RSS Feed for This Post

Marxistlerin Korkusu

Michel Foucault, düşüncelerini ortaya koyarken kendi dönemindeki tüm Fransız entelektüelleri gibi zamanının en güçlü düşünce akımı, Sartre’a göre  aşılmaz bir kale, olan  Marksizm ile yüzleşmek zorunda kalmıştır. Hatta ilk çalışmalarında “baskıcı iktidar kuramı”nda olduğu gibi Marksizmden etkiler bile görülebilir.

Foucault, tarihsel maddeciliğin temel kavramları olan “altyapı” ve “üstyapı” kavramalarını kabul etmez. Onun anlayışında bir ağ olarak toplumun tamamını kuşatan iktidar vardır. Burada bir alt üstlük söz konusu değildir. Foucault sınıf bilinci, sınıf ideolojisi, sınıf çıkarı, sınıf düşüncesi  vb. kavramalara itibar etmez; çünkü, baskı yapan ve baskıya uğrayanlar şeklindeki  iktidar anlayışını kabul etmez. Kitlesel bir baskı altına alma durumundan söz edilemeyeceğini söyleyen Foucault, bunun yerine baskı ilişkilerinin çok yönlülüğünden bahseder (Sarup,1995: 95). Ayrıca modern felsefenin özne kavrayışını benimsediği için Marksizmi  topa tutan Foucault, “ideolojiyi  ele alan incelemelerde, hala klasik felsefenin yarattığı modelden esinlenen bir özne-insan kategorisinin kabullenildiği olgusu, beni rahatsız ediyor” (Foucault, 1992: 28) derken bu konuyu dile getirir.

Marksist teorinin bir söylem olarak içinden çıktığı tarihsel koşullara dikkat çekerek Marksizmin “hakikat” iddialarını yıktığı için Foucault’nun çalışmaları bir çok Marksiste itici gelmiştir. Sol ortodoks Marksizme karşı put kırıcılığa girişen Foucault, Kelimler ve Şeyler’de Marksizmin, Batı bilgisinin derin yüzeyinde  hiçbir gerçek kopuş meydana getirmediğini, 19. yüzyılın epistemolojik düzeninin  içine hiçbir güçlük çıkarmadan yerleşebileceğini ve 19. yüzyılın düşüncesinde, tıpkı sudaki balık gibi  olduğunu,  onsuz hiçbir yerde nefes alamayacağını söyler (Foucault, 1994: 343-344) ve yine şöyle der;  “Marksizm, sona ermekte olan bir episteme tarafından, geri çevrilmez ölçüde sınırlanmıştır” (Barett,1996: 154). Sona ermekte olan “modern episteme” içinde var olduğundan dolayı Marksizm artık miadını doldurmuştur. 19. yüzyılda ekonominin tarihselliği ön plana çıkmış, bu da  ekonomizme bağlı olan Marksizme darbe vurmuştur.

Foucault’un İdeoloji kavramına yönelttiği eleştiriler Foucault’nun  özne kavrayışı ile ilişkilidir. Marksizmin ideoloji kavrayışında ideolojinin kaynağı öznelerin düşünceleridir. Oysa onun amacı bunun tersine öznenin belirleyiciliğine son vermektir. Ayrıca, ideoloji kavramı hakikat yanılsamasına yol açtığından Foucault ideoloji kavramının yerine  özne temelli hakikat anlamı taşımayan söylem kavramını geçirir.

Marksizmin, Antropoloji ile uğraşmaktan, “tamlıkların tarihi”ni yapmaktan ve hümanizmden kendini tam kurtaramadığını düşünen (Foucault, 1999:27) Foucault, ideoloji kavramının Marksizme özgü “doğrusal bir ekonomizm” tarafından kirletildiğine inanır. Oysa o tesadüf, kesinti ve maddiliğin söylemler tarihine  dahil olması gerektiğini söyler (Barett, 1996:144-148). İdeoloji kavramını; 1- Hakikat iddialarıyla ilgili olduğu, 2- Hümanist özne anlayışına dayandığı ve 3- Marksizmdeki yetersiz ve determinist temel üstyapı modeline yakalandığı için reddeder (Barett, 1996: 138).

Foucault, insanların -yaşayan, konuşan ve üreten- nesne haline gelmesinin sebeplerinin ideolojilerde değil, toplumlarımızın bağrında yarattığımız “siyasi teknolojiler”de aranması gerektiği söyler (Foucault, 2000b:122). Modern toplumlar normalleştirme yöntemleri geliştirmiş ve bunu uygularken ideoloji yerine söylemlere başvurmuşlardır (Akay, 2000: 169). Foucault, bir konuşmasında şöyle der: “Birkaç yıl önce, tarihçiler sadece savaşların, kralların ve kurumların tarihini değil, ekonominin de tarihini yazabildiklerini keşfetmekten onur duyuyorlardı; şimdi ise hepsi, aralarında en açıkgöz olanlar, duyguların, davranışların ve vücudun tarihini yazmanın da olanaklı olduğunu öğrenmiş oldukları için hayrete düşüyorlar. Kısa sürede, Batı tarihinin kendi ‘hakikat’inin üretilme ve kendi sonuçlarını üretme biçiminden koparılamayacağını anlayacaklarıdır” (Barett, 1996:148).

Marksizmin ideoloji yorumunu dayandırıldığı epistemoloji ve sınıf-özne ayrımını Foucault açıkça reddeder. Bu Marksist determinizm sorunsalının dışında çalışan Fouacault, determinist modelin üzerine inşa edildiği sınıf ve devlet gibi toplumsal yapıları bir tarafa bırakır. Determinizme ilişkin olarak Stuart Hall şöyle der: “Belirlenimler’ alanını terk ettiğimiz zaman, sadece Marks’ın düşüncesindeki şu ya da bu evreyi değil, onun bütün sorununu çölleştiririz”.  Yani, Foucault’nun tavrı açık seçik meydan okuyucudur ve Marksizmin temel dayanaklarına karşı son  derece  saldırgandır. Hatta  Japonya’da yaptığı bir söyleşi “Dünyayı anlamak için yöntembilim: Marksizmden nasıl kurtulmalı?” başlığıyla yayımlanmıştır.

Maddilik ve İktidar kavramalarının önemli rol oynadığı Foucault’nun iktidar analitiği Marks’ın tarihsel maddeciliğinden farklıdır. Onun “iktidar-bilgi” üzerinde ısrar etmesi, konumunu Marks’tan radikal biçimde ayırır. Marks, nesnel bilim anlayışına bağlıdır. Foucault’nun diliyle “hakikat istemi”nin kurbanıdır. , nesnel bilim diye bir şeyin olmadığını ileri sürer. Her türlü bilim onulmaz biçimde iktidar ilişkileri ile iç içedir. Marks’ın  konumu böyle değildir. Marks toplumsal gerçekliğe ilişkin nesnel bir görüşün gerçekten de mümkün olduğuna inanmaktadır. Mark yaptığı kapitalizm analizinin bilimsel olduğunda ısrar ederken, Foucault kendi soykütüklerinin “anti-bilimler” olduğunu söyler (Megill, 1998: 368; Foucault, 2000a:  92).

Soykütük, nesnel gerçeklik, nesnel özdeşlik, nesnel hakikat iddialarını kabul etmez. Çünkü Foucault, bu kavramaların mevcut düzeni onayladığını düşünmektedir (Megill, 1998: 360).Kısaca, Foucault’un soykütükleri ideolojileri ve dahi Marksizmi yapısökümüne uğratır ve mevcut söylemlerin oluşumunun iktidar ile ilişki içindeki tarihselliğini ortaya  koyar.

Kaynakça

AKAY, Ali (2000). Foucaul’da İktidar ve Direnme Odakları, İstanbul: Bağlam Yay.

BARRETT,  Michéle (1996 ). Marks’tan Foucault’ya İdeoloji. (çev. Ahmet Fethi).

İstanbul: Sarmal Yayınları.

MEGILL, Allan (1998). Aşırılığın Peygamberleri. (çev. Tuncay Birkan ). Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.

FOUCAULT, Michel (1992). Dotluğa Dair. (çev. Cemal Ener). İstanbul: Telos Yayıncılık

FOUCAULT, Michel (1994). Kelimeler ve Şeyler/ İnsan Bilimlerinin Bir Arkeolojisi. (çev. M.Ali Kılıçbay). Ankara: İmge Kitabevi.

FOUCAULT, Michel (2000a). “İki Ders”. Entellektüelin Siyasi İşlevi. Der. Işık Ergüden & Tuncay Birkan. (çev. Ferda  Keskin). İstanbul: Ayrıntı Yayınları, s. 86-117

FOUCAULT, Michel (2000b). “Aydınlanma nedir”. Özne ve İktidar. Der.Işık Ergüden & Tuncay Birkan. (çev. Osman Akınhay). İstanbul: Ayrıntı Yayınları, s. 162-192

SARUP, Madam (1995). Yapısalcılık ve Postmodernizm. (çev. Baki Güçlü). Ankara: Ark yayınları.

Trackback URL

  1. 3 Yorum

  2. Yazan:efendisiz Tarih: Kas 22, 2010 | Reply

    Foucault değil liboş “fokocular” korkudan medet umar. Marxizm sürüleştirmenin kadim ve baş düşmanıdır zira!

  3. Yazan:MY Tarih: Kas 22, 2010 | Reply

    Marx neden “ben marxist degilim” demistir acaba?

  4. Yazan:ali duman Tarih: Kas 22, 2010 | Reply

    tüm “izm”ler değişimi dondurdukları için elbette marx “ben marxist değilim” diyecekti, zira marx, diğer “izm”ler gibi marxizmi de diğer “izm”lerden ayırmamıştı, felsefesi gereği ayıramazdı da, işte marx’ı diğerlerinden ayıranda bu özelliğidir. marx’ın şu sözünü anımsayalım “kapitalizm ayakları üzerine durduğu ilk günden itibaren gericileşmeye başlar” bence burada “kapitalizm”in yerine tüm “izm”leri koyabilirsiniz, zira iktidarı elde eden tüm “izm”ler, “muhafaza” etmekten dolayı gericileşirler, elbette bundan “marxizm”i de azade tutamayız. marx’ın “marxist” olmayı red etmesi bilimsel diyalektik açısından son derece tutarlıdır. şayet “değişmeyen tek şey değişimdir” tek başına bir “izm” olsaydı işte ona itiraz edemezdi sanıyorum.

    ancak ne varki “değişecek olanı” hesap ederek bir “izm” içerisine monte edemiyoruz, o hayatın, bilimselliğin ve geleceğin içinde gizli.

  1. 1 Trackback(s)

  2. Mar 26, 2012: FELSEFE « mansurtaha

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin