RSS Feed for This Post

Bu bir tezgâhtır!

Bugün Türkiye’de PKK’ya destek vermeyen ancak Kürt kimliği konusunda çok hassas bir kitle var. Bu insanlar Kürt kimliğinin tanınmasını, Kürtçenin önem verilmesini, ekonomik ve sosyal şartlarının iyileştirilmesini vs. talep ediyorlar fakat Türkiye’den de kopmak istemiyorlar. Bu anlamda 22 Temmuz genel seçimlerinde sorunun çözümünde adres olarak AKP’yi göstermişlerdi. DTP başka partilere oy veren Kürtler için hala”beyaz Kürtler” tabirini kullanıyor. Bugün DTP ve PKK’da ciddi bir AKP korkusu hâkimdir. Çünkü tabanları sürekli AKP’ye kayıyor. Türkiye’de şimdiye kadar Kürtleri de temsil edebilen bir Türkiye siyasi partisi yoktu. O yüzden bölge insanı yılardır kendisini sahipsiz hissettiğinden, umutları sürekli istismar edildi. AKP bu tavrıyla bölge insanı için hala bir umuttur. Ancak şu bir gerçek ki; AKP’nin Kürtlerden aldığı oyların en az yüzde 30’u geçici oylardır. Kürt halkı bu oyları AKP’yi samimi bulduğu için ve bu sorunun ancak AKP ile çözüme kavuşabileceğini inandıkları için verdi. Çünkü ilk kez Türkiye’de bir parti, Kürt vatandaşlarımızı temsil etme noktasında bu kadar çok güven verdi.

Üzücü olan; açılımların devam ettiği dolayısıyla barış, huzur ve demokrasi adına yeni gelişmelerin yaşandığı bir ortamda AK Partili Kürt milletvekillerinin hala susmalarıdır. Bölge belediyelerin yüzde 60’ı AKP’nin elinde olmasına karşın bugüne kadar bu insanlardan Kürtlükle ilgili ciddi anlamda bir şey duymadık. Oysa Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü içinde bu insanların daha fazla insan hakları üzerine konuşmaları gerekirdi. Bu milletvekilleri susmaya devam ettiği sürece PKK konuşmaya devam edecektir. Kürt meselesi ülkemizin önünü her fırsatta tıkayan, çözüme kavuşmaması durumunda sürekli barış ortamının zedelenmesine neden olacak ciddi bir meseledir. Bizler Türküyle Kürdüyle bu meselenin aklıselimle çözüme kavuşabilmesi için öncelikle savaşın değil barışın diliyle konuşmamız gerekiyor. Bu bilinç ve sorumlulukla hareket ederek özellikle gizli bir elin sokaklarımızı el attığı şu dönemde ciddi bir barış dilini devreye sokmamız gerekmektedir. Aksi takdirde önü alınmaz vahim olaylarla baş başa kalabiliriz.

Birlikte yaşama projesi dağda değil şehirde üretilir; 

DTP’nin “dağ” endeksli siyaset tarzı artık iflas etmiştir. Bu kadar dağ  heveslisi bir partiden birlikte yaşama adına ciddi bir medeniyet projesi beklenmez. Çünkü Türküyle, Kürdüyle, Alevisiyle ve İslamcısıyla bir arada yaşama kültürü dağda değil şehirde üretilir. DTP son zamanlarda ilk başta yakaladığı barışçı ve azda olsa liberal tutumunu bir tarafa bırakarak sanki gizli ve gizemli bir elin kontrolündeymiş gibi hareket ediyor. Sokaklarda hiçte hoş  olmayan görüntülerin oluşmasında aktif rol oynuyor. Halk otobüslerine Molotof kokteyl atılıyor, mitinglerde TV muhabirlerine varıncaya kadar, ev ve iş yerleri taşlanıyor ölümler gerçekleşiyor. Ve bütün bunlar açılımların olmaya başladığı bir döneme denk getiriliyor. Açılımlar DTP eliyle bitirilmek isteniyor adeta. DTP’yi kontrol eden güçler varsa eğer başta buna karşı  çıkacak kesimin DTP milletvekilleri olması gerekir. Ne yazık ki onlarda gösterilerde ön sıralarda yer alıyorlar. Üstelik bu aralar hiçte yapıcı bir dile sahip değiller. Şüphesiz açılım dediğimiz şey ciddi bir süreç. Bu tip olumsuzluklar bekleniyordu. Ancak bu sürecin bizzat DTP tarafından sabote ediliyor görüntüsü  verilmesi çok vahim.

Bugüne kadar Kürt siyasetinin kendi içinde çeşitlenmesi adına çeşitli görüşler ortaya atıldı. Kürt partilerinin ve gazetelerinin sürekli kapatıldığı bir ülkede yeni Kürt partilerinin kurulmasını teklif etmek tuhaf gelebilir ancak yinede bu konuda gerekli adımların atılması lazım. Bugün Liberal ya da Muhafazakâr bir Kürt partisinin bölgede taban bulması, çözüm önerileriyle barışa katkı sağlamaları gerçekten çok önemli değişimlerin önünü açabilir. Bunu sürekli liberalleşmesini ve aklıselimle hareket etmesini beklediğim ve umduğum DTP’nin son zamanlarda siyaseten kendisini bitirdiği için sarf ediyorum.

İki halka yazık ediliyor;

Bugünlerde yaşadıklarımız ve bize yaşatılacak olanlar şüphesiz kirli bir zihniyetin devreye soktuğu çok ciddi bir tezgâhtır. İki halkı karşı karşıya getirip birbirine kırdırma planıdır bu. Şu durumda öylesine psikolojik bir ortam yaratılmış durumdadır ki Allah korusun sanki iki halk birbirlerini gördükleri anda saldıracaklarmış gibi tutum ve davranış sergiliyorlar.12 Eylül’de kardeşi kardeşe kırdırttılar şimdide aynı zihniyet iki kardeş halkı karşı karşıya getirmeye çalışıyor.12 Eylül’ün bir galibi yoktu. Kazanan bu tarz kırdırma politikalarını devreye sokanların olmuştu. Şimdide aynı  durum söz konusu, şimdilerde de çok ciddi bir oyunun içerisine sürükleniyoruz. Molotof kokteyle sevgili kardeşimiz Serap’ı kıyanla mitingde Aydın’ı kıyan zihniyetin aynı zihniyet olduğunu idrak ettiğimiz anda bu tezgâhı daha iyi anlayabileceğiz.

Özellikle bu zorlu günlerde yan yana gelebilmeyiz. Böylelikle bizleri karşı karşıya getirmek isteyen kesimlerin tüm planlarını boşa çıkarmış oluruz. Özellikle barış ve kardeşlik ortamının karanlık güçlerin ve darbecilerin hareket alanını kısıtladığı bilinmelidir. Bu yüzdendir ki yıllardır aynı ülkenin insanlarını sürekli birbirlerinden nefret etmeye yönelik plan ve projelerini uygulamaya sokmaktadırlar. Bizim yapmamız gereken şey; bu oyunları ve aramıza atılan nefret tohumlarını yok etmemizdir. Bunun yolu dün bütün dünyaya gösterdiğimiz gibi, görünüşteki tüm farklılıklarımıza rağmen art niyetsiz bir birlikteliği ve hoşgörüyü ortaya koymamızdır. Aynı toprağın insanlarının birbirlerinden nefret etmesi kadar daha vahim ne olabilir…  Üstelik bunun acı tecrübesini yıllarca yaşamış bir ülkenin insanlarıyız. Bugün bütün bu olumsuz duygu ve fitnelerin kaynağı gözlerimizin önündedir. Ama bu sefer tuzağa düşmeyeceğiz. Bizleri önce taraflara ayıran sonra da aramıza fitne tohumları atarak kavga etmemizi isteyen çıkarcıların bu tür oyunlarını boşa çıkaracağız. 
 
O yüzdendir ki bugünlerde devreye sokulmak istenen bu kirli tezgâhı artık görmemiz gerekiyor yoksa önü alınmaz çok vahim olaylara tanıklık edeceğiz. Bunun için tahrik içeren söz ve davranışlardan mümkün olduğunca kaçınmamız gerekiyor. Örneğin “Faşist İzmir” demekle bu yaşadıklarımızı izah edemeyiz. Çünkü Türkleri de Kürtleri de kışkırtan aynı karanlık güçler. Çok farklı, aklıselim ve soğukkanlı fikirler üretip savaş dilini terk etmemiz gerekmektedir. Bu insan karşıtı bir zihniyetin devreye soktuğu son plandır ve bu son çırpınışlarıdır. Ancak belli ki çok çetin geçecek. Eğer aklıselim ve soğukkanlı davranırsak bu önü alınmaz gibi görünen kirli oyunu bozabiliriz.

Aksi takdirde hepimiz aynı  mezara düşüyoruz…

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:TOKAD Tokat Tarih: Ara 9, 2009 | Reply

    Tokat’taki eylem de karanlığı beslemeye matuf. Şehirdeki ideolojik tercihlerin ağırlığı ve farklı yerel dengelerin hassaslığı, ayrıca bazı ergenekon tutukluları ile planlarda imzaları çıkan bazı subayları bölgeyle irtibatları, olayın zamanlaması vs. gibi birçok faktör ile birlikte düşünülünce, ciddi bir komplo olduğunu gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. TOKAD bu konuda yaptığı açıklamada kamuoyuna itidal, adalet ve vicdan çağrısı yaparken şöyle dedi:

    “Son günlerde Türkiye kamuoyuna yansıyan şiddet görüntüleri, nihai tahlilde çözümsüzlüğü beslemektedir. Tokat’ta gerçekleşen kanlı saldırı ise zaten Kürt sorununun çözümüne ilişkin ağır aksak ve tedirginlikle yürüyen süreçten bölgede duyulan kaygıları ve hoşnutsuzluğu arttırmaktan başka bir sonuç vermeyecektir.

    Hepimiz için adil, özgür ve onurlu bir geleceğin inşa edilebilmesine dair umutların böylesi saldırılara hedef olması, tetiği çeken güçlerin nasıl bir karanlık istediğine dair şüpheleri de arttırıyor. “33 er olayı”nı çağrıştıran bu saldırının failleri en kısa zamanda bulunmalı ve bağlantıları hangi derinliklere uzanırsa uzansın ortaya çıkartılmalıdır.

    Nereden gelirse gelsin, geleceğimizi kafeslemeye çalışan her türlü tuzağa karşı herkesi dikkatli ve sorumlu davranmaya çağırıyoruz. İyi anlaşılmalıdır ki, ölümün daha çok ölümü çağırdığı bir şiddet sarmalında, yıllardır çekilen acıların ve bütün anaların, babaların, bacıların gözyaşlarının dinmesi; öncelikle akan kanın acilen durmasına bağlıdır. Bugünü karartarak geçmişi aydınlatmak ne kadar mümkün olabilir? Yeni yaralar açılırken, eski yaralar nasıl iyileştirilebilir?

    TOKAD olarak artık özgürlüğümüzün ve geleceğimizin şiddet kafesinden kurtulmasını bekliyor; çatışmaların, ölümlerin, faili meçhullerin, kamplaşmaların, kutuplaşmaların, ötekileştirmelerin, ayrımcılıkların, baskı ve yasakların nihayete erdiği tam bir kardeşlik, barış ve huzur iklimini solumak istiyoruz.

    Her can kaybı sorunu ve acılarımızı biraz daha derinleştiriyor. Havan toplarına başka bir Ceylan’ımızın daha kurban edilmesine dayanamayız. Aynı şekilde yeni bir Serap’ımızın da molotoflara hedef olarak hayatını kaybetmesini de yüreğimiz kaldırmaz.

    TOKAD olarak ilimizde gerçekleşen bu karanlık saldırıyı nefretle kınıyor; oğullarını kaybeden ailelere başsağlığı ve sabır diliyor, acının ve öfkenin, adaleti ve merhameti teslim almamasını ümit ediyoruz.”

  3. Yazan:ali duman Tarih: Ara 9, 2009 | Reply

    12 Eylül faşizminin bir kışla cumhuriyeti haline getirdiği bu ülkenin DEMOKRATİK açılımı gerçekleştirmesi şarttır, üstelik bu çok geçikmiş bir ihtiyaçtır.

    bunu kavramış ve bu yolda ağır ve aksak yol almaya çalışan bir hükümet var.

    evlere şenlik durumdaki muhalefet ise ikiye ayrılmış durumda, birinci gruptaki sol takiyeci ve milliyetçi/ırkçı olanı, “PKK MUHATAP ALINIYOR” görüşünü iddia ederek, ikinci grupta yer alan kürt milliyetçisi ise “PKK MUHATAP ALINMIYOR” iddiası ile AÇILIMA KARŞI ÇIKMAKTALAR.(trajikomik)

    bir orta oyunu şeklinde sürdürülen bu oyunun tek bir ortak paydası var, o da her türlü demokratik açılıma karşı çıkmak.

    açılıma karşı olmak, şehit kanından, terörden beslenmeyi gündeme getirmektedir.

    azcık samimi davranan bir hükümete sahip olmak bile çok şeye kadir oldu, bu arada yıllardır BARIŞ özlemini dile getiren DTP’nin de bu özleminde SAMİMİ OLMADIĞI ortaya çıkmış oldu.

    solu temsil etmede sorunlu olan, samimi olmayan, takiye yapan CHP ne kadar sorunlu ise, kürtleri temsil eden DTP’de bir o kadar sorunludur.

    1.TEMSİLİ olarak sorunludur, temsil etmekte olduğu kürt halkının çıkarlarından çok, lider olarak kutsanıldığı artık çok açık olan APO temsil edilmektedir. Kürt halkının sorunlarının temsil edildiği bir siyasetin izlendiğine dair bir emare yoktur.
    2. PKK denen örgütün varlığı başlı başına bir sorundur, asıl en büyük sorun ise bu örgütün varlığının sonlandırılması salt APO’nun özgürlüğüne karşılık pazarlık yapılır yegane olgu haline getirilmiş olmasıdır, konjektörel olarak sonlandırılması yakın olan bu örgütün, sonlandırılmasından ise şark kurnazlığı yapılarak, bir şahsiyetin özgürlüğü pazarlık konusu yapılmaktadır. Bu etikde değildir, ilkeselde değildir. Yani APO’yu serbest bırakın 2 dakikada pkk yı tarihe gömsün, bu ne tiynetsizlik örneğidir, ne ilkesiz bir yaklaşımdır, pkk’nın varoş oluş sebebi APO’mudur? bumudur yani bunca yıl ölüme gönderilen kürt memetlerin kanıyla canıyla yarattıkları, yaşattıkları örgütün ilkesine, yaklaşımına bakınız, bunu bana anlatabilen bir kürt var mı?
    3. PKK, illegal bir örgüttür, illegal silahlı örgütler çok ulvi ve yasa dışı bir amaç için kurulurlar, mesala illegal silahlı bir örgütün amacı illegal devrim yapmak suretiyle meşru düzeni yıkmak, ya da özgürlük/bağımsızlık mücadelesi vermektir.

    Oysa, PKK’nın bir özgürlük /bağımsızlık (gayri meşru) talebi yoktur. PKK’nın bütün talepleri meşrudur ve yasaldır, o talepler nelerdir? kürtlere eşit vatandaşlık hakkı, anadilde eğitim hakkı, kültürel haklar vs. bu hakları savunmak meşrudur ve yasaldır. Yasal olan hakları savunmak için yasadışı örgüt hele hele silahlı örgüt kurmak oldukça anlamsız ve mantıksızdır.

    Yasal hakları savunmak ve kazanmak için yasadışı kurulmuş silahlı bir başka örgüt örneği var mı? bilmiyorum. Şayet pkk bağımsızlık özgürlük mücadelesi vermiş olsaydı, yasadışı olmasını da, silahlı olmasını da anlayabilirdim, ancak yasal hakları savunan bir örgütün hem yasadışı, hemde silahlı olduğunu anlamakta güçlük çekiyorum.

    Acizane olarak şahsım; Kürt halkı için düne kadar “pkk kürt halkına kimlik kazandırmıştır” görüşüne sahip idim, artık bugünden itibaren bu görüşte değilim. Kürtlere kürt kimliğini 12 eylül faşizmi ve diyarbakır işkencehaneleri kazandırmıştır, zaten pkk’nın varlık nedeni de 12 eylül faşizminin kazandırdığı kürt kimliğinin sonucudur ve bu 12 eylül faşizminin bilinçli yarattığı bir durumdur, zira faşizmler varlıklarını ve iktidar olmalarını düşman(lar) üzerinden kurgularlar, düşman yoksa yaratırlar, hitler faşizminin yahudi düşmanlığı da bu maksatla yaratılmıştır.

    Kısacası; pkk bir neden değil bir sonuçtur, 12 eylül faşizminin sonucudur, 12 eylül faşizmi olmasaydı pkk da olmayacaktı.
    Öyle ise MEŞRU HAKLARI savumaktan öte bir davası olmayan PKK’nın tez elden kendini fesh etmesi, meşru hakları savunacak meşru ve sağlıklı bir siyasi partileşme ve -meşru- parti mücadelesi en temel hak ve en doğal olması gerekendir. Zaten bu partide DTP’dir. Ancak DTP, pkk ve APO’yu yadsıyarak, temsil ettiği kürt halkının istem ve talepleri doğrultusuda siyaset yürütmelidir, bu hem kürt halkının hemde türkiyenin demokratikleşmesinin yararına olacaktır, sanıyorum bu görüşte olan çok sayıda kürt kardeşimiz ve değerli kürt şahsiyetleri (kemal burkay gibi) var. Bu durumun aksi -pkk ve terör mülahazası- artık türk-kürt kardeşliğine zarar vermekte, bundan öte faşist ergenekon zihniyetinin değirmenine su taşır hale gelmektedir.

    YASALARA GÖRE TALEBİ SUÇ TEŞKİL ETMEYEN MEŞRU HAKLARIN KAZANIMI İÇİN MEŞRU MÜCADELEDE BULUNMAK EN TABİ HAKLARDANDIR, MEŞRU HAKLAR İÇİN YASA DIŞI VE SİLAHLI MÜCADELEDE BULUMAK HEM MEŞRU DEĞİLDİR, HEM DE DEMOKRATİKLEŞMEYE BİR KATKI SAĞLAMAZ.

    PKK’lı Karayılan’ın dahi “türkiye kürt meselesini çözerse bölgenin süper gücü olacaktır” demesi, hakikatın ikrar edilmesidir.

    türkiye ayakbağlarından kurtulmaya çalıştıkça, her zamanki gibi bu ayak bağlarının varlığından nemalanan güçlerin engellemeleri ile karşılaşılmaktadır. Türkiyenin hakim sınıfı da türkiye için “küçük olsun benim olsun” anlayışındadır, türkiye halen içinde bulunulan küresel krizde ekonomik olarak tek bir bankası batmayan TEK ÜLKEDİR. Küresel sermayeyi çekme konusunda çok olumlu bir konjektör yaşanıyorken, IMF’ye muhtaç olmaktan kurtulmuşken, bizzat kendi içindeki “küçük olsun benim olsuncu” kriz lobisinin haince propagandalarına maruz kalmakta, yürürlüğe konulan PARTİ KAPATMA vs. davalar ile dış dünyada GÜVENİRLİLİĞİ SARSILMAKTA, HER AN BİR KAOS, KARIŞIKLIK, DARBE yapılacak ülke görüntüsü BİLİNÇİ olarak verilmektedir.

    tarihi darbeler, katliamlar, karanlık komplolarla örülü olan ülkemizde bugün adı konulmamış yarı açık, yarı örtülü çetin bir mücadele yaşanmaktadır. bu mücadelenin bir tarafı FAŞİST ERGENEKON CEPHESİ ise diğer tarafı -ismi konulmamışta olsa- BARIŞ, KARDEŞLİK ve DEMOKRASİ CEPHESİ’dir.

    karanlık ve vesayetçi demokrasi ülkesi türkiye’den aydınlık ve demokratik türkiye’ye geçebilmek BARIŞ, KARDEŞLİK ve DEMOKRASİ CEPHESİ’nin başarılı olmasına bağlıdır, bu başarı herkesin kazanımına olacaktır. Demokratik türkiye de eşitlik yurttaşlık, ana dilde eğitim hakkı, sunnilerin yaşamlarındaki (türban vs.) özgürlükleri, alevilerin inanç özgürlükleri/talepleri ve diğer tüm sorunlar çözülecek, demokratik türkiye ise bölgesel bir çekim merkezi ve güç haline gelecektir.

    bu yüzden diyorum ki, 12 eylül faşizmini manşetten alkışlayarak karşılayan darbeci merkez medyaya da, zamanında ülkeyi 40 cent’e muhtaç edenlerin çıraklarına da, 16 bankayı soyarak 100milyar dolarımızı çalanlara da, küçük olsun benim olsuncu postayalayıcılarına da kulak asmamak gerekir, onlar kendi çalıp, kendi oynayasınlar bakalım, millet onları defalarca sandığa gömdü, yine gömecek, hakiki bir sol/sosyal demokrat parti ufukta gözükmüştür, takiyeci sol chp’nin de sandığa gömülme vakti yakındır, demokratikleşme yolundan dönüş yok, olmamalı da, şayet demokratikleşme başarılı olamaz ise, türkiyeyi 12 eylül şartlarından çok daha ağır bir faşizmin beklediği açıktır, tüm bunlara rağmen, türkiyenin hissiyatı yüksek halkları faşizme geçit vermeyecektir, enseyi karartmayalım ve zihnimizi diri tutalım yeter, selam olsun türkiye’nin aydınlık geleceğine.

  4. Yazan:Halil Kara (Danimarka) Tarih: Ara 10, 2009 | Reply

    Hepinizin bildigi gibi Ingiltere`de arabalarin direksiyonlari dünya genelinde oldugu gibi solda degil sagdadir ve dolayisiyla trafik de sagdan degil soldan yürütülmektedir. Yani dünya geneline ters bir trafik isleyisi vardir bu ülkenin.
    Bu örnegi sunun icin veriyorum; Türkiye görünürde, diger dünya ülkelerine benzer, trafigi, saglik sektörü, egitim sistemi, refahi, demokrasisi vb., bir resim cizmekte ve Türkiye halklari(nin)-geneli- da bunun böyle oldugunu bilir ve bununlada övünür.
    Ne güzel, helal olsun demekten baska bir sey kalmaz bizlere.
    Ne yazikki durum bundan ibaret degil, cünkü madalyonun bir ikinci yüzü daha var ve bu diger yüzüne bakildiginda aslinda Türkiye`de her seyin tersten isledigini görmek o kadarda zor degil, ve Ufuk Coskun beyin (belki kendiside farkinda olmadan) bu yazisi buna bir kanittir.
    Nedenini anlatmaya calisayim; Türkiye`de insanlar, demokrasi, insan haklari, esitlik, savasin bitmesini, genclerin ölmedigi bir gelecek istiyor ve bu yolda caba harcamaya calisiyor, görünen bu.
    Bunlari isterken, Ufuk beyin, medyanin, politikacilarin vede halklarin cogunlugu, “daga endeksli” DTP ye tahammül etme becerisini gösteremiyor.
    Yani bizlere anlatilmaya calisilan sey, “daga endeksli” DTP olmasin, dagdaki isyan bitsin, bizler oturalim bu Ülkeye demokrasiyi, insan haklarini, esitligi vb nasil getirecegimizi o zaman konusalim.
    Hayir beyler, bu isler böyle olmuyor, dersinizi bir daha calismanizi, gözden gecirmenizi rica ediyorum.
    Cünkü, demokrasilerde, insan haklari ve esitlik terimlerinde #daga endeksli” partiyede, dagdaki isyana da yer ve tahammül vardir, ve öyle oldugu taktirde hem bu isyanlar hemde bu partiler kendiliginden biter ve de bir daha meydana cikma firsati bulamayacaktir.
    Sonuc; biz bildigimiz (bize ögretilmis, ezberlettirilmis) yoldan gitmeye calisirken, cocuklarimizin, genclerimizin avrupadaki yasitlari, tiyatro, sinema, kitap, roman, okul, meslek, arkadas vb mesgüller, ve piril piril bir yasamlari, gelecekleri var.
    Ya sizinkiler ?
    Saygilarimla

  5. Yazan:ufuk Tarih: Ara 10, 2009 | Reply

    “Hayir beyler, bu isler böyle olmuyor, dersinizi bir daha calismanizi, gözden gecirmenizi rica ediyorum.”
    Ders bitti Halil bey… Dersimizi de aldık.. Şimdi yeni şeyler konuşma zamanı.Adalet,özgürlük,vicdan,ahlak gibi mesela..Dağın zirvelerinde inşa edilmez bunlar.Adamın ensesine beş kilo taş fırlatmakla da olmaz.Yakıp-yıkmakla,adam öldürmekle hiç olmaz.Dağda insanlığı yeniden tanımlayıp inşa eden, tüm gelişmeler ve yaşanan değişimler karşısında yeni bir medeniyet projesi tesis eden bir tane örnek topluluk gösterin bana…DTP’nin kapatılmamasını bir Türk olarak en çok ben istiyorum.Bilirim ki bu işlerin Türkü,Kürdü,Alevisi olmaz…

    Demokrasi,özgürlük gibi kavramlar şehirde üretilir,İnsanların yaşadığı yerlerde tesis edilir.Hep birlikte, bir arada, savaşmadan,öldürmeden, kırmadan ve yok saymadan..Dedeleri gibi düşünen torunların zamanı değil artık zaman..Ayaklarımızı yerden kesen bir çağda yaşıyoruz.
    Bizde çocuklarımızın pırıl pırıl olmasını,geleceğe güvenle bakmalarını,hapislerde çürümemelerini, daha adil,daha özgür ve kaliteli bir ülkede yaşamalarını arzuluyoruz…Ancak savaş yanlısı ve heveslisi bir zihniyetin kurbanı oluyorlar.Böyle bir ortamda dağ değil barış konuşulmalı…

  6. Yazan:mehmet çelen Tarih: Nis 20, 2010 | Reply

    s.a saygıdeğer arkadaşlar ve büyüklerim ben güneydoğulu t.c vatandaşıyım şunu tarihçilerimiz derin araştırırlarsa orhun kitabelerinden kürtler boy olarak türklerden çok daha önceleri asyadan göç ettiklerini göreceğiz ve burda mezopotamya denilen fırat ve dicle arasına yerleşmişlerdir kürtçe ve türkçe birçok yerde birleşiyor zaten bizi kimse ayıramaz güçleri yetmeyecektir tamam kabulleniyoruz bölgeden seçilen vekillerimiz bölgeye yatırım yapmamışlar bunları tartışalım kardeş kanı dökmekle kardeşten hak alınmaz

  7. Yazan:zafer Tarih: Nis 22, 2010 | Reply

    fotoğraf her şeyi anlatıyor… yorum olarak kabul edip yayınlarsanız eğer, yorumum budur… fotoğraflar yazılardan daha net ve güzel anlatır çünkü… yorumum aynen o fotoğraftır…

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin