RSS Feed for This Post

Bu pazartesi Kemalizmden korkma, geç kalmaktan kork!

Okulda Korku Filmi: Bir Hafta Şok Garantili

Rabia Mandal

(Neslihan Akbulut, Hilal Kaplan, Havva Yılmaz’ın çabalarıyla hazırlanan ve Hayy Kitap tarafından basılan “Henüz Özgür Olmadık” isimli kitaptan alınmıştır.)

 Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birini kazanmış olmak insana ne hissettirir? Herkes için bir mutluluk kaynağıdır tabii ki… İlkokulda başlayıp, üniversite sınavına kadar aralıksız süren nefes kesici bir maratonun en güzel ödüllerinden birisidir ODTÜ’lü olmak…Yıllardır verdiğiniz emeğe değmiştir, hak ettiğinizi düşündüğünüz ödülü kazanmışsınızdır, dolayısıyla artık mutluluğunuza diyecek yoktur…Benim için de öyle oldu.

 ODTÜ’yü kazandığımı öğrendiğimde sevinçten çıldıracak gibi olmuştum. Özellikle, bunca yıl verdiğim emekte benden çok hakları olan sevgili ailem, en az benim kadar sevinmişti. Ama buruk bir sevinçti yaşadığımız… Zira üniversiteye başlamak yeni bir mücadeleye başlamak demekti aslında. Koskoca bir engel vardı önümde; daha önce de birçok kez hayatımı etkilemiş olan saçma sapan bir yasak… Bu nedenle daha okula başlamadan bir hüzün, bir korku sardı içimi…İlerleyen zaman, kaygılarımı haklı çıkaracak ve altı yıl boyunca saçma-sapan bir yasak yüzünden, olmadık işler gelecekti başıma… Sadece bu yasağı koyanların ya da uygulayanların değil, okuldaki arkadaşlarımın da hakaretlerine maruz kalacaktım. Okula daha yeni başlamıştım, hazırlık sınıfındaydım. Yasaktan dolayı peruk veya şapka takarak giriyordum derslere. Benim için zor günlerdi. Bu halimle hiçbir yerden kabul görmüyor, okulda büyük yalnızlık çekiyordum. Sanki koskoca okulda tek başıma gibiydim, hatta galiba öyleydim…

 Bir gün ders çıkışında her zaman yaptığım gibi öğle namazını kılmak için herkesten geride kalıp mescide gittim. Mescit dediğim, merdivenlerle aşağı inilen, küçücük, kuytu bir oda. Fazla oyalanmadan namazı kıldım ve çıktım. Tam o esnada merdivenlerin başında bekleyen iki kişi gördüm, ancak neden orada bekledikleri konusunda hiçbir fikrim yoktu. Yanlarından geçerken beni durdular. “Bu şekilde okula giremezsin” dediler. ‘Bu şekilde’ diyerek işaret ettikleri başımdaki şapkaydı. Üzerlerinde herhangi bir üniforma ya da bir işaret olmadığı için oldukça şaşırmıştım. “Siz de kimsiniz?” diye sordum. “TKP’li gençleriz” dediler. Sadece bu açıklamanın, beni engellemek için yeterli bir gerekçe olduğunu düşünüyor olmalılardı. Benimse bu açıklama karşısında bir Müslüman olarak okula bu şekilde girmek istediğimi söylemekten başka yapabileceğim bir şey yoktu.

 Bu açıklama onlar için yeterli olmadı. Birisi başımdaki şapkayı çıkarmaya çalıştı. Onu engellemeye çalıştım, dirseğimle ittim. Ancak bu defa da ikisi birden üzerime yürümeye başladılar. İyice korkmuştum ki o esnada birisi geldi. “Hele şükür, insaflı biri geldi de kurtuldum” diye içimden geçirirken, “Bırakın, değmez,” demesiyle iyice yıkıldım. Hem etrafta kimsenin olmayışı beni ürkütüyor, hem de gördüğüm muameleden dolayı kahroluyordum. Hangisine yanacağımı bilmeden deli gibi bağırıyordum. Onlar da bana bağırıyordu. Öyle ki, neredeyse biraz sonra beni dövecek gibiydiler. O esnada bu defa gerçekten iyi niyetli biri, sınıftan bir arkadaşım gelip, ödev isteme bahanesiyle beni o keşmekeşin içinden çıkardı. Ben bir taraftan bağırmaya devam ederken, arkadaşım

beni oradan uzaklaştırdı ve otobüs durağına kadar götürdü. “Kusura bakma, tek başıma bir şey yapamazdım” dedi. Tek başına olmasaydı ne yapacaktı? Muhtemelen beni dövme girişimine aynısıyla karşılık verecekti…

 Otobüse binip evin yolunu tuttum tutmasına ama bacaklarım zangır zangır titriyordu. Bir hafta boyunca şoku üzerimden atamadım. Doluya koysam olmuyor, boşa koysam olmuyor, bu yaşadığıma bir türlü anlam veremiyordum. Kime ne zararım dokunmuştu, kimin hangi işine engel olmuştum, ne kötülük etmiştim bu insanlara? Büyük bir yalnızlık içerisinde okula gidip gelmekten, dersleri takip etmekten başka yaptığım, yapabildiğim ne vardı ki? Aradan geçen zaman bana bu soruların cevabını vermedi. Ama ben aynı insanlarla, aynı okulda beş yıl boyunca okumaya devam ettim. Beni dövmeye çalışan insanlarla okulda karşılaştığımızda, bazen gülüp geçmeyi tercih ettim, bazense elimde olmadan sinirlendim. Ama hiçbir zaman bu soruları onlara sormaya cesaret edemedim. Dahası, tavırlarında hiçbir değişiklik olmaması onların da bu soruları hiçbir zaman kendilerine sorma cesaretinde bulunmadıkları ihtimalini güçlendiriyor zihnimde…

 Rabia, ODTÜ Tarih Bölümü’nden mezun oldu. Şu an çalışıyor. Türkiye’de hem başörtülü olup, hem de tarih okuyup iş bulabilen şanslı insanlardan biri…

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:özlem Tarih: Ara 7, 2009 | Reply

    Dun bir arkadasimla bu pazartesi yazilarina ve kliplerine goz atiyorduk. Bir ara asiri etkilendigini hissettim. Ben klipleri gosterirken hic dusunmemis hic aklima getirmemistim. Bu kiz Cerrahpasa’da doktor. Ve hergun bir kapidan girerken basini acmak zorunda. Bir sekilde bu ikili hayata uyum sagliyorsun diyor. Olmak istedigim ile oldugum bambaska. Ama aslinda hicbir zaman tam alisamiyorsun. Sadece ruh sagligini yitirmemek icin kendini ikna ediyorsun.
    Ortaokuldan sonra hic basini acmamis. lisede hep kavga dogus okumus. Universiteye geldiginde ise tip fakultesinde acmak zorunda kalmis. bir sene surekli depresyonda gezdim cok kotu gunlerdi diyor. Sonra biraz bu psikolojiyi atlatabildim. Ben kimligimi saklamiyorum. Bir de bazi arkadaslarim var ki namaz kildiklarini bile saklamak zorunda hissediyorlar kendilerini (belki akademik kariyer yapmak isteyenler olabilir bilmiyorum.) onlarin psikolojisi benden cok daha agir durumda diyor.

  3. Yazan:nilgün öven Tarih: Ara 7, 2009 | Reply

    Bu resim çok çarpıcı ancak eksik değil mi? İnsan yobaz müslümanın akciğerini merak ediyor!

  4. Yazan:MY Tarih: Ara 7, 2009 | Reply

    Yobaz dincilerin de akcigeri ayni durumda Nilgün Hanim 🙂

    Korkularini ideoloji veya din sanan ve üstelik bu korkularini bastirmak için “ötekilere” eziyet edenlerin içleri çürüyor böyle…

    Daha önce kisaca deginmistik, hatirlayacaksiniz:

    “İşte bu güven ihtiyacı insanların din ile ilişkisini de belirliyor zannediyorum. Yani bu durumdaki insanlar “katı” birşeyler arıyorlar tutunacak, içine sığınacak…Duvarları ritüelleşen alışkanlık tuğlasıyla örülmüş barınağa sığınan insan bilimsel determinizimde bulamadığını dinsel determinizmde(!) arıyor. İlâhî mesajın içeriğini anlamaya çalışmak oldukça ürkütücü olabilir bu bağlamda. Ya beklenmedik bir şey çıkarsa? Ya yeterince kesin olmazsa? Ya ÖZGÜRLÜK’ten kaçmam imkânsızsa?

    Neticede yol ikiye ayrılıyor: Ya hesaplarıyla kontrol edemediği herşeyi (din, inanç, metafizik, …) reddeden bir pozitivist oluyor ya da “Kur’an’da böyle yazıyor! İtiraz mı ediyorsun?” diyen katı bir Müslüman. İkinci gruptaki Müslümanların Tasavvuf’a ve felsefeye de ateşli biçimde “gayrı İslamî” diyerek karşı çıktıklarına tanık olduk sitede son zamanlarda, hatırlayacaksınız. Ne ilginçtir ki balıkların, meyvaların üzerinde ALLAH’tan işaret arayanlar, Kur’an’daki ayet ve surelerin sayısını çarparak, bölerek şifre bulanlar(!) da yine bu “katı” gruptan çıkıyor.”(Zina da böyle bir şey işte… adli yazidan alinti)

  5. Yazan:özlem Tarih: Ara 7, 2009 | Reply

    ilginc bir yazi paylaşmak istedim.
    http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=966667&Date=07.12.2009&CategoryID=42

  6. Yazan:cb Tarih: Ara 7, 2009 | Reply

    özlemin verdiği linki okudum da,içimi ezen bir anımı hatırladım,aslında yazmak istiyordum ama arkadaşım okur ve üzülür endişhesiyle yazmadım,yazamadım.uzun yıllardır tanıdığım,annesi ölmüş,biraz huysuz ihtiyar babası ile zor hayatını geçirmeye çalışan bir kızcağızdı işte örtü yasağına yıllarca dayandı en son sanırım babasının baskısına dayanamadı ve üniv.e girmeye karar verdi,katsayı adaletsizliğine rağmen izmir’de bir üni. kazandı,burs arıyordu,izmirde kiralık ev arıyordu,neyse en son bir kiralık ev bulmuşlar,ev sahibi ile anlaşacaklar,ev sahibi topuzlu teyze bu başörtülü arkadaşımı görünce ‘benim evimi travesitler kiralayabilir,o…..lar kiralayabilir ama bunlar kiralamaz’ diyerek kovalamış bizim kızları,belli ki kadın kendi gibi olmayan herkesi ötekiliyor ama biçtiğide bir kılıf var,bu başörtülüler,hepsinden daha öteki hepsinden daha aşşağı

  7. Yazan:mavera Tarih: Ara 7, 2009 | Reply

    benimde odtüde benzer bir olay başıma geldi.erkan oğur konseri için 5 bilet almıştım ve 3 tanesi bayanlar içindi.bayan arkadaşlar başörtülüydü.kapıdan içeri adım atar atmaz güvenlik görevlisi kıyafetiniz uygun değil diyip içeriye almadı.bunu söylerken sanki karşısında insan değilde hayvan varmış gibi konuşuyordu.1 saat soğukta bekledik ve hiçbir çözüm sunulmadı eve dönmekten başka.en son biletlerin ücretini bize ödeyip bizi eve postalamaya kalkıştılar ama karşılarında kim olduğunu hesaba katamadılar.sonunda arka kapıdan gizlice girdik ve paşa paşa koltuğumuza oturduk.çıkıştada kapıdan çıkarken güvenliğe el salladık 🙂

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin