RSS Feed for This Post

Demokrasinin kanat sesleri bunlar!

Türkiye bir dönüm noktasında, ciddi bir kırılma yaşanıyor ülkemizde. İnkâr edilemez gerçeklerle yüzleşiyoruz. Artık eskiden olduğu gibi gizlimiz saklımız yok… Her şey ortada herkes belirgin.Açık açık görülüyor her şey.Bu bakımdan kafaların karışmasına hiç gerek yok.Kartlar açıldı, kimin elinde ne var net bir şekilde ortada. Kimse bu yaşanılan gelişmeler karşısında korkmasın, endişelenmesin. Bu gelişmeler herhangi bir darbenin değil yaklaşmakta olan demokrasinin ayak sesleridir. 

Yıllardır bu topraklarda yaşayan insanların kimliklerine, dillerine, inançlarına ve ırklarına bakılmaksızın özgürleşmelerini engelleyen güçlü, nüfuzlu bir kitle vardı karşılarında… Güçlü, otoriter ve özellikle eli silahlı olan bu kesim iktidar alanlarını genişletebilmek için insanı ve değerlerini hiçe sayarak akıl almaz yol ve yöntemlere başvurdu hep. Bu topraklarda yaşayan simitçisinden, memuruna, sanatçısından, iş adamına varıncaya kadar her kesimden insana her türden inanca, düşünceye ve mezhebe mensup insanları aşağıladı mağdur etti ve onları yok saydı. Kimseyi insan yerine koymadan sadece güçlü kalabilmek için gayret sarf ettiler. 50 yıldır bunu başarmışlardı. Elli yıldır burada yaşayan insanların hayatlarını zindan ettiler. Bu insanlar özgürlük, demokrasi, hukuk nedir bilmeden yaşadı. Bilenleri de yaşatmadılar zaten! Darbelerle, işkencelerle, yasaklarla, suikastlarla ve bombalarla bir hayat geçirmek zorunda bırakıldı insanlar.

Bu diktatör heveslisi yarı  tanrı, müdahaleci kesimlerden az çekmedi insanlar. Öyle acımasız planlar hazırladılar ki bu planların uygulamaya sokulmasıyla kimse istediği gibi düşünemeyecek, inanamayacak ve konuşamayacaktı. Gerekirse çocuklar bombalarla havaya uçurulacak, camiler bombalanacak, uçaklarımız düşürülecek, siyasilere ve kanaat önderlerine suikastlar tertiplenecekti. Yeter ki insanlar kendi çizdikleri yolda yürümesinler ve kendileri hakkında kararlar almasınlar. Evet, sadece bunun için acımasız planlar yaptı bu insanlar. 
 
Psikolojileri alt üst olmuş bu depresif tipler yüzünden az acı çekmedi bu ülkenin insanları. Bu alçakça planlar yüzünden az insan ölmedi, az insan işkence görmedi.. Az insan kaybetmedik. Ne gençler gitti ömürlerinin baharında. Kızlar sadece başörtüsü taktıkları için geleceklerini kaybettiler. Bunalıma sürüklediler insanları. İrtica, bölücü, diye diye az insan heba olmadı bu ülkede… Kısacası kimse insan olduğunun farkına varamadı bu acımasızların yüzünden. 
 
Her dönem paçayı bir şekilde kurtaran bu kesimler diğer dönemler için ayrıca kıyım planları hazırladılar. Bu ülkede darbe yapanın ve yapmak isteyenin sonsuza dek yasalarla korunulacağını zannettiler. Kimsenin onlara dokunamayacağını, kimsenin onlardan hesap soramayacağını, demokrasi, hukuk ve adalet gibi kavramların olmadığını ve asla olmayacağını zannettiler. Ancak bir insanı daha ne kadar dışlayabilirsiniz. Daha ne kadar onu görmezden gelebilirsiniz. Daha ne kadar onun değerlerini ve duygularını baskılarla bir ölçüde tutabilirsiniz. Bu mümkün mü? Yıllardır bir imkânsızın içerisindeydiler zaten. Allah’ın yarattığı, olağanüstü vasıflarla donattığı bir insanı daha ne kadar müdahale edilebilirdi ki? Daha ne kadar yüce yaratıcıya ihanet edilebilir ki? 
 
Yıl 2010, insanlık gelişiyor, dünya değişiyor. Eskiden kalma diktatörlükler artık bitti. Bizde de bitti/bitecek mutlaka. Demokrasi ve özgürlükler dönemi başladı/başlayacak. Bu çağ insanın çağı olacak. Artık bu ülkede kimse bir başka kimseye zorla bir inanç, düşünce ve ırk dayatması yapamayacak. Dünyanın geldiği nokta, insanların aldığı yol bunun sigortasıdır. Plan hazırlayıcılarının ve bunların yol arkadaşlarının, destekleyicilerinin bu konuda meseleyi eğip bükenlerin bilmesi ve idrak etmesi gereken nokta budur. 

Artık şimdi hiçbir şey gizli-saklı değil “Her şey vatan içindir” diyerek kimin ne yaptığı da ortada, altlarında Alman marka lüks otomobillerle vatan, toprak sevgisi taslayanların da… Bugüne kadar ülke adına tek bir proje üretmeden kuru kuruya vatan sevdiler. Artık Türkiye beline silah takanın “vatan uğruna” adam öldürebildiği bir ülke olmaktan çıkarılmak üzere… Darbecilerin maskesini en nihayetinde düşürdük. Bunu kuşkusuz bu ülkede darbeci, bürokratik ve elit kesimin beğenmediği, nazara dikkate almadığı halk başardı. Yani bizler başardık. İlk defa korkmadan, cesurca, insanlık onurumuz adına haykırdık. Hep birlikte “hayır” dedik. Özgürlük, demokrasi ve insan dedik.”Her Türk asker doğar” sloganının içselleştirildiği bir ortamda cesurca “Her Türk Sivil Doğar” “Ne Mutlu İnsanım Diyene!”dedik. Bağımsız, tarafsız, farklılıkları gözeten, güvence altına alan evrensel bir hukuk sisteminin yerleşmesini talep ettik ve etmeye de devam edeceğiz.  
 
Yıllardır bu toplumu sindiren, korkutan, ezen ve dışlayan bir zihniyete karşı ilk defa dik durarak özgürlük ve insanlık adına kararlılığımızı ortaya koyduk. Şüphesiz bu gelişmeler ve değişimler çok önemli. Ancak ondan daha da önemli olan bir şey var… O da bundan sonra sivilleşme, demokratikleşme, kardeşleşme ve zenginleşme adına üretecek olduklarımızdır. Bu ülkeyi sevmenin yolunun adam öldürmekten, bomba patlatmaktan değil proje üretmekten geçtiğini herkese göstermemiz gerekmektedir.  
 
Bunu Kürdüyle, Türküyle,Ermenisiyle Sunnisi ve Alevisiyle göstermek durumundayız. Birbirimizin hak ve özgürlüklerini sahiplenerek koruyarak ve gözeterek bunu başarmak mecburiyetindeyiz. Bir Türk, bir Kürt’ün elinden tutmalı. Kürtler için siyasi, sosyal ve ekonomik anlamda proje üretebilmeli. Aynı şekilde bir Kürt’te burada kardeşçe yaşamanın yollarını aramalıdır. Bu anlamda birlikte yaşamanın, üretmenin ve zenginleşmenin tohumları atılmalıdır. Aleviler başörtüsünü, Müslümanlar Cem evlerini savunmalıdır. Velhasıl herkesim birbirinin hak ve özgürlüklerini birbirlerinden çekinmeden, korkmadan savunabilmelidir.

Türkiye eski Türkiye değil artık. İnsanın ve değerlerinin konuşulmaya başlandığı,  özgürlüğün, insan haklarının ve hukukun yerli yerinde kullanılmaya başlandığı yeni bir sürece girilmiştir. Eskiden bu kavramlar istismar edilir, bu kavramlar kullanılarak insanların inançları, değerleri, hak ve hukukları yıpratılırdı. Kardeşlik bilinci bile istismar edilir örneğin Kürtler Kürtçeden vazgeçtiği  ölçüde kardeş olarak ilan edilirdi. Kürtler tüm haklarından feragat ettikleri ölçüde kardeşlerimiz olurdu. Bugün ise insanlık adına tüm kavramları yerli yerine oturtuyor ve geçmişin kirli sayfalarını bir bir deşiyor başta kendimiz olmak üzere her türlü olumsuz düşünce ve sistemle yüzleşiyoruz. Yüzleştikçe onurumuz ve şerefimiz artıyor. Kendimize olan güven artıyor. Geleceğe umutla bakıyoruz. Çocuklarımız adına seviniyor. Farklı kültür, inanç, dil ve mezhepten olanlarla bir arada yaşamanın hazzını  daha şimdiden tatmaya başlıyoruz.  

Zaman ayrışma, birbirinden çekinme ve korkma zamanı değildir. Birlik beraberlik ve kardeş  olma zamanıdır. Birlikte neler yapabileceğimizi göstermedik mi? Şimdi de buraya ait evrensel ahlak ve hukuk kriterlerine uygun içinde biz olan, ahlak olan, erdem, vicdan, dürüstlük ve özgürlük olan sivil bir anayasa yazmanın vaktidir. Bu anayasayı oturup biz yazmalıyız. Bir ülkede hukukçuların bile içinden çıkamadığı, kavrayamadığı bir anayasa olur mu? “Adalet” denilince “Hak-Hukuk” denilince tarlasında çift süren bir köylünün anladığı bir anayasa profesöründe katıldığı/hem fikir olduğu bir anayasaya ihtiyaç vardır. Bir komutanın talimatıyla bir savcının görevden alındığı bu duruma bazı hukukçuların itiraz ettiği diğer hukukçuların ise desteklediği bir hukuk sistemi olmaz. Böyle bir hukuk düzeninde darbeciler kral masumlar mağdur olur.Burada yaşayan farklıklar birbirlerinin hak ve çıkarlarını gözeterek yazmalıdır bu anayasayı. Bunu engelleyecek olan kesimler yok değil.. Ama önemli değil. Bizler artık korkmuyoruz. Demokratikleşmek ve özgürleşmek için cesur olunması gerektiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Bu vakitten sonra kimse bizi engelleyemeyecektir. Biz inatla demokrasiden, özgürlükten, haktan ve ahlaktan yana olan tavrımızı sürdüreceğiz. CHP ve MHP’nin itirazları yersiz…Bu itirazlar önemsiz.Çünkü yaptıkları siyaset değil, muhalefet değil. Siyaset, insanların mutlu ve huzurlu olması için aranan çözüm yollarıdır. Muhalefet, insanların mutluluğunu ve huzurunu bozan her şeye savaş açmaktır. İnsanı tutsak kılan, onun özgürlüğünü baltalamak isteyenlerin tüm planlarını bozmaktır muhalefet.

Ülke ne bölünüyor, ne çürüyor ne elden gidiyor ne satılıyor nede emperyalist ülkelerin tezgâhına geliyor. Aksine özgürleşiyor, vatandaşına değer veriyor, farklı olanı dışlamıyor, yok saymıyor gün geçtikçe adaletsizliklerinden arınıyor, kirlerinden temizleniyor. İnsanlarımız artık bu topraklarda yaşıyor olmanın verdiği bilinç ve sorumlulukla hareket etmektedirler. Eksikliklerimiz yok değil. Ancak girdiğimiz yol bu sefer demokrasi ve özgürlükler yolu. Birçok eksikliği bu yolda gidereceğiz. Yolda öğreneceğiz birçok şeyi. Bu sefer başardık gibi.

 

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Normal bir ordu kaynaklarını emrinde olduğu milletten sağlar… Efendisi olan bu milletin gönüllü katkısıyla silah alır, asker toplar, YABANCI DÜŞMANLA savaşır.

Normal ordular efendilerini yani milleti, o milletin vatanını korurlar ya da ganimet getirebilecekleri ülkeleri işgal ederler. Yine efendilerinin emri ve izniyle yaparlar bunu.

Anormal ordular ise üniformalı eşkıyalardır. Disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. Üniformalı eşkiyalar ülkenin zenginliklerini tüketirler, geleceğini mahvederler.

Kendisini ülkenin sahibi zanneden üniformalı eşkıyaların hakim olduğu ülkeler yabancı orduların işgali altında gibidir. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek  KORKU PROPAGANDASI yaparlar.

Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler.

Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin