RSS Feed for This Post

Devlet adamı değilsin, devlet memurusun İlker Başbuğ (2)

Türkiye tarihinin temel siyasal meselesini kısaca şöyle özetlemek mümkündür… Türk devletinin bir ordusu yoktur… Türk ordusunun bir devleti vardır… Türkiye’de devlet, orduya aittir… Ordu, devletin bir kurumu değildir… Zamanında Washington Post gazetesinde yazıldığı gibi “Dünyada her devletin bir ordusu vardır. Türkiye’de ise ordunun bir devleti vardır”

86 yıllık cumhuriyet tarihinin siyasal açıdan en ama en yalın özeti bu… Fakat şu an durum tam olarak böyle de değil… Türk ordusunun devleti değil şu an Türkiye Devleti… Ama, Türk ordusu da hâlâ tam olarak Türkiye devletinin ordusu değil… Ortada tam bir geçiş dönemi karmaşası var… Şükür ki özellikle son iki yıldır durumlar değişmeye başladı. Dolayısıyla bu karmaşa yararlı bir karmaşa. Ama dikkatli ve uyanık da olmak lazım tabii… Doğru düzgün bir devlet olma iradesi gösteriyor Türkiye… Toplum artık “Yeter!!” diyor… TSK’nın sistematik hale gelmiş skandallarına, bir kısım yurttaşımızı adamdan saymamasına gözünü kapamak istemiyor artık Türkiye halkının çoğunluğu… 27 Mayıs’ta alçak bir darbe ile indirilen Başbakan Menderes asılırken tek bir gösteri yapmayan, evinde oturup radyo başında sessizce gözyaşı döken bu halkın çocukları 27 Nisan’da muhtıra verilir verilmez sokağa dökülüyor artık… Genç Siviller gibi, Ortak Akıl Girişimi gibi oluşumlar çıkıyor, 81 vilayetten insanlarımızın akın ettiği isyan platformları oluyor… “İndir o elini!!” diyor milyonlarca insan, haddini bilmez bir devlet memuruna…

Maalesef, hâlâ “devlet memuru” olmayı hakaret kabul ediyor İlker Başbuğ… Hâlâ “Türk devletinin ordusu”nun bir subayı, bir generali olarak görev yapmayı hazmedemiyor… Bu ülkenin seçilmiş başbakanı karşısında “Hazır ol!” vaziyetine geçmeyi hazmedemiyor… İtaat etmek zorunda olduğu başbakan gibi “devlet adamı” olarak anılmak istiyor… Siyasi sorumluluk sahibi bir devlet adamı gibi bu devleti yönetmek istiyor… O sebeple “Devlet adamı değilsin, devlet memurusun İlker Başbuğ!” dediğim için benden şikâyetçi oluyor, bana dava açtırıyor… “Ordunun devleti”nin savcıları da anında “Emredersin paşam!” diyor… Evet, tam adıyla Mehmet İlker Başbuğ’a “Devlet memurusun!” dediğim için bana karşı hakaret davası açıldı… Tebligattaki gerekçe aynen bu… Doğru düzgün bir devletin yurttaşı olan birine “sürreel” gelebilecek, inanılması güç, traji-komik bir gerekçe… Kendinden “Ben bir devlet adamı olarak…” diye bahsederek konuşan haddini bilmez bir memura anayasal haddini hatırlattığım için, o memurun “manevi şahsiyetini tahkir” etmişim… Sevsinler sizi… İşte o suçu yine işliyorum…

Ey İlker Başbuğ!! İstesen de istemesen de, hazmetsen de hazmedemesen de sen bir devlet memurusun… Devlet memuru gibi hareket edeceksin… Öyle hareket etmeyeceksen de ya onurunla istifa edeceksin… Ya da bu hükümet gerçek bir hükümet gibi hareket etme iradesini gösterip seni görevden alacak… Onurunla istifa edip, meslektaşın Pamukoğlu gibi parti kurup “Devlet adamı” olmak için siyasi yarışa girersin, bu halkın iradesini arkana alırsın, eyvallah… Yoksa, hukuksuz lahikalar ve mafyatik eylem planları vasıtasıyla başında bulunduğun kurumu bir “suç şebekesi” gibi kullanarak devleti yönetmeye kalkmaya devam etmek istersen kimi Yunan meslektaşlarının akıbetine uğrarsın…

Ben hakaret kabul ettiğin o başlığı senin hakiki bir TSK belgesine “kâğıt parçası” dediğin günden sonra atmıştım… Ne oldu??.. O belgenin gerçekliği cümle âleme kanıtlandı… Bilen zaten o gün biliyordu bunun gerçekliğini… TSK içinde yüzlerce Dursun Çiçek olduğunu bilen biliyor… TSK içine sızmış bir cunta yok aslında…. Cuntalaşmış bir TSK düzeni var bu ülkede… Her yer cunta, TSK içinde… Sistem bu şekilde işliyor. Ama bu durumdan rahatsız belli sayıda subay ve general de var çok şükür… Yasemin Çongar’ın bir yazısında mükemmel ifade ettiği gibi TSK içinde “Tanırım, iyi çocuktur” kabilinden “Devletin iyi çocukları” yanında, bu hukuksuz ve ahlaksız sisteme direnen “Milletin iyi adamları” da var… O subaylar ve generaller de “Yeter!!” diyorlar… Türk ordusu askerlik dışı işlerle ilgilenerek kendini daha fazla rezil etmesin… Ordu gibi bir ordu bu olsun bu ülkenin ordusu… Ancak Patagonya ordusunun zavallı generalleri kendini “Devlet adamı” sayarak, habire “eylem planı” “bilgi destek planı” gibi zırva başlıklar altında kendi halkına karşı komplo planları hazırlatırlar… O zavallı general mantığının tek derdi “iktidarı ele geçirmek”tir… Askerlik dışında her işle meşgul olur Patagonya generalleri… Kendilerine “Devlet memuru” denmesini hakaret sayarlar…

Ey Mehmet İlker Başbuğ… Sana soruyorum… Patagonya generali misin sen? Oradaki meslektaşların gibi olmak istiyorsan o günler geçti cancağızım… Devlet memuru olmayı paşa paşa kabul edeceksin… Ya da paşa paşa istifa edeceksin… Ya da o küçümsediğin Kasımpaşalı seni görevden alacak… Karar senin…

Trackback URL

  1. 19 Yorum

  2. Yazan:BetuL Tarih: Eki 29, 2009 | Reply

    Ta$ yagacak ta$! Biri gorevden alinirsa bayram yapacagim!

  3. Yazan:Ahmet Tarih: Eki 30, 2009 | Reply

    geleceğe umutla bakıyor insan bu gelişmelere tanık oldukça

  4. Yazan:dost santos Tarih: Eki 30, 2009 | Reply

    yazar ciddi bir üslup bozukluğu içinde. söyledikleri teorik olarak doğru olsa bile! ifade tarzı pratikte tamamen yanlış bir tarzda.. balık baştan kokar misali köşe yazarları “önemli” muhataplarına karşı böyle “sıradan insan muamelesi” çekerek yazı yazarsa orada burada kalemi eline alan her vatan evladı da aynı şekilde muhatabının duygularını düşüncelerini hiç hesaba katmadan “sözüm doğru olsun da odun gibi olsun” diye yazar durur. sonuçta bir işe yaramaz yazılanlar ve mevzular her iki taraf için ego tatmini kavgasına döner. ben şahsen yukarıdaki gibi kutuplaştırıcı,yıkıcı ve faydasız bire üslup yerine sorumlu üslubu tercih edenlerdenim.

  5. Yazan:gokce Tarih: Eki 30, 2009 | Reply

    Mehmet Ilker Basbug’a milletin vergileriyle toplanan paradan maas alan bir memur oldugunu hatirlattigi icin, sayin Kutahyali’yi tebrik ediyorum.

  6. Yazan:nasır Tarih: Eki 30, 2009 | Reply

    sayın kalemşör tek kelimeyle Harikasın…

  7. Yazan:hayat Tarih: Eki 31, 2009 | Reply

    Teşekkürler Kütahyalı susmadığınız için.
    Bizler yıllardır orduya bir koruyucu gözetici olarak bakamadık çünkü herdaim postallarını üstümüzde hissettik.Hep asık yüzlü sert mizaçlı insanlar bulduk karşımızda.Ne zaman görsek hep asker edasıyla baktılar bizlere ve bizleri emirleri altında ki askerler sanıp öyle muamele de bulundular asla sözü yumuşak kullanmasını bilmediler hep emreder tarzda hitap ettiler halka.artık yeter ben her gördüğümde korktuğum bir ordu istemiyorum ve ülkeme bu derece hükmedecek adamlarda istemiyorum:(Şaibelerin olmadığı şeffaf bir ordu herkesin tek arzusu.

  8. Yazan:seyyide demirhan Tarih: Kas 2, 2009 | Reply

    Kendisi birzamanlar başbakanın da hatırlattığı gibi başbakana bağlıdır,bir devlet memurudur.Apoleti göz kamaştırıcı olabilir ama bu millet nezninde değer görevini yeteri gibi yapıp yapamamakla ilintilidir.Bu yüzden kendisinin ne oranda degerli oldugunu ayrıca söylemeye gerek yok sanırım:)))

  9. Yazan:gökhan Tarih: Kas 2, 2009 | Reply

    evet, rasim bey haklı, o bir devlet memuru. ancak bu devlet memuru haddini aşıp siyasi konulara girip siyaset üzerinde etkili oluyor. bu duruna ses çıkarmayan halk ve halkın meclisteki vekilleri asıl sorun bence. bu vekilleri oraya bir devlet memurunun emrinde çalışmaları için göndermedik sanırım. bakıyorum da birinde ses çıkmıyor. bırakın vekilleri genelkurmay başkanın bağlı olduğu başbakan bile kılını kıpırdatmıyor. böyle bir demokrasi hangi gelişmiş avrupa ülkesinde var.
    demek istediğim asıl sorun sivillerde. ayrıca bu ülkede hala en çok güvenilen kurum ordu. asıl bunu sorgulamak gerekir, çok büyük bir büyük bir başarı ortaya koymayan ve herhangi bir başarı kazanmayan bir orduya neden bu kadar güvenilmektedir. ve bu ordunun başındaki generalin kendisini bir devlet memuru olarak değil de kendisini bir devlet adamı olarak görmesinin vebali galiba biz sivillerde ve de korkak siyasetçilerde.

  10. Yazan:Ersin Ersari Tarih: Kas 14, 2009 | Reply

    tam bir skandal ve hezeyan bilgisizce yazilmis bir yazi.konu cok genis ve uzun oldugu icin kisa olarak yazmayi dusunuyorum.oncelikle sayin kutahyali bir ulkenin en onemli kurumlarindan belkide en onemli kurumunun basindaki kisiyi siradan bir devlet memuru gibi gostermeye calisti.aslinda sn basbug teorik olarak tabiki devlet memurudur peki o zaman colin powel ile gizli anlasmalar yapan amerikanin sozlesmeli bop esbaskani oldugunu defalarca ilan eden cumhurbaskani ve basbakan memur degilmi?ve baska bir devletin hemde musluman dunyayi yikima ugratan bir projenin esbaskani yani baska bir ulkenin gorevlisi oldugunu itiraf eden basbakan olurmu?sana soruyorum kalemini satmis zavalli kutahyali.ordu ve onun basindaki insan elbette siyasi olarak ulkenin yonetilmesinden sorumludur ve bu sorumlulugu halktan almaktadir.dunyadaki butun ulkeleri guclu kilan ordusudur ve o ordunun ulkeyi yonetme kabiliyetidir.yani kisaca kalemini satmis bir yazar ne devleti ne ozel mulkiyeti nede ozgurlugu tam olarak kavrayamamis ogrenmis oldugu 3-5 suslu cumleler ile insanlarin kafasini karistirarak iktidar yalakaligi yapan zavalli kutahyali.sana sunu sormak istiyorum bir halk nasil ozgur olur egemenlik ve bagimsizlik yok ise ne senin liberalligin bi ise yarar nede demokrasin.iste bunu bugun turkiyede cok acik bi sekilde yasamaktadir sen basbakani halk mi secti saniyosun washington dan yonetilen bir ulkenin basbakanini washington merkezli derin devlet secer ve kendi devletinin cikarlarini sectirdigi kisiye uygulatir.demokrasi ve ozgurluk secim sandigindan ibaret degildir egemenlik yoksa demoakrasi olmaz egemenlik nerde gelir ulkenin devlet yonetme becerisi ve devlet orgutlenmesinden.konu o kadar genistirki bunu kutahyali anlayamaz o yuzden kisaca deginmek istedim

  11. Yazan:Ersin Ersari Tarih: Kas 15, 2009 | Reply

    İnsanların siyasi hedefi ne olmalıdır diye bir soruyla karşılaşsam benim için yaşam rehberi haline gelen şu dileği tekrarlardım: “Allah devlete, millete zeval vermesin!”
    Bugün devletle milleti birbirinin rakibi olarak gören, birinin öne çıkmasının diğerinin ezilmesiyle mümkün olacağını düşünenlere halkımızın dilinden düşürmediği bu dilek en doğru cevaptır. Son zamanlarda demokrasi uğruna mücadele verdiğini ve bunun ancak devletin gücünü yitirmesiyle mümkün olacağını söyleyenlere halkımızın vereceği cevap da budur.

    Güçlü bir devlet halkına eziyet etmez ama güçlü bir devlete sahip olmayan halklar, demokrasi bir yana, yaşamlarından bile emin olamazlar. Hiçbir değerlerine sahip çıkamazlar. Bazen halkla devlet arasındaki kopukluk tarihi şartların sonucu olabilir. Mesela cumhuriyetimiz kurulduğunda halkın karşılaştığı yönetim kendisine tamamen yabancıydı ve bazıları o günleri otoriter bir yönetim anlayışının sonucu saydılar: Oysa yaşanan büyük yenilgi ve günün şartları bir imparatorluğun tebaası olan halkı bir ulus devlete alıştırmaya çalışıyordu. Bu bizim tercihimiz olduğu kadar dünyadaki şartların bir gereğiydi. Yani devletimizi kuran irade var olmak için gerekli olanları yapıyordu ve bunlar yapılabileceklerin en iyisiydi. Bugün demokrasi savaşı yapanlar o günleri eleştireceklerine var olmalarını o günlere borçlu olduklarını düşünseler daha doğru bir tavır sergilemiş olurlar.

    Güçlü devlet otoriter ve sertlik uygulayarak hedefine varan devlet değildir. Eğer böyle olsaydı Saddam’ın yönettiği Irak halkı bugün bir ölüm tarlasına dönüşmezdi ve insanların tek merakı kendilerinin ve yakınlarının yarına sağ çıkıp çıkmayacakları olmazdı. Güçlü devlet halkıyla bütünleşen, bilgi ve zeka düzeyleri yüksek kadrolar tarafından yönetilen ve bu kadroları herhangi bir inanç ve ideolojiyi ülke sevgisinden daha üstün görmeyen insanlardan oluşandır.

    Ülkeyi yöneten siyasi kadrolar halk tarafından seçilir bunun halkın iradesini yansıtmak ve bütünleşmek açısından gerekli olduğuna şüphe yoktur. Ancak siyasi kadrolar devletin ihtiyaç duyacağı teknik bilgiden yoksun olabilirler. Çünkü halk onların bilgi düzeyleriyle değil kendilerine yakınlığıyla değerlendirir. Bu durumda devletin bürokratik kadroları devreye girer ve siyasetçilere bilgi ve deneyimleriyle yol gösterir. Bunların siyasal tercihlerinin iktidarla aynı olması gerekmez ama onlar da siyasi tercihlerini görevlerine yansıtmamak zorundadır.

    Ülkenin güvenliği konusunda iki güç arasında ihtilaf çıkarsa çözümü birlikte tartışarak bulmaları gerekir.

    Devletin tüm kurumları bir bütünün parçalarıdır. Onları birbirinden ayırmak ve karşı kutuplar olarak görmek ve göstermek, demokrasi halkın iradesi ise, onun sözü olan devlet ve milletin birlikte yaşamaları ve Allah’ın hiçbirine zeval vermemesi dileğine ters düşmek demektir.

    Günümüzün siyasi ve bürokrasi kadrolarında bu bütünleşmeye zıt eğilimlerin tasfiyesi ve güçlü ülkenin yeniden inşası süreci olmasını
    dileyelim.
    Mahir Kaynak Star Gazete

  12. Yazan:Mustafa Tarih: Kas 15, 2009 | Reply

    Bazen Bizim vergilerimizle maaşlarını alan devlet memurları hadlerini aşabiliyor..Bugün şahit oldugum gibi..Ters şeritten giden bir polis aracı karşısındaki araç sahibi suçluymuş gibi adamı azarlayıp evraklarnı istemesi gibi..Deneteleme denetleme olmazzsa bu ülkede bu tür vakkalar herzaman olcaktır Devlet memuru bu ülkede hangi haklara sahip oldugunu bilmeli ona göre hareket etmeli eğer fazlasını istiyorsa devlet memurlugundan istifa etmeli.

  13. Yazan:zafer Tarih: Ara 2, 2009 | Reply

    tarih boyunca türk milletinin içinden gelmiş bir ordu bu her türk asker dogar bu türk gerektiginde devlet memuru gerektiyinde devlet adamı olur ama asla amerikanın uşagı olmaz 8 milyar dolar karşılıgında amerikan askerinin türk topraklarından kuzey ırak a geçmesini istemez türk askerinin başına çuval geçirirken nerdeydi bu aklı selim zavallılar kendilerini şimdi cokmu uyanık cokmu akıllı zannediyorlar yok devlet adamı yok devlet memuru süslü kelimelerle kelime cambazlıgı yaparak halkı kışkırtarak sahte kabadayılık yaparak kimi kandırabilirsiniz ancak okumuş cahilleri ve gericileri yada bölücüleri bırakın başbakanın gülbettin hikmetyarın dizinin dibinde oturan meclisde teröriste kefil olanın öcalana sayın diyen başbakanın uşagı olmayı bir iki seçimde ileri gidip bekliyoruzki yakında dünyayı biz kurduk alçak dagları biz yarattık dersiniz artık

  14. Yazan:zafer Tarih: Ara 2, 2009 | Reply

    bazen bizim dedelerimizin çanakkalede can vererek kazandıgı bu topraklarda üç kuruş maaş vererek şanlı şerefli türk ordusunun paşasına sıradan devlet memuru diyen yoldan çıkmaya hazır ınsan toplulukları olabilir bu gülünç insanları hizaya getirip diyoruzki ey büyük ulu önder atatürk gösterdiyin amaçta durmadan yürüyeceyime and içerim ne mutlu türkün devlet adamına ne mutlu türkün devlet memuruna biz ve ordumuz bu vatanın adamıda oluruz memuruda köleside oluruz gerek tiyinde ölürüzde dost düşman bunu böyle bilsin kasımpaşanın sahte kabadayısına ve onun kölelerine duyurulur süslü kelimeleri ve kelime cambazlıgını bırakın sadece kendinize anlatıyosunuz bunları

  15. Yazan:ademgerede Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    İlkel Başbuğ haddini bilsin! ve Azledilsin http://www.ilkelbasbugazledilsin.blogspot.com http://www.habervaktim.com/haber/98915/basbug_haddini_bilsin.html Trabzon’da savaş gemisinde yaptığı konuşmada; siyasete, yargıya ve medyaya yönelik tehditkâr üslûp kullanan Org. Başbuğ’a tepkiler sürüyor. Başbuğ hakkında suç duyurusunda bulunan STK’lar ve hukukçular, “Başbuğ devlet memuru, haddini bilmeli” dediler. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, cunta iddialarıyla gündemden düşmeyen Kuzey Deniz Saha Komutanlığı bünyesindeki Oruçreis Firkateyni’nde yaptığı basın toplantısının yankıları sürüyor. Siyasilere, yargıya ve basına tehdit içeren ifadeler kullanan Başbuğ’un derhal görevden alınması istendi. “SİYASİLERİ, MEDYAYI VE YARGIYI TEHDİT ETTİ” Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik, siyasi faaliyette bulunduğu gerekçesiyle Başbuğ hakkında Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu dilekçesinde Başbuğ’un siyasilere, medyaya ve yargıya tehdit olarak değerlendirilen sözleri şöyle sıralandı: Siyasilere tehdit: “Terör olaylarını TSK ile ilişkilendirmeyi, PKK destekleyicileri, PKK sempatizanları yapabilir. Ancak böyle ilişkilendirmeleri ve bu amaca yönelik imalı konuşmaları siyasiler, akademisyenler ve medya mensupları yapamaz.” Yargıya müdahale: “Adli makamlar, ihbar mektuplarına ve gizli tanıkların verdikleri ifadelere karşı daha duyarlı ve daha dikkatli hareket etmelidir. Böyle durumlarda TSK ile bilgi teatisi ve iş birliğinde bulunmaları gerekir. Aksi durumlar kurumlar arası çatışmalara neden olabilir.” Medyaya tehdit: “Bir kısım medya, TSK aleyhine kampanya yürütüyor. Demokrasiyi savunmak için tek çıkar yol; onlar için TSK’nın karşısında olmaktır. Maruz kaldığımız bu süreçten ciddi rahatsızız.” YARGILANIRSA 6 YIL HAPİS YATACAK Dilekçede Başbuğ’un Anayasa ve yasaları çiğnediğine dikkat çekildi. Anayasa’nın 138. maddesine göre “Hiçbir kişi, mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez” ilkesi hatırlatılan dilekçede, Başbuğ’un TCK’nın 288. maddesine göre “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçu işlediği vurgulandı. Buna göre söz konusu suçları işleyenlere 6 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Başbuğ’un siyaset yapma suçu işlediği belirtilen dilekçede, Askeri Ceza Kanunu’nun 148. maddesinin c bendine göre, “Siyasi amaçla demeç veren veya telkinde bulunanlar” hakkında “bir aydan beş yıla kadar hapis cezası” öngörülüyor. “MEMURLAR HADDİNİ BİLMEK ZORUNDADIR” Vakit’e konuşan Adem Çevik, Başbuğ’un siyasete, yargıya ve medyaya tehdit içeren ilk konuşması olmadığını söyledi. Daha önce de Başbuğ hakkında çok sayıda suç duyurusunda bulunduklarını ancak bir türlü sonuç alınamadığını hatırlatan Çevik, “Bu bir muhtıradır. Silahlı memur da olsa kimse hükümete, yargıya, medyaya muhtıra veremez. Devlet memurları haddini bilmek zorundadır. Bir hukuk devletinde böyle keyfilik olmaz. Başbuğ derhal azledilmeli. İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesi ve EMASYA protokolü kaldırılmalı. Darbe Anayasası değiştirilmeli” dedi. “BAŞBUĞ, DERHAL GÖREVDEN ALINMALI” Emekli Askeri Hakim Ümit Kardaş, ise Başbuğ’un siyaset yapma ve yargıyı etkileme suçu işlediğini söyledi. Her iki suçun da askeri mahalde işlendiğini belirten Kardaş, “Askeri bölgede suç işlendiği için yargılama prosedürünü harekete geçirmek çok zor. Bunu yılladır söylüyorum. Bir ülkede çift başlı yargı olmaz. Anayasal değişiklik yapılarak askeri mahkemeler sadece disiplin suçlarına bakan mahkemeler haline getirilmeli” dedi. Başbuğ’un askeri mahkemede yargılanmasının çok zor olduğunu kaydeden Kardaş, şunları söyledi: “Bazı ülkelerde çok daha hafif suçlar işleyen Genelkurmay Başkanları hemen istifa etti. Ama bizde maalesef bu kurum çalışmıyor. İstifa etmiyorsa Cumhurbaşkanı ve Başbakan bir kararnameyle derhal görevden almalıdır.” “CUNTACILAR TEMİZLENİRSE ORDU YIPRANMAZ” Demokraside Birlik Vakfı Başkanı Mehmet Bozdemir ise, Başbuğ’un demokrasi karşıtlarını barındırmayacağı sözü verdiğini hatırlatarak, “TSK cuntacılar ile arasında bir mesafe koymadığı için kendi kendisini yıpratıyor” dedi. Başbuğ’un siyasi ve yargıyı etkilemeye yönelik sözler sarf ettiğini belirten Bozdemir, şunları söyledi: “TSK’yı yapılan eleştiriler değil, darbe teşebbüsü içinde olanların temizlenmemesi yıpratıyor. Nasıl DTP, PKK’ya karşı olduğunu söyleyemiyorsa, TSK’da Ergenekon’a karşı olduğunu söyleyemiyor. TSK bu nedenle yıpranıyor. TSK asli görevine dönerse yıpranmaz. Cunta yapılanması temizlenirse ordu yıpranmaz.”

    ………
    — EbediSaadet Uyarı Feyz HayatRehberi RABBani Anayasamız Kur’anı Anlayarak Oku-Okut,Yaşa-Yaşat http://www.ANAYASAKURAN.com http://www.audioQURAN.net http://www.haksoz.net http://www.tefsirdersi.com http://www.tevhidnesli.de Kurani Feyizli BİRR ÖMR Kuransız bin ömürden üstündür Hayırlı UzunÖmürler,Bereketli Kazançlar,Ebedi Saadetler DUAsıyla İYİlikler/Muvaffakiyetler Dilerim http://www.ademcevik.com +905322467411 http://www.timeturk.com/Darbesever-Hıfzı-Paşa’ya-yargı-yolu_102603-haberi.html http://www.facebook.com/event.php?eid=212582073080 ENCÜMENİDANİŞtaya ve BAŞSAVCILIĞA YARGI DARBESİNE SUÇ DUYURUSU http://haberayna.com/haberdetay.asp?Newsid=21957 http://www.habervaktim.com/haber/97377/org_basbug_ve_yargitaya_suc_duyurusu.html http://habervitrini.com/org_basbug_ve_yargitaya_suc_duyurusu-435283.html http://ilkelbasbugazledilsin.blogspot.com http://www.habervaktim.com/haber/98915/basbug_haddini_bilsin.html

  16. Yazan:veli Tarih: Ara 21, 2009 | Reply

    pixelsel olarak üstlerden birisi yazmış
    dunyadaki butun ulkeleri guclu kilan ordusudur
    bazı insanlar güçlü ordudan ne anlıyor anlayabilmiş değilim
    ihtimaller dahilinde ordu güçlü olması halkın iradesine karşı gelebilmekse adnan menderesi asanlar çok güçlüydü
    ozaman da başka bir çelişki doğuyor ordu hani cumhuriyetin savunucuydu halkın iradesi nerede
    kendimle çeliştim ordu cumhuriyetin nasıl savunucusu olur değilmi ordu ülkenin savunucusudur
    cumhuriyet zaten kendini savunamıyorsa= sizce ne olur ne olacak şu anki yandaş olmayan medyanında çabaladığı içş savaş
    peki o zaman ne olacak ordu daha rahat koruyabilecek cumhuriyeti neden çünkü karşısında aman iyki astılar ülkede çok kan akacaktı diyen yazının başında bahsettiğim bazı insanlar çoğalacak
    yada çoğalmayacak ama sesleri fazlalaşabilecek
    neden çünkü cumhuriyeti ve bazı larının zihniyetini koruyor

  17. Yazan:SARI_ÇİZMELİ Tarih: Mar 17, 2010 | Reply

    Sayın KÜTAYHYALI ,

    Öncelikle konu hakkındaki üslubunuzu doğru bulmadığımı belirterek, muhteva açısından söylemiş olduğunuz konuların elbetde haklı tarafları olduğunu fakat bir kaç noktanın gözardı edilmemesi gerektiğini ve konunun yanlış zeminde tartışıldığının altını çizerek ifade etmek isterim.
    Öncelikle sizinde söylemiş olduğunuz gibi, Demokratik bir ülkede, rütbesi, makamı ne olursa olsun, bir askerin siyasi konularda bu kadar çok konuşması kesinlikle normal bir durum değildir.Ancak gözden kaçırmış olduğumuz önemli başka bir durum daha olduğunu düşünüyorum.
    Demokrasiyle yönetiliyor dediğimiz bir ülkede en karmaşık konuları askere bırakırsanız, bunu da sen çöz, şunu da sen çöz, şunla da sen ilgilen derseniz, hiç kusura bakmayın ama o askerde çıkıp, pek tabi kendisinin her konuda istediği gibi yorum yapma hakkı olduğunu düşünür.Nasıl mı ? Hemen örneklendireyim:
    Ülke olarak günümüze kadar gelen bütün iktidar sahipleri ve sivil brokrasi, özellikle Güneydoğu’ da yaşanan bütün olumsuz durumların çözüm noktasına farklı şekilde konumlandırmak üzere hep ama hep “TSK” yı koymuştur.Sadece silahlı mücade olarak değil, ülkenin büyük bir coğrafyasının siyasetini de aslına bakarsanız Genel Kurmay Başkanlığı belirlemiştir.Zaten bunun böyle olduğunun en büyük ıspatı da, 1961 Anayasası ile kurulan Milli Güvenlik Kurulu üyelerinin içinde en aslı üyelerden biri olarak Genel Kurmay Başkanı’ nın bulunuyor olmasıdır.Şimdi kalkıpda MGK nın en önemli ve gündemi en rahat belirleyebilen üyesinin, yani Genel Kurmay Başkanı’ nın bir devlet adamı değil, sadece bir devlet memuru olduğunu söylemek üzülerek ifade ediyorumki yaşamış olduğumuz gerçekler açısından pek doğru bir yaklaşım olmayacaktır.
    Bu kapsamda, şahısları öldüresiye eleştirmek yerine, tartışma zeminini değişirmeli ve gerçekten demokratik bir toplum olmak için gerek anayasal değişikliklerin biran önce yapılmasını sağlamalı, gerekse medya gibi sosyal bakımdan bu değişimin öncülüğü olabilecek kurumların kendilerini daha özgür ifade edebilecekleri bir ortam hazırlanarak, ülke aydınlarının bu değişimde etkin bir rol almalarının sağlanması amaçlanmalıdır.İşte o zaman sadece anayasal değil, sosyal olarak da bu değişimi gerçekleştirdiğimizde gerçek bir demokratik toplum olabileceğimizi düşünüyorum ve zaten ağır ağır da olsa sürecin bu şekilde gerçekleştiğini memnuniyetle gözlemliyorum.
    Bu süreci başarıyla tamamladıkdan sonra, yani askere sadece kendi yapması gereken görevleri hem anayasal hem sosyal ve hatda hemde psikolojik açıdan verdikden sonra eğer hala daha bu değişime direnmek isteyen kişi ve gruplar olursa, işte o zaman kaleminizin en keskin tarafını bunun için gönül rahatlığıyla kullanmanızın çok daha doğru olacağını nacizane düşünüyorum.
    Saygılarımla..

  18. Yazan:ali duman Tarih: Mar 18, 2010 | Reply

    koca koca prof.lar, gazeteciler tv.lerde konuşuyorlar, meslekleri ve ünvanları farklı, ancak darbecilere olan aşkları ortak, neymiş efendim “genelkurmay başkanı, milli güvenlik kurulu üyesi olduğundan dolayı devlet adamı imişler” kraldan çok kralcılık dense dense ancak buna denir. sanki mgk üyeliği kuranı kerimle inmiş, sanki o anayasa 12 eylül faşizminin ürünü değilmiş gibi, ancak gelin görün bu hazretler lafa gelince de 12 eylüle de, darbelere de karşı olduklarını söyleyip dururlar, gelde inan, gelde ye, yersen…

    birkere genelkurbaşkanı komutan bile değil, başkandır, neyin başkanıdır, BAŞKOMUTAN olan cumhurbaşkanının karargahı durumundaki kurmay heyetinin başkanıdır, esasen genelkurmay başkanı komutan olmadığı gibi yöneteceği bir ordusu dahi yoktur, BAŞKOMUTAN’ın karargahında savaş planlarını geliştirecek olan heyete başkanlık yapmakta başkomutanın vereceği direktiflere göre hareket etmekle görevlidir, ancak gelin görün ki “burası türkiye” ne varki adına hareketle etmekle yükümlü olduğu BAŞKOMUTAN’ın emirlerine göre davranışlarını tanzim etmek yerine, ülkenin genelkurmay başkanı kendini BAŞKOMUTAN yerine koymaktadır, esasında bu durum kibatına uydurulmuş, -anayasal olmasada- fiili bir yetki gaspıdır, bu durum seçilmemiş olan birinin seçilmişlerin iktidar alanını daratlmasıdır ki, hiç bir demokratik ülkede böyle bir sistem mevcut değildir, zira zaten AKP hükümetine kadar diğer tüm hükümetler genelkurmay başkanına ve dahi ergenekona biat ettiler, işte bu yüzdendir ki, ülke baştan aşağı ergenekon denen çetenin eline geçti, onlarca banka soyuldu, milyar dolarımız çalındı, onbinlerce faili meçhuller oldu, ülke için çalışan gazeteci, aydın, emniyet müdürleri kör kurşunlara gitti, zira nasıl ki 95 yıl önceki ermeni kıyımının hesabı bugün önümüze konmuşsa, sanılmasın ki bu ülke 17.500 faili meçhulun hesabını vermeyecek… adam gibi ülke olmanın sorumluluğunu taşıyalım, hiç kimse hesabı önümüze koymadan 17.500 faili meçhulun hesabını, elleri kanlı katillerden soralım, sormazsak bir gün gelir bunun hesabını da önümüze koyar, bizi bir muz cumhuriyetine çevirirler, zira 17.500 cinayetin yaftası ile dolaşabilen demokratik bir ülke halen mevcut olmadı, olamazda, bunları gerçekleştirmenin yolu, çetelere hesap soran iradeye omuz vermekten geçmektedir, çetecilerin arkasında olduğunu söyleyen paşaları da olması gereken hizaya getirmek insanlık görevidir, zira ordunun siyasete bulaşmasından koca bir imparatorluk çökertik, bu ülkeyi sırf bu yüzden çökertmeyeceğiz, çökerttirmeyeceğiz.

    führer baykal balkan savaşlarından dem vurmuş, ancak tarihimiz a’dan z’ye yalanlarla dolu olduğu için balkan savaşının iç yüzü her nedense gizlenmektedir.

    orduyu gırtlağına kadar siyaset batağına sokmuş olan enver paşanın İ.T. (ittihat teraki)’i sırf hükümeti yıkıp kendi kabinesini kurabilmek için ne acı ki orduyu savaştırmamış, 3-5 çapulcudan oluşan bulgar ordusu çatalcaya kadar ilerlemiş, neredeyse istanbulu bile işgal edebileceği korkusundan, pay-i taht enver paşanın isteklerini kabul etmek zorunda kalarak, İT’in istediği şekilde yeni bir hükümet/kabineyi işbaşına getirmiştir, şimdi ergenekon çetesinin, baykal ve avanesinin yaptığının da enver paşa ve onun İT’inin yaptığından farklı değildir, yürüttükleri siyasetin esası; “akp yıkılsın da türkiye bile yıkılabilir” siyasetidir.
    tarih bu hainlikleri de elbette yazacaktır. müesses nizamın tarih yazmalarında, İT’in hainliklerini yazmaması, bugünkü hainliklerin yazılmayacağı anlamına gelmez, gelemez de.

    gırtlağına kadar siyasete bulaşmış, sayısız darbeler yapmış bir orduyu, olması gereken çizgiye geriletmekten hicap duyan baykal, esasında orduya siyaset soktu diye hükümeti eleştirirken, esasında ordunun siyasetin dışına itilmesini eleştirmektedir, zira anlaması gerekenler mesajı almaktadır, o da bunu bilmektedir, ancak kendisini uyanık sanan ve zatlar, halkı ahmak sanmakla bir büyük hata yapmakta olduklarının da farkıda değiller, zira sandıkta bir kez daha gömüleceklerini bilmemeleri kendi ahmaklıkları ile ilgilidir. onları ilker paşa bile kurtaramayacaktır, belki de dört gözle saldıray berk’i beklemektedirler, ki arada bir ilker paşayı istifa davet etmesi, ben olsaydım görevden alırdım demesi bundandır, ne yapacağını şaşırmış, şaşkın ördek durumunda zavallı bir muhalefet lideri izlemekteyiz,keyifle mi esefle mi diyeyim bilmiyorum. zira tek parti diktatörlüğünün müsebibi bir partinin bu duruma düşmesi keyifte vermiyor değil, 21 nci asırda hala tek parti diktatörlüğü yapmış partilerin olabilmesi ne garip bir şey, ancak ne varki “burası türkiye”, ancak bu ülkede olabilirdi böyle bir garabet, umarım ki bu garabetlerin son demlerini yaşıyoruzdur.

  19. Yazan:ademçevik Tarih: May 12, 2010 | Reply

    BAŞBUĞ hala İSTİFA Etmedi BAYKAL İSTİFA ETTİ -ADALETPLATFORMU-ültimatomu-nota 30 SENEDE 5 TRİLYON DOLARIMIZ ve 50 BİN İNSANIMIZ HEBA OLDU. ergenekonun silahlı ve cüppeli avukatları ve HAİNLER DE istifa etmeli veya AZİL EDİLMELİ http://www.basbugistifaetmedibaykalistifaetti.blogspot.com
    DARBE=İŞGAL ZALİM ve LANET DARBECİLER ve SİLAHLI TÖRÖR ÖRGÜTÜNÜ SAVUNANLAR VE ADALETİ ENGELLEMEK İÇİN F-16 UÇURANLAR ADİL HAKİM VE SAVCILARIN GÖREVLERİNİ ENGELLEYENLER ve TÜM BU ŞEREFSİZLİKLERDEN HESAP SORAMAYIP AZLEDEMEYENLER DE DERHAL İSTİFA ETMELİ
    50 SENEDİR DARBEYLE YÖNETİLİYORUZ VE BAZI YARATIKLAR TECAVÜZCÜSÜNE AŞIK. CUNTACI-İŞGALCİ ÇANAKKALEYİ GEÇEN ZALİMLER BAŞBAKAN ASTI MECLİSE-VEKİLLERE MİLLİİRADEYE DEFALARCA TECAVÜZ ETTİ. KURANI BAŞÖRTÜSÜNÜ YASAKLADI. NAMAZ KILANLARI VE EŞİ BAŞÖRTÜLÜLERİ TSK’DAN ATTI.
    DARBECİ ZALİMLER HESAP VERMEDEN MİLLETİMİZDE HUZUR OLAMAZ.
    İNANCA BASKI BAŞÖRTÜ ZULMÜ veya OKULLARIN ÖNÜNDE BAŞÖRTÜSÜ AÇTIRTMAKLA “KAMERALI YORGAN”IN AÇTIRILMASI AYNI DURUM…
    “MAZLUMLARIN AHLARI YERDE KALMAZ” ZALİMLİKLERE KARŞI “YORGAN” GİTTİ KAVGA BİTTİ DENİLEMEZ.
    TERBİYESİZ ve AHLAKSIZCA UTANMADAN 27 MAYISI SAVUNANLAR 27 NİSAN ve 28ŞUBAT BİLDİRİSİNİ YAYIMLAYANLAR ve YAYIMDAN KALDIRMAYANLAR LANET CUNTACI DARBECİLERE SAHİP ÇIKANLAR EMİRLE PARTİ KAPATMA DAVASI AÇANLAR ANAYASA MAHKEMESİNE EMİR VERİP ZORLA BAŞÖRTÜSÜ AÇTIRANLAR VEYA PARTİ KAPATILSIN DİYENLER 312 KENERAL EMRİYLE GAZETE KAPATILSIN EMRİ VERENLER BAŞÖRTÜSÜNÜ SOKAKTA DA YASAKLAYIP SONRA DA ANLAŞMALI BİR ZALİMLİKLE DANIŞTAY BASKINI DÜZENLETENLER VE İNANÇLARA BASKI-ZULÜM İÇİN MÜTEDEYYİN İNANÇLI İNSANLARA İFTİRA ATANLAR ŞEREFLERİ İLE İSTİFA ETSİNLER. ŞEREFİ OLANLAR YA İSTİFA EDER YA DA İNTİHAR EDER. Ya da SÜRGÜNE GİDER VEYA AZLİNİ İSTER.
    KENDİNE AİLESİNE ÜLKESİNE MİLLETİNE DAVASINA ZARAR VEREN BİNDİĞİ GEMİYİ BATIRMAYA ÇALIŞAN OTUDUĞU EVİ YAKMAYA ÇALIŞAN İNSAN OLAMAZ
    değil onbaşı er dahi olamayacakların general olduğu bir ülkede adaletten bahsedilemez…askeri harcamalardan kimse hesap soramaz denetlenmez tank-silah-uçak-mayın komisyoncuları araştırılmaz. üm tsk ayak ve oyak oyunları yapmadan hesap vermeden çocuklarımızı askere göndermemeliyiz. Her gün adalet düşmaları hainlerin hesap vermesi için adalete yardımcı olmalıyız bununla ilgili suç duyuruları yapmalı fax mail sms mektup göndererek yetkilileri göreve davet etmeli ve darbesavar dernekleri siyasetcileri akademisyenleri gazetecileri fikir adamları ve adil savcı-hakimleri ve medyayı desteklemeliyiz
    Cumhurreisi başbakankan orduevine eşiyle bile gidemez.
    Silahlı ve cüppeli memurlar da haddini bilmeli terbiyesizliğe son vermeliyiz. Bu ülkede namussuzlar kadar namuslularda cesaretli olmalı. Gandhi misali sivil itaatsizlik yapmalı pimi çekilmiş bomba verildiği için dağlıca aktütün bingöl33 sarıyayla reşadiye misali iahnet içindekilerden hesap sorulunc

    Acilen derhal ilker başbuğ saldırayberk dursunçiçek aygutcengizengin ergunsaygun hıfzıçubuklu mustafabirden tanzelçölajan sumruçörtoğlu kadirözpek suatertosun ömerfarukeminağaoğlu emineülkütarhan hasangerçeker yaşarbüyükkanıt 312geralli vakit davasının savcı ve hakimleri ergenekon silahlı terör örgütüne VE TÜM DARBELERE sahip çıkanlar silahlı ve cüppeli ve cüppesiz memurlar acilen istifa etmeli tüm türkiye milletinden özür dileyerek azlini istifasını vermeli ve tevbe etmeli
    17-27 mayıs saat:10’da danıştay önünde
    17-27mayısta saat:11 ‘de bakırköy ruh-sinir hastalıkları hastanesinde mazharosman heykeli önünde sözde insanları ve esfeli safilinleri lanetleyeceğiz. Yeryüzünde bozgunculuk çıkaran nankörleri allah peygamberler melekler ve tüm insanlar lanetler zulme karşı sessizlik beyinsizlik ve sessiz şeytanlık
    http://www.istifayadavet.net adaletlatformu@gmail.com http://www.MUHAFIZ.biz http://www.ergenekon.ws
    ademçevik ademgerede@gmail.com 05322467411
    http://samanyoluhaber.com/h_415393_chp-iptal-davasi-acamaz;-cunku.html http://www.bugun.com.tr/kose-yazisi/101624-pasa-ne-zaman-gorevden-alinacak-makalesi.aspx http://ilkelpasanezamangorevdenalinacak.blogspot.com/ http://ilkelpasaistifa.blogspot.com
    Paşa ne zaman İSTİFA EDECEK? ARTIK İHANETE-REZALETE son vermek lazım. Düşünün ki Türk Ceza Kanunumuz’daki en ağır suçlardan birinden yargılanmakta Paşa ne zaman görevden alınacak? Artık bu ihanete-skandala-rezalete 1son vermek lazım.
    Düşünün ki Türk Ceza Kanunumuz’daki en ağır suçlardan birinden yargılanmakta olan bir orgeneral var. AK Parti’ye ve Gülen Cemaati’ne karşı komplolar kurmak, bu amaçla provokasyonlar yapmak, kaos yaratmak, masum insanları tuzağa düşürmek gibi hain bir planı uygulamaya tevessül etmek iddiasıyla yargılanıyor. Sanık orgeneral sürmekte olan davanın bir numaralı sanığı… Bu sanık mahkemenin üç kez yinelenen davetine rağmen duruşmaya gitmiyor. Gitmediği gibi, mahkemeye gözdağı vermek için şehir içinde tanklar yürütüyor; adliye binasının üstünden F16’lar uçuruyor. Aynı davadan yargılanan emrindeki askerler aylardır tutuklu olarak yatarken o ifade vermeye bile tenezzül etmiyor. Mazeret olarak da, duruşma günü çok önemli ve gizli bir görev için Ankara’da Genelkurmay’da bulunmak zorunda olduğunu bildiriyor. Bu mazeretle aslında şunu demek istiyor: “Siz beni yargılayamazsınız. Çünkü ben hâlâ Genelkurmay’ın koruyucu kanatları altındayım ve görevime devam ediyorum.”
    Ve günlerdir izliyoruz; “demokratik hukuk devleti”mizin etkili ve yetkililerinden bir Allah’ın kulu çıkıp da bu küstahlığa, bu kanun tanımazlığa müdahale etmiyor.

    Oysa, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun 65. maddesinde kapı gibi hüküm var; “Beş yıl ve daha fazla ceza gerektiren suçlardan yargılananların açığa alınması” yetkisi Milli Savunma Bakanlığı’na verilmiş.
    Ama Savunma Bakanı bu yetkisini kullanmak için parmağını bile kıpırdatmıyor. Sadece Saydıray Berk’in değil, ünlü ıslak imzanın sahibi Dursun Çiçek’in ve haklarında son derece vahim iddialar bulunan onlarca muvazzaf subayın ordu içinde kalıp görevlerine devam etmelerini de sessizce izliyor.

    Sorarım size, demokratik bir hukuk devleti böyle bir aczi kaldırabilir mi? Kaldırırsa ona “demokratik hukuk devleti” denilebilir mi?

    Bu ülkede öğrencisine tek bir tokat attığı tespit edilen öğretmen açığa alınır. Çocuk yuvalarında ya da yaşlı bakım evlerinde iş etiğine aykırı davranan sosyal hizmet sorumluları da öyle. Bir polis bir mitingde göstericiye tekme attığında görevden alınır. Eğer olayın çapı biraz daha büyürse bağlı olduğu emniyet müdürüne de işten el çektirilir. Ama darbe planlarının altında imzası olan; halkı birbirine kırdırmak için provokasyonlar planlama; masum insanların evlerine uyuşturucu ya da silah koyarak tuzak kurma, kaos çıkarmak için cami bombalama, kendi jetlerimizi düşürme gibi vahim iddialarla yargılanan subaylar hâlâ kritik görevlerinin başında kalır.

    Böyle bir çifte standart, böyle bir hukuk rezaleti nasıl sineye çekilir?

    Bu hukuk rezaleti devam ederken vatandaş bu şaibeli komutanların yönetiminde olan bir orduya kendi evlatlarını nasıl teslim eder? Nasıl olur da onların emrindeki bu birliklerin gerçekten ülkenin güvenliği için kullanılacağına güvenir? Çocuklarının, deşifre olan o dehşet verici planlar doğrultusunda kullanılmayacağına nasıl emin olabilir?
    X x x
    Şunu çok iyi biliyoruz ki, şu ana kadar bu ülkenin demokratikleşmesi ve şeffaflaşması babında hangi adımlar atıldıysa toplumun baskısıyla atıldı. Toplumun aktif desteğini arkalarına alamadıkları sürece, hiçbir hükümetin gücü askeri vesayet rejimiyle baş etmeye yetmedi.

    Eğer Ergenekon Davası kitlelere mal olmasaydı, bu soruşturma şimdiye kadar çoktan hasıraltı edilmiş; birkaç küçük rütbeli subay ve astsubayın üstüne yıkılarak kapatılmıştı. Ergenekon iddianamelerinin derin devletin derinliklerine doğru yol alabilmesini, bu davanın kamuoyuna mal olmasına, halkın dikkatli bakışlarının dava üzerinden hiç eksilmemesine borçluyuz.

    O yüzden şu anda da, burnundan kıl aldırmayan ve yargıyla adeta alay eden sanık subaylara hukuk devletinin varlığını göstermek istiyorsak, iş yine başa düşüyor. Toplum bu duruma el koymalı ve “yargı önünde eşitlik” talebiyle sesini yükseltmelidir. Başbakanı da, Milli Savunma Bakanı’nı da harekete geçirecek olan budur.

    Saldıray Berk, Dursun Çiçek başta olmak üzere ordu içindeki bütün zanlılar için TSK Personel Kanunu’nun 65. Maddesi’nin işletilmesi; ordu yönetim kademelerinin zanlılardan temizlenmesi için kampanyalar açılmalıdır. İnternet üzerinden yürütülecek imza kampanyalarıyla, demokrat sivil toplum kuruluşları aracılığıyla, Genelkurmay ve Milli Savunma Bakanlığı faks yağmuruna tutularak ve bulunacak bin bir türlü yaratıcı mücadele biçimiyle hukukun işlemesi sağlanmalıdır.

    Zira “çürük elma”ların başka türlü temizleneceği yok ve böyle giderse çürüme bütün sepeti saracak…
    http://www.hainlerelanet.blogspot.com

  20. Yazan:GERÇEK Tarih: May 28, 2010 | Reply

    aslında ordunun her türlü suça karışmış olması;kendini devletin sahibi olarak görmesi ,istediği zaman darbe yapıp başbakanı asması ordunun suçu değildir.Suç onu göklere çıkarıp gördüğünde gözleri gururdan yaşaran ,bir müzik eşliğinde silahlı karizmatik gören türkiye milletinin suçudur.ordu hiç bilr zaman devletten halk iradesinden üstün değildir..devlet ordu için değil ordu devlet için vardır.çoçukça hayranlıklara kapılıp orduıyu eleştirenleri vatan haini olarak gören kişilerin ilk önnce bunun farkına varması lazım.bu kişilerde bu zihniyet oluştuğu zaman artık ordu kendini devletin sahibi olarak görmez.ordunun içindeki çürükler de ayıklanır.bu yüzden ilk önce bu zeka düzeyi düşük insanların ilk defa akıllı davranıp orduyu körü körüne savunmaktan vazgeçip gerçekleri görmesi lazım.

  1. 1 Trackback(s)

  2. Ara 22, 2009: Son 90 günde en çok okunan ve tartışılan yazılar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin