RSS Feed for This Post

Biz unutamıyoruz, ya siz?

S. , A. ve Annelerine …
Ben normal insanlardan daha fazla onur takıntısı olan biriyim hatta benimki onurlu olmaktan çok bunu takıntı haline getirmiş bir hal.Tümüyle ‘acı ‘ diyebileceğimiz bir öykü bizimkisi ama yine de o onur takıntım nedeniyle meseleyi olurda mazlum edebiyatına bağlar korkusuyla acıtmadan ele almaya çalışıyorum hep ama değişmiyor sonuç bu hikayenin sonu hep acı ile bitiyor ben acıtmıyorum,olay acı ben ne yapayım?Ben acıtmıyorum,o acıyor.
  Acılı bekleyişlerde bile insan arıyor insan ben kampüsteydim ve oldukça yalnızdım belki yalnızdık da diyebilirim,Tıp Fakültesi girişinden sonra güvenlikler yolda otobüsleri durdurup otobüsün içerisinde başörtülü öğrencilere ‘ fakülte sınırındasınız ‘ deyip baş açtırıyordu ben okula arabayla gidiyordum orada başörtülü ve yalnızdım ve büyük şehirlerde değil daha küçük bir şehirde olmanın verdiği ve şimdiki gibi konuşabileceğimiz ortamların olmadığınıda hesaba katarsak duyabildiğim çoğu kez kendi sesimden fazlası değildi.Yalnız ve habersizdik bir o kadar şaşkın mücahit ve mücahide herkes toprağın altına girmişti.Sadece onlar değil elbet,benim okuduğum üniversite ‘ ülkücü’ insanların çoğunlukta olduğu bir nevi bu şekilde kadrolaşmış bir üniversite idi.Yasak ben ikinci sınıfta iken başladı,birinci sınıfta okula başörtülü bir şekilde gidebildim.Hatta okulun ‘ ülkücü reislerinin ‘ başörtülü bacılarıydık,BBP kanallı ‘Alperenler’den değil,Mhp kanallı ‘ ülkücülerden ‘ bahsediyorum.Onlar okulda her köşe başını tutmuş,sürü halinde gezen,aralarında fiziken en irisinin ‘ reis ‘ olarak anıldığı bir klik oluşturmuşlardı okulda.Hatta bazen derslere girmiyor kendi fikirdaş hocaları tarafından kayrılıyor ve yoklamaları alınmıyordu.Hatta okulun ilk haftaları kantini kapatıp herkesi zorla ayağa kaldırıp,Türk Bayrağı açıp İstiklal Marşı okutuyor,elleri ile malum hareketleri yapıp ‘ Ülkücü Hareket Engellenemez ‘ sloganlarını Kampüs’ün koskoca kantinine savuruyorlardı.’Ya Allah Bismillah,Allahu Ekber ‘i çok seven bu babayiğitlerde mücahit ve mücahidelerle birlikte toprağın altına girmişlerdi.Öyle bir sessizlik hakimdi ortama,az bir zaman sonra ben de artık gitmez oldum okula zaten son günlerim bedeninden daha büyük göğüsleri ile beni ürküten öğrenci işlerindeki kadının elime uyarı kağıdını tutuşturmak hevesi ile peşimden olan hızıyla koşması benimde kaçmam ile akıp gidiyordu.O koşuyor ben kaçıyordum onun tek derdi kağıdı avucuma sıkıştırmak iken benim derdim ise hem kadının düştüğü an olacak depremden ve kağıdın elime tutuşturulmasından olacak depremden kaçmaktı.Ben yarı gülen yarı ağlayan halimle olayı sıcağı sıcağına anlayamamış iken bana olayın en acı halini anlatan en samimi dostum ve ablası olmuştu onlar daha dar bir alanda Eğitim Fakültesinde idiler.S. ve A. ben onlara ağladığım kadar kendime hiç ağlamadım devamını getiremeyeceğim belki yarına…
  Yarın …
 
  S. benim en samimi arkadaşım,ortaöğretim birinci sınıftan bu yana herşeyimi paylaştığım dostum,canımıniçi,cinsinden bir cümle benim için.Tuhaftır ben çok daha rahat hatta belki şımarık,biraz daha özen isteyen biri olarak şekillenirken o daha sağlam,sert bir o kadar ciddi bir kız olarak şekillendi.Hayatımızın 28 Şubat acıları ile tsunami yaşamasına kadar beni hayat içerisinde koruyan kollayan bazen dost bazen ablam olabilecek bir ilişkiydi bizimkisi,öyle içten ve samimi.Okul dışına taşıdığımız dostluğumuz,ailelerimizin tanışması,annemler tatile gidince S.’nin bizim eve kamp kurması,uygun fırsatta benim de onlara sık ziyaretlerim sonucu S.’nin ablası,A. abla ile de oldukça samimleşiyoruz.A. daha sakin bir kız,biz oldukça cıvıl cıvıl ve hareketliyiz,kıkır kırır bir parıltı var yüzümüzde.Garip bize oranla A. çok daha renksiz,bir sükut gibi A. bizim yanımızda,A. even pek çıkmıyor daha çok kendini eve hapsetmiş gibi.A. bizden 3-4 yaş büyük,zaman sonra öğreniyorum,A., İ.H.L ortaokuldan terkmiş,o dönem yine baş gösteren başörtüsü yasağı,sanırım 80’lerin sonuna rastlayan bir dönem.O dönemde hortlamış olan ‘ başörtüsü ‘ yasağı hayatının ilk zamanlarında gelmiş bulmuş A.’yı o zamanlar anlamamıştım,zaman sonra hayat bizide gri kılınca anladım,A.’nın yüreğinden yüzüne yansımış renksizliğin nedenini.
 
  Lise hayatım,bu yılları çok daha güzel kılan S.’nin dostluğuyla bitiyor.Üniversiteye hazırlanıyoruz.S. ders çalışıyor ben hayatım boyunca ders çalışmadım yine çalışmıyorum.Kitap okuyorum ama ders kitabı değil canım ne isterse onu okuyorum.Gittiğimiz dershaneler farklı ama biz yine kopmuyor haftada en az bir kez konuşuyoruz ve susmayan telefonlarda dünyayı birbirimize anlatıyoruz,hiç kopmuyoruz.Ben o yıl okumayı istemediğim bir bölümü kazanıyorum,ne yapmak istediğim iş ne de okumak istediğim bölüm o yıllarda benim için sorun değil oldukça eğlenceli bir bölüm,okula başladıkça seviyorum bölümümü,niyetim belli ; biraz bu bölümde eğlenip burayı bitirip başka bir bölüme geçmek.S. o yıl kazanamıyor,gelecek yıl o da artık bir üniversiteli,bölümünü çok seviyor o.Ben ikinci sınıfa başlıyorum,S. birinci sınıfa.Ben aynı üniversitenin Kampüs kısmındayım,o Eğitim Fakültesinde,biraz büyüdük ama yine yüzümüzde bir pırıltı var bu kez liseli olmanın ışıltısı değil de üniversiteli olmanın parıltısı var yaşamlarımızda.Hayat bizim için böyle devam ederken,S’.den çok sevindirici bir haber alıyorum ; ‘Cemile,sana birşey söyleyeceğim,ablam hani ortaokuldan başörtüsü nedeni ile terk idi ya,kimseye söylemeden kendi çabasıyla lise öğrenimini Açık Lise’ye girip,dışardan bitirdi ve yine kendi çabası ile bir dönem dershaneye gitti,o da benimle aynı üniversite de …….. Bölümünü kazandı ‘.Nasıl seviniyorum,telefonda çığlıklar atıyorum.Zihnimde A. ablanın gri yüzüne canlı bir renk yerleştiriyorum,onun kadar seviniyorum.Çünkü benim arkadaşlarım olan bu iki kardeşin birbirine olan sevgi ve düşkünlüğünü çok iyi biliyorum.Hemen hayallere dalıyoruz.S. ve A. abla aynı zamanda üniversiteyi bitirecekler,aynı zamanda göreve başlayacaklar,iki kardeş yapmayı istedikleri tek şey olan o kutsal görevlerini yaparken,birlikte yaşamı paylaşacaklar.Hayat o yıl böyle güzellikle ile geliyor bize.A. abla da eğitiminin ilk yıllarının verdiği acıdan bu şekilde kurtulacak…Ne güzel…
 
  Hayat bizim için o anlık sevinciyle devam etmiyor.Daha bir Yeşilçam havasındayız,koşup oynadığımız anlık yeşillikler var o kadar.Biz öyle tebessüm ederken,kendimizi hayatı yenmiş sayarken ‘ kötü adam ‘ sevincimizi en çirkin tonuyla kesiyor…Tv’ler başka başka hiç duymaya alışık olmadığımız şeyler söylüyor,birileri açıklamalar yapıyor,ortalıkta tuhaf istihbaratlar geziyor,sokaklarda cüppeli ve sarıklı adamlar var.Hükümet devrilecek,cümleleri…İnsan olayın içinde iken anlayamıyor.Öyle garip günlerden biri daha,S. beni arıyor ağlamaklı,artık okula başörtülü giremeyeceğimizi söylüyor.Ben oldukça rahatım,saçmalama diyorum,olmaz öyle şey,ne mümkün?İnsanlar sokağa dökülür,Müslüman bir ülke burası.Günler merak ve endişhe içerisinde geçiyor.İlk paragrafta yazdıklarımı yaşamaya başlayınca ve kimsenin öyle sokaklara dökülmediğini gördükçe,içimde tanklar yürüdükçe yürüdükçe anlıyorum,o pırıltıyı kaybetmeye başladığımı.Okulu üçümüz de bırakıyoruz.S. ile sık sık hatta eskisinden çok daha sık görüşüyoruz,anlatıyoruz,konuşuyoruz olmuyor bitmiyor,değişmiyor.Her görüşmemizde daha bir renksiz,daha bir solgun.Zaman geçtikçe S. daha bir soluyor,daha bir zayıflıyor,sürekli hasta.Tuhaftır,gittiği doktorlar yaptıkları tahlil sonuçların bir hastalığa rastlamıyor ama S. hep hasta.A.’dan pek bahsetmiyoruz,bahsedemiyoruz.Biz bir kez,o iki kez vuruldu.A. abladan haber yok,bu kez daha sıkı bir esaret ile A. kendini daha bir eve hapsediyor.Yıllar böyle gelip geçiyor.S.’lerdeki toplantılarımıza eskisi gibi katılmıyor A. abla,hayalet bir kız gibi sadece sessiz ve renksiz.Biz yine bir kuvvettir görüşmeye devam öyle tutunmuaya çalışıyoruz hayata.Zaman akıp geçiyor yaşamı ve kaderi paylaştığım bu arkadaşlarımla her buluşmamızda mutlaka ‘ başörtüsü ‘ konusu açılıyor.Hani o ilk aşkı tarafından terk edilen kadınlar vardır ya,ardından bir daha hiçkimseyi sevmemiş ve evlenmemiş,her ağzını açtığında ilk aşkından bahseden,iç burkan öyküleri olan o kadınlar gibiyiz,bu terkedilişi her konuşmamızda anıyoruz.Bir kayıp gibi sanki seni unutmadık der gibi bir anma törenidir geçiyor aramızda.Birbirimize sarılıp ağlıyoruz başka da birşey yok zaten.Araya bazen bizimle hayatı ve kaderi paylaşan arkadaşları sıkıştırıyoruz,failleri farklı içeriği aynı acı anılar bütünü bizimkisi.Her mutsuzluğumuzu oraya bağlıyoruz.Unutmuyoruz,ama unutuluyoruz.Unutmuyoruz ama unutuluyoruz.Unutuluyoruz.Yıllar akıp gidiyor herkesin yaşamında bir değişiklik bir akışkanlık var ben,S. ve A. abla biz değişmiyoruz,biz o yıllara çakılıp kaldık,orada öyle…
 
  Üç kızın acısı değil elbet,yığınlar o yıllara saplanıp kaldı.Herkesler yeni yıllar ile yenilendi,biz o yıllarda kaldık,tek bir harf almadan üzerimize ve değiştirmeden hiçbirşeyi.Tozlana eskiye o yıllara takılıp kaldık,dokunmadan,dokundurmadan.Kendi acımızda doyurmadı o yılların hesapkarlarını ailelerimiz de vuruldu o zamanlar.Okulu bırakıp bırakmama kararında S.’nin ailesi ona bıraktı kararı,benim ailem de nasıl istiyorsam öyle davranmam konusunda beni özgür bıraktı.Kendi acılarımız arasında kimseyi görecek gözümüz yokken S.’nin annesi birden hastalandı.Kolay değildi iki kızının üniversiteyi bırakması,kızları daha kolay atlatmaya çalıştı ama o atlatamadı.S.’nin annesi de bizim acı öykümüze en baş sıralardan yerleşti.Orada o alçak bir tepenin üstünde kurulmuş,iki katlı o ev de ben üç kadının hikayesinin acılanmasını izledim hep kendi hikayemden daha çok hissederek.
 
  Gariptir,20 yıla yaklaşan dostluğumuzda her ahh… ettiğimde yanımda olan beni hayattan korumaya çalışan arkadaşımı ben koruyamadım,kendi hikayesine,anne ve ablasının hikayesini ekleyerek yaşadı o.Ben elim kolum bağlı bir damla su dahi olamadım onun yüreğine,kupkuru,yandık…Vefasız gibi hissediyorum şimdi kendimi tek yaptığım kendimden çok üzülmek,bu kadar ıssız bir çaba benimkisi.Tutamadım elinden,kurtaramadım onu ve kendimi ve A. ablayı ve annelerini ve yüzlerce başörtülü kızı.Belki,belki…
 
  Birkaç ay sonra S.’nin doğum günü bu yıl ki armağanı diğerlerinden daha bir farklı.Bu yazıyı armağan edeceğim ona.Biraz daha hüzün,belki biraz daha tazeleme…Sadece sonucu değiştiremedim ama derdin derdimdir.

… Bu makale ilginizi çektiyse…

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.

Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 19 Yorum

  2. Yazan:eg Tarih: Ağu 8, 2009 | Reply

    bir ah çeksem karşıki dağlar yıkılır derler ya, aslında bu kadar zulme uğramış insanların bir ahı ile dünya yeryerinden oynar. zira adaletle ayakta kalan dünya, ah ile yerinden olur…bu kadar insanın ahını almanın yükünü omuzlarında ve vicdanlarında nasıl taşıyacaklar bu zalimler merak ediyorum.

    bir ara bir fotğraf görmüştüm. ilk defa üniversiteye giden bir siyah kızın arkasından ona sövüp sayan ve tartaklamaya çalışan kadınlardan birisi yıllar sonra pişmanlığını dile getirip özür dilemişti. o özrün bir anlamı olur mu o insanların katında ve Allah katında bilemiyorum; ama umarım bir gün bu zulme yolaçanlar da zulmettikleri insanların ayaklarına kapanıp “bizi affedin, zira ölemiyoruz bile” derler. kimsenin ahı kimsede kalmaz, buna tüm kalbimle inanıyorum.

  3. Yazan:aydd Tarih: Ağu 8, 2009 | Reply

    Gözlerim doldu desem…

    Önce o yüzünüzdeki pırıltıyı,sonrasında da o acıyı o yıllarda yaşayan biri olarak bu dünyada yalnız olduğuma kanaat getirmiştim.

    İçimde hiç dinmeyen sızı vardı tam 11 yıldır. Etrafımda da beni anlamayan bir yığın insan. neden okulu bıraktığımı anlayamayan, acımı paylaşmayan, aksine acıtan insanlar.

    Hergün ama hergün bu sızı içimde.. Özelliklede çevremde sorun yokmuş gibi davranıp ,bir yere gelip , okulu bırakmakta ben yanlış yapmışım gibi davranan insanlar..

    Yazacak , söyleyecek çok şeyim var …
    ama şu kadarını sizlerle paylaşayım ;

    özetle yalnız olduğumu düşünüyorudum, yalnız değilmişim. benim gibi birileri varmış, buna sevinsemmi ,üzülsemmi bilemedim…

    düşündümde , hem kendim için hem bizim gibiler için çok üzgünüm…

  4. Yazan:özlem Tarih: Ağu 8, 2009 | Reply

    Sevgili Cemile ben bu yasagi sizin kadar agir yasamadim. ama ortunmeyi ilk dusundugum andan itibaren ne ile karsilasabilecegimi biliyordum. sizin jenerasyonla ayni agirlikta olmasa bile yanilmadigimi da gordum. Cogu zaman ise pek coklari gibi caresiz seyrettim. diyecegim o ki bugun 20 yildir hissettigim ayni duyguyu hissediyorum hala. Daha da guclu ve inatci bir sekilde. O da ofke! Tipki gozaltinda kayip annelerine baktigimda ya da Sarkis amcanin oykusunu okudugumda ya da Cafer beyin birgun bizlere sordugu soruyu(‘siz hic muharrem orucunu aciktan tutan, bunu etrafa soyleyen bir alevi gordunuz mu?’ Ben gormemistim gercekten)Korkarim bir gun bu sacma yasak bitse bile tum bu magduriyetler sona erse bile bu duygu bende bitmeyecek.
    A ve S ye ne oldugunu yazmamissin ama onu da bilmek istedigimden pek emin degilim.:(
    yine de sen yazmaya devam et.
    yuregine saglik,klavyene kuvvet:)

  5. Yazan:purple Tarih: Ağu 8, 2009 | Reply

    unutmayalım ve unutturmayalım..

  6. Yazan:purple Tarih: Ağu 8, 2009 | Reply

    bu arada sevgili editör,kurallarını çok sevdim….

  7. Yazan:Katre Tarih: Ağu 8, 2009 | Reply

    cemilecim seni en çok bizler anlarız, ama en azından ailen kararı sana bırakmış, ailen destek vermiş… benim gibi herkesle zıtlaşmak zorunda kalmamışsın, destek hiç görmedim ki. çok tartıştık ailemle ama en azından evde atmadılar ona şükretmeliyim.

    tıp fak. son sınıfta okuyan bir kızcağızı anlatmıştı hocamız. ailesi okuldan ayrıldığı için eve almamışlar, kapıya koymuşlar kızı ve komşusunda geçirmiş geceyi. sokakta abisine rastlamış abisi daha kötüsünü yapmış başörtüsünü zorla çekmiş başından, iğneler yüzünü kan içinde bırakmış… sonra mecburen okula başlamış, kız başımı açtım ama benden geriye birşey kalmadı demiş, onurum vs.

    aydd yalnız değilsin, 11 yıldır bu duyguyu ben de yaşıyorum… ilahiyat prof.’nun kızı bile başını açıp okuduysa ben ondan daha mı bilgiliyimdir diye çok eleştiri aldım.

    cemile, arkadaşına en iyi destek yalnız olmadığını hissettirmen olsa gerek, bahsettiklerini yapabilecek olsaydın zaten yapardın buna inanıyorum.

    kendini yalnız hissedenler tez zamanda bir araya gelmeli gibi geldi bana:)

    bizi ağlatanlara inat tebessümü eksik etmeyin arkadaşlar yüzünüzden…

  8. Yazan:ÖZLEM.T. Tarih: Ağu 8, 2009 | Reply

    ben farklı bir acıdan bahsetmek istiyorum, başörtü sıkıntımızı konuşduğumuz bir sitede başörtülü bir akadaş bu ”acıtasyonu” bırakmamızı söylemişti..başörtülüler artık bu meseleyi kullanıyorlar yorumuyla birlikte!!…(cemile hanım ünlem kullandım ama ::))))

  9. Yazan:cb Tarih: Ağu 8, 2009 | Reply

    Enver bey,

    biz bunları yaşadıktan sonra gelip özür dileseler ne olacak?Yaşadıklarımız ve geçen zaman geri gelmiyor.Elbet öyle birşey olursa o da bir güzellik.Ben Allah’ın adaletine güveniyorum.

  10. Yazan:BetuL Tarih: Ağu 9, 2009 | Reply

    Guzel bir hediye, eminim arkadasiniz unutmayacak bu hediyenizi. Elden hic bir seyin gelemese de yanindaligin/acinin paylasildigin bilinmesini kucumsemeyin.

    Selamlar

  11. Yazan:cb Tarih: Ağu 9, 2009 | Reply

    Sevgili Özlem,Aydd,Özlem t.,Betül,Purrple ve Katre hanımlar,

    elbet yalnız değiliz sadece içimizdekileri içimizde yaşamak yerine paylaşmaya ihtiyacımız var sanırım tabii Değerli Editörümüz de hem sevilesi hem de sayılası bir isimdir bu içimizdeki duyurmak amaçlı bize yardımı oluyor sağolsun.Ben de bu süreci ağlayarak yaşadım ve ağlayarak yazdım.

    Özlem t., ünlem sevdasından vazgeçmelisiniz 🙂 size acıtasyon imasında bulunanlara ‘ biz acıtmıyoruz yaşananlar acı ‘ diyebilirsiniz ya da küçük emrah taklidi yapınız kim neyden anlıyorsa ona göre :)Ya da onları dövebilirsiniz,ağır tahrik olduğu için suç sayılmaz bu dayak!

    Ya da evlatlarını evden atan babaları Show habere çıkartıp,şu ıstakozcu şirret kadının eline verip hadlerini bildirmek lazım.

    Allah yardımcımız olsun,insan daha güzel armağanlar vermek ister aslen 🙁

    sevgilerimle

  12. Yazan:topluiğne Tarih: Ağu 9, 2009 | Reply

    bu olay bu ülkenin en büyük ayıbı. hem de her yönden… hem cinsiyetçi, hem sınıfçı, hem de dinsiz bir uygulama.
    sadece yasağı uygulayanlar yok karşında. ailen, çevren, dindar çevreler (peruk vs gibi çözümler ararsan.)
    17-18 yaşlarında dünyayı karşına almak kolay değil. şimdi olsa, yemişim üniversitesini der hayatıma başka bir seyir vermeye çalışırdım ben de herhalde. ama o günlerde…
    lanet olsun.

  13. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Ağu 11, 2009 | Reply

    Kemalist ailenin demokrat bir çocuğuyum ben,kendi yaşam biçimlerine öylesine saplanmışlarki ne söylediysem vicdanlarına hafif çarpıyordu.Canı yanıyor insanın ailenizi gözleri ve vicdanları mühürlenmiş görünce çırpınıyorsunuz ,olmuyor elden bir şey gelmiyor.Her konuda hüküm veriyorlar nasıl yaşanılacağı nasıl giyinileceği ne doğru ne yanlış her şeyi biliyorlar.Cahil hep haklı.
    Bir nebze olsun yüreğinize su serpecekse bizde varız.Bizim vicdanımız körelmedi yanıbaşımızdakiler, aynı evin içinde, aynı mahallede zulmederken biz yanınızdayız.

    Allah yardımcınız olsun.

  14. Yazan:özlem Tarih: Ağu 11, 2009 | Reply

    Tan Bey,
    kemalist bir ailenin imalat hatası bir çocuğu olarak yaşadıklarınızı zamanında bolca yaşadığım için nasıl sıkıntılı bir durum olduğunu iyi biliyorum.
    Buradayım diyen yorumunuzdan selamınızı aldım.
    Ben de selam, iyi ki sizin gibi sesler var diyorum.

  15. Yazan:cb Tarih: Ağu 11, 2009 | Reply

    Sevgili Olcayto ve Özlem,

    ikiniz adına gerçekten üzgünüm,ben dışarıdan katlanamıyorum bir de bunları kısmen de olsa ev içinde yaşamak zor olmalı,Allah cümlemizin yardımcısı olsun

  16. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Ağu 11, 2009 | Reply

    Sevgili Cemile ve Özlem

    Keşke sizinle beraber bir bedel ödeme bu acıları paylaşma imkanı olsaydı.

    Mustafa İslamoğlu’nun tabiriyle bir demokratın boynunun borcudur bu.

    Bir dost sözü “bu mesele çözülecek.”

  17. Yazan:M. İkbal TUNA Tarih: Eyl 1, 2009 | Reply

    cemile hanım gerçekten çok üzüldüm size ve diğer aile dostunuza. size bunları yapanlar günümüz dünyasında çok anokronik kalıyor artık. onlar belki siz ve sizin gibi değerli insanların çok az da olsa dünyasını mahvetmiş olabilirler ama siz dik duruşunuzla, değerlerinize bağlılığınızla onların ahiretlerini mahvedeceksiniz gibi geliyor(beddua etmeyi sevmem ama bazı şeyler çok dokunuyor)
    anlamlı bir hediye olmuş arkadaşınız için. umarım dostluğunuz hep devam eder

  18. Yazan:cb Tarih: Eyl 2, 2009 | Reply

    Sevgili İkbal hanım,

    doğum gününü bekleyemeden yazıyı gönderdim kendisine üstelik yazıyı okuyan demokrat Sol’cu bir dostumuzda bu arkadaşıma bir mektup yazdı,onu da iliştirdim,ağlaştık öylece sonra iki dost bu acıdan kendimize acısız bir anlam çıkartıp güzel bir gün geçirdik birlikte,çok şükür

  19. Yazan:cb Tarih: Eyl 2, 2009 | Reply

    Bu arada Tan gibi sıkı liberal demokrat arkadaşlarımında güzel cümlelerini ekledim elbet,sağolunuz

  20. Yazan:melin Tarih: Haz 29, 2010 | Reply

    benim ailem kökten:) chpli bir aile. ablam şu forum milliyetçilerinden, türbana da karşı. annem dindar bir kadın olduğu halde başı örtülü değil. kızdığı da kara çarşaflılarmış (öyle diyor). bense bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum (sınırlı kelimelerle kendimi anlatmaya çalışırken etiket kullanmak zorundayım) ateistim. en azından şu an için durduğum nokta ateizme yakın. hala okuyorum. o yüzden kendimi yine de sınıflandırmaktan çekinirim. gel gelelim benim bu konudaki fikirlerim nedir, paylaşmak istedim. ilkokuldan itibaren andımızı ezbere söyleyerek, 10 kasımlarda sarı zeybek izletilip, ağlayan veletlerdendim. lise sona kadar da durum değişmedi. bunun yanında da din hocalarıma evrim teorisi hakkında soru sordum diye herkes önünde rezil edilmişliğim de vardır:) halbuki gerçekten o dönem bilmiyordum ve öğrenmek istemiştim bir hocanın görüşlerini. sonra üniversite başladı. inkılâp tarihi hocası sağolsun, resmi ideolojiden uzaklaşmamamız için elinden geleni yapıyordu. bilim yuvası dedikleri yerde ben, müfredatta olmayan konular üzerine yorum yapamıyordum. yaptığımızda tehdit dahi alıyorduk. ben nerde miyim? izmir :).hiç şaşırtıcı değil di mi? peki ne üzerine konuşup tepki çekiyorduk?. türban yasağına karşı durduğumuz, tsk ve devlet üzerine ahkam kestiğimiz için. yalnız değildim neyseki. 2-3 kişiydik ama bence kalabalıktık.
    peki ben, inançlı dahi değilken nasıl inançlıların hakkını savunabiliyordum? çünkü devlet ya da başka bir sebep duymadan ahlakımın ve aklımın beni doğru yola götüreceğine dair vardı inancım. evet ben bir inançsızım. ama inananların dinlerini özgürce yaşabilmelerini savunuyorum. çünkü ben de fikirlerim yüzünden dışlandım, aşağılandım çoğu zaman. kürt açılımı daha tartışılmadan, kürtlerin hakları dedim. ermeni soykırımını sözdesi olmadan tartıştım. peki yeri geldi ne oldum? vatan haini, akpli, beyni yıkanmış, züppe, pkk sempatizanı, sana da yeşil sermaye mi burs verdi, sevgilin mi kürt ve daha niceleri. kızacağımı sandılar bunlara :). ailemde bile çok tepki çektim zamanında. atatürk lisesinde okuyup, fransız kolejlerine gidip bunları savunamazdım onlara göre. evet resmi ideoloji benim üzerimde başarısız oldu. çünkü onların oku dedikleriyle sınırlamadım kendimi. önceleri benim de zincirlerimden kopmam zor oldu. ama başardım.
    evet başım bağlı değil. ve ben çektiğiniz sıkıntıları hissedemedim belki ama anlayabildim. insanların inançlarını ve düşüncelerini sonuna kadar özgürce yaşamaları gerektiğini de savunucam her zaman. çoğu müslüman benim gibilere kâfir diyip, belki ramazanda kızacak ve latent kemalist olarak görecek :). ama biliyorum ki 1 kişi bile olsa o beni anlayacak. işte ben o bir kişi için bile davasına destek olmaya devam edeceğim. çevremden çok insan eksilttim… kendinden başka herkesi düşman olarak görenleri. artık hayatımda bir süs bitkisi kadar yerleri var. bilgi paylaştığım çok az insan yetiyor bana. lütfen bizlerle de devam edin bu yolda. beraber aşalım engelleri..

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin