RSS Feed for This Post

Reddedilen Yazılar… Peki ne yapmalı?

Yayınlanması için bize gönderilen yazıların önemli bir kısmı ne yazık ki yayına girmiyor. Yazar adayları kadar bizim de üzüldügümüz bir durum bu. Ama normal bir haftada 20 ila 50 arasında yazı geliyor. Seçmek kolay degil. Emeklerin bosa gitMEmesi için bir kaç noktaya dikkat çekmekte fayda var:

  1. Reddedilen yazar degil yazıdır, kisisel bir sorun gibi görülmemelidir,
  2. Derin Düsünce gibi bir çok fikir dergisi ve web sitesi var, DD tarafından yayınlanMAması yazının degersiz oldugunu göstermez, baska sitelere, dergilere göndermelisiniz bu yazıyı,
  3. Makalenizin Derin Düsünce’de yayınlanması sizin için gerçekten önem tasiyorsa bunu makaleyi okurken hissetmeliyiz. Yani DD yazarlarından neler bekliyor? Bu soruya cevap olabilecek bir kitap var sitemizde: Derin Düşünce nedir?  .
  4. Makalenizi yazarken iyi bir DD takipçisi oldugunuzu da belli edin. Konunuzla ilgili neler okudunuz bizim sitede? Neler ögrendiniz?
  5.  Eger gerçekten DD için yazmak istiyorsanız düsüncelerinizi gelistirmeye özen göstermelisiniz, bosalmadan önce dolmak sart. Türk gazetelerinin köse yazarlari hergün yazdıkları için makalelerin kalitesi genellikle vasat seviyede. TV’deki tartısma programları da günlük kavgaların ve siyasî çekismelerin üzerine çıkamıyorlar. Özetle Türk basını(*) ile içli dıslı oldugunuz müddetçe kaliteli makaleler yazamazsınız. Bunları çıkarın hayatınızdan. Bol bol vakit kazanacaksınız. Bu vakitte Tabiat’ı gözleyin. Rüzgârda sallanan ölü bir yaprak Hürriyet Gazetesi’nin sayfalarından çok daha fazla mânâ yüklüdür. Bunun farkında oldugunuzu belli edin. Tabiat’ı okuyun.
  6. Türkiye’deki vasat entelektüel seviyenin üzerini hedefleyin, sinema, tiyatro ile doldurun yasamınızı… Ve tabi kitapla. Kitap tanıtan kitabımızdaki eserleri okuyun: Buradan indirebilirsiniz .
  7. Kaliteli yorumlarınızla bize tanıtın kendinizi. Tek bir konuya kilitli bir yazar misiniz? Birden çok konuyla ilgilenebilen, derine inebilen bir insan mısınız?

O halde, haydi klavye basına 🙂

(*) Bunun için irtibat içinde olduğum genç yazarlara “günlük gazete okumayın” diye tenbih ediyorum. Düşünceye katkı şöyle dursun, bildiğini de unutturuyorlar adama. Manşetlere bakıp gündemi takip etmek yeter, fazla gazete okumak, TV seyretmek çok sakat. Kâinat’ı okuyun. Ağaçları, kuşları, çimlerin üzerinde duran çiğ damlalarındaki güneş ışığını okuyun. Okunacak neler neler var etrafınızda.

Gazete ve TV insanların düşünmesine engel olur. Çünkü düşünmek zaman ister. Oysa gazetecilerin ve TVcilerin düşünecek vakti yok. Zaten düşünmek için para almıyorlar. Biraz şaşırtacak, biraz eğlendirecek ama gündemden de çok kopmayacak bir mırıltı, bir homurtu, bir akıntı üretmek amaç. “Haber akışı” diyorlar ya.

Nasıl çalışıyor gazeteci? Her sabah çeşitli ajanslardan bir bilgi(!) yağmuru geliyor internet yoluyla. Fotoğraflar, yaklaşık olarak “doğrulanmış” bilgiler ve videolar. Brezilya’da sel baskını, 50 bin kişi evsiz, filan artistin dekoltesi açıldı, Kazakistan’da bir horoz insan gibi konuşuyor, Irak’ta patlama 30 ölü… Gazeteci bir iki saat içinde bunlardan bir çorba/salata yapıp kendine ayrılan santimetre kareleri dolduruyor… Öğlen yemeğine kadar bitmeli her şey! Bu yani. Peki  bilimsel konulardaki ilerlemeleri takip etme imkânı var mı gazetecinin? Yok elbette. Bilim konu olunca en uçuk kaçık şeylerden bahsederek şaşkınlık/eğlence üretmek istiyor sadece. (Şalgam suyu varsa Tanrı’ya lüzum yoktur isimli makaleden)

Trackback URL

  1. 3 Yorum

  2. Yazan:cb Tarih: Kas 18, 2010 | Reply

    selamlar,

    sitenin bir yazarı olarak, bu yazının yayına girmesine çok sevindim.

    yazmanın ve paylaşmanın bu yola girmiş bir insan için ne denli önem arzettiğini bizzat bilirim.

    mesela benim ilk yazdıklarım, editör tarafından yorumlanmış, yönlendirilmişti. hemen yayına girmedi, biraz zaman aldı. ama sonra uzun vadede bu yorumlar, belki yayımlanmamalar bana kar olarak geri döndü. yazı gönderen dostlarımızın bu ayrıntıyı kendi lehlerine olarak görmesi gerek diye düşünüyorum. yazmak biraz da sabır işidir, vaz geçmemeli…

    vesile ile tüm yorumcu-yazar dostlarımızın da bayramını kutlarım.

  3. Yazan:bsm Tarih: Kas 19, 2010 | Reply

    Sayın Editör,

    Yazar adaylarını yakından ilgilendiren önemli bir hatırlatma olmuş.Öncelikle reddedilme nedeninin, görüş farkından ziyade standardın üzerine çıkabilecek kaliteyi yakalama amacında olduğunuzu çok güzel ifade etmişsiniz.Zira sizin de isabetle buyurduğunuz gibi sıradan yazıların yüzlercesi hergün gazetelerde yayımlanıyor.Yani doyurucu ve tatminkâr olması durumunda talebi fazlasıyla karşılayacak potansiyel mevcuttur.Ne var ki DD’nin kuruluşundan beri siteyi takip eden müdavimlerin beklentilerinin de gazete ve tv.lerin rutin “sunum”uyla sınırlı olmadığı çok net anlaşılabiliyor.Sanırım siz bu muazzam etkileşimi de iyi tesbit etmişsiniz.Ve,bu yöndeki telkinlerinizin benim gibi yüzlerce okurun da talebiyle örtüştüğünü düşünüyorum.Kendi payıma söylüyorum,sabah güne başlarken gazete sayfalarına gözatmadan önce soluğu DD’de alıyorsam bunun bir nedeni olmalıdır…Keza,DD’yle tanıştıktan sonra tv.lerle arama mesafe koyuşum da.
    İşte bu güçlü etkileşim beni ve benim gibi yüzlerce okuru DD’ye kopmaz bağlarla bağlamıştır.
    Siteyi keşfettikten sonra düşünce hayatımda nasıl bir dönüşüm yaşadığımı bir kaç cümleyle yazıp bitireyim yorumumu.Ancak biraz iddialı olsada da dönüştüğüm kadar da dönüştürdüğümü hissettiğimi de belirteyim.Siz değerli yazar dostlarımdan,değerli yorumculardan çok şey öğrendim.Hoşgörüyü öğrendim,tevazuyu öğrendim,amentü derecesinde saplandığım ideolojileri bıraktım arkamda ve her şeyden önce düşünceye saygılı olmayı öğrendim.Belki de daha yolun başındayım,belkisi fazla elbette deneyerek/yaşayarak bu yolda kadetmem gereken çok şey olacaktır.Ama biliyorum ki hiç değilse “kendi doğrularımı”sorgulayabiliyorum artık…Dünyanın sadece kendi doğrularımdan ibaret dar bir pencere olmadığını öğrenmek gerçekten çok güzel bir duygu.
    Sevgi ve dostlukla.

    Not:Küçük bir istirhamım olacak yalnız.Daha doğrusu kendimce gerekli gördüğüm bir hatırlatma.
    Bence yazılar kadar yorumların yayınlanmasına da biraz daha özen gösterilmelidir.Sansür yanlısı değilim ancak düşünce ve ifade özgürlüğü amaçlansa dahi düşüncenin değersizleştirilmesine/basitleşmesine çok da müsamaha gösterilmemeli diye düşünüyorum.

  4. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Kas 19, 2010 | Reply

    Selamlar BSM, iyi bayramlar,

    “Siz değerli yazar dostlarımdan,değerli yorumculardan çok şey öğrendim” demissiniz ya, benim için de öyle oldu. Nispeten “solist” rolünde oldugu için yazar zahiren “bilen, ögreten” konumunda oluyor. Gerçekte herkes ögreniyor tabi. Zaten eski yazilarimizla yenilerini karsilastiranlar görecektir bunu.

    Sizin gibi kiymetli yorumcularin yazdiklarinin hem kalitesi hem de uzunluguna bakarak verilen emegin EN AZ makaleler kadar oldugunu da tahmin ediyoruz.

    Sessiz okurlara bir mesaj vereyim bu vesileyle: Yazdiklarimizin ne kadar ilgi çektigi, ne kadar anlasildigi, bizim derdimizi anlatmayi ne kadar basarabildimizi öçmek önemli. Müspet ya da menfi, tepki vermekten kaçinmayin. “çok güzel yazi” ya da “hiç sevmedim” gibi mikro-yorumlardan bir sey anlasilmiyor, takdir edersiniz.

    Genelde forumlarda ve FaceBook sayfasi vb yerlerde “süüüper / vatan haini / ne mutlu Türk’üm diyene!” gibi tepkilesmeler oluyor. Bunlarla düsünmek, anlamak elbette imkansiz.

    Siz böyle yapmayin. Düsünmek demek ZAMAN DEMEK. Emek verilmis olduktan sonra yorumlarin uzunlugu da mesele degil.

    Selam ve dostluk ile

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin