RSS Feed for This Post

Ermeni soykırımı meselesi

S- Gayr-ı müslimlerle nasıl eşit olacağız?

C- Eşitlik; fazilet ve şerefte değildir, hukuktadır. Hukukta ise şah ve geda birdir. Acaba bir şeriat ki karıncaya ayak basmayınız dese, onu işkenceden men ederse, nasıl benî-Âdem’in hukukunu ihmal eder? Kellâ! Biz gereken uygulamayı yapmadık. Evet, İmam-ı Ali (r.a.)’nin bir Yahudi ile muhakemesi ve iftihar vesileniz olan Salâhaddin-i Eyyubî’nin fakir bir Hristiyan ile mürafaası sizin şu yanlış düşüncenizi düzeltir, zannederim.

S- Ermeniler zimmîdirler. ehl-i zimmet, zimmettarlarıyla nasıl eşit olurlar?

C- Kendimizi dev aynasında görmemeliyiz. Kabahat bizde. Tamamen zimmetimize alamadık, bihakkın “adalet-i şeriatı” gösteremedik. Şeriat dairesinde, hukuklarını, despotizmin kötü yöntemlerini kullandığımız için koruyamadık; sonra da istedik, kuvvetimiz kalmadı. Ben şimdi Ermenilere bir nevi zimmî-i muahid nazarıyla bakıyorum.

S- Ermeniler bize düşmanlık edip, hile ve hıyanet ediyorlar. Nasıl dostluk üzerinde ittifak edeceğiz?

C- Düşmanlığın sebebi olan siyasi baskılar bitti. Tahakkümün ortadan kalkmasıyla dostluk hayat bulacak. Size bunu kat’iyen söylüyorum ki, şu memleketin saadeti ve selâmeti Ermenilerle ittifak ve dost olmaya bağlıdır. Fakat mütezellilâne dost olmak değil, belki izzet-i milliyeyi muhafaza ederek, musalâha elini uzatmaktır.

Bir şey söyleyeceğim: Varsayalım ki, Ermeniler birden sahife-i vücuttan silinsin. Böylesi bir düşmanlığın size zarardan başka ne faydası vardır. (1913’te sarf edilen bu sözlerden açıkça anlaşılan o ki; İttihatçılar, 1915 olaylarından çok önce, Ermenilere yönelik toplu katliam fikrini, Kürtler arasında yaymaya başlamışlardır.nt/muh.zınar) Halbuki, Âdem* zamanından,2 yolda arkadaşlık eden bizimle gelmiş büyük bir unsurun zevali değil, belki küçük bir kavmin mahvı dahi 1 ‘dır. Ömerdılan* kabilesi bin senedir yine Ömerdılan’dır.

Hem de onlar uyanmışlar; siz uykudasınız, rüya görüyorsunuz. Hem de milliyetçilik fikriyle birlik kazanıp güçlenmişlerdir; siz,ayrılıklar yüzünden etkisizsiniz. Hem de galebe etmek istiyorsanız; onların sizi mağlup ettiği silah ile, yani akıl ile, milliyet fikri ile, ilerlemecilik eğiliminizi güçlendirmek suretiyle, hukuk ve adaletin aranızda yükseltilmesi ile mağlup edebilirsiniz.

Bence şimdi kılıç vuran, o kılıcın aksi döner, yetimlerine dokunur. Şimdi galebe kılıç ile değildir. Kılıç olmalı, lâkin aklın elinde.

Hem de dostluğun sebebi vardır. Zira komşudurlar. Komşuluk, dostluğun komşusudur. Hem de onlar uyandılar, dünyaya yayıldılar, terakkiyat tohumlarını topladılar, vatanımızda ekecekler. Bizi medeniyete mecbur, terakkiye ikaz, bizdeki fikr-i milliyeti hüşyar ediyorlar.

İşte şu noktalara binaen, onlarla ittifak etmek lazımdır. Hem de bizim düşmanımız ve bizi mahveden, cehalet ağa ve oğlu zaruret efendi ve hafidi husumet beydir. Ermeniler bize düşmanlık etmişlerse, şu üç müfsidin kumandası altında yapmışlar.

kaynak:içtimaidersler/münazarat

http://www.gazetekurd.net/index.php/yazar-nviskar/said-nursi/4787-ermeni-soykirimi-meselesi

Trackback URL

  1. 16 Yorum

  2. Yazan:özlem Tarih: Mar 24, 2010 | Reply

    Bu roportaji ilk defa okudum, Paylaşım için çok teşekkurler, O gunun dunyasında ve cinnet ortamında cok vicdanli sozler bunlar. Üstelik 1913 te yapılmış bu röportaj tarihsel olarak da pek çok şey hakkında fikir veriyor. Yazık…
    http://www.dailymotion.com/video/xco9yv_1915-kalanlaryn-oykusu_lifestyle

  3. Yazan:muhaber Tarih: Mar 24, 2010 | Reply

    Münazarat’ı kaç kez okudum hatırlamıyorum. Her okuduğumda, ilk kez okumuş gibi oluyorum. Günümüzdeki olayları bile bir sürü gazete ve köşe yazısı okumam rağmen anlayamazken ben, adamın birisi 100 yıl önceden her şeyi en ince ayrıntısıyla anlatmış.

  4. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Mar 24, 2010 | Reply

    Bugün Üstad’ın ölüm yıldönümü. Allah nurunu, sırrını takdis etsin. Türkiye onun da değerini bilemedi. Zaten kimin bildi ki?

  5. Yazan:özlem Tarih: Mar 24, 2010 | Reply

    Orhan miroğlu da bu bağlamda çok güzel bir yazı yazmış bugün.
    http://www.taraf.com.tr/makale/10594.htm

  6. Yazan:KOMÜNİST Tarih: Mar 25, 2010 | Reply

    Ermeni soykırımı meselesi daima emperyalizmin bir aracı olarak kullanılıyor.

    Ermeni sorunu, Türkiye’yi dehşet dengesinde tutan enstrümanlardan biridir.

    Sorunun ötekiyle, mozaikle, tarihsel gerçeklerle bir ilgisi bulunmamaktadır.

    Ermeni sorunu, bazı açılardan Kürt sorunundan daha etkili bir araçtır emperyalizmin elinde. Kim ne derse desin, “soykırım” tasarıları tazminat ve mülk taleplerinin yani yeni ve çok büyük acıların, çatışmaların altyapısını oluşturmaktadır. Tarihsel bir trajediyi gündemde tutacağız, Ermeni halkına karşı işlenen suçların hesabını soracağız diye emperyalistlerin Türkiye operasyonlarına herhalde hizmet etmeyeceğiz ve diyeceğiz ki, bütün bu olup bitenlerin Ermenilerin çektiği acılarla, Anadolu coğrafyasından fiziken çıkarılmalarıyla bir ilgisi yok!

    Ermeni sorunu, daha da somutu Ermenistan sorunu, emperyalizmin bütün hesaplarının 1919-1920 aralığında altüst olduğu bir sorundur. Ekim Devrimi’nin sonuçlarından biri, bolşeviklerin Ermenistan’da İngilizlerin parmağını kırmak ve Anadolu’daki kurtuluş hareketine doğuda nefes aldırmak için yıllanmış “büyük Ermenistan” tasarısına nokta koymasıdır. Doğum sancısı çeken Türkiye Cumhuriyeti ile genç Sovyetler Birliği’ni geçici de olsa yan yana getiren gelişmelerden biri, Kemalistlerin Kafkaslar ve özellikle Azerbaycan ve Ermenistan’dan İngilizlerin çıkarılmasına yardımcı olup bölgedeki Sovyet otoritesini tanımasıdır.

    Sovyet Ermenistan’ı, Ermenilerin önemli bölümünü vatanlarına kavuşturmadı ama yeni bir yaşamın kurulması, çatışmalarla geçen bölgede adım adım barışın sağlanması bağlamında tarihsel bir kazanım anlamına geldi.

    Bugün Ermenilerin yaşadığı yıkımın bütün suçunu İttahat Terakki paşalarına atmaya kalkan liberallerin tüylerini diken diken eden Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte hortlayan milliyetçilik ve gericilik Ermenilere ve Azerilere yeni acılar tattırırken “emperyalizmin uğursuz rolü”nü hatırlatmayacağız da ne yapacağız?

    Abdülhamit despotizminden dem vurup öte yandan onu eşsiz imtiyazlar karşılığında öldürmeden süründüren İngilizlerden, Fransızlardan söz ediyoruz… “Batılılaşma” düsturu ile büyük güçlerin desteğini alacaklarını sanıp, güle oynaya “burjuva reform”lara kalkışan Jöntürklerin ardı ardına gelen bölgesel darbelerle nasıl paniğe kapıldıklarını, 1908 Devrimi’nin hemen ertesinde “halklara özgürlük” adına girişilen “hesapçı” ve de “saf” hamlelerin emperyalistlerce nasıl hoyratça yanıtlandığını, devrimin nasıl tecrit edildiğini, İttihatçıların kısa süre içinde neden oyunu kurallarına göre oynamaktan başka çare bulamadığını, Londra’da Türkçe bilmeyen diplomatlar tarafından temsil edilmeyi “normal” karşılayan bir İmparatorluğun yıkılırken nasıl Türkçülüğe doğru seyirttiğini, bütün olup bitenlerde bizim genç burjuvazimizin halk düşmanlığı kadar emperyalistlerin de rolü olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.

    Ermeniler adına siyaset yapanlar arasında yer alan küçümsenmeyecek miktardaki İngiliz, Fransız memurunun Ermenilerin ve bütün halkların çektiği acılardaki sorumluluğunun unutturulamayacağını , 1908 sonrasında birçok Ermeni’nin “samimi” bulduğu özgürlükçü Talat Paşa’nın aniden kıyıcılığı çözüm görmesinin tek bir nedene bağlanamayacağını söylüyoruz.

    Her şeyi emperyalizme bağlamayalım, güzel, yıllardır bunu söylüyoruz. Ama o yokmuş gibi de yapmayalım!

    Kürt sorununda böyle, Ermeni sorununda böyle…

    Kürt sorununda çözüm nereden geliyorsa gelsin aptallığının Ermeni “soykırım” tasarısına Türk milliyetçiliğinin belini kıracak hayırlı bir gelişme olarak baktığından emin olduğum için yazdım bütün bunları…

    Bu aptallığın halklarımıza yaşatılmak istenen yeni acılara çanak tutmak bağlamında ihanete dönüşmekte olduğu notunu bir kez daha düşerek…

    Bir kez daha “Talat Paşa başlattı” mı diyeceksiniz?

  7. Yazan:Abdurrahim İslamoğlu Tarih: Mar 26, 2010 | Reply

    Ekrem Bey hatırlatmasa dünya meşgalesi içinde unutup gitmişiz Üstad Bediüzzaman’ın ölüm yıldönümünü. Bu vesile ile fatihalar yolladık.
    Sadece Ermenilerle alakalı yukarıdaki tespitleri değil kürt meselesi konusundaki tespitleri de sanki bugün yapılmış gibi taze ve
    orijinaldir. Rabbim Hakkıyla anlamayı ve istifade etmeyi nasip etsin.Bediüzzaman’ı anlamak için öncelikle cemaat taassubunun dar kalıplarından sıyrılarak eserlerini daha çok hikmet odaklı okumalıyız belki de.

  8. Yazan:EDiTÖR Tarih: Mar 26, 2010 | Reply

    Sevgili Komünist Kardesim,

    Hem kendinizi kem de komünistleri rezil ediyorsunuz. 6 ay ara verin. Haftada 1 olmak üzere 24 kitap okuyabilirsiniz. Az degil. TV, futbol filan seyretmeyin. internete girmeyin. Yeniden DD’ye yorum yazacak olursaniz (Ekim 2010 meselâ) baska bir takma isim kullanin.

    Ekim ayinda görüsmek üzere.

    Saygilarimla

  9. Yazan:Tayfun Tarih: Mar 26, 2010 | Reply

    Doğum sancısı çeken Türkiye Cumhuriyeti ile genç Sovyetler Birliği’ni geçici de olsa yan yana getiren gelişmelerden biri, Kemalistlerin Kafkaslar ve özellikle Azerbaycan ve Ermenistan’dan İngilizlerin çıkarılmasına yardımcı olup bölgedeki Sovyet otoritesini tanımasıdır.

    Çakma komünist kardeşim, Ermeniler ve Ruslar o dönemde Osmanlı’ya karşı ittifaktı. ”Emperyalizm karşıtı” Atatürk de ABD’yle ilgili kendi ağzından şu sözleri söylüyordu:
    http://video.google.com/videoplay?docid=8129095758601117165&ei=fvKsS86vGMjP-AbZ4o3MBg&q=atat%C3%BCrk+amerika+konu%C5%9Fmas%C4%B1#

  10. Yazan:ali duman Tarih: Mar 26, 2010 | Reply

    bir imparatorluğun paylaşılmasının belgesi olan Lozan’ı zafer belgesi olarak yutturan, A’dan Z’ye yalandan ibaret resmi tarihin papağanlığına soyunmuş ucubelerin elbette ermeni meselesine bakışları da diğerleri gibi yalandan ibaret olacaktır.

    bu ucubeler 33 yıl boyunca 1 metrekare vatan toprağını kaybetmemiş olan II.Abdulhamit’e savaşmayarak donanmayı çürüttüğü için küfür ederken, ülkeyi gereksiz yere savaşa sokan enver paşa’yı ve onun İT’ini göklere çıkarır, vatanı parçalayanlara değil de 1 metrekare toprak kaybetmemiş II.Abdulhamit’e küfür ederler. Bu bir ittihatçı geleneğidir, öldürüp cenazesine katılmak gelenekleri gibi tüm gelenekleri rezildir.

    Sarıkamışta 90bin askerimiz tek mermi atmadan toprağa sokan enver paşa beceriksizliği, koca imparatorluğu savaşı soktuğunu sait halim paşa yalısında toplanan kabineye “hadi beyler gözünüz aydın bir çocuğumuz oldu” cıvıklığında verecek kadar devlet adamlığı niteliklerinden yoksundur.

    alman general von sanders’in en büyük mahareti çanakkale savaşına enver paşayı bulaştırmamış olmasıdır, zira ikinci bir sarıkamış meselesinin yaşanmaması içten bile olmayabilirdi.

    A’dan Z’ye yalanla dolu resmi siyaset “almanya yenildiği için bizde yenik sayıldık” yalanını utanmadan sıkılmadan kullanmıştır, papağan gibi ezber edilenlere karşı bir tek kişi “ama hocam ilk biz teslim olduk, biz teslim olduğumuzda almanya savaşa devam ediyordu, yenilgisini ilan etmemişti” dememiştir, bu da ezber eğitimin bir sonucu olsa gerektir.

    sırf İTC’yi iktidara taşımak için, yani mevcut hükümeti alaşağı etmek için balkan savaşında orduyu savaştırmayan İTC ve üçlü saç ayağı enver, talat ve cemal paşadır, en nihayet 3-5 çapulcudan oluşan bulgar ordusu çatalcaya kadar ilerlemiş bunun üzerine hükümet yıkılmıştır (hali hazırdaki akp hükümetini yıkma faaliyetlerine ne de çok benziyor), kaldıkı 31 mart ayaklanması da 2-3 bin çabulcu hatta sarhosun kışkırtma ile çıkartığı bir ayaklanma olup, bizzat İTC tarafından çıkarılmış, bastırılmamış hatta büyümesi sağlanmış bunun sonucunda da II.Abdulhamit tahtan indirilmiştir.

    İktidarı tamamen ele geçiren İTC, yaptığı beceriksizliklerle ve alman uşaklığı neticesinde girilen cihan harbi sonucu koca imparatorluk yıkılmış, iktidarı devam ettirebilmek için elde kala kala UCUZ MİLLİYETÇİLİK kalmıştır, işte bu ucuz milliyetçiliğin bir sonucudur ki ermeni kıyımına başvurulmuş, halka uygulanan KOYU SANSÜR sonucu tüm mevzilerde savaşın kaybedildiğinden halkın haberi bile olmamış, ucuz milliyetçilik, ülkede türk ve müslüman olmayanların canlarının ve mallarının yağmalanması haline dönüştürülmüştür, imparatorluğu kaybetmenin acısı herhalde böyle çıkarılmıştır.

    İTC’yi incelediğimizde bugünkü ETÖ’yü görürürüz, tıpkı “AKP hükümeti yıkılsında, türkiye bile yıkılabilir, zararı yok” anlayışında olduğu gibi, imparatoruğu yıkan, binlerce yıllık türklerin tarihine kara bir leke olan ermeni kıyımını yaratan ve bugünkü ismiyle yaşamakta olan İTC ardılı ETÖ’yü ortadan kaldırmak insanlık görevidir.

    tarihi yalanlarla bezeli olanlar bilsinler ki; güneş balçıkla sıvanmaz.

    not : Atatürk’e anti-emperyalist nitelemeler yakıştıran soytarılar bilmezler mi? erzurum ve sivas kongrelerine başında general olan abd heyeti gözlemci olarak katılmıştır, misaki milli sınırları bizzat abd tarafından desteklenmiştir, hatta musul ve kerkük’ün türkiyeye bırakılması bizzat abd tarafından desteklenmiş, ancak ingilterenin ağırlığını koyması sonucu türkiyeye bırakılmamıştır. musul kerkük ün türkiyeye bırakılacağı destekleyen abd’li standart oil ltd. firmasıyla atatürk’ün emirleri doğrultusunda kapitülasyonlara benzer ayrıcalıklı antlaşmalar imzalanmıştır, ulusal kurtuluş mücadelesini anti-emperyalist mücadele diye yutturmaya çalışan şarlatanlara son söz, ülkeyi işgal eden kuvvet sscb olsaydı, sosyalist ülke sscb’ye karşı emperyalist değil diye savaşılmayacak mıydı? şarlatanlığın kaderi hep böyledir, foyasının çıkması bir cümlelik soru bakar.

  11. Yazan:recep Tarih: Mar 27, 2010 | Reply

    Yeni keşfettiğim bir site bu.Vakit bulabildiğimce yazmak isterim.Demokrasinin olmazsa olmazı fikir ve ifade özgürlüğü olması kanaatimce.Emeği geçenleri tebrik ediyorum.Ben bir hukukçuyum ve ülkemde olanlar hakkında tabiiki fikirlerim var ve paylaşmak isterim.Aktarılan mülakat önemli bir mülakat ve birçok konuya ışık tutuyor aslında.

  12. Yazan:Tayfun Tarih: Mar 27, 2010 | Reply

    ulusal kurtuluş mücadelesini anti-emperyalist mücadele diye yutturmaya çalışan şarlatanlara son söz, ülkeyi işgal eden kuvvet sscb olsaydı, sosyalist ülke sscb’ye karşı emperyalist değil diye savaşılmayacak mıydı?

    Noktayı koymuşsunuz yine Ali bey. Ellerinize sağlık. Zaten SSCB Osmanlı’yı yeterince işgal etti. Osmanlı’dan ayrılan ülkelerin çoğu çok geçmeden SSCB’nin eyaleti oldu, komünizme boyun eğdi. Bulgaristan, Sırbistan, Ukrayna vb. demir perde ülkeleri… Ancak bu ülkeler 90’ların başlarına doğru ”yeter artık” deyip birer birer SSCB’den bağımsızlıklarını ilan ettiler. Türk yatırımcıları, eğitimcileri bu ülkelere gitti ve tarihten gelen bağlarımızı tekrar kuvvetlendirmeye başladılar. Gidin, onlarca yıl komünizmle yönetilmiş bu ülkelerde insanlarla konuşun, ne diyorlar. Bizim ”ilerici” kemalistler de 90’lı yılların başında iflas etmiş bir zihniyeti 2010’da bize dayatmaya çalışıyorlar.

    Herşeyin arkasında ABD varmış. 😀 Bunlara kalsa gökten meteor düşse arkasında ABD vardır diyecekler. Bu zevzekler ABD’nin ortadoğu politikası için hiçbir tehdit oluşturmuyor zaten. Kabuğuna çekilmiş, başını kuma gömmüş aptallar ordusu. Aptal düşmandan ABD’ye zarar gelmez, faydalanırlar bile. ABD’yi sevmiyorlarmış. Ha haaayt! Tavşan dağa küsmüş. Sizi kim takar be!

    Haa eğer sen Tayyip Erdoğan gibi benim ülkemi de etkileyen Ortadoğu’daki gelişmelere müdahil olmak istiyorum, söz sahibi olmak istiyorum, kör nasyonal sosyalizm hastalığından kurtulmak istiyorum, sınır ötesi düşünmek istiyorum, milletimin zincirlerini kırmak, sınırlarımızı açmak istiyorum dersen, Ortadoğu’da istediği gibi at koşturanlara ”ONE MINUTE, BİZ DE BURDAYIZ” dersen seni öldürmeye de çalışırlar, asmaya da yeltenirler, seni kendi yaptıkları vatana ihanetle bile halkına takdim etmekten geri durmazlar. Bunlar böyle satılık, gücetapan, iktidara ulaşmak için her yolu mübah gören vicdansızların hiç çekinmeden yapabilecekleri namussuzluklar!

  13. Yazan:selim Tarih: Mar 28, 2010 | Reply

    100 yıl önce birilerinin yaptığı yanlış yüzünden ızdırap çekiyoruz.
    tarihçiler incelesin tamam ama gerçeklerle yüzleşmeye hazır olmalıyız.
    olanlardan utanıyoruz, ne olursa olsun binlerce masum insan öldü ister soykırım ister tehcir

  14. Yazan:özlem Tarih: Mar 28, 2010 | Reply

    olanlardan utanıyoruz, ne olursa olsun binlerce masum insan öldü ister soykırım ister tehcir

    Çok haklısınız Selim Bey insanların hayatları bu kadar çalınmış dünyanın dört bir tarafına dağılmışken, bir sürü insan ölmüş bir sürü insan da yok edilmişken ama onlar da şöyle yaptılar Emperyalistler böyle şyaptılar şu kadar ölmedi bu kadar öldü şundan ölmedi bundan öldü tarzı konuşmalar bana çok acıtıcı geliyor. Bu konularda tartışacak gücü de bulamıyorum. Ama aşağıdaki görsellerde gördüğüm insanların çocukların herbirinin tek tek yüzlerine tekrar tekrar bakıyorum. O yetimhaneleri dolduran çocukların nasıl bir hayatları oldu düşüncesi aklımdan çıkmıyor. Bu konuda anlatılanları, tek tek hayatları okumaya dinlemeye anlamaya çalışıyorum. O kadar dramatik ki gidenlerde kalanlarda. İki gün önce bana Lübnan’dan bir kadın yazmış. Babası Tehcir yolunda Babaannesini elinden bir köylü tarafından alınmış sonra dağlarda çoban olarak çalıştırılmış sonra da bir subaya satılmış (evet satılmış) bir çocukmuş. Ve bu kadının hayatı da bir yetimhanede başlamış. Hrant’ın yetimhanesinde. Sonra Lübnan’a. Tuzla kampı benim ilk yuvamdı diyor. O da gitti elden. Bu o da gitti elden sözü bıçak gibi işliyor insanın kalbine. Ne anlatsanız ne tartışsanız boş. Anlayan anlıyor hisseden hissediyor. Ötesi emekli diplomat aklı.
    http://www.dailymotion.com/video/xcpc6i_1915-buyuk-felaket-3-kalanlaryn-oyk_lifestyle
    http://www.dailymotion.com/video/xcncj5_buyuk-felaket-1915_lifestyle
    http://www.dailymotion.com/video/xco9yv_1915-kalanlaryn-oykusu_lifestyle

  15. Yazan:özlem Tarih: Mar 28, 2010 | Reply

    Verdiğim linklere geç saatlerde bakmanızı tavsiye ederim. Bu saatlerde internetin yoğunluğundan doğru dürüst çalışmıyor dailymotions.

  16. Yazan:özlem Tarih: Mar 28, 2010 | Reply

    İlk klipte perişan haldeki rehin alınmış kız çocukları gözüküyor bir sahnede. Arap kıyafetine benzer bir kıyafetle bir adam yere çökmüş oturuyor. Yer mardin. Benim en az sekiz on tanıdığım böyle esir alınmış kız çocuklarının torunları. Zorla kapatılmış evlenilmiş kadınlar. İslami nikahın ilk ve belki yegane şartı rızadır. Nasıl evlilik oluyor bu. Bu kadınlara yapılan ki çok fazla olduklarını düşünüyorum hangi vicdana hangi ahlaka hangi mantıksal gerekçelere sığar. Ama tarihçilerimiz konuşsun dursun neyi kanıtlayacaklarsa.

  17. Yazan:ali duman Tarih: Mar 28, 2010 | Reply

    Sn. Tayfun bey,

    her kötülüğü ABD’den bilen madrabazları deşifre etmek boyun borcu olmuştur.

    Zira bu utanmaz, arlanmaz madrabazlar SSCB nin var olduğu dönemde ABD’yi desteklemişler, hatta çok öteye gitmeye gerek yok, düne bakalım, bu utanmaz madrabazların hortumcu merkez medyasının baş aktörü olan gazetenin kapı kulu yazarlarına bakalım anımsıyorsunuz dimi daha dün ırak halkına yapılacak olan ABD operasyonunu nasılda destekliyorlardı, saddamı bahane ederek, 1 milyon ırak halkının öldürülmesinde nasılda ABD yanında yer almışlardı, hortumcu medya ABD füzelerini “akıllı füzeler” diye nasılda öve öve bitiremiyorlardı, gazetelerinde savaş çığlıkları atıyor, hatta ABD’ye taktik dahi veriyorlardı, yerin yedi kat altını vurabilen akıllı füzelerin nasılda beleşe reklamını yapıyorlardı, daha düne kadar ABD uşaklığı yaparken, neden aniden dönüş yaptıklarını biz biliyoruz, biz biliyoruz bu U dönüşünün nedenini, ne zamanki ABD “bizim tosuncuklar” olan cuntacı, darbeci, komitacı, katliamcı etö katillerine olan desteği çekti, işte o zaman bu madrabazlar anti-abd’ci kesildiler. Pek tabiki ANTİ-ABD’cilikleri sahtelik ve takiye ile doludur,

    şayet anti-abd’ci isen hakkını vereceksin, mesala israile karşı haması destekleyeceksin, mesala afganistanda el-kaideyi destekleyeceksin, mesala suriye de hizbullahı destekleyeceksin, abd’ye karşı iranı savunacaksın, yok öyle name, gögüslerinde ABD ve NATO’ya hizmet madalyası taşıyan paşaların postallarını yalayarak anti-abd’ci olunmuyor.

    bu madrabazların tarihi hakikatların yalan ile çarpıtılması üzerine kuruludur. Yalanlarının miladi ise II.Abdulhamite küfretmekle başlamaktadır, II.Abdulhamit yalan tuğlasını çekin, yalan üzerine kurdukları bu sistem tamamıyla yıkılacaktır. (unuttukları şu ki; kusursuz yalan sistemi henüz icat edilmedi)

    bu madrabazlar 33 yıllık padişahlığı süresince tek bir metre kare vatan toprağı kaybetmemiş II.Abdullamite küfrederler, küfürleri binbir uydurma ile doludur, mesala derler ki “ülkeyi savaştırmayıp, donanmayı haliçte çürüttü” bu madrabazlara sormak gerekir, Abdulhamiti çeşitli entrikalarlar (31 mart vakası tam bir entrikadır ve İTC tarafından tezgahlanmıştır) tahtan indiren İttihatçı ucubeler ne yapmıştır? faşizan hırsları yüzünden ON TANE TÜRKİYE kaybetmişlerdir, padişahın ve kabinenin dahi haberi olmadan savaşa soktukları ülkeyi felakete ve bölünmeye sürüklemişlerdir, ırkçılıkları yüzünden diğer milliyetten olanlara katliam, sürgünler uygulamışlar, çok milletli, çok kültürlü, çok dilli, çok dinli bir cihan imparatorluğunu tek milletli küçücük bir devlet haline getirmişlerdir.

    işte bu madrabazlar 1 m2 dahi toprak kaybetmemiş Abdulhamite küfrederken, ülkeyi paramparça eden ittihatçı zihniyetin bu sefaletini görmezden gelirler, hatta ismini unutturarak ittihatçılığın darbeci, cuntacı, komitacı, katliamcı zihniyetini ve taktiklerini bugün dahi pervasız bir şekilde yaşatmaya ve uygulamaya çalışırlar.

    bilgi ve hakikatlar bir tuş kadar yakınımızda demek ki bu madrabazların ipliğini pazara çıkarmak artık çocuk oyuncağı, türkiye halkını 1930’da çakılı bırakmaya çalışmalarının sebebi yalan üzerine kurulu madrabazlıklarının orta yere dökülmesinden kaynaknaklanmaktadır.

    Göstermelik seçim ve parlemanto ile halka karşı oynadıkları ORTAOYUNU sona ermiştir. İlk kez milli iradeye sadık bir partinin hükümet olması sergiledikleri ORTAOYUNUNU alaşağı etmiştir, maske düşmüş kel görünmüştür, bugün topyekün saldırı haline geçmiş olmaları bundandır, ancak beyhudedir. Örgütlü halk yenilmez ve bu halkın gözü bir kez açılmıştır. (başka zamanlarda da açılmıştı ancak ne varki yapılan faşist darbeler buna engel olmuştu)

    bu sistemin başyargıçlarına, başsavcılarına, hatta onursal başsavcısına bakıyorumda, aklıma direk olarak ortaçağın İNGİNİZASYON sistemi geliyor. Avrupanın ortaçağda yaşadığı inginizasyon sistemini biz daha yeni yaşıyoruz. Ancak ne varki ilerlemenin çarkı geriye yürümez, yenilgi kaçınılmaz birileri için, onları kurtarabilecekleri hiç bir paşa, başsavcı, parti fuhreri olamayacaktır, ne mutlu ki, halkın sağduyusu, hissiyatı herşeyin üstündedir, bundan dolayıdır ki, önünde secde ettikleri Atatürk bile “hakimiyet kayıtsız, şartsız milletindir” buyurmuştur, çok doğrudur, ayrıca kemalist mollalara sormak gerekir “doğru söze ne denebileceğini?”

  1. 1 Trackback(s)

  2. Nis 9, 2010: Son 30 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin