RSS Feed for This Post

Muhafazakârlaşma palavraları

Türkiye giderek daha İslamileşen bir ülke mi oluyor? Dindarlaşma hızla artıyor mu? Türkiye’nin her yerinde adım adım muhafazakârlaşma baskısının hissedileceği ve netice olarak herkesin bunu kabullenmek zorunda kalacağı bir ülke mi olacağız?

Bu sorular etrafında dönen tartışmalarda genelde iki eğilim çarpışıyor… Bir tarafta böyle olmadığını ve adım adım bu ülkenin daha da modernleştiğini/ sekülerleştiğini düşünenler var… Öbür tarafta ise bu ülkenin daha İslamileştiğini/ muhafazakârlaştığını, geçmişte çok daha modern bir toplum olduğumuzu, bugün ise “kıvamımız”ın bozulduğunu, din baskısının toplumun üzerinde giderek daha çok hissedildiğini ve bu süreç sonunda daha “geri” daha “kapalı” bir ülke olacağımızı düşünenler var…

Net bir şekilde ifade edelim ki ikinci tarafın söylemi tamamen fos argümanlara dayanan, içi bomboş bir söylem… Bugünün Türkiye’si geçmişe kıyasla çok daha modern bir toplum ve her geçen gün daha da modernleşiyor… O, kıvamımız pek yerindeydi denilen Kemalizmin altın yıllarında Türkiye toplumu çok daha monolitik, uniform, hiyerarşik ve durağan yaşayan çakma-modern bir toplumdu. Üstelik kıyafet olarak da İstanbul gibi bir kentsel mekânda tüm “modern” kadınlar başı açık olmakla birlikte, kıyafet çeşitliliği son derece az, tayyör modelinde Kemalizmin monolitik çakma-laik kadın tasavvuru hâkimdi. Bugünse bu ülkenin metropol ortamlarında stil olarak g-string iç çamaşırı eteğinin/ pantolonunun yanından gözüken kadınlara da, farklı bağlama tiplerinde rengârenk ya da siyah türbanlı kadınlara da, saçını maviye, mora boyamış, göz ve dudakları piercingli kadınlara da ve Kemalizmin ideali olan tayyörlü kadınlara da rastlayabiliyoruz. Modernleşme zaten bizzat bu çoğulculaşma durumudur… Modernlik, sürekli farklılaşma arzusunda bir toplumsal yapı demektir…

Biliyorsunuz ülkemizde tüm bu sekülerleşme/ modernleşme tartışmaları kadınlar üzerinden yürüyor. Biz de o güzergâhtan devam edelim… Çok açık ki, sekülerleşme bağlamında bu ülkede hayata annesinden ve anneannesinden daha seküler bakmayan bir kadın ancak yüzde 1 oranında olabilir. Hatta bu rakam bile fazladır… Aslında Türkiye muhafazakârlaşıyor diyenlerin kaygısı, son derece muhafazakâr/ sağcı bir kaygı. Kemalist LAST (Laik yaşam tarzına sahip Sünni Türk) ortasınıfları İslami kesimin görünürlülüğünden, toplumsal ve kamusal mekânda daha çok varolmasından, ortasınıflaşmasından rahatsız oluyor, konforu bozuluyor. Aynı şey Kürtler bazında da geçerli ve Türkiye’de nasyonalizmin ve otoriter-sekülerizmin eşzamanlı Türk ortasınıflarında yükselişinin sebebini burada aramak gerekiyor. Dolayısıyla bugün Türkiye’nin kendine “modern” diyen yerleşik ortasınıfları bu ülkenin daha geniş ölçekte modernleşmesine direnç gösteriyor. Kendilerinden kimliksel olarak farklı şekilde modernleşme talebi olan insanları hazmedemiyor, sindiremiyor ve korkuyor… Bu aslında tastamam sağcı hatta aşırı-sağcı/faşizan bir reaksiyonu örnekliyor… Kendine solcu diyenlerin büyük kısmı, İslam meselesi etrafında aşırı-sağcı/faşizan bir bakış açısına sahip bu ülkede. Sözgelimi Ece Temelkuran ile Hollandalı faşist lider Geert Wilders’in bu meselelere bakışı aynı çizgide…

Anne ve anneannesinden daha seküler olmayan kadın var mı?” noktasından devam edelim… Bugün bir yandan laik kesimin kadınları kendi içinde daha sekülerleşiyor… Mesela geçmişle kıyaslandığında bekâret kaygısı hızla azalıyor. İlk cinsel ilişkiyi yaşama yaşı düşüyor… Bireyselleşme gelişiyor. Dolayısıyla boşanmalar artıyor. Evlilik öncesi cinsel beraberlik yaşayanların sayısı hızla artıyor. Dahası bu durumun ahlaki bazda meşru olarak görülmesi daha da hızla artıyor. Bu konuda tüm ampirik çalışmalar başka bir veri vermiyor bize. Zaten bunları zihni açık biri çıplak gözlemle de görebilir… Öte yandan İslami kesim bazında geçmişteki dindar ailelerle kıyaslandığında bundan da hızlı bir modernleşme var. Kızlarını okula göndermek, modern bir eğitimden geçip iş sahibi olmaları, modern çalışma hayatına katılmaları yönündeki talep çok güçlü. Dindar aileler bu konuda bir zerre bile muhafazakâr değil. Kızları metropollere gitsin, okusun, iş sahibi olsun, çalışsın diye ellerinden geleni yapıyorlar.

Söylenenin tam aksine Türkiye toplumu modernleşme talebi çok yüksek bir toplum. Annesi ve anneannesi gibi ev-merkezli yaşayayım diye düşünen, kendi bedenini, anne ve anneannesi gibi, kocasının namusu ve haysiyeti olarak gören başörtülü genç kadın sayısının da hızla azaldığı bir toplum… Tam aksine bireyleşme, kendini erkekle eşit görme, bireysel kariyer yolunda erkeğe taviz vermeden ilerleme eğilimleri hızla yaygınlaşıyor başörtülü kadınlar arasında…

Bu sekülerleşme sürecinin önünü tıkayan güç ise ironik biçimde Kemalist devlet zihniyeti… Çakma-laik devletimiz (özellikle de Genelkurmay Karargâhı) gerçek anlamda laikleşmenin önünde “gerici” bir engel teşkil ediyor…

… Bu makale ilginizi çektiyse…

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.

Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 15 Yorum

  2. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    Kütahyalidan yine Kemalist Türkiyenin gerçeklerini yansitan güzel bir makale.Bu arada Sayın Kütahyaliya geçmiş olsun dilegimi iletmek isterim. Hür Internet sayesinde şiddetci Alperenler tarafinda acayip pataklanmiş oldugunu ögrendim. Çok üzüldüm. Zalimlerden Tanrım korusun.

  3. Yazan:Mustafa Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    bir insan yahu nasil “sekuler” olabilir? Devlet sekuler olabilir veya laik. Laiklik ve Sekulerlikde ayni seyler degildir. Sahislar ferdler laik veya sekuler olamazlar.

    “Sekulesmeden” misaller veriliyor “bekaret kaygisi azalan…” ya bununla ne alakasi var? Veya dindar ailelerdede bayanlarin calisma hayatina atilmalari okuma hayatina atilmalari.

    Dini egitimin zayif veya olmayan yerde dini kaygilarda pek olmaz dolayisi ile cinsel hayatda degisme olur ve sonunda bekaret kaygisi olmayan kitleler yetisir.

    Modern sehir hayati ve sartlari insanlari calismaya zorlar. Hersey paraya bagli olan dünyada para kazanmak icin herkez seferber olur. Tek babanin veya kocanin calismasida yetmez.

  4. Yazan:Tuncay Yılmazer Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    Yazılarını büyük bir dikkat ve heyecanla takip ettiğim Rasim Ozan Kütahyalı’ya yapılan saldırıyı kınıyor, kendisine de geçmiş olsun diyorum.

  5. Yazan:ahmet tan Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    güzel bir yazı olmuş.insanların kendinden(kendi gibi)olmayanlara tahammül seviyesi yükseldikçe artık ‘muhafazakarlaşma palavraları’ vb de olmayacaktır… bu arada Rasim Bey’e de büyük gecmiş olsun.maalesef ülkemizde hala kendi gibi düşünmeyenlere karşı bir sindirme işlemi uygulanmaya çalışılıyor.bunun için kaba kuvvete başvurma gibi insanlığa sıgmayacak şeyler yapılıyor…

  6. Yazan:hasan Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    Sayın Kütahyalının yazdıklarını kaale almak kesinlikle mümkün değil.Kişiler neden laik olsun ki laik olması gereken devlet.Dini siyasetin en önemli parçası olarak gören zihniyetin daha laik olduğu gibi bir kanıya nasıl varabilirsiniz.Bekaretle modernliğin ne alakası var.Başörtülü kızlarımız şöyle rahat böyle rahat diyor.O dediğiniz kızlarda olabilirde(!) aileleri de o özgürlüğü paylaşıyor mu? Eskisinden daha fazla türbanlı insanı sokaklarda görmemimizin nedeni, daha laik olmamızdan çok, bu kişilerin son 7 yılda devlet eliyle zenginleştirilmiş olmaları. Tabiki parayı bulunca harcanacak yer de lazım.Peki bu bahsettiğniz özgürlük son yedi yılda palazlanmayı başaramayan diğer türbanlılar için de geçerlimi ? Hiç sanmıyorum….
    Sayın Kütahyalının fikirleri her ne kadar çöplük olsa da yapılan saldırıyı kabül etmem mümkündeğil.

  7. Yazan:Hasan Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    Modernleşme meselesini yalnızca giyime parametrize eden bir görüş var Türkiye’de. Bu görüş, Türkiye Cumhuriyet’inden bile eski. Tanzimat’tan beri akan bir görüş bu.

    Bizim gibi modernleşmeyi “izleyerek öğrenen” toplumlar için kaçınılmaz bir sonuç bu yanlış modernleşme algısı.

    Cumhuriyet devrimleri de bu yanlış algı üzerine kuruldu. Modernleşmenin, bir tüketim değil, yeni bir üretim modeli olduğu ve modern kültür olarak adlandırılan bu şeyin şehirli kültürü olduğunu hep atladılar. İnatla.

    Bunu, Bülent Ecevit bile üstelik 1955 tarihinde Ulus gazetesinde yazdığı bir makalede “köylünün başından fesi alıp yerine şapka koymakla” ekonomik bünyenin değişmeyeceğini belirtmişti.

    Muhafazakarlık nedir?

    Daha doğrusu kimdir muhafazakar? Çalışan, gayet özgür tavır alan-uygulayan, “evinin kadını, çocuklarının anası” modelinden kurtulmuş başörtülü bir kadın mıdır? Astrolog peşinde koşan başı açık kadın mı?

    Bizim “efendilerimizin” ısrarla atladığı nokta bu oldu.

    Bu yüzden Türkiye’nin Özal’lı yıllardan bu yana modernleştiğini göremediler.

    Mesele sadece giyim olsa bile modernleşiyoruz. Benim yaşadığım yerde 10 sene öncesine kadar sokakta başı açık kadın göremezdiniz. Aynı şekilde memleketimde de öyleydi.

    Peki şimdi? Şimdi tam tersi durum. Açık kadınlar çoğunlukta. Kültür şehirlileşti. Batılı-Şehirli kültürü yavaş yavaş Anadolu’nun bile iliklerine işliyor.

    Zaten bu iş böyle olur.

    Kaldı ki, çok büyük araştırma şirketlerinin yaptığı anketlerde Türkiye’de başını kapatan, namaz kılan, oruç tutan vs. insan sayısının geçmiş yıllara göre hızla düştüğünü gösteriyor.

    Demek ki modernleşiyoruz.

    Ama bunun zorlama bir model haline gelmesi yanlış. Kimse modernleşmek zorunda değildir. Liberalizm açısından olaya bakıyorum, bu yüzden değildir. Beden ve hayat bireyin en temel mülkiyetidir. Biz mülkiyet deyince sadece alınan-satılan şey zannediyoruz. Oysa böyle değil.

    Kişinin en temel mülkiyeti olan beden ve hayat kişi tarafından istediği şekilde kullanır. Bugün, kimse kimseyi çember sakal bıraktı diye, namaz kılıyor diye geri olmak ile suçlayamaz. Bu, mantıklı değil. Liberalce bir iş değil.

    Zaten bunu yapan liberal de yok.

    Ama, mütedeyyin kesiminde atlamaması gereken bazı noktalar var. En son Duman grubu olayında da gördük. İş kendilerine dönünce tümüyle ifade özgürlüğü karşıtı olabiliyorlar ve bu modernleşen bir topluma yakışmaz..

  8. Yazan:Ali Duman Tarih: Nis 11, 2009 | Reply

    Kemalizmin resmi ideolojisi diyor ki;
    “pantolon, ceket giyecek, kravat takacaksın, ancak kafanın içi “sunni”lik ile dolu olacak, sunni dindar gibi düşünecek, görünüşte batı gibi modern görüneceksin”

    dindarların “tesettür”, “türban”a bu denli meyil etmelerinin sebebi, kendilerine modernlik adı altında dayatılan “batı tarzı görünme” zorunluluğudur.
    Asıl ikiyüzlülük buradadır, kafan doğulu, görünüşün batılı olacak, dayatılan iki yüzlü siyaset tarzını red etmek pek tabiki insani bir tepkidir.

    burada asıl arızalı olan modernliği, kılık-kıyafet düzeyine indirgeyen resmi ideolojinin kendisidir.

    sunniliği zorunlu olarak öğretipte, öğrettiğini yaşamak isteyene YASAK KOYAN zihniyete tepki gayet doğaldır, sokaktaki türbanlı artışı da bu tepkinin görsel olarak dışavurumudur. Yasak olan her zaman ilgi çekmiştir.
    esasında farkına varılmamış olunan gerçek şu ki Türkiye’nin dindarları İSLAMİYETTE REFORM GERÇEKLEŞTİRMEKTEDİR. Yeterki resmi ideolojisin bir yüzyıl geride kalmış gerici zihniyeti gölge etmesin.

  9. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Nis 12, 2009 | Reply

    Türkiye’de laik bir muhalefetin etkisi olmasaydı, çoktan İran’a benzemişti.
    Rasim bey’in anlayamadığı nokta şu, kutuplar birbirini dengelemeye çalışıyor. Orta yol bu şekilde bulunuyor.

    Sorun devleti yönetenlerin bir kesimi tutması ve diğer kesimi susturmaya ve sindirmeye çalışması. Bu gerçekleşirse, denge bozulacak ve Türkiye hızla Muhafazakarlaşacak. Bu bir gerçek.

    Öte yandan aynı dengesizliği Muhalefette de görmek mümkün. Sonuçta onlar da iktidara gelir ve şuanki uygulamanın tam tersini yapmaya kalkarlarsa, bu sefer de dinden kopma ve batının yer yer çürümüş ahlak anlayışının yaygınlaşması tehlikesi var.

    Zaten bu sebepten yeni bir partiye ve bakış açısına ihtiyaç var. En azından Muhalefette daha kucaklayıcı bir lidere ihtiyaç var.

    Aynı şekilde iktidarın da taraftarlarının baskısı ile söylemini ve eylemini daha çok ekonomik konulara yöneltmesi gerekmekte.

    Yoksa bu şekilde devam ederse, ben Rasim Bey’in 5-10 sene sonra hala aynı fikirde mi olacağını çok merak ediyorum. Tabi şimdiden susturulmaya çalışıldığını düşünürsek, fikrini söyleyebilirse…

  10. Yazan:Ali Duman Tarih: Nis 12, 2009 | Reply

    öyle bir cumhuriyet kurmusun ki; Her ilçede; kaymakam var, belediye başkanı var, emniyet amiri var, ilçe milli eğitim md. var, ancak velakin birde MÜFTÜLÜK VAR. Üstelik bu müftülerde her daim SUNNİ.

    öyle bir cumhuriyet kurmussun ki DİN DERSİ adı altında SUNNİLİK EZBERİ VAR

    Her adım başı SUNNİ İNANÇTA CAMİİ’ler var ve alevi köylerine de zorla yapılmakta.

    şimdi yukarıdaki önemli argumanların AKP ile bir ilgisi var mı? AKP neden mi? sonuç mu?
    bu sonucu hazırlayanlar HİÇ SUÇLU ve HATALI DEĞİLLER, varsa yoksa muhafazakarlaşma AKP’nin yol açtığı bir durum. ne kadar hazin, ne kadar büyük bir trajik-komik bir durum.

    Şayet her ilçeye müftülüğü AKP kurmuş olsaydı,
    şayet zorunlu din dersleri AKP ile başlamış olsaydı,
    şayet alevi köylerine cami yapılması AKP ile mümkün olmuş olsaydı
    AKP için iddia edilen tüm MUHAFAZAKARLAŞTIRMA iddialarına katılmam mümkün olabilirdi, ancak ne varki gelin görün ki, MUHAFAZAKARLAŞTIRDIKLARI TOPLUMDAN BİR AKP ÇIKMIŞ OLMASINDAN DAHA DOĞAL NE OLABİLİR? AKP UZAYDAN MI GELDİ? UYGULANMAKTA OLAN GERİCİ POLİTİKALARIN BİR SONUCU DEĞİL MİDİR?
    SORU :
    BU GERİCİ POLİTİKALARI EN AZ 50 YILDIR KİM UYGULUYOR, HANGİ ZİHNİYET UYGULUYOR?

    BU SORUNUN CEVABI AYNI ZAMANDA TÜRKİYE’DEKİ GERİCİLİĞİNİNDE CEVABIDIR.

  11. Yazan:Hasan Tarih: Nis 12, 2009 | Reply

    Türkiye’de laik bir muhalefetin etkisi olmasaydı, çoktan İran’a benzemişti.
    Rasim bey’in anlayamadığı nokta şu, kutuplar birbirini dengelemeye çalışıyor. Orta yol bu şekilde bulunuyor.

    Bunu da atlamamak gerekiyor. Kemalistlerin herşeyi gibi moderleşme anlayışları da yanlış. Uygulamaları yanlış. Kendileri yanlış. Her şeyi yanlış..

    Peki karşılarındaki “mütedeyyin” grup çok mu demokrat? Çok mu açık-toplumcu? Çok mü özgürlükçü?

    Hiç zannetmiyorum. Bu öyle basit bir önyargı değil. Bu grupların bu kavramlara bakış açısı ve kendi ideolojileri net biçimde ortaya koyuyor herşeyi.

    Siyaset bizde iki yönlü olarak bölünmüş durumda. Bir yanda Kemalistler, diğer yanda dinciler..

    İkisi de bence özgürlüğümüz için, demokrasimiz için büyük tehdit. Biri Atatürk cumhuriyeti, diğeri İslam cumhuriyeti olma peşinde..

    İkisi de bunun yolunu totaliter devlette, kutsal tarih-devlet anlayışında, batı düşmanlığında, ırkçılıkta buluyor.

    Yalnız ikinci grup, yani dinciler, bu sistemde “ezilen” ve kalabalık oldukları için, toplumun refah beklentisini daha iyi karşıladığı için; konjonktürel olarak da olsa “demokrat” olabiliyorlar.. Bu da bir yanılsamadır bence.

    Ama artık türkiye tümüyle dönüşüyor.

    Bu yüzden AKP yetmemeye başladı. Oy düşüşünde önemli nedenlerden biri bu.

    Artık türk insanı ne Atatürk Çocuğu ne de Müslüman Mü’min olmayı istiyor. Zaten ikisinin de pek bir işe yaramadığı ortada.

    Bu çok ciddi bir kalabalık. Ama henüz bu kalabalığı kendine kanalize edecek siyasi grup doğmadı.

  12. Yazan:snowqueen Tarih: Nis 12, 2009 | Reply

    İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde “bekaretini anne ve anneannesi gibi kocasına saklamayan kadınlarla daha çok karşılaşması” nın Anadolu’da yükselen muhafazarlıkla bağlantısını çözemedim. Bunlar büyük şehirlerde geçerli olan değerlendirmeler, kaldı ki büyükşehirlerin yükselen muhafazarlığa tepkisini oy sonuçlarında gördük. “Bekaret kaygısı azalan” Kadıköy’ün dibinde Moda’da devletin içki yasağı getirmesi gibi durumlar var.
    Kayseri’de artık şehir içinde içkili bir restoran bulamazsınız
    Mehmet Yaşin de yazmıştı, Kayseri ziyaretinde
    içki içmeye anca dağın tepesine çıktık diye. Bunun nedeni Kayseri içinde içki içerseniz, görünür olursanız, uğrayacağınız ekonomik ve kültürel baskıdır. Sizden alışveriş yapmaya bilirler misal.

    Aynı şey, iktidarla bağlantılı şirkeler de mevcut. Geçenlerde THY’de çalışan biri anlatmıştı, geçmişte içki içtiğini bildiğimiz insanlar,
    yeni yönetim karşısında nasıl birden yaşam tarzlarını saklamaya ve inkar etmeye başladılar diye.
    Cemaatlerin ekonomiye ve eğitime bu kadar müdahil olmasını görmezden gelemezsiniz. Denizli gibi şehirlerde bence gayet tepeden bir müdahaleyle cemaatleşme, muhafazakarlaşmayı gösteriyor.

    Başörtülü kadınların toplumda daha görünür olup, kendi seçimlerini yapmayı talep etmeleri sevindirici tabi. Ama Kütahyalı fazla iyimser.
    Bugün krizde, ilk gözden çıkarılanlar kadınlar oldu. Çünkü devletin
    dinci-sağcı politikası gereği, kadın emeğinin önceliği ev olduğu için,
    eğitimin işlevi “iyi çocuk eğitimi” oluyor. En az üç tane tabi:)

    Bir de bu “metropol ortamlarında stil olarak g-string iç çamaşırı eteğinin/ pantolonunun yanından gözüken kadınlar” gibi örnekler çok yakışıksız. Bir zamanlar “mini etek” dillere pelesenk olmuştu, şimdi de buna takıldı galiba. Ne kadar saçma sapan şeylerle uğraşıyoruz.

  13. Yazan:Hayrittin Özdoğdu Tarih: Nis 13, 2009 | Reply

    Genç Adam(Yazar),
    Her zaman olduğu gibi çok öznel bir yazı olmuş.Yazdığı konu çok göreceli.Ama,Rasim Bey’de bu genç yaşta zannımca, şöyle bir psikoloji oluşmuş:Benim her söylediğim en doğrudur ve ben her konuyu bilirim.”
    Bence,bu genç adam mümkün mertebe kendine özgü öznel yargı cümlelerinden kaçınmalıdır.Bu da benim yazara eleştirim…

  14. Yazan:Aydemir Tarih: Nis 13, 2009 | Reply

    Merhabalar, bana birisi lütfen LiBERALIZM i aciklayabilir mi?
    Ekonomik ve Toplumsal ifadelerle, sematik olarak, mümkün mü acaba?
    Uzun olmasi sorun degil ve mümkünse basma-kalip ifadeler olmadan!

  15. Yazan:MY Tarih: Nis 13, 2009 | Reply

    Aydemir Bey,

    Tekrardan sitemize hosgeldiniz, liberalizm tek bir cümleyle özetlemeye çalismak akillica olmaz.

    Bu bir düsünce hareketidir, ne her derde deva bir sihirli deynek ne de kaçilmasi geren bir seytandir. Güçlü ve zayif yönleri vardir.

    Pascal Salin ile yapitigimiz röportaj ve çevirdigimiz makaleler var, bunlar su veya bu fikri savunmaktan öte liberalizm hakkinda bilgi veren yazilardir. Mutlaka faydasi olur:

    http://www.derindusunce.org/author/pascalsalin/

    Bunun yaninda liberalizmi elestirdigimiz bir yazi var, altinda çok kaliteli tartismalar oldu:
    http://www.derindusunce.org/2009/02/19/liberaller-neden-basarisiz/

    Liberal gruplarca kurulmus iki dost site tavsiye ederek bitireyim:

    http://www.tpe.org.tr
    http://www.3Hhareketi.org

    Sevgiler

  16. Yazan:Hasan Ertuna Tarih: Nis 13, 2009 | Reply

    Sayın Kütahyalı’ya geçmiş olsun.Çok yanlış yapmışlar.Bazı şeyler değişmemiş anlaşılan.
    Yalnız bu arkadaş bu yazıyı yazmak için kendini çok zorlamış gibi.Çok inandırıcı değil.Hem kapalılığı savunup( ya da bunun kahramanlarını savunup) hem de nasıl çağdaşlaşma olacağını ben bir türlü anlayamıyorum.G-string muhabbeti yapmış.Bu Dubai’de şahit olduğum bir manzarayı hatırlattı bana.Onların açılıp saçılması biraz bizim gibi ülkeler yanında biraz da Uydusu oldukları oldukları ABD’nin sayesinde olmuştur.
    Eğer ABD oradaki şimdilik güçlü aileyi elinde tutmağa devam ederse bu gerçekten devam eder.Ama orada bize benzer yaralı da olsa bir demokrasi olsa işler zor.Mecburen dini politikaları öne çıkarıp bazı özgürlüklere engel olacaklardır.
    Yani bizim durum farklı.Askeri yıpratmak isteyen bazı güçlerin etkisiyle hiç kendisini zorlamasın bu arkadaş.Yaşı da daha çok küçük.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin