemlerde sorun yok tabi ama maalesef etkisi hiç de öyle iktidardakileri etkileyecek boyutta değil maalesef. Onlar da bizim gibi gülümsüyordur muhtemelen. Eskiden olsa soruşturma falan açarlardı gerçi. Sizin anlamadığınız nokta şu. O taş atan çocuk, zevk falan alıyor sanıyorsunuz heralde. O taşı atıyor çünkü elinden gelen o. Bu ülkede ezilmiş, işkenceye uğramış, katletilmiş bir halk Kürt halkı. Filistinli çocuklar gibi Kürt çocukları da. Ellerinden gelen o, onu yapıyorlar bu ülkenin zalimlerine karşı. Bir noktadan sonra işe yarayıp yaramaması da önemli değil. İnsan onuru nedir bilir misiniz ? Bu darbe dönemlerinde hapishanelerde işte basit şeylere karşı direnirlermiş. Tek tip üniforma giymezlermiş falan gibi. Baktığında ne işe yarıyor, bir işe yaradığı yok. Aksine bir sürü de dayak yiyorsun. Ama yerlerde sürünen onurunu bir nebze korumuş olmak bile insan olmanın şartlarından biri.

    Ne oldu, zorunuza mı gitti? Emekçi değil mi polisler? Hayatlarını tehlikeye atmıyorlar mı 3 kuruş maaş için? Birçoğu ailesini terkedip şark görevine gidiyor. Polisten nefret etmenizin sebebi nedir acaba? Siz gidin bir de ABD’deki, demokrasiyi dünyaya tanıtmış batı Avrupa ülkelerindeki polislere bakın. Otoyolda 2 kere dur ihtarına uymazsanız ateş açma yetkileri var. Türkiye’de polisler de isyanda. ”Kriterler” adı altında polisler ülkemizde açık hedef haline getirildi. Birçok olayda polis asayişten önce kendini korur hale getirildi. Polisin şiddet uyguladığı birçok olayda polisin meşru nefs-i müdafaası söz konusu. Siz ne istiyordunuz, polis bıraksın, göstericiler polisi dövsün, öldürsün? Siz Türkiye’deki polislere yatın kalkın dua edin. ABD’de polislerin yasadışı göçmen olduğuna şüphe ettiklerini nasıl sorgusuz sualsiz tekme tokat yere indirip üzerini aradığını gördünüz mü, İngilizce bilmediği için polisin ihtarını anlayamadığından vurulan duydunuz mu? Hollanda’da kaldırıma oturduğum için yaka paça sürüklenip merkeze götürüldüm. ABD’de bir arkadaşım çocuk parkında sigara içtiği için yaka paça karakola götürülüp, 100$ cezaya çarptırıldı. Türkiye’de bunlardan hangisi oluyor? Adam trafikte kendini durduran polise kafa tutuyor, pazarlık ediyor, polis de bağırınca ”kötü” oluyor. ABD’de polis izin vermeden arabasının camını dahi açamıyor. Ben Türkiye’de TSK’yı eleştireni anlarım, saygı duyarım ama emniyet teşkilatı içindeki çürüklere rağmen bugün hala Türkiye’nin en güvenilen kurumlarından biri. Eğer emniyetle sorunu varsa bir kişinin, büyük ihtimalle şerefsiz, dolandırıcı, katil falandır. İstisnaları vardır, olabilir…

    Polisler emekçi doğru ama zavallı değil. Tabi burada robokoplardan bahsediyorum. En düşük polis maaşını 1800 TL yaptı AKP. Son zamla 2000’lere dayanmış olmalı. Nasıl üç kuruş maaş alıyorlar ? Bilmeden atmayalım şimdi. Öğretmenler 3 kuruş maaş alırken, polislere bu maaş neden verilir ? Polis olmak için pek bir nitelik gerekmiyor da bildiğim kadarıyla. Ama nasılsa öğretmenlerden fazla maaş alabiliyorlar. Hele özel sektörü hiç katmıyorum. Orada asgari ücretle çalışmak zorunda kalırlardı, polis olmasalar.

    Doğru ABD’de psikopat polisler var. Ama oradaki sistem vatandaşını burayla kıyaslanamayacak ölçüde koruyor. Polis şiddetine mi maruz kaldın. Aç davayı götür dolarları. Sistem dayak, işkence üzerine kurulu değil. Polisi neden mi sevmiyorum ? Siz de benim kadar işkence öyküsü okumuş olsanız, dinleseniz siz de sevmezdiniz.

    Emniyet mi Türkiye’nin en güvenilen kurumu ? Hım, doğru asker kan kaybetti epey. Demek birinciliği polise kaptırmış. Vah vah, üzüldüm şimdi. Askerin marifetleri ortaya dökülünce tabi rezil rüsva oldular. Polisinkini dökecek kimse yok, gerçi dökse de inanacak yok. Asker yapmaz öyle şey diyenler, polis yapmaz öyle şey de diyer.

    O polisle sorunu var diye saydıklarınızı, askerle sorunu olanlar içinde söylüyorlar. Vatan hainliğinden girip, bir yerlerden çıkıyorlar. Siz de askeri sevmediğinize göre yoksa siz de vatan haini falan mısınız ? Yine yanlış hatırlamıyorsam askere gidene kadar askeri seven biriydiniz siz. o ana kadar cahil kalmış kesimdendiniz yani. size bir de polislik yaptırsak aslında olayı çözeceksiniz. ya da bir yanlışınız olsa da polis sizi içeri alsa. o zaman asker kaka, polis iyi demezsiniz di mi?

    Emniyet AKP’nin olduğu için iyi, ordu biat etmeyince kötü. bir de bu var tabi. Başbakan “benim polisim” gibi “benim ordum” diyebilse heralde onu da “polisimi kimseye ezdirmem” lafında olduğu gibi “ordumu kimseye ezdirmem” tadında savunurdu. lafım size değil Tayfun bey, genele söylüyorum. biraz tutarlı, biraz vicdanlı olsanız ey din kardeşlerim! yoksa kimse inanmayacak.

  45. Yazan:logic Tarih: Ara 23, 2010 | Reply

    1991’deki protestocu öğrencilere ne oldu ?

    http://www.habervesaire.com/haber/1976/

  46. Yazan:cade Tarih: Ara 25, 2010 | Reply

    Başbakan bu MİLLETE HİZMET edeceğim diyerek NAMUSSUZLARIN karşısına çıkmış , kimin için ayağında ayakkabısı olmayan mazlum ve mahrum vatandaşların hakkı için , yoksa parayla pulla yapılacak iş değil bu ülkede Halka ve Hakka Hizmet için Başbakanlık etmek , YÜREK İMAN ve TAKVA ister…

  47. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Ara 26, 2010 | Reply

    @ logic,

    Yapmayın lütfen, o taş atma olaylarının organize olduğu defalarca ortaya çıkarıldı. Öyle sizin bahsettiğiniz gibi tahammülü kalmamış çocukların patlaması falan değil.

    Askere gitmeden önce de askerliğin ne olduğunu biliyordum, gittikten sonra da biliyordum. Burada ne zaman zorunlu askerliği, TSK’nın mevcut sistemini savunduğumu gördünüz?

    Emniyet Teşkilatı nereden bakarsanız bakın, TSK’ya göre çok daha iyi yönetiliyor, insan hakları konusunda daha duyarlılar (bilhassa son 10 yıldır), daha profesyoneller ve bahsettiğiniz gibi özelliksiz değiller. Aldıkları maaş da hayatını tehlikeye atan bir mesleğe göre az bile. Güneydoğu’da sabah 9’dan öğleden sonra 3’e kadar çalışan bir lise öğretmeni 2400 lira maaş alıyor. Yani nispeten çok daha zor, riskli ve yoğun bir işte çalışan polisten daha çok maaş alıyor. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayalım…

  48. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Ara 26, 2010 | Reply

    1991′deki protestocu öğrencilere ne oldu ?

    Emniyetin her zaman iyi bir kurum olduğunu iddia etmedim. Ancak, AKP döneminde bu kuruma bayağı bir çeki düzen verildi. Bu gerçeği görmezden gelip, AKP dönemi öncesi polis karşıtlığı söylemlerini papağan gibi şimdiye de taşırsanız büyük haksızlık yapmış olursunuz. Pekala sizin hayalini kurduğunuz emniyet teşkilatı nasıl olmalı peki? Onu da paylaşsanız? ”İSTEMEZÜK, ONU DA İSTEMEZÜK, BUNU DA İSTEMEZÜK, HİÇBİRİNİ İSTEMEZÜK” Ama Allah aşkına ne istersin, bir da onu söyle? Yanlışı buysa doğrusu nedir? Sorun buysa çözümü nedir? Emniyet nerede hata yapıyor, ne yaparsa bu hatayı düzeltir?

    Acaba emniyet bugüne kadar TSK gibi belli bir ideolojiyi halka dayatmaya mı çalışmış, polis darbesi mi yapmış da TSK’yla aynı kefeye koyuyorsunuz? Askere gittiğimi söylemişsiniz. Asker=köle, rütbeli=efendi. Ben hiç efendi olmadım ki o kurumda… Polis olmakla zorunlu askerlik görevini aynı kefeye mi koyuyorsunuz? Birisi hayatınızı adadığınız bir meslek, birisi gün sayarak geçirdiğiniz angarya iş. Sapla samanı ayıralım biraz…

  49. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Ara 26, 2010 | Reply

    @ logic,

    Bu eylemlerde sorun yok tabi ama maalesef etkisi hiç de öyle iktidardakileri etkileyecek boyutta değil maalesef. Onlar da bizim gibi gülümsüyordur muhtemelen.

    Hangi şiddet içerikli eylem akılda kaldı bugüne kadar? Ama bu billboard hala akıllarda kalıyorsa, insanları tahrik etmek yerine düşünmeye sevkediyorsa o yetkililer bugün gülümser geçer belki ama bilinçaltında kalır o mesaj, siz merak etmeyin. Barış ve demokrasi çerçevesinde kalırsak, siz de, ben de (emin olun benim de isyan ettiğim çok şey var bu ülkede) taleplerimizi daha rahat iletir, daha çabuk çözüme ulaşırız.

  50. Yazan:logic Tarih: Ara 27, 2010 | Reply

    Yapmayın lütfen, o taş atma olaylarının organize olduğu defalarca ortaya çıkarıldı. Öyle sizin bahsettiğiniz gibi tahammülü kalmamış çocukların patlaması falan değil.

    çıkışı o. hala da öyle aslında. bir tür refleks olmuş artık oralarda. arada organize olarak da yapıyorlardır şüphesiz. organize olsa ne yazar, olmasa ne yazar ayrıca.

    Askere gitmeden önce de askerliğin ne olduğunu biliyordum, gittikten sonra da biliyordum. Burada ne zaman zorunlu askerliği, TSK’nın mevcut sistemini savunduğumu gördünüz?

    öyle bir iddiam olmadı. askere tukaka yapıp polise sevgi gösterisinde bulunduğunuzu söyledim.

    Emniyet Teşkilatı nereden bakarsanız bakın, TSK’ya göre çok daha iyi yönetiliyor, insan hakları konusunda daha duyarlılar (bilhassa son 10 yıldır), daha profesyoneller ve bahsettiğiniz gibi özelliksiz değiller. Aldıkları maaş da hayatını tehlikeye atan bir mesleğe göre az bile. Güneydoğu’da sabah 9′dan öğleden sonra 3′e kadar çalışan bir lise öğretmeni 2400 lira maaş alıyor. Yani nispeten çok daha zor, riskli ve yoğun bir işte çalışan polisten daha çok maaş alıyor. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayalım…

    Güneydoğuda herkes çok daha fazla alıyor. Öğretmeni söylerken neden polisi es geçtiniz ? Ne alıyorlar bilmiyorum ama orada polis maaşı da 3000’lerde olsa gerek. Buradakilere 2000 verdiklerine göre. Ne olursa olsun. Bir polisin bir öğretmenden fazla maaş alması kabul edilebilir bir durum değil. Hele ücretli öğretmenlere verilen maaşları hiç saymıyorum. Orası başka bir rezalet.

    Robokopların ne özelliği var merak ettim ? Profesyonel birer dayak makinası olmanın nesi özel ?

  51. Yazan:logic Tarih: Ara 27, 2010 | Reply

    Emniyetin her zaman iyi bir kurum olduğunu iddia etmedim. Ancak, AKP döneminde bu kuruma bayağı bir çeki düzen verildi. Bu gerçeği görmezden gelip, AKP dönemi öncesi polis karşıtlığı söylemlerini papağan gibi şimdiye de taşırsanız büyük haksızlık yapmış olursunuz. Pekala sizin hayalini kurduğunuz emniyet teşkilatı nasıl olmalı peki? Onu da paylaşsanız? ”İSTEMEZÜK, ONU DA İSTEMEZÜK, BUNU DA İSTEMEZÜK, HİÇBİRİNİ İSTEMEZÜK” Ama Allah aşkına ne istersin, bir da onu söyle? Yanlışı buysa doğrusu nedir? Sorun buysa çözümü nedir? Emniyet nerede hata yapıyor, ne yaparsa bu hatayı düzeltir?

    AKP’nin ilk iktidara geldiği dönemdeki söylemlerini ben de takdir ediyordum. Nitekim daha önce DD’de bunu belirtmiştim. Fakat 2006’dan sonra Türkiye’de insan hakları alanında ciddi gerilemeler yaşandı. AKP, ilk geldiğindeki söylemlerini unutmuşa benziyor. Biraz bu konuya ilginiz olsa bana bu soruyu sormazdınız. Daha geçen sene Avcılar’da polisler bir çocuğu komalık ettiler. Ne diye, lafını dinlemedi diye. İnan Hakları Derneği her sene rapor yayınlıyor. Okuyor musunuz özetini de olsa ? İnsan Hakları İzmele Örgütü’nün Türkiye ile ilgili raporlarını okuyor musunuz ? O raporda 2006’dan beri Türkiye’de insan hakları ihlallerinin yükselişte olduğu yazıyor. Bunları bilmeyince her şeyi güllük gülistanlık sanırsınız tabi.

    Arka Sokaklar diye bir faşit dizi var. Kanal D’de. İzlemenizi tavsiye ederim. Bu ülkede işkencenin, dayağın nasıl meşru olduğunu gösteren bir dizi o. Polisten de ben bugne kadar bir şikayet duymadım. Polisi kötü gösteriyor falan derlerdi en azından. O da yok. Memnunlar anlaşılan dizideki polis imajından.

    Ne mi yapılmalı ? Siyasi iktidar istesin Türkiye’de 1 günde işkence, dayak biter. Asker değil polis. Yeter ki iktidar istesin.

  52. Yazan:logic Tarih: Ara 27, 2010 | Reply

    Polis olmakla zorunlu askerlik görevini aynı kefeye mi koyuyorsunuz?

    iyi anlatamadım heralde. polis olsaydınız emniyette, Atılan dayakları, yapılan işkenceleri görseydiniz, böyle konuşmazdınız diyorum. gerçi illa polisliğe de gerek yok hani. yakın zamanda sizin pek bir iştahla savunduğunuz öğrenci olaylarındaki polis şiddeti sırasında gözaltına alınan bir öğrencinin giriş ve çıkış resimleri arasındaki farka bakmanız yeterli. hatta belki sizin gibiler için eğlenceli bir hale bile getirebiliriz bu işi. 2 resmi yanyana koyup, “aradaki 10 farkı bulun” oynatsak ne güzel olur 🙂 mizah dergileri yapmıştır belki, şimdi kimsenin fikrini çalmıyım 🙂

  53. Yazan:logic Tarih: Ara 27, 2010 | Reply

    Hangi şiddet içerikli eylem akılda kaldı bugüne kadar? Ama bu billboard hala akıllarda kalıyorsa, insanları tahrik etmek yerine düşünmeye sevkediyorsa o yetkililer bugün gülümser geçer belki ama bilinçaltında kalır o mesaj, siz merak etmeyin. Barış ve demokrasi çerçevesinde kalırsak, siz de, ben de (emin olun benim de isyan ettiğim çok şey var bu ülkede) taleplerimizi daha rahat iletir, daha çabuk çözüme ulaşırız.

    hangisi kalmadı ki ? o bilbordları hatırlayan bile kalmamıştır şimdi oysa. kalsa ne yazar ayrıca. kimse iplemedikten sonra.

  54. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Ara 27, 2010 | Reply

    @ logic,

    hangisi kalmadı ki ? o bilbordları hatırlayan bile kalmamıştır şimdi oysa. kalsa ne yazar ayrıca. kimse iplemedikten sonra.

    Tamam o zaman, siz devam edin terörü, şiddeti savunmaya.

    O raporda 2006′dan beri Türkiye’de insan hakları ihlallerinin yükselişte olduğu yazıyor. Bunları bilmeyince her şeyi güllük gülistanlık sanırsınız tabi.

    O raporu da biliyorum, AB ilerleme raporunu da. Merak etmeyin. Mesele başınıza meteor düşse AKP iktidarından bilmeniz. Bir de polise karşı saldırılarda, tahriklerde artış olunca polisin de daha şiddetli karşılık vermesi kaçınılmaz olmuyor mu acaba?

  55. Yazan:logic Tarih: Ara 28, 2010 | Reply

    Bir de polise karşı saldırılarda, tahriklerde artış olunca polisin de daha şiddetli karşılık vermesi kaçınılmaz olmuyor mu acaba?

    polise mi saldırdı öğrenciler ? naptılar ? taş mı attılar ? sopalarla polise mi giriştiler ?

    polisin tahrik olma gibi bir özgürlüğü yok hem. polis bir makinadır. kendisine ne emredildiyse onu yapmakla yükümlüdür. birileri gidin dövün derse döver, dövmeyin demezse dövmez. görevi de öğencilere engel olmaktır. dövmek değil.

  56. Yazan:Ahmet Somut Tarih: Ara 31, 2010 | Reply

    Polis kendisi taşla, molotof kokteyliyle saldırana çiçek atacak, öpücük atacak değil herhalde. En insaflısı gaz sıkıp kaçıracak ama o da pek etkili olmayabiliyor.

    Fiziksel bir prensiptir: etki=tepki.
    Polis kendisine laf atanla kendisine kurşun sıkana aynı tepkiyi veremez. Böyle birşey yok. Karşınızda süper insan yok. Şahsen ben şuursuz kalabalıkları hiç sevmedim. Sağcı, solcu hatta futbolcu yığını olsun hiç farketmez. Akıllarını kullanmadan it sürüsü gibi etrafa saldıran yığınlar görüyorum sadece.

    Polisin görevi tabii ki saldırganı dövmek değil saldırıyı durdurmak. E adam dövmeden durduramıyorsa ne yapıcaz? Karşısına geçip cep telefonuna mı çeksin?

    Polis daha iyi caydırıcı önlemlerle donatılmalı. Akustik veya görsel bazlı caydırıcı sistemler kullanabilir. Plastik kurşun da belki kullanabilir. Ama bunlar etki etmezse copunu da gayet güzel kullanır.

  57. Yazan:logic Tarih: Ara 31, 2010 | Reply

    Polis kendisi taşla, molotof kokteyliyle saldırana çiçek atacak, öpücük atacak değil herhalde.

    kardeşim karıştırdın heralde. öğrenci olaylarından bahsediyoruz. kimse kimseye taş ya da molotof kokteyli atmadı.

  58. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Ara 31, 2010 | Reply

    @ Ahmet Somut,

    Görüşlerinize katılıyorum.

  1. 2 Trackback(s)

  2. Ara 12, 2010: Twitter Trackbacks for Başbakan Erdoğan bu ülkenin ağası mıdır? : Derin Düşünce [derindusunce.org] on Topsy.com
  3. Ara 22, 2010: Son 90 günde en çok okunan yazılar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin