RSS Feed for This Post

Senin Özgürlüklerini Vermek İstemiyorum Demenin Kurnazcası: Üçüncü Yolcu Olmak

 İki yıl kadar önce başörtüsünün serbest bırakılması ile ilgili yasa tasarısı hazırlandığı sırada inanılmaz bir akıl tutulması ile bazı akademisyenler üçüncü yol olarak ifade edilen bir bildiri hazırladılar. Görüntüde sanki başörtülülerin kamusal alanda var olma hakkını destekliyormuş gibi hazırlanmış bu bildiri onlar hakkında yapılacak özgürlükçü bir adımı diğer özgürlükler yolunda yapılması gereken adımlara göre tanzim edip, şarta bağlıyordu.. Son derece masum bir istekmiş gibi atılan bu öneriye göre özgürlükler parçalanamazdı ve eğer başörtüsü noktasında bir destek isteniyorsa bu konu kürt sorunu, azınlık meselesi, aleviler için özgürlükler ile birlikte bir paket halinde gündeme gelmeli ve geniş mutabakat zeminleri aranmalıydı. Böylece üçüncü yol bildirisi sözde başörtüsü hakkını savunur gibi görünürken pratikte bu yolda atılacak bir adımın önünü kesen ve yasakçıların elini güçlendiren bir bildiri olarak tarihe geçti.
 
Bu süreçte iki farklı aydın tavrı oluştu ve sert tartışmalar yaşandı. Sonuçta o günlerde  üçüncü yolcular başörtüsü serbestiyetini engelleme yolunda ciddi bir set oluşturdular. Ne yazık ki bir çok akademisyen de gelişmeleri tam olarak değerlendiremeyerek bu bildiriye sanki hem başörtüsü hakkını savunup hem de bütün özgürlükleri talep eden ilerici bir bildiriymiş algısı içinde imza attı. Öte yandan imza atanların büyük bir çoğunluğu da AKP ile aynı düzlemde gözüküyor olmama saiki ile bir yandan özgürlükçü görüntüsüne halel getirmeyen, öte yandan ise muhalif konumunu sürdürerek karizmayı çizdirmeyen bu bildiriyi ilk çıkan başörtüsü üniversitelerde serbest bırakılsın görüşündeki bildiriye tercih ettiler.
 
Belki o günlerde başörtüsü yasağı akademik çevrelerden alınan geniş bir destek ile doğal mecrasında kaldırılabilse idi oluşan yasakları aşabilme yolundaki özgüven ortamı ile diğer özgürlükler için de bir ivme oluşabilirdi. Ama ne yazık ki tam aksi bir gelişme ile AKP hakkında açılan kapatma davası ve dava ile başlayan süreç yerleşik devlet bürokrasisinin ve askeri vesayetin elini güçlendirdi, bu yolda yapılabilecek çalışmalara ve anayasa değişikliği sürecine de çok zarar verdi. Kısacası Türkiye’ye çok vakit kaybettirdi. Üstelik başörtüsü yasağı gibi sanal bir yasağın hukuken kaldırılmasını çok daha zora sokmakla kalmadı esastan bozulmuş bir karar ile Türkiye’de  oluşabilecek her türlü özgürlükçü adımın önünü kesebilecek Jürokratik bir vesayet sistemi yarattı.
 
İki yıldan sonra tüm ağrıları ile yeni bir süreç başlamış bulunuyor. Eğer üçüncü yol bildirisinin bizleri getirdiği noktadan hakkıyla ders aldı isek var olan durumu iyi değerlendirmeliyiz. Özgürlük taraftarı olanlar ile özgürlükleri kaldıran, başkalarının haklarını gasp eden cephe uzlaşamaz. Böyle bir mutabakat zemini aramak hem mantıken vahim bir hata olur  hem de ahlaken yanlıştır. Ve Kürt meselesi gibi bir meselenin önüne her hangi bir şekilde başörtüsü sorunu vb. diğer meseleleri koymak, Emin Pazarcı’nın bugünkü yazısında ifade ettiği şekilde “bu ülkede sadece Diyarbakır cezaevindeki Kürtler mi acı çekti, sanki işkence yapılırken kürt kimliğine mi bakıldı? Mamak’ta da işkence oldu bizler de karalandık , Kürt ne kadar acı çektiyse Türkler de o kadar acı çekti” tarzı inkarcı hafifliklerle yaklaşmak tam anlamı ile böyle gelmişiz böyle gidelim, bu ülkede hak ihlalleri devam etsin, hiçbir şey değişmesin demenin “kurnazcasıdır”. (http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/emin_pazarci/2009/08/26/kurt_musun_diye_kimlik_mi_sordular)
 
Çok şükür ki bugün bir zamanlar başörtülülerin önüne set çeken üçüncü yol cephesi gibi aymaz bir cephe yok Kürt meselesi karşısında. Saflar çok daha net. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan Ahmet Taşgetiren’in yazısında dile getirdiği görüşler şu cümlesinde kastını bulduğu üzere: ” Ya da “açılım”ın mimarları, gerçek bir açılıma da kafa yorsunlar diye…”
( http://www.bugun.com.tr/kose-yazisi/76463-basortulu-kurt-kizi-ahmet-tasgetiren-makalesi.aspx)
fazlası ile iki yıl önceki üçüncü yolcuların bildirilerini anımsatsa da  bu da bir görüş ve “karşı cepheye” dönüşmediği sürece demokratik tartışmanın sınırları içerisinde normal, sağlıklı bir durum olarak görülmeli.
Yapılacak şey ortada: Etyen Mahçupyan’ın “Sürece Sahip Çıkın” yazısında dediği gibi AKP yandaşlığı karşıtlığı gibi bir ikileme sıkışmaksızın tavırları özgürlüklerden yana koymak ve sürece sahip çıkmak.
 
(Böyle bir süreçte toplumsal siyasetin AKP’li olup olmama noktasında sıkışmaması gerekiyor. Çünkü mesele Türkiye’de demokratik siyaseti engelleyen direnç odaklarının kırılmasıdır. Mesele yönetimin meşruiyetini zedeleyen imtiyazların kalkması, siyasetin ve bu sayede toplumun özgürleşebilmesidir. AKP’yi fazlasıyla demokratik hamleler yaptığı için beğenmeyenler hep oldu. Bazılarımız ise onu yeterince demokratik davranmadığı için beğenmedik. Bugün bu iki grup arasında bir mücadele var ve hükümet demokratik tarafa ağırlık koyuyor. Bunun kıymetini bilin, çünkü böyle olması gerekmiyordu… Kıymetini bilin ve sürece sahip çıkın. Etyen M.)
 
Zaten iki yıl önce de tüm haykırışımız buydu!

… Bu makale ilginizi çektiyse…

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.

Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 20 Yorum

  2. Yazan:özlem Tarih: Ağu 27, 2009 | Reply

    ya çok acil olarak mehmet beye de yazacağım ama bu yazı yıldıray Oğur’a ait değil. Ben yazdım yazının girişinde Yıldıray oğur’un yazısına atıfta bulunmuştum. Sanırım Mehmet bey yanlış anladı o kısmı da çıkarınca acayip bir durum olmuş. Yazıyı Yıldıray Oğur’un yazısı olarak girmiş yayına:(İnşallah bu yazıyı Yıldıray Oğur’u tanıyan kimse görmemiştir, bir şey değil görse çok şaşırır bu ne şimdi diye.:) sadece yazının girişinde link vererk Yıldıray Oğur’un bu yazısını çok önemsiyorum demiştim. Yani bu konuda açtığı tartışmayı önemsiyorum manasında:((

  3. Yazan:özlem Tarih: Ağu 27, 2009 | Reply

    Çakma Yıldıray Oğur yazısı oldu yani:)

  4. Yazan:eg Tarih: Ağu 27, 2009 | Reply

    evet hafızam bayağı güçlüdür. o zaman o “üçüncü yolu” destekleyenleri hiçbir zaman affetmeyecek, hiçbir zaman demokrasi söylemlerini ciddiye almayacağım. yıldırayın yazısında bahsettiği üçünc yolcular üstelik o liste ile sınırlı değil. içinde taraf’ın da olduğu birçok gazetenin “sol ve liberal demokratları” kendilerine o dönem üçüncü yolu seçtiler. o yüzden o dönemki süreçlerden de doğrudan sorumludurlar onlar.

  5. Yazan:eg Tarih: Ağu 27, 2009 | Reply

    özlem hanım,
    ya resmen ofsayta düştüm bak. yıldıray oğurun dünkü yazısını okumuştum.hatta birgün önce neredeyse aynı şekilde bir yazı yazmıştım. yazıda yıldıray oğur ismini görünce dünkü yazısı sandım ve yazıyı okumadım nasılsa dün okumuştum diye:)) tam ofsayt oldu valla:))

  6. Yazan:özlem Tarih: Ağu 27, 2009 | Reply

    Ne olur yorumu giren editor arkadasim acilen yazinin girisini de duzeltebilir misiniz? Komik bir sey bu bir seyler yazip sonra onu baskasinin adina yazilmis gibi girmek. Hayir simdi birileri cikip bana dese ki bundan sonra butun yazilardan şüphe edeceğim; Roger Garaudy dersin başka biri çıkar Sartre diye girersin meğerse Özlem yağız yazmıştır nasıl emin olabiliriz? o zaman ben ne derim ele güne:)

  7. Yazan:özlem Tarih: Ağu 27, 2009 | Reply

    Yok mutlaka okumalısınız yazı çok güzel hatta yukarıda isme tıklayınca da geliyor. Ben de içimi dökeyim dedim böyle birşey oldu:)

  8. Yazan:özlem Tarih: Ağu 27, 2009 | Reply

    Pardon yanlış anladim hatlar karıştı. Güzel olan yıldırayın yazisi . yani okuduğunuz:)

  9. Yazan:dellli Tarih: Ağu 27, 2009 | Reply

    yazı yıldıray’ın.don’t panic.

  10. Yazan:misafir Tarih: Ağu 27, 2009 | Reply

    Bu kadar karışıklığa sebep olan yazıyı okumak için:
    http://www.taraf.com.tr/makale/7016.htm

  11. Yazan:suzannur Tarih: Ağu 27, 2009 | Reply

    Özlem Hanım,
    Ben de bu yazıyı Yıldıray beyin yazısı diyerek okudum, ta ki siz benim yazımda durumu açıklayana değin. Paralel düşünceler olduğu için büyük bir anlam sıkıntısı olmayacaktır ama yazı yazanındır. Bu anlamda tez düzeltilmesi çok iyi olmuş.

  12. Yazan:özlem Tarih: Ağu 27, 2009 | Reply

    biz durumu duzelttik ama dellli bize inanmadi:)
    Ben bir yazinin arkasina bu kadar peşpeşe not duşmuş muydum hatırlamıyorum. Biraz da utandım aslında:( bu yazı dun taraf’ta çıkan yazının üzerine bir iç dökme. http://www.taraf.com.tr/makale/7016.htm Pek yazı bile değil.Daha çok yorum. Çünkü o günlerde arkadaşlarla yolunacak saçımız başımız bile kalmamıştı. Enver bey üçüncü yolcuları asla affetmeyeceğim diyor.Şimdi başka bir şey söylemek istiyorum. Üçüncü yol bildirisine imza atanların bir kısmı Başörtüsüne özgürlük bildirisine de imza attı. Yani üçüncü(ikincisi yasakçı cephenindi) bildiriyi de sanki başörtüsü yasağına karşı bir bildiri olarak algıladılar. bildirinin ismi hem laiklik hem özgürlüktü. Ama özgürlüğün içine üniversitelerde eğitim eşitliği bile girmişti. yani bu konuda kaf dağları yaratıldı. Böylesine bir kafa karışıklığı durumu. Her iki bildiriye de imza atanlar var. Bu insanları da sanırım ayrı tutmak lazım. tabi çoğunluk ikinciye imza attı. Benim gördüğüm Oğur’un yazısına o günün üçüncü yolcularindan kimse cevap vermedi. Halbuki bildiri demokrasi samimiyet ve cesaret ister diye bitiyordu. Samimiyet sahibi insanlar çıkıp kendilerini savunabilecek mi şimdi merak ediyorum. Öyle ya on yüz bin baloncuk bile yutuldu artık o ulaşılmaz desteklerini verecekler mi?

  13. Yazan:Kerem Tarih: Ağu 27, 2009 | Reply

    Artık Özlem Hanım’ın yazılarından şüpheleneceğim. Meğer bir intihalciymiş(!).

  14. Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Ağu 27, 2009 | Reply

    Özlem Hanım, anladıysam ugandalı olayım, yazı kimin, kim neyi eleştiriyor, editör uyuma çığlıklara ses ver,bu gelen devrimin ayak sesleri, pardon ya devrim nerden çıktı? 3.yol bildirisi dediğiniz şu “başöertüsü dahil her sorunun çöümüne vijdanen katkı” bildirisi mi? bir dönem komünistler arasında vardı böyle bir tartışma, o kadar yaşım yok, bu tartışma yapıldığında ben kırmızı eşofmancıklarımla çarşı bakkal jambo sakızı arıyordum, sonradan sol dergilerden okudum bu tartışmayı, bence bu yazıyı kaleme alan kimse, o eski formel mantıkla olayı deşmiştir, neyse konumuz bu değil,özgürlükler bir bütün olarak prensip düzeyinde savunulabilir, bunun ne sakıncası var ki? Öncellik ardıllık sırasına göre belki biri bir dönem daha keskin bir jargonla savunulur, bunun da bir sakıncası yok gibi, az ukalaca oldu ama bendeniz bu özgürlükler konusunu bu kadar ayrıntıcı ve karmaşık ele alınmaması gerektiğine inanıyorum. Yani temel hakları neden bu kadar abartıyoruz ki tam tersine bunları yasaklayanlara “ulan size benim örtümden” diye haykırılmalı, bu kadar basit, yok şu niyet yok bu niyet sanki çok karışık nedenlerle gaspedilmiş bir hak da biz de bin dereden su getirip bu yasakçı efendilerimizden en temel haklarımızı dileyelim, olmaz, olamazzz, bu korkunç bir kumpas, hem de elitlerin kumpası… başörtüsü yasağına karşı çıkan biri, onu yasaklayan total zihniyete komple karşı çıkar ve dönem dönem bir sorunu dillendirir hem de nara atarak… Galeyena geldim az daha yazarsam kanun deleceğim:)

  15. Yazan:cb Tarih: Ağu 27, 2009 | Reply

    Özlem,

    senin beni bu ilk şaşırtışın değil ben hem gurupta hem DD’de yazıyı Yıldıray Oğur’un yazısı diye okudum içimden de Yıldıray’a bir tebrik geçirdim(o tebrik senindir) hatta bunu konu alan bir yazı yazdım dolayısı ile Yıldıray yazmış,peşine sen yazmışsın ben kendi yazımı geri dönüşüme atayım :)şimdi gurupta düştüğüm maili bir okuyayım bakayım bu yazı sahibi çıkmazı konusundan kaynaklı ne tür tuhaflıklar paylaşmışım?

  16. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Ağu 28, 2009 | Reply

    Üçüncü yolculuğun ilke haline getirilip benimsenmesinde tuhaf bir şark kurnazlığı olduğu kesin de.Bu daha ziyade “özgülüğünü vermiyorumdan”ziyade,özgürlük karşıtıyken özgürlükçü geçinenlerin başvurduğu bir taktikdir.Yani bir nevi kamuflajdır bu.Zira feminist diye ortalıkta geçinirken hemcinslerinin uğradığı bir ayrımcılığı doğrudan desteklemek biraz “feniministlik karizmasını” çizdirmek olur.O halde daha dolambaçlı mezeretler üreterek özgürlüklerin önüne barikat çekeceksin ki gerçek niyet açığa çıkmasın.Üçüncü yolcularımız da bunu yaptılar-yapmaya da devam ediyorlar.Vay işte kürtler eziliyor,aleviler dışlanıyor,azınlık hakları çiğneniyor,eşcinsellere şiddet uygulanıyor…e bütün bunlar orta yerde dururken nedir bu başörtüsü yasağına karşı verilen mücadele ve hassasiyet diyerek akılları sıra devekuşunu oynamaya çalıştılar ama yalancının mumu yatsıya kadar yanar.Şimdi,o gündeme gelmiyor,ikinci planda kalıyor diye öne sürdükleri farklı bir özgürlük ve demokrasi açılımı başlayınca tel tel dökülüyorlar.Dökülecekler elbet.Meşrebleri budur çünkü.Dikkat edilirse yine aynı sahte anlayış var:şimdi de,aman efendim bu ülkede sadece kürtler işkenceden geçmedi…bak Madımak’I,Maraş’ı,Çorum’u var diye debelenip duruyorlar.İllaki bir savunmaya geçecekler ya.Sanki kürtlerin haklarını teslim etmek, diğer baskı ve zulümlerin meşru sayılması anlamına geliyormuş gibi tuhaf kıvırmalar,kem kümler!Geçtim başörtülüyü,kürdü,aleviyi…bu mantıkta ısrar edenlerin “ne şeriat ne darbe”sloganı bile Ergenekonun utangaç avukatlığından başka bir şey değildi.Dedik ya meşreb geniş maşallah her yere lastik gibi çekilebiliyor.
    Her neyse,bu sözde feminist,”çağdaş”,sosyalist vs.takımının özgürlükten anladığı bu maalesef.Daha ne taklalar atacaklar hep beraber göreceğiz.Lakin debelendikçe batıyorlar da bunun farkında değiller.

  17. Yazan:özlem Tarih: Ağu 28, 2009 | Reply

    Cengiz Bey size uzun bir açıklama yazmıştım ama bir sebepten yazdıklarım silindi sonra meseleyi ins. gene detaylı yazarım ama isterseniz şimdilik Yıldıray Oğur un meseleyi özetleyen likini
    üçüncü yol bildirisinin linkini bir de aynı günlerde arkadaşlarla kaleme aldığımız kendi bildirimizin linkini vereyim. çünkü okuduğunuzda meselenin özgürlükleri bi arada savunmak olmadığını bunu zaten yaptığımızı göreceksiniz.
    http://www.taraf.com.tr/makale/7016.htm
    http://hemozgurlukhemlaiklik.blogspot.com/

  18. Yazan:özlem Tarih: Ağu 28, 2009 | Reply

    Bu da yasakçılara bizim cevabımız:)
    http://henuzozgurolmadik.blogspot.com/

  19. Yazan:cengiz maçoğlu Tarih: Ağu 29, 2009 | Reply

    Özlem Hanım, linkleerdeki yazılara baktım. İki bildiriyi daha önce okumuştum.Yıldıray Bey’in yazısı da az sorunlu gibi. 3. yolcuların bildirsi belli laik kesimlerde olası bir başörtüsü sorununun çözümünden sonra ortaya çıkacak psikolojik algılamaları rahatlatmaya yönelik. Aslında devletin inançlar karşısındaki konumunu belirtme açısından aydınca bir bakış var 3.yol bildirisinde, devletin hakemliğine de bir vurgu var sanki. Sizin bildirinizde aslında bu durum daha net belirtilmiş darbe yasalarını komple tasfiye etmeden başörtüsü de darbe hukuku da zorlanarak çözümlenemez sonucu çıkıyor.3.yolcuların sorunu mevcut darbe hukukuna itibar etmiş olmaları…Bildirinin en kusurlu yanı bu. Zaten dikkat ederseniz hukuka uygunluk tartışılırken hemen aklımıza darbe hukuku geliyor, çünkü mevcut sistem felsefesi, gerekçesi ve yasasıyla bu hukukun bileşenleri… O halde yapılması gereken mevcut anayasa hukukunu gayri meşru ilan edip böyle bir zihinsel algı projesinin oluşmasına katkı sunmaktır. Hepimiz Ugandalıyız:)

  20. Yazan:Ali Duman Tarih: Ağu 29, 2009 | Reply

    kemalizmin halka dayattığı “kırk katır mı? kırk satır mı?” siyaseti, yine kemalizmin kuyruğunda yaratılan (sahte) solculara 3ncü yolculuk denen siyaset üstü ya da tarafsızmış gibi gözükerek, kemalizm lehine taraf olma ilkesizliğini doğurmuştur.

    kemalizmin döllediği solculuk ne kadar sahte ise, kemalizmin döllediği sağcı-milliyetçi/muhafazakar-dindarlıkta o kadar sahtedir. işte bu yüzdendir ki çok kolay bir şekilde at izi it izine karışabilmekte, 70’li yıllarda birbirine kurşun sıkan chp ile mhp, bugün aynı yolda omuz omuza olabilmektedir.

    türkiye halklarının önünde duran en büyük sorun bu sahte ve yapay kabuğu kırmak, kozasından dışarı çıkmaktır.

    bu kabuk çatlamaya, kozadan çıkılmaya başlanmıştır, türkiye hakim sınıfının mhp ve chp üzerinden azgınlaşarak, saldırıya geçmesi, darbeye çanak tutar hale gelmeleri bundandır, her türlü gayretin seferber edilmesi, maskeli sahte solcuların (ulusalcı vb.) maskelerini atmalarına sebep olan gayretkeşlikte bu kapsama dahildir.

    hakim sınıfın paradigması daha ilk özgür seçimlerde iflas etmiş olduğundan, iflas eden paradigmayı ayakta tutmak silah zoruyla (sayısız darbelerle) mümkün olabilmiş, ancak ne varki soğuk savaş döneminin bitişi aynı zamanda açık darbeleri de mümkünsüz hale getirmiştir.

    ulus devletlerin tarihe karıştığı dönemde ulus devlet nutukları atmak, üniter devlet nutukları atmak abesle iştigaldir. ulus devlet nutukları atabilenler, ulus devleti sonlandıran AB projesine niye karşı çıkmıyorlar, ya da çıkıyorlarda bunu neden gizi gizli yapıyorlar. her türlü ilerlemeye köstek oluyorlar, bu mantıksızlığı anlatmak ise muhataplarına düşmektedir.

    barbar derebeylik sistemi yıkılmış, ulus devletciliğe geçilmiştir, görüldü ki ulus devlet sitemi de birleşik derebeylik sistemiymiş, insanlığın gelişimine ayak bağı olmaya başlandığındandır ki ulus devleti savunmak aynı zamanda barbarlığı savunmaktır. kapitalizm savaş yerine barışı savunduğu sürece insanlığın gelişimine hizmet etmiş olacaktır, küreselleşmenin; en nihayet marks’ın enternasyonalizmine tersten varmak üzere yola çıkan bir dairesel döngü haline gelip, gelmeyeceğini ya da ortak bir fayda düzleminde keşisip, keşismeyeceğini bilmiyoruz, ancak bir gerçek var ki, marks; enternasyonalizmi, esas olarak ulus devletlerin barbarlığına ve sömürücülüğüne karşı geliştirilmiştir, tarihte ilk kez ve savaş yerine barışı savunduğu koşulda olmak kaydıyla kapitalizm, küreselleşme ile salt biçimsel anlamda bile olsa marks’ın enternasyonalizmi ile aynı düzlemde buluşmaktadır. insanlığın ileriye doğru yürüyüşü sürecektir. “Enseyi karartmayalım”

  21. Yazan:Abdullah Tarih: Ağu 29, 2009 | Reply

    Ahmet Taşgetiren’e ve Yıldıray Oğur’a, yukarıda linkleri verilen yazılarındaki harfler adedince teşekkürler. Birisinin sizi anladığını hissetmek kadar güzel daha ne olabilir. Ellerinden, gözlerinden, alınlarından,………. öpüyorum…

    Özlem Hanım en büyük teşekkür de size… Kendilerini (kendi haklarını) unutup başkaları için mücadele verenlere, daha önce kendilerine yüz çevrilmiş olsa bile, kırgınlıkları, onları doğru yoldan ayırmamış, kendilerine düşmanlık yapmaktan bıkmamış olanların haklarını aramada bile tereddütsüz olan herkese, Özlem hanımın yazdığı yazı ve yapılan yorumlardaki harfler ve de verilen linklerin içeriğinde ki harfler adedince teşekkür eder selam ve saygılarımı sunarım…

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin