RSS Feed for This Post

Alevîlerin Sorunlarına Bir Sünnî Müslüman Bakışı

Alevî Çalıştayı bitişinde yayımlanan rapor sonrası her kesimden konu ile ilgili değişik fikirler geldi. Çalıştay, en azından konunun tekrar gündeme getirilmesi açısından faydalı olmuş görünüyor. Peki, nedir Alevîlerin sorunları diye düşündüğümüzde, ilk etapta Alevîler tarafından dile getirilen sorunların tartışılması önem arz ediyor. 

Bütün dini ya da ladini cemaatler gibi Alevîlerin de ilk sorunu tanımlanma sorunu olarak dikkat çekiyor. Özellikle bir modernlik saplantısı olan tanımlama, tanımlayana tanımlananın haklarını belirleme hakkını vermesi açısından önemli bir tartışma zemini oluşturuyor. Elbette kendisini bir Müslüman olarak gören birisi olarak Alevîlik hakkında bir fikrim, düşüncem var. Herkes gibi bu düşünceleri dile getirme, yazma hakkım da var. Ancak asıl sorun, bir insanın, toplumun ya da devletin, bir cemaat hakkındaki yargılarının normatif hale getirilip bir düzenleme için çıkış noktası yapılmasıdır.

Özellikle Sünnî kesimde hep şu sorular sorulur: Alevîler kendi aralarında Alevîliğin ne olduğu konusunda bir uzlaşmaya varmışlar mıdır ki? Alevîlik bir İslam dini mezhebi midir? Eklektik bir din midir? Bir felsefe ya da yaşam biçimi midir? Şia mezhebine ait bir tarikat mıdır? Bu gibi sorular, sorunun çözülmemesi için bir bahane işlevi görüyor çoğunlukla. Zira tanımlayıcı zihniyetlerin ilk yaptığı şey, tanımlanması gerekeni belirli bir kalıba sokma ihtiyacına karşılık vermektir. Kalıba sokulan şeyin “bizatihi ne ise” ondan uzaklaştırılması da bir o kadar kolay olur bu şekilde! Bu aşamada Alevîliğin ne olduğunu norm ve bu normdan hareketle bir düzenleme yaratacak şekilde tanımlama hakkını ne Sünnîler, ne de devlet kendinde bulamaz. Alevîlik ister bir din, ister bir mezhep, ister bir tarikat olsun; buna karar verecek olan, ya da belki de hiç de karar verilmemesi gereken şeyin tartışmasını yapacak olanlar yine bizatihi Alevîlerin kendileridir.

Elbette bu tanımlanma sorunu genellikle o tanımlanan şeyin devletle nasıl bir bağ  kuracağı ile ilgili olduğu için, tanımlayıcının bizzat devlet olması kaçınılmaz oluyor. Sünnî ibadethaneleri olan camilerin imam ve müezzinlerinin devlet tarafından atanması ve maaşlarının devlet tarafından verilmesi; Diyanet İşleri Başkanlığı gibi resmi bir Sünnî yorum merkezinin oluşturulması nasıl bir taraftan Sünnîliği tek bir yoruma tevdi etmişse, Alevîliğin de devlet tanımlamasını fiilen kabul etmesi böyle bir sonuca yol açacaktır. “Parayı veren sınırları da belirleyecektir” bu anlamda!

Kişisel olarak Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun Sünnîlik için de olmaması  gerektiğini düşünüyorum. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması şimdilik mümkün görünmediğine göre Alevîlerin statüsü ile ilgili ne söylenebilir? Öncelikle Alevîler tarafından Alevîlikle ilgili kurumsal bir talep oluyorsa, bunun Diyanet benzeri bir kuruluşla karşılanması ve aynen camilerin olduğu gibi cemevlerinin de devlet tarafından tanınan kolaylıklardan yararlandırılması hakkaniyet açısından gereklidir. Ancak ideal olanın hem Sünnî, hem de Alevî ibadethanelerinin devlet kontrol ve desteğinden çıkıp tamamıyla cemaatlere devredilmesidir.

Bu noktada devletin cemevlerini ibadethane olarak tanıyıp tanımaması  bir anlam ifade etmemelidir. Zira devletin böyle bir tanımlama yapmaya hakkı yoktur. Cemevlerinin ne olduğu sorusu sadece Alevîleri ilgilendiren bir soru olmalıdır.

Alevîlerin bir başka talebi zorunlu din derslerinin kaldırılması olarak görünüyor. Bu sorun Sünnîleri de ilgilendiren bir sorun olduğu için, bu sorunu yaratan zihniyetin biraz daha dikkatle incelenmesi gerekiyor. Zorunlu din dersleri, dinin, “insanlar ya davulcuya, ya da zurnacıya gitmesin” diye, devlet tekelinde ehlileştirilmesi isteğinin bir dışavurumudur zaten. Bu yüzden zorunlu din derslerinin ne Sünnîler ne de Alevîler için bir faydası olduğunu sanmıyorum. Ancak devlet, okullarda ya da okul dışında çocuklarına din dersi aldırmak isteyen ailelerin isteklerine de bir karşılık verebilmelidir. Bu şu demektir: Devlet ya din derslerini – ideal olanı budur – tamamıyla cemaatlere bırakacak ve bu yönde hiçbir düzenlemeye gitmeyecek; ya da okullarda din dersi almak isteyen öğrencilerin bu isteğini, din derslerini seçmeli yaparak hakkıyla karşılayacaktır. Son tahlilde sorun, her şekilde cemaatleri kontrol etme sapkınlığı olan devlet sorunu olarak dikkat çekmektedir.

Alevîlerin bir kısmının bir başka talebi Sivas katliamının yaşandığı yer olan Madımak Oteli’nin müze yapılması talebidir. Doğrusu, bir toplumda bir acının hatırlanması ile ilgili talep varsa, toplumun diğer tarafının öte tarafa “ben, senin acını hatırlamandan tahrik oluyorum” deme hakkının olmadığını düşünüyorum. Böyle konularda ana kriterim, ne olursa olsun acı duyanın acısına saygı duyulması gerekliliğidir. Dolayısıyla, Madımak Oteli’nin müze yapılıp yapılmaması sorunu Sünnîlerin ya da devletin belirlemesi gereken, ya da bu konuda söz sahibi olması gereken bir konu değildir bence. Bu konu da aynen Alevîliğin ne olduğuyla ilgili tartışmalarda olduğu gibi sadece Alevîlerin kendi içinde varabileceği bir uzlaşma ile çözülebilir. Sünnîlere ve devlete kalan bu uzlaşmaya saygı duymak olmalıdır.

Ancak bu konularda özellikle bir noktayı belirtmek isterim. Bir kısım Alevîlerin, kendi hakları ve özgürlükleri ile ilgilenmekten çok, Sünnî dindarların haklarının laiklik bahanesiyle azaltılması  isteklerinin, kesinlikle ve hiçbir şekilde hakkaniyetli bir talep olmadığını düşünüyorum. Mesela bir Alevînin, Sünnî bir dindarın başörtüsü takıp takmayacağı, bu başörtüsüyle kamusal alanda olup olmayacağı sorunu hakkında norm belirleyici bir tanımlama hakkı olamaz!  Yani yukarıdaki taleplerin yanında, özellikle Kemalizm ile hesaplaşamamış Alevîlerin, laikliğin sertleştirilmesi ve tavizsizleştirilmesi ile ilgili istekleri, konuyu hepten kördüğüm eden bir mahiyet arz ediyor. Doğrusu bu isteklerle, Alevîlerin yukarıda saydığım talepleri taban tabana zıt talepler olduğu için kendi aralarında bir tutarlılık da oluşturamazlar. Zira, gerek Sünnîlerin, gerekse de Alevîlerin sorunlarının temel sebebinin, büyük oranda vülger materyalizme varan pozitivizm ve bu pozitivizmden mülhem kontrol saplantısının dışa vurumu olan Türkiye’ye has laiklik yorumu (aslında laikliğin kendisi; ama laiklik tartışması çok daha derin bir entelektüel tartışma gerektirdiği için şimdilik yorumu demekle yetineyim) olduğunu düşünüyorum.

… Bu makale ilginizi çektiyse…

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.

Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 5 Yorum

  2. Yazan:togliatti Tarih: Mar 3, 2010 | Reply

    Soylediklerinizin buyuk kismina katiliyorum. Ancak Alevi dediginiz insanlarin uzun bir sure “baski” altinda oldugu gercegi “askiya alinamaz”. Askiya alindigi, kosullar gormezden gelindigi takdirde, Alevilerin buyuk bir kisminin neden “kemalistlere” uzun sure yaslanmak durumunda oldugu, neden kendilerini savunmak zorunda kaldiklari da anlasilamaz. Bu ulkede Tunceli nufus kagidi olanlar, fabrikalarda bile calistirilmadilar. Kendi tecrubelerimle daha yiginla sey de soylerim…

    Alevilerin statukoyla bagini kirmasi da ancak empatiyle olur, onlara yukaridan “boyle olMALI / olMAMALI” diyerek degil. Siz boyle diyorsunuz iddiasinda degilim elbet, ama boyle bir algilayisin Sunni liberal kesimde genelde varoldugunu soyluyorum. Yazinizda gecen tum talepleri (diyaneti, zorunlu din derslerini kaldirmak, herkese inanc ozgurlugu vs.) acikca, samimi olarak savunan genis bir “Sunni musluman” kesim olsaydi, Alevilerin statukoya destekleri de yikilabilir olurdu. Ama boyle birsey realitede yok. Hala Alevileri israrla kendilerini gore tanimlamak isteyenler var sizin de isaret ettiginiz gibi. Biz’i biz’e birakin diyor Aleviler, istekleri de, talepleri de bu. Paralarimizi yaptiginiz camilere, kendi ogretilerinizi okullarda empoze etmek icin kullanmayin diyorlar.

    Bu da ” karsilikli guven” gerektirir oncelikle.

  3. Yazan:ali duman Tarih: Mar 4, 2010 | Reply

    diyorum ki, alevilerin yıllardır kendini en fazla ezene oy veriyor olmaları “ben sana oy vereyip, en güçlü sensin ne olur beni koru ve kolla” şekline gelebilecek gayri-resmi bir anlaşmanın sonucu mudur? zira el aleme “çok partili” düzenmiş gibi yutturulan en nihayetinde kemalist olmayan partinin yaşama şansının olmadığı “çok parti görünümlü, tek parti sistemi” değil miydi? bu güne değin sürdürülen vesayet sistemi ve pek tabiki bu vesayetçi sistemin her daim gizli iktidarı da chp olmuyor muydu? öyle ise ezene duyulan hayranlık ve ezene verilen inayet boşa olmasa gerek. “sen beni ezme, ben seni destekleyeyim” rüşveti ve bu rüşvete karşılık, sadece ezim ezim ezilmeyen, ancak resmen tanınmayan bir alevilik var edildi. zira bugüne kadar oyları toplayan chp’nin alevilik için parmağını oynattığını, bir kamer genç kadar faaliyet gösterdiğine tanık olmadık. üstelik dün 90bin aleviyi dersimde katletenler, bugün için o eylemi örnek vermekteler, yani dün nasıl katletikse, gerekirse bugünde katledebiliriz mealinde konuşmakta beis görmemektedir, bu pervarsızlar her şeye rağmen yine alevi oylarını da toplayabiliyorlar, tüm düşmanlık ve kalleşliklerine rağmen.
    elcümle uyanın artık ey alevi kardeşler, uyanın. bu ülkenin acilen bir sol muhalefete ve partiye ihtiyacı var, bu parti ancak sizin taleplerinizle ve güç vermenizle kurulabilecektir, ezen, darbe ve postal yalayıcılığına teşne chp kuyrukçuluğunun size bir faydası yok, ayrıca ezeninize oy vermeniz, celladınıza aşık olma durumuna benzedi, bunun bir nihayeti olmalı, kendi adınıza, insanlık adına.

  4. Yazan:Mahmut Bildirci Tarih: Kas 6, 2010 | Reply

    TÜRK ALEVİLERİNİ PEK TANIMIYORUM BİLMİYORUM AMA KÜRT ALEVİLERİ BANA GÖRE KIZILBAŞLAR VE ENEL HAKLAR İSLAMLAR BAZI SOL GÖRÜŞLÜ GENÇLERİN DEDİĞİ GİBİ ÖYLE ZERDÜŞT FELAN DEĞİLLER ÇÜNKÜ ÇÜNKÜ KÜRT ALEVİLERİN AŞİRETLERİNE BAKIYORUMDA KUYREŞAN AŞİRETİ VAR… BENCE DERSİM’İN BU SORUNU SAVAŞLARLA DEĞİŞTİ BU YÜZDEN DERSİMLİLER KENDİNİ TANIMLAYAMIYORLAR…VE HZ. İBRAHİM’İN SOYUNDALAR ÇÜNKÜ…

  5. Yazan:Ahmet Somut Tarih: Kas 8, 2010 | Reply

    Her ne kadar biz Sünnilerin “işine geliyor” gibi görünse de zorunlu Din dersi, Alevileri, diğer mezheplerden olanları veya herhangi bir dine tabi olmayanları zorlamak anlamına geliyor. Bu ders ya “inanç ve felsefe” gibi çok genel bir derse dönüştürülmeli ve burada çeşitli inançlar ve felsefeler hakkında genel bilgiler verilmeli. Veya tamamen kaldırılmalıdır.

    Çocuklarına dini eğitim vermek isteyenler de onları hafta sonları Camilere, Cemevlerine ve diğer yerlere gönderebilir.

  6. Yazan:seko Tarih: Mar 28, 2011 | Reply

    arkadaşlar ben bir sünniyim…
    Bende biz Türkiye’nin ayıbı olan alevi sünni sorunlarını ortadan kaldırmak için uğraşmamız gerekirken sizin yazdıklarınıza bakıyorumda tam tersine sorun cıkaracak şeyler bizim gibi gençler bunları düşündükten sonra PKK’ya dağda ne gerek varki.
    bu konuyu siz tekrardan düşünün istersenizzzz.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin