RSS Feed for ÖlümCategory: Ölüm

Ölümsüzlük üzerine… »

2ci dünya savaşından bu yana zengin ülkelerde insan ömrü neredeyse 2 katına çıktı. 2000’den sonra doğan kızlar 100 yıl yaşayacak. Neden böyle oldu? Bundan sonra ne olacak? 1950’lerin endüstriyel kapitalizmi insan gücüne muhtaç idi. Yabancı ülkelerden milyonlarca göçmen işçiyi davet ettiler. Tabi kendi nüfuslarını korumak için de “halk sağlığı” uygulandı: Aşı, koruyucu hekimlik, hijyen vb. […]

Kayıp Zamanın İzinde / Marcel Proust »

“Uzun yıllardır, akşamları yatışımın tiyatrosu, dramı dışında Combray’ye ait her şey benim için yok olmuşken, bir kış günü eve döndüğümde, üşümüş olduğumu gören annem, alışık olmadığım halde, biraz çay içmemi önerdi. Önce istemedim, sonra, bilmem neden fikir değiştirdim. Annem, birini gönderip, küçük madlen denilen, bir tarak midyesinin oluklu çenetleri arasında biçimlendirilmiş gibi görünen o kısa, […]

Ölüm Korkusu Aforizmaları »

Bir gün 24 saat değil: 8 saatlik uyku, iş, okul, yemek, duş vs mecburi faaliyetleri sayarsanız özgürce yaşadığınız 3-4 saatiniz var sadece. Eviniz uzaksa günde 2-3 saatinizi yolda harcıyorsunuz. Ailenizle olmak, kitap okumak ve ölüme hazırlanmak için günde sadece 1 saatiniz var. Bir futbol maçı 1,5 saat sürüyor. Sünnetleri ve tesbihat ile bir günlük namaz […]

Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi »

Kendi aralarında konuşuyorlardı. Sanki biz hayal türünden bir şeymişiz gibi, bu iki devletlinin bir bakışına bile hedef olmadık. Hatta arkadaşlardan birinin: “Es-Selâmü Aleyküm”ü bile havaya gitti. Sonra, arkadaşlardan her biri bir şeyle meşgul olmaya başladı. Kimi yemek pişirmekle, kimi meze hazırlamakla uğraşıyordu. Ben de hasırlının (içkinin) başına geçerek beynimi uyuşturmaya karar verdim. Tesadüf bu ya, […]

Ağıt 1 »

 ‘Beni sordun mu ölüm İkiz kardeşin doğuma Bağlayan ne çözen ne Bu hayat denen düğümü Kimi havyar yerken Kimi soğan cücüğünü Üç beş arşın beze sarar Öyle gidersin’ Cem Karaca – Ölüm Vatan da her şeyden çok ve fakat hepsinden az olan şey : Ölüm. Kendisini her gün metrobüs camından E-5’e bakarken, camiden çıkarken, çocuğumuzla […]

Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi »

Yokluk Tepesi Kahveleri içtikten sonra Aynalı Baba kulübeden bir ney çıkardı. Hafif hafif, hoş bir şekilde üflemeye başladı. Mezarlığın sessizliği ve neyin hüzünlü sesi bana garip bir zevk veriyordu. Göğsümden bazen hüzünlü, bazen sevinçli ahlar çıkaracak kadar şiddetlenen bu tuhaf zevkte şüphesiz, kahvenin de etkisi vardı. Kendimde acayip değişiklikler hissediyordum. Sanki taşımaya mahkûm olduğum büyük […]

Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi »

Böylece, bir güzellik abidesi çıktı ortaya. Kollarını açarak: “Gel!.. Gel!” dedi. Ben minnet ifade eden bir çığlık kopararak kucağına atladım. Parlak yanaklarını ve titreyen dudaklarını öptüm. Bu birleşme sadece bir an sürdü, bir an… O sırada gök gürültüsünü andıran bir ses yeri göğü inletti. Korkunç bir zelzele, sanki dünyayı alt üst etti. Düşen bir yıldırım […]

Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi »

Ben uzun bir süre bu şehirde, şehrin ortasında bulunan bir mahallede oturdum. Hükümet konağı ile evim arasındaki yollarda dikkat çekici pek çok şey vardı: Köhne evler, her biri birer perişanlık ve yoksulluk yuvası olan bir sürü virane, yürünemeyecek hâlde sokaklar, pislik içinde caddeler… Fakat hepsinden ilginç olan, evime yakın eski bir mezarlıktı. Bu mezarlığın etrafı çok […]

Çürümenin Kitabı / Emil Michel Cioran »

 ‘Tanrı: Ürküntümüzün üzerine dosdoğru düşüş; hiçbir ümide kanmayan arayışlarımızın ortasına yıldırım gibi inen selâmet; tesellisiz kalmış ve zaten teselli edilmek de istemeyen kibrimizin dolambaçsız bir biçimde geçersizleşmesi; bireyin kızağa çekilme yolunda ilerlemesi; endişe noksanlığı yüzünden ruhun işsiz kalması… İmandan daha büyük bir feragat var mıdır? İman olmadığından sonsuz sayıda çıkmaza girildiği doğrudur. Ama hiçbir şeyin […]

Burukluk / Emil Michel Cioran »

‘Kendi mezartaşını yazan bir yerkürede, terbiyeli cesetler gibi davranacak kadar ağırbaşlı olalım.’ ‘Fizik ile psikolojinin doğmalarından epey evvel, acı maddeyi parçalıyordu; keder de ruhu…’ ‘Şiir adına lâyık bir şiir, kader tecrübesiyle başlar. Bir tek kötü şairler özgür’dür.’ ‘ Yokolma krizlerine, hiçlik içinde soluksuz kalmaya, bir tükürüğün içindeki ruhtan başka bir şey olmamanın dehşetine karşı, umumî […]