RSS Feed for This Post

‘Ülküm yükselmek ileri gitmektir’ gerisi lafı güzaf

20081008_derin_dusunce_org_andimiz.jpgYazar: Turgay Oğur (Genç Siviller)

 Hemen hemen hepimizi gözyaşlarına boğan efsane film Babam ve Oğlum‘un en can alıcı sahnesi kuşkusuz baba ile oğulun tarihi hesaplaşmasıydı. Sadık üniversite okumak için kasabasından ayrılmış ancak babasının istediği gibi ziraat mühendisi olmamıştı. Hüseyin Efendi mühendis yerine devrimci olan Sadık’ı evlatlıktan silmişti. Yıllar sonraki ilk karşılaşmada ise Sadık babasına şöyle diyordu: ‘Benim adım Sadık, abimin adı Salim. Neden bu isimleri koydun bize baba. Bu kadar mı korktun ta en başında bizden.’ Evet, baba evlatlarının ne olacağından korkmuştu. Oğulları için seçtiği isimler sadakat göstermek ve sağlam durmak anlamına geliyordu.

Türkiye’de baba figürünün toplumsal karşılığı olan devletin, altı yaşından onbeş yaşına kadar biz evlatlarına her sabah yaptırdığı yemin, Babam ve Oğlum filminde işlenen o keskin güvensizliğe ne kadar da benziyor. Yaptırdığı yemin değil ‘içtirdiği and’ demeliydik.

Türkiye’nin tüm ilkokullarında her sabah avaz avaz içilen anddan, ANDIMIZ’dan söz ediyorum.

Reşit Galip’ten bu yanaAfet İnan, ‘Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler‘ adlı kitabında Andımız’ın hikayesini şöyle anlatıyor: ‘1933 yılının 23 Nisan Çocuk Bayramı idi. Milli Eğitim Bakanı Reşid Galip heyecanla Çankaya Köşkü’ne geldiği vakit, Atatürk’ün yanında bana bir káğıt uzattı ve şunları anlatmaya başladı. ‘Sabahleyin ilk bayramlaşmayı kızlarımla yaptım. Onlara bir şeyler söylemek istediğim vakit, bir and meydana çıktı. İşte Cumhuriyetimizin 23 Nisan çocuklarına armağanı’ dedi.’İşte her sabah Andımız diye çocuklarımıza okutulan aslında Reşit Galip’in çocuklarının andıymış. Şimdi o andı her sabah işe giderken bir okulun önünden duyunca, insan keşke Galip ailesi içinde baba-kız arasında bir şaka olarak kalsaymış diyor.Aslında bugün içilen and Reşit Galip’in kızlarının içtiklerinin aynısı değil. 75 yıldır okul bahçelerinde yankılanan metin bir iki kez de tadilat geçirdi. Bugün okunan Andımız’ın iskeleti yani ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ ile başlayıp ‘Ne mutlu Türküm diyene’ ile biten metin,12 Mart 1971 muhtırası sonrasına rastlıyor.1972’de toparlanan Andımız’da yapılan en çarpıcı değişiklik ise çocukların ne olduğunu bile tam anlamadan özlerinden çok sevdiklerini iddia ettikleri fantastik ‘budun’ kelimesinin yerine 39 yıl sonra ‘milletimin’ getirilmesi olmuş.Böylece küçücük çocuklar güzel annelerinden, yakışıklı babalarından, mini mini kardeşlerinden, hatta kendilerinden ve hatta artık ne demekse ‘özlerinden’ bile çok ‘milletlerini’ sevdiklerine dair her sabah and içmeye başlamışlar.Andımız’ın gördüğü son reform 1997 yılında yapılan değişiklik ile ömrü hayatını tamamlamış ‘yasam’ kelimesinin yerini ‘ilkem’ kelimesine bırakması oldu.

 

Resmi metinde olmamakla birlikte son zamanlarda öğrenciler tarafından Andımız’ın sonuna eklenip, işin maneviyatını kaçıran ‘İyi dersler arkadaşlar’ lafzının ilk kim tarafından, ne zaman ve nerede kullanıldığı ise bilinmiyor ama devlet kademeleri tarafından titizlikle araştırılıyor. Andımız’ın kısa hikáyesi böyle.

Bir de Andımız’a yönelik karşı devrimci saldırıların kısa bir hikáyesi var.

Bu bölümün en başına ‘bir işkence aleti olarak Andımız’ diye ayrı bir başlık açmak gerek en başta. 1980 sonrası Diyarbakır Cezaevi’nden yükselen yetişkin insanların, yorgun Andımız sesleri, bunun sahiden de bizim Andımız olmadığının bir deliliydi.

Necmettin Erbakan’ın ‘Sen Türküm, doğruyum, çalışkanım, dersen başkaları da çıkar Kürdüm, daha doğruyum, daha çalışkanım, der’ sözleri ise RP’nin kapatılmasına ve Erbakan’ın siyasi yasaklı haline gelmesine neden olan dava dosyasının en müstesna yerine konulmuştu.

‘Kürdüm, daha doğruyum’Görüldüğü gibi devletimiz Andımız konusunda oldukça hassastı. Bu yüzden Andımız hakkında bundan sonra dile getirilen eleştiriler alçak sesle yapıldı.Özellikle Kürt sorunu konuşulurken her sabah Kürt çocuklarına ‘Türküm, doğruyum’ diye and içtirmenin ne tür bir psikolojik tahribat yarattığı üzerinde çok duruldu. Birkaç Kürt çocuğunun Andımız’ı içinde Türk geçen kısımları Kürt ile değiştirerek okuması da zamanında olay olmuştu. Ama Andımız’a karşı esas büyük isyan, yazılışının 67. yıldönümünde beklenmedik bir yerde çıktı. 2000 yılının 18 Mayıs günü Çanakkale Ömer Mart İlköğretim Okulu’nda Andımız’ı okuyan beşinci sınıf öğrencisi Gizem ‘Ülküm yükselmek” diye devam eden bölümü ‘Ülküm ananızı …” şeklinde tahmin edebileceğiniz küfrü ederek tamamlayınca ortalık birbirine girdi.

Arkasındaki dış güçlerden, ‘Kim öğretti bunu ona’ diye ailesine kadar uzanan bir dizi linçten son anda kurtuldu Gizem. Sonradan anlaşıldı ki Gizem aslında arkadaşları arasında tekrarlan ve orijinalinden daha popüler olan bir gayri-resmi Andımız tekerlemesini ağzından kaçırıvermişti. Bu olay üzerine bir süre okulu bırakan küçük Gizem’i öğretmenleri ve arkadaşları ziyaret ederek okula dönemeye zor ikna ettiler.

İyi niyetli Rehber öğretmenin ‘Kötü niyeti yok ağzından kaçırmış’ sözünü unutmak ne mümkün. Bir de Gizem’in okula dönüşü ile ilgili Hürriyet gazetesinin şu haber-yorumunu: ‘Andımız’ı küfürle okudu 11 yaşındaki Gizem. Kendisi dahil herkes şoke oldu. Gizem, dışlanabilir, yalnız kalabilirdi ama öyle olmadı. Okul müdürü, öğretmenler ve arkadaşları Gizem’e sahip çıktı ‘Seni özledik” diye Gizem’i ziyarete gitti. Gizem de okuluna ve hayata döndü yeniden. Bir kabustan uyandı.’

‘Hayata dönen’ Gizem şimdi ne yapıyor bilmiyoruz ama son zamanlarda konuyu yeniden yüksek sesle gündeme taşıyanlar bu kez öğretmenler oldu.

Geçen haftalar içinde Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa Şubesi’nin düzenlediği bölgesel bir toplantının sonuç metninin bir maddesinde ‘İlköğretim okullarında okutulan öğrenci andı yeniden gözden geçirilmeli, etnik farklılıklar ve evrensel değerler dikkate alınarak yeniden dizayn edilmelidir’ denilince toplantıya katılan Şanlıurfa, Bitlis, Mardin, Adıyaman, Elazığ, Batman, Hakkari, Bingöl, Diyarbakır ve Van illerinden 42 öğretmen hakkında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından soruşturma açıldı.

Soruşturmanın selametini bilemiyoruz. Onlar için de ‘Kötü niyetli değiller, ağızlarından kaçırmışlar’ dense bu bir işe yarar, yeniden ‘hayata dönerler mi’ onu da bilemiyoruz. Umarız başlarına kötü bir şey gelmez. Bildiğimiz, Andımız’ın çocuk ruhuna da Türkiye’nin demokratikleşme sürecine de aykırı arkaik bir metin olarak ortada durduğu.

Çocuklarımızın her sabah böylesine sert siyasi bir and içerek güne başlamasının onların halet-i ruhiyesini nasıl etkilediği üzerine henüz araştırmaya cesaret eden olmadığı için ancak tahmin yürütebiliyoruz. Andımız’ın haleti ruhiyesini anlamak için ise yaratıcısı Reşit Galip’in halet-i ruhiyesine bakmak mümkün. Çankaya sofrasında Atatürk’e dönüp ‘Devrimleri korumak için sizden müsaade istemiyorum. Hatayı yapan siz de olsanız, sizi de eleştiririm’ diyince Atatürk’ün kızıp, beraberindekilerle birlikte sofrayı terk ettiği bir gece başlıyor Reşit Galip’in bakanlık macerası.

Çocukların diline düşmekO geceyi Çankaya Köşkü’nde bir divana kıvrılarak geçiren beş parasız Reşit Galip’in cebine biraz para konup gönderildiğini duyan Atatürk, ‘Bu kadar güvenilir, ateşli bir devimciden iyi bakan olur’ diyerek onu Milli Eğitim’in başına getiriyor. İşte Andımız ‘Devrimleri her yerde, herkese karşı savunacağız. Gerekirse babamıza ve çocuklarımıza karşı bile’ diyen Reşit Galip’in kaleminden çıkmış. İnsanın aklına Sovyetlerde anne-babalarını partiye şikayet etmekten çekinmeyip, Sibirya’ya gönderten inanmış Genç Öncüler gelmiyor değil.Çocukları ve gençleri rejim için her sabah and içen siyasi varlıklar halinde tahayyül eden bir rejimin halet-i ruhiyesi üzerinde de uzun uzun konuşmak gerekir.Bu kurucu iradenin en azından çocuk psikolojisinden hiç anlamadığı çok açık.Biraz anlasaydı Allah’ın her günü ciyak ciyak içtirilen bu antla çocukların beyinlerine çakıldığı zannedilen ideolojik çivilerin çok çabuk sökülüp düşeceğinin de çocukluğun özüne aykırı olan ‘devletimi milletimi özümden çok sevmektir’ gibi yalanların ters tepeceğinin de farkına varırdı.‘Ülküsü yükselmek ve ileri gitmek’ olan çocuklar şimdi bu andın çok çok ilerisinde başka bir dünyada yaşıyor. Yeminlerinin bu kısmına sadık kaldıklarına şüphe yok.Çok çok yükselip ileri gidilmiş çokbilmiş çocuklar dünyasında artık arkaik bir ses Reşit Galip’in kızları için yazdığı Andımız.

 

Ve onu kaçınılmaz acı son bekliyor: Çanakkaleli Gizem ve arkadaşlarının dilinde tekerlemeye dönüşmek…

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin