RSS Feed for This Post

İsmet Paşa da faşist miydi?

Başbakan Erdoğan ve Deniz Baykal arasındaki “Nazi polemiği” nasıl olduysa gitti gitti ununu elemiş, eleğini asmış, ebedi istirahatgahında yatan İsmet İnönü’yü buldu.

O devirler benim de çok ilgimi çeker; Hatta şu anda da Rıza Nur’un “Hayat ve Hatıratım” adlı 2001 sahifelik külliyatını okuyorum. İnsan zahmet edip okuduğu zaman söyleyecek iki çift lafa sahip oluyor; okumazsanız sadece sade suya tirit bir kınama çekersiniz ve maslahatı idare edersiniz.

İlk önce şu kesin hükmü koyalım: “Tarihi olaylar ve kişiler bulundukları çağ esas alınarak değerlendirilmeliler”. Nasıl ki yaşadığımız şu çağda insan hakları, demokrasi üstün unsurlar olarak öne çıkıyorsa, otuzlu yıllar da İtalya’da Mussolini’nin, Almanya’da Hitler’in gümbür gümbür geldiği yıllara tekabül eder. Faşizmin bu ayak seslerine bir de Kuzeydeki Sosyalist baskıyı dahil edin ve manzarayı gözünüzde canlandırın.

Kendisi yok, Allah’ı var Rahmetli de bu manzaraya seyirci kalmamıştır. Tam bu dönemde başta bizzat kendisi olmak üzere dönemin Devlet Adamları ve gazetecileri tası tarağı topladığı gibi Rusya ve İtalya’ya gezi düzenlemişlerdir. Dönüşte ise gördüklerini ballandıra ballandıra nasıl anlattıklarını merak ediyorsanız Falih Rıfkı’yı okuyabilirsiniz.

1932 yılında İnönü’yle beraber İtalya’ya seyahat eden Recep Peker, Faşist parti yetkilileriyle yaptığı görüşmeler sonucunda CHP’nin parti tüzüğünde kendince olumlu atılımlar da yapmıştır: Partiyle devleti birleştirmek gibi…

Bunlar çok derin konular olması bir yana öyle bir çırpıda anlatılacak olaylar da değildir. Dersim isyanı malum bu döneme rastlamıştır. İsyan, en hafif tabiriyle “orantısız güç kullanılarak” bastırılınca İsmet İnönü verdiği ilk beyanatta: ” Dersim meselesini ortadan kaldırdık, Dersim müşkilesinden kurtulduk” demiştir. O devrin sembol isimlerinden sayılabilecek Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Yunus Nadi ise daha bir cevval çıkarak, 18 kasım 1937 tarihli yazısında şöyle buyurmuş: ” Senelerden beri adına Dersim denilen mesele tarihin ummanına katılmış ve ebediyen ölmüştür.”

Heyhat ki o kadar da ileri görüşlü değillermiş. Birkaç hafta önce Tunceli’den gelen şehitleri gördükten sonra meselenin öyle ite kaka çözülemeyeceğini bir kere daha acı bir şekilde tecrübe etmiş olduk.

O devir için sadece İnönü’yü suçlayamazsınız. Hakikaten tarihe biraz meraklıysanız öyle isimler var ki tutanın elinde kalıyor.

Büyük İzmir yangınından mesul tutulan Sakallı Nurettin Paşa var mesela. Kariyerinde linç, soykırım denemesi, bilumum gaddarlık bulunan ve Atatürk’ün dahi ” Korkarım ki bu Nurettin bizim bu zaferimizi gölgeleyecek” dediği bir kişilik.

Rıza Nur, Artin Kemal’in Sakallı Nurettin Paşa tarafından İzmit’te linç edilişinden sonra şöyle der: “eğer iyi bir hükümet olsaydı, bu adanı cani olarak tevkif ve idam ederdi. Yazık ki, bizde böyle hükümetler işbaşına gelmiyor.”

Bu çağda, adına ödüller verilen Kuşadalı hemşerimiz Mahmut Esat Bozkurt’u da atlamamak lazım yeri gelmişken. Takrir- i sükun yasasının ortalığı kasıp kavurduğu yıllardır. Cemil Meriç’in deyimiyle “düşünceden kuduz köpekten korkar gibi korkulan o yıllarda” hâkim olan tek düşünce Mussolini’nin Faşizmiydi. Başta Yunus Nadi gibi yazarçizer tayfası olmak üzere o günkü medya, küresel Faşist Liderleri övmek için adeta yarış yapıyorlardı.

Fakat bir isim vardı ki bu konuda kimse eline su dökemezdi. Bu Ülkede Adalet ve İktisat Bakanlığı da yapmış olan Mahmut Esat Bozkurt emsallerinden açık ara öndedir. Şeyh Sait isyanı sırasında yeterli şiddeti uygulamadığı için Başbakan Fethi Bey’ i protesto etmek için istifa eder Mahmut Esat ve Recep Peker. Başbakan Fethi Bey’de her iki bakanını meclis kürsüsünde suçlamaktan çekinmez: “Yazık ki, idaresizliği ile Kürdistan meselesini çıkaran bir insan burada beni tenkit ediyor. Aldığımız tedbirler kâfidir. Lüzumsuz şiddetlerle ben elimi kana bulayamam.” Sonrası çorap söküğü gibi gelir zaten. Fethi Bey gider, onun yerine kendisi de bir Kürt olan İsmet Paşa gelir, takrir-i sükun yasasını meclise sokar ve ondan sonra artık Allah ne verdiyse…

Mahmut Esat o derece dejenere bir Faşizm hayranıdır ki şu beyanatı vermekten çekinmez: “Ariler medeniyetin kurucularıdır. İdealistlik, o kuvvettir ki arîlerin üstünlüğünü gösterir. Yahudi, Ariliğin en belirli zıddıdır. Yahudiler göçebe değil asalaktır.” Onu ne ilgilendiriyorsa Arilere sahip çıkmış ve Türkleri de bu ırkın bir kolu yapmıştır.

Bitti mi? Biter mi hiç!

Falih Rıfkı Atay’ın aktardığına göre Hitler Mustafa Kemal’i çok beğenmiş ve şöyle demiş: ” Onun ilk öğrencisi Mussolini, ikincisi benim.” Mahmut Esat daha da ileri gitmekte tereddüt etmez ve ” Nazizm’in ve Faşizmin ilham kaynağının Kemalizm olduğunu” söyler.

19 eylül 1930 da Milliyet Gazetesine demeç verir: “…saf Türk olmayan hiç kimsenin bu ülkede hiçbir hakkı yoktur. Onlar sadece hizmetçi ve köle olma hakkına sahiptir. Türkün en kötüsü Türk olmayandan evladır…”

Rıza Nur’dan bahsettik o kadar, O da diğerlerini aratmaz bu konuda. Lozan Antlaşması için üyeler tespit edilirken Rauf Orbay’ın Abhaza olmasını ileri sürerek “bu iş için Türk mü yok” der. Daha sonra Atatürk: “İsmet hariciye vekilidir, Reis de o olmalıdır” deyince önce sevinir, ardından da bu sevinci bakın kendi anlatımıyla nasıl kursağında kalır: ” Meğerse ben ne hata etmişim! Bir Çerkesin atılmasına, yerine Bitlisli bir Kürdün gelmesine sebep olmuşum.”

Yanlış anlaşılmasın Bu Adamlar Lozan Antlaşmasını yapmak için görüşmeye gidiyorlar. Kafaya bakar mısınız?

CHP ve onun tarihi bu çeşit mümbit örneklere aşina olmakla birlikte daha fazla uzatmayı gereksiz buluyorum. Artık bu Partinin başında, hem Alevi hem de Kürt bir Lider var ama Başkan seçildiği kurultayda dahi, bugün artık sorun olan bu iki konu hakkında bir tek kelime etmeyi zul addediyor.

Tövbe, Kürt Meselesi hakkında konuştu. Hayvancılığı teşvik ederek sorunu çözeceğinin ilk işaretini verdi. “Dersim Konusu” hakkında ise çıt yok. Çünkü kendileri de bilmekte ki, önünde tek bir seçenek var: Reddi Miras.

Tekrar konumuza dönersek;

İsmet Paşa Nazizm yanlısı mıydı? Sanmam…

Faşist miydi? Kısmen…

Baskıcı mıydı? Sonuna kadar evet…

Daha aşağısı sermayesini ( İSTİKLAL MAHKEMELERİ) bile kurtarmaz…

 

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Normal bir ordu kaynaklarını emrinde olduğu milletten sağlar… Efendisi olan bu milletin gönüllü katkısıyla silah alır, asker toplar, YABANCI DÜŞMANLA savaşır.

Normal ordular efendilerini yani milleti, o milletin vatanını korurlar ya da ganimet getirebilecekleri ülkeleri işgal ederler. Yine efendilerinin emri ve izniyle yaparlar bunu.

Anormal ordular ise üniformalı eşkıyalardır. Disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. Üniformalı eşkiyalar ülkenin zenginliklerini tüketirler, geleceğini mahvederler.

Kendisini ülkenin sahibi zanneden üniformalı eşkıyaların hakim olduğu ülkeler yabancı orduların işgali altında gibidir. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek  KORKU PROPAGANDASI yaparlar.

Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler.

Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 8 Yorum

  2. Yazan:Umit Erdal Tarih: May 25, 2010 | Reply

    Çok iyi bir araştırma olmuş.

    Aktarılan sözlerin hangi birincil kaynaklardan alıntılandığını de belirtebilir misiniz?

  3. Yazan:Gürhan Tarih: May 25, 2010 | Reply

    faşist,nasyonal-sosyalist,faşizan,otoriter,totaliter vs…Bu kavramların fazlasıyla tedavülde olması paradoksal olarak,asli içeriklerinden uzaklaşmaları sonucuna varabiliyor.Ancak bir yandan da bahsettiğiniz gibi günümüz dünyasında yine yoğun olarak dolaşımda bulunan;demokrasi,insan hakları,çoğulculuk gibi post-modern denilebilecek nosyonlar ise bana kalırsa eskinin kötü deneyimlerine bir reaksiyon olarak-yine batı menşeili olarak- bine edilmeye çalışılmaktadır…çalışılmaktadır çünkü tanımları itibariyle kendilerine son derece aşkın birtakım değerler ithaf ediliyor olsa da,uygulamada yeni dünya düzeninde çok sınırlı yer bulabilmektedirler.

    Ülkemiz pratiklerinden konuşacak olursak, yazınızda birtakım isimlerden bahsedilmiş.Bana kalırsa bunları isim bazında birer birer incelemenin bir faydası olmayacaktır,ayrıca ben kesinlikle “o zamanın şartları” retoriğine sığınmayı doğru bulmuyorum.Dolayısıyla isimlerden ziyade,içinde yaşadıkları zamandan münezzeh olarak bu gibi şahsiyetlerin fikir ve düşünce dünyalarının sakatlığı ve “kötülüğü” üzerinde durulmalıdır.Örneğin şöyle bir söyleme sahip olabiliyor ortalama bir Türkiyeli Türk vatandaşı:” Aman canım her insan gibi, Onun da sevaplarının yanında hataları da oldu:” Burada gözlerden kaçan bir nokta var,tabi ki yaradılış itibariyle insan birtakım iyi özelliklerininin yanında,kendisini kötücüllüğe sevk edebilecek türlü zaaflarla da donanmıştır.Dini veya ladini(seküler felsefi)yaklaşımlar yüzyıllar boyu bu karmaşık yapıyı açıklama yarışına girmişler,ancak bana kalırsa hala da net bir çözüm üretememişlerdir.

    Hasılı,söylemek istediğimi çok fazla dallayıp budaklandırmadan sadede gelmeye çalışırsam.Kalp kırmak,ak yalanlar söylemek,trafik cezasını ödememek,yasak yerde piknik yapmak başka şeydir,;İstiklal Mahkemeleri denen adaletsizlik ve ölüm makinalarında insanları en temel yaşam haklarından mahrum bırakmak,Dersim’de çoluk çocuğun üzerine bombalar yağdırmak,Bir avuç meczubun hatasını tüm yöre halkına mal ederek Menemen’in yerle bir edilmesine, trenle geçerken perdeyi aralayıp karar verebilmek,her türlü muhalifinin “kafasını koparmak” ve bunun gibi,ahlaken ve insani hasletler çerçevesinde kabulü ve hazmı son derece güç olan bir sürü “uygulamanın” müsebbibi olmak başka…

    Dikkat ettiyseniz burada isim vermekten kaçınmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi,çünkü 2010 Türkiyesi’nde hala bir kişi kültünü bazı arkaik kanunlarla koruma altına almışlar ve dokunmaya kalkanı hem kanun hem de resmi tarihin yıkadığı beyinleri paralize olmuş kalabalıklar yakıyor.

  4. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: May 26, 2010 | Reply

    İsmet İnönü Faşist degildi tabi ama çok buğday hirsizligi yapmış. Köylüleri döve döve buğdaylarini ellerinden almış.
    Yaşlıların anlattiklarina göre Inönü devrinde çok zorluk ve kıtlık cekmişler.

  5. Yazan:Atılım Ateş Tarih: May 26, 2010 | Reply

    Sayın Gürhan,

    Zamanın şartları retoriğini kabul etmeyelim, tamam. Peki bu anlayışı nereye kadar geri çekelim? Zamanın şartları içerisinde değil de bugünün değer yargılarıyla baktığınızda geçmişten bugüne temize çıkacak kaç devlet adamı bulabilirsiniz? Kimse kalmaz bence… En fazla yakın tarihtekileri kurtarabilirsiniz.

    Üstelik bugünün değer yargılarıyla geçmişe bakmak ve geçmişi bugünün anlayışıyla yargılamak gizli bir de kibirin ifadesidir, “Biz olduk, elimizdeki düzen ve anlayış en iyisidir.” şeklinde bir kabulün ürünüdür kanımca. Bugünü yargılayacak gelecek kuşaklar da bize kendi pencerelerinden bakacaklar, bize dair neler diyecekler çok merak ediyorum…

    Zamandan bağımsız biçimde insanların fikir ve düşünce dünyalarının sakatlığı üzerinde duracaksak, zamandan bağımsız bir kritere ihtiyaç var. Politik anlayışlar ve insan hakları, liberalizm gibi kavramlar zamana sıkı sıkıya bağlı malesef. O günlere gitme imkanımız olsa, belki de eleştirdiğiniz bazı şeylerin iyilik adına yapıldığını görürdünüz. Bugün dönüp baktığımızda yapılanlar bize iyi görünmüyor…

    Zaten yeni çıkarılan kanunların geriye doğru işletilmemesi de bundan değil midir?

    Bugün Radikal’de bu konuyla ilgili bir yazıya denk geldim, “Merkez Sağ Resmi İdeolojisinin Gizledikleri” başlıklı (Link vermeye çalıştım, başaramadım). İlginizi çekebilecek bilgiler var, ben bilmiyordum yazılanların çoğunu. Belki de yargılamakta acele ediyoruz, ya da daha önemlisi yargılamamızı fikir bağlamından çıkarıp kişilere odaklayarak hata ediyoruz. Ne dersiniz?

    Selamlar

    Atılım Ateş

  6. Yazan:Gürhan Tarih: May 26, 2010 | Reply

    Merhabalar Atılım Ateş,
    Öncelikle seviyeli eleştiriniz için teşekkür etmek isterim.
    “Zamanın şartları” söylemi hakkındaki rahatsızlığımın kaynağını biraz açmak isterim.Genel anlamda birtakım ifadeler,kimi çok olumsuz pratiklerin barındırdığı pislikleri örtmeye yarayan bir kılıf vazifesi görürler.Benim dünya görüşüm itibariyle “devlet” ve bunun “adamlarıyla” zaten hiç aram yok.Şahıslara veya devlet,vatan,millet gibi zoraki oluşturulmuş soyutluklara sonsuz kutsiyet atfedilmiş olmasından çıkıyor zaten her şey.Hemen bununla ilgili bir söz geldi aklıma, paylaşmak isterim:”Alçakların son sığınağı vatanseverliktir.”Bana kalırsa tarihi bazı “büyük adamların” yaptığı,bize özgürlük ve refah armağan ettikleri gibi yanılsamalar,işte hepimizi uzak veya yakın geçmişte yaşanmış olan mücadelelerin merkezinde hep kimi mitik liderlerin yer aldığı ilüzyonuna hapsediyor maalesef.Halbuki tarih yazımında asıl imzası olan isimsiz “kahramanlar” her daim yok sayılmıştır,dolayısıyla o zaman, bu zaman,geçmiş, gelecek hiç fark etmez aşkın bir iyiliği gözetmemizin gerekli olduğunu düşünüyorum;Büyük adamların,führerlerin,bilmemne şeflerin “iyiliğimiz” için önümüze serdiği yolların,aslında kötülük taşlarıyla döşeli olduğunu aklımızdan çıkarmadan.

    Bu arada birazdan Bugünkü Radikal’in internet sayfasını inceleyeceğim, bilgi için teşekkür ederim.

  7. Yazan:MB Tarih: May 26, 2010 | Reply

    O günlere gitme imkanımız olsa, belki de eleştirdiğiniz bazı şeylerin iyilik adına yapıldığını görürdünüz. Bugün dönüp baktığımızda yapılanlar bize iyi görünmüyor…(A.A)

    Bir kere şurda anlaşmak lazım…İyilik adına yapılan şeyler, doğru olduğu anlamına gelmez..Yapılan büyük hataları da aklamaz. Meseleyi bu kadar basite indirgeyip, akıl almaz hataları örtme yoluna gitmek de kanaatimce çok sağlıklı bir bakış açısı değil.

    Bu bakış açısı, dönemin siyasi anlayışını ya da atmosferini incelemek ve hakim olan siyasi yapının nasıl bir zihniyetin ürünü olduğunu ortaya koymak adına da bir köstektir. Tarihimizle yüzleşmeye engeldir kanaatindeyim.

    Yakın tarihin ısrarla halktan gizlenmek istenen sayfalarını, gün yüzüne çıkarmak hepimizin görevi olmalı. Geçmişten ders alıp, gelecekte de aynı hatalara düşmemek adına, bunu önemsiyorum. Yoksa Geçmişte onlar kötüydü biz daha iyiyiz gibi kibirane sonuçlar elde etmek için kimse tarih okumuyor sanıyorum. Bu nedenle, tarih okurken kahramanlar üzerinden değil, veriler üzerinden konuşmayı alışkanlık haline getirmek gerekiyor. Yani iyi/kötü eksenli değil, ya da kahramanlar eksenli değil, etik değerler açısından bakmak lazım gelir.

    Bu bağlamda birkaç not daha düşmek isterim.

    Madem konumuz İnönü devam edelim…

    – Mesela zatalileri, başbakanken eleştirilemezdi, Cumhurbaşkanı iken de hiç eleştirilemedi. Demokrat partiye iktidarı devrederken de, eski defterleri açmamak üzere devretti. 27 Mayıs’ta da kutsandığı için de, kimse yan gözle bakamadı…

    – Yine İnönünün Amerkan mandacısı olduğunu hiç tartışmadık…

    – İnönü döneminde sadece Hitler’in bıyığına imrenilmemiş, 19 Mayıs gösterileri dahil pek çok alanda Naziler bal gibi örnek alınmıştı.

    – Dahası “Tek millet, tek parti, tek şef” diye bir sistem kurdu. Ne kadar tanıdık değil mi?

    – Ha bu arada Hitlerin 50 .yaş gününe, bakan ve milletvekillerin oluşturduğu bir heyetle ve İnönü’nün özel selamıyla gidilmesi de, özenti ve hayranlığın bir başka boyutu olsa gerek.

    http://medya.zaman.com.tr/2010/05/09/armagan01.jpg

    http://medya.zaman.com.tr/2010/05/09/armagan02.jpg

    Büyük İzmir yangınından mesul tutulan Sakallı Nurettin Paşa var mesela. Kariyerinde linç, soykırım denemesi, bilumum gaddarlık bulunan ve Atatürk’ün dahi ” Korkarım ki bu Nurettin bizim bu zaferimizi gölgeleyecek” dediği bir kişilik.(İ.B)

    Mustafa Kemalin İzmir yangını seyrederken söylediği sözü dipnot olarak düşmek isterim.

    “Çocuklar, bu manzaraya iyi bakın! Bu alevler bir devrin sona erip yeni bir devrin başladığını gösteren bir yangındır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyılındaki bütün günahları şu ateşle temizlenirken yeni bir Türk devletinin kuruluşu ve Türk milletinin yükselişi de cihana ilan ediliyor.” (M.K.)

    Yani Yangın ne kötü, yangını söndürsek iyi olur demiyor…

    Yangını kim başlattı bilmiyorum ama, yangını söndürmeyenleri biliyorum…

    muhabbetle…

  8. Yazan:ali duman Tarih: May 27, 2010 | Reply

    ne demek faşist miydi?

    hiç olurmu öyle şey?

    bilmiyor muyuz?

    kendileri milli şef’ti,

    hiç yakıştıramadım size,

    milli şefimizi, führerimizi siz faşist yapın!

    oldu mu şimdi?

  9. Yazan:Varlık vergisi için de özür dilensin! Tarih: Kas 24, 2011 | Reply

    Ne demek « faşist miydi ? » Elbette faşistti ismet paşa. Irkçıydı. Türkiye’nin Hitler’i, Mussolinisidr bunlar. Bir tek Dersim yok ki bunların (CHP). Sorun gayrımüslimlere. Aşkale’yi sorun. Varlık vergisini sorun.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin