Main Content RSS FeedÖnceki Yazılar

Uygurlar için ne yapılabilir? »

Uygurlar için ne yapılabilir? Türkiye Çin’e posta koyabilir mi? Daha düne kadar Doğu Türkistan’ın yerini haritada gösteremeyen köşe yazarları Uygurlar konusunda atıp tutmaya başladı. Ticareti durdurun! Uygurları silahlandırın! Bir bakalım ne yapılabilir?

Çin’e ihracatı durdurabilir miyiz? Türk mallarına ihtiyaçları var mı?

Yok. Türkiye bu ülkeye sattığı ürünlerde rakipsiz değil. (çoğu işlenmemiş hammadde; artı değer çok zayıf)

Çin’den ithalatı durdursak?

Anlamsız. Çin’den aldığımız ve Türkiye’de üretemediğimiz şeyleri PKK dostu Avrupa ve ABD’den mi alacağız? 2.5 trilyon ihracat geliri, 500 milyar $ dış ticaret fazlası olan Pekin’i 16 milyar $ kayıpla korkutup(!) kendimizi rezil mi edeceğiz?

Çin’den ithal ettiğimiz malları yerli firmalar üretemez mi? Devlet teşvik veremez mi?

Türkiye’de ARGE geri. İnovasyon teşviği verince pirim avcısı iş adamlarımız uydu değil ananas kokulu diş macunu yapıyor. Bürokratik ahlâksızlık sebebiyle markalaşma ve rekabet gücü zayıf.

Çin zulmü bütün dünyaya anlatılamaz mı?

Filistin, Irak ve Afganistan’daki zulmü anlatabildik mi? “Çin zulmü, zavallı uygur” diye dolaşan videoların birçoğu Tayland, Filipinler gibi ülkelerde çekilmiş. Uygur meselesini kendimize bile anlatamıyoruz.

Uygurlar için dünya kamuoyunu harekete geçiremez miyiz?

Hayır. Türkiye algı operasyonu yapamıyor; dışarıdan gelen taarruzlara bile etkili karşılık veremiyoruz.

İslâm birliği teşkilâtı, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlarda Pekin’e baskı yapılamaz mı?

Arakan’da elde edilen sonuçtan fazlasını ummak gerçekçi olmaz.

Doğu Türkistan’daki Uygurları silahlandıramaz mıyız?

Bu, Uygurları mayın eşeği gibi kullanmak isteyen ABD’nin ekmeğine yağ sürer. Çin’in uyguladığı baskıların kat kat artmasına sebep olur. Ayrıca muharebe şartları açısından denize açılışı olmayan bir bölgenin bağımsız olması imkânsız.

Peki elimiz kolumuz bağlı bekleyelim mi? Zulme sessiz mi kalalım?

Çin’in içinde bulunduğu zorluklar var. Türkiye bunlara çözüm üretebilir. Böyle bir yol tutulursa Türkiye Uygur haklarının meşru garantörü olur. Pekin ve Ankara’nın yanyana yürümesi lâzım; karşı karşıya değil.

Çin’in sıkıntıları nelerdir? Teknolojisi ve parası bu kadar çok olan bir ülke, hangi konuda Türkiye ile ortaklık yapmak ister?

Pekin’in petrol ve gıda tedariki neredeyse %100 ABD tekeli altında. Bu Washington’a büyük bir şantaj fırsatı veriyor. Türkiye bu ablukayı kırabilir.  Read the rest

Neden Kürtler hedefteydi? Yeni bir Halepçe olur mu? »

  • Suriye’deki kimyasal saldırılar sürüyor. Yakında Halepçe anılacak. Bu felâketi “gerekli” kılan şartlar neydi? Neden Kürtler hedefteydi? Sonradan Saddam’ı çok sert kınayan ve kimyasal silahları Irak’ı işgal sebebi olarak gösteren ABD, neden bu ülkeye kimyasal ve biyolojik silah sattı?
  • Ne olmuştu Halepçe’de? 16 Mart 1988’de Saddam Hüseyin Kürtlere kimyasal silahla saldırmıştı; aynı şeyi Esed Suriye’de kendi halkına yaptı. Aslında kimyasal ve biyolojik silahlar askerî mânâda çok kullanışlı değil. O halde neden kullandılar? Bu saldırılar kime, neye yaradı?
  • Burada şüphesiz bir ikiyüzlülük var. Kimyasal ve biyolojik silahların kullanılması, insanları tiksindiriyor. Peki ama… masum sivillerin makineli tüfek, varil bombası yahut Hiroşima’da ABD’nin yaptığı gibi nükleer silahla öldürülmesi daha kabul edilebilir bir şey mi?
  • Kimyasal ve biyolojik silahlar, sıradan mermi ve bombaların aksine, belli bir hedefi vurmuyor. Bir bölgede yaşayan herkesi, Halepçe’de gördüğümüz gibi kedi ve köpekleri bile öldürüyor. Ama rüzgâr ve yağmur gibi etkenler silahın askerî amaçlara ulaşmasını engelliyor.
  • Dahası, virüslerin silah haline getirilmesi basit bir şey değil. Zira hastalığın bulaşmasından sonra ilk belirtilerin ortaya çıkması ile hasta ölene kadar geçen süre önemli. Düşman bu arada savaşmaya devam edebilir. Süre çok kısa olursa silahın gizli kullanılması imkânsız olur.
  • Meselenin perde arkasını anlamak için Halepçe katliamına dönelim. Önce kaynaklar:
    • Boston Globe, Khomeini’s poison (24 Temmuz 1988)
    • Howard Teicher, National Security Council eski üyesiın yeminli ifadesi (Teicher Affidavit: Iraq-Gate)
    • Robert Fisk, The Great War for Civilisation: The Conquest of the Middle East
    • Dana Priest, Kimyasal silahlar ve Rumsfeld’in 1984 Bağdat ziyareti (19 Aralık 2003 tarihli Washington Post makalesi)
    • Rumsfeld ve Irak dış işleri bakanı Tarık Aziz’in 21 Aralık 1983 görüşme tutanakları.
    • Everest, Oil, Power & Empire
    • Hurd ve G. Rangwala, 1980’den 2 Ağustos 1990’a kadar ABD –Irak ilişkileri
    • Dobbs, İran Kürtlerine karşı kullanılan kimyasal silahların ticareti (Washington Post, 30 Aralık 2002)
    • Rachel Bronson, Thicker Than Oil
    • John Bulloch, No Friends But the Mountains – Tragic History of Kurds
    • Tripp, A History of Iraq
    • Trento, Prelude to Terror
  • Saddam Hüseyin’in kimyasal silah kullandığını söyleyen ilk raporlar 1982’de yayınlandı. Amerikalı diplomatlara göre Irak ordusu hemen her gün Iraklı Kürtlere ve İran’a karşı kimyasal saldırı yapıyordu!
  • Yani Beyaz Saray’ın bölgemizdeki özel temsilcisi Donald Rumsfeld 20 Aralık 1983’te Bağdat’a geldiğinde bu katliamlardan haberdardı. İki ayrı ABD hükümetinde savunma bakanlığı yapmış olan Rumsfeld, Searle firmasının de genel müdürüydü. (Firma 1985’te Monsanto tarafından satın alınacaktı)
  • Rumsfeld ve Tarık Aziz 2 saat başbaşa konuştular ama kimyasal saldırılardan tek kelime etmediler. Keldani kökenli Tarık Aziz, Saddam kabinesinin tek Hıristiyan üyesiydi. Aziz, geçmişte Kürtleri ve Şiileri katlettiği için idama mahkûm edildi. Fakat idam cezası sağlık sorunları sebebiyle kaldırıldı.
  • Rumsfeld ve Tarık Aziz ne konuştular? Güney Irak petrolünü Akabe körfezinin Ürdün’e ait olan kısmına taşıyacak bir boru hattı projesi. Proje, ABD firması Bechtel tarafından gerçekleştirilecekti. Tesadüf(!) o ki, Bechtel’in eski genel müdürü George P. Shultz şimdi ABD Dışişleri bakanı olmuştu.

Read the rest

Hitler neden hava üstünlüğünü kaybetti? »

  • Alman hava kuvvetlerini, benzin kalitesinin savaşa etkisini, Hitler’in kömürden benzin yapma projesini, sebeplerini ve sonuçları konuşalım.
  • Savaşın sonunda Amerikan ve İngiliz uçakları, Alman uçaklarından daha hızlı ve daha uzağa gidiyor; daha yükseğe çıkabiliyordu. Almanya ise pilotların eğitimine ayıracak yakıt bulamadığı için, gençleri gerekli eğitim süresinin sadece üçte biri ile savaşa gönderdi. Neden?
  • Savaşın başında Hitler İngiltere’yi işgal etmek istiyordu. Planlar hazırdı. Sadece planlar değil uçaklar, gemiler, tanklar ve asker de hazırdı. Ama olmadı.
  • Oysa Alman donanması Londra’ya çok sıkı bir ambargo uygulamayı başarmıştı. Alman denizaltıları, İngiliz limanlarına mal getirip götüren ticaret gemilerini büyük ölçüde engelliyordu. Bu ambargo, hava desteği olmaksızın başarılamazdı. Zira uçakla yapılan keşif çok önemliydi.
  • İlerleyen yıllarda Alman saldırılarını öngörebilmek için İngilizler radar kullandılar. Bu sayede yaklaşan uçakların hızını, yüksekliğini, sayısını erkenden öğrendikleri için az sayıda uçakla çok sayıda saldırıya karşı koyabildiler. Ama savaşın ilk başında üstünlük Almanlardaydı.
  • Hitler Fransa’yi alınca Londra dâhil önemli İngiliz şehirlerine saldırmak için çok uygun üsler ele geçirmiş oldu. Londra defalarca Alman uçaklarınca bombalandı; binlerce insan öldü. Londralılar metro istasyonlarını sığınak gibi kullandılar ve çocukları şehir dışına yolladılar.
  • Savaşın başında Hitler Almanya’sının hava kuvvetleri, hem pilot tecrübesi hem de uçakların teknik özellikleri bakımından İngiliz ve Amerikan hava kuvvetlerinden üstündü. Hitler neden hava üstünlüğünü kaybetti? Türkiye bundan nasıl dersler çıkartabilir?

Read the rest

Savaşan robotlar askerlerin yerini alacak mı? »

  • Atlantik ve Avrasya savaş doktrinleri dronlardan nasıl etkilenecek? Teröristler ve terörle mücadele ekipleri açısından robotlar ve uzaktan kumandalı sistemler ne anlam taşıyor?
  • İnsana benzeyen robotların savaşmasını yıllar önce bilim kurgu filmlerinde görüyorduk. Bunlar ellerinde lazer silahları tutan, insan gibi başı ayakları olan robotlardı. Bazen de at, eşek gibi yük hayvanlarına benzer dev robotlar olurdu. Yürüyüşleri hatta “ölmeleri” bile hayvan gibiydi.
  • StarWars’ta tanıştığımız dronlar birbirlerini öldürüyordu. Afganistan ve Irak’ın işgaliyle gündeme gelen insansız hava araçları ise çocukları öldürüyor. Amerikan ordusu “cinayet işledik, yine robotlarımızla birkaç sivil öldürdük” demek yerine “Collateral damage” diyor.
  • Kılıçla dövüşürken birbirinin gözüne bakan askerler ortaçağda kaldı. Artık hedef kılıcın ucunda değil ekranda kırmızı bir nokta. Askerler tetiğe basmak yerine bilgisayar oyunlarındaki joysticklere benzer aletlerin düğmelerine basıyor.
  • 1ci ve 2ci dünya savaşları endüstriyeldi. Sadece tank ve uçakların teknik üstünlüğüne değil bunları çok sayıda ve hızla üreten fabrikalara, üretilen araçları cepheye sevk edebilen lojistik kapasiteye ve tabi petrol erişimine dayanıyordu. Ya şimdi?
  • Bu yeni bir savaş türü, sanal ve bilgisel. Elbette endüstriyel boyut ortadan kalkmadı. Ama şimdi üretim, lojistik ve muharebe arasındaki bilgi akışı gerçek zamanlı. Üstelik savaşan ünitelerin giderek artan bir kısmına “zekâ” transferi de yapılıyor ve bağımsız savaşabilen üniteler artıyor.

Read the rest

3cü dünya savaşı: Ne zaman başlar? Kaç yıl sürer? Nasıl biter? »

  • Soğuk savaş dönemini Mısır, Filistin, Irak, Afganistan, Kore, Vietnam ve diğer kanlı cephelerine rağmen “soğuk” kabul edersek yeni çıkacak dünya savaşına “3cü” demekte bir sorun yok.
  • İlk önce son iki dünya savaşına hızla bakalım: 1 Dünya Savaşı neden başladı ve bitti amacına ne zaman ulaştı? Sykes-Picot anlaşmasının hedeflerine ulaşınca yani: Petro-sterlin sistemi kurulunca. Bu sistemin temel parçaları neydi?
  • Sarıkamış harekâtı ve Çanakkale Savaşı’ndan sonra Osmanlının kendini savunma kapasitesi tamamen ortadan kaldırılmış oldu ve Ekim devrimi ile birlikte Rus çarı da ortadan kaldırılınca petro-sterlin sistemi için hiçbir tehdit kalmadı.
  • IIci Dünya Savaşı ne zaman bitti? Petro-Sterlin sistemi el değiştirip petro-dolar haline gelince. Yani? Başta İngiltere olmak üzere bütün dünya bretton Woods anlaşmasını imzalamaya hazır hale getirilecekti. Türkçesi: Bütün dünya Amerikan doları önünde diz çöktü.
  • Bu sebeple 3 Dünya Savaşı başlama ve bitiş şartları aynı gözle değerlendirilebilir. Önce birkaç cümle ile savaş hakkındaki önyargıları işaret edelim; ardından 3cü dünya savaşını konuşalım. Bkz. Geleceğin savaşları neye benzeyecek?
  • Evet, gelelim 3cü dünya savaşının sebeplerine… (resim x) ABD kağıttan bir kaplan değil ama yaralı hatta ağır yaralı bir kaplan. Dünya savaşlarıyla kurulan sömürü makinesi paslandı.

Read the rest

Gerçekler hakikaten var mıdır? »

  • Gerçeklerden, Hakikat’ten ve bizim bunları ayırdetme imkânlarımızdan konuşalım. İnsanlar var zannettikleri şeylerle gerçekleri her zaman birbirine karıştırmışlardır. Nedir bu karışıklığın kaynağı? Dış “gerçeklerin” içimizdeki algı ile birebir örtüştüğünü kim garanti edebilir?
  • Göz’ü istediğiniz kadar küçük parçalara ayırın; “objektif gerçeklere” asla rastlayamazsınız. Yani vehim, illüzyon, halüsinasyon, cinnet ve toplu cinnet hallerimizin temyiz mahkemesi gözün içinde değil. Ya akıl?
  • Göz gibi beyni de ince dilimlere bölebiliriz ama sübjektif gerçeklerle tartışılmaz, mutlak, objektif, baş harfi büyük “G” ile yazılacak bir Gerçek’i yine bulamayız.
  • Peki gördüğümüz her şey yalan mı? Septik/ şüpheci filozofların girdabına düşMEmek için “Derin Göz” kitabini tavsiye edelim evvelâ… Dikkat Kitap: Derin Göz
  • “Akıl” dediğimiz zaman bir çok insan zekâ veya ona yakın bir şey anlar. Yani problem çözme kapasitemiz, varlıkları kavramsallaştırma, olaylara anlam verme: “Bayrak” bez parçası değildir; “Anne” doğurmuş bir dişiden daha fazla bir şeydir; “vatan” alınıp satılacak bir araziden farklıdır.
  • İşte bu kavramsallaştırmaya zemin oluşturan manevî değerler, gelenek ve daha bir çok etken, kendi gerçeklerimizi bina etmemize sebep olur. Vücutlarımız kütle hacim gibi aynı gerçeklere mahkûm olsa da bunlara mânâ vermekte diğer insanlardan ayrılıyoruz.
  • Bu şartlarda “Objektif Bilgi” diye bir şeyden söz edebilir miyiz? Bkz.  Objective Information / معلومات موضوعية

Read the rest

Hitler’in enerji politikası ve bugünün Türkiyesi için çıkartılacak dersler »

  • Hitler savaştan önce savaş sırasında petrolü nereden aldı? Rusya’ya neden saldırdı?
  • Gelişmiş bir sanayi devleti olan Almanya, yeterli petrol kaynağı için barış zamanında bile dış kaynaklara bağımlıydı. Almanya’nın 1938 yılında 44 milyon varilden fazla petrol tüketimi vardı. Bu miktar, İngiltere’nin (76 milyon), Rusya’nın (183 milyon) ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından kullanılan bir milyar varilden çok daha azdı.
  • Bu yetersizlik, muhtemel bir savaş zamanında Almanya’nın sıvı yakıt ihtiyacı yüzünden kara, deniz ve havada başarılı askeri operasyonlar yapamayacağını gösteriyordu.
  • Almanya için 1939’da başlayan savaşın en büyük sıkıntısı, deniz aşırı petrol ithalatının hareketli savaş yeteneğini tehlikeye atacak şekilde sona ermesiydi.
  • Almanya’ya petrol üç farklı tedarikçi türünden gelmiştir: yurtdışından ham petrol ve rafine petrol ürünleri ithalatı, yerli petrol sahaları üretimi ve kömürden petrol ürünlerinin sentezi.
  • 1938 yılında, toplam 44 milyon varil tüketim için, denizaşırı ülkelerden gelen ithalat, 28 milyon varil yani toplam arzın yaklaşık % 60’ını oluşturdu. Avrupa kaynaklarından 3,8 milyon varil ithal edildi (Romanya’dan 2,8 milyon varil) Yerli petrol üretimi 3.8 milyon varil oldu.
  • 9 milyon varil yakıt ise sentetik olarak üretildi. 1939’da, ablukanın başlangıcından önce 33 milyon varil olan ithalat, Almanya’nın enerjide dış kaynaklara aşırı bağımlığını göstermeye yetiyordu.
  • Savaş başladığında Almanya’nın yakıt stokları 15 milyon varildi. Hitler, Norveç, Hollanda, Belçika ve Fransa’yı işgal ederek 5 milyon varil ele geçirdi. Sovyetler Birliği’nden ithalat 1940’da 4 milyon varil ve 1941’in ilk yarısında 1,6 milyon varil oldu.

Read the rest

Ruhr Kızılordusu ve Alman işçi isyanı »

  • Kapitalist endüstri patronları açısından savaş felaket değil tersine fırsattı. Sattıkları çelik ve kömürün fiyatı yükseliyor, hükümetler ve krallar endüstri önünde diz çöküyordu. İşçileri sömürmek de savaşta daha kolaydı.
  • 1900’lerin başından 2ci dünya savaşının başına kadar endüstrinin temel enerji kaynağı kömürdü. Fakat madenlerde çalışma şartları çok ağır olduğu için işçiler isyan ediyorlar, devletler ise makineli tüfekle işçileri madene geri dönmeye “ikna” ediyordu. Polonya, İtalya, Britanya, Almanya…
  • İşçiler isyan etmekte haklıydı çünkü hemen her ülkede günde 5 veya 10 işçi, grizu patlaması ve maden çökmesinden ölüyordu. İşte bu şartlarda Almanya’da garip bir şey oldu. Nedir?
  • 80.000 işçi silahlandı ve Ruhr Kızılordusu’nu kurdu (Alm. Rote Ruhrarmee). Elbette isyanın başlaması değil şaşırtıcı olan. Almanya’nın en zengin bölgesi Ruhr’da 14 Mart 1920’de anti-komünist Freikorps’u ve hükümete bağlı Reichswehr askerlerini mağlup ederek bölgenin hakimiyetini ele geçirdiler.
  • Bu olay Almanya’nın, muhtemelen Avrupa’nın tarihindeki en büyük silahlı işçi ayaklanmasıydı.. Ruhr bölgesi burjuvası ve kapitalistleri, komünist bir bir darbenin gerçekleşmesinden korkuyordu.

Read the rest

Türkiye neden uçak motoru yapamıyor(du)? »

 

Türkiye müthiş bir ülke. Başka ülkelerin 20 senede aşamadığı mesafeyi 2 senede aşabiliyor. Bundan tam 2 sene önce Türkiye’nin millî uçak motoru yapmasını engelleyen sorunları saymıştık: Eğitim, endüstriyel doku, temel bilimler… Hepsi çözülmedi ama Türkiye ilerliyor!

  • Yerli uçak, yerli helikopter konuşulduğu zaman sık sık ortaya atılan soru bu: Motoru yerli mi? Eğer ithal ise uçaklarımızın ithal motorlara bağımlı olacağı, motoru satan firmanın izni olmadan ihracat yapmanın imkânsızlığı vs konuşuluyor.
  • Dünyada 200 civarında ülke var; birkaç istisna dışında her ülkenin ordusu var. Ama her ülkenin savunma sanayii yok. Uçak üretebilen ülkelerin de çoğu motorlarını 5-6 büyük firmadan ithal ediyor. Neden? Çünkü uçak motoru yapmak basit bir şey değil.
  • Türkiye bugünkü imkânlarla bir motor yapabilse bile bunun rekabet gücü az. Zira hız, ivme, sert hava şartlarına dayanma, menzil, yakıt tüketimi gibi birçok önemli mesele var. Bunlar ihmal edilirse Türk ordusu teknik olarak düşmanlarının gerisinde kalır. Tabi ithalat bağımlısı olmak da sıkıntı.
  • Türkiye’nin uçak motoru, nükleer santral veya haberleşme uydusunda tam bağımsız olması şimdilik zor. Zira bu sahalar temel bilimlerde ileri olmayı gerektiriyor. Sadece tasarım değil, tasarımın gerektirdiği alaşımları, çok düşük hata toleranslı montaj hatları vb gerekli.

Read the rest

Amerika nükleer silahlarına sahip çıkamıyor »

  • Bazen nükleer yakıtlı denizaltılarını, bazen de plütonyum ihtiva eden nükleer bombalarını kaybediyor; denize düşürüyor. Bunlar hem tabiatı kirleten hem de teröristlerin eline geçebilecek tehlikeli kalıntılar.
  • 10 Nisan 1963’te, nükleer denizaltı USS Thresher, Massachusetts’in 350 km doğusundaki derin dalış testlerinde battı ve şimdiye kadarki en yüksek ölümlü denizaltı felaketinde 129 mürettebat ve tersane personeli öldü.
  • USS Scorpion isimli denizaltı hem nükleer bir reaktör hem de iki nükleer torpido taşıyordu. 22 Mayıs 1968’de Kuzey Atlantik’te devriye gezerken kayboldu. Denizaltı daha sonra Azor adalarının 740 km güneybatısında, 3000 metre derinde bulundu. Batma nedeni hâlâ bilinmiyor.

Read the rest