RSS Feed for This Post

Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi

Âmâk-ı Hayal - Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi-2Kendi aralarında konuşuyorlardı. Sanki biz hayal türünden bir şeymişiz gibi, bu iki devletlinin bir bakışına bile hedef olmadık. Hatta arkadaşlardan birinin: “Es-Selâmü Aleyküm”ü bile havaya gitti. Sonra, arkadaşlardan her biri bir şeyle meşgul olmaya başladı. Kimi yemek pişirmekle, kimi meze hazırlamakla uğraşıyordu. Ben de hasırlının (içkinin) başına geçerek beynimi uyuşturmaya karar verdim. Tesadüf bu ya, pejmürdelerin yanına düşmüştüm. Onlar kendi aralarında konuşuyorlardı. Ben de konuşulanlara kulak misafiri oluyordum. Elli yaşlarında olanı konuşuyor, daha genç olanı dinliyordu. Bunların konuştuklarını işitince, ilk önce deli olduklarına hükmettim. Gerçekten deliydiler. Yalnız delilerin “meczup” denilen cinsinden… İşin garip tarafı, bu iki pejmürdenin konuştuğu konular, beni öteden beri meşgul eden konulardı. Yaşlı deli, genç deliye şöyle diyordu:

-Bu âlemde olan her şey benim sıfatımdır. Ben olmasaydım, hiçbir şey olmazdı. Ben “hep”im ya da “hiç”im. Ben “hiç”im ya da “hep”im. Zaten “hiç” ve “hep” aynıdır, tek şeydir. Fakat cahil insanlar aynı şeyi iki farklı isimle anıyorlar. Konuşmanın gerisini varın siz tahmin edin. Hayret içinde kaldım. İstemeden söze karıştım:

-Çok tuhaf! “Var” ile “yok” eşit olur mu? Meselâ, ben şimdi “var”ım. Fakat yarın “yok” olacağım. Bu iki durum arasında fark yok mu? dedim. Deli başını çevirdi ve kahkahayı patlattı:

-Vay! Sen “var”sın ha! Acaba “var” mısın? dedi.

Bu soruyu kendime pek çok defa sormuştum. Bu soru sığ bir bakış açısıyla ele alındığında anlamsız ve dalga geçilmeyi hak etmiş bir soru olarak görünebilir. Fakat böyle değildir. Eğer “var” isem niçin “yok” olacağım? Yok olmayacaksam, ruhum ebediyen mi kalacak?.. İşte, şüphe ejderhasının şaha kalktığı kısım, denklemin bu son kısmıydı. Ruhum ebedî kalacak mı? Ruh nedir? Bizzat kendisi, hissetme kabiliyetine sahip midir? Hüviyetini bilebilir mi? Eğer ruh diye birşey varsa, bedenden ayrıldığında nasıl bir durumda bulunacak? İşte, cevapsız bir sürü soru… Deli ilâve etti:

-Yalnızca ben “var”ım.,Çünkü “hiç”im ve “yok”um. Varlığım mutlaktır. Yokluk, bağımlı olan için vardır. Mutlak “varlık” tır, “var”dır. Bunları söyledikten sonra deli sustu. Sorduğum hiçbir soruya cevap alamadım. Sonunda sorularımdan bıktı. Arkadaşına: “Haydi gidelim. Bu hayvan, bizi, zevkimizden alıkoydu” dedi. Kalkıp gittiler. Ne acayip bir durum: Çok iyi öğrenim gördüğünü iddia eden bir insana, pejmürde bir deli “hayvan” diyordu. (…) Kasabada üç gün kaldık. Bu üç günü, arkadaşların şikâyet ve ısrarlarına rağmen hiç konuşmadan ve kendimden geçmiş bir hâlde geçirdim. Trene bindiğimiz zaman, arkadaşlardan biri bana birşeyler söylüyordu. Ben ise onun sözlerini hiç önemsemeyerek, kendimle söyleşiyordum. Bir ara ona, elimde olmayarak: “Acaba, ben var mıyım?” dedim. Kahkahayı bastı.

-Rakı yetiştirin. Raci çıldırmak üzere, dedi.

Oradan döndükten iki gün sonra kahveye gitmek üzere yola çıktım. Mezarlığın önünden geçiyordum. Her zamankinin aksine kapısı açıktı. Bu fırsattan yararlanmak için içimde büyük bir istek duydum ve mezarlığa girdim. Birkaç yüz yaşındaki kocaman ağaçların gölgesinde yürümeye ve terkedilmiş kabirlerde biten, ölü kokusu yayan iri iri otları çiğnemeye başladım. Mezarlığın ortasında, dairevî bir şekilde dikilmiş birtakım ağaçlar dikkatimi çekti. Biraz oturmak için o yöne doğru yürüdüm. Bu ağaçlar, büyük bir aileye ayrılmış mezarların çevresinde bulunuyordu. O sırada ağacın birine dayandırılmış, yarısı hasırdan, yarısı tahta parçalarından yapılmış bir kulübe gözüme ilişti. Kimse yok zannettim. Tam kapısını açacağım sırada, içinden, eski püskü şeyler giymiş biri çıktı.

Elli yaşlarında olan bu adamın başında yeşil bir takke vardı. Bu takke, kırk elli kadar ayna parçası yapıştırılarak süslenmişti. Birçok kumaş parçası yapıştırılmış, gökkuşağını andıran yırtık cübbesinde de ayna ve teneke parçaları bulunuyordu. Öyle bir durumdaydı ki, bu adamı görüp de, gülmemek mümkün değildi. Fakat üzerime çevirdiği bakışında, öyle hoş bir yumuşaklık ve alçakgönüllülük, çehresinde öyle hazin bir donukluk vardı ki, hâline gülmediğim gibi ona doğru bir adım bile attım. Kıyafetiyle tam bir tezat teşkil eden bir ciddiyetle, yavaş ve hoş bir sesle:

– Hoş geldiniz nurum! Buyurun! dedi. Sonra da kulübesinden çıkardığı bir hasır parçasını yere serdi. Oturdum. Kulübeye yaslandım. Önümüzde on beş tane kadar, kalın taşlı ve sülüs yazıyla yazılı mezar vardı. Sağ ve sol tarafımızda sık dikilmiş ağaçlar bulunuyordu. Kulübenin sahibi bir kez daha içeri girdi ve mangal görevi gören bir çömlek getirdi. Bir kere daha içeri girdi. Eski bir kahve kutusu, bir cezve, iki fincan, bir ibrik, bir tütün tabakası, birkaç teneke kutu çıkardı. Kuru ot ve çöplerle yaktığı ateşe cezveyi sürdü. Tekrar:

-Hoş geldiniz nurum! Nasılsınız, iyi misiniz? dedi.

-Elhamdülillah, dedim.

Bu adamın ciddiyeti ile kıyafeti arasındaki zıtlık beni şaşırtmıştı. Tekrar söze başlayarak: -İsminiz nedir? diye sordu. -Ahmet Raci.

Gülerek:

-Ahmed Raci mi? dedi. İnsanlığın ismine el koymuşsun nurum. İnsanoğlu fazlaca aciz, zayıf ve muhtaç olduğu için hayatını rica ile devam ettirir. Raci demek, insan demektir. Bu oturaklı sözler üzerine şaşkınlığım bir kat daha arttı. Bu sefer ben sordum:

-Peki, sizin isminiz nedir?

-Benim bir sürü ismim vardır. Her yerde farklı bir isim ve sıfatla anılırım. Üzerimdeki aynalardan dolayı burada bana “Aynalı Baba” diyorlar. Ama sen istersen “Adem Baba” de.

Pir müddet düşündükten sonra, içimde oluşan arzuyu yenemeyerek dedim ki:

-Azizim! Kâmil insanlardan olduğunuz meydanda. Fakat kemalinizi bu garip kıyafet altına gizlemenizin sebebini anlayamıyorum. Kahveyi pişirip fincanımı doldurduktan sonra:

-Hâlbuki bu çok basit, dedi. Herkes süse meraklıdır. Herkes bir ton para harcayarak çeşit çeşit elbiseler yaptırır. Ben de böyle bir elbiseden hoşlanıyorum. Bu cevap hem akla yatkındı, hem değildi. Biraz düşündükten sonra bunun makul bir şey olmadığı kanaatine vardım. Fikrimi kendisine söyledim. O da cevap verdi:

-Demek, söylediğimi doğru bulmuyorsun. Oysa senin söylediğin doğru değildir. Elli yaşında bir adamın onbeş—yirmi kuruşa satın alıp boynuna taktığı, adına boyunbağı dediği bir yuları akla uygun gördüğünüz hâlde, külahıma taktığım ayna parçalarını niçin akla uygun bulmuyorsunuz. Her ikisinin de insanların patavatsızlığına ve deliliğine delâlet ettiğini kabul ettiğimiz takdirde benim yaptığım delilik hem daha parlak, hem daha akla uygundur. O sırada aklıma birdenbire parlak bir fikir geldi. Deli kıyafetine bürünmüş bir filozof olma ihtimali bulunan Aynalı Baba ile ciddî meseleler hakkında konuşmak istedim ve dedim ki:

-Sultanım! Sen, viranede gömülü bir hazinesin. Ben ise felsefeye susamış bir avareyim. Lütfen, ilminizden istifade etmeme izin verin. Verin elinizi öpeyim.

Büyük bir şaşkınlıkla:

-El öpmek?.. Niçin? dedi. İstersen konuşalım. Fakat konuşmaktan ne çıkar ki! Kim bilir şimdiye kadar kaç merkep yükü kitap okudun. Fakat bunlardan ne anladın? Hiç, değil mi? İnsanlar neyi bilirler? Zevk ve bencilliklerinin arzuladığı sanatsal birtakım şeyleri… Fakat hak ve hakikat hususunda ne bilirler?

Hiç! Akıl yoluyla hakkı bulmak mümkündür. Fakat bilmek, anlamak mümkün mü? Ne konuşalım? Harfleri bir araya getirerek hikmet bilinebilir mi?

O anda, kendimi tuhaf bir hâlde hissediyordum. Koskoca bir medeniyetin, yedi bin yıllık insanlığın çalışması neticesinde ortaya çıkan bilgiyi önemsemeyen bu garip kıyafetli delinin sözlerindeki büyüklük, bende büyük bir küçüklük hissi uyandırdı. Çok alçalmış, çok küçülmüştüm. Ağzımı açmaya gücüm yetmedi. Bu hâlde, gözlerimi yardım dilercesine kendisine diktim. Gülümseyerek dedi ki:

-Bu yorucu faraziyeleri bırakalım da biraz kendimizden geçelim, olmaz mı?

Aynalı Baba ile beraber birer kahve daha içtik…

 

… Sanat, sinema, edebiyat, resim, sanatçılar ve sanat tarihi üzerine kitap okumak için…

Edward Hopper’ı okumak

hopper-kapak 70 kitap indirin70 kitap indirin Sanatçı İmgesinin Oluşumu / Otto Kurz, Ernst Kris Düşünmek Ne Demektir? / Martin Heidegger Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton Protagoras / Eflatun Güzelin Metafiziği / Arthur Schopenhauer Açık Toplum ve Düşmanları / Karl Popper Dava / Franz Kafka Milliyetçilik ve Irkçılık Aforizmaları Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed HilmiAmerikalı ressam Edward Hopper sadece Amerika’nın değil bütün Batı kültürünün en önemli ressamlarından biri. Hopper ile Batı resmi asırlardan beri ilk defa kısır ekol savaşlarını, soyut resim / figüratif resim gibi ölü doğmuş dikotomileri aşma fırsatı yakaladı.

Bu bağlamda, perspektif, ışık, gölge vb tercihleri aşan Hopper’ın yeni bir şey yaptığını savunuyoruz: Hopper Rönesans’tan beri can çekişen figüratif resme yeni bir soluk verdi. Tezimiz budur. Bu lisan-ı sûreti tahlil etmek için sadece Hopper’dan etkilenen diCorcia gibi fotoğrafçıları değil ondan beslenen Hitchcock, Jarmusch, Lynch gibi sinema yönetmenlerini, romancıları da kitabımıza dahil ettik. Diğer yandan Hopper’ın tutkuyla okuduğu filozoflardan yani Henry David Thoreau ve Ralph Waldo Emerson’dan da istifade ettik. Elinizdeki bu kitap Hopper tablolarına aceleyle örtülen melankoli ve yalnızlık örtüsünü kaldırmak için yazıldı. Hopper’a bakmak değil Hopper’ı okumak için.Buradan indirebilirsiniz.

Senin tanrın çok mu yüksekte?

senin-tanrin-cok-mu-yuksekte 70 kitap indirin70 kitap indirin Sanatçı İmgesinin Oluşumu / Otto Kurz, Ernst Kris Düşünmek Ne Demektir? / Martin Heidegger Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton Protagoras / Eflatun Güzelin Metafiziği / Arthur Schopenhauer Açık Toplum ve Düşmanları / Karl Popper Dava / Franz Kafka Milliyetçilik ve Irkçılık Aforizmaları Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi

Güzel olan ne varsa İnsan’ı maddî varoluşun, bilimsel determinizmin ötesine geçirecek bir vasıta. Sevgilinin bir anlık gülüşü, ay ışığının sudaki yansıması, bir bülbülün ötüşü ya da ağaçları kaplayan bahar çiçekleri… Dinî inancımız ne olursa olsun hiç birimiz güzelliklere kayıtsız kalamıyoruz. Etrafımızı saran güzelliklerde bizi bizden alan, yeme – içme – barınma gibi nefsanî dertlerden kurtarıp daha “üstlere, yukarılara” çıkaran bir şey var. Baş harfi büyük yazılmak üzere Güzel’lik sadece İnsan’a hitab ediyor ve bize aşkın/ müteâl/ transandan olan bir mesaj veriyor: “Sen insansın, homo-economicus değilsin”.

İşte bu yüzden “kutsal” dediğimiz sanat bu anlayışın ve hissedişin giriş kapısı olmuş binlerce yıldır. Tapınaklar, ikonalar, heykeller insanları inanmaya çağırmış. Ancak inancı ne olursa olsun bütün “kutsal sanatların” iki zıt yola ayrıldığını, hatta fikren çatıştığını da görüyoruz:

  • Tanrı’ya benzetme yoluyla yaklaşmak: Teşbihî/ natüralist/ taklitçi sanat,
  • Tanrı’yı eşyadan soyutlama yoluyla yaklaşmak: Tenzihî/ mücerred sanat.

Kim haklı? Hangi sanat daha güzel? Hangi sanatçının gerçekleri Hakikat’e daha yakın? Bu çetrefilli yolda kendimize muhteşem bir rehber bulduk: Titus Burckhardt hem sanat tarihi hem de Yahudilik, Hristiyanlık, İslâm, Budizm, Taoizm üzerine yıllar süren çalışmalar yapmış son derecede kıymetli bir zât. Asrımızın kaygılarıyla Burckhardt okyanusuna daldık ve keşfettiğimiz incileri sizinle paylaştık.Buradan indirebilirsiniz.

Öteki Sinemanın Çocukları

oteki-sinemanin-cocuklari 70 kitap indirin70 kitap indirin Sanatçı İmgesinin Oluşumu / Otto Kurz, Ernst Kris Düşünmek Ne Demektir? / Martin Heidegger Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton Protagoras / Eflatun Güzelin Metafiziği / Arthur Schopenhauer Açık Toplum ve Düşmanları / Karl Popper Dava / Franz Kafka Milliyetçilik ve Irkçılık Aforizmaları Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed HilmiYakında sinemanın bir endüstri değil sanat olduğuna kimseyi inandıramayacağız. Zira “SinemaEndüstrisi” silindir gibi her şeyi ezip geçiyor. Sinema ürünleşiyor. Reklâm bütçesi, türev ürünlerin satışı derken insanlar otomobil üretir gibi film ÜRETMEYE başladılar. Belki en acısı da “sinema tekniği” öne çıkarken sinema sanatının unutulması. Fakat hâlâ “iyi bir film” ile çok satan bir sabun veya gazozun farkını bilenler de var. Çok şükür hâlâ ustalar kârlı projeler yerine güzel filmleryapmaya çalışıyorlar. Derin Düşünce yazarları da “İnsan’sız Sinema Olur mu?” kitabından sonra yeni bir sinema kitabını daha okurlarımıza sunuyorlar. “Öteki Sinemanın Çocukları” adlı bu kitap 15 yönetmenle buluşmanın en kolay yolu: Marziyeh Meshkini, Ingmar Bergman, Jodaeiye Nader Az Simen, Frank Capra, Dong Hyeuk Hwang, Andrey Rublyov, Sanjay Leela Bhansali, Erden Kıral… Buradan indirebilirsiniz.

tezyin_kapak-150 70 kitap indirin70 kitap indirin Sanatçı İmgesinin Oluşumu / Otto Kurz, Ernst Kris Düşünmek Ne Demektir? / Martin Heidegger Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton Protagoras / Eflatun Güzelin Metafiziği / Arthur Schopenhauer Açık Toplum ve Düşmanları / Karl Popper Dava / Franz Kafka Milliyetçilik ve Irkçılık Aforizmaları Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed HilmiGözle dinlenen müzik: Tezyin

Batı sanatı her hangi bir konuyu “güzel” anlatır. Bir kadın, batan güneş, tabakta duran meyvalar… İslâm sanatının ise konusu Güzellik’tir. Bunun için tezyin, hat, ebru… hatta İslâm mimarîsi dahi soyuttur, mücerred sanattır.

Derrida, Burckhardt, Florenski ve Panofski’nin isabetle söylediği gibi Batılı sanatçı doğayı taklid ettiği için, merkezi perspektif ve anatomi kurallarının hakim olduğu figüratif eserler ihdas eder. Bu taklitçi eserler ise seyircinin ruhunu değil benliğini, nefsini uyandırır. Zira kâmil sanat tabiatı taklid etmez. Sanat fırça tutan elin, tasavvur eden aklın, resme bakan gözün secdesidir. Tekâmül eden sanatçı (haşa) boyacı değil bir imamdır artık. Her fırça darbesi tekbir gibidir. Zahirde basit motiflerin tekrarıyla oluşan görsel musiki ile seyircilerin ruhu öylesine agâh olur ki kalpler kanatlanıverir. Müslüman sanatçı bu yüzden tezyin, hat, ebru gibi mücerred sanatı tercih eder. Güzel eşyaları değil Güzel’i anlatmak derdindedir. Çünkü ne sanatçının enaniyet iddiası ne de seyircinin BEN’liği makbul değildir. Görünene bakıp Görünmez’i okumaktır murad; O’nun güzelliği ile coşan kalp göğüs kafesinden kurtulup sonsuzluğa kanat açar.

Tezyinî nağmeleri gözlerimizle işitmek için yazıldı bu e-kitap. John locke gibi bir “tabula rasa” yapmak için değil Hz. İbrahim (as) gibi “la ilahe” diyebilmek için. Buradan indirebilirsiniz.

Soyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır

yitik 70 kitap indirin70 kitap indirin Sanatçı İmgesinin Oluşumu / Otto Kurz, Ernst Kris Düşünmek Ne Demektir? / Martin Heidegger Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton Protagoras / Eflatun Güzelin Metafiziği / Arthur Schopenhauer Açık Toplum ve Düşmanları / Karl Popper Dava / Franz Kafka Milliyetçilik ve Irkçılık Aforizmaları Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed HilmiAfganistan’daki bir medreseyi, Bosna’daki bir camiyi, Hindistan’daki Taj Mahal’i görsel olarak islâmî yapan nedir hiç düşündünüz mü? Anadolu kilimlerini, İran halılarını, Fas’taki gümüş takıları, Endülüs’teki sarayları birleştiren ortak unsur nedir? Müslüman olmayan bir insan bile kolaylıkla“bunlar İslâm sanatıdır” diyebilir. Sanat tarihi konusunda hiç bir bilgisi olmayanlar için de şüpheye yer yoktur. Şüpheye yer yoktur da… bu ne acayip bir bilmecedir! Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar nasıl olmuş da böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir?

Bakan gözleri pasifleştiren tasvirci sanatın aksine İslâm sanatı okunan bir sanattır. Yani görünmeyeni anlatmak için çizer görüneni. Doğayı taklid etmek değildir maksat. İnsanların aklını uyandırması, kalplerine hitab etmesi sebebiyle İslâm sanatının soyut bir sanat olduğu da aşikârdır. Ama Avrupa kökenli soyut sanattan ayrıdır İslâm sanatı. Meselâ Picasso, Kandinsky, Klee, Rothko gibi ressamlar gibi sembolizme itibar edilmemiştir. 284 sayfalık kitabımıza çok sayıda İslâm sanatı örneği ekledik. Bakmak için değil elbette, görünen sayesinde görünmeyeni akledebilmek, yani İslâm sanatını “okumak” içinBuradan indirebilirsiniz.

İslâm’da Mimar ve Şehir

Cumhuriyet’in ilânından beri yaşadığımız şehirler hızla tektipleşiyor. Betondan yapılmış kareler ve dikdörtgenler kapladı ufkumuzu. Trabzon, Aydın, Malatya… Anadolu’nun her yeri birbirine benzedi. Fakat Türkiye’ye has bir sorun değil bu. Batının “alternatifsiz” 70 kitap indirin70 kitap indirin Sanatçı İmgesinin Oluşumu / Otto Kurz, Ernst Kris Düşünmek Ne Demektir? / Martin Heidegger Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton Protagoras / Eflatun Güzelin Metafiziği / Arthur Schopenhauer Açık Toplum ve Düşmanları / Karl Popper Dava / Franz Kafka Milliyetçilik ve Irkçılık Aforizmaları Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmidemokrasisi ve serbest piyasası mimarları da tektipleştirdi. Farklı düşünemeyen, yerel özellikleri eserlerine yansıtmayan mimarlar kutu gibi binalar dikiyor. Moskova, Tokyo, Paris, Hong Kong da tektipleşiyor ve çirkinleşiyor.

Çare? Binalara değil de mimara, yani insana odaklanmakolabilir; yani eşyayı ve sureti değil İnsan’ı ve sîreti merkeze almak. Zira bu bir norm ya da ekol meselesi değil: İslâmiyet’in ilk asırlarında bir şehir övüleceği vakit binalar değil yetiştirdiği kıymetli insanlar anılırmış. Biz de güzel binalarda ve güzel şehirlerde hayat sürmek için önce güzel mimarlar yetiştirerek başlayabiliriz işe. İnsan gibi yaşamak için mimarî çirkinliklerden ve bunaltıcı tektipleşmeden kurtulabiliriz. Bu ancak Güzel Ahlâk ile Güzel Mimarî arasındaki bağı yeniden tesis etmekle olabilir. Çare Mimar Sinan gibi cami yapmak değil Mimar Sinan gibi insan yetiştirmek. Kitabımızın maksadı ise teşhis ve tedaviye hizmet etmekten ibaret. Buradan indirebilirsiniz.

Sanat Yoluyla Hakikat Bulunur mu?

70 kitap indirin70 kitap indirin Sanatçı İmgesinin Oluşumu / Otto Kurz, Ernst Kris Düşünmek Ne Demektir? / Martin Heidegger Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton Protagoras / Eflatun Güzelin Metafiziği / Arthur Schopenhauer Açık Toplum ve Düşmanları / Karl Popper Dava / Franz Kafka Milliyetçilik ve Irkçılık Aforizmaları Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmiİnanmak belki zor ama … eğer sınırsız görme kabiliyetine sahip olsaydık hiç bir şey göremezdik!güneşe dürbünle bakan biri gibi kör olurduk.Gözlerimizin sınırlı oluşu sayesinde görüyoruz dünyayı. Immanuel Kant’ın meşhur bir güvercini vardır, havayı iterek uçar ama havanın direncinden yakınır durur. “Hava olmasaydı daha hızlı uçabilirdim” der. Hakikat’i görmekte zorluk çekmemizin sebebi O’nun gizli olması değil tersine aşikar olmasıdır. Aksi takdirde Hakikat’i içeren, kapsayan ve perdeleyen daha hakikî bir Hakikat olması gerekirdi. İşte bu sebeple Hakikat’i görmek için Bilim’e değil Sanat’a ihtiyacımız var, bilmek için değil bulmak söz konusu olduğu için. Derin Düşünce yazarları Sanat-Hakikat ilişkisi üzerine yazdılar.Buradan indirebilirsiniz.

70 kitap indirin70 kitap indirin Sanatçı İmgesinin Oluşumu / Otto Kurz, Ernst Kris Düşünmek Ne Demektir? / Martin Heidegger Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton Protagoras / Eflatun Güzelin Metafiziği / Arthur Schopenhauer Açık Toplum ve Düşmanları / Karl Popper Dava / Franz Kafka Milliyetçilik ve Irkçılık Aforizmaları Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmiİnsan’sız Sinema Olur mu?

Elinizdeki bu kitabı Sinema’nın programlanmış ölümüne karşı bir direniş olarak görebilirsiniz. İnsan’dan vaz geçmeye yeltenen, Güzel’i, Sanat’ı,İnsan’ı kâr-zarar tablolarına sıkıştırmaya çalışan endüstriye “Hayır!” demenin nazik bir yolu.Sinema bütün “teknik” karmaşıklığına rağmen insansız olmaz. Sinema insanlar tarafından yine insanlar için yapılan bir sanattır.

Derin Düşünce yazarları izledikleri 28 filmi anlattılar. İnsanca bir perspektiften, günlük hayatlarındaki, iç dünyalarındaki yansımalara yer vererek… İran’dan Arjantin’e, Fransa’dan Afganistan’a, Rusya’dan Türkiye’ye uzanan bir yolculukta, İnsan’dan İnsan’a… Umulur ki bu kitap Andrei Tarkovsky, Semih Kaplanoğlu, Mecid Mecidi, Nuri Bilge Ceylan ile buluşmanın farklı bir yolu olsun… Buradan indirebilirsiniz.

 

Roman nedir? Nasıl Yazılır?

70 kitap indirin70 kitap indirin Sanatçı İmgesinin Oluşumu / Otto Kurz, Ernst Kris Düşünmek Ne Demektir? / Martin Heidegger Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton Protagoras / Eflatun Güzelin Metafiziği / Arthur Schopenhauer Açık Toplum ve Düşmanları / Karl Popper Dava / Franz Kafka Milliyetçilik ve Irkçılık Aforizmaları Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed HilmiRoman nedir? Tarif dahi edilmesi zor bir kavram. Sanatçının İnsan’a bakışını, toplumla kurduğu ilişkiyi yansıtır sanat eserleri. Bu sebeple sanat her çağda yeniden icad edilir. Ünlü yazar Heinrich Mann’ın dediği gibi: “Bütün romanların ve hikâyelerin amacı kim olduğumuzu bilmektir, Edebiyatın önemli bir konuma sahip olmasının nedeni, sadece doğanın ve insanlar âleminin ayrıntılarını tek tek açıklaması değil, insanları hep yeni baştan keşfetmesidir.” Değerli yazarımızSuzan Nur Başarslan Roman’ın derinliklerine giden bir seyahate davet ediyor sizi. Zaman’ın kullanımı, olay örgüsü, mekân, dil, üslup ve daha bir çok temel kavram edebiyatın dev isimlerinden örneklerle irdeleniyor. Buradan indirebilirsiniz.

Derin Göz

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 6 Nisan 2014)

70 kitap indirin70 kitap indirin Sanatçı İmgesinin Oluşumu / Otto Kurz, Ernst Kris Düşünmek Ne Demektir? / Martin Heidegger Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton Protagoras / Eflatun Güzelin Metafiziği / Arthur Schopenhauer Açık Toplum ve Düşmanları / Karl Popper Dava / Franz Kafka Milliyetçilik ve Irkçılık Aforizmaları Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmiİnsan gözü daha verimli kullanılabilir mi? Aş, eş ve düşmanı gören Et-Göz’ün yanı sıra Hakikat’i görebilecek bir Derin-Göz açılabilir mi? Sanatçı olmayan insanlar için kestirme bir yol belki de Sanat. Çukurların dibinden dağların zirvesine, Yeryüzü’nden Gökyüzü’ne…Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot, Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.

Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca, Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, … Buradan indirebilirsiniz.

Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…

70 kitap indirin70 kitap indirin Sanatçı İmgesinin Oluşumu / Otto Kurz, Ernst Kris Düşünmek Ne Demektir? / Martin Heidegger Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton Protagoras / Eflatun Güzelin Metafiziği / Arthur Schopenhauer Açık Toplum ve Düşmanları / Karl Popper Dava / Franz Kafka Milliyetçilik ve Irkçılık Aforizmaları Âmâk-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi“…Neden bir natürmorta iştahla bakmıyoruz? Tersine ressam “yiyecek-gıda” elmayı silmiş, elmanın elmalığı ortaya çıkmış. Gerçek bir elmaya bakarken göremeyeceğimiz bir şeyi gösteriyor bize sanatçı. İlk harfi büyük yazılmak üzere Elma’yı keşfediyoruz bütün orjinalliği, tekilliği ile…”

Bu kitapta Derin Düşünce yazarları sanatı ve sanat eserlerini sorguluyor. Toplumdaki yeri, siyasî, etik ve felsefî yönüyle… Denemelerin yanı sıra son dönemde öne çıkan, ekranları, kitap raflarını dolduran eserlere (veya ürünlere?) dair eleştiriler de bulacaksınız. Buradan indirin.

Trackback URL

  1. 2 Yorum

  2. Yazan:Eylül Tarih: Eyl 5, 2017 | Reply

    http://www.derindusunce.org/2016/01/13/amak-hayal-sehbenderzade-filibeli-ahmed-hilmi/

    Merhaba…
    Yazının devamı var mı? Üyelik girişi ve profil oluşturma ile beğendiğimiz yazıları kendimize arşivleme şansımız olabilirdi diye düşünüyorum Buna dair bir düşünceniz veya başka şekillerde arşiv şansımız var ise öğrenmek isterim Sitemizi çok beğeniyorum Emeği geçen herkese teşekkür ederim

  3. Yazan:my Tarih: Eyl 11, 2017 | Reply

    Selam,
    Bu kitap alıntılarını yayınlamaktaki amacımız sizin gibi okurlara yeni kitaplar keşfettirmek ve alıp okumanızı sağlamak. Genelde bütün metni koymuyoruz.
    Arşivlenmeye değer bulduğumuz makaleleri PDF formatında kitaplaştırıyoruz. 80 kitap var bu sayfada : http://www.derindusunce.org/bedava-kitap-indirin/
    Beğendiğiniz sayfaları PDF’e çevirebilirsiniz. Bunun için sosyal medya düğmelerinin sırasında, sağdan ikinci yeşil renkli düğmeye basın. (Printer Friendly) Aynı sayfa yazıcı için uygun formatta yeniden açılır ve üzerindeki PDF düğmesine tıklamanızla iş biter.
    Saygılarımızla

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin