Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Demokrasinin Doğal Sonucu: Yozlaşma ve Yıpranma »

Alper Akalın 3H Hareketi

Yerel seçim analizlerinden gına geldi hepimize. Ama, analizlerin sıradanlığı ve sıkıcı benzerliğinin yanında, kritik edilmeyen bir çok nokta da açıkta kaldı. Bu bağlamda, AKP’nin oylarının düşmesinde önemli bir rol oynayan “iktidar yıpranması” olgusuna da değinmekte yarar var. Menfaat maksimizasyonuna dayanan çoğulcu demokrasinin açmazı olan “iktidarların zamanla yozlaşarak yıpranması” gerçeği, aslında sadece seçimler sonrası değil genel teorik düzeyde her daim tartışılması gereken önemli bir konu. Read the rest

Kutsal Bir Bilim İhtiyacı »

Batı bilimi ve teknolojisi, son birkaç yüz yıldır, bu bilime ve teknolojiye kaynaklık eden anlayışın hâkimiyeti sonucu, mümkün olan tek bilim tipi olarak anlaşılmıştır. Bu anlayış monolitik ve monopolist (entegrist) yapısıyla kendisinin dışında kalan her türlü bilim anlayışını sahte bilim (pseudo-science) olarak etiketlemiştir.

Batı bilimi anlayışının doğa ile ilişkisi, doğanın fethedilecek bir nesne olarak algılanması Read the rest

Başörtüsü yasağından memnun olan dindar erkekler »

Nihal Bengisu Karaca

Üzerinde ingilizce cümleler yazan tişörtleri, kültürel birikimi ve enginlere sığmayan belagatı ile ünlü bir büyüğümüz, mütedeyyin kesime hitap eden kanallardan birinde, şu cümleleri sarfederken görüldü: “Ben başörtülü kızların üniversiteye alınmamasından çok memnunum” diyordu hatırlı kişi, “…Annelik potansiyeli olan genç kızlarımızın ne işi var zaten orada…” mealinde cümlelerle Read the rest

Statükonun sadık bekçileri »

Faruk Saim Akhan

Değişime karşı çıkan statükonun yandaşıdır. Şayet statükonun varlığından kaynaklanan bir zulüm varsa yandaş da zulme ortaktır, zalimdir. Adını değiştirip, muhafaza-kâr da desek, değişime kapalılık statükonun varlığına bel bağlamaktır.  Mevcut sistemin tuzağına düşmek, değişime kapalı olmak ve belki mevcut durumu koruma içgüdüsüne teslim olmak, yine mevcut sistemin zulmüne ortak olmaktır. 

Statüko daima mevcudun en ideali olduğu kanısını dayatır. Yeni kazanımların karşısına muhtemel kayıpları çıkararak değişim taleplerini zarar verici iş olarak tanımlar ve gerekli gördüğünde cezalandırır.  Read the rest

AK Partinin Kürt Sorunu ile Amansız Sınavı »

Abdurrahim İslamoğlu

Türkiye bir yerel seçimi daha geride bırakırken, kazananı olmayan bir yarışta siyasi partiler biz kazandık edebiyatını terennüm etmeye başladılar. Her ne kadar bu seçim de halk kimseyi tamamen kazanan ilan etmediyse de kaybeden de ilan etmeyerek herkesi denklemde bir değişken olarak tuttu. Seçimin galibi Ak Parti olmasına rağmen kazananı, halkın basiretli demokratik tercihidir. Bu seçim bir daha gösterdi ki halkın oyu, hiçbir zaman çantada keklik olmayıp kendinizi en güçlü sandığınız anda bile sizi sarsacak sonuçlar Read the rest

Bir Hayalimiz Var! »

 Her şey bir tek adamın rüyası ile başlamıştı. Bir gün bir adam çıktı, hayal edilmezi hayal etti, asla olmaz denilene ben yapacağım dedi. Çok denedik imkansız diyenlere sessiz bir yürüyüşle cevap verdi. Yürüdükçe çoğaldılar, hayallerine yürüdükçe geceler gündüze, esaret çığlıkları özgürlük türkülerine, aşılmaz duvarlar kumdan kalelere dönüşüverdi. Her şey tek bir rüya ile başlamıştı. 

       Herkesin bir hayali / rüyası vardır oysa. Hayal etmek ümit etmektir.  Sabah uyandığında peşinde koşacağın bir umudun, bir davanın olmasıdır. Hayallerini yitirmişse insan, yaşam makinesini zamansız kapatmış, bir yatakta sadece ölümü düşleyen adam gibi ölümünü beklemektedir.  Yürümesi, konuşması, evrak imzalaması, yemek yapıyor olması fark etmez. Ruhu Read the rest

Yar Bana Bir Komutan! »

Mehmet Şarman

Yaşamdaki birçok hatanın, kabalığın, kofluğun, zarafet ve saygıdan uzak düşmüşlüğün ve bunların yol açtığı ahlaki erozyonun nedenlerinin başında Dil‘e karşı takınılan sorumsuzluk ve umursamazlıktır. Burada dil olarak kavramlaştırmaya çalıştığımız şeyden, herkesin her konuda söz söyleme hakkına sahip olamama durumunu kastediyoruz. Resmi söylemde liyâkate, entelektüel camiada ve bilim dünyasında “otoriteye” dar anlamda karşılık gelebilecek dil ve hakikat ilişkisi, geniş anlamda ise hakikati taşıma ve onun sözcülüğünü üstlenebilme yeterliliğine denk gelir. Tüm hayatı boyunca adaletsizliğin mimarı olmuş birinin, adalet adına, bazı şeyleri söylemeye soyunup da, dürüst bir sorgulamayla kendini, hesaba çekmeden, pişkince sunmasına hakkı olduğuna inanmıyorum. Bu sebepledir ki kullandığımız birçok kelime ve kavramın bir bedeli olduğu, adil bir Dil‘in ise ancak ağır sorumlulukları, vaktinde omuzlanmasından sonra ulaşabileceğini söyleyebiliriz. Read the rest

Kutuplaşma »

Bazen özür dilemek gerekir »

 Cemil Bey “DTP Ermenistan sınırına dayandı” demiş mi? Demiş. Ayıp etmiş mi? Etmiş. CHP ve MHP gibi korku siyaseti yapmış mı ? Yapmış. Ermenileri ve Kürtleri konu ederek etnik siyaset yapmış mı ? Yapmış.

 Bazen özür dilemekten Read the rest

Uluslaştırmak kültüre zararlıdır! »

 Yorumcumuz Amarat Mustafa Armağan’ın 29 Mart tarihli yazısından bir alıntı yapmış :

“…”Nutuk”u bugün orijinalinden okuyup anlayacak bir Atatürkçü nesil kalmamıştır. Onu okuyup anlayabilecek olanlar ancak ve ancak Nur talebeleridir!…”

 Bir devrimin yıkıcı etkisini bundan daha güzel nasıl anlatabiliriz?

Kemalizm’i ve Nurculuğu bir kenara bırakalım. Meselenin özü halkın devlet eliyle “adam edilmesi” değil de nedir? “Makbul vatandaş” şartnamesine uymayan herkes yeri geldiğinde Putsal Devletin hedefi olmuyor mu? Ermeniler, Kürtler, Aleviler… Yeterince Müslüman/Türk olmadıkları için. Dindarlar ise “fazla Müslüman” oldukları için değişik dönemlerde devlet baskısına maruz kalmadılar mı?

Dil devrimine geri dönecek olursak… Bu yıkımın yapıldığı tek ülke Türkiye değil elbette. Meselâ Vietnam halkı Fransız işgali altındayken latin alfabesi dayatılmış ve geçmişinden koparılmış bir halk. Komünist Rusya’nın işgali altında kalan Orta Asya Türklerini birbirlerinden koparabilmek için ise farklı Rus alfabeleri Read the rest