RSS Feed for This Post

Oktay Ekşi neden küfreder?

İbrahim Becer

Oktay Ekşi “bunlar analarını da satarlar” deyince, “hah” dedim, işte haklı çıktım.Tolkien’in Yüzüklerin efendisi romanındaki Orta dünya’da kalmış bu zümrenin çok kötü bir özelliği bu. Ne yazarsa yazsın, ne çizerse çizsin, nasıl siyaset yaparsa yapsın gerçek düşüncesini saygısızca gün geliyor ifade ediyor. Onur Öymen’in Dersim konusundaki açıklamalarına gaf demişlerdi de ben “hayır” demiştim.  Hafızaları tazelemesi açısından hani şu meşhur “Dersim’de analar ağlamadı mı?” çıkışı. Oktay Ekşi’de gaf falan yapmadı. Şu anki iktidara düşmanlığı o boyuttaydı ki “pat” diye söyleyiverdi o kadar. Aslında açıklaması zor bir ruh hali değil bu durum. Hem Onur Öymen’in hem de Oktay Ekşi’nin ilhamını aldığı doktrin onlara bu kadar pervasız olmasını salık veriyor. 29 Ekim’de ellerde kalpaklı Atatürk bayrağı, dillerde onuncu yıl marşı dağlarda Cumhuriyet Bayramı kutlamak gibi, ancak ve ancak arkaik dinlere ait ritüellerle vakit kaybetmeyip biraz “Nutuk” okusalar bana hak verecekler.

         Kendiyle aynı safta kıyama durmayana, kıblegahını kendi tayin ettiği yöne seccadesini serene karşı pek anlayışlı değildir “Nutuk”. Hatırlayalım isterseniz: “bedbaht, zavallılar, hainane teşebbüsat, aciz zavallılar, insanlık evsafından mahrum, şeytanetkar tedbirlerle milleti iğfal etmek, müfsid mikroplar, vatansızlar, sakim ve hayvanca bir düşünce…” diye gider.

         İlham bu kaynaktan gelince artçı şokların da buna benzer olması kaçınılmaz oluyor doğal olarak. Vural Savaş, ki sırtında cübbesi olduğu halde “habis ur, kan içici vampir” diyor, bir diğeri “analarını da satar” diyor. Hoş, Oktay Ekşi’nin evveliyatında sadece son gafı yok. Meraklısı araştırsın, Hazret’in bir de “içimizdeki hainleri tanıyalım” başlığı altında bir yazısı vardı.

         Bu cenahın aymazlığına gülüp geçmeli mi, esip gürlemeli mi doğrusu karar veremiyorum. Hani, birkaç kendini bilmez diyeceğim de ardı arkası kesilmeyince organize bir hareket kuşkusu doğuruyor bu fakirde. On yıl önce Hürriyet Gazetesi, Ahmet Kaya için “vay şerefsiz”  manşeti atıyor, dün bir Yazarı kendi gibi düşünmeyen insanlara “bidon kafa” diyor, bugün bir diğeri “analarını da satarlar”     diyebiliyor.

         İşin medya ayağı buyken diğer alanlarda da durum pek farklı değil. Beğenmediği için Başbakanına “p……” diyeni mi aramazsın, başörtülü kızları bölücü olarak niteleyip ikna odaları kuranı mı aramazsın seç, beğen, al. Hepsinin tek bir ortak noktası var: Kemalist olmak.

         “Bu cür’et nereden geliyor” sorusu bu noktada haklı bir soru oluyor değil mi? Soru ne kadar haklıysa cevabı da bir o kadar mantıklı. Kemalizmin ilk filizlendiği yıllar Avrupa’da otoriter yönetimlerin de kök salmaya başladığı yıllara tekabül eder. Rusya’da 1917 Ekim devrimi, İtalya’da 1922’de Mussolini’nin iktidara gelmesi ve 1925’de tüm partileri kapatması (tesadüfün bu kadarı da…), Macaristan, Romanya, Polonya diye gider.

         Bu ideoloji, ardılları tarafından düşman bellediklerinin karnından sıpayı, sırtından da sopayı eksik etmediği müddetçe yine de sorun yoktu. Ama gel gör ki dünya demokrasiye geçiyordu ve otoriter yönetimler için şafak doğan güneşti. El mahkum bir iki deneme yaptı ama Halk bugün nasıl göbeğini kaşıyorsa o gün de kaşıyordu. Önce Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası denemesi yapıldı. Sonuç; altı ay tahammül edildi ve bu partiye mensup milletvekillerinin hemen hepsi tutuklanırken, altı tanesi asıldı. Sonrasında bir deneme daha oldu ama o bile rejimin sahiplerinin uykusunu kaçırmaya yetmişti.

         1950 yılına kadar bu Ülkede şartlar, halkla yüzleşmesi için olgunlaşamadı bu beyzadeler için inanabiliyor musunuz. Olgunlaşamamasının bir emaresi var mıydı derseniz, pek dişe dokunur bir şey yoktu. Tek bir korku vardı, bu halk başıboş bırakıldığında bir tornacı oğlundan Cumhurbaşkanı, taka kaptanının oğlundan da Başbakan çıkarabilirdi.

         İşte dananın kuyruğu da burada koptu zaten; sopa el değiştirdi.

         1950’den sonra CHP’nin bir tek seçimi dahi bileğinin hakkıyla kazanamadığını başka nasıl izah edebilirsiniz. Altmış yıl, dile kolay altmış yıl bu Ülke kendini aşağılayan, küfreden, ezen, hakir gören bu zihniyete gün yüzü göstermedi. Sistem yine de pes etmedi düne kadar, hakkını yemeyelim. 60’da, 80’de, 27 nisan’da, 28 şubat’ta maçı bitirmemek için uzatmaya gittiler ama en nihayetinde bu maç bitecekti ve bitti…

         Bu bozuk üslubun, pat diye ağızdan çıkıveren aşağılayıcı ifadelerin tüm sebebi bu. Devir, onlar için bir daha geri gelmeyecek şekilde değişti. Karşısındakini itip, kakabilmek için tek şansları bürokrasi ve Asker olan bu zümre artık gücünü kaybedince fair play ruhuna da ihanet ediyor.

         Oktay Ekşi, Emin Çölaşan, Bekir coşkun ve emsallerinin tek derdi bu…

Trackback URL

  1. 12 Yorum

  2. Yazan:logic Tarih: Kas 4, 2010 | Reply

    bu adam Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar ve Akın Birdal’ı Çevik Bir’in sahte andıcından sonra vatan haini ilan etmişti. Medya bir …dan kurtulmuş oldu. Çok şükür.

  3. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Kas 5, 2010 | Reply

    Çok beğendim bu yazıyı.

    Dümdüz ve apaçık.

    Ben de şunu ekleyeyim :

    Elinden gelse asacak, kesecek.

    Bunu yapamadığı için “küfrederek” kusuyor kinini.

    İçyüzleri dışavuruyor artık ister istemez.

    Eskisi gibi aldatamadıklarını anlıyorlar yavaş yavaş.

    İyi bir şey.

  4. Yazan:Furkan Tarih: Kas 5, 2010 | Reply

    Yanlız beni endişelendiren bir durum var. Biz hep sivrisineklerden bahsediyoruz. Ama bataklık orada duruyor ve her saniye, her an, biz burada konuşurken bile o bataklık yeni sivrisinekler üretmeye devam ediyor. Hem de körpecik zihinlerden, dünyanın en masum varlıklarından, yavrularımızdan sivrisinek üretmeye devam ediyorlar. Hala hergün sabahları ant içiriyorlar, hala türklüğü, kahramanlığı, bir ferdi bile dünyaya bedel türk ırkını kutsamaya, bize bu günlerimizi sağlayan(????!!!!!) ulu önderimize tapmaya, ayinler düzenlemeye devam ediyorlar okullarımızda. Ve bu aymazlıklarına da yavrularımızı alet edip onları da kendilerine benzeyen robotlara çevirmeye çalışıyorlar. Bu durum düzelmedikçe geleceğe umutla bakamayacağız korkarım.

  5. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 5, 2010 | Reply

    Yazı güzel yalnız “Kemalistler küfreder” şeklindeki bir anafikir bizi doğru noktaya götürmez. Zira bu ülkede sadece Kemalistler küfretmiyor, her kesimde “hain” edebiyatı var. Haklısınız, bu edebiyatın kök salmasında Kemalizmin oldukça önemli bir payı var ama- ben de bazen yapıyorum- her kötülüğün kaynağını Kemalizm bilmek de yazıyı basitleştiriyor biraz.

  6. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 5, 2010 | Reply

    Sanırım bizim mahallenin de artık jargonunu değiştirme vakti geldi. Kemalizmin ne olduğunu birbirimize sürekli anlatıp durmamıza artık gerek yok. Herkes neyin ne olduğunun farkında. Farklı bir şey söyleyelim artık.
    Editörümden de rica ediyorum artık mümkünse çok fazla Kemalizm yazmayalım. Sürekli belediyenin açtığı çukurlardan şikayet eden memurlar gibi olmaya başladık.
    Oktay Ekşi’den bahsederken bunu Kemalizm perspektifinden değil de, mesela gazetecilik hukuku, Türkiye’de gazetecilik anlayışı gibi avara kasnak olmayan bir perspektiften değerlendirmek daha isabetli olur muydu acaba?

  7. Yazan:esin Tarih: Kas 5, 2010 | Reply

    sizi.de.sitenizide.şiddetle.kınıyorum.bir.daha.yazılarnızı.okumayı.bırakın.gözatmayı.bil.edeğer.bulacagımı.sanmıyorum.Mustafa.Kemal’e.tayyip’in.dagıttıgı.kömür.,verdiği.karın.tokluğu. maaşla.yasamaya.hepiniz.layıksınız,elbette.türklüğü.vs.i.benimsemek.zorunda.değil.kimse.benmde.benimsediğim.söylenemez.fakat.aldıgnız.su.toprakta.su.cografyada.demokratik.yada. değil.aldıgnız.nefesi.borclu.oldugnuz.insana.hakaret.edıyorsunuz.kendınızce.küçümsüyorsunuz.siz.ve.sizin.gbi.minicik.beyinler.sefalet.hırsızlık.ırkcılık.gericiliğin.hat.safhada.oldugu.1900lerde. hangi.taşı.ne.kadar.oynatabılecegnız.şüphesiz.apacık.ortada.beyınlerınız2000li.yıllarda.yorumcuk. yapmaya.yeterken.kimseden.saygı.kaile.alınmayı. beklemeyin.

  8. Yazan:logic Tarih: Kas 6, 2010 | Reply

    @esin

    telgraf mı çekiyorsunuz her kelimeden sonra “.” kullanmışsınız ? 🙂

    yoksa bu yeni yetmelerin yeni çet tarzı mı ?
    he he.

  9. Yazan:Furkan Tarih: Kas 6, 2010 | Reply

    Esin Hanım
    Yaşınız küçük belli oluyor. Aslında cevap verilecek bir yanı yok yazınızın ama durumunuza üzüldüğüm için size şunu söylemek isterim. Bu söyledikleriniz okullarda size öğretilenler. AMA BUNLAR YALAN. Gerçek tarih böyle değil. Size yalan söylüyorlar okullarda. Şimdilik bu kadarını bilin yeterli. Eğer bu konulara meraklı iseniz daha çok tarih kitabı okuyun (ders kitaplarından bahsetmiyorum) ve büyümeyi bekleyin. O zaman bazı şeyleri daha iyi kavrayacaksınız.

  10. Yazan:ç-z Tarih: Kas 6, 2010 | Reply

    ……..
    İşin tuhafı, bu erkekler bidon kafalı, göbeğini kaşıyan cinsinden olsalar da, plazalarda, lüks mekanlarda yaşayan kravatlı-papyonlu cinsinden olsalar da, küfretmeye geldi mi, ilk önce “ana-avrat”tan başlarlar.

    Papyon takmakla, cübbe giymekle, smokin giymekle huy değişmediği gibi kılık kıyafete göre medeni ya da gerici de olunmuyormuş.

    Ama gel de bu şekilcilik üzerinden modern olduklarını sananlara laf anlat.

    Öyle olsaydı, çelebi bir adam görüntüsüne sahip Oktay Ekşi’nin de, “ana”lara küfreden kahvehanedeki adamla aynı ilkel belaltı zekasına sahip olduğunun izahını nasıl yapabilirsiniz ki?

    Kahve kavgalarında duymaya utandığımız küfürlü (hem de analara yönelik) sözleri bir aydın/entelektüel kisve altında ve kitlesel bir gazetenin başyazarı olarak destursuz yazmasını da..
    ………

    http://www.stargazete.com/gazete/yazar/elif-cakir/oktay-eksi-geceyarisi-ekspresi-306740.htm

    Küfretmeye ana-avrattan başlayan erkeklerin, aynı zamanda “namus ve iffeti” koruduğu iddia edilen orduyu da oluşturuyor olması gerçekten korkutucu.

    “Hanımefendi belki farkındasınız, belki değilsiniz ama o ordu sizin bacak aranızı da koruyor”
    Biraz sert olurdu belki ama bence öyle.
    Ordular, ülkelerin sadece sınırlarını, topraklarını, bütünlüğünü korumaz.
    O ülkenin namusunu, iffetini korur.
    http://www.fatihaltayli.com.tr/content.cfm?content_id=4533

    Şimdi görürsünüz Türkiye’nin güzelliklerinin ırzına nasıl geçildiğini…(O.Ekşi-28.10.2010)
    ……..
    “Şimdi anasını bile satan işte o zihniyetin marifetlerini görüyorsunuz”(O.Ekşi-28.10.2010)

    “Kozmik oda devletin/ordunun bekareti. Oraya girilmekle bu bekaret bozulmuştur.”(Can Ataklı-6.11.2010.Beyaz tv- Dinamit Programı)

    Kadın=namus,iffet=vatan

    Bunun nedeni sadece Elif çakır’ın yazdığı gibi “ilkel belaltı zekasına sahip erkek zihniyetine” sahip olmakla açıklanamaz. Koruma, kollama, sahiplenme duygularına sadece erkekler sahip değiller. Bu hem erkeğin hem de kadının sahip olduğu aynı duygunun erkeklerde bilinçli bir şekilde kaşınarak aktif hale geçirilip, faydalanmak üzere kanalize edilmesi durumudur.

    Şu sıralar facede oldukça popüler bir video var; İstiklal marşını duyunca hazırola geçen bir kedi. Yapılan yorumlar ise akıllara ziyan. Ödül-ceza ile “terbiye” edilmiş bir hayvanın reflekse dönüşmüş tepkisi geri planda istiklal marşı çaldığı için neredeyse tapınılası bir hayranlık uyandırıyor.

    Saldırgan bir zihniyetle, kadın=namus,şeref=vatan marşıyla kurgulanarak militer terbiyeden geçirilen erkeklerin de o kediden hiç bir farkı yok. O kedi istiklal marşını duyduğunda nasıl bilinçsizce iki ayağı üzerine dikiliyorsa bazı erkekler de aldıkları terbiye gereği o üçlü kombinasyonun marşıyla saldıranlaşabiliyorlar. Bu zihniteye sahip olanların var olup, soluyabileceği tek ortam “savaş”. Ne olduğu artık muallak olan bu “tür” için kavga/husumet ve kışkırtıcılık, solunmak istenen havayı daim kılabilmek için ateşe odun atmaktan başka bir şey değil.

    Ekşi o cümle ile sönmemesini arzu ettiği ateşe bir odun daha attı ve iki ayağı üzerine dikilenlerin durması gereken safları biraz daha belirginleştirdi sadece…

  11. Yazan:MY Tarih: Kas 6, 2010 | Reply

    anneler gününde Oktay Eksi’ye kaktüs gönderelim 🙂

  12. Yazan:ç-z Tarih: Kas 6, 2010 | Reply

    Kesinlikle anneler ya da babalar günü olmaz. 14 şubat en uygun gün.Kendisine kravat gönderilebilir amaaa bir şömine odununa gayet güzel bir düğümle bağlanmış olarak. Olmadı karnına basınca İstiklal marşı çalan bir oyuncak kedinin boynunda …

  13. Yazan:ç-z Tarih: Kas 6, 2010 | Reply

    ya da belki ekşi turşu için kullanılan şu plastik bidonlardan birinin boynunda…

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin