RSS Feed for This Post

Şeriat Nerede? 28 Şubat’ın Post’unun Altında

Türkiye Darbeler Tarihi yazı dizisinin, 28 Şubat Post-Modern Darbesi, bizzat yaşadığım ve halen yaşamakta olmamdan kaynaklı olarak, bu dizi içerisinde, benim için belki de en zorudur.

   O Günlere Dönelim

Dönemin Refah Partisi 1995 Genel Seçimlerinden birinci parti olarak çıkar. 1996 yılında DYP-ANAP koalisyon hükümetinin güven oyu Anayasa Mahkemesince geçersiz sayıldığından, dağılmıştır. Bunun üzerine TBMM’de birinci parti durumunda olan RP ile ikinci parti durumunda olan DYP, Refah-Yol Hükümetini kurmuştur.

Hükümet kurulduktan bir süre sonra hem RP’li ağızların ‘ yanlış, çarpıtılmaya müsait, şımarık ‘ söylemleri, mevcut ‘ şeriat geliyor ‘ ürküntüsü halinde, paranoyakça yaşayanların askere yüz dönmesine mahal vermiştir.

   Bazı Olaylar;

  •  Ekim 1996; Erbakan’ın, Mısır, Libya ve Nijerya’yı ziyareti.
  •  Kasım 1996; Susurluk Kazasıyla ortaya çıkan polis-mafya-siyasetçi üçleminde RP içerisinden ‘ fasa fiso ‘ denmesi.
  •  Kasım 1996; Kayseri’nin RP’li Belediye Başkanı Şükrü Karatepe’nin ‘ laik düzeni ‘ eleştirmesi ve alternatifler üzerinde yönlendirmesi. (Karatepe bu konuşma nedeniyle hem 1 yıl hapis, hem de para cezasına çarptırılır)
  •  11 Ocak 1997; Erbakan’ın tarikat liderleri ve şeyhlere iftar daveti vermesi.

   Tüm bu gelişmelerden sonra;

  •  22 Ocak 1997;  yüksek rütbeli subaylar ‘ irtica ‘ endişesine karşı toplanır.
  •  30 Ocak 1997; Sincan Belediyesi Kudüs Gecesi düzenler. İran büyükelçisinin davetli olduğu gecede  gösterilen ‘ cihad oyunu ‘ büyük tepki alır.
  •  5 Şubat 1997; Sincan’dan askerler 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yapar.
  •  5 Şubat 1997; daha sonra başörtüsü yasağı mağduru kadınlara; ‘ Arabistan’a gidin ‘ diyecek olan Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan’a birkaç mektup gönderir.
  •  Tam bu dönem, dönemin  Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya; ‘ irtica PKK’dan daha tehlikeli ‘ der.
  •  11 Şubat’ta ‘ Şeriat’a Karşı Kadın Yürüyüşü ‘  gerçekleşir. (Kadınlar, kadınlar aleyhine yürür)

   Tüm bu gelişmelerden- geliştirmelerden sonra 28 Şubat 1997 günü, 9 saat süren MGK toplantısı yapıldı. MGK sert ve vurgulu bir biçimde ‘ laikliğin ‘ Türkiye’de hukukun ve demokrasinin teminatı olduğunun altını çizdi. MGK’dan çıkan kararlar Necmettin Erbakan’ın önüne gelince, Erbakan bu hali ile imzalamayacağını belirtti. Kısa bir süre sonra imzalamak zorunda(?) kaldı ve imzaladı. Dönemin Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş RP’nin kapatılması için dava açtı. Aynı dönem, Genel Kurmay ‘ irticai faaliyetleri desteklediğini ‘ iddia ederek birçok firmaya el koydu. Erbakan istifa etti.

   Her şey bu şekilde sonlanmadı elbet. Hemen ‘ 8 Yıllık Kesintisiz Eğitim ‘ gündeme geldi. İlkeler yeniden altı çizilerek hatırlatıldı, sanki unutulmuş gibi!

   ‘ 28 Şubat 1000 yıl sürecek ‘ kararları alındı.

   Sonra sanırım görünen cesetler olmadığından kaynaklı, ölüler, faili meçhuller olmadığından kaynaklı, yahut bir yumuşatma hali olsun için bu darbe ‘ 28 Şubat Post-Modern Darbesi ‘ olarak tanımlandı.

   Post-Modern Darbe başlığında birçok yorum yapıldı. Ben ‘post’un bürünülen bir şey olduğu çağrışımından yola çıkarak yorumladım. Çünkü resmi tarihin yazdıklarının altındakileri yaşadım, yaşadık. Birçok iddia ortaya atıldı, birçoğu yaşadıklarımızla paralel düşününce neredeyse ispatlandı.

   Çok net hatırlıyorum. Önce sokaklarda ellerinde asalar, sakallı, cüppeli birçok insan görür olduk. İsimlerinin ‘ Aczimendi ‘ olduğunu öğrendik. Aynı dönemlere yakın olmalı. Televizyonlarda, yolda gördüğümüz adamlardan birini gördük; saçlarından sürüklenerek götürülüyordu, baskın ne hikmetse an ile kameralara yansımıştı, elinde başörtüsüyle masum(!) bir genç kız, başörtüsüyle saçını yüzünü örtmeye çalışıyordu. Müslüm Gündüz, Ali Kalkancı, Fadime Şahin; televizyonlarda her akşam ama her akşam, haber programların hepsinde, şarlatan şeklinde, sapık, tacizci şeklinde lanse ediliyordu.

   Gazeteler ve televizyonlar, Kemalist ideolojinin neferleri, YÖK üyeleri, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz, Fadime Şahin üçlüsü dışında kimseyi konuşturmuyordu.

   Üniversite dönemlerimdi. Başörtülü olarak okula giremeyeceğimize dair söylentiler dolanmaya başlamıştı. Daha ne olduğunu anlayamadan hocalardan, öğrenci işlerinden uyarılar gelmeye başladı. Birden köşelere sıkıştırılan kızlar, akabinde ağlayan kızlar olduk. Sonra onlarla tanıştık; güvenlik görevlileri, peruklar, şapkalar, okul önlerindeki ‘ soyundurulma ‘ kabinleri…

   Önce hocalarla bozuştuk, sonra okulla, sonra ailelerimizle, sonra kendimizle bozuştuk, en sonunda bozulduk.

   Kamu kurumlarında görevli arkadaşlarımız da katıldı bu bozgunlara; önce kendileri, sonra eşleri görevden alındı yahut sürüldü.

   Milletin kararı olan Merve Kavakçı, seçilmiş bir milletvekili olduğu halde, TMMM’de yuhalandı. Yeminin etmesine fırsat verilmedi.

   Biz bu haldeyken, birileri Ali Kalkancı’yı bir gecede ‘ şeyh ‘ yapan birileri, bir gazeteci, bir rütbeli, bir transeksüel zaferlerini kutluyordu.

   Aradan biraz zaman daha geçtikten sonra Aczimendilerin sesi, soluğu, görüntüsü kesildi. Bir başkası girdi devreye; Hizbullah. Birçok yerden domuzbağı yöntemiyle öldürülmüş insanların cesetleri çıktı. Müslüman feminist Gonca Kuriş bu başlıkta ortadan kaldırıldı. Ancak ‘ 28 Şubat Ruhu ‘ ortalıktan hiç kaldırılmadı.

   Post-Modern’in postları Ali Kalkancı’nın postlarıyla da bitmedi. Post, post üstüne; ekonomik kriz, banka hortumcuları, deprem… 28 Şubat geçiş sürecinde sergilenen oyun, repliğinden mimik şaşmadan oynandığı sırada banka hortumcuları, gazete patronlarına peşkeş çekilen dolarlar, ekonomik kriz altındaki nedenler bir posta büründürülerek sunuldu bizlere. Çoğuna inandık yahut göz yumduk.

   Ak Partinin alternatifsiz tek parti olarak Türkiye’nin başına açık ara farkla gelişi, yerini bir süre daha koruyacağı garantisi, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olma ihtimali gündeme yeniliği olan bir müdahaleyi getirdi; 27 Nisan E-Muhtırası.

   Nerdeyse bu olaylar üzerinden 10 yıl geçmişti ki, başörtüsü yasağını çözmeyi seçim vaadi olarak kullanan Ak Parti bu yasağı çözme girişiminde bulundu. Bulunmasıyla birlikte kapatılması hemen gündeme geldi. An ile aslında birçoğumuzun bildiği ancak asla yüksek sesle ifade edemediği derin devlet yapılanması olan ‘ Ergenekon Terör Örgütü ‘ başlıkları yayıldı. An ile alınan mahkeme kararıyla, bu yapılanmanın adının ‘ Ergenekon Terör Örgütü ‘ olarak anılması yasakladı. İsim değiştirilince yapılan tüm hukuksuzluklar bir anda anlam değiştirdi(!)

   İtiraflarla birlikte darbe planları ile tanıştık; JİTEM gerçeği, devlet-siyasetçi-mafya-PKK- asker ilişkisi, 17500 faili meçhul gibi dehşet verici gerçekler(?) ifadelerde yerini aldı. Bir gün bir siyasetçi, bir gün bir emekli asker, bir gün bir gazeteci, bir gün bir PKK itirafçısı çıkıp anlattı… Geçiştirilmeye çalışıldı, yalandır, iftiradır dendi. 28 Şubat sürecinde hiç suçu olmadığı halde, iş yerine el konulan insanların, evlerini talan edip, arama yapanlar, yan odadan çocuklarının oyuncağını almasına izin vermeyenlere ‘ emir ‘ verirken; iş Ergenekon’a gelince, emekli dahi olsa bir askeri soruşturma için davet etmeye dahi tepki verdiler. Darbe zeminlerinin yaratıcısı, sözde gazeteciler tutuklanınca ‘ demokrasi nerede? ‘ diye bağırmaya başladılar.

   Sonra mı? Sonrası bir sonraki, Darbeler Tarihimizin son başlığı 27 Nisan e- Muhtırası başlığında…

   Bu gün neredeyse üzerinden 13 yıl geçmiş olmasına rağmen, o gün alınan kararların, yasakların halen sürdüğü bir ülke de, yeni başlayan eğitim sürecinde, hala başörtülü genç kızlar ‘ bana bir peruk lazım, o da pazartesi lazım ‘ diyorsa ve hala adları üniversite hocası olan bir takım zihinsel özürlüler, düşünme yetisini kaybetmiş vicdansızlar 20 yaşında bir genç kıza, sınıfın ortasında, arkadaşları arasına ‘ it ‘ diyorsa, ve hala okul önlerindeki baş açma kulübeleri dolup boşalıyorsa, tüm bunlara rağmen bu işin tezgahçıları, haklarında delil bulunamadığı(!) gerekçesiyle bir gecede 100 kişilik bir bölük halinde salıveriliyorsa, 28 Şubat halen devam ediyor demektir, bir düşünün derim; Şeriat nerede, demokrasi nerede? 28 Şubat’ın ‘post’unun altında.

… Bu makale ilginizi çektiyse…

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.

Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

 

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Normal bir ordu kaynaklarını emrinde olduğu milletten sağlar… Efendisi olan bu milletin gönüllü katkısıyla silah alır, asker toplar, YABANCI DÜŞMANLA savaşır.

Normal ordular efendilerini yani milleti, o milletin vatanını korurlar ya da ganimet getirebilecekleri ülkeleri işgal ederler. Yine efendilerinin emri ve izniyle yaparlar bunu.

Anormal ordular ise üniformalı eşkıyalardır. Disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. Üniformalı eşkiyalar ülkenin zenginliklerini tüketirler, geleceğini mahvederler.

Kendisini ülkenin sahibi zanneden üniformalı eşkıyaların hakim olduğu ülkeler yabancı orduların işgali altında gibidir. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek  KORKU PROPAGANDASI yaparlar.

Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler.

Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 9 Yorum

  2. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Eyl 30, 2010 | Reply

    Türkiye darbeler tarihi elbette incelemeye değer.Zira hukuk devleti olma yolunda,demokrasinin içselleşmesi ve kurumlaşması adına geçmiş tecrübelerden yararlanılması,hafızaların tazelenmesi bu anlamda önemli bir adımdır.

    Sağolsun Cemile Hanım büyük emeklerle Türkiye darbeler tarihini bir yazı dizisiyle bizlerle paylaştı.Öncelikle şahsım adına emek ve katkılarından dolayı kendisine teşekkür ediyorum.

    Evet,yorumumun başında da belirttiğim gibi insan hak ve özgürlüklerinin hayata geçmesi,adalet ve hukukun tam manasıyla yerleşmesi öncelikle toplumun geçmişiyle yüzleşmesiyle mümkündür.

    Cemile hanımın kaleme aldığı bu tarih sorgulamasının bu anlamda ziyedesiyle yeni bir toplumsal silkinmeye katkı sunacağı inancındayım.

    Ancak darbeler tarihi bu denli ehemmiyet taşımasına karşın,28 Şubat’ın Türkiye’nin siyasi çalkantıları içerisinde çok daha önemli bir yere sahip olduğunu düşünüyorum.

    Zira kronolijik seyrine göre,28 Şubat,tarih kitaplarından,belgesellerden öğrenilerek değil bugün 30 yaş üzeri kuşakların bizzat yaşadığı bir darbe niteliğine sahiptir.Kanıtları ve yarattığı toplumsal travmalarıyla cap canlıdır…İzleri tazedir,açtığı yaralar sıcaktır.Yani tarih sayfalarından tanık olunan tarihi gerçeklikten öte henüz etkileri silinmemiş bir yaşanmışlıktır 28 Şunat!

    Aslında diğerleriyle kıyaslandığında- sonuçları itibariyle-belki de daha yıkıcı olmadığı düşünülebilir.Bir 12 Eylül’e göre idamlar,işkenceler gerçekleşmemiştir.Ne var ki bu son derece yanıltıcı bir algıdır.Zira 28 Şubat darbe sistematiği içinde en ince tezgah ve senaryolarla gerçekleşmiş olanıdır.Ayrıca günümüzde yaşanan toplumsal çatışmaları hızlandırma,yeni kutuplaşmalara zemin hazırlama ve toplumsal kamplaşmaları daha da derinleştirme açısından da son derece etkili olmuştur.

    Oligarkların büyük bir ustalıkla tezgahlayarak sahneledikleri bu derin ve karanlık sürecin detaylarına girmek istemiyorum.Zaten makalede yeterince de yer verilmiş.Lakin gözümüzün önünde cereyan etmesine karşın hâlâ bazı çevreler tarafından ısrarla görmezden gelinmeye çalışılması ne yazık ki büyük bir talihsizliktir.Bu tablo gelecek adına ayrıca bir umutsuzluk,bir karamsarlık nedenidir.
    Nasıl oluyor da kör ideolojiler adına,göz göre yapılan zulümlere,talan ve soyguna sessiz kalınabiliyor?Bankalar hortumlanırken,insanların en doğal hakları gaspedilirken suskun kalanlar malesef ilericilik kisvesi altında “memleket satılıyor”,”sivil dikta geliyor”diye bugün pişkince fevaren edebiliyorlar.İşte bu beni kahrediyor!Ve evet ne yalan söyleyeyim bu akıl tutulması karşısında bazen umutsuzluğa kapılıyorum.
    İlerici,solcu,aydın vs geçinenler bu denli idelojik saplantılara kapılıp her türlü kirliliğin üstünü örtmeye teşne olabiliyorsa bence katedeceğimiz daha çok mesafe var.
    Neyse çok karamsar bir tablo çizdiğimin farkındayım ama Ergenekon sempatizanlığını “solculuk”la karıştıranlar oldukça korkarım özlediğimiz demokratik toplum,hukuk devleti biraz zor kurulur.
    Ne diyeyim umarım yanılan ben olurum.

  3. Yazan:fatih yasar abbas Tarih: Eki 1, 2010 | Reply

    Diyanet Isleri, tum personeli, teskilati, ve devlet mulkiyetindeki camiler, imamlar bile Hazine bonosu ve devlet tahvilleriyle maas ve eodenek aliyor, faizle finanse ediliyor. emekli siyasiler, burokratlar, askerler, dul oksuz yetimler de faizle bakiliyor faizle besleniyor..

    Boyle sacmalik, haksizlik olmaz. Isteyen faizli isteyen faizsiz kredi kullanir, kime ne? Vergiyle ne alakasi var bu isin? Insanlarin ekonomik hurriyetleri ne olacak?

    Kisisel haber ve deneme -yorum siteme uyelik abonelik sistemi iledir ve pay pall sistemi uzerindedir.
    Uyelik ucreti aylik 1,5 TL’dir.

    http://www.claytabletessays. blogspot.com

    bilgilenmek icin lutfen mesaj atiniz:

    fayaraben@hotmail.com
    fayaraben@gmail.com

    “…Banka kredisi kullanarak konut alanların cok buyuk avantaji var: eger o gayrimenkulü kiraya veriyorsanız çok avantajı var. odediğiniz faizlerin tamamını gerçek gider yöntemini seçmek suretiyle kira gelirinizden düşebilirsiniz. Ilavetenkonutun alım bedelinin %5’ini 5 yıl süreyle düşebilirsiniz. Bu arada siz kirada oturuyorsanız ödediğiniz kirayı da düşebilirsiniz ve böylelikle hiç vergi ödemezsiniz avantaj bu. vergi ödememek avantajı.banka kredisi kullanirsaniz zorla faiz yerseniz, faiz yedirirseniz, vergisi siifir!….”

    Turkiye’nin bireylerin ekonomik haklari ve hurriyetleri bakimindan dunyadaki ekonomik kriterlere gore seviyesi nerededir?

    Siyaset ve burokrasi “isguzarlik” yapmak icin, surekli ulke kaynaklarini ziyan ediyor, insanlari israf ediyor, sermayeyi israf ediyor, bilgiyi israf ediyor, surekli patinaj yapiyorlar! Takoz koyuyorlar!

    http:/www.sabah.com.tr/Ekonomi/2010/09/30/mobiustan_turkiyeye_250_milyon_
    http:/www.sabah.com.tr/Ekonomi/2010/09/30/imkbde_yeni_donem

  4. Yazan:fatih yasar abbas Tarih: Eki 1, 2010 | Reply

    Siyaset ve burokrasi “isguzarlik” yapmak icin, surekli ulke kaynaklarini ziyan ediyor, insanlari israf ediyor, sermayeyi israf ediyor, bilgiyi israf ediyor, surekli patinaj yapiyorlar! Takoz koyuyorlar!

    BOL BOL PARA (tahvıl hazine bonosu)BASIP,GEREK BILE OLMAYAN MERKEZ BANKASIYLA, HIC ISE YARAMAYAN HERKESIN MULKIYET HAKLARINA TACEVUZ EDEN, ZORAKİ, DAYATMA, KIMSEYE SECME HAKKI, ALTERNATIF TANIMAYAN PARA VE IKTISAT POLITIKALARI UYGULUYORLAR! NEDEN ? EFENDIM SISTEM? HUKUK? ANAYASA?

    Insanlarin ekonomik ve mali hurriyetlere ihtiyaclari var! sosyalizme, demirperde duzenine degil! Devletin mulkşiyetindeki camilere ve imamlarina Diyanet sistemine bile faizli odenekler
    maaslar tahsis ediliyor. (Bknz Modern tragedy of “Islamism” crafted as pseudo ideology of modernisim and socialism )

    http:/www.sabah.com.tr/Ekonomi/2010/09/30/mobiustan_turkiyeye_250_milyon_
    http:/www.sabah.com.tr/Ekonomi/2010/09/30/imkbde_yeni_donem

  5. Yazan:sevim Tarih: Eki 2, 2010 | Reply

    benim anlama kapasitem kıt olabilir ama konuyla konut kredilerinin ne ilgisi var acaba:)
    hani tartışma ve fikir alışverişi akışı içinde konu konuyu açar anlarım da.ortada henüz böyle bir durum da yok.nereden icap etti konut kredileri faizi.yani makalenin ana teması ve mesajından bula bula bu çıkarılır?
    yorumcu beni bağışlasın ama bu tarz alakasız yorumlarla en başta emek verilmiş düşünceye haksızlık ediliyor ve yazarına da saygısızlık.
    cemile hanım adına savunmaya geçme haddim olmayabilir ama bence yazısı bu konuyla alakası olmayan yorumlardan çok daha fazlasını hakkediyor.

  6. Yazan:sungur Tarih: Eki 3, 2010 | Reply

    islami kesimde israil hakkındaki sözleri öyle yankı uyandırır ki, milli görüşle irtibatı kalmamış kişiler bile ohh olsun tam denilmesi gerekeni söylüyor derler.
    keşke erbakan hakkında da “musanın çocukları” kitabı yazılsaydı da, reel politikte bir kez olsun israile one minute diyebilseydi

  7. Yazan:elevation Tarih: Haz 12, 2011 | Reply

    28 şubat sürecinden sonra şeriat hayal haline geldi. AKP’de 28 şubat sonrası sürecin ürünü zaten; Küreselleşme, Neo-Liberalizm..
    Bazı aklıevveller son seçim sonuçlarına dayanarak şeriat hayalleri kuruyorlar; türbanla sınava, okula girme, ergenekon, anayasa değişikliği vb. gibi önceki dönemin belirleyici politikalarının şeriat ile tamamlanacağı sanrısındalar.
    Oysa sözü edilen politikalar Neo-Liberal ve Küreselleşme dönüşümünün sonuçları, Türbana verilen izinde yeni-laiklik anlayışının sonucudur. Yani eskiden engellenen türban, liberal-demokrasinin eşitlik uygulaması dahilinde serbest kalmıştır. Yoksa herkesin Türban takmak zorunda kalacağı bir şeriat tehlikesi sözkonusu olamaz 21.yüzyılda.

  8. Yazan:exhorder Tarih: Eki 3, 2011 | Reply

    AKP’de bitti artık. Ne kaldı bakalım 🙂

  9. Yazan:elevation Tarih: Eki 3, 2011 | Reply

    28 şubat dinciliği daha da körüklemekten başka bir şey yapmadı.

  10. Yazan:mrcharry Tarih: Eki 4, 2011 | Reply

    milli gorus veya adil duzen…cumhuriyetten sonra muslumanlarla devleti hep kavgali gibi gostermistir.MKA ve arkadaslarinin kurdugu ideal! cumhuriyet anlayisida Muslumanlari hep donusturmeye, batililastirmaya endekslemistir.biri saga,biri sola cekistirmekle didinirken arada kalan musluman ya otekilestirilmis yada kavgalilastirilmistir.yoksa chp zihniyetli kadinlarin,basortulu muhafazakar kardesime nicin tepeden baktigini saniyoruz ki? Veya tam tersi,sistemle kavgalilasan insanimizin chp zihniyetli vatandasa nicin ‘kafir’ muamelesi yapildigini saniyoruz ki? Bu kutuplastirilmaya ragmen,sistemle zitlasmadan yetismis,okumus,gelismis binlerce gencler var.ne oldu peki? Ne oldu ikibinden sonra? sistemle zitlasan insanlar gomlek degistirdiler,aslinda bu sekildede ‘din’ yasanabilir diye inanmaya basladilar ve hatta bunu o kadar benimsedilerki yeni ortadoguya tavsiye bile eder olmuslar…milli gorus veya adil duzen…cumhuriyetten sonra muslumanlarla devleti hep kavgali gibi gostermistir.MKA ve arkadaslarinin kurdugu ideal! cumhuriyet anlayisida Muslumanlari hep donusturmeye, batililastirmaya endekslemistir.biri saga,biri sola cekistirmekle didinirken arada kalan musluman ya otekilestirilmis yada kavgalilastirilmistir.yoksa chp zihniyetli kadinlarin,basortulu muhafazakar kardesime nicin tepeden baktigini saniyoruz ki? Veya tam tersi,sistemle kavgalilasan insanimizin chp zihniyetli vatandasa nicin ‘kafir’ muamelesi yapildigini saniyoruz ki? Bu kutuplastirilmaya ragmen,sistemle zitlasmadan yetismis,okumus,gelismis binlerce gencler var.ne oldu peki? Ne oldu ikibinden sonra? sistemle zitlasan insanlar gomlek degistirdiler,aslinda bu sekildede ‘din’ yasanabilir diye inanmaya basladilar ve hatta bunu o kadar benimsedilerki yeni ortadoguya tavsiye bile eder olmuslar…

  1. 1 Trackback(s)

  2. Eki 1, 2010: Twitter Trackbacks for Şeriat Nerede? 28 Şubat’ın Post’unun Altında : Derin Düşünce [derindusunce.org] on Topsy.com

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin