RSS Feed for This Post

Zayıflama rezaleti

20080909_zayiflama.jpg Geçen hafta “Kim bu ırkçı ünlü?” diye sordum ve sizlerden tahmin istedim.Bol bol tahmin geldi.Ferhan Şensoy diyen,Ali Poyrazoğlu diyen,Mine Kırıkkanat diyen okurlar var…Tek tük başka isimler de yazılmış ama onların ismini zikretmeye gerek yok.En çok bu üç ismin geçen hafta ilettiğim skandal derecede ırkçı sözleri edebileceğini düşünmüş okurlar…

Bahsettiğim kişi bu isimlerden hiçbiri değil.Hala o şahsın ismini bilip gönderen bir okurum yok.Fakat şunu söylemeliyim ki okurların aldığı koku doğru istikamette.Kırıkkanat zaten tescilli bir faşist. Her konuda çok daha ırkçı sözler edebilir…Şensoy ve Poyrazoğlu da o tip sözleri edebilecek isimler…

Okurların henüz tahmin edemediği bu kişi üzerinden Banal ırkçılık yada Sıradan faşizm dediğimiz olguyu ve bu “celebrity” ismi haftaya açıklayacağım…Çünkü bu hafta asla atlamamak istediğim bir mesele var.Siz bu hafta da tahminlerinizi göndermeye devam edin…

Atlamamak istediğim mesele Muzaffer Kuşhan meselesi…Geçtiğimiz hafta içinde 19 yaşında gepegenç bir kızın ölmesiyle “Kuşhan zayıflama kampı” gündeme geldi…

Kuşhan’ın geçtiğimiz haftalarda da Ayşe Arman ile bir söyleşisi olmuştu.Ben o “felaket” söyleşiyi okuyunca Kuşhan’a dair yazayım demiştim,fakat arada kaynamıştı…

Muzaffer Kuşhan’ı önceden de biliyorum.O “toplama kampı”na giden tanıdıklarım da oldu.Televizyonlarda da bu kişiyi epey izledim.Her izlediğim de ben de oluşan izlenimler şunlardı…

İnsanları sürekli sağlıklı olmaya çağıran ama her hal ve davranışıyla kendisi bizzat sağlıksız bir adam…Habire bakın ben nasıl mükemmelim diyen,egosentrizmi ruhsal hastalık seviyesine gelmiş bir adam…Yaşlanma süreciyle barışamamış,bu barışamama hali birçok o tip erkek gibi belaltına vurmuş,bulunduğu yaşta görünmemek için nerdeyse takla atan ve bu saçmasapan ruh halini insanlara da örnek model olarak satan bir adam…Her yönüyle gülünç ve acınası haller ve tavırlar…

Düşünün ki bahsi geçen “toplama kampı”nda kendisine gelen “gönüllü köle”lerin kendisine “Kont” diye hitap etmesini dayatıyor…Kampta herkes ona “Kont” diyor…

“Kont”un “köle”leri üzerinde her türlü tasarruf yetkisi var…Küfür,aşağılama,bağırma,incitme,hor görme gibi yöntemler “Kont”un sağlık yöntemleri…Ama o tamamen kendi toplama kampının mensuplarının “iyiliğini” düşünüyor…

Tek hedef var:Zayıflamak,fit olmak ve en net biçimde “Kont”un kendisinin örneklediği “üst-insan” modeli gibi olabilmeye çalışmak…Bu ideal için “Kont” “gönüllü köle”lerine her ama herşeyi yapabilir…Tek temel kural “Kont”un emirlerine itaat etmek…Kuşhan bu “üst-insan” tipine  ulaşmanın sırrını da açıklıyor:Sır otorite,sır disiplin,sır benim yani Kont…

Bu üzücü hadisenin o “kamp”ta olması sadece neticedir,bu hadise olmasaydı da Kuşhan ve Kuşhan’dan hareketle zayıflama ve fit olma üzerinden oluşmuş manyaklık durumu bu ülkede tartışılmalıydı…

Zaten Kuşhan’ı tartışmak buna vesile olursa işlevsel olur.Yoksa başka “Kont” adaylarının Kuşhan’ın ayağının kaydırılmasıyla kendilerinin pazarının genişlemesine sevinmesi gibi bir netice yaratır sadece…

Kişilere değil zihniyete odaklanmalıyız…Yukarıda örneklediğim zihniyet bizatihi kendisi hasta olan bir zihniyet…Nazi zihniyetinin gündelik hayata yansımasından başka birşey değil…Tıp dünyasında bu problem aslında genel olarak var.Doktorun otoritesi ve tıbbi pozitivizm meselesi ülkemizde hiç tartışılmıyor…Zayıflama alanında değil hemen her “wellness” ile ilgili alanda bu manyakça zihniyet şu an hükümran durumda…Kuşhan da her haliyle,her sözüyle bu problemli insan modelini örnekleyen biri…Otorite ve disipline tapan,bu faşizan mantığın sistematik olarak uygulanabildiği bir “toplama kampı” kuran,bu kampa bireylerin gönüllü geldiği ve insanların zihinsel olarak adım adım köleleştirildiği o ortamı yaratan kişi…Fakat bilin ki tıp dünyasında da bu zihniyetiyle Kuşhan tek örnek değil…

Faşizm dediğimiz şey sadece siyasal hayatta karşımıza çıkmıyor.Gündelik hayatta çok daha kaba ve manyakça örnekleriyle karşımıza çıkabiliyor…Siyasal alanda yine de belli ölçüde bir teyakkuz ve entelektüel denetim var faşizan zihniyetlere karşı…Gündelik hayatın faşizmine karşı ise hiçbir önlemimiz yok.Tam aksine bunu yapanın bir de utanmadan övündüğü,egemen medyada matah gösterildiği bir ülkedeyiz…

Böyle bir zihniyet yapısının “sağlık” olarak sunulduğu,hayatın akışına dahi hükmetmek isteyen hastalıklı bir dünyevi ihtiras halinin modern yaşamlarımıza tecavüz ettiği bir ortamda yaşıyoruz hepimiz…

Türkiye’nin modern bireyinin zihinsel ve manevi bunalımının en bariz örneğiydi Kuşhan aslında…Acınası ve üzücü bir örnek…

… Bu makale ilginizi çekitiyse…

Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları

Suzan Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne  kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor.  Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

 

 Kadın hakları ve Kemalizm

 “Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık  şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi.  Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ?  “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak”  Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış:  “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

 

Trackback URL

  1. 12 Yorum

  2. Yazan:PirMuhammed Tarih: Eyl 13, 2008 | Reply

    maalesef dış görünüşün, akli ve ruhi melekeleri arka sıralara attığı bir dünyada yaşıyoruz.hiç unutmuyorum,bu olay üzerine bir yerde okuduğum bir yazıda (kimin yazısı olduğunu ya da nerede okuduğumu tam hatırlamıyorum) şöyle bir ifade vardı: eskiden şişman insan sağlıklı kabul edilirdi.fakat günümüzde, sıfır bedenin yüceltildiği ortamda, artık şişman insanlar sağlıksız kabul ediliyor.

    yine bir zamanlar gazetelerde yer alan başka bir haber vardı: şişman ayrımcılığı faşizmi aratmıyor şeklindeydi.haberin detaylarına buradan ulaşabilirsiniz. tıkladığınızda sayfa hata veriyorsa:

    http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=49767,104&tarih=17.08.2006

    açıkçası herkesin okumasını isterim.ülkemizde her ne kadar halk arasında, bu haberde bahsedildiği gibi, şişmanlara karşı görünürde bir tepki olmamasına rağmen, aile içinde bir nevi ayrımcılığa tabi olmaya ve “öteki” olarak adlandırılmaya mahkumsunuz.bunu kilosu 3 haneli olan biri olarak bizzat görüyor ve yaşıyorum.

    zamanında,üniversitede bir arkadaşımla girdiğim bir tartışmada “kişi görüntüsüyle gelir konuşmasıyla gider” şeklinde bir söz işitmiştim.daha sonra öğrendim ki bu arkadaşım, şu beden dili saçmalıklarını anlatan bir kitaptan almıştı bu cümleyi. onun adına çok üzülmüştüm. daha sonra bir kanalda yayınlanan dini bir programda, Aziz Mahmud Hüdai hazretlerinin dergahının kapısına; “edeble gelen lütufla gider” şeklinde bir yazı yazdırdığını dinlemiştim.aklıma hemen yukarıdaki,acınası cümle geldi.

    işte önemli olan görüntü ya da konuşma değil.olmamalı.çünkü siz bir insanı sadece belli yönlerden ele alıp tahlil etmeye kalkarsanız,karşınıza ırkçılığı bile aratmayan uygulamalarla dolu bir hayat çıkar.halbuki insan çok yönlüdür.evet,bir insanın bir konu hakkında beyan ettiği görüşlerine bakarak, belki o an için, içinde bulunduğu ruhsal durumun yansıması olarak, kendinizce, o kişi hakkında bir takım sonuçlar çıkarabilirsiniz.fakat bu, o insanı yüzde yüz tanımış olduğunuz anlamına gelmeyecektir.

    bu satırları şişman olduğum ve güya kendimi haklı çıkarmak için yazdığımı düşünebilirsiniz. saygı duyarım buna…

    son olarak hayatını kaybeden o bayana Allah’tan rahmet, ailesine de baş sağlığı ve sabır diliyorum.bu acı olay vesilesiyle birkez daha gördükki, ülkemizde, maalesef birilerinin canı yanmadan, insan için birşey yapılmıyor: kuşhan’ın kliniğinin kaçak olması ve bu ölüm basına yansıyınca kliniğin kaçak olduğunun açıklanması, akabinde kapatılması hadisesinde gördüğümüz gibi.

  3. Yazan:ç-z Tarih: Eyl 13, 2008 | Reply

    PirMuhammed,
    Yazdıklarınızı okuyunca gözlediğim bir şeyi paylaşmak istedim.
    Kilolu kabul edilen insanlar sadece toplum yada aile bireyleri tarafından “ötekileştirilmiyor”.Kendi kendilerini de inançla ötekileştiriyorlar.

    “Öteki” olarak tanımlananmanın kendi “suçu” olduğuna,aynen kendini bu şeklilde tanımlayan toplum gibi inanıyor ve bu tavra karşı koymaktansa,onların istekleri doğrultusunda kendini değiştirmeye razı oluyor.

    Sırf bu nedenle de Rasim bey’in anlattığı tarzda aşağılamaları bile “suç”larından azad edilmek olarak algılayıp itiraz etmiyor, kabulleniyorlar.Bence üzüntü verici olan bu.

    Toplumun “ben” kimliğimizin oluşmasında bu kadar müdahil,söz sahibi olmasına izin vermemek gerek.Bu izin verildikçe,dediğinize yakın şeyleri,uzunlar-kısalar,saçlılar-keller olarak çoğaltmak mümkün olabiliyor.Bir ara gözlüklüler-gözlüksüzler de vardı? Gözlüklülere otomatikman “inek” yada “saftorik” muamelesi yapılırdı! 🙂

    Çoğu zaman yaşamın kıyısına heran aşağıya yuvarlanmaya hazır bir şekilde oturulup ona iştirak etmeden çekingen bir tavırla yaşamak tercih ediliyor.

  4. Yazan:Muzaffer Kazim Tarih: Eyl 13, 2008 | Reply

    Sifir bedenden sisman adam moduna pek cok kilo seviyesinde +-35 kg tecrübeleri olan bir adam olarak söyleyeyim. Insanin yasam tarzi ile hayata bakisi arasindaki paralellikten fiziki görünümü de payini aliyor. Hayat doluysaniz kendinize mutlaka zaman ayirip vücunuzu da ihmal etmiyorsunuz. Hatta su noktada insani gayrete getiren bir soru: Hangi erkek karisinin güzel olmasini istemez? Bu baglamda insanin (burada erkek) da kendine dikkat etmesi lazim.(Cok beylik laf oldu:)) Fiziki özelliklerin cok ön planda oldugu bir devirdeyiz, hadi boy, kas göz insanin einde olan seyler degil. Kilo durumu farkli. Ben bu konuda “mükemmelikciyim”. Bu sebeple yazinin ana konusuna katilmakla beraber diger ayrintilara katilmiyorum. Insanin beslenme aliskanligi, hayat tarzi v.b ciddi bir sekilde amil faktör ve bunlar iradeyle degisebilen seyler.

    Saygilar

  5. Yazan:PirMuhammed Tarih: Eyl 13, 2008 | Reply

    @muzaffer kazim kardeşim

    neden ben senin gibi iyimser olamıyorum? ayrıca neden tek kutuplu düşünüyorsun? yani bir erkek eşinin zayıf olmasını ister de bir kadın isteyemez mi demek istiyorum… 🙂

    o cümleyi okuyunca bir arkadaşımın “kimse, sabah uyandığında yanında varil görmek istemez ya da sokakta bidonla dolaşmak istemez” türündeki, farklı yaklaşımları aklıma geldi. 🙂

    ç-z‘ nin kulakları çınlasın. 🙂

    bilmiyorum; sorun çevre mi, irade mi ya da psikolojik mi hiç bilmiyorum.ben daha önce birkaç kere zayıflamaya çalıştım.belli bir noktaya kadar geldim, fakat bunu sürekli ve kalıcı kılamadım. şimdilerde aşağılık kompleksi içinde dolaşıyorum denebilir. inanır mısınız;koskoca yaz doğru düzgün sokağa çıkmadım…

    belki birgün bunun tersi gerçekleşir…

    bunu yaşamayan insan bunu anlayamaz ve bilemez. bildiğini söyleyen hakikaten bilse bile benimle aynı şeyleri hissedemez.

  6. Yazan:Muzaffer Kazim Tarih: Eyl 14, 2008 | Reply

    Pir Muhammed rumuzlu dostum;
    Bazi seyleri acikca konusmak lazim. Inanin insanlar kendi icinde yasadigi algi farkliliklarini disariya birebir uyarlamakla en büyük hatayi yapiyor. Yani insanin kendini zaaflariyla (mesru olmak kaydiyla) da oldugu gibi kabul etmeyi bilmesi lazim. Eger bu zaaflar kisiyi neticeleri itibariyla büyük SIKINTIlara sokuyorsa, o zaman o isin kökenine inmek lazim. En basta disariya cikmayarak mevcut duruma olumsuz katkida bulunmus oldugunuzu tespit edelim. Malum hareketsizlik.. Sonra disardaki insanlarin da farkli zaaflari oldugunu ve buna ragmen “utanmadan” disarda dolasip bol bol kalori yaktiklarini degerlendirelim. Daha sonra düzenli olarak uzun yürüyüslere baslayalim. Gün icinde yedigimiz herseyi bir hafta boyunca saatiyle ve miktariyla bir kenara not edelim, hafta bitince tüketim miktarimiza bir göz atalim. Bazi seylerin ön plana ciktigini (büyük ihtimalle makarna-pilav- manti-et ve tatli) bazi seylerin ise hic tüketilmedigi (büyük ihtimalle mevya-sebze) gercegini görecegiz. Yeni bir plan dahilinde, ulasabilecegimiz hedefleri gercekci bir sekilde belirleyerek kendimize de eziyet etmeden hareket edelim. Bu planlari, hangi saate ne kadar yiyecegimizi her hafta azaltarak güncelleyelim. Insan kendisinin en iyi doktorudur.

    Selamlar

  7. Yazan:suzannur Tarih: Eyl 14, 2008 | Reply

    Ahmet Mithat Efendi,Tercüman-ı Hakikat gazetesinde bir romanını tefrika ederken, romanın bir yerinde kahramanlarından birine, diğerinin kafasını parçalamak için bir sandalye kaldırtır ve tam bu noktadan sonra hikayeyi keserek başka bir konu hakkında malumat vermeye başlar. Bir gün, iki gün derken yine romanda neler olduğunu anlatmadan bilgi vermeye devam eder. Bir grup okuyucunun sabrı taşar ve gazetenin önünde protestoya başlarlar :))
    Efendi ya kaldırılan sandalyenin devamını yazmalıdır ya da gazetenin taşa tutulmasına razı olmalıdır.
    İşin özü ya bu ırkçı ünlü açıklanmalıdır 🙂 ya da gazetenin önünde protesto eylemine çıkmalıdır :))

  8. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Eyl 14, 2008 | Reply

    Ben de bu arada “uveys”rumuzlu dostumuzun kulaklarını çınlatayım:)Görüldüğü gibi konu yazarın irdelemek istediği istikametten bir hayli uzaklaşarak başka bir mecraya saptı.Mesele bir anda nedense dengeli beslenme,sağlıklı yaşam,yaşam disiplini,egzersiz vs.gibi tercihler eksenine kayıverdi.Sanki yazar insan sağlığını yakından ilgilendiren birtakım aktivitelere karşıymış da onu tartışıyoruz.Ha,denilebilir ki herkes fikrini söylemekte hür ve serbest olmalı.Amennah.Buna itirazım yok.Ama eğer ki burası bir fikir platformuysa,doğaldır ki her fikre karşılık bir karşı fikir de doğacaktır.

    Bu anlamda,
    1-Sayın Kazim’a katılmıyorum.Kendi beğeni ve tercihlerini bir başkası onun gibi algılayıp yaşama uyarlamak durumunda değil(algı farklılıklarının dışa yansımasının doğurabileceği hatalara kendisi işaret etmişti bu arada)
    2-Ayrıca sn.Pir Muhamammed’in gayet haklı ve yerinde,”şişmanlığın”bile(ister fiziki dış görünüş,ister sağlıkla alakalı olsun)toplumda bir ayrımcılığa,dışlanmaya yol açtığı doğrudur.Kendisine tavsiyelerde bulunan değerli katılımcı dostumuzun,muzdarip olduğu derdini samimice paylaşan diğer arkadaşımıza akıl vermek yerine moral vermesi daha uygun olurdu.
    3-Kaldı ki konumuz bu değildi ve pek çok zaman olduğu gibi konu arada kaynayıp gitti.
    Ve 4-Umarım Uveys kardeşimiz bunları yazdım diye yine beni yanlış anlamamaştır:)

  9. Yazan:uveys Tarih: Eyl 14, 2008 | Reply

    Aziz abi kulaklarimi cinlatman ise yaramis bak ben burdayim simdi.:) Sadece bir tahmin’de bulunayim. Bu unlu sahis acaba ajda pekkan olabilirmi.? Cunku onu bir ara Hitlerin sembolu olan gamali hac iLe ekranda gormustum. Ya bu isin ucunda odul olmus olsaydi sanirim iskalamam soz konusu olmiyacakti:)

    Saygi ve sevgiyle ….

  10. Yazan:Muzaffer Kazim Tarih: Eyl 14, 2008 | Reply

    mustarib(istirab arapacasi) olduğu derdini samimice paylaşan diğer arkadaşımıza akıl vermek yerine moral vermesi daha uygun olurdu.

    Kimseye akil vermek degildi amacim. Herkes kendi tecrübelerini yasar. Konuyu mecrasindan da saptirma ayri bir ihtiyactan (cift tarafli hatta) hasil oldu. Selamlar.

  11. Yazan:ç-z Tarih: Eyl 14, 2008 | Reply

    Kulalarım çınladı,biri beni mi andı burada 🙂

    PirMuhammed bey,

    Madem kulak çınlatıyoruz biraz da şu bidon varil gibi oldukça veciz ifadeleri kullanan arkadaşınızın(!) kulaklarını çınlattığımı bilesiniz. Yazarın dediği gibi faşizan zihniyet hayatın her alanında varlığını gösterebiliyor..

    Kilo verme derdine hayatından olan bir genç kızın da öyle arkadaşları(!) olmuştur mutlaka acaba bu vefat haberini öğrendiklerinde ne hissetmişlerdir?
    Haklısınız kimse sizin hissettiklerini hissedemez ama sanırım vefat eden o genç kızın neler hissetmiş olabileceğini en doğru ve yakın şekilde siz hissetmiş olabilirsiniz;siz kendinizi eve hapsetmişsiniz o genç kız da sözüm ona bir zayıflama merkezine.
    Zayıflama uğruna yaşanan ilk ölüm bu değil;yağ aldırıp,midelerine kelepçe taktırıp ya da Bulimia Nervosa hastalığına yakalanıp hayatını kaybeden pek çok insan var.

    Sizce o genç kız , başkalarının gözünden bakarak kendini sevmeye çalışan biri olabilir mi?Zaaf,kilolu olmak mı yoksa bu zaaf üzerinden tamahkarlık edip kazanç temin etmeye çalışan birilerinin hakaretlerine razı olmak mıdır?

    Böyle bir zihniyet yapısının “sağlık” olarak sunulduğu,hayatın akışına dahi hükmetmek isteyen hastalıklı bir dünyevi ihtiras halinin modern yaşamlarımıza tecavüz ettiği bir ortamda yaşıyoruz hepimiz…

    Kilolarınız “sizi” rahatsız ediyor mu?Yoksa kilolarınızın başkalarını rahatsız ediyor olduğunu düşündüğünüz için mi kilolarınızı sorun ediyorsunuz?Mümkün olabildiğince yaşamlarımıza birilerinin “tecevüz” etmesine engel olmaya çalışmak gerekir,bu bazıları için kilo bazıları için ahlaki değerler,bazıları için dini inanç,bazıları için kılık kıyafet olabilir…

    Ahkam kesmiş gibi bir his uyandırdıysam kusura bakmayın lütfen ama kilo konusunda olmasa da çok farklı nedenlerle bu tip dayatmalarla herkes yüz yüze gelebiliyor.

  12. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Eyl 15, 2008 | Reply

    Sayın Kazim,

    Benim de öncelikli amacım başkalarının fikirlerini sabote etmek değil.Ne varki ki zaman zaman konunun “sağlıklı” tartışılması adına böyle bir intiba yarattığımın da farkındayım.Ancak bilmenizi isterimki böyle bir noktaya savrulmuş olmaktan sevinç duymuyor,bilakis üzülüyorum.Zira amaç katılmadığımızı düşündüğümüz düşünceleri kısır bir noktaya taşıyıp,farklı görüş ve düşünceleri susturmak olmamalı.Bilakis çoğulcu düşünceyle konuya zenginlik katmak,derinleştirmek ve daha ileriye taşımak olmalı.Ayrıca bu açıklamayı da kendi adıma bir özeleştiri olarak kabul etmenizi umuyorum;bu zaafiyete düşen benim çünkü.

    Gelelim yazının konusuna….Katılımcı dostlarımızın düşüncelerine müdahale etmekten gördüğünüz gibi ana konudan uzaklaşıyorum hep:)

    Peki ne demiş sayın Kütahyalı?Sanırım bir kez daha değerlendirmekte fayda var.İtiraz noktası,yaşamlarımıza,kendimizi gerçekleştirme çabamıza birilerinin müdahale ederek,çıkar karşılığında yönlendirmelerine bir tepki var.Sık sık basına yansıyan ve bir çoğu da ölümle sonuçlanan bu tür koşullanmaların etkisinden kurtulmamız gerekiyor.Neden birileri bizim adımız karar versin?Tercih ve beyenilerimizi neden başkaları belirlesin?Kendi özgürlüğümüzden kaçarak neden birer modern köle olalım?

    Dolayısıyla toplum olarak hep beraber buna itiraz etmek durumundayız.Bizi kendi ürettiğimiz eşyaların,nesnelerin tutsağı durumuna düşürmelerine izin vermeyelim.Zira birileri bizlere farklı yaşam modelleri dayattıkça ve bizler bunun gönüllü neferleri oldukça Onlar ceplerini doldurmaktalar.”Meşhur” olmak,daha güzel görünmek adına itilip kakılmayı,azar işitmeyi haketmiyoruz çünkü.Tv.lerdeki popstar,bilmem ne ateşi vs.gibi abuk subuk programlar yazıda değinilen kepazeliklerden farklı değil.Hepsi aynı amaca hizmet ediyor.Bireyi kendisine yabancılaştırıp boş hayallerin peşinde koşturuyorlar…Kişilikleri,varolma amaçları ellerinden alınarak amaçsız bir topluma dönüştürülüyorlar.Tabi bu yapılırken de insanlara tepeden bakılmaktan,onurlarıyla oynanmktan da geri kalınmıyor.Abartılı buluyorsanız açın bakın bu tür programlara…İnsanların duygularıyla nasıl oynandığının,beş paralık bir “ödül”için insanların nasıl yalvartıldığını bir görün derim.

    Sonuç olarak bizler ilk elden topluma dayatılan bu yozlaşmış “kültür” biçimine karşı çıkalım…Bizleri kendi kirli sektörlerinin bir parçası gibi görmelerine izin vermeyelim.

    Saygılar.

  13. Yazan:Muzaffer Kazim Tarih: Şub 22, 2011 | Reply

    Fiziki özelliklerin cok ön planda oldugu bir devirdeyiz, hadi boy, kas göz insanin einde olan seyler degil. Kilo durumu farkli. Ben bu konuda “mükemmelikciyim”.

    Allah Allah neler yazmışım ben böyle. Iki ay önce 100 kg a fazla bir şey kalmamıştı sıkı bir sporla 5 haftada 8kg verdim. Sonra yine sporu bıraktım ve kilo almaya başladım.

    “Mükemmellikçiymişim” 2008 de peh. 3 senede o mükemmelikçilik yerini “berduşluğa” bırakmış.

    Selamlar

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin