RSS Feed for This Post

Muz cumhuriyetinin generalleri


Türk ordusunun tepesindeki bir general ABD büyükelçisine ‘istersek tankları kolayca sokağa salarız’, yani darbe yapıp yönetimi ele alabiliriz demiş Mayıs 2007’de. Çok müteşekkiriz. Lütfetmişler de yapmamışlar!
Bir de bu zevat zırt pırt ‘Türkiye, bir muz cumhuriyeti değil’ der. Doğru, Türkiye değil de; siz muz cumhuriyetinin generalleri olmalısınız ki ülkenizi bu kadar alçaltabiliyorsunuz.

Bu generaller ülkenin, halkın, Meclis’in, başbakanın kaderinin kendi ellerinde olduklarını sanıyor, ‘isterlerse’ her şeyi yapabileceklerini düşünüyorlar: Meclis’i kapatıp hükümeti devirebilirler, başbakanı asabilirler, keyiflerince anayasa yapabilirler. Haksız da değiller; yaptılar bunları. Sevmediklerinin partilerini kapattırabilir, sevdiklerine bankaları peşkeş çekebilir, istediklerine iktidarı ‘altın tepside’ sunabilirler. Yine haksız değiller; bunları da yaptılar.

Bir de yapmak isteyip de yapamadıkları var; müze denizaltısını okul çocuklarıyla havaya uçurmak, cuma vakti camileri bombalamak, bombalama görüntüleriyle halkı galeyana getirmek, hükümet devirmek için savaş başlatmak, halkı stadyumlara kilitlemek… Hudson Enstitüsü’nde de Anayasa Mahkemesi başkanına suikast düzenleme ‘senaryosu’nu konuşmuşlardı.

‘Senaryo’, ‘plan semineri’, ‘oyun’ vs. dediklerine bakmayın; darbe işi, gerçekleştirilemeyince böyle anılmaya başlanıyor. Mart 2003’te Balyoz planı çerçevesinde yeni seçilmiş hükümeti devirip ‘milli mutabakat hükümeti’ kurulmasını istedikleri Genelkurmay belgelerinde bile varmış. Genelkurmay ne yapmış peki darbeyle aklını bozmuş generallerine karşı? Hiçbir şey; belgeyi alıp arşive kaldırmış.

Belgeler arşive atılır, darbe planları yazarlarının omuzlarına yeni yıldızlar takılınca, isterler tabii ‘tankları sokağa göndermeyi’. Arkadan MOSSAD’ın teşviklerini de hissetmiş olmalılar. MOSSAD başkanı, muz cumhuriyetinin generallerinin ‘daha ne kadar sessiz kalacaklarını’ merak ettiğini sadece Amerikalılara değil, bizimkilere de söylemiş olmalı.

‘İstediğimiz zaman gönderiyoruz tankları’ cevabını vermiştir muz cumhuriyetinin generalleri de…

Nedense son on yıldır, istediklerini bir türlü yapamaz hale gelmişler, ama istekleri bitmemiş. Tankları sokağa göndererek kestirmeden iktidar, imtiyaz imkânı varken neden bitsin ki istekleri? Boşuna mı taşıyorlar silahları? Tankları, savaş uçakları boşuna mı var? Halkı bir numaralı tehdit olarak görenler halkın yönettiği bir ülkeye tahammül ederler mi?

Etmiyorlar da, bu ülke artık muz cumhuriyeti değil. Sabah erken kalkanın darbe yapıp iktidar koltuğuna oturduğu günler geride kaldı. Geliyoruz demelerine bakmayın, gelemiyorlar ve gelemeyecekler. Onları bekleyenlerin de gözleri yollarda kaldı, kalacak. MOSSAD patronları, neo-con komplocular ve yerli postal-severler boşa bekliyor. Bu ülkenin siyaseti, kurumları, halkı ve de küresel dinamikler tankı sokağa salmaya izin vermedi, vermeyecek.

‘Balyoz darbesi’ yapamayanların ‘gülsuyu devrimi’ oluyor vaveylalarına bakmayın. ‘Değişen Türkiye’yi anlama yetenekleri bu kadar işte. ‘Devrim yapılacaksa onu da biz yaparız’ noktasındalar hâlâ. Yani Türkiye demokrasi tarihinin yontma taş devrindeler…

‘İstersek kolayca göndeririz tankları sokaklara’… Niye gönderemediniz? İstemediğinizden mi? Hadi oradan! ‘Muz cumhuriyeti’nin generalleri ‘demokratik cumhuriyet’te tasfiye oluyor. Bu kaçınılmaz, çünkü demokratik rejimlerde hukuk işler, darbeciler yargılanır ve asker, sivil iktidarın emrinde çalışır. ‘Demokratik cumhuriyet’le yaşamaya alışacaklar. Yok, bunlar bizim generallere zor geliyorsa gider kendilerine bir muz cumhuriyeti bulurlar ve onun adı da ‘Türkiye’ olmaz.

Hükümetten, hukuktan ve halktan bağımsız bir ordu anlayışı tarihe karıştı. Darbe sanığı, general de olsa dokunulmaz değil. Çıkan belgeler ve son yaşanan direniş ‘demokrasinin altın çağı’na doğru yeni bir aşamaya geldiğimizi gösteriyor: Yargı birliğinin tesisi… Hukuku ve demokrasiyi çiğnedikçe ‘vesayet kurumları’ kendi ipini çekiyor. Herkesin aynı hukuka eşit biçimde tabi olması için yeni anayasanın yapımını bile beklememiz gerekmeyebilir.

Bu ülke artık bir muz cumhuriyeti değil. Generallerimizin de bunu anlamalarında fayda var; kendileri ve memleket için…

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:ali duman Tarih: Kas 30, 2010 | Reply

    karanlık dehlizlerde ‘İstersek kolayca göndeririz tankları sokaklara’ diyenler, mahkemede 2 dakika delikanlı olup, “evet birşeyler planlamıştık, ancak gidişatın düşündüğümüz gibi kötü olmadığını anlayınca vazgeçtik” diyemediler, “asker yalan söylemez”, “asker kıvırtmaz” hak getire, yalanın da, kıvırtmanın da daniskasını sergilediler. Yapılan o planlara yüzlerce subay/astsubay şahit oldu, bu koca koca rütbeli subaylar mahiyetindeki o personelin yüzüne nasıl bakıyor acaba? “jitem yok” diyen bir genelkurmay başkanı, jandarma komutanı, onun olduğunu çok iyi bilen ast rütbeli personeline “asker yalan söylemez”i nasıl anlatabiliyor acaba?

    ittihatçılığın ve komitacılığın temsilciliğini yapan genelkurmay lagvedilmelidir, yerine savunma bakanlığına bağlı “milli savunma ve harp karargahı” kurulmalıdır. bu karargahın görevi savaşta başkomutan olan cumhurbaşkanının barış durumundaki karargahı olmalı, harp planları ve savaş taktikleri geliştirmeli, orduların savaşa hazırlık durumları teftiş ve denetleme görevleri icra edilmelidir.

    ordu çok hızlı bir şekilde profosyonelleştirilmeli, bu yöndeki ortaçağ kafalı generaller yüzünden geride kalmış olma durumu giderilmelidir. 3/4’ü amatörlerden oluşan 800bin kişilik ordu, tamamı profosyonellerden oluşan 250bine düşürülmelidir.

    zira artık savaş bilimin işi olduğu ve savaş için generalden çok, bilim adamına ihtiyaç duyulduğundan, 350’nin üzerindeki general sayısı en fazla 50 olacak şekilde düzenlenmeli, savunmayı ve savaşı yönetecek bilim adamlarının sayısı arttırılmalıdır. malum günümüzde savaş elde g3 piyade tüfeğiyle yapılmamaktadır, insansız uçaklar, füzeler ile yapılacak savaşlar generalleri değil, bilim adamlarıyla yapılacaktır.

    son söz, türk(iye) silahlı kuvvetleri, zihniyet itibariyle çağ dışı kalmış generallere bırakılmayacak kadar değerli ve önemlidir, bu orduyu bu millet canı pahasına kurmuştur ve kendi öz malıdır, üzerinde yapılacak tüm tasarruflar için tek hakim güç milletin iradesi ve o iradenin meşru temsilcisi tbmm’dir.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin