Author Archive

A’mâk-ı Hayâl (Filibeli Ahmet Hilmi) »

A’mâk-ı Hayâl’ i okudunuz mu? Filibeli Ahmet Hilmi ‘nin muhteşem bir eseridir. Bir felsefî hikayeler dizisi diyebileceğimiz A’mâk-ı Hayâl, iyi bir eğitim görmüş, düşünen, arayan, gerçeğe susamış bir genç olan Raci adlı roman kahramanının şahsında bir mürîdin ’seyr-i sülûk’unu anlatır. Raci, Aynalı Dede lakablı, meczup görünümüne karşın kemal ve irfan sahibi bir rehberin manevi terbiyesi […]

Hayy Bin Yakzan »

“Hayy Bin Yakzan” İbn-i Tufeyl’ in felsefi romanının adı. 1106 yılında Gırnata’da doğan İbn-i Tufeyl İslam düşünce tarihinde İşraki bir filozof olarak kabul edilir. “Uyanık’ın oğlu Diri” anlamına gelen “Hayy bin Yakzan” ıssız bir adada tek başına büyüyen Hayy’ ın kendi kişisel tecrübeleriyle Hakikat’i arama çabasının kelimelere dökülmüş halidir. Hayy, tabiatla baş başa, tüm dış […]

‘Düşünmek’ üzerine.. »

“Ben bir solucanım, fakat Tanrı’nın inayetiyle bir insan olacağım.” 4 Mayıs 1916’da cephedeyken ve tam da tehlikeli bir görevi üstlenmişken, savaş günlüğüne işte aynen böyle yazmış Wittgenstein. (Ich bin ein Wurm, aber durch Gott werde ich zum Menschen.) Wittgenstein ilginç bir isim. Tuhaf bir hayat yaşamış. Asker, mühendis, öğretmen, bahçıvan, mimar, sedyeci. B.Russell hatıratında Wittgenstein […]

Zeytindağı – Falih Rıfkı Atay »

Falih Rıfkı Atay’ın Zeytindağı adlı kitabını epey zaman önce, uzun bir tren yolculuğunda okumuştum; bozkır Anadolu topraklarından geçerken. Yolculuk manzaraları ile kitaptaki Anadolu teması ile birleşince etkileyici de gelmişti, itiraf edeyim. Zeytindağı’nın ismi Kudüs’e yakın bir dağdan geliyor, kudretli ittihatçı Cemal Paşa’nın karargâhının kurulu olduğu dağdan. Kitaptan önce Falih Rıfkı Atay’dan bahsedeyim biraz. Falih Rıfkı […]

İslam Bilim Teknoloji Tarihi Müzesi »

Hep olumsuz şeylerden bahsedecek değiliz. Güzel şeyler de oluyor bu arada. Epeydir konuşulan, geçen yıl ön açılışı yapılan İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi nihayet kalıcı olarak açıldı. Ben de geçen yıl bu ön açılış sırasında kendi sitemde yazdığım birkaç yazıyı harmanlayıp güncelleyerek konuyu yeniden işlemek istiyorum. İslam Bilim Teknoloji Tarihi Müzesi’yle Halife Me’mun’un haritası, […]

Kanlı 1 Mayıs 1977 »

Kanlı 1 Mayıs 77 ‘de 3 yaşındaymışım. O yüzden ilk elden hatıralarım yok. Aşağıda 77′deki o günün videosunun linki var. O zamanın şartlarına, bu şartları besleyen/yönlendiren dünya düzenine, bunların meyvası olan ideolojik kamplaşmaların eksenine dikkat. O zamanın şartlarının bugünle zerre kadar alakası var mı, üzerine düşünmek gerek.   Gazetecilik Neden Dibe Vurdu? Gazeteciler bizi bilgilendiriyor […]

Konuşmalıyız; yoksa çok geç olabilir.. »

Birbirimizi dinlemiyoruz, hatta konuşmuyoruz bile. Konuştuğumuzu sandığımız zamanlarda da aslında kavga ediyoruz. Empati ise hiç beceremediğimiz bir şey. Hadi empatiyi de geçtik; daha alt perdeden, diyalog eksikliğimize geçmişten ve bugünden verilecek örnek çok. Galiba Demiray Oral yazmştı; 80 öncesi üniversite ortamı. Demiray Oral sol cenahtan, dernekleri var, haftasonları kitap standları kuruyorlar okul bahçesine. Stand duvarında […]

Organ Bağışı »

 [Düşünceler] Bir süredir düşünüyordum, artık kararımı verdim, organlarımı bağışlıyorum. (*) Ne kadar daha yaşayacağımı bilmiyorum, öldüğümde organlarımın işe yaracak olup olmadığını da bilmiyorum. Ölüm fikrinin kendisi zaten soğuk, öldükten sonra karnımın yarılıp kalbimin, böbreklerimin vesair edevatımın alınması, gözümün çıkarılması gibi şeyler de hoş değil elbette. Fakat öte yandan toprağın altında börtü böceğin yavaş yavaş yemesi […]

Dezenformasyonun böylesi.. »

Medya dezenformasyonu diyoruz, buna dair sürekli örnekler veriyoruz, açıkcası “bakın yine ne rezillik yapmışlar” demekten de sıkıldım ama şu kadar yıllık blog yazarlığımda -galiba- hiç böylesi ‘organize’ olanı ile karşılaşmamıştım. Taraf’taki Medyaİronik köşesini yazan, Alper Görmüş’ün yazısını okudum, “pes” dedim, “pes..” Ben kaçırmışım, mesele şu: Hürriyet, Milliyet ve Vatan gazeteleri, Irak’ta 10 ay önce yaşanmış […]

Bir Soru, bir cevap. “Çağdaşlaşmak” ne demektir? »

Soru: Buraya kadar gelmişken şu “çağdaşlaşma” kavramı üzerinde de dursak? […] (*) Cevap: Bu çağdaşlaşma kadar rezil, âdi ve katil bir kelime yoktur. Bu çağ neden Avrupa’nın çağı olsun? 1976 senesi Türklerin, Hintlilerin, Patagonyalıların, Fransızların, İngilizlerin birlikte yaşadıkları tarihtir. Bu tarihte çağ içi, çağ dışı nasıl olabilir? Yani çağ bir daire midir ki, bir kısım […]