RSS Feed for This Post

Özgürlükçü bir Avrupa için

AB’yi dönüştürmek elbette kolay değil. Ama toplumda bir ilişki ağının dönüştürülemeyeceği iddiası, bir anlamda Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” tezini Avrupa ekseninde kabullenmek anlamına gelir.

AB’nin sermayeyi, Avrupa emekçileri aleyhine kuvvetlendirmesi karşısında, yani sermayenin egemenliğindeki bir Avrupa’ya karşı, emeğin Avrupası, dayanışmacı ve sosyal bir Avrupa yapılanması ve birleşik bir mücadele arayışı yoğunlaşmak zorunda.

Emeğin ve dayanışmanın Avrupa’sının inşasında, AB’deki sermaye egemenliğine karşı, ‘Başka bir Avrupa’nın savunulmasının önemi vardır.

AB’nin tüm ülkeleri ve aday ülkeleri için örneğin standart bir asgari ücret ve işsizlik sigortası, serbest dolaşım hakkı, göçmenlere seçme ve seçilme hakkı, Avrupa’nın silahsızlanması, üslerin ve nükleer silahların kaldırılması, dünya ülkelerinin borçlarının iptali, ortak sendikal yapılar altında birleşme ve daha birçok talep Avrupa’nın kapitalist birleşmesine karşı bir seçeneğin ilk adımları olabilir.

Yeni bir Avrupa arayışını, seçkinci, teknokratik bir reel AB’ye karşı, aşağıdan diplomasi girişimi olarak da değerlendirmek gerekir.

‘Başka bir Avrupa için’ mücadele, dün İspanya’da Franko vatanseverliğine karşı Uluslararası Tugayların yaptığı enternasyonalist mücadelenin bugünkü karşılığıdır.

VATANSEVER DEVLETSEVERLİK

Adana yöresinde “fak” tuzak anlamına gelir, “faka basmak” da tuzağa düşmek oluyor. Yeni-liberal AB projesine karşı, “vatanı sattırtmayız” merkezli tepki üzerinden büyümeye çalışanlar, milliyetçi travmanın tuzağına düşmüşler, yani faka basmışlardır.

Bağnazlık insanın kendini ikna etme biçimidir. Dostoyevski‘nin çok iyi ifade ettiği gibi: ‘En çok inananlar en az inananlardır.’

Solcuların emperyalizme itirazı, dünyada yarattığı tahribata ve aynı zamanda içsel bir olgu olmasına yönelik teorik ve politik analizlere dayanır, konunun vatani ve folklorik güzellemelerle ilgisi yoktur.

Yurt ya da vatanın siyasi karşılığı ‘ulus’ devlet olmaktadır. Gerçi bizim kuşak 70’lerde devletin sıfatı konusunda, bu tür devletin sınıfsal ve kapitalist karakterini saklayan ve bize ait olmayan değerlendirmeler yapmaz, eğilimimize göre “oligarşik devlet”, “patron ağa devleti” gibi tanımlamaları tercih ederdi.

Demek ki, devir değişti ve vatanseverlik (patriotizm) giderek devletseverliğe doğru evrilmeye başladı.

Bizim memlekette millet yerine ulus, vatan yerine yurt denildiğinde, sanki sözcüklerin içeriği de değişmektedir.

İnsanın sıla hasreti duyması, yurdunu özlemesi gibi duygular bizde genellikle vatanseverlikle karıştırılır. Her şeyi anlatan kavramlar, hiçbir şeyi anlatmaz olurlar.

Yurtseverlik de 12 Mart öncesi cuntacı/darbeci sapmanın adı olmuştur. Bugün de Kemalizm’in ya da ordunun fikri cephaneliğinin en önemli edavatıdır.

Bir an için solda bu tür sıfatların olabileceğini kabul edelim ve soralım:
1. Bir vatani solcu, çok kimliklilik, çok kültürlülük meselesine nasıl bakmalıdır?
2. Faşistler neden kendilerine faşist demez de, vatansever demeyi tercih eder?
3. Frankocular neden kendilerini vatansever ilan ederler?
4. Bir yurtsever Ermeni sorununa nasıl bakmalıdır?

Yakın tarihte, çok kimliklilik, çok kültürlülük talepleri karşısında, tektipleşmeyi savunan bütün ulusalcı, vatanperver yaklaşımlar, yaşanan bütün kıyımların, etnik temizliklerin sorumlusu olmaktadır.

Bölücü kültür olmadığından, kültürel çeşitliliğe karşı çıkmak faşizan bir refleks olarak görülmelidir. Çok kültürlülük, çok kimliklilik talepleri mi etnik boğazlaşmaya neden olmaktadır, yoksa bastırılarak tektipleşme eğilimi mi?

Bugün liberal aklın ahlakı, milliyetçi-ulusalcı yurtsever aklın faydası, özgürlükçü sol aklın da öznesi yeterince yok.

Biz Nazım’ın dediği gibi, ‘Artık şarkı dinlemek değil, kendi şarkılarımızı söylemek istiyoruz.’ Ve bu şarkıların başında da “Uyan artık uykundan uyan/ Uyan esirler dünyası” geliyor.

 

…Bu makale ilginizi çektiyse…

Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan…

Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.

Buradan indirebilirsiniz.

 

Liberalizmin Ak Kitabı

1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin