RSS Feed for This Post

Değerli Kadınlar

Hep Birlikte Özgür Oluncaya Kadar Birbirimize Sahip Çıkacağız

İkinci imza kampanyası, 26 Eylül 2008 Cuma 

Yine okullar açılıyor, yine aynı görüntülere şahit oluyoruz: 
 
Bir grup kadın duvarın berisinde arkadaşlarının serbestçe girip çıktığı okula girememenin sıkıntısını; gencecik bir yaşta yetkili parmaklarca işaret edilmenin eziyetini; kalabalıklar içerisinde yalnız kalmanın hüznünü; eğitim, aş, iş gibi en temel insan haklarını kendisi için ulaşılmaz kılan sistemin utanç verici ağırlığını yaşıyor. Ve her şeyin ötesinde, daha belki yaşları yirmilere henüz varmış genç kadınlar bir özgürlük mücadelesinde ayakta kalmaya zorlanıyor. 
 
Kadın oldukları için, inandıkları gibi riyasız yaşamak istedikleri için, onlara yıllardır bu ırkçılığa varan ayırımcılığı yaşatanlar bilmeliler ki: 
 
Farklı inanç, düşünce ve yaşam pratiğinin içinden gelen kadınlar olarak biz onların yanındayız. 
 
Her gün bir kapıdan geçerken onları “olması gereken” kılıklara sokan ayırımcılığınızdan siz değil biz utanıyoruz! 
 
Peruk, şapka, kapüşon gibi totaliter laikliğin saçlarını dayatma hakkını kendinizde görmenizden siz değil biz hicap duyuyoruz! 
 
Önlerine sürdüğünüz “eğitim almak istediğim için suçluyum, bunu biliyor ve imzalıyorum” vesikalarını vicdanlarımız önünde biz reddediyoruz! 
 
Birimizin tutsak olduğu yerde hiçbirimiz özgür değiliz. 
 
Birimizin mahrum olduğu yerde hiçbirimiz sahip olduklarımızla mutlu değiliz. 
 
Birimizin hakaret gördüğü yerde hiçbirimiz itibar sahibi değiliz. 
 
Bu direnç ve özgürlük sınavında başörtülü-başörtüsüz kadınlar yan yana yürüyeceğiz. 
 
Ta ki hepimiz özgür oluncaya kadar…. 
 
Birbirimize sahip çıkıyoruz! 

http://www.birbirimizesahipcikiyoruz.blogspot.com:80/

 

Birbirimize Sahip Çıkıyoruz

Kol kola yürüyemediğimiz bir “kamusal alan” , bizim “kamusal alanımız” değildir!

Birinci imza kampanyası, 29 Şubat 2008 Cuma

Bizler inançlı- inançsız, örtünmeyen-örtünen, kadın hak ve özgürlükleri anlayışı içinde “sen varsan ben yokum” demeyen kadınlar olarak;

Başörtülü kadınların; cahil, yobaz, fesat, takiyyeci, fırsatçı, örümcek kafalı gibi sıfatlarla bir “islami robot” imajıyla değerlendirilerek, ırkçı yaklaşımlarla şiddete maruz bırakılmalarına karşı çıkıyoruz. Başörtüsüz kadınların; cinsel meta, teşhirci ya da bir tahrik mekanizması gibi cinsiyetçi yaklaşımlarla değerlendirilmesine karşı çıkıyoruz. Kadınlar arasında yaratılan uçurumların kadınların ezilmesini ve sömürülmesini kolaylaştırdığını biliyoruz. Ve kadınlara uygulanan baskıların üstesinden, ancak barış ortamında, hak ve özgürlüklerin uygulanmasıyla gelinebileceğini düşünüyoruz.

Biz her türlü ayrımcılığın ve adaletsizliğin karşısında olan kadınlar, “kadının yeri kocasının dizinin dibi” anlayışıyla bizleri yok sayan, “genel ahlak” düzenlemesiyle ayrımcılık yapan, kadın özgürlüğüne sınırlar getirmek isteyen bir “er meydanı” olarak devletin kadınlara yönelik her türlü yasağını ve baskısını reddediyoruz. Biz kadınlar; birilerinin bedenimizi modernite, laiklik, cumhuriyet, din, gelenek, görenek, ahlak, namus ya da özgürlük adına denetlemesini istemiyoruz.

“Herhangi birini yok saymak, onu kendi varlığından kuşku duymaya yöneltir” 
Hannah Arendt

Biz kadınlar birbirimizden kuşku duymuyor; birbirimize sahip çıkıyoruz! 
Çünkü biz kadınlar, farkında olduklarımızla yan yanayız! 

http://www.birbirimizesahipcikiyoruz.org/

Trackback URL

  1. 13 Yorum

  2. Yazan:SOSYAL DEMOKRAT Tarih: Eki 17, 2008 | Reply

    Nedir yani bu ülke de başörtüsüne destek vermek yada vermemek mi belirlirliyor vicdan ölçütünü?

    Yada destek vermeyenler vicdansız mı oluyorlar?

    Şimdi cevap aslında tahmin ettiğimiz gibidir.”Haksızlığa karşı destek vermediğinizden vicdansız rolündesiniz” denilebilir.

    Ama işte takılıyor insanın kafasına ”vicdan” olgusunun varlığına veya yokluğuna kim karar veriyor.

    Mazlum-DER mi?

    Saadet Partisi mi?

    Adalet ve Kalkınma Partisi mi?

    Bu memlekete aynı zokaları getirip getirip yutturmaya çalışmalarınız dönem dönem ürünlerini verdi ve gündeme getirdiniz bunun sonucunda da Anayasa Mahkemesi karar verdi.Doğru yada yanlış bu tamamen tartışılır.Ama hala daha mazlumuz,mağduruz,vicdanınıza sesleniyoruz,hak arayışındayız gibi salt demogoji yaparak ”kuzuya suyumu bulandırıyorsun” diyen kurdu oynayarak çok iyi bildiğiniz milletin manevi duygularını sürekli sömürmekmekten bu yolu kullanarak birilerinin siyasi malzemesi olmaktan onlara duygularınızı ve belki de iyi niyetlerinizi peşkeş çekmekten yorulmadınız mı.Usanmadınız mı üzerinizden yağlı koltuklara oturanların ağırlığından. Utanmadınız mı yıllar yılı milletin hassas duygularını kullanarak sanki bu memlekette ki tüm müslümanlar ağır,yoğun işkence altındaymış gibi göstermekten.

    Başörtüsünü sürekli öne sürenleri anlamakta zorluk çekiyorum. Üniversitelerde başörtüsü sorunu, Anayasa Mahkemesi kararıyla sona erdi.

    Anayasa Mahkemesi kararına -beğensek de beğenmezsek de- hepimiz saygı göstermek zorundayız. Başörtüsü sorununu tekrar tekrar gündeme getirmek; hiç bir akla hizmet etmez.

    Başörtüsü sorununu çözmenin iki yolu var:

    Birincisi, laik cumhuriyeti yıkıp; şeriat rejimi kurmak. Buna kimse cesaret edemez. İkincisi, başörtüsü yasağını normal karşılayıp, kargaşalık çıkarmamak. En doğru yol budur.

    Başörtüsü meselesi kapanmıştır, bu sorunu sürekli kaşıma hastalığından vazgeçelim. Başörtüsü yasağının kalkması için yapılan sanal kampanyalar çok gereksiz ve saçma.

    Sadece bu tür sanal kampanyalar, pişmiş bir yemeği bir daha pişirip, taze diye yutturmaya çalışmaktır. Başörtüsü yanlıları, ülkeyi germekten, halkı kutuplara bölmekten vazgeçmeli.

    Yapılan bir araştırmaya göre, başörtüsünden dolayı üniversiteye gidemeyenlerin sayısı %1. Ve bu %1; %99’u fena halde rahatsız ediyor artık.

    Anayasa Mahkemesi kararını verdi. Sorun kapandı.

    Başörtülüler, peruk takıp gitsinler üniversiteye.

    Türkiye’de onca sorun dururken, yapay sorunlarla uğraşmayalım.

    Başörtüsü, hiç bir zaman serbest olmadı ve olmayacak da.

    Boşuna kimse hayal kurup, üniversiteleri kavga ortamına çekmesin.

    Bu ülke din istismarcılarından çok çekti.

    Saygılar,

  3. Yazan:zafer Tarih: Eki 17, 2008 | Reply

    kadınlara kesinlikle pozitif ayrımcılık yapılması gerekiyor… taaa ki kadın erkek arasındaki bütün farklar kapanana ve tam eşitlik sağlanana kadar… aslında kadın-erkek yoktur, sadece insan vardır… kadın ve erkek kelimelerinin sadece umumi tuvaletler gibi ortamlarda kullanılması gerekir… düşünün bir kere, normalde hangi sebepten ötürü bu kadın-erkek ayrımını yapmamız zorunludur??? aslında hiç gerekmiyor… sadece tuvaletlerde, hastahanelerde yada benzeri ortamlarda belki bu ayrım yapılabilir o kadar!!! ama farkındamısınız gündelik hayatta bu 2 kelimeyi ne kadar çok kullanıyoruz!!! mesela dişi kedi- erkek kedi ayrımını ne zaman yaparız??? belki sadece veterinere gittiğimizde!!! dişi insan-erkek insan ayrımı yaşamın her yerinde!!! doktor mesela doktordur… erkek doktor lafını zorunlu olmadıkça asla kullanmayız ama bayan doktor, bayan mühendis, bayan parlamenter lafı dilimizden düşmez!!! aslında ne kadar tuhaf değil mi?

    gelelim konuya…

    direnç ve özgürlük sınavında başörtülü-başörtüsüz kadınlar yan yana yürüyeceğiz.

    aslında direnç ve özgürlük sınavı hiç olmamalı idi!!! ama var! … örtülü-örtüsüz kadınlar değil, aslında kadın-erkek herkes yürümeli yanyana bu sınavda… yani insanlar!!!…

    ülkemiz her türlü çelişkinin yaşandığı bir ülke… kendi içimizde de bir sürü çelişkiler yaşıyoruz!!! buna mecbur kalıyoruz… mesela ben bir insanın kılığına, kıyafetine, cinsiyetine şusuna busuna bakılmadan her türlü alanda her türlü hakka sahip olmasının gerektiğini, daha doğrusu böyle bir sorunun hiç olmamış olması gerektiğini düşünen biriyim… o kadar saçma ki aslında başı örtülü bir insana “hooop dur!” denmesi!!! o kadar saçma ki sokak ile okul arasındaki duvar geçilirken örtünün çıkarılıp peruk takılması!!!

    böyle gereksiz ve saçma sapan bir konunun böyle gündemde olması o kadar tuhaf ki!!

    yada hooop dur arkadaş başın örtülü çık dışarı denmesi!!!

    insanlar (kadın-erkek!) bu yolda yanyana omuz omuza yürüyebilmeli aslında…

    ama… işte aması var tabii… başörtüsü buna engel!!! ne kadar kötü değil mi? örtülü yada örtüsüz bütün insanlar benim kardeşimdir… ama örtülü kardeşimle ben asla yanyana yürüyemem!!! aslında bu daha kötü değil mi…

    örtülü kardeşim benim elimi bile sıkmıyor!!!

    gelelim erkeklere!!! bakın şimdi erkek ayrımı yapmanın zamanı geldi çattı… erkek kardeşleriniz size destek oluyorlar mı sayın örtülü bayanlar? … örtü yorumuma girdiği anda mecburen kadın ve erkeği ayırmak zorunda kaldım… ama şunu bilin ki benim için sadece özgürce yaşama hakkına sahip insan vardır…

    “özgürce yaşama hakkına sahip değerli kadınlar” başlık bu… evet bütün samimiyetimle tekrar edeyim: şekli ne olursa olsun bütün insanlar özgür olmalıdır ama bu “özgürlük” tanımını daraltıp daraltıp minicik yapan da sizlersiniz… sadece başörtüsü adına mı özgürlük peşindesiniz… keşke elimde yetki olsaydı da hemen şu anda bütün yasakları kaldırıverseydim ama sizin özgürlük tanımlamanız yanlış… tamam görüyorum, şunu yazmış bildiri:

    Biz her türlü ayrımcılığın ve adaletsizliğin karşısında olan kadınlar, “kadının yeri kocasının dizinin dibi” anlayışıyla bizleri yok sayan, “genel ahlak” düzenlemesiyle ayrımcılık yapan, kadın özgürlüğüne sınırlar getirmek isteyen bir “er meydanı” olarak devletin kadınlara yönelik her türlü yasağını ve baskısını reddediyoruz. Biz kadınlar; birilerinin bedenimizi modernite, laiklik, cumhuriyet, din, gelenek, görenek, ahlak, namus ya da özgürlük adına denetlemesini istemiyoruz.

    çok güzel, bütün temennim bunlar benim de…

    fakat bu kısım çok eğreti değil mi???

    bu sınırlamaları kadınlara getiren devlet değil ki!!!

    devlet sadece örtüye sınırlama getiriyor!

    peki geri kalan nasıl olacak hiç düşündünüz mü???

    hazırmısınız gerçekten bu özgürlüğe! kesinlikle olumsuz düşüncelerle yazmıyorum bunları, gelmek istediğim nokta şu: kadının yaşamını sınırlayan, her şeyine karışan, kadının yeri kocasının dizinin dibidir diyen vs vs vs devlet değil ki!!!

    kim???

    sizlerin özgürlük isteğiniz sadece örtümü! işte ben buna karşı çıkıyorum… inanç için örtü örtülebilir ama özgürlük için bu yeterli değil…

    diyelim ki başörtüsü sorunu kalktı… özgür olacağınızı mı zannediyorsunuz?

    başı örtülü olmayan kadınlar ne kadar özgürler?

    ben hazırım sizinle omuz omuza yürümeye… siz benimle omuz omuza yürüyebilecek misiniz?

    örtü yasağına karşıyım ama sonuçta bu yasak var… peki benim dini bilgim gerçekten yeterli değil ama bazı din bilginleri “örtünmek şart değil” diyorlar… yani en azından zannedersem tartışılabilecek bir konu, onu söyleyebilirim… yada evet örtü şart diyeyim… çok farketmiyor benim için… ama ya EĞİTİM!!!… OKUMAK!!!… KOCASININ DİZİNİN DİBİNDEN KURTULMAK İÇİN KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURABİLMEK!!! sadece kocasının da değil, babasının, abisinin, mahallenin yada herhangi birinin…

    kız öğrenciyi başını açtırarak küçük düşüren kapı görevlisi değil ki sadece özgürlükleri kısıtlayan… “başın açık seni asla okutmam” diyen adamı ne yapacağız?

    kendi ayakları üzerinde durabilen eğitimli, okumuş, meslek sahibi olmuş özgür bir kadın olabilmek için yine de eğitimden mahrum bırakmamalı insan kendisini… okuyan, öğrenen, bilen bir kızın kafasını birileri zorla açtırıyorsa bu günah o kız öğrencinin olmaz diye düşünüyorum… üstelik karşılığında OKU! var… yani çok büyük sevap var…

    türkiyede yaşamak bir sürü çelişkiler içinde yaşamaktır… ben ve inanın benim gibi olan milyonlarca insan aslında isteyen istediği gibi yaşasın diyoruz… ama mümkün değil!!! çünkü müslüman bir ülkeyiz ve demokrasi istiyoruz… bir başka deyişle müslüman ağırlıklı bir demokratik tek ülkeyiz!!! bu dengeyi kurmak ve korumak o kadar zor ki!

    bir yandan “velev ki” ile başlayan cümleler kafa karıştırırken, diğer yandan benim elimi sıkmayan bana yaklaşmayan başı türbanlı kadınlar!!! kadın doktora yada erkek doktora muayene olmam diyenler… onlar başını örterse ben de kipamı takarım diyenler… saçma sapan konuşan belediye başkanları!!! o belediye başkanları da hep erkektirler!!! ve ortaya bi laf atarlar!!! kadınları öne iterler ama aslında hiç de destek olmazlar…!!!… bir de benim çok tuhaf bulduğum şeyler var: 5 yaşındaki kız çocuğunun başını türbanla örtenler… bütün bu saydıklarım ve sayamadıklarım sizin samimiyetinizi örtüyorlar…

    bakın siz önce şu sizi öne atan, politika malzemesi yapan erkeklerden bir kurtulun… sizin sesinizi kesiyor onlar… size en büyük engel onlar!! devlet değil… siz samimisiniz ama onlar değil!!! sembol ve politika malzemesi oldu türban!… bence türban, siz başörtüsü demişsiniz ama bence sorun türban… bildiğim kadarıyla evren paşanın başımıza sardığı bir dert oldu bu türban… evren paşa ve bir takım siyasiler el attılar olaya ve olmayan sorun, sorun oldu… zaten yasak değildi ki başörtüsü!!!

    siz o yandaş gibi gözüken erkeklerden önce bir kurtulun… daha sonra size karşıymışız gibi görünen bizlerle omuz omuza yürüyebilin… inanın bizler size gerçekten destek oluruz… ummadığınız destek biz “dinsizlerden” gelecek size!!! ben dinsiz değilim, ama sizler öyle görüyorsunuz ne yapayım…

    doğru kişiler “biziz” ama yanlış kişiler sizi KULLANIYORLAR… kendisini politika malzemesi yaptırtan yada elimi dostça sıkmayan insanlarla da ben omuz omuza yürümem!!!…

  4. Yazan:TT Tarih: Eki 18, 2008 | Reply

    Okumayacaksınız!!!

    Laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ferdi olarak bu topraklarda yaşıyorsanız, bu ülkenin kurallarına, yasalarına uymak zorundasınız.

    Yalandan yaptığınız, eziliyoruz, dışlanıyoruz masallarını da gidin başkalarına anlatın.

    Kafanızdaki o garip, rengarenk, süslü bez parçasını takmaya devam ettiğiniz müddetçe o okulların kapısından içeri de giremeyeceksiniz.

    Türban takıp altına file çorap, strech kot pantolon, converse ayakkabılar giymeyi biliyorsunuz da, türbanınıza laf edildi mi hemen duygu sömürüsüne başlıyorsunuz.

    Bir çoğunuz, başı açık gezen kadınlarımızdan çok daha fazla makyaj yapıyorsunuz.

    Siz kimi kandırıyorsunuz?

    Sizin ve sizin gibiler sayesinde, bir gün bu millet sokaklarda birbirine girecek haberiniz yok.

    Çıkarmıyorsanız kafanızdan o bez parçasını,

    Okumayacaksınız!!!

  5. Yazan:suzannur Tarih: Eki 19, 2008 | Reply

    Anlamsız kalacak her türlü cevabın, anlam değeri olmayan beyinlerin dar köşeli üçgenlerine(adı üstünde o kadar dar ki, dörtgen dahi değil)takılıp bu mesele bitti, anayasa mahkemesi öyle dedi şirinliğini maske yapıp(Deniz Baykal’ın Derin Düşünce şubesi tarafından)cümleler kurmasına; yandaş görünen ve politika malzemesi yapan erkeklerden kurtulmayı çare olarak sunan çok demokrat ama ama’cılarına ve ne dediğini çözemediğim, ironi mi gerçek düşünceler mi, bocalayarak yorumunu okuduğum çok ünlemli zatlara bakıp, ne çok çözüm varmış da niye şimdiye kadar çözülememiş bu mevzu diye beynimi boşuna zorlamış kadınlarımız.
    Hatta öyle kolay çözülmüş ki, Anayasa mahkemesi iki lafla meseleyi kökünden çözüvermiş, hatta o kadar kolay çözümmüş ki, elinde yetki olsa şak diye çözermiş ama bu ülkede ama’lar varmış da, özgürlük sadece bu mu demekmiş.
    Boğaziçili ve az gelişmiş beyinli bazılarına göre zaten bu özgürlük değil, neden çünkü onların kafalarındaki özgürlük=açıkık anlamını taşıyor. Kumaş ve çağdaşlık tanımı arasında ilginç bir tanımlama kurup bir kumaş gericilik diğeri çağdaşlık oluyor! Böyle düşünen çağdaş-kumaşlı beyinlerimiz var malesef.
    Ha, bir de bu mevzuyu dile getiren kadınlar da kullanıyormuş kapalı kadınları.
    Demek ki neymiş, kapanan ve sesi çıkmayan kadınlar samimi, ama sesi çıkan kadınlar sahtekar ve başkalarını kullananlarmış :))
    Bir de diğer türlü kullananlar var, karşı olup çağdaş ülke savunusuyla bunu zırt pırt gündeme getirip makamları parselleyenler, kapalı diye kadınları o çok kutsal mekanlara -kamu muydu- almayanlar, çizgiroman havasında dergisini domuz-kapalı kadıcıklarla süsleyenler, efendim… ve neler neler.
    Mahalle baskısı varmış, ama sadece bir tarafta, diğer tarafa hiç uğramazmış, çünkü diğer tarafta olunca onun adı çağdaşlık oluyormuş ve ülkeyi kurtarmak! Ne kadar da şirinler, tadından yenmiyorlar.Daha önceki bir yorumumda bu tarz çağdaş tepkileri dile getirmiştim,kızına makas fırlatan çağdaş baba veya kızını eve hapseden daha çağdaş aileler gibi… (ama bakın s.d.k yarışına girersek eminim örnekler her iki taraftan da artarak gelecektir, ki çözüm de bu değildir)
    Çağdaşlık ve despotizm, gericilik ve despotizm skalasında eğer ki çağdaşlık tarafını savunuyorsan ey kadın, şanslısın, her türlü kuruma girebilir, güzelliğinle -evet bir tane aklı az gelişmişin de savunusu buydu, açılınca kadın daha güzel olurmuş, belli ki hormonal aktiviteleriyle kadının değeri aynı platformda değer buluyor- her türlü kapıyı açabilirsin, zaten böyle olursan okumana da gerek yok, aklını niye yorasın ki?!
    Ey kadın, daima erkeğin sana belirlediği sınırlarda istediğin her şeyi yapabilme hakkına sahipsin, ola ki ben istediğim için bunu böyle yapıyorum deme, ya beynin yıkanmıştır, ya asosyalsindir, ya aile baskısıdır ya da çağdaş değildirsin. Baksana ne çok şeysin de aslında hiçbiri değilsin.
    Ne çok saçmalık var ve her şeyden önce ama ile başlayan ne çok sözün ardına itiliyorsun.
    Ey amalı cümlelerle asıl yazmak istediklerini ikinci cümleye atan, çok bileşik cümle kurup da asla birleştirici olmayan yorumcular, ya birinci cümleleri yazmayın, zaman israfı, ya da hiç yazmayın, okuyan da sizi, ilk cümlelerinizden yola çıkarak bir şey zannedecek.
    Sizin gibi insanlara cevap vermemeli aslında, belki o zaman samimi bulunabilirim, hani susuyorum ya, böylece kadınları kullananlar grubunda kabul edilmem :)ama dayanamıyorum. Bakın ama dedim, yani amadan önceki kızımları saymayın, gerçek düşüncem amadan sonra gelenler.
    Artık sizler gibi dar beyinlere, dar görüşlere, kumaş-çağdaşlık tezi öne süren kalıplaşmış donmuş sorgulamayan beyinlere tahammül edemiyorum.
    Kadının özgürlüğünün ardına kendi kişisel çıkarlarını, siyasi görüşlerini saklayanlara ise hiç tahammül edemiyorum.
    Genelleme yaparak kadını ve onun birey kimliğini alaşağı eden zihniyetlerin bu çirkin yorumlarını artık okumak istemiyorum.
    Okuyan, sorgulayan, bireysel kimliğini geliştiren kadınları sadece kendi at gözlüğüyle iki kumaş parçasına hapsedip, onu yok sayan cümlelerinizden iğreniyorum.
    Fazla mı kaçtı bu cümle, evet fazla, böyle hissediyorum yalan yok.
    Bu ülkede kadın sizin inadınıza okuyacak, kendi kararlarını kendisi verecek, açılacaksa da kapanacaksa da kendi istediği için bunu yapacak ve sizlerin ama’larınıza, tam da yukarıdaki yazıda olduğu gibi, özgürlüğünü elde edene dek açık ya da kapalı demeden birbirini savunarak elde edecek.
    amasız günler dilerim.

  6. Yazan:SOSYAL DEMOKRAT Tarih: Eki 19, 2008 | Reply

    @ suzannur;

    Hiç bir ülkede laiklikten taviz verilerek demokrasiden söz edilemez! Çünkü laiklik devletin yurttaşları ile arasındaki samimiyetin legal halidir. Eğer siz laikliği küçümserseniz başka ülkelerde sizi gericiliğinizden ötürü aşağıladıkları zaman kendinizi savunma hakkınız olmayacaktır.

    Dinsel inancım gereği mazereti çok geçerli değil çünkü dünyada çok farklı dinsel inançlar var.

    Emsal, Hindistanda inancı gereği cinsel organına taş çıplak vaziyette dolaşan insanlar var. Onlardan biri Türkiyede olsa ve üniversiteye gitse, türbanlı kardeşlerimizle yanyana ders görmesine rıza gösterir misin, hoşgörür müsün?

    Bizim korkumuz halk arasında “neden kapanmıyorsun?”,”neden başın açık?”,”ne kadar günah işlediğini biliyor musun?”,”neden oruç tutmuyorsun?”… gibi soruları sorarak, gençlerimizi psikolojik baskı altına alan insanlardandır. Baskıdan kastımız dayak, kavga değil. Baskı dediğimiz şey bu sorulardır. Bu sorular soruldukça psikolojikmen insanda bir “günah korkusu” oluşuyor ve bayanlarımızı kapanmaya itiyor.

    Bu güne kadar kaç kere görülmüş bir açığın kapalıya; “sen niye kapalısın?” diye sorduğu? Bunu sormak ne hacet! Aman Allahım! olay çıkar, “dinsizlik” ile suçlanır bunu soran kişi. Ancak “niye kapanmıyorsun?” diye soran bir kişi baş tacı edilir ve sorulan kişi üzerinden “eziklik, günah” duygusu oluşturur.

    Asıl laiklik ilkesi ile üniversitelerde tüm insanlar eşittir, çünkü hiç kimse diniyle ön planda değildir… Eğer serbest olursa okullarda insanlar açık kapalı tarzında ayrılıcaklardır ,derslerde bazı öğrenciler kayrılacak, bazıları belkide sırf inançlarından dolayı dersini gecemiyecektir… Laiklik ilkesiyler herkes eşit olmaktadır.

    Şimdi islamcı gençler üniversiteye giriyor. Ancak burada bir ayrımı yapmak zorundayız.Başörtüsü veya türban takan bayan öğrenciler okula dini simge ile girmiş oluyorlar.Erkeklerde böyle birşey sözkonusu değil.Normal kıyafetleriyle geliyorlar.Takkeyle takunyayla gelseler onlara da karşı çıkarım.

    Bende bu sorunun bitmesinden yanayım fakat türban sorununu laiklikden ödün vererek çözemeyiz. Sorunlar kurallara uymakla çözülür yasakları delmekle olmaz.

    Laiklik ilkesi ne için var? Eğitime din sıçramasın dini simgeler karışmasın diye. Bu kadar ayrıntıya girmek bile saçma geliyor artık.Eğer gerçekten laiklik ilkesini özümsediyseniz eğitime veya başka bir resmi kuruma türbanla veya başörtüsüyle girilmeyeceğini kabul etmeniz gerek.

    Saygılar,

  7. Yazan:suzannur Tarih: Eki 19, 2008 | Reply

    @sosyal demokrat,
    Şimdi laiklik nedir, kaç adettir tartışmasına gireceğiz, sonra ben size sömürge tipi laiklikten bahsedeceğim, ama siz bunu kabul etmeyeceksiniz. Bu arada laiklik ilkesi eğitime din sıçramasın, dini semboller girmesin diye değil devletin her dini eğilime aynı mesafede durması ve birini diğerine tercih edip devlet dini oluşturmasın diye vardır, anlayacağınız Türkiye’dekinin tam tersi.
    Dayatılan devlet dini ve argümanları, bir yere kadar dine hoşgörü(şehit olması için insanların dini kabullerine ihtiyaç var çünkü) işine gelmeyen yerde de sadece kadına uygulanan tahammülsüzlük(kapalı kamu alanına girememek).
    Eğitime din, eğitim metodu olarak girerse eğitime din sıçramış olur, eğitim verdiği kişinin kıyafetiyle olmaz o dediğiniz. Coğrafyada hadis anlatmaktır kabaca eğitime dinin sıçraması ama din de (sadece İslam’ı algılama ve yargılama hatasına düşmeyiniz burada, diğer tüm dinler ve inanışlar) tıpkı diğer bilimler gibi anlatılmalıdır. Felsefenin anlatımı gibi dinler de eğitimde insanların bilgisine sunulmalıdır, objektif ve nesnel bir tutumla ve tabii seçmeli olarak.
    Neyse geçelim bunları, asıl konuya dönelim, erkeğin takunyası ile baş örtme aynı şey midir, biri inançta var diğeri yok, ama biri takunyayı moda eder de az şekil farklılığıyla pazara sunarsa emin olun takunyanız eğitime de sıçrar. Aradaki fark ne? Biri moda, ha tamam o zaman girilebilir, diğeri dini sembol, ha giremez çünkü laiklik karşıtlığı. Anlamlar ve nesneler dünyasında semantiğin kabul edilebilir ve edilemez ölçütlüğünün konyansiyonel realitesi. Pes yani, hala aynı yerdesiniz, şekilden yola çıkarak genellemeler yapma peşinde.Takunya ne alaka Sosyal Demokrat. Ha adam tahta ayakkabı mı giymek istiyor, onun seçimi size ne? On yıl önce giymem dediğinizi on yıl sonra şakır şakır giyiyor bu toplum moda diye, kıyafetle yola çıkan yaya kalır anlayacağınız.
    “Asıl laiklik ilkesi ile üniversitelerde tüm insanlar eşittir, çünkü hiç kimse diniyle ön planda değildir… Eğer serbest olursa okullarda insanlar açık kapalı tarzında ayrılıcaklardır ,derslerde bazı öğrenciler kayrılacak, bazıları belkide sırf inançlarından dolayı dersini gecemiyecektir… Laiklik ilkesiyler herkes eşit olmaktadır” mı dediniz, azizim yıllardır bahsettiğiniz şey zaten mevcut, kapalı kızlar okuyamıyor ve bazı hocalar kız çocuklarına düşük not vermekle tehdit ediyorlar ve bu niyet okuma da değil, gerçek. Yani yaşanıyor.
    Siz nesiniz kuzum? Bir tarafta niyetten yola çıkarak fantazilerinizin suçlamaları yüzünden başörtüsüne engel olmaya çalışırken diğer tarafta sizin söylediğiniz anlamda haksızlıklar birilerine uygulanırken hala su-yağ gibi yağ olma pozisyonunda beylik laflarla iki yüzlü bir adalet yapısını savunuyorsunuz?! Oluyor mu şimdi?
    Ya olursa, asla izin vermeyelim şu başörtüsüne; bizimkiler almıyormuymuş bunları okula, iyi olmuş, giremesinler de görsünler günlerini… yağdanlığı.
    Kız çocukları okusun ama bizim istediğimiz gibi okusunlar, yoksa cahil kalsınlar ve ikinci sınıf vatandaş olup bize temizliğe gelsinler, o zaman samimi müslüman bunlar, okurlarsa da iyi yerlere gelirlerse düşman!!!
    Hele verdiğiniz dini uygulama örneği nefisti, dini uygulaması böyle olan bir toplumda ayıp ya da günah kavramı sizin bakışınıza göre şekillenmez ve sizin bu tarzda almadığınız o öğrenci için (kendi yaşam alanında o değil) siz tuhaf karşılanırsınız, normal ölçütü toplumun genel kültür yaşayış ve sosyal düzeyi ile ilgilidir. Ha, diyelim adam geldi okumaya, çıplak vaziyette, eğitim almak istedi bizim değerli üniversitelerimizden, hem de onca yolu çıplak geldi, Hint’ten buraya uçaklara arabalara bindi ve kimse itiraz etmedi bu insana, bir tek siz, yok olmaz dediniz (ve bizim dindarlar da hemen üstüne atlar tabii değil mi, çıplak bu, haram okula almayın.) bakınız göndermenin güzelliğine, tıpkı askeriyenin şehitler için yaptığı ama örtülü analarına uyguladıkları gibi bir iki yüzlülük, hem sizin başörtünüzü buralara alamayız hem de ama bak senin haram saydığını da almıyoruz ne kadar da adiliz :)) çok şirin.
    Sayın Bayım, olmuyor, ya adam gibi örnekler verin, ki bu adaletsizliğe nasıl bir örnek verilir bilmiyorum, sen tut vergisini al, canını al, ama iş dini gibi bir hakkın talebine gelince olmaz, paranı ve canını ver ama bir şey isteme demek.Niye, çağdaş olacağız çünkü, ve çağdaşlığın tanımını sayın sosyal demokrat kadınların açık olmalarına göre tanımlıyor, okumalarına ve sorgulayan bireyler olmalarına göre değil.
    Hakikaten söylediğiniz yalanlara inanıyor musunuz, kendini kandırmaksa bu, niye aynı yalana başkalarının inanmasını bekliyorsunuz. Daha kavramlara yüklediğiniz anlamlarda eksiklik ve hatalar var, örnekleriniz tutarsız, sanki sosyalleşme ve ahlaki yapı yok da bunu da ayarlayan sizsiniz. Dine inanırsınız inanmazsınız sizin probleminiz, ama herkesi kendi dini temayülünüze inandırmak amacıyla bir şeyleri dikte ederseniz bu despotizmdir ve yıllardır da bu ülkede olan da bu.
    Açık beyinli olmak için daha çok uzun mesafeler karetmeniz lazım, malesef. bakın neler değişiyor toplumda, çağdaş olacağız diye tutturan siz açık fikirliliğin yanına bile uğrayamayacak kadar sabir fikirlilikte hapsolmuş durumdasınız, o zaman oralarda bir hata var acaba ne?

  8. Yazan:mecal Tarih: Eki 19, 2008 | Reply

    ciddiye alınacak bir şey değil. 2200 küsur imza toplayabilmişler sadece. zaten yazdıkları şeyler de saçma neden cevap veriyorsunuz ki bu tip şeylere. gidin arabistanda iranda cezayirde filan okuyun. bakın koskoca başbakanın çocukları da amerikada zaten. üstelik sizin için vatan millet de önemli değil. vatan hasreti çekmezsiniz.

  9. Yazan:SOSYAL DEMOKRAT Tarih: Eki 19, 2008 | Reply

    @ suzannur;

    Dini gerekçeyle başını örttükleri için okula girmek isteyenler şaşırmış olmalı..diyelim ki bende dini gerekçe ile kampüs ortasında şaman ayini yapmak istersem ne olacak??

    Devlete ait alanlarda Dini gerekçeler geçersizdir…bunun özgürlükle filan alakası yoktur..

    Dİnsel simge yada uygulamalar, Rasyonel ilkelerle yönetilen bir toplumda, Devlete ait mekanlarda geçersizdir..

    Dinsel özgürlüğün başladığı yerde Rasyonalizm ve Hukuk biter…bugün türbanı özgürlük adı altında savunup meşrulaştırırsak yarın bu kızların Haremlik Selamlık oturma isteklerinide kabul etmemiz gerekir..bunun sonuda herşeyin Dine göre şekillenmesi demektir.

    Sokakta kim ne giyerse giyer, istediğine inanır ancak kamusal alan veya Devlet alanında herşey nötr olmak zorundadır..

    Bizim Laiklik anlayaşımız bence gayet yerindedir bu konuda..

    Oyunun kuralları belli ve bunu bireysel özgürlükler ve haklarla açıklamakta mümkün değil, özellikle ülkemizin gerçekleri ve din istismarı üzerine kurulu siyaset anlayışı, kendinden başka doğru tanımayan tarikatların neredeyse ilkokullara kadar girmeleri gerçeği göz önündeyken, arabın örfünü din diye kadına dayatan bir anlayışın üniversitelerde de var olmasına tedbir konması olağan.

    Sokakta türban takana kanun karışıyor mu hayır, ama üniversitelere türbanla girilemez.. Bu din ve devlet işlerinin ayrı olduğuna bir örnektir. Yani adı laikliktir..

    Laik Türkiye Cumhuriyetiyse bu ülkenin laik olmasının koşulları vardır. Üniverstelerdeki türban yasağıda bu kuralardan biridir. Kadınlar Nasıl camiye başı açık girmiyorsa üniversiteye de başı kapalı giremez!!!

    Demokratiklik denince sizin aklınıza kadınların ikinci sınıf insan gibi örtünmeleri geliyorsa böyle bir demokratiklik dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Ayrıca türban olayı masum bir inanç duygusundan ibaret değildir. Siyasi amaçları oluğu ortadadır.

    Bu ülkede yaşamayı seçmek zorunda değilsiniz. Din kurallarına göre yönetilen onlarca ülke var. yok biz bu ülkede yaşarız diyorsanız kurallara uymak zorundasınız.

    Saygılar,

  10. Yazan:suzannur Tarih: Eki 19, 2008 | Reply

    Come onnn…
    Dini kurallara göre yönetilen ülkeye gitmek mi? Hadi daha iyisini yapabilirsiniz, bu çok bayatlayan bir argüman hatta argüman bile değil, slogan ve hakikaten çok bayat 🙂
    Daha iyi bir dayanak noktası oluşturmalıydınız bu kadar zavallı bir laf ortaya atmak yerine.
    İnanın bu tarz laflar sadece beni güldürüyor, Süleyman Demirel’in kitsch taklidi olmaktan başka hiçbir intiba uyandırmıyor bende.
    Onca söz boşuna mı gitti yoksa, onca sorgulama, hiçbirine yanıt yok. Tık yok, sadece kişisel görülerin realite diye tutturulduğu ve herkesin de buna uymasını şart koşan bir dünya algısı. Çok daha iyisini beklerdim sizden, şu Mecal’in dediklerinden etkilenmiş olmalısınız, oysa ben ona cevap vermeye tenezzül bile hissetmemiştim, bu sitenin yorumcularının çok altında bir performans geliştirdiği için, size cevap veriyorsam sebebi var anlayacağınız.(Cezayir’de 1981’den beri başörtüsü takma yasağı olduğundan haberdar değil zat, Türkiye’deki uygulamanın sokağa taşmış hali, hala orayı örnek verebiliyor, İslam ülkesi sandığı yer laiklikle yönetiliyor oysa, cahillik)
    Bakın, eğitim laik olabilir ama vatandaş olamaz; vatandaş seküler hayatı tercih eder ama laiklik devletin dine karşı geliştirdiği tutumdur. Bu ülkede sokağa da karşı çıkıldı malesef,hatta mahkeme kararıyla, bir tıkla, sokaktaki başörtüsü yasağı kararına ulaşabilirsiniz, ha, ortam ve zemin olsaydı hakikaten Cezayir olabilirdik ama Mecal’in dediği anlamda değil, tam tersi 🙂
    Sizin algınızdaki hata, nasıl sizin dini algınıza karışılmasını istemiyor ve bunun başkalarınca size dikte edilmesini istemiyorsanız, diğer tarafın da farklı istekle ama aynı algıyla bir dikteyi istememelerini bir türlü anlamak istememeniz. ve siz, dini sadece başörtüsüne hapseder de kadınların okutulmalarına engel olursanız, tam da birilerinin istediğini yapmış, kapanan kadınları dışlamış, ötekileştirmiş, çağdaşlaşmasının önüne geçmiş, onu tam da bahsettiğiniz şeylerin kucağına bırakmış hatta sosyolojik kanundur, bu baskı ve uygulamayla onu köktenleştirmiş, bir’leştirmiş olursunuz. Farklılıklar ancak rahat bir ortamda kendisini gösterir ve siz ve sizin gibi düşünenler işte kalıpları netleştirmeye ve farklılıkların ortaya çıkmasına engel olmaktan başka bir iş yapmıyorsunuz.
    İşin kötüsü de bunu sadece güçsüz gördüğünüze, kadına uygulayabiliyor olmanız, ne acı ve ironik.
    Kız çocuklarını okutmamaya devam edin, edin de çağdaş dediğiniz ülke ne kadar olabiliyorsa o kadar çağdaş olsun bakalım. Azimle devam edin ki, kadınları daha da törpüleyin, genelleyin ve tektipleştirin, buna da sakın gerikafalılık demeyin, buna sosyolojik sonuç deniyor.
    Bir sorunu siz kabul etmiyor diye yok sayarsanız onu kangrenleştirir ve çözümünü zorlaştırmaktan başka bir şey yapmazsınız ve her fikri size uymuyor diye öteleyemezsiniz, çoğunluk değil, çoğulculuk. Demokrasinin olmadığı bir laiklik ancak Cezayir tipi olur zaten yani sömürge tipi, ve ona da çağdaş ülke demiyorlar.

  11. Yazan:mecal Tarih: Eki 19, 2008 | Reply

    nerede laiklik var nerede yok ben bilmiyorum. cezayir bile laikmiş! biz daha da geriyiz demek ki. tunusa gidin diyeceğim ama oradada yasak. bir şeyin çok bilindik olup olmaması önemli değilki. ben size yol gösteriyorum. çünkü ülkemizde okumayacaksınız! sürekli hukuk hukuk diyor çoğu kişi başka konular olunca ama bu konuda hukuk demiyor kimse. yasak kardeşim yasak. ya gidin kendinize uygun bir ülkede okuyun. yada okumayın. ne kadar çok okuma heveslisiymiş bizim bu türbanlı kızlar hayret ediyorum. yada saçlarınızı kazıtın ve görünmesin. buda bir yol. çünkü görünmemesi gereken yer bildiğim kadarıyla saçlar. saçınızı kazıtırsanız hem günah olmaz hemde okursunuz. bak ne güzel yollar gösteriyorum. başka yolu yok. üzgünüm. ne kadar basit yorumlar yapıyorum demi. laik demokratik türkiye cumhuriyetinden daha iyi bir dayanak varmı? ama onu bile kafanız almıyorki. gıcık oluyorum o kafasını sıkı sıkı sarıp yeşil mavi kırmızı rengarenk cartlak şeyleri giyinenlere. kara çarşafa sarının daha iyi bence.

  12. Yazan:Cumhur Tarih: Eki 21, 2008 | Reply

    Şu sitede bütün konular gelip türbana dayanıyor, konu vatan, ama yorum türban, konu istismar yorum türban. sitenin adının “DERİN TÜRBAN” diye değiştirilmesini öneriyorum. Yukarıda sosyal demokrat arkadaşın dediği gibi bu ülkede hiç kimse normal hayatta başı kapalıya bir baskı oluşturmaz, örneğin, bir bölge düşünün yaşayanların %95 inin başı açık olsun ki çoğu yerde bu böyle avrupaya yada turistik bir sahil kasabasına gidersin kimse sana başını aç demez ama arabistana yada irana giden bir kadın değil müslüman hristiyan bile olsa kapanmak zorundadır çünkü erkekler tahrik olur (nasıl oluyorsa) başı açık olanlar asla kapalı olanlara baskı yapıp açtırmaya çalışmaz onu o şekilde kabul ederler, ama birde tersini düşünelim %95 inin kapalı olduğu bir bölgede o % 5 in yaşama şansı yoktur ve bu birbirlerine sahip çıkma işide orada hiiiiç gerçekleşmez, ya kapanırsın yada gidersin, hayal bile edemiyorum İrana başı açık girmek isteyen bir kadını kapalı kadınlar destekliyor elele yürüyorlar olacak şey değil. Oruç tutuyor diye adam dövmezler ama tutmuyor diye döverler, bize anlatmayın demokrasi laiklik , özgürlük gibi masallar, sizin özgürlük anlayışınız türbana kadardır. kapalı açık olsun, kadın önce insandır sonra kadın. Şimdi siz çok rahatlıkla düzeni, laikliği falan eleştiriyorsunuz buda yönetimin demokratik laik olmasından ve onun dini düzenlerde asla olmayan ama bir devletde olması gereken hoşgörüsünden kaynaklanıyor, dini yönetim altında bunu yapın bakalım ne oluyor, yapılabilir diyebilen olacaktır, bir tane örnek? varmıdır? Dini inanç, hangi din olursa olsun adı üstünde inançtır şusu busu yoktur, farklı birşeye asla yer yoktur, onun içinde devlet dinsiz olmalıdır yani tarafsız. Yoksa yukarda arkadaşların dediği gibi ben hinduyum derslere bu şekilde gircem, ben budistim inancım gereği böyle gircem, ben şuna inanıyorum yarı çıplak gircem inancım gereği dese ilk önce siz kapalı bayanlar karşı çıkarsınız , gerekçe olarakta ayıp, toplumsal değerler , din falan dersiniz ama onun inancına göre bunlar haksız nedenler olacaktır, bence ağzınızdan çıkan demokrasi özgürlük feryatları birden orada kesiliverir, bu tür yazılar bitiverir. Kadınların bu şekilde hayatını sürdürmek istemesi erkekler yüzündendir, çünki kadın saçından rahatsız oluyorlar (hakikaten hayret verici) din bilgini değilim ama bilgin olanlardan örtünmek zorunlu diyende var değil diyende ( eğer bu hala tartışılıyorsa zorunluluk saçtan tahrik olan erkekler tarafından getirilmiştir kesin) , 6-7 yaşındaki kız çocuğununda başını örterler , o yavrucak kendi dini inançları gereğimi örtünüyor yoksa onu örten kişinin inançları ve düşünceleri gereğimi? ( onu örten kişi o yaşdaki kızlara kendiside baktığı için örtüyordur ve bence o kişi sapıktır). Atalarımız çok güzel demiş “kişi kendinden bilir işi”. Kadınların değeri konusunda yazılacak o kadar çok şey varken türban da ne? Kadının dini önemli değildir, onlar önce insan sonra bir ana, bir kızkardeş , bir sevgili, bir eşdirler ve yaşamın diğer yarısıdırlar, kadın değeri yanında türban çooook gerilerde kalır….

  13. Yazan:mirror Tarih: Eki 21, 2008 | Reply

    okuyacaklar:)herkes her isteyenn..istediği şekilde.ve şekillendirmeye bayılan sizler orta yerinizden çatlıyacaksınız ve elinizden bişi gelmeyecek.çıban falan üreyecek bünyelerinizde. gördüğünüzde istemediklerinizi, diken diken olucaksınız.ama tahammül etmeyi öğreneceksiniz.ömrünüzün son demlerindede olsa.biz genciz.saçmalığınıza gülüyor ve sizleri fosil buluyoruzzz:):):):)

  14. Yazan:Cumhur Tarih: Eki 21, 2008 | Reply

    Sevgili Ayna
    Ne hoş , sanki sen hiç yaşlanmayacaksın, hiç merak etme bir gün gelecek başkaları sana fosil diyecek .
    “Niceleri geldi neler istediler
    Sen hiç gitmeyeceksin gibi değilmi
    O gidenlerde senin gibiydiler
    Senden yaşlılara saygılı ol
    Bir gün gelecek
    senin üstünde de otlar bitecek”

    Hayyam’dan, ufak bir değişiklikle…….

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin