RSS Feed for This Post

Faşizm, Kemalizm, Atatürkçülük

“…Zamanımızın bir Alman tarihçisi, gerek nasyonal sosyalizmin ve gerek faşizmin, Mustafa Kemal rejiminin az çok değiştirilmiş birer şeklinden başka bir şey olmadıklarını söylüyor. Çok doğrudur. Çok doğru bir görüştür…TAMAMI

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:KOMÜNİST Tarih: Mar 17, 2010 | Reply

    Kemalizm ile ilgili görüş bildirirken çok dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum. Zira Kemalizmin aydınlanmacı bir hareket olduğundan hiç kuşku yok. Kemalist tabanın sosyalist tabanla birleşmesiyle Türkiye’nin devrime doğru gideceği açık bir gerçek.

    Türkiyede kemalizmle hesaplaşmak uğruna neler yapıldığını şöyle bir hatırlasanıza…

    Piyasacılık yapıldı, devleti küçültüp demokratikleşmeye hız kazandırmak için… Cemaatçilik yapıldı, sivil toplumu güçlendirip paşaların maşaların diktasına son vermek için… İşbirlikçilik yapıldı ya da masum gösterildi, te-ce sarsılsın ve yıkılsın diye…

    Solda herkes piyasacı, cemaatçi ve işbirlikçi olmadı belki ama, “kemalizmle hesaplaşma” diye pazarlanınca bütün bunlar bir marifet gibi görüldü, açık saçık saçmalıklar tolere edildi. Öyle ya, ne kadar tuhaf işler yapılırsa yapılsın, kemalizmin defteri çatır çatır dürülüyordu, radikalliğin temel ölçütü bu değil miydi?

    Biliyoruz, kemalizmin tarifinde ciddi güçlükler var. Hangi bağlama yerleştirdiğiniz de önemli. Tarihsel bağlamda kemalizm bir şeydir, ideolojik bağlamda biraz başka bir şey. Siyasal ve örgütsel bir çizgi olarak da çok “özel” bir şey…

    Kemalizmin tarihsel iddialarının belli bir toplumsallığı vardır. Ülke çıkarları, bağımsızlık, birlik ve beraberlik, laiklik…

    İçlerinde kemalizme yeniden anlam vermek isteyenler için tek bir çıkış yolu var. Kayıtsız şartsız anti-emperyalist bir konumlanış içerisine girmek ve bugünkü sistemin sahipliğinden vazgeçmek…

    Bunu yapabilenlerin kemalizm adına konuşmaları, harekete geçmeleri Türkiye solu için sorun olmayacaktır. Türkiye solu bu unsurların halkla süreklileşmiş kavgasını giderecek projeye de, onları rahatlatacak emekçi karaktere de sahiptir.

  3. Yazan:recep Tarih: Mar 27, 2010 | Reply

    “Komunist” ismiyle yazan arkadaşın fikirlerini anlamaya çalışıyorum..Aslında yeniyim ve kendisinin ikinci yazısını okuyorum.Gerek “Sol” hakkında gerek “Kemalizm” hakkında gerekse bütün konularda aslında dikkatli yazmalıyız bu bir gerçek.Çünkü önem vermediğimiz bir şey bizim için öğrenilmiş değildir.Ancak Sayın Komunist Kemalizm ile sol arasında çok dar alanda bir bağ kurduğunuzu düşünüyorum.Ben bir solcu değilim ancak solu anlamaya çalışırım.Keza Kemalizmi de anlamaya çalıştığım gibi.Ancak sanırım küresel çapta sol olarak bildiğimizle Kemalizm ideolojik olarak çok yakın değil.Kemalizmin oluşması ve felsefi arkaplanı ile solun oluşması ve felsefesi çok farklı.Sanırım siz, sizce önemli olan “antiemperyalizm” kavramı üzerinden ve sadece görmek istediğiniz gibi bir fikri veya yapıyı görüyorsunuz gibi bir kanıya ulaştım.Dediğim gibi yeniyim ve size haksızlık etmek istemem ve sizin fikirlerinizi özgürce savunabilmeniz gerektiğine inanıyorum.Benim belirleyebildiğim Kemalizmin ikinci meşrutiyet sonrası savunulan bazı fikirlerle yakın bir bağı var.Ayrıca aydınlanma konusunda bir yorumu var ancak bu yorumu bilimcilik üzerine.Bunu yargılamak için söylemiyorum.Ayrıca bakın sadece merakımdan soruyorum..Siz bir komunist iseniz ve bu gerçek bir komunistlik ise milliyetçilik hakkındaki düşünceniz çok net olmalı.

    Yani bir fikrin taraftarı olmak veya olmamak değil o fikrin ne olduğunu etraflıca öğrenmek daha doğru olmaz mı Sayın Komunist?Ayrıca yazınız bir araştırma veya inceleme yazısından daha çok yüzeysel bir parti propagandasına benziyor.Sizin saçmalık dediğiniz şeyler insanlık tarihinin kendi içindeki devinimleri.Unutmayın Marks bu devinimleri incelemiş ve kendi açısından yorumlar getirmiş.Yani Marks olaya “sol” açısından bakmış.Saygılarımla Sayın Komunist.

  4. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Mar 27, 2010 | Reply

    http://video.google.com/videoplay?docid=-5464625623984168940&ei=ckKtS4fEDsXU-Qaj5rnJCg&q=1984#
    Iste “basini acarak ozgurlesmis” kemalist kadinlar ve o duzenin koruyucusu erkekler ve her yerde ayni kisinin resimleri…

    Benim Kemalizm’den anladigim bu filmdeki Ingsoc partisinden baska bir sey degildir. CHP iktidar olsa bu ulkenin bu hale gelmesi isten bile degildir.

  5. Yazan:Hakan Tarih: Ağu 7, 2010 | Reply

    Tayfun_Korkut mükemmel açıklamışsın CHP ve zihniyetinin bu filmden çok farklı olmayacağı kesin Allahdan insanlar uyandıda ne bu partiye nede zihniyetine oy vermiyorlar hangi modern çağdaş bir ülkede andımız ülkümüz gibi şeyler var CHP ile Nazizm arasında ben çokda büyük bir fark görmüyorum nazizmde düşman yahudilerdi CHPde düşman Müslümanlar

  6. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Ağu 9, 2010 | Reply

    Zira Kemalizmin aydınlanmacı bir hareket olduğundan hiç kuşku yok.

    Hmm.

    Demek ki hareketler “aydınlanmacı” ve aydınlanmacı olmayan” diye ikiye ayrılıyor.

    Peki Sayın Komünist, ne demek bu “aydınlanmacı”?

    Malum, kimse kendini “karanlıkçı” bir hareketin/mezhebin mensubu saymaz.

    Sizce kemalizm dışında aydınlanmacı olan hareketler hangileri?

    Ve yine “böyle olmayan” birkaç hareket örneği verebilir misiniz?

  7. Yazan:TAHİR Tarih: Ağu 21, 2010 | Reply

    Kemalizm mi? Atatürkçülük mü?

    Bu makale, aslında itiraf etmek gerekir ki, biraz zamansız yazıldı. Ne
    “sağ”cıların, nede solcuların hatta anadan babadan kalma yöntemlerle “solculuk”
    yapan “sahte sosyalistlerin” üzerine alınması ve de “anlaması” beklentisi içinde

    değiliz. Gelecekte, “Mülkiyeden (!) birileri çıkar da “Gerçek Kemalist’lerin
    akılları neredeydi denildiğinde, vereceğimiz bir cevabın olması açısından bu
    makalenin sadece kayıtlara girmesi temel amacım. İşte o zamana kadar, önce
    ‘Atatürk’ yerine “Mustafa Kemal”, sonra da “Atatürkçülük” yerine “Kemalizm”
    kavramını kullanmaya devam edeceğim. (Hem biçim, hem de içerik olarak! ).

    Önce 1923 Kemalizm Tanımlaması:
    Kemalizm ;, Aydınlanma döneminin ürünü olan sağ ve sol evrensel değerleri aynı
    anda kapsayan ve her iki değerler kümesini tek bir ulusal devlet potasında
    içselleştiren, anti emperyalîst (bağımsız) yeni bir paradigmanın adıdır.
    Kemalizm “Demokrasi” yerine rahatlıkla kullanılabilir. Kemalizm, Türk devriminin

    bir ürünü olup, döneminin çok ötesinde “akılcı”(pozitivist) paradigmayı da
    içeren bir “üst bilinç” devrimidir. Kesinlikle, Kemalizm bir üçüncü yol olması
    nedeniyle Sosyalizme ( salt sosyalizm ) eşlenemez ve de indirgenemez. Kemalizm,
    bir ideoloji olmasının yanında,yurttaşlık bilincini de içeren, düşünsel bir
    paradigmanın ‘bütüncül’ (holistik) adıdır da aynı zamanda… Bilimsel Kemalizm,
    özgün bir ekonomik doktirin ile de temellendirilmiştir ve iktidarı hedefler.

    Nadir Nadi’nin Varsayımı;
    “Solcu!! bir gazetenin kurucularından olan Nadir Nadi, “Ben Atatürkçü değilim”
    adlı kitabında yıllardır vurguladığı bir cümlesi çok ilginçtir. Aynen
    aktarıyorum; “Devrim ilkelerini, ( Kemalizm’i kastediyor 1920-1938 kasım) dimdik

    ayakta tutmaya karar vermediğimiz surece çok partili demokratik rejimin
    yurdumuzda yaşamasına olanak yoktur.

    İlk bakışta şirin gözüken bu varsayımın, orijinal Kemalizm tanımlaması ile
    karşılaştırdığında; hem teorik olarak hem de pratikte gerçekleştirilmesi
    konusunda bazı mantıksal zorlukları vardır.

    Şöyle ki;
    1- Kemalist bir parti veya örgütlenme Sağ ve Sol düşünsel motifleri zaten
    içeriyor ve içselleştiriyorsa, bunun yanında çok partili bir demokratik rejimde
    yer alan

    “Sağ ve Sol” partilerin kurulmasına gerek kalmayabilir. Kısacası; “Solculuk ve
    “Sağ”cılık oyunu Kemalizm ve ilkelerinin hayata geçirilmesinde başlı başına bir
    engel

    haline gelebilir. Bu iki indirgenmiş ve parcacı yapılanma, Kemalizm kavramına
    sahip çıkmada ve

    benimsemede istekli olamayabilir. Her ne kadar yürekten! savunsalar da ! bazı
    okları işlerine gelmeyebilir.

    2- Zaten yaşanan olaylar ve Türkiye’nin geldiği nokta, Mustafa Kemal’in
    “Kemalizm” çizgisinden çok uzaktır. Acaba varılan bu noktada, aksaklığın nedeni
    sadece gericiler (dinciler) veya ikinci Cumhuriyetçiler midir ?

    Bu noktada, temel hata şudur; “Kemalizm” yanlış yorumlanmakta yada işlerine
    geldikleri gibi yorumlanılmaktadır. Hem “Atatürkçülük”! adı altında Kemalizm’i
    dışlayan hem de aynı zamanda “Mustafa Kemale sahip çıkan (Sağ) ve (Sol) daki bu
    anlamsız kutuplaşmanın aslında demokrasimiz açısından “patolojik” ve samimi
    olmayan yan bir durum olarak yorumlanmaması için hiçbir neden yoktur. Zaten, bu
    konuları çok iyi bilen Nadir Nadi’de “Ben Atatürkçü Değilim” derken şakayla
    karışık acaba doğru mu söylüyordu diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

    Bir yol ayırımı:
    “Salt” Sol’un, Kemalizm’i nasıl yorumlayarak “eklektik” bir yama gibi programına

    yapıştırdığı Murat ÖNER ‘in kitabında vurgulanıyor.

    CHP’nin “post” kavgası yaşadığı birinci kurultayında şu tanımlama yapılmaktadır.

    “Kurtuluş Savaşı, Batı kapitalizmine (?) emperyalizme karşı yapılmıştı. Bu
    niteliğiyle, CHP sol bir parti idi” denilmektedir. Böylelikle “Ortanın
    Solu”ndan, “Sol’a doğru kayış (yayılmacılık) başlamıştır.

    Kemalist Devrimin sürdüğü 1938 Kasımına kadar geçen süre incelendiğinde
    görülecektir kî; Zaten toplumsal yapıda bir işçi sınıfı yoktur. Dolayısıyla,
    olmayan bir kesimin haklarını savunmayı “Sol”culuk olarak yorumlayan Kemalizm
    kendisi değil, bizzat dönemin (CHP) yönetimidir. Solculuk kırk yıllık bir
    politika olarak Kemalizm ile özdeşleştirilmiştir. (Tarih 1965) Kısacası pusula
    şaşmıştır.

    Çözüm: Yeniden Kemalizm
    Kuvâyi Milliye ruhuna temelli “Kemalizm”in bir şubesi olarak çalışan CHP
    yönetimi şunu iyi bilmelidir ki ; Ana bayii “Kemalizm”dir. Şubenin faaliyetine
    istediği ve istendiği zaman son verilebilir. Görüleceği üzere, ben salt
    “Sol’cuyum veya Sağcıyım diyen bir zihniyetin Kemalistliğinden şüphe etmek
    gerekir. Kaldı ki, zaten bu kesimler nedense Atatürkçülük yapmayı “Kemalizm’e”
    tercih etmektedirler. Günümüzde, bazı ileri derece zekalı Solcuların!, Atatürkçü

    parti enflasyonu yaşanan bir ülkede yeni bir ‘Atatürkçü parti kurulmalıdır!’
    savlarını ise gülünç buluyorum.

    Mustafa Kemal’in Leninden daha akıllı ve vizyonu geniş bir lider olduğu zaten
    bilinen bir olgudur. Çağdaşının dün heykeli yıkılırken, Mustafa Kemal’in bugün
    dimdik ayakta kalmasının temel nedeni budur.

    Mustafâ Kemal “salt” sosyalizmi bir model olarak benimsememiştir. Üretim
    açısından getirdiği modeli yeterli görmediği gibi birey hak ve özgürlüklerini,
    demokrasiyi içermemesini de ülke amaçlarına uygun bulmuyordu. Devletçilik ve
    Halkçılık ilkeleri Mustafa Kemal’in “ılımlı toplumculuk” fikrini yansıtmaktadır.

    (Kışlalı, 1994). Avrupa Birliğinin Kemalizm raporuna göre Yeni Atatürkçülüğün
    Sol – Kemalist geleneğin izlerini taşıyan yoğun bir anti emperyalist vurguda
    olduğu belirtilmektedir. Belirtmeliyiz ki; sivil toplum kuruluşları arasında
    yapılan bu anket çalışmasının “gerçek Kemalistleri” örneklem kümesine almaması
    istatistik bilimi terimiyle söylersek büyük bir standart sapma verir.
    (Araştırmanın hata payı büyüktür.)

    Günümüzde işçi (emek) kesimi içinde geçerli olabilecek bir görüşü; Mustafa
    Kemal, çiftçiler için zamanında şöyle dile getirmektedir; Milletimizin %80’i
    çiftçidir. Öyleyse Halk Fırkası dendiğinde bu asıl kitle kastedilmektedir.
    Yalnız çiftçilerim ve köylülerin haklarını sağlamak için öbür sınıflara karşı
    parti mi kuracağız.? HAYIR. Köylünün düşmanı olabilecek olanlar kimlerdir.? Çok
    çiftlikleri ve geniş toprakları olan insanlardır. Oysa, arkadaşlar bizim
    ülkemizde böyle geniş toprakları olan kaç kişidir.? Ve acaba mevcut olan geniş
    toprak ve çiftlik sahipleri düzeyinde her köylüye toprak vermek için ülkemizin
    toprakları yetmez mi? bu cümle aslında, Kemalizm’in, ideolojiler yelpazesinde
    nerede olduğunun açık bir göstergesidir. (Tabii ki anlayana!).Bir problemi , onu

    yaratan bilinç düzeyi ile çözemezsiniz.Kemalist bir bılınç düzlemini,
    iliklerimize kadar inen şekilde algılamamızı sağlayacak noktada
    içselleştirmeliyiz.

    Atatürkçüleştirilen bir Kemalizm, Kemalizm değildir. Aklın ve yüreğin, TEK ve
    bütünsel ideolojisi, sivil toplum ve toplumsal örgütlerin çoğulculuğu ve
    iktidarı denetlemesi, ihtiyacımız olan budur. Böylelikle, adeta bir “kooperatif
    demokrasisi” içinde yönetilen idealist olmayan sivil toplum (dışı) örgütlerde
    partilerin müştemilatı olmaktan kurtulur.

    Böylelikle, sivil toplum örgütleri de Parti yandaşlığından, demokrasi
    yandaşlığına doğru Kemalist iktidarı ve toplumu denetleyen ve çağcıl alternatif
    çözüm üreten, gerçek “demokratik toplumsal mevziler” olarak gelişebilirler.
    Çoğulculuk ve çok sesli siyasi yaşam, sivil toplum örgütleri ve iktidar
    arasındaki karşılıklı etkileşime dayalı olarak gerçekleştirilmelidir.

    Ahmet Taner Kışlalı’ nın ifadeleriyle; “ölümünün 67. yıl dönümünde (Sağ) dan ve
    (Sol) dan (!) en aşağılık saldırıların üzerinde yoğunlaştığı bir “diktatörü” (!)

    en içten saygı ve sevgilerimle anıyorum. (Hatırlıyorum)

    GENÇLİK, hitabendeki üzerini son kertede karaladığın son cümlenin anlamını ve
    mesajını çok iyi biliyor!

    Bilimsel Sosyalizme ve / veya Neo – liberalizme giden yolda Kemalizmi, İstanbula

    giden varan otobüslerinin Bolu dağındaki konaklama tesisi olarak algılayan
    kişilere de, Kemalizmin, iktidarı hedefleyen bir varış (destination) noktası
    olduğunu da bu vesile ile hatırlatmak gerekebilir..

    Kemalizm, güncel düşünsel bir ideoloji olmanın yanında bilimsel, hedefsel ve
    aynı zamanda bütünsel bir bilme biçimidir.

    A.B nin oynak ve Türkiyeyi dışlayan dış politikası ile Kemalizmin maalesef iç
    kamuoyumuzda yaşadığı bu zorlu engelleme (uyum) süreci ve varoluş mücadelesi
    aslında benzer kaderi paylasan iki sevgili gibi.

    Bu açıdan; Tam Kemalist bir iktidar, hem Türkiyenin hem de A.B nin yolunu açması

    açısından da varılması gereken samimi bir iktidar hedefi olarak görülmesi
    gerekir. Aksi takdirde; Kemalizmi,ve Türkiyeyi

    dışlamanın dayanılmaz kompleksi içinde, AB ve Türkiye daima birbirinin varlık
    alanı dışında kalmaya mahkumdur.

    Ağaçlara bakmaktan, ormanın güzelliğini göremeyen, Türkiye’deki dogmatik “Sol”
    ve “Sağ” kemikleşmiş maskeli kafalara ve Bürüksel e sevgilerimle…

    Tahir ÇALGÜNER –

    Kaynakça: 1) Kışlalı, A., “Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi” İmge yayınevi 3.
    baskı 1994

    2) Nadir. N., “Ben Atatürkçü değilim” Çağdaş yayıncılık 1996. 13. baskı
    3) Öner, M., “Bir yol Ayırımı” 1976 Orkide basımevi.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin