RSS Feed for This Post

Yükselen Aşırı Sağ Örneği: Avusturya

Yazar: Ahmet Cem Özen (www.ekopolitik.org)

Osmanlı fetişizmi üzerine‘nin yazarı

İki dünya savaşı arasında zirveye çıkan faşist rejim dünyayı o kadar etkiledi ki ırkçılık bugün en çok aforoz edilen dünya görüşü haline geldi. Tüm fikirlerin serbestçe ifadesi özgürlükçülüğün genel kabul gören bir unsuru ise de “…ama ırkçılık hariç” ifadesi de buna eklenmekte gecikmiyor. Irkçılık, nazizm, neo-nazizm, faşizm, nasyonel sosyalizm, bugün üzerinde tartışılmasından bile tiksinilen düşünce kalıpları haline gelmiş bulunuyor. 

Buna karşın son dönemlerde Avrupa özelinde aşırı sağ ve faşizmden başlayıp, yabancı düşmanlığına kadar uzanan yelpazede bir yükseliş gözüküyor. Göçmen politikaları seçim gündemlerinin üst sıralarına tırmanırken yabancılara karşı yükselen öfkeden pay almak isteyen her kanattan politikacılar, milliyetçi söylemlerinin dozunu artırıyor. Avrupa Birliği çatısı altında sınırlar ortadan kalkarken aynı oranda yabancı karşıtlığı ve aşırı sağ da yükselişe geçiyor. 

Küreselleşmenin etkisini artırdığı, iletişim ve bilişim teknolojilerinin insanları birbirine yaklaştırdığı bir dönemde siyasi birlikteliğe doğru yol alan Avrupa Birliği içinde bu akımların gelişmesinin bir tepki olduğu düşünülebilir. Özellikle göçmenlerin ekonominin de bozulmasıyla yerleşik toplumsal yapıyı aşındırması, bu tepkinin büyümesine neden oluyor. 

Avrupa genelinde aşırı sağın en çok rağbet gördüğü ülke Avusturya. Geçmişte büyük bir Orta Avrupa imparatorluğu olan Avusturya, günümüzde küçük bir Alp ülkesi olarak karşımıza çıkıyor ise de bu küçük ülkedeki göçmen sayısının artmasını iyi değerlendiren aşırı sağcılar oy oranlarını geçmişe göre artırmayı başararak Avrupa genelinde tedirginliğe neden oluyor.

Jörg Haider Liderliğinde Aşırı Sağ

 

Avusturya İkinci Dünya Savaşı sonrası varılan uzlaşma gereği Batı demokrasisinin bir parçası olmuş ancak tarafsız kalma şartı yüzünden başta NATO olmak üzere Batı kampının pek çok aygıtına katılamamıştı. Siyasi sistem de iki parti üzerinden şekillenmiş ve böylece siyasi istikrar sağlanmıştı. Merkez sağda Avusturya Halk Partisi (Die Österreichische Volkspartei -ÖVP) ile merkez solda Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (Sozialdemokratische Partei Österreichs -SPÖ) İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana geçen 63 yılın 45’inde beraber koalisyonda bulundu (1). 

Soğuk Savaş’ın ortadan kalkması sonucu Avusturya tarafsız dış politika ilkesini yumuşatarak Avrupa Birliği’ne 1995 yılında üye oldu. Bu süreçte ülkeye özellikle de Bosna ve Kosova savaşları sırasında göçmen akımı hızlandı. İki büyük partinin toplumun ihtiyaçlarına cevap vermede yetersiz kalması da buna eklenince ortaya çıkan boşluğu değerlendirecek insanların ortaya çıkması uzun sürmedi. Sahnede Jörg Haider vardı. 

Nazi anne-babanın oğlu olarak 1950 yılında yukarı Avusturya’da dünyaya gelen Jörg Haider anne ve babasının savaş sonrası devlet kademelerinden dışlanması ve geçirdiği zor günlerden oldukça etkilendi. 16 yaşında okulda “Avusturyalılar aslında Almandır” konulu münazarayı kazanmış olan Haider Viyana Üniversitesi’nde hukuk eğitimi aldı (2). Bu süreçte aşırı sağcı gruplarla ilişkilerinin ardından Haider 1976 yılında liberal milliyetçi Özgürlükler Partisi’ne (Freiheitliche Partei Österreichs -FPÖ) üye oldu. FPÖ’den 1979 yılında parlamentoya girerek ülkenin en genç parlamenteri olmasının ardından 1986 yılında FPÖ’nün başına geçerek liberal kanadı tasfiye etti (3).  

Haider kendine siyasi üs olarak geçmişte Osmanlı, Moğol ve Slav işgaline uğramış olan ve büyük ölçüde homojen Avusturyalılardan oluşan  Karintiya eyaletini seçmişti. 1989 yılında eyaletin valisi olan Haider bu sırada büyük bir mirasa sahip oldu. Büyük amcasının toprakları kendisine kalmıştı ancak bu toprakların Nazi döneminde ülkeden kaçan bir Yahudiden haraç mezat satın alınmış olması daha sonra başını ağrıtacaktı. Vali olduğunda ülkesinde aşırı milliyetçi (ve hatta Nazi) bir popülist olarak tanınıyordu, ki bu durumun sonuçları kısa süre sonra ortaya çıkacaktı. 

Jörg Haider 1991 yılında Nazi döneminin istihdam politikalarından olumlu bir biçimde bahsedince eyalet parlamentosu tarafından güvensizlik oyu ile görevinden alındı (4). Bu süreçte İkinci Dünya Savaşı gazilerini övmesi gibi çıkışları kamuoyunda tepki çektiyse de Haider popülist tavrı ve halk ile yoğun ilişkiler kurması ile partisinin konumunu gitgide güçlendirdi. 

FPÖ 1999 seçimlerinde oyların yüzde 27’sini alarak büyük başarı gösterdi. ÖVP lideri Wolfgang Schüssel’in FPÖ’ye koalisyon teklifi götürmesi hem ülkeyi hem de Avrupa’yı ayağa kaldırdı. Avrupa Birliği yaptırım tehdidinde bulunarak FPÖ’nün koalisyona girmesini engellemeye çalıştı. Büyük uluslararası baskı karşısında izole olan Avusturya’da, koalisyon Jörg Haider’in FPÖ liderliğinden ayrılması ile kurulabildi. Ancak bu durum uluslararası eleştiriler ve örneğin İsrail’in Viyana büyükelçisini çekmesini engelleyemedi (5). 

Bu kriz karşısında tutunamayan FPÖ’nün oyları düşerken Jörg Haider daha ılımlı bir çizgiye yönelmeye başladı. Bu çizgisini parti içinde kabul ettiremeyen Haider 2005 yılında partiden ayrılarak daha ılımlı sağ Avusturya İçin İttifak (Das Bündnis Zukunft Österreich -BZÖ) partisini kurdu.  

2006 seçimlerinin ardından ancak iki yıl tutunabilen ÖVP ve SPÖ koalisyonu 2008 için erken seçim kararı aldı. Son iki yılda yaşanan ekonomik gerileme seçim sandıklarına şöyle yansıdı (6): 

SPÖ: 29.26 

ÖVP: 25.98 

FPÖ: 17.54 

BZÖ: 10.70 

Yeşiller- Die Grünen: 10.43 

Görüldüğü üzere iki aşırı sağ parti oyların toplam yüzde 28’ini alarak büyük başarı gösterdi. Jörg Haider bir önceki seçime oranla oylarını üçe katlarken eski partisi FPÖ de yeni lider Heinz-Christian Strache liderliğinde yüzde 18’lik bir oy aldı. 

Jörg Haider son dönem Avusturya siyasetine damga vurmuş bir siyasetçi olarak hatırlanacak. Şüphesiz daha fazla damga vurması beklenebilirdi ancak seçimden iki hafta sonra bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Geride ise aşırı sağcı siyasal bir kitle, kazanın Mossad tarafından gerçekleştirildiğine dair dedikodular ve Haider’in aslında eşcinsel olduğuna dair tartışmalar kaldı (7).

Neden Avusturya

 

Avusturya muhafazakar bir Orta Avrupa devleti olarak imparatorluk izlerini taşıyan bir ülke. Bu yüzden yabancılarla olan ilişkileri sorun kendi içinde sorunlu. Örneğin Avusturya, Avrupa Birliği’ne yüzde 28’lik oranla en soğuk bakan AB ülkesi olma konumunda bulunuyor(8). 

90’lı yıllarda artan göçmen sayısı hem yabancı düşmanlığının temelini oluşturuyor hem de aşırı sağ partilerin temel gündem maddesini teşkil ediyor. FPÖ’nün Haider’den sonraki başkanı Heinz-Christian Strache son seçimlerde “Ülkemize gelen ve suç işleyen herkes sınırdışı edilecektir” vaadinde bulunmuştu (9). Her ne kadar suç oranları artıyorsa da Avusturya Avrupa’ya göre en düşük suç oranlarına sahip ülkesi (10).  

Son iki yılda artan ekonomik huzursuzluk ve siyasal istikrarsızlık radikal sağ partilere yönelişi hızlandırıyor. Ekonomik sıkıntıların artması sorunlara kökten çözüm öneren ve suçlu olarak göçmenleri gösteren bu partilerin oy oranlarını yukarı çekiyor. 

Aşırı sağın yükselişinde bir diğer faktör de gençler. Bu seçimde ilk kez oy verme yaşı 18’den 16’ya çekildi. Araştırmalar gösteriyor ki 30 yaş altı seçmenin yüzde 50’si aşırı sağ partilere oy vermiş (11). Genç insanların özellikle de istihdam anlamında aradığını bulamaması aşırı sağ partilerin bu kitle için cazip hale gelmesine neden oluyor. BZÖ lideri Heinz-Christian Strache’nin yalnızca 39 yaşında olması da bu tabloyu tamamlıyor.

Gelecek İçin Tehlikeler

 

Aşırı sağın yükselişi pek çok açıdan Alman Nasyonel Sosyalist Partisi’nin 20’li yılların sonundaki yükselişi ile örtüşüyor. Ekonomik koşulların kötüleşmesi ve kriz ortamı radikal sağ partilerin işine yarıyor. Siyasal istikrarsızlık da bununla birleşince aşırı sağın büyüme alanı genişliyor.  

İçinde bulunduğumuz finansal krizin bir bunalım halini alması Avrupa’da bu hareketlerin yükselmesinin işareti olabilir. Yalnızca Avusturya’da değil Avrupa’da da bu hareketlerin yükselmesi sürpriz olmaz. Hali hazırda yabancı ve göçmen karşıtı vaatler seçim sandıklarında çok rağbet görüyor. Bu koşullar altında önümüzdeki dönemdeki en büyük siyasal tehlikelerden biri ekonomik ve siyasi krizin gelişme ortamı sağlayacağı aşırı sağ akımlar olacaktır.  

Eski sosyal demokrat başbakan Bruno Kreisky ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kurt Waldheim’den sonra en ünlü Avusturyalı siyasetçi olan Jörg Haider’in ölmesi Avrupa’yı bir beladan kurtarmışa benziyor (12). Ancak  bu tip tesadüfler Avrupa siyasetini ne ölçüde aşırı sağdan koruyacak bunu zaman gösterecek. 

Irkçılığın siyasi bir sorundan öte olduğu düşünülürse bununla mücadele etmenin yolunun da hoşgörü, barış ve eğitimden geçtiği kolayca algılanabilir. Bunun için de en önemli görev, kitlelerin kendisini örnek aldığı liderlere düşüyor.

Dipnotlar

 

(1) “Far Right Surges in Austrian Vote”, TIME, 29 Eylül 2008.  

(2) “Jörg Haider”, The Guardian, 11 Ekim 2008. 

(3) “Jörg Haider”, Daily Telegraph, 13 Ekim 2008. 

(4) “The Death of a Right-Wing Populist”, Spiegel Online, 13 Ekim 2008. 

(5) “Joerg Haider: The Rise of an Austrian Extreme Rightist”, http://www.adl.org/backgrounders/joerg_haider.asp , 9 Mart 2004. 

(6) http://en.wikipedia.org/wiki/Elections_in_Austria#2008_Parliamentary_election 

(7) “Austria Confronts a Leader’s Sexuality”, The New York Times, 24 Ekim 2008. 

(8) “Austria’s Far Right on the Rise”, TIME, 19 Eylül 2008. 

(9) a.g.m. 

(10) a.g.m. 

(11) “Joerg Haider’s Troubled Legacy”, TIME, 11 Ekim 2008. 

(12) “Jörg Haider, the polariser” www.opendemocracy.net , 16 Ekim 2008. 

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:Alper Ö. Tarih: Kas 15, 2008 | Reply

    Ellerinize sağlık Cem Bey,
    son derece derin bir araştırma olmuş

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin