RSS Feed for This Post

Yağma

Sel felaketine ugrayan insanlarin, evlerinden, isyerlerinden savrulan esyalarini yagmalayanlarin yaptigi ‘sey’i iki kelime ile ozetle deseler herhalde hirsizlik ve vicdansizlik derdim. Bana gore, yapilan adî bir hirsizlik, eksiği var, fazlasi yok. Duz hirsizlik bu kadar buyuk bir curum degildir, cunku hirsizlar genelde hali vakti yerinde kisilerin evlerine ‘normal zamanlarda’ girerler. Duz bir vicdansizlik da degildir; cunku bir felaket aninda, sahibini, hatta sahibinin yasayip yasamadigini bile bilmedigi bir mali,  sadece ortada onu engelleyecek herhangi bir ‘guc’ veya ‘yaptirim’ yok diye “yagmalayabilmek” ve o mali sahiplenebilmek kolayca alinabilecek bir tutum degildir. Normal zamanda (ama kanun ama cevre korkusundan) asla boyle bir seyi yap(a)mayacak insanlarin firsat buldugunda neye donustugunu gosterdigi icin de ayrica ibretliktir bu tip bir yagmacilik.

Yagmalama goruntuleri ve tepkiler gundeme dusunce klasik sol refleks de gecikmedi. Yagmayi mazur gostermeler, hafife almalar, gerekcelendirmeler, vs.  Ilkesel olarak mulkiyete karsi olabilirsin, mumkundur. Bu karsitligini anarsik duzeyde eyleme dokmeye kalkanlari bile anlayabilirim. Ilkeleriyle tutarli bir yaklasimdir nihayetinde. Ancak normal zamanlarda konformist olup da boylesi zamanlarda sosyalizm damari kabaranlari ve “yagmayi” mesrulastirmaya kalkanlari anlayamam.  Sıkar mi normal zamanda “ben mulkiyet dusmaniyim/mulkiyete mesafeliyim/saldiriyi kolayca gerekcelendirebilirim” diye bunu yapabilmek, magaza raflarina saldirmak? Sıkmaz. N’oldu ilke? Buzlukta; ama bir felaket aninda kolayca ortaya cikabilir.

Konu tartisiliyor, hem de ne cevherlerle; sucu duzene atip insani temize cikartan mi ararsiniz, porselen tabaklarin, plazma televizyonlarin, tufeklerin yagmalandigi bir durumu “Adam aç. Sel oldu, adam ölmedi. Neden yağmalamasın. Gebersin mi açlıktan.” diye izah etmeye kalkanlar mi. Arabasiyla, kamyonetiyle bir baska semtten ailecek yagma yapmaya, hatta usenmeyip Zonguldak’tan yagma yapmaya gelenler var, ihtiyactan, acliktan, duzenden bahsediyor adam. Yuh!  Is mulkiyete bulasiyor ya nihayetinde,  klasik sol refleks hemen beliriyor.

Ayni refleks nedeniyle oldugunu tahmin ediyorum ama; bir savunu olarak farkli bir noktadan yaklasilmis Bianet’te ve “Medya Vatandaşa ‘Yağmacı’ Diyerek Suç İşliyor” baslikli bir yazi yayimlanmis. Neymis, vatandaşın sele kapilip giden enkazi toplamasi TCK’ye göre “yagma” değilmis. Medya insanlari “yağmaci” diye suclamadan once sozlukten sonra TCK’den “yagma”nin tanimini ogrenmeliymis.

Boylece kanunî olanin ayni zamanda adil oldugu, vicdanlara sigabildigini de ogrenmis oluyoruz. Sayet ‘kitap’ta yaziyorsa o dogrudur diyor yani ozetle. Boylece yarin birileri de, TCK’daki bir baska madde yuzunden bariz bir adalet/vicdan ihlali oldugunda buna karsi cikanlari “kanunun tanimina katilmayip suc isliyorsunuz” diyerek sindirebilir. Guzel bir kendi ayagina kursun sikma denemesi.

“Sele kapilip gidiyor ya, ne olacak, hic olmazsa ben alayim bir ise yarasin” demek, belki küçük, basit esyalar icin gecerli olabilir. Buna cok kimse de karsi cikmaz. Ancak haberlerden gordugumuz kadari ile bunun hic de boyle olmadigi asikâr. Bu tur gerekceler insanin kendi kendisini kandirmaya yonelik bir refleks aslen.  -Kucuk esyalari kastetmiyorum yine- madem kurtarma imkânin var o halde onu kurtarip guvenli bir yere goturerek sahibine ulastirilmasi yonunde bir katki sunabilirsin ancak; firsatini buldugun anda yagmalamaya kalkmazsin.

Ben basit bir insanim. Dusuncelerim, muhakemem basittir. Bu yuzden belki biraz tuhaf da gorulebilir dunyaya ve insanlara iliskin bakisim.  Bunca kotulugumuzun arasinda bizi hâlâ ve hâlâ burada tutan ‘sey’lerden en onemlisinin, vicdanli insanlarin da aramizda yasamasi olduguna inanirim.

Cok uygun fiyata icraya dusmus bir mali, sahibinin cilekesligini, dustugu zor durumu dusunerek satin alamayan, bunu gonlune kabul ettiremeyen insanlar var tanidigim. Bu tur felaketleri TV’den izlediginde veya dunyanin herhangi bir yerinde bir aciya sahit oldugunda ya da bir fakirlik, bir dermansiz hastalik ile alakali bir haber gordugunde yemegi bogazina dizilen, dolan gozlerini esinden, cocuklarindan saklayan insanlar tanidim. Var boyle insanlar, bastan ayaga safî vicdan olan insanlar.

Bu insanlar nire, yukarida gecen yagmacilar  ve yagmalarini mesru gostermeye calisanlar nire.   Hicbir sey olmasa, boyle bir  felaket sirasinda, aciya sahit olup dururken aklina ‘esya yagmalamak’ dusen insan olmak bile basli basina agir bir durum.

Tabii ki normalize edilmeye kalkilmis vicdansizliktan yana degil, vicdandan yana saf tutacagim. Tavsiye ederim, zira su alemde, tutunulacak cok fazla saglam dal yok.

Trackback URL

  1. 26 Yorum

  2. Yazan:eg Tarih: Eyl 12, 2009 | Reply

    ““Medya Vatandaşa ‘Yağmacı’ Diyerek Suç İşliyor”

    evet bence bianet haklı. medya vatandaşa yağmacı diyerek suç işliyor. aslında “namussuz” demeliydi…

  3. Yazan:SQ Tarih: Eyl 12, 2009 | Reply

    Enterasan bir şekilde ilk defa Suat Bey’e katılıyorum.
    Açlığın, yoksunluğun olduğu yerde ahlak aramak mümkün değil derler. Buna da katılmamak mümkün değil elbet, aç insana ne diye ekmek çaldın diye soran bir sistem zaten baştan sorunlu.

    Ama o görüntülerden izlediğim insanlar, ekmek, battaniye değil, gerçekten de felaket bölgesine üşüşmüş akbabalalar misali porselen tabakların, plazmaların derdine düşmüştü. Hem de biraz ötede başka insanlar canını verirken, açıkcası midem bulandı.

    Sol bir refleksten bahsedeceksek, en çok, sabahın köründe penceresi bile olmayan bir servis aracının içinde yaşamını yitiren işçi kadınlara insanın içi acımalı.

  4. Yazan:MY Tarih: Eyl 12, 2009 | Reply

    abi eline saglik, simdi bu yagmacilik dersinde ögrendik ona bir bakalim:

    devlet olmayan yerlerde insanlarin nefisleri “devlet” oluyor. En güçlü olanin zayif olani ezdigi bir “düzen” kuruluyor.

    Peki herkes bu kadar kötü mü? Bence degil. SAFKAN KÖTÜLÜK abidesi gibi gezen, yarilari öldürüp mallarini çalanlar bence çok ama çok küçük bir azinlik. iyi ama nasil oluyor da 70 kötü insan 70 milyonu kötü yasa(T)maya yetiyor?

    Mustafa Islamoglu’ndan duydugum bir olay ile açiklayabilirim sanirim:

    Atiyla çölü geçen bir adam bir kuyunun basinda koltuk degnekli bir adam görmüs. sakat olan yalvariyormus ne olursun yardim et, su çekemiyorum kuyudan. Atli inmis, tam kuyudan su çekerken sakat(!) olan koltuk degnekleriyle atlinin basina vurmus ve onu kuyuya atmis. Zavalli atli kuyudan hirsiza sesleniyormus, “atimi al, heybemi al, hepsi senin olsun ama ne olursun kimseye anlatma bu yaptigini, yoksa bir daha kimse kimseye çölde su vermez!”

    Evet, gerek basin gerekse sanatçilar sadist, sapikça, sinsice seyleri anlattikça, zihinlere yaydikça KÖTÜLÜK’e yeniden varolma sansi taniyorlar.

    Sözümona “halki uyariyoruz” ayaklarina her türlü adiligin de reklamini (çogu kez abartarak) yapiyorlar. Bir estetizasyon var, yani çekicilestirme çabasi: Kafasini böyle kestiler, eski sevigilisinin resmini çekip internete böyle koydu, böyle santaj yapti…

    Hayvanî yanimizi sürekli uyariyorlar, çogumuz normal insanlar oldugumuz için imrenmiyoruz ama kendimizi ve sevdiklerimizi tehdit altinda hissettigimiz için yine de nefsimiz uyariliyor, güzellikler, sevgi, ask, inanç maskeleniyor. insan olmaya vaktimiz yok: YE, iç, satin al, olmadi çal, zaten ötekiler pusuda!

    Bu bizi nereye götürür? Toplumsal olmayan ahlak ahlak degildir demeye götürür. Bir insan toplulugu ya el birligi ile kötülüklere karsi mücadele eder ya da “elbirligi” ile tuvalet çukurunda debelenir! Liberalizmin (bu günkü algilanis sekliyle) çuvalladigi noktadayiz.

    Demokrasinin yeniden icad edilmesi gerekiyor, günah isleme özgürlügü ile kötülügü yayma özgürlügü arasinda kalin bir çizgi çizme zamani, fasist devlet baskisi ile vahsi NEFSANÎ liberalizm arasida bir çikis yolu olmali 🙂

  5. Yazan:Ali Duman Tarih: Eyl 12, 2009 | Reply

    elbette olup bitenleri izlerken, ortalığın mal seçilen pazar yerine dönmüş olmasından keyif almadım.

    ancak ne varki tüm bunlara hırsızlık, yağmacılık demek gerçeği ve gerçek hırsızlığı, yağmacılığı örtbas etme, bu tip suçu işlenlerin kendi suçlarını, kendilerinden çok daha zayıf olana yansıtma psikolojisinin gizli bir şekilde var olduğunu hissetmedim diyemem.

    evet, ahlaki olmayan bir manzara ile karşılaştık, kapitalizmin güçlü olduğu her toplumda benzeri manzaralar olmuştur, olacaktırda.

    koca koca gazetelerin ve tv’lerin mal bulmuş magribi gibi tabak, çanak kapmaya çalışan insanları sürekli ön plana çıkararak yağmacı gibi göstermelerinin haberleştirilmesi gerektiğini düşünmekteyim.

    bu kartellerin dere yataklarına yaptığı plazalar ve şehir rantiyeciliği sonucu bu manzaralara ve ölümlere şahit olalım ve bu suçun bir numaralı müsebbipleri yağmaladıkları şehrin yarattığı felaketinin kurbanlarını tek suçluymuş gibi bize göstererek, daha büyük dereceden suçlu olanları saklama, çarpıtma niyeti taşıdığı açıktır.
    derenin önüne yapılan gece kondu suyla birlikte yok olur gider, ancak yapılan bir plaza kale gibi suyun yoluna dikilir ve etraftaki zayıf, temelsiz yapılardaki insanların ölmelerine sebep olur, şayet yağmacı arıyorsak 85 yıldır istanbulu hatta ülkeyi yağmalayanları görmek gerekiyor.

    demek ki yağmalıyorsan en kallavisinden bir PLAZA yağmalayacaksın, gücün sadece bir PLAZA TV’ye yetiyorsa, unutma ki adın YAĞMACI ve HIRSIZ olacaktır. Üstelik PLAZA yağmalayanları gözden ıraklaştırma işlevi göreceksin. Bu ülkede HIRSIZLIĞINDA, YAĞMACILIĞIN da küçüğü suç, büyüğü hak. (aramızda dolaşan banka hortumcularını anımsayın).
    rantiyenin yarattığı felaket sonucu yoksulumuzun bir kısmı yük kamyonlarına yüklenmiş şekilde ölendir, yaralanandır. sağ kalanlardan bir kısmı ise yağmacıdır, işte budur dimi yani yalın gerçek!!!!! evet suçludur yağmacıdır, hırsızdır onlar, siz rahat edin eyyyy ülkenin büyük hırsızları, büyük yağmacıları, purolarınızı tüttürün, yağmaladığınız kalın ve çelik duvarlı plazalarda, can pazarına ve mal pazarına dönmüş manzaralar pencerelerinizde. ölende, yaralananda, sele kapılanda halkımızdır, yağmalayanda çalanda halkımızdır, yeterki sizin vicdanınız rahat olsun!!!! gazetelerinize manşetler atın “ölü soyucuları” diye, fırsat bu fırsat vicdanınız rahatlar, yada hırsız, yağmacı bir toplum yaratabilirseniz bir nebze olsun belki meşrulaşır, temize çıkarsınız. ak/pak olursunuz.

    Editörün yazısı, buz dağının altındaki gerçeği görmekten uzak ve bu gerçeğin yanlış tarafındakilerin değirmenine su taşır konumdadır, kaanatimce.

  6. Yazan:arif Tarih: Eyl 12, 2009 | Reply

    Ben bazı yorumlarında, toplumsal moralimizi yıkmak ve güvenimizi sarsmak adına medyatik bir yönlendirmenin yapıldığını dile getirmiştim. Ergenekon operasyonunun ilk dönemlerinde, üstelik isimde zikredilerek bazı güçlerin medyaya para aktardığını okumuştuk. Bir medya anlayışı düşünün ülkenin ortalama değerlerine karşı bir tutum alsın ve tiraj kaygısı taşımasın. Yılarca hırsız ve uğursuz olduğumuza dair abartılı yayınlar yapıldı. Bilincimiz bizden adam olmaza şartlandırılmıştı. Sonra büyük deprem felaketinde insanımızın nasılda diğergam bir fedekarlıkla birbirine sarıldığını görmüş ve umutlanmıştık. Bu yağma görüntülerinin abartılması dd güven krizi yaratmaya dönük bir kısmıyla. Zira selin ilk anlarında yaşanan can pazarındaki yardım ve kahramanlık öyküleri az da olsa sonradan dile getirilmeye başlandı. Kendi canını tehlikeye atarak başkalarını kurtaranlar öncelenmeli toplumsal moral adına. Selden kütük kapmak bizim toplumsal kültürümüzde var. Yani kime ait olduğu belli olmayan mala ganimet halinde el konulması var geçmişimizde ve bu normal karşılanıyor. Can derdindeki insan görmezden geliniyor, malın dara düşürdüğü sahibi bilinerek alınıyorsa bu düpedüz hırsızlık. Elbette bu kınanmalı, ancak toplumsal dokumuzun zayıf gösterilmesi vesayetçi yapının temel argümanıdır unutmayalım. Çirkinlikleri eleştirmek adına bardağı tamamen boş görmiyelim. Her türlü felaket anında iyi unsurlarda, kötü unsurlarda açığa çıkıyor. Titanik filmini hatırlayın. Sandal kapma uğraşı yanında, yerini kadın ve çocuklara terkedenleri hatırlayın. Bunlar felaketle imtihan halleridir biryerde ve bizim toplumumuz yardımda ileri giden toplumlardan biridir. Dünyevileşmenin diğergamlığı törpülediği ise başka bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Asıl yağmanın dere yataklarını tıkamak bahasına olduğunu ve üç beş tabak yağmacısının yanında, suyun yolunu kesmek bahasına yapılan yağmaları unutmamak gerektiğini hatırlayalım. Dere ıslah çalışmaları sırasında belediye iş makinalarına ve polise yapılan saldırıları ve bunun medyaya yansıtılış şekillerini hatırlayalım. Üç beş garibanın değil büyük arazi yağmacılarının korunması operasyonu olduğunu anlayalım o direnişlerin. Suat bey iyi bir konuya parmak basmış, üzerinde durulmayı hak eden bir konu.

  7. Yazan:Suat Tarih: Eyl 12, 2009 | Reply

    Ali Duman,

    Kusura bakmayin ana yorumunuz tuvalet kagidi isteyen musteriye “kalmadi abi, ama zimpara kagidi vereyim” diyen bakkal ciragi mantigi gibi olmus.

    Bu yazida islenen sey, baskaca haksizlik, adaletsizlik, vicdansizliklari yoksaymayi ya da gormezden gelmeyi mi teklif ediyor da boylesi bir ‘circular argument’ yapiyorsunuz?

    Hic olmazsa yaziyla biraz alakasi olsun elestirinizin de cevap verip tartismaya, fikir paylasmaya degsin.

  8. Yazan:mesut Tarih: Eyl 12, 2009 | Reply

    Belediyenin sorumsuzluğu üzerine yazmak varken, dört tane garibanın çamura batmış porselen tabakları çalması neden bu kadar önemseniyor! İnsanoğlunun ahlaksızlığıyla sanki ilk defa karşılaşılıyor gibi. Yazar neden bu kadar çocuksu davranmış acaba? Bu hikayeler Habil ve Kabilden beri var. Halbuki milyar dolarlık bir bütçesi olan bir Belediyenin sabahın köründe işe giden yuttaşlarını bu çağda koruyacak bir önlem almaması, asıl önemli olan bu değil mi? Fiziken şehrin dışına itilmiş, düşük ücretli çalışma yaşamını kabul etmiş bu insanlar köle olmaya bile layık görülmüyorlar. “Sizin yeriniz mezarlık diyorlar.” İnsanları iliklerine kadar sömürme aşamasını çoktan geçtik, artık onları boklu çamurlu sularda boğma aşamasına geçtik.

  9. Yazan:SQ Tarih: Eyl 12, 2009 | Reply

    Belediyelerin rant siyaseti ayrı bir konu. Özellikle AKP’nin üzerine rantçılık yapıştı bir kere, kırk kere paklansa çıkmaz ve hertürlü rantçılık, kısa yoldan parayı götürme, faydacılık sonucu daha çekilecek epey çilemiz var.
    3.köprü ihalesini her düşündüğümde içim sıkışıyor valla.

    Bugün hala çevrecilere işlerin önüne engel koyan, kaprisli insanlar olarak bakıyor faydacı ahlak sahipleri. Temiz içme suyu, dikecek ot bulamadıklarında benzinli araçlarını mı parçalayıp yiyecekler diye çok merak ediyorum, hoş onlar da bir selle denize karışıveriyormuş gördük.

  10. Yazan:MY Tarih: Eyl 12, 2009 | Reply

    Dogal felaketler turnusol kagidi gibidir,

    sel de teferrruati götürdü, hakikati çikardi ortaya. insanligi kuvvetli olanin nefsi savruldu gitti, isini gücünü birakip zor durumdaki insan kardeslerine yardima kostu.

    insanligi zayif olanin vicdani savruldu gitti, ölü soyuculugu yapti.

    selden önce oy kaygisiyla çarpik yapilanmaya müsade edenleri de “bu felaketten bize oy çikar mi?” diye ellerini ovusturanlari da halk nasil degerlendirecegini bilir.

  11. Yazan:Mustafa Tarih: Eyl 12, 2009 | Reply

    Mehmet Yilmaz bey: o hikaye aslen Seyh Sadinin Gülistanindan veyahut Bostan isimli eserindendir.

    Konuya gelince benim basimdan hir hadise gecmisti seneler evvel. Bir universitde kutübhanesi epey kitablar eline gecmiski bir takim diger kitablardan kurtulmak icin ve yer acilmasi icin gözden cikardiklari kitablari bodrum katda depoladilar ve münasib fiyata talebelere satmak istemislerdi. Pek satis iyi getmedi ki sonunda kitablari hediye edeceklerini ilan ettiler. Belirli gün verdiler o gün kitablaradamga vurulacak ve belirli bir cikis kapidan insan o kitab yiginlarindan sectiklerini alip gidebilecek. Bir takim talebeler o tarihten evvel bodrum kata gidib kitab secmisler bir köseye üst üste koyub birde kagit yapistirmislar “Bu kitablari sectim. Lütfen dokunmayin.” Gel zaman git zaman o tarih geldi. Meraklilar doldu bodrum kata ve o köseyde duran yiginlarin hepsine “el degdi” adamlarin secmis olduklarina saygi maygi kalmadi. Bazilari gelip sinirli halde “ya ne insansiniz siz” diyenler cikti ama nafile. Gec kalmisti. Kimisi o kadar cok kitab toplamistiki adam cikisi olmayan derde girdi: kartonlar getirecek disaridan ama o vakit icinde kitablarina saldiri olacak korkusu ile ne karton getirebiliyor nede kitablari alip gidebiliyor.
    New York 1978de cereyan kesintisi olmustu. Saniyeler icinde yagmacilar türedi sehiri talan ettiler.
    Bagdad birkac sene evvel: Iraklilar Iraklilari yagma ve talan ediyorlar.
    Bit toplum olur manevi degerlere cok icten baglidir o toplumda böyle haller olmaz. Velakin o toplumlar istisnai durumlardir tarihte anlasilan. Veya azinliktir. Genelde Thomas Hobbesin dedigi gibi “insan insanin kurdudur,”. Devlet olmaz ise insanlar birbirlerinin kafalarini kirarlar. Islam alimleride genelde böyle halleri göz önünde tutarar devletin zaruret oldugunu söylerler.

  12. Yazan:faydacı ahlak sahibi Tarih: Eyl 12, 2009 | Reply

    Bugün hala çevrecilere işlerin önüne engel koyan, kaprisli insanlar olarak bakıyor faydacı ahlak sahipleri. Temiz içme suyu, dikecek ot bulamadıklarında benzinli araçlarını mı parçalayıp yiyecekler diye çok merak ediyorum, hoş onlar da bir selle denize karışıveriyormuş gördük.(SQ)

    Bu cümleki faydacı ahlak sahipleri tanımı “başörtülünün eğitim hakkı dolayısı ile kadının ekonomik özgürlüğü” vs.denildiğinde “ya eşcinsellerin hakkı!” diyenleri ya da “10 yaşında taş atan çocuğa verilen hapis cezaları” karşısında sükunetlerini muhafaza etmeyi becerebilen sözde demokratları hatırlattı bana nedense!

    Yağmacılardan ,belediye- rant ikilisine,oradan da bir siyasi partiyi eleştirmeye kısa yoldan fayda sağlayan oldukça çevreci bir yaklaşım olarak değerlendirebilir bazılarımız.Böyle bir hakları var elbette!Fakat bu vahşi nefsani liberalizm örneği sayılabilir mi bilemiyorum!

    Bir minibüsün, bir tırın ya da bir işyerinin içinde hoş(!) olmayan bir şekilde selde boğularak hayatlarını yitirenler, biz bu çevreyi nasıl koruruz keşif gezisine çıktıkları için oralarda değildiler.

    Bu olayı bile siyasi giydirme yapabilmek için kullanmak akıl alır gibi değil!Bu yaklaşımın bir felaketi fırsat bilip yağmacılık için 400 km öteden minibüse doluşup gelmekten ne farkı var?

  13. Yazan:Mert Kayhan Tarih: Eyl 13, 2009 | Reply

    ROOSEVERT DEMİŞ Kİ;
    ‘Bir insanı ahlaken eğitmeden, zihnen eğitmek topluma bela kazandırmaktır…’
    BANKA HORTUMLAYANLAR, MAÇ SATANLAR,RÜŞVET ALANLAR VEYA VERENLER,
    ŞİKE YAPANLAR HEP TAHSİLLİ BİREYLER DEĞİLMİDİR? KAREKTER GELİŞMEMİŞ SE
    TAHSİL KOCA BİR SIFIRRRRRR…..

    Bugün çok saygı duyduğum bir ağabeyim gönderdi bu yukarıdaki cümleleri;

    Nasıl da betimliyor içinde olduğumuz perişanlık halini, nasılda toplumun kültürel mozaiği elinden alınmış ve sonrada ahlakını yitirmiş olmasının, kurnazlıkla birleşmesinden doğan bu koca Şeytanı detaylandırmadan gözümüzün önünde canlandırıyor.

    İstanbul’un Orta yerini sel bastı, canlar kayboldu, mallar ziyan oldu etrafa saçıldı, mal cana yongalanmıştı ya, insan nefsine uydu. Ne kadar kolaydır, toplumsal altyapısızlığın, ahlaki temelsizliğin oluşturduğu zararları nefse ve Şeytana yüklemek.

    Ahlak denen mevhumun, çok kolay kavranabilen bir durum olmadığı kesindir, Neyin ahlaklı neyin ahlaksız olduğunu anlayabilmenin de bir kapasite ve kültürel altyapı gerektirdiği bir gerçektir.

    Başbakan “Dereler intikamını alır” demekle yetinirken, Topbaş “Büyük bir felaket” dedi ve aslında büyük ihmalin 3 ncü gününde halen suskun.
    Yasemin Çongar’ın dün tarihli Taraf gazetesinde “Batı’da sel, Doğu’da kan” başlıklı yazısında alabildiğine güzel anlatılmış zaten durumu.
    Bu sabah yine evden çıkmadan televizyona şöyle bir baktım, yağma malını kaldırımda işportaya yatırmış, porselen tabakları takımı 15 liradan satıyor halkım.

    Sıfır sermaye ile para kazanmaya çalışmak için ne tahsilli olmaya gerek var, nede ekonomi dahisi olmaya, ahlaksız olmak yeterli galiba.

    Moralim bozuldu, halkıma bu eğitimsizlik ve ahlaksızlık kenesini yapıştıranlara bir kere daha kin ile doldum, çıktım evden.

  14. Yazan:abdullah Tarih: Eyl 13, 2009 | Reply

    Yağmayı açlık ve yoksullukla ilişkilendirmek asıl problemden uzaklaştırır bizi.
    İçi, ne kadar manevi değer varsa boşaltılmış bir hayat tarzı,ahlakı alınmış eğitim süreci,sürekli tüketmeyi,eğlenmeyi akşama kadar beyinlere boca eden görsel ve yazılı medya ayağı ,kitap okumayan,gazte manşeti ile düşünce oluşturan, camiden başka yere karıştırlmayan vicdanlarda haps olmuş din anlayışı vs. ; sonuç “…canım ne var zaten onlar sigortadan alacak parasını…” diyen harika(!) savunma mekanızması.

  15. Yazan:Ali Duman Tarih: Eyl 13, 2009 | Reply

    Sn. Suat bey,

    imar oyunları, çeşitli hortumlamalar, yandaş siyasetçilerin kayırmaları ile hortumladıkları arazilere PLAZA dikip, diktikleri PLAZALARDAN su yollarını kapattıkları halkın sele kapılışlarını timsah gözyaşlarıyla izleyen, bunlardan sağ kalanlarının da sele, çamura bulanmış eşyalardan kendince bir kazanç elde etmeye çalışanlara salya sümük saldıranların yanında yer alamayacağınızı tahmin ediyorum, ancak madalyonun başka bir boyutundan bir bakış olan düşüncelerime gösterdiğiniz tepkiyi anlayamıyorum.

    halkımız kabahatlidir, zira halkımız PLAZA yağmalayamamış, banka hortumlayamamış, en fazla PLAZA TV, kap/kacak “yağma”layabilmiştir.
    plazaları, bankaları hortumlayanlara bile bu denli tepki gösterilmezken, bu insanlara gösterilen tepkinin sebebi nedir???????

    misal eski belediye başkanı olup, dere yatağına o caddeyi yapan, cadde etrafındaki PLAZALARA imar izni veren, her ihaleden %10 aldığı için ismi bay %10 diye anılan, sahte osmanlı tapularıyla istanbulun boş kalan arazilerini üzerine geçiren ve bir tanesinden de bombalar çıkan büyük hortumcu olan zata ve işbirlikcisi olan hortumcuların PARLAK RUGAN AYAKKABILARINA SELİN DAMLASI DAHİ DÜŞMEZ ÖYLE DİMİ, YARI BELİNE KADAR, ÇAMUR İÇİNDE YAĞMALAYAN HALKIMDIR, YAĞMACI olan, HIRSIZ olan, Zira ne yaparsınız işte kader utansın herkes büyük yağmacı olamıyor , parlak rugan ayakkabılarına çamur bulaşmadan dolaşmak, yağmalanılarak sahip olunan plazalarda puro tüttürmek herkese nasip olamıyor.

    yoksulluğun gözü kör olsun, ölen ölür, kalan sağlar yağmacı olur, hırsız olur.

    umut’suzluğun ve yoksulluğun filmini yapan yılmaz güney bir filminde “yoksulluğun yüzü soğuk olur” derken herhalde bu durumu ima ediyordu. (yağmala ile suçladıklarınızın yüzüne bir bakın, bu “soğuk”luğu tanırsınız)

    Sn. Suat bey, “yağma”cıları eleştirmissiniz, bu sizin özgür düşünsel hakkınız, bendenizde nacizane olarak dünyanın en büyük hortumcu ve yağmacılarının yaşadığı bu ülkede, o büyük hortumcu ve yağmacılardan nasıl sıra bu gariban, yoksulara geliyor bunu eleştiriyorum, hepsi bu. sizin görüşünüz size, benim ki bana, herkesin yolu kendine doğru.
    son sözüm; yarı beline kadar çamur içinde “yağmacılık” yapanlar değil, onları bu duruma düşürenler ve bu bozuk düzeni savunanlar utanmalıdır.

    Söz yağmacılıktan açıldı, bu konuda benim önceliğim ve hassasiyetim budur vessalam.

  16. Yazan:eg Tarih: Eyl 13, 2009 | Reply

    ali duman kardeşim,
    bakın elma ile armutları karıştırıyorsunuz. yazıyı yazan suat hocamın plaza yağmalayanları eleştirmediğini nereden çıkardınız? ayrıca hırsızlık hırsızlıktır. büyük olanı küçük olanı olmaz. küçük hırsızlık yapan, o an için büyüğüne fırsat bulamadığı için küçük hırsızlığa razı olandır. dünyada “hiçbir” şey hırsızlığı haklı çıkarmaz…

  17. Yazan:Ali Duman Tarih: Eyl 13, 2009 | Reply

    Sn. eg,

    1. Yazımı iyi okursanız Sn.Suat Beyin plaza yağmalayanların yanında olabileceğini düşünmediğimi belirttim.

    2. Ben hırsızlığı savunmuyorum,

    bu ülkede banka hortumlarını, milyar dolar vurgun yapanları özenle gizleyen merkez medyasının, kendine haline bakmadan yoksulluğundan çamura bulanmış kap/kacak toplayan halkı yağma ile suçlamayacaklarını söylüyorum.

    onlarca bankanın hortumlanması suretiyle cebimizden 100milyardolarımızı çalanlar bu medya tarafından haber dahi yapılmamışken, nasıl oluyorda birkaç sahipsiz kalmış eşya/malzeme sahiplenmeye çalışan uyanık yurttaşlar yağmacı ve hırsız sayılarak manşetlere taşınıyorlar????

    milyar dolarlarımızı yutanlar kendi hırsızlıklarını, kirlerini, başkalarına yansıtmak suretiyle ellerine geçen her fırsatı değerlendirmekte nasıl ustalaştıklarını bu örnekte bir kez daha görmüş olduk, zira bu ülkenin gerçek hortumcularının, gerçek hırsızlarının yanında haber değeri dahi olamayacaklar, hortumcu ve hırsızlar olarak gözümüze sokuldular.

    banka hortumcuları ise, birkez bile manşetten haber dahi yapılmadan aramızda dolaşmaktalar hemde tüm ihtişamlarıyla.

    gerçek hırsızları, hortumcuları gizlemeyi, gerçekleri çarpıtmayı, mesleklerinin en kutsal görevi haline getiren merkez medyasınının bize öğretebileceği ne hortumculuk, hırsızlık tarifi ne de verebileceği ahlak dersi olamaz. zira hırsızlığın kitabını yazanlarının önce kendilerine bakmalarında fayda vardır.

    elbetteki konu hortumculuk olunca bu düşüncelerimin muhatabı hırsızlar ve hortumculardır, buna sizinde itirazınızın olmayacağını biliyorum.

    ancak ne varki konuya bakış açım sizden farklı, tartışmalı bir konu olduğu için bu da çok doğal. zira, yapılanın yağma ve hırsızlık sayılamacağını, bunun fırsatcılık olduğunu tv.lerde beyan eden uzman yorumcular oldu. bende bu şekilde düşünmekteyim.

    kısaca diyeceğim şudur ki, gerçek hortumcuları gündeme dahi getirmeyenlerin, yoksulluğa boğulmuş bu insanları 1 dakika içinde en acımasız tarafından yağmacı ve hırsız ilan etmeleri, böyle yaftalamaları kendi ahlaksızlıklarını başkasına yansıtmalarına dair bir başka ahlaksızlık örneğidir. hani dinime küfreden bari müslüman olsa örneğinde olduğu gibi, bu halka yağmacı diyenin (merkez medyanın) bari kendi dürüst olsa.
    selamlar.

  18. Yazan:Ali Duman Tarih: Eyl 13, 2009 | Reply

    Sn. eg,
    anlaşılması niye bu kadar zor oldu anlayamadım, satır aralarından da çok rahat anlaşılacağı üzre anlatmaya çalıştığım;

    kendi hırsızlığını ve hortumculuğunu gizlemekte oldukça mahir olan zihniyetin, kendini savunma imkanı dahi olmayan birkaç yoksulu hortumcu ve hırsız olarak teşhir etmesindeki ikiyüzlülüğü ve ahlaksızlığı sorguluyorum. bunu yaparken elbetteki kendi hortumculuklarını, hırsızlıklarını perdeleme, gözden kaçırma gibi bir zihniyet içerisinde oldukları, görünmeyen, asıl niyetlerinin bu olduğu çok açık değil mi? malum merkez medya, her daim bu gizli niyet (gerçekleri çarpıtma, kendi hırsızlığını gizleme vb) içerisinde olmamış mıdır?

    gerçekleri kendi çıkarları doğrultusunda çarpıtmada ustalaşmış müesses nizamın korosuna istemeyerekte olsa katılmış olduğunuzu düşünüyor ve bu durumu eleştiriyorum, burdan da anlaşılacağı üzere eleştirim öze değil usüle ilişkindir.

    öze gelince, yapılanın yağmacılık sayılıp sayılmayacağı konusu başlı başına kişiden, kişiye, anlayıştan anlayışa değişebilecek güçlü bir subjektifliği içermektedir, bu nedenle özün tartışmasının verimli ve gerekli olmayacağını düşünmekteyim.
    selamlar.

  19. Yazan:cucu Tarih: Eyl 13, 2009 | Reply

    tv de gördüklerime göre yapılan bu davranışlara yağma diyemiyorum. aldıkları tabak çanak, toprağın arasına karışmış çoğu ziyan olmuş eşyalar.tv de gördüğümüz insanlar bunları almasaydı, belediye dozerlerle kamyona yükleyip moloz yığınları arasına dökecekti.heba olacaktı, hiç olmazsa alan aldı satan sattı, herkes yolunu buldu, abartılacak birşey yok.ortalık yere saçılmış, ziyan olmuş, hangi eşya kimin belli değil.çöp olacağına kullanan biri olsun bari.biraz düşünelim birisinin yemeyeceği şeyleri çöplerde karış karış arayıp bulup alanlar var (bu örnek biraz abartılı da olsa buna benziyor bence). o zaman bu insanlara da yağmacı diyebiliriz ki vay halimize!

    ama durum böyle değil de selden zarar gören birisinin evini veya arabasını zor kullanmak suretiyle işgal etse malına karşı bir şuç işlese o zaman dur kardeşim derim, işte bu durumdan faydalanıp resmen yağmacılık yapmaktır.

  20. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 14, 2009 | Reply

    Bu ülkede ahlak ve akıl öleli uzun zaman oldu. Din’i de sulandıra sulandıra ahlaktan soyutladılar. Her şeye bir “cevaz” bulma yeteneğimiz zirve yaptı. Sulandıra sulandıra seller oldu; ne var ne yoksa önüne kattı götürdü.

  21. Yazan:delli Tarih: Eyl 14, 2009 | Reply

    yazıda yer alanlara esas itibarıyla katılıyorum fakat kamyonetle gelenleri hariç tutarsak orada yağmalıyor gibi görünen gariban vatandaşların bir çoğunun başta cehalet olmak üzere fakirlik ve kitle psikolojisi ile bunu yaptıklarını düşünüyorum.

    penceresinden yada televizyonundan yapılan yağmayı görenler bundan geri kalmamak hissiyle buna yönelmiş olabilirler.

    Normal zamanlarda bile televizyonlarda sıkça izlediğimiz türden bir mağzanın açılışında bedava dağıtılan 1tl lik bir mal için insanların birbirini ezmesi, izdiham çıkarması görüntüleri gibi bir şey bu.

    Mutlu Tönbekici geçenlerde şöyle demişti:

    “…yağma yapan adam az önce birini de kurtarmış olabilir.

    Birini kurtarmış olan az sonra yağmaya da gitmiş olabilir.

    Ve onları televizyon önünde şimdi ayıplayan da belki orda olsaydı aynısını yapacaktı..

    Karayolunda bir kamyon devrildiğinde de en yakın köydekiler yağmalamaz mı malları?
    Üstelik bir yandan da kamyoncuyu kurtarır veya kurtarmaya çalışırken..

    İnsanın karanlık ve aydınlık tarafları tahmin ettiğimizden daha yakın, daha iç içe.

    Böyle felaketlerde daha bir görünür oluyor. “

  22. Yazan:delli Tarih: Eyl 14, 2009 | Reply

    bir de yazar ” . Duz hirsizlik bu kadar buyuk bir curum degildir, cunku hirsizlar genelde hali vakti yerinde kisilerin evlerine ‘normal zamanlarda’ girerler…” demiş.

    buna da maalesef katılmıyorum… profosyonel hırsızlık nereden bakarsanız bakın bence daha ağır bir cürümdür.kanunlarda nasıldır bilmiyorum ama bildiğim kadarıyla İslami hukukta bir malın herhangi bir güvenlik önlemi olmadan herkesin alabileceği şekilde açıkta bulundurulması ve bundan dolayı çalınması çalan açısından hafifletici bir sebeptir.

  23. Yazan:Levent Cetin Tarih: Eyl 14, 2009 | Reply

    Bu sitede son zamanlarda okudugum en guzel yazi. Elinize saglik Suat Bey. Her kelimenize katiliyorum.

  24. Yazan:erdem Tarih: Eyl 14, 2009 | Reply

    Şimdi bu yağmacıları tutuklayıp götürmüşler.Ne mutlu! Yağmacıda olsa zayıfını sever bu ülke..Sıkıyorsa eğer yine aynı afetle yine aynı ahlaksızlıkla lgili olarak yapılan daha büyük yağmalara ve yağmacı patronlara kelepçe vurulsun.Vurulmuyorsa bağıralım onlarda yağmacı diye!

  25. Yazan:ez te hesdıkım Tarih: Eyl 15, 2009 | Reply

    Ben de yazıya sonuna kadar katılıyorum.
    Yazarın dillerine sağlık.

  26. Yazan:Ali Duman Tarih: Eyl 15, 2009 | Reply

    sanırım son derece farklı bir pencereden bakmaktayım, oysa bana göre baktığım pencere ne kadarda konu ile yakından ilgili ve bütünlük gösteriyor.

    ülkeyi 85 yıldır yağmalayan, hortumlayan hırsızlar aramızda ve herşeyi kılıfına uydurmuş bir şekide özgürce dolaşıyorlar. onlarca bankanın içi boşaltıldı ve bu banka batırıcıları arasında (eski) cumhurbaşkanının yeğeni dahi bulunmakta.

    bu hortumcuların, hırsızların, hazine-i hassadan geçinenlerin her nedense bir tanesine dahi YAĞMACI, HORTUMCU, HIRSIZ manşeti atıldığına tanık olmadım.

    zira belki de bunun bir hukuk devleti!!! olmamızın getirdiği hukuksallığın bir sonucu olduğunu düşünebiliriz, zaten bu hortumcu, soyguncu, hırsız takımının en sevdiği ve gerdanlarını gere gere söyledikleri söz “TÜRK ADALETİNE GÜVENİYORUM” sözüdür, her nasıl oluyorsa hırsızların, hortumcuların güvendiği adalete bizler (sıradan insanlar) güven(e)miyoruz. Türk adaletine güvenmelerinin sebebi çok açık değil mi? aramızda özgür bir şekilde dolaşmalarından belli değil mi?

    vurguncuları, hortumcuları, soyguncuları değil manşet, en ufak köşende dahi yazamayacaksın, ancak ne varki çamurdan, selden birşeyler kurtarmaya çalışanları 1 dakika içinde hırsız, yağmacı ilan edeceksin.

    Goethe “kaybedecek bir şeyi olmayan insandan korkulur” demiş. Evet doğrudur kaybedecek hiç bir şeyi olmayanların “ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler” diyenlerin saraylarını yıktığına tarih tanıklık etmiştir, belki de bu yüzdendir onlardan korkulmasının gerekliliği, ancak ne varki ben onlardan değil, devlet denen çarkın köşe başlarını tutmuş vurgunculardan, rüşvetçi bürokratlardan ve bu vurguncularla, çetecilerle işbirliği yapan siyasetçilerden korkuyorum, halkımızın yoksulluğunun müsebbiplerinden korkuyorum. ekmek bulamayanlardan korkmuyorsam muhtemeldir ki kaybedecek bir SARAYIM olmadığındandır.

  27. Yazan:arif Tarih: Eyl 16, 2009 | Reply

    Ali bey belki zamanla hayatın tek boyutlu olmadığını, mutlak iyi ve kötünün değilde, iç içe geçmiş iyilikler kötülükler manzumesi olduğu fikrine yaklaşırsınız. Selden mal kapanında, büyük çarkı çeviren bürokrat yada iş adamınında, halim selim ev kadınınında, sanatçı yada sporcununda mutlak iyi yada kötü olamayacağını kabul edersiniz. Özellikle devasa kurumlarda-devlet gibi- iyi ve kötünün şahıslarda temsil edilmenin çok ötesinde mana bulduğunu düşünürsünüz. Sefillerdeki Javier tiplemesinin mutlak suça odaklandığını görmez ve Jan Valjanın hukuki suçluluğunu mahkum etmek adına verdiği mücadeleyi algılayamaz isek; tüm öfkemizi üzerine kusabiliriz mesela. Elbette öze yönelen nitelikli bireyinde olgunlaştıkça, biçimsel dengeleri gözetmek zorunda kalması kaçınılmazdır. Yani kesin yargı yerine, yüzlerce algı sahibinin farklı yargı düzeylerinide hesaplayarak, daha bir geniş yaklaşmak gerekir olaylara. Bu alandaki eğitim ise Tasavvufi bir alana çıkarıyor yolumuzu ve Enver bey bu konuyla ilgili yazmış. Bakalım neler yazmış…

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin