RSS Feed for Derin BurckhardtCategory: Derin Burckhardt

Tevhid ve kesret bir arada resmedilemez çünkü Karagöz ustası çıkıp kendi perdesinde oynamaz! »

Tevhid inancı kesreti iki farklı mânâda birleştirir. Evvelâ birliği yani cem olmayı düşünebiliriz. Ama diğer yandan farukiyeti de Tevhid sayesinde anlayabiliriz. Zira varlıklar tekliklerini de Tevhid’den alırlar. Bu sayede hiç bir varlık diğerinin yerini tam olarak alamaz. Bunun böyle olması varlıkların Tabiat’a tâbi olmasından gelir. Zira hâdis varlıkların aksine O’nun bir zıddı yoktur. (Haşa eşi, […]

Rönesans öncesi Hristiyan sanatı »

Sunuş : Sanat sanatçılara bırakılamayacak kadar önemli. Zira sanat ahlâkî ve siyasî bir mesele. Neden? Rönesans’tan itibaren Avrupa halkları aşırı derecede saldırganlaştılar ve dünyanın geri kalan kısmına çok eziyet ettiler. Bugün dahi doğayı en çok kirleten, dünyada en çok silah ve sefalet üreten, açık ve gizli yolla savaş çıkartan devletler Avrupa kökenliler. Rastlantıya(?) bakın ki Avrupalıların […]

Tanrı’yı görmek için kaç km yükselmek lâzım? »

1960’larda Nikita Kruşçev Rus kozmonotu Yuri Gagarin için “uzaya gitti ama Tanrı’yı göremedi” demiş. Tanrı yüce midir yoksa yüksek mi? Neden totemler, putlar, tapınaklar diğer binalardan yükseğe ya da dağların tepesine yapılır? Dua edenler neden yukarı bakarlar?  “… Rumuz işaret ettiği mânâdandır. Bunun için dinî rumuzlar güzeldir. Mânevî nazarla bakıldığında, eşyanın yani mazrufun güzelliği kevnî […]

Kiliseler büyüdükçe “tanrı” küçülüyor! »

Not:Resimleri büyük görmek için üzerlerine tıklayınız Roma’dayım. Ünlü bir kilisenin, Chiesa del Gesù’nün kubbesini seyrediyorum. Ensem neredeyse sırtıma değecek; bakışlarım dev bir elektrik süpürgesi tarafından yukarı çekiliyor. Aklımın çözemediği sahte bir sonsuzluğa düşer gibiyim. Ortaçağ kiliselerinin dingin ve uhrevî havasından eser yok. Bilmece gibi: Avrupa’da kiliseler büyüdükçe “tanrı” küçülüyor. Oysa 1200’lerin ibadethaneleri böyle değil. İster […]

Romantizm: Goethe’den Müslüm Baba’ya »

Romantizm sanattaki bir bozulmanın, gerilemenin ismidir. Zira sanatçıdaki bir çürümenin neticesinde çıktı ortaya. Hatta romantizmin öncü akımı olan Sturm und Drang (tr. Fırtına ve Coşku) bile bu çürümenin kötü kokusunu haiz idi. Meselâ Goethe’nin ünlü romanı “Genç Werther’in Acıları” (alm. Die Leiden des jungen Werthe) 1774’te yayınlandığında gençler roman kahramanlarına o kadar çok özenmişler ki […]