Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Bir gece ansızın gelebiliriz »

TARAF

Alperen Ocakları, DTP milletvekilleri ile Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı’na tehditkâr mesaj gönderdi: Misak-ı Milli’yi unutmayın, her an gelebiliriz. Alperen Ocakları Kayseri İl Başkanlığı’nca DTP’nin bütün vekillerinin yanı sıra Osman Baydemir’e de gönderilen haritada, Türkiye’nin sınırları Rodos’u, Erbil’i, Kerkük’ü, Nahçıvan’ı kapsıyor. Taraf’a konuşan Alperen Ocakları İl Başkanı Soğman, “Misak-ı Milli sınırları atalarımızın kanıyla çizildi. DTP’liler de kendi sınırlarını çiziyor. Çizerlerse, bir gece ansızın gelinebilir” dedi. Soğman, amaçlarının “tehdit değil tepki” olduğunu söyledi: ‘Su uyur düşmaz uyumaz’ sözünden hareketle, biz de uyumadığımızı gösterdik.

Daha önce Hrant Dink suikastı ve Sakarya’daki Kürtlere yönelik linç girişiminde de adları kamuoyu gündemine taşınan ve liderlerinden biri bir süre önce gazetemiz yazarı Rasim Ozan Kütahyalı’ya saldıran Alperenler’in yeni icraatı DTP milletvekillerine tehdit mesajı Read the rest

Biz Türkler işgalci ve emperyalist miyiz? »

Mardin’den Mersin’e doğru yaptığım seyahati geçen yazımda ifade etmiştim. Dört ayrı şehirde birçok dernek ve toplulukla görüştüm… Mersin’den sonra da Antakya’ya geçtim…

Bilenler bilir Antakya sahici anlamda kozmopolit yapısını sürdürebilen nadir şehirlerimizden biri… Gerçi Hıristiyan ve Yahudi nüfus iyice azalmış durumda. Hele Yahudiler toplam 70 kişi kadar kalmış haldeler. Hıristiyan-Arap nüfus ise 1300 kişi kadar. Fakat yine de Antakya sokaklarında Read the rest

Kıbrıs Türklüğü ve Türklük »

Ekopolitik olarak Yakın Doğu Üniversitesi ile ortak olarak gerçekleştirdiğimiz “Gizli Kuşatılmışlık: Kuzey Kıbrıs” workshop ve panelleri sırasında Kıbrıs ile ilgili bol bol gözlem yapma fırsatı bulduk. Bu yazıda sizlere gözlem ve fikirlerimi paylaşmaya çalışacağım. 

(Hem basına kapalı hem açık toplantılara katılanların tam listesini yazının sonunda bulabilirsiniz) 

Kıbrıs Türk toplumunun farklı kesimlerinden insanların biraraya gelmesi, onların deyimiyle, tarihi bir gelişmeydi. Görüşlerini açıklayan katılımcılar büyük bir olgunluk içinde birbirini dinledi ve bunu yaparken dengeli olmak adına bile olsa radikal fikirlerini açıklamaktan çekinmedi.  

Aşağıda toplumsal ve siyasal olarak iki bölümde açıklamaya çalıştığım fikir ve gözlemler kaynaksız olup tamamen kişiseldir. Okuyucuların benimseyip benimsememesi kendi tasarrufundadır. 

Toplumsal Açıdan KKTC 

1974 elbette büyük bir kırılma. Bu tarihe gelene kadar adadaki Türk ve Rumlar kültürel açıdan birbirlerine yaklaşmış ve ortak pek çok payda oluşturmuş. Kıbrıs Türkçesi Rumcadan, Kıbrıs Rumcası da Türkçeden etkilenmiş.  

1974’ten sonra ise Rumlarla Türkler arasında ayrışma olmuş ancak Türkiye’den gelen yoğun göç Kıbrıs Türk kültürünü radikal bir biçimde etkilemiş. Kıbrıslı Türklerle Türkiyeli Türkler arasında belirgin bir gerginlik var. Kıbrıslı Türkler kendilerini adanın sahibi olarak görüyor, Türkiye’den gelenlere Read the rest

Ben Neden Buradaym Waldo? »

Sözler vardır,söz olsun için söylenen.Sözler vardır,kendi için söylenen.Sözler vardır,herkes için söylenen.Sözler vardır,söz gibi söylenen,öz gibi kükreyen.Sözler vardır,vura vura söylenen sözden gürleyen,sözden inleten.
İnsanlar vardır,kendi içinde kendi için var olan.Yalnızca ‘ben’,yalnızca ‘ben’…İnsan vardır,kendi için var eden,kendi için kendi var eden.İnsan vardır,kendi için ‘yok’ eden kendi dışında kendi için ‘yok’ eden.Yalnızca ‘ben’,yalnızca ‘ben’.İnsan vardır,herkes için kendince ‘var’ eden,herkes için ‘var’ eden.Yalnızca ‘biz’,yalnızca ‘biz’.
İnsan vardır,söz ile birleşen.Söz vardır,insan için birleşen.İnsanlığını ve sözlerini ‘bir’ eden,insandan insan da vardır.İnsan vardır,sözü kul eden,söz ile kul eden,söz için kul edilen.İnsan vardır.
Sokrates vardır,insan için ölüme giden. Read the rest

Norşin Köyü’nün Sıradışı Kızı »

Rüzgarlı bir Haziran günü Fatih Camisi’nin avlusundan onu  böyle uğurlayacağım hiç aklıma gelmemişti. Ağızların tadını kaçıran ölüm şu an ne kadar da sahici. Dostum, hayran olduğum kadın, gençliğimin bir parçası şimdi bu tahtaların altında.
 
Biliyorum seni çok özleyeceğim. Biliyorum çok ağlayacağım ardından. Uzun zaman adın her anıldığında bir yumruk oturacak boğazıma. Bir sürü kararlar alacağım. Bir sürü planlar kuracağım kalan ömrümü daha anlamlı kılmak için. Üstelik şimdiden biliyorum hepsini unutacağım. Ölümün acı tadını, bu avluda ne kadar ağladığımı, tüm o deli bozuk hallerini… Bir sürü şey olacak hayatımda. Acı, tatlı, anlamlı, anlamsız, gözümdeki yaşlar kuruyacak. Bir arada geçen zamanların acı tatlı anıları yüzümdeki çizgilerin sayısı artarken silikleşecek. Kısa bir süre de olsa beni sona eren bir hayatın karşısında sallayan, çaresizliğimi tokat gibi yüzüme çarpan bu duygular daha cenazen toprağa verilmeden hayatın gündelik kaygıları ile birleşip yüzünde riyakar bir hüzün ile ihanet edecek kalbimi acıtan yas duygusuna. Asla unutmayacağım denilen neleri unutturmamıştır ki hayat insana…
 
Bak şimdiden dört yıl oldu bile sen vefat edeli. Ve ben dün gece çok zorladım hafızamı neler konuşmuştuk son görüşmemizde hatırlayayım diye. Sonra çok şeyi hatırladım da en çok bir tanesi yer etmiş aklıma. ” Ben hep ölüm korkusu ile yaşadım Read the rest

Çocuk suçluluğu ve Terörizm İlişkisi »

Suç tarihin en eski dönemlerinden beri var olmuş ve ileride de var olacak evrensel ve genel bir olaydır. Hatta günümüz dünyası bir yönüyle “büyük bir şiddetin ve büyük bir barbarlığın olduğu bir yüzyıl”1 olarak adlandırılmaktadır. Suçsuz bir toplum beklentisi ancak ütopyadır.2 Kriminolojide suçun tanımı ile ilgili yaklaşımların sayısı hayli fazladır. Bunlardan bazılarına bakacak olursak; Durkheim’e göre ” suç, kollektif bilincin kuvvetli ve belirmiş tutumlarını ihlal eden fiilerdir.”3 Thomas ve Znaniecky eserlerinde sosyal psikoloji yönünden meseleyi ele almak suretiyle şöyle bir tarif vermektedir: ” suç, kişinin kendisini mensubu saydığı grupta, varlığı toplum dayanışması ile çelişki gösteren fiildir.”4 Genel olarak suç, toplumun tüm unsurlarına ters düştüğüne inanılan davranışlardır. Fakat toplumun ahlak anlayışına ters düşen her davranış suç olarak sayılmamaktadır.  Read the rest

Yorum dili, sert eleştiriler ve insan »

Yazar ve yorumcularımız arasında okuyan, araştıran, birikimli insanlar çoğunlukta.

 Ancak bazen çok bilmek yeni şeyler ögrenmeye engel oluyor. tecrübelerimiz, başarı ve düş kırıklıklarımız bizim gibi düşünmeyenleri dinlememizi engelliyor. Bazen de kendi gerçekliğimizin bizi hapsettiği küçük dünyalarda yaşıyoruz. Basının ve kötü siyasetçilerin dayattığı yapay kamplaşmaların içinde hapsoluyoruz. Gerçeği ifade ederken kullandığımız semboller ve benzetmeler gerçeğin ta kendisi oluyor zihnimizde. Birisi fikirlerimizi eleştirdiği zaman bizi şahsen hedef almış bir saldırı hissediyoruz.

 Bu anla(ş)ma zorluğuna bir de vücut dilinin eksikliği ekleniyor elbette. Arkadaşlarımızın ses tonunu, el ve yüz hareketlerini görmüyoruz, duymuyoruz. İletişimdeki bu “engel” kelimelerin aşırı anlamla yüklenmesine sebep oluyor.

 Ağızdan çıktığında çok hafif sayılabilecek ve unutulacak bir eleştiri yazıldığı zaman okuyana bir taş gibi çarpabiliyor.

 Bir “O.. çocuğunun” hikâyesini aktardığımız “Blogistan’da insan” adlı yazıyı bu bağlamda bütün dostlarımıza öneriyoruz.

[Derin Düşünce 2 yaşında! isimli yazıdan alıntı]

Efendimiz (S.A.V) »

Az önce bir kardeşimiz bize aşağıdaki mesajı yollamış. Çok içten yazılmış bu satırları olduğu gibi ve acilen yayına girmek istedim. Umarım darılmaz, hakkını helâl etsin. Mesajdan sonra kendisini memnun edeceğini umud ettiğim bir de cevap yayınlıyorum:

 Bir çoğumuz için önemli bir gün olamaya bilir. Bugün Efendimiz (S.A.V) in miladi olarak, 8 Haziran 632 yılında aramızdan ayrıldığını düşünürsek tastamam 1377 yılı.

 İsterdim ki bir çok konuda elinde kalemi ile fikirler saçan ya da fikirlere karşı fikirler inşa eden kardeşlerimden ehil olan biri bu gün için bir kaç satır Read the rest

Beyaz Türklerin Laneti »

“…Grand Palace’ı, Köln Katedral’ini, Rijkmuseum’u ilk gördüğümde hayranlığımı gizleyememiştim. Sonra çoğunu gezdim Avrupa’nın. Hayranlığım kat be kat arttı. …”

Tüm o muhteşem yapıların temelinde, Afrika’nın, Asya’nın, Güney Amerika’nın ve tüm diğer kolonilerdeki milyonlarca garibanın kemikleri vardı oysa.

Bizim seçkinliğimizin altında da, kendi Majidlerimizden çalınmış haklar ve kendi Majidlerimizin iskeletleri var.

Bu bir lanet, benden söylemesi.

Helalleşmeden bu dünyada kimseye huzur yok.

Herkesin hayatı ona zehir edecek bir Majid’i var çünkü. Read the rest

Yakın zaman münevveri: Cemil Meriç »

Faruk Saim Akhan

Yüz yılldır fikre susamış bu topraklar. Fikrin nehirleri kurutulmuş, nerede bir pınar fışkırsa bir müstebit dikilmiş başına. İstibdadın en zulümatlı dönemlerinde bu topraklarda parlamış fikir işçileri.

    Münevver olmak, ‘aydın’ mefhumuyla kısırlaştırıldığından beri sesi soluğu kesilmiş mütefekkirlerin. Yeni mütefekkirler yetişmediği ayrı, bir de önceki mütefekkilerin seslerini kesmiş, fikirlerini yok saymış aydın takımı.

    “Yakın tarihimizde insana kıran geldi”(1) diye boşuna mı dedi Cemil Meriç?

    Yeni çağın aydın profilinden bahsederken şöyle diyor yakın zaman münevveri:

    “Bunlar sahte aydınlardır. Pısırık insanlardır. Hayatlarında hiçbir şeye Read the rest