RSS Feed for This Post

EYVALLAHSIZ ÇINAR

Bugün onu da toprağa verdik. Birkaç saat önce mezarlıktaydık. Yavaşça indirdiler kabrine. Bedeni küçücük kalmıştı zaten. Tek tek tahtalar uzatıldı. Tek tek kapattılar tahtaları üstüne. Son kürek toprak da atıldığında mezara devasa bir çizgi üzerinde 75 yıllık bir nokta daha öylece sona ermişti işte. Ağır ağır bıraktık bedenini orada. Mezar tekbirlerle kapandığında fotoğraf da solmaya başlamıştı sanki. Helva dağıtılacak, akşam kur’an okunacak, çocukların yanına dönmek lazım. Hayat olanca sesiyle çağırıyor hepimizi. Düşüncelerimi merhumun hatıraları yerine yaz orucunun susuzluğu kaplamaya başladı bile. Sonra susuzluk sona erince tekrar hatırlayacağım. Sonra gitgide daha az. Sonra aile bir araya geldiğinde gözlerimizdeki mahçup yaşları saklamaya çalışacağız.. Sonra gitgide daha az. Gitgide bayramlarda bir iki hatıra ile yad edeceğiz. O kadar.

 Birkaç saat önce mezarlıkta tek tek kabirlere bakıyordum. Kayseri eşrafından Hüseyin bey. Merhume Fatma hanım ruhuna el Fatiha…Mezara sıra ile toprak atarken sevenleri, mis gibi kokmuştu toprak. Sonra dedemin mezar taşına dikildi gözlerim. 1975 de ölmüş. Dün gibi  küçük bir çocuktum oysa. Babam ağlamış odadan kaçmıştı haberi alınca. Hiç babamı ağlarken görmemiştim. Çok şaşırmıştım. 35 yıl olmuş demek ki…

  Şimdi güzel mi güzel bir gecede balkonumdan Marmara’yı, adaları seyrediyorum. Günler süren çöl sıcağından sonra tatlı serin bir rüzgar esiyor. Önümde iki Selatin camii. Arkasında adalar. Ayışığında denizde yakamoz pırıltıları. Ufuk gemilerin parlak ışıltıları ile dolmuş. Yanımda ful çiçeği mis gibi kokuyor. Begonviller başkaldırmış ona layık gördüğümüz balkon hayatına, baş aşağı korkuluklardan sarkmakta. Ölüm ve kasvet ne kadar uzak bana. O çukur, kefen, cenazenin üzerine örtülen tahtalar ve toprak. Bu kadar güzelken hayat, yakamozlar parıldarken karşında, evinden neşeli çocuk sesleri gelirken nasıl olabilir, nasıl ölebilir bir insan. Nasıl inanırım ölüme.

 Aylar önce Yeşilköy sahillerinde oturuyorduk. Adım gibi biliyorum karşımda ölecek bir insan oturuyordu. Umurumda bile değil diyordu hiçbir şey. Artarda çaylarımızı yudumluyorduk. Politikadan konuşuyorduk çoğunlukla. Geçmiş günlerden. Çocuklarından konuştukça çok mutlu oluyordu. Hiç hatırlamadığı anıları anlatıp duruyordum ben de hoşnut olsun diye. Adım gibi biliyordum o ölecek bir insandı. Sadece son bir çalım atıyordu hayata. Yeşilköy’de çaylarımızı yudumlarken ve sohbet ederken ölüm ne kadar uzak geliyordu. Daha zayıflamamıştı bedeni. Ama zayıflayacaktı. Hem de çok zayıflayacaktı. Tıpkı yıllar önce toprağa verdiğimiz kız kardeşi gibi.  Çok acı çekmişti rahmetli, çok bağırmış, çok inlemişti. O da biliyordu nasıl bir beden git gide erir biter. Ben ise kaçıncı defadır görüyordum kanserin kemirdiği bir canı. Böyle bir şey yokmuş hiç olmayacakmış gibi davranıyorduk ikimiz de. O umursamıyordu ben umursamıyordum. Umursamıyor muyduk acaba. Dünyanın en riyakar oyununu oynuyorduk beraberce.

 Hiçbir zaman din iman işlerinden konuşmayı sevmezdi. Belki ateist değildi ama hiç inandığını da söylememişti. Diyelim ki Allah var derdi. Bunun ne faydası var. Sana ne yararı var bana ne yararı var.

 

Son anına kadar biz de ne ölümden bahsettik ne Allah’tan ahiretten. Son anına kadar ağlamadı inlemedi bağırmadı. Bir şey talep etmedi, hiçbir duygusunu paylaşmadı. Bir kapalı kutu gibi geldi dünyaya bir kapalı kutu gibi gitti.

 Sessiz bir gecede elimde çayım uzaklara bakıyorum. Bir balkondan seyreyliyorum dünyayı. Hep bir balkondan seyrettim başka hayatları. Görüntüler renkler kavgalar gürültüler bazen bir gölge süzülürcesine geçti hayatımdan. Bazen gürültücü mahalle karıları gibi kavga küfür bağırıştılar sokağımda. Bir falçata da bana salladılar çoğu zaman. Gidenler hiç geri gelmedi. Bir limandı ölüm. Onları indirdik ve gemi yoluna devam etti. Şaşkınım. Yaşamak ve ölüm zaten en büyük  muamma oldu hayatımda.

 Ah! Bir de ötelere dair bir umut vermeden gidenler yok mu?  Koca bir çınar devriliyor karşımda. Küçük bir Anadolu kasabasında başlamış tüm hikaye, hayatı dişiyle tırnağıyla kazıyarak adım adım yaşamış. Nice kazıklar yemiş yollarda. Hayatın en acımasız bahçelerinde dolaşmış. Kazık atmayı, kaskatı olmayı öğrenmiş o da. Bir kapalı kutuya çevirmiş sonunda yıllar.Sonra bir gün çınar devrilmiş her şey bitivermiş. İçimize ötelere dair bir teselli tohumu bile atmadan sessizce gitmiş. Bir gün görüşeceğiz bir yerlerde helal et hakkını dememiş kalanlara. Umurumda bile değil demiş yaşarken de ölürken de. Hiçbir şey umurumda bile değil.

 Ah devrilen sevgili eyvallahsız çınar. Tut ki Allah var. Tut ki ümitlerimiz, tesellilerimiz , dualarımız var. Hiç konuşamadık seninle ama..

Kayan yıldızların bir kibrit çakımından fazla hikayesi de var.

Trackback URL

  1. 4 Yorum

  2. Yazan:suzannur Tarih: Eyl 2, 2010 | Reply

    Çok güzel, incelikli, düşündürücü bir yazı hele de kimi cümleler…
    Ellerinize, yüreğinize sağlık.

  3. Yazan:beytullah emrah Tarih: Eyl 2, 2010 | Reply

    başınız sağola özlem hanım. ben de bu yaz peşpeşe bir kaç cenaze gördüm. bir arkadaşımın annesini verdik toprağa önce. sonra başka bir arkadaşımın kayınpederini… mezara doğru toprak atarken sanki tahtaların altında ben varmışım gibi titredim…

    gece yarıları çalan telefonlardan nefret ediyorum. bir kez daha öyle oldu. ramazanın ilk cuması amcamın vefat ettiği haberi geldi gece yarısı. ciğerlerini yiyen hastalığı en sonunda ömrünü de bitirmişti… eli kalem tutuyor diye seladan sonra okunacak cenaze ilanını yazmak da bana düşmüştü.

    rahmetli amcam, sabah yıkandıktan sonra kefeni içinde tabuta yerleştirmek üzereyken artık kendimi daha fazla tutamadım. ne zamandır ağlamayı unutmuştum sanki. depremden kalma bir hal sanırım. o kadar ölümle birden karşılaşınca acı eşiğim hayli yükselmiş, ölümü doktorlar gibi karşılamaya başlamıştım… galiba hala öyle…

    sonra amcamı toprağa verdik. ne acıdır ki, dedemin kendi cenazesi için alıp bir kenarda tuttuğu tahtalar amcamın son nasibi olmuştu… baş tarafına çaktığım tahtaya adını ve ölüm tarihini tükenmez kalemle attım. nasıl bir ironidir? tükenmiş bir hayata, tükenmez kalemle son noktayı koymak…

    yine geçen yarısı telefon çaldı! ben fırladım tabi. niyeyse en telaşlı benim demekki bu telefonlara karşı. annemin dayısının vefat ettiğini söylediler. annem zaten ne zamandır hasta, duyunca kötü olacak diye endişelenemeden ağlamaya başladı. sonra anneanneme nasıl söyleyeceğimi düşünmeye başladım. sabahı beklemek lazımdı. annemin sinirleri boşanmıştı artık. derken bir telefon daha. yanlış haber. kalp krizi ama kalbi yeniden çalışmış. hâlâ yoğun bakımda…

    hayat ise devam ediyor. hiç ölmeyecekmişiz gibi.

  4. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eyl 2, 2010 | Reply

    İçinde ölümü ‘barındırmayan’ hiçbir yazı, hiçbir söz, hiçbir söylem ‘gerçekçi’ değil.

    Ölümü es geçen her ‘fikir’ yapmacık, ölümü ‘bir konu’ sayan her konuşma yalan.

  5. Yazan:özlem Tarih: Eyl 3, 2010 | Reply

    Seyahatten kısıtlı imkanlarla yazıyorum. üzerinde benim de konuşmak paylaşmak istediğim bir konu olmasına rağmen simdilik sadece allah razı olsun diyebileceğim yorumlarınıza. bir de beytullah bey ve tüm arkadaşlarımın yitirdikleri için allah rahmet eylesin demek istedim.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin