RSS Feed for This Post

Ben devletim, yasaklarım Blogger’ı!

Aynı anda iki devletin vatandaşı olmak matrak bir şey. İki devleti karşılaştırma imkânı bulabiliyorsunuz. Fransa’da iken her zaman ziyaret ettiğim YouTube sitesine girmek istedim geçen yaz… Erdek’teydim. YASSAH diye bir pano. Kırmızı beyaz. Türk bayrağı renklerinde. Turistler filan anlamaz diye bir de gavurca(!) yazmışlar. Aferin. Şimdi de bir uyanık koskoca BLOGGER’ı kapatmış. Ben Paris’ten görebiliyorum. Ama siz Türkiye’den göremezsiniz. Dewlet Baba sizi “koruyor”. Kimbilir hangi kötü fikirler vardır yine. Cık cık cık.

 Fransa’nın umurunda değil. Yoksa YouTube’da Türkiye aleyhine her video için 100 tane Fransa düşmanı video var. Belki onun da 100 misli Amerikan düşmanı video var. Ama kahraman Türklerin ülkesi T.C. YouTube’dan korkuyor. Fransa korkmuyor. ABD hiç korkmuyor. Kim daha kahraman acaba?

 İki devleti karşılaştırmak dedik ya… Meselâ Türkiye’de bir devlet dairesine gittiğinizde (veya Türkiye’nin Paris konsolosluğuna) kıyafetinize göre size “siz / beyefendi” veya “sen / karrrdeşim” diyebilirler. Bir Fransız devlet dairesinde ise ırkınız, kıyafetiniz ne olursa olsun “beyefendi” derler ve “siz” diye hitab ederler.

 Neden? Türkiye’de vatandaş dewletin malıdır. Putsal dewletin kuludur. ALLAH’ın değil. Türk vatandaşı mühimmattır. Çatapat gibi patlatmak içindir. Onun ne giyeceğine, ne düşüneceğine dewlet karar verir. Kurucu felsefe bu, boru değil!

 Fransa’da vatandaş devletten hizmet alandır. Bir yerde müşteridir. Kanunları çiğnemek öyle kolay değildir burada. Çünkü sağduyu ile neyin yasak olabileceğini zaten tahmin edersiniz. Bütün Fransız ceza kanunu ezberinizdedir adeta. Yani başkalarının doğal hakkı olabilecek bir şeyi ihlâl etmediğiniz sürece başınız derde girmez.

 Üstelik Türkiye’deki kara cahil köşe yazarlarının söylediklerinin aksine Fransa’da başörtüsü yasak değil üniversitelerde. Ortaokul ve lisede ise devlet okulunda yasak ama özel okullarda değil. Çocuklarınızı isterseniz kadın öğretmenlerin başını örttüğü, ders aralarını namaz saatlerine göre ayarlanmış bir özel okula yollayabilirsiniz. Tıpkı Yahudi özel okullarında kaşer yendiği, Katolik okullarında minik kiliseler olduğu gibi.

 İşin garipliğine bakın ki çocuklarımı yolladığım ve laik devlet tarafından işletilen anaokulunda bna sordular: “Dinî sebeple çocuğun yemesinde sakınca olan şey var mı?” Daha okulun ilk gününden beri yemek saatinde domuz eti olmayan özel öğünleri de önlerine geliyor. Yani laik Fransa Cumhuriyeti kendisinin kötü bir kopyası olan Türkiye Cumhuriyeti’ne göre daha saygılı İslâm dinine!

 Peki özgürlükler konusunda istisnalar yok mu? Var elbette. Ermeni soykırımı konusunda Türkiye’nin resmî tarihi ne diyorsa tam tersini söylemeniz gerekir. Ya da susmanız. Aynı biçimde Yahudilerin Nazilerce katledilmesi konusu tartışmaya kapalıdır. Bir sürü tarihçi aleyhine dava açılmıştır.

 Peki Fransa neden aşamıyor bu takıntıları? Taa 1789 Fransız devriminden gelen, soylu Fransız kanı(!), resmî tarih, asker millet gibi ulus-devlet hastalıklarıdır bunlar. Bazı Fransız mebusları hâlâ mecliste oy kullanarak tarihi değiştirebileceklerine inanırlar. Tarihi KANUN GÜCÜYLE YAZARAK halkın düşünce hayatına da hakim olmak isterler. Oldukça kötü bir örnek vermek gerekirse sömürgeciliğin imajını düzeltmeye yönelik son yıllarda yapılan yasalardan da bahsedilebilir.

 Dediğim gibi istisnadır bunlar. Bilirsiniz ve sıradan bir vatandaş iseniz etrafından dolanırsınız.

 Ama Türkiye böyle değildir. Türkiye’de kanunlar, yasaklar bir meteor gibi gelip kafanıza düşer. Öyle akıl yoluyla tahmin edemezsiniz neyin yasak olduğunu. Meselâ Türklüğe hakaret bir suçtur. Ama Kürtlüğe hakaret bir suç değildir. Türklüğe kesinlikle hakaret etmediği halde tarihteki bir olayı yorumlayan bir tarihçi kendini hapiste bulabilir.

 Atatürk’ün manevî kişiliğine saygısızlık etmek suçtur. Atatürk’e “adam” dediği için suçlanan insanlar vardır. Ne yani “kadın mı diyecektik?” diye soruyordu Engin Ardıç. Bir Atatürk heykeli önünde sakız çiğnediği için mahkemeye verilen insan var bu ülkede. İnsanları askerlikten soğutmak suçtur da barıştan soğutmak suç değildir.

 Fransa’da bir savcı sizi suçladığı zaman “beni hangi kanuna muhalefetten suçluyorsunuz?” diye sorabilirsiniz. Ve savcı size bir kanun maddesi göstermek zorundadır. Karmaşık olaylar ve istisnalar dışında bir kanun Fransa’nın her yerinde aynı biçimde yorumlanır. Paris’te suç olan bir şey Lyon’da da suçtur. Nice’teki bir savcı size dava açmayı reddetmişse ne Bordeaux’da ne Strasbourg’da ne de Dijon’da bir başka savcı bulamazsınız o davayı açacak.

 Ama Türkiye’de böyle değildir. Meselâ bir gazeteciye gıcık kapıyorsunuz ve Türklüğe hakaretten dava açmak istiyorsunuz. İlk gittiğiniz savcı sizi geri çevirirse bir başkasına gidersiniz. Bir ülkücü savcı bulursunuz meselâ. Daha hassastır o “o konularda”. Bir başkası dindardır. ateist internet sitelerine sinir oluyordur ve kapanmasına taraftardır. Beriki Adnan Hoca’nın dostudur. Kapatıverir koskoca WordPress’i.

 Kanunlar ve kafalar bu kadar bulanık olunca onları uygulayan savcıları ve hakimleri de bir birer devlet memuru gibi göremezsiniz. Onlar şamanlar gibidir. Biz sıradan ölümlülerin bilemediği şeyler bilirler. Duyamadığımız sesler duyarlar.

 Onların maneviyatını, kutsal dilini bizim gibi sıradan insanlar anlayamazlar :

  1. Yerli ecnebiler (Hristiyanlar için)
  2. Devletin milletiyle bölünmez bütünlüğü,
  3. Laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı olma,
  4. Kürtçe Türkü söyleme eylemi,

 AKP’nin A’sı nerede?

Tayip Bey hukuka yönelik eleştirilere karşı kalkanını hazırlamıştı: “Kardeşim ben adalete hakim olsam kendi partimin kapatılma davasına engel olurdum” … Mantıklı. Bir başı boşluk var ortada. Ama bir hukuk reformu yapmak için daha ne bekliyor AKP? Haberleşme ve tartışma özgürlüğümüzü savcıların hışmından koruyacak bir kanun hazırlanamaz mı?

 Ne yazık ki bu o kadar kolay olmayacak. Daha geçenlerde yine bir AKP milletvekili hanım o kadar tuhaf bir kanun teklifi yaptı ki çocukları korumak için, AKP bile “bu bizim ilkelerimize aykırıdır” deyip geri çekildi.

 Farklı fikirden korkma, kendisi gibi düşünmeyeni, inanmayanı düşman sanma bir zihniyet sorunu Türkiye’de.

 2008 biterken gelen bu saçma sapan yasaklama kararı dururken AKP gelişen Türkiye’den filan bahsetmemeli. Ya da AKP olan adını KP olarak değiştirmeli.

 

…Bu makale ilginizi çekti ise…

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Öğretmenlik, savcılık, soytarılık, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 

Trackback URL

  1. 34 Yorum

  2. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 27, 2008 | Reply

    Gerçekten bu kadarı da olmaz artık denilecek bir uygulama.

  3. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 27, 2008 | Reply

    Basın Bildirgesi

    Türkiye İnterneti Yasaklama Ayıbından Kurtulmalıdır !

    Youtube 6 aya yakındır yasaklı. Myspace, Dailymotion, Dawkins, ve nihayet
    Blogger yasaklandı. WordPress ve Alibaba’yı yasaklamaktan çekinmedik. Son
    bir yılda bini aşkın webi yasakladık. Türkiye dünya internetine kendi
    kurallarını empoze etmeye çalışıyor ve bunu sadece yasaklarla yapmaya
    çalışıyor. Yapılanlar, kanımızca, Anayasaya aykırı, Hukukun temel
    ilkelerine ters, bu iş için çıkartılan 5651’ın 9. maddesini ihlal ediyor.
    Yasaklar, suçluyu değil, sıradan Türk yurttaşını, ve internet üzerinden iş
    yapmak isteyen, görüşlerini paylaşan, Türkiye’yi dünyaya tanıtmak isteyen
    girişimci, öncü yurttaşlarımıza zarar veriyor; yasaklar pire için yorgan
    yakarak adaletsizlik yaratıyor. Kanımızca, mahkemelerimiz ve diğer
    ilgililer kolaycı bir yaklaşımla herşeyi yasaklayarak, haksızlığa sebeb
    olarak suç işliyorlar; tazminat davalarına muhatab olacaklardır. Yasaklar,
    Türkiye’nin AB, Demokrasi ve Bilgi Toplumu projeleriyle uyuşmuyor.

    Ülkemizin yasakçı bakış açısından vazgeçip, tüm dünya ile birlikte
    yönetişim ilkeleri ışığında internetdeki “zararlı” içerik ve bilişim
    suçları ile mücadele etmelidir. Bu mücadele tek başına kamu otoritesi ve
    mahkemelerle yapılacak bir mücadele değildir. Yasaklamalar, bilenlerce
    kolayca delinmekte, gittikce artan bir oranda, yurttaşların bu yasakların
    aşılması bilgisi yayılmaktadır.

    Sivil toplum örgütleri bu sürecin bir parçası olarak çalışmaya hazırdır.

    Yeter ki makulde uzlaşmak istensin ve diyalog kurulsun.

    Kısa vadede ülkemize büyük zarar veren bu trajedinin önlenmesi için acil
    tedbir alınmalıdır. En başta, Ankara ve İstanbul’da 2 uzmanlaşan mahkeme
    geçici bir süre için İnternet yasaklarına bakmalıdır. Adalet Bakanlığı,
    Barolar Birliği, Yüksek Hakimler Kurulu bu konuda Sivil Toplum
    Kuruluşlarıyla işbirliği ile böyle bir yapılanmayı sağlamalıdır.
    Telekomunikasyon Kurumu, katalog suçları dışındaki

    yasaklamalarda da mahkeme kararlarına muhatap olmalı; 5651/9’unn
    uygulanmasında üzerine düşen sorumluluğu almalıdır. Ama, TK resen karar
    verme yetkisini acil haller dışında kullanmamalı, ilgili mahkemeden karar
    almalıdır. 5651’in yönetmelikleri gözden geçirilip, hem katalog dışı
    yasaklamalar, ve yurt içi/ yurt dışı konusu; hemde “yasaklı nesnenin
    kaldırılması” konusunu berraklaştırmalıdır. Youtube yasağı açmazından
    kurtulmanın tek yolu budur.

    Yasakların ancak son çare olarak, bütün yollar bittikten sonra uygulaması
    benimsenmeli; o halde bile nesne temelli engelleme yapılmalıdır. TK bunun
    mali sorumluluğunu almalıdır. Nesne temelli engellemenin yapılması Bilişim
    Kurultayı ve İnternet Konferansı gibi açık ortamlarda ilgili taraflar ve
    uzmanlarca tartışılmalıdır.

    Uzun vadede 5651’i kaldırıp, Siber Suçlar sözleşmesine uygun, Adalet
    Bakanlığı Komisyonunca hazırlanan ve askıya alınan taslakla başlayarak
    yeni bir düzenlemeye gitmeliyiz. Sektörle ortak yapılar
    (self-regulation/co-regulation) kurmalıyız.

    Türkiye internetin marjinal problemlerine cok fazla enerji harcıyor. Asıl,
    İnterneti demokrasimizi geliştirmek, toplumsal kalkınmaya katkı vermek ve
    bilgi toplumu yönünde nasıl kullanırız konularına kafa yormamız gerekir.

    İnternet Yaşamdır !

  4. Yazan:Levent Cetin Tarih: Eki 27, 2008 | Reply

    Adamlar biraz arastirsalar, sizin site de dahil, bir cok ozel siteyi de kapatirlar. Facebook, Google falan da topun ucunda. Bir tek banka ve vergi islemlerini yapacaginiz bir yer haline getiriliyor internet.
    Bu konuda yaristigimiz ulkeler Iran ve Cin. Ya otoriter, ya totaliter!

  5. Yazan:Sever IŞIK Tarih: Eki 27, 2008 | Reply

    Devlet hala kendisini misak-ı milli sınırları içinde yaşayanların (devlet) babası ve tebaası olarak gördüğünden yasaklarla onların ruh ve beden sağlığını koruduğunu düşünüyor olsa gerek!
    siyasi zihniyet paternalist olunca ne yapacağı belli olmayan milleti başı boş bırakmak istemiyor haliyle..

  6. Yazan:kehribar Tarih: Eki 27, 2008 | Reply

    internetin bile yasaklandığı ama bir yandan da özgürlük özgürlük diye ortalığın ayağa kaldırıldığı dönemlerden birini yaşıyoruz. sözde özgürlükçü akparti dönemi. sabredin bitecek geçecek buda. bi yandan türbancılar özgürlük ister bölücüler özgürlük ister diğer yandan içki satanlar dövülür internet yasaklanır alın işte sizin demokrasi ve özgürlük anlayışınız bu.

  7. Yazan:kehribar Tarih: Eki 27, 2008 | Reply

    bu arada en çok site kapattıranda adnan hocaymış!

  8. Yazan:burak Tarih: Eki 27, 2008 | Reply

    Artık çığrından çıktı bu olay.

  9. Yazan:uveys Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    Iyide be kardesim…

    Devlet hukumetiyle, milletiyle, breyiyle devlet olur. Bizler devlet olabilmek icin; ne yapiyoruz acaba; bunu hic kendinize sordunuzmu..? Interneti siz amacinda kullaniyorunuz diye, herkes amacindami kullaniyor diye dusunuyorsunuz?

    Uc kisiyi bir araya getirebilen esrar partisi duzenlemis bunuda youtubede yayinlatmis. Bumudur sizin istediginiz ornek toplum modeli buna benzer milyonlarca goruntu var. Cogunluk pislikse bence devleti suclamak yersiz. Cunku; bilinmelidirki devletin icinde bizlerde variz. Hukumetle devleti birbirine karistirmiyalim Lutfen..! Kontrol mekanizmalari zayif. Herseyden once is disiplini yok. Devletin hangi kurumuna giderseniz gidin kokusmusluk hat safhada. Her 200 mtr. bir internet cafenin varligini dusundugunuzde ve buraya giren yasca ufak cocuklari bence hicte yersiz bir yasak degil. Kisa vadede belki oyle degerlendirilebilir. Fakat uzun vadede onlemler alinabilinir, yeteri kontrol mekanizmalari otutturulur ve devlet gorevlilerine is disiplini asilanirsa “ki bu cok onemli” Ozaman bu dediklerinizde haklisiniz.

    Once herkes uzerine duseni yapsin toplumca kendine bir ceki duzen versin. Sonrasinda devleti hukumeti duzeltmeye kalkalim. Hukumetide oraya getiren bu toplum degilmi sanki? Mehmet beyin tesbitleri dogrudur. Yasaklar olmamali belki ama oncesinde olmamasi icin; saglam bir zemin bu zeminin ustunde bilincli bir toplum modeli gormek gerekiyor. Bizim toplumumuz nekadar bos, beles isler varsa onlarin pesinde kendisininde dedigi gibi fransada, almanya da dahi ozgurlukler konusunda kisitlamalar olabiliyorsa, bizim turkiyemizde herseyin bir anda duzeltilmesini kimse beklemesin malumunuz gelen hukumetin elinde tilsimli bir degnek yok dokundugunu duzeltebilsin.

    saygilar….

  10. Yazan:Levent Cetin Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    Esrar partisi iyidir. Sandiginiz kadar “pislik” bir durum degil.

  11. Yazan:Ömer Oduncuoğlu Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    Her daim serbest düşünce ve özgürlüklere açık olan ülkemizde bir güzelliğin altına daha imza atılarak dünyanın en büyük blog sitesi blogger da yasaklanmış durumda.

    Şaka gibi bir şey bu.

    Haddim olmayarak, bu kapatma kararlarının altına imza atan yüce (!) mahkeme heyetimizin;

    a) IQ testinden geçirilmelerini
    b) Ruhsal ve psikolojik destek almalarını
    c) Adına ‘insanoğlu’ denen yaratığı devekuşundan ayıran temel özelliklerin zât-ı muhteremlere ezberletilmesini
    d) Hazırolda durup slogan papağanlayarak değil, düşünerek ve özgür yaşayarak çağdaş bir insan olunabileceğinin kendilerine iyice belletilmesini
    e) İleriki nesillerin başına böyle işler açılmaması için şahısların nasıl bir eğitim sistemi içerisinde yetiştirildiklerinin araştırılmasını ve bu nevi hilkat garibelerinin peydah olmasına sebebiyet veren sistemin ne menem bir şey olduğunun sorgulanması gerekliliğini …

    Saygılarımla arz ederim.

  12. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    bu arada en çok site kapattıranda adnan hocaymış!

    Adnan Hoca’ya değen bloglar ve gazeteler kapatılmaya erken başladı.

    hukumetin elinde tilsimli bir degnek yok dokundugunu duzeltebilsin.

    Hükümetin elinde daha çok polis cobu var halbuki.

  13. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    Hukumetle devleti birbirine karistirmiyalim Lutfen..!

    Devlet tü kaka kokuşmuş, hükümet altın yaldızlı.
    Devlet adeta mitolojik kötü bir dev.
    AKP, devletin kendisidir, hatta devlet,
    AKP DEVLETİ’dir.
    Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım
    internet yasağını yerinde bulup savunurken hükümetle devleti nasıl ayrıştırdınız?

  14. Yazan:MY Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    SnowQueen hakli, ulastirmaya bakan Binali Bey gerçekten bizi korumak(!) için savunuyor bu yasaklari. YouTube yasagi da YouTube’un suçuymus!

    Peki kardesim ben korunmak istemiyorsam ne olacak? istemeyen açmasin o siteyi, deli miyiz biz fikirlerini sevmedigimiz sitelere gidip sinir olalim?

    Beni teröristlerden koruyun, hirsizlardan koruyun, kötü fikirlerden(!) nasil korunacagimi bilirim ben!

    Asagidaki haberleri okuyun, AKP’de gerçekten bir zihniyet sorunu var. Dewlet Baba ve çocuklastirilan vatandas.

    Utanmasalar gelip altimiza bez baglayacaklar!!!

    Ulaştırma bakanından yasak açıklamasıUlaştırma Bakanı Binali Yıldırım’dan YouTube ve Blogger ile ilgili yeni açıklama…

    Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, erişimi engellenen internet siteleriyle ilgili açıklamalarda bulundu. Video paylaşım sitesi YouTube ve Blogger’ın kapatılmasının hatırlatılması üzerine Bakan Yıldırım, Bakanlık olarak internetten toplumun olumsuz etkilenmemesi için hassasiyet göstermek zorunda olduklarını söyledi.

    Bakan Yıldırım, Atatürk’e hakaret videosunun kaldırılmadan video sitesinin açılmayacağını ifade etti. Bilgi iletişim alanını düzenleyen ihtisaslaşmış mahkemelerin bulunmadığını dile getiren Bakan Yıldırım, “Zamanla bu konuda ihtisaslaşmış mahkemelerimiz de olacak.” dedi.

    Mobil Denetim Aracı’nın basına tanıtımı sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yıldırım, internet dünyası ve cezai müeyyideler konusunda daha önce yasal altyapı olmadığını söyledi. Bu konuda bir keyfilik olduğunu hatırlatan Bakan, “Bunu önlemek için Atatürk’e hakaret başta olmak üzere ağırlıklı olarak sanal ortamda şans topları, kumar oynatmak, çocukların ve gençlerin cinsel istismarı konularla sınırlı olmak üzere bir yasa çıkarıldı. Bu yasayla tanımlanan suçlar, tamamen Türk Ceza Kanunu’nda da fiziki ortamda da suç olan hususlardır. Yeni bir suç tanımı yok.” diye konuştu.

    YouTube’un kapanması kendi suçları!

    Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, erişimi engellenen internet siteleriyle ilgili açıklamalarda bulundu. Video paylaşım sitesi YouTube ve Blogger’ın kapatılmasının hatırlatılması üzerine Bakan Yıldırım, Bakanlık olarak internetten toplumun olumsuz etkilenmemesi için hassasiyet göstermek zorunda olduklarını söyledi.

    Bakan Yıldırım, Atatürk’e hakaret videosunun kaldırılmadan video sitesinin açılmayacağını ifade etti. Bilgi iletişim alanını düzenleyen ihtisaslaşmış mahkemelerin bulunmadığını dile getiren Bakan Yıldırım, “Zamanla bu konuda ihtisaslaşmış mahkemelerimiz de olacak.” dedi.

    Mobil Denetim Aracı’nın basına tanıtımı sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yıldırım, internet dünyası ve cezai müeyyideler konusunda daha önce yasal altyapı olmadığını söyledi. Bu konuda bir keyfilik olduğunu hatırlatan Bakan, “Bunu önlemek için Atatürk’e hakaret başta olmak üzere ağırlıklı olarak sanal ortamda şans topları, kumar oynatmak, çocukların ve gençlerin cinsel istismarı konularla sınırlı olmak üzere bir yasa çıkarıldı. Bu yasayla tanımlanan suçlar, tamamen Türk Ceza Kanunu’nda da fiziki ortamda da suç olan hususlardır. Yeni bir suç tanımı yok.” diye konuştu.

    KAYNAK:
    http://www.chip.com.tr/konu/Bakandan-yasak-aciklamasi-YouTube-un-kapanmasi-kendi-suclari_9328_2.html

  15. Yazan:blue Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    Binali Yıldırım’ın açıklaması bunun bir “AKP” ayıbı olduğunu gösteriyor. Youtube’ü ne için cezalandırıyorsun? Dünyadaki herhangi bir internet kullanıcısının girip videosunu yerleştirebileceği bir ortama kaka videolar konulmasına izin verdiği için. Youtube Binali bey’den bir ahlak komisyonu kurdurup topluma zararlı olacak videoları silme görevi versin. Memurlar da boş durmaz bu şekilde. Gece gündüz bizi Atatürk ve ahlak düşmanlarına karşı korurlar.
    Ne müşfik bir devletimiz var ya. Engin Ceber’i de topluma zarar vermesin diye işkenceyle öldürmüştür bunlar.
    Bir de AB’ye girmekten bahsediyorlar? İnsan azıcık utanır ya. Frankfurt’ta Orhan Pamuk cümle alemin önünde rezil etti bunları dünyaya, daha hala pişkince böyle açıklamalar yapıyorlar. Olacak iş değil !

  16. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    Blog yasağının bir nedeni de DIGITURK’ün izinsiz görüntüler nedeniyle mahkemeye başvurması.
    Artık DIGITURK internet sansürcülüğünün günah keçisi mi olacak yokas devlet-şirket el ele başımıza daha ne çoraplar örecekler takdiri size bırakıyorum.

    ……………………………….
    DIGITURK’den Merhaba

    Google’in Blog hizmetlerinin kapatilmis olmasindan biz de mutlu
    degiliz. Soz konusu olaya neden teskil eden; yayin haklari
    sirketimize ait olan Turkcell Super Lig ve Fortis Türkiye Kupasi
    maclarinin, izinsiz, illegal olarak yayinlanmasina onlem almak
    istememizdi.

    Maç goruntulerimizin ‘izinsiz’ olarak yayinlanmasi Digiturk’un, bu
    konudaki butun haklarinin ihlali anlamina gelmektedir. Bu ihlalin
    engellenmesi için hukuki yollara basvurmak kaçinilmaz olmustur.

    Erisimi engellenen site yoneticilerinin iletisim adreslerine de soz
    konusu sitelerde yayin haklarimizin ihlal edildigini ve maclarin
    ‘izinsiz canli’ olarak yayinlandigini bildirdik. Kendilerine 1
    haftadan fazla sure de verdik. Ancak, geri donus alamadigimiz icin
    hukuki yola basvurduk.

    Sulh Ceza Mahkemeleri, bu tarz davalarda genel yetkili mahkemelerdir
    ve buradan cikan mahkeme kararini uyguladik.

    Ozetle, biz ‘KORSAN YAYIN’ yapan sitelerle ilgili, kanuni cozum
    yoluna gittik. Yoksa bloglarin kapatilmasi , iletisim ozgurlugunun
    engellenmesi gibi bir soylem asla soz konusu olamaz. Bizim amacimiz
    da tam olarak ‘iletisim ozgurlugune ve etik yayinciliga’ cozum bulmak
    için basvurulmus bir aksiyondu.

    Saygilarimizla,

    DIGITURK Musteri Hizmetleri

  17. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    Insanlarin hür iradesini, fikir ve düsünce özgürlügünü, bilgi edinme hakkini hic bir kurulus ve Devlet yapisi engelleyemez. Haksizlik ve yalan üzerine kurulan asi düzen eninde sonunda yikilacaktir.

  18. Yazan:burak Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    Bir an youtube tarzı bir nedenle kapandığını düşünmüştüm ama gerçek bu değilmiş. Blogger Digitürk’ün Yayın Haklarını ihlal eden üyelerine bir yaptırım uygulamadığı için Türkiye içinden girişi yasaklandı. Hukuk bilmiyorum, internet hukuku hiç bilmiyorum. Ama youtube’un yayın ihlalleri konusunda aldığı bir dolu ağır para cezası var. Hangi mahkemeden aldığını bilmiyorum ama aynı şekilde bloggerda da aynı süreç işleyebilir. Tabii başvurulacak mahkeme sulh ceza mahkemesi olmasa gerek diye düşünüyorum, boyle siteler için uluslarüstü bir mahkeme daha makul olurdu.

    Biri bu konuda aydınlatıcı yazı yazar ya da yorum yaparsa sevinirim.

  19. Yazan:Ozan Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    Tüm yasaklarla birlikte özellikle internet yasakları çok saçma.
    Ama ne yazık kı biz halk olarak bu konuda da yeterli tepkiyi koyamadık
    Digitürk e baskı kurulabilirdi.
    Kaybedilen hak için mahkemelere dava açılabilirdi.
    Baskı oluşturup teknolojiden habersiz kanunlarımız ve kanun adamlarımızın önüne geçebilirdik

  20. Yazan:Murat Aygen Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    1950 yılından bu yana halkın hukukunu, halkın müktesebatını savunmak (ki böyle yapanlar halk arasında “sağcı” bilinirler) “suçundan” hapse girmeği başarmış Acar sayısı iki elin parmakları sayısından fazla değildir. O sizin sözkonusu ettiğiniz “ifade özgürlükleri kısıtlananlar” ise halkın müktesebatını çiğnemeği “devrimcilik” bellemiş bilimsel şaşkınlardır. Bunlar TUSiAD’ın gönüllü sözcüleridir. Ancak nesilleri tükenmekte olduğundan son zamanlarda böyle tezleri TUSiAD’ın kurmayları bizzat dillendirir oldular. İfade özgürlüğü mü kısıtlanıyor? iyidir, iyidir, az bile . . “ümüğünü sıkacaan” bunların %)

  21. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    Durum sadece Digiturk’ten ibaret değil, hala kapalı bir Youtube ve gene kapatıldığı söylenen Google Video vb. bir çok yasaklı bölge var.
    Blogçuların tepkileri sonucu blogger yasağının kalkması youtube için de bir başlangıç olabilir.

    birçok Blogger gubu pankartları ve basın açıklamalarıyla 31 Ekim Cuma günü saat: 21:00’de Moda İskelesi‘nde olacak…
    RTE için “hayatı şişeden görenlerin toplaştığı” Moda’da.

  22. Yazan:Librarian Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    Ahmet İnam hocanın CBT’deki köşe yazılarından birinin konusu olan Modalı Leyla hanım gelmeyecek olursa hiç bir netice hasıl olmaz o toplantıdan. Ancak bir gelecek olursa “iş” değişir.

  23. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    Tanrı sizi faşistlerden korusun diye Moda civarında içkiyle kutsuyorum sizi, amen

    Kendinizi kendinizden nasıl koruyacaksınız onu bilemem ama.

  24. Yazan:merve Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    snowquenn tesekkurler,
    Bu sefer de modada olacagim ben de!

    Hayati sisenin icinden goren Merve.

    Bir de suna bakin, Mehmet Yilmaz bugun yazmis. Inanilacak gibi degil, artik parklarda da elele dolasamicaz herhalde, muhafazakar fasizminin geldigi nokta bu olsa gerek:

    Aşk parkı istemiyorlarmış!

    ADAPAZARI kent merkezinde bir süre önce açılan parkta bir gösteri düzenlendi.

    Gösteriden çekilmiş fotoğrafları dünkü Hürriyet’te görmüşsünüzdür.

    Küçük çocuklar, bir grup çarşaflı ve türbanlı kadın toplanmışlar.

    Ellerindeki pankartlarda, “Bu rezaleti durdurun”, “Ahlaksız kişileri parkımızda istemiyoruz”, “Aşk parkı değil, aile parkı istiyoruz” gibi sloganlar yazılı.

    Bu sloganları okuyunca gözümün önüne bir “aşk parkı” görüntüsü getirmeye çalıştım.

    Daha önce böyle isimlendirilen bir yerde hiç bulunmamıştım çünkü.

    “Acaba bu park grup seks partileri, serbest cinsel ilişkiler için filan mı kullanılıyor” diye merak ettim.

    “Eğer böyle bir şey olsaydı gazetelerde ve televizyonlarda günlerce bu haberleri okurduk” diye düşündüm. İçinden çıkamayınca Adapazarı’ndaki arkadaşlara sordum.

    Parkın bu çarşaflı türbanlı kadınlarca böyle isimlendirilmesinin nedeni, gençlerin bu parkta buluşmalarıymış.

    El ele tutuşanlar, birlikte çimlerin üzerinde ya da banklarda oturanlar ve arada sırada da kaçamak bir öpücük!

    Bunun çevredeki çoluk çocuğun ve bu hanımlar ile eşlerinin ahlakı üzerinde nasıl olumsuz bir etki yaratabileceğini anlayamadım.

    Eğer inançları gereği bu tür davranışları “günah” olarak niteliyorlarsa, günah başkasına ait. Onları niye ilgilendiriyor?

    Kendileri bu tür görüntüler nedeniyle rahatsız oluyorlarsa, yapacakları şey çok basit: O tarafa bakmamak!

    Bir parkta bile başka bir yaşam biçimine tahammül edemeyen bu kitlenin, günün birinde bütün gücü eline geçirdiğinde ülke ölçeğinde neler yapabileceğini siz düşünün.

    Aslında çok düşünmeye de gerek yok.

    Taliban Afganistan’ını, İran’ı hatırlayın, yeterli olacaktır!

  25. Yazan:merve Tarih: Eki 28, 2008 | Reply

    Su yobazliga, komediye, baskasina tahammul edememeye bakar misiniz! Opusen, el ele tutusan gencleri gormeye bile tahammulleri yok. Turkiye kimlere kaldi, yazik.
    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/10213838.asp

  26. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 29, 2008 | Reply

    Bu sloganları okuyunca gözümün önüne bir “aşk parkı” görüntüsü getirmeye çalıştım.

    Daha önce böyle isimlendirilen bir yerde hiç bulunmamıştım çünkü.

    İyiki bu devirde doğmuşlar, antik Yunanlılar, Romalılar, hatta Sümerler, Babiller vb. mevsim dönümlerini bağlarda bahçelerde kutsal orgy seanslarıyla kutlar, tanrılarla bir olurdu.
    Kalpten giderlerdi mazallah.

  27. Yazan:merve Tarih: Eki 29, 2008 | Reply

    “İyiki bu devirde doğmuşlar, antik Yunanlılar, Romalılar, hatta Sümerler, Babiller vb. mevsim dönümlerini bağlarda bahçelerde kutsal orgy seanslarıyla kutlar, tanrılarla bir olurdu.”

    Hasa neler diyorsunuz, carpilacaksiniz. Bi kerem onlar ilkel, pis putperestlerdi, semavi dinlerin nimetleriyle, kadina bictigi rolle henuz tanismamislardi:)

  28. Yazan:kehribar Tarih: Eki 29, 2008 | Reply

    insanlar çok arzu edipte kendi yapamadıklarını başkaları yapınca kızıyorlar. bence sorun budur. bir çiftin elele tutuşup yürümesinde öpüşmesinde filan ne var ki anlamış değilim. insanlar birbirlerini seviyorlar. ne var bunda.

  29. Yazan:Okan Tarih: Eki 29, 2008 | Reply

    Merhaba snowqueen ve merve,

    yazdiklarinizi okuyunca cok sevindim, dedemin manisa yakinlarinda uzum baglari var.uzum salkimlari arasinda ozgurce orji yapmak icin bloguma ugrayip iletisim kutusuna telefon numaralarinizi birakin:

    http://www.askparki.com

    Anayola 50 km uzaklikta bir çiftlik. bu takunyali akepelilerin ruhu bile duymaz.

    not:arkadaslarinizida getirebilirsiniz.

  30. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 29, 2008 | Reply

    Merhaba Ozan,
    Sanırım sana kötü haberlerim var, “tanrıyla bir olma” ritüeli senin sandığın gibi kız kaldırma
    ayini değildir evladım. Ezoterik hatta okültük
    bir gelenektir.

    Sümer’ler de “tapınak fahişeleri” vardı çocuğum,
    Eski Ahit’te tanrının karısı İsrail olarak geçer. Onlar da senin sandığın gibi fahişe değil, bereket tanrıçasının rahibeleridir güzel çocuğum.

    Ama üzülme, git aşk parkında dolaş, açıl biraz,
    aşk, pis,kirli ve küfür, aşağıla niyetiyle kullanılacak bir terim değildir sevgili Ozan. Elbet kendine göre birilerini bulur, numaralarını orada alır, dilersen arkadaşlarını da dedenin çiftliğine davet edersin.

  31. Yazan:snowqueen Tarih: Eki 29, 2008 | Reply

    Ozan değil, Okan.

  32. Yazan:derail Tarih: Eki 29, 2008 | Reply

    hadi bakalım ifade özgürlüğü diye bağıran çiftetelli medyası nerede ?? yargı niye yasakçılık yapıyor ?? bunlardan korkulur bunlar bir gün gelir HALKI bile kamplara koyarlar sen bizim istediklerimizi seçmiyorsun diye .. geçmişte darbeciler kimleri tehdit etmediler ki ???
    darbeciler solcular bu ülkenin demokrasiye geçmesini istemiyorlar çünkü HALK onları istemiyor

  33. Yazan:merve Tarih: Eki 29, 2008 | Reply

    sayin okan,
    Bu insanlar elele tutusan, opusen ciftleri gormeye bile tahammul edemiyorlar!, siz tutmus neler diyorsunuz. Hukumette benim sevgilimle parkta opusme hakkimi koruyacagina tutup bunlari yazan medyaya yok ole bi sey, komplo bunlar diye saldiriyor. Istanbul’da belediyenin islettigi yerlerde neler yapildigini goruyoruz. Bundan 10-15 sene once ickili olan isletmeler bugun “aile” yerlerine cevrildi! Sanki bizler aile olarak gitmiyoruz, bizler musluman degiliz..
    Bu tip olaylara tepki gosterilmezse, ayni dinci zihniyet ilerde firsatini bulursa icki satilmasini da baska seyleri de yasaklar. Ben icki iciyorsam bundan baskasina ne, neden bana dayatiliyor illa ickisiz yer olacak diye. Icki icmek bir insani kotu insan yapmaz, aynen kafami karsi cinsin cinsel istekleri uyanmasin diye bir kumasa sarmanin beni dindar yapmayacagi gibi.

  34. Yazan:burak Tarih: Eki 30, 2008 | Reply

    Bu yazıya bir yorum yapmıştım ama onaylanmadı. Umuyorum ki yine aynı muamele ile karşılaşmayacağım.

    Buluğ çağını geçtiğini anladığım Okan’a ben kızmıyorum. Belli ki yukarda yorum yapan kişierin, bu şekilde konuşmayanlara oranla eşleştirilemeyecek bir ahlak anlayışına sahip olduklarını düşünüyor. Hak verebiliyorum, ahlakı saçma sapan yerlerde arayan milyonlarca insandan sadece biri, ortalama bir insan. Bu yüzden kızamıyorum, zaten bu tarz alçakça muhabbetlerle her yerde karşılaştığım için sadece yapan için elimden ne gelir onu düşünüyorum. Böyle bir yorum yapan kişi için internet ortamında benim elimden bir şey gelmiyor. Fakat bu yorumları onaylayan kişi, bu yorumun bir “kaka” olduğunu belirtip onaylamaması durumunda, belki yorumu yapana bir şeyler katabilirdi. Belki de katamazdı, belki de Okan’ın sözleri sadece laf olsun torba dolsun sözleri. Böyle bir durumda bile buradan içtenlikle yorum yapan insanları böyle kişilerle muhattap etmemek adına bu yorum onaylanmamalıydı. Dolayısıyla ortada bir terbiyesizlik var, bu terbiyesizlik okanın değil yorumu onaylayanın.

    Sevgiler

  35. Yazan:MY Tarih: Eki 31, 2008 | Reply

    Burak Bey,

    Editörlügün en CAN SIKICI konusu Sansür hakkindaki özel yazismamiza, size verdigim detayli açiklamalara ve editörlerin zor çalisma kosullarini anlatmama ragmen bu yorumu yazdiniz.

    Engellenen yorumlar kadar engellenMEyenler yüzünden sorun çikabiliyor gördügünüz gibi. Altinda tartistigimiz basliga bir bakin!

    Eger size verdigim linkteki yaziyi okusaydiniz bu yorumu yazmazdiniz. Bence ayip ettiniz.

    Sözkonsu okuyucularimizin ne sizin tarafinizdan korunmaya ne de terbiye dersi almaya ihtiyaci oldugunu sanmiyorum.

    Editörlere TERBIYE dersi vermeye kalktiginiz bu yorumu da geçmisin hatirina istisnai olarak onayladim.

    Bundan sonra yorum yazarken daha dikkatli olmanizi rica ediyorum.

    Saygilar

Sorry, comments for this entry are closed at this time.