RSS Feed for This Post

Bir zihniyetin ifşaası.

DD’nin daimi yorumcularından Sayın Keskin’in “Kınama” başlıklı yazıya eklediği yorum bana çok ilginç geldi. “Bir zihniyetin ifşaası” başlığı ile bu yorumu “yorumsuz” olarak buraya almayı uygun gördüm.

Buyrun:

Suat Bey,

Düzgün bir dile anlatmaya çalışıyorum. Ama siz bu kafayla giderseniz, biz daha çok darbe görürüz! Ve şunu bilin ki bu kafa her zaman ezilecektir. Nush İle Uslanmayanı Etmeli Tekdir, Tekdir İle Uslanmayanın Hakkı Kötektir… Hiç boşuna “demokrat” triplerine de girmeyin. Neyin ne olduğunu herkes biliyor. Çoçuk mu kandırıyorsunuz? Demokrasinin ardına saklanmayın, çıkın adam gibi “biz şeriat istiyoruz” deyin. Ben kendimi bildim bileli, bu ülke sizin laf oyunlarınızla vakit kaybedip duruyor. Düşün artık yakamızdan! S…. (*) olup gidin nerde türban takacaksanız takın! Rahat bırakın ülkeyi, yeter.

(*) Sayın Keskin’in yorumunda yeralan bu küfür tarafımdan sansürlenmiştir. (S.Ö)

Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…

 ”…Neden bir natürmorta iştahla bakmıyoruz? Tersine ressam “yiyecek-gıda” elmayı silmiş, elmanın elmalığı ortaya çıkmış. Gerçek bir elmaya bakarken göremeyeceğimiz bir şeyi gösteriyor bize sanatçı. İlk harfi büyük yazılmak üzere Elma’yı keşfediyoruz bütün orjinalliği, tekilliği ile…” 

Bu kitapta Derin Düşünce yazarları sanatı ve sanat eserlerini sorguluyor. Toplumdaki yeri, siyasî, etik ve felsefî yönüyle… Denemelerin yanı sıra son dönemde öne çıkan, ekranları, kitap raflarını dolduran eserlere (veya ürünlere?) dair eleştiriler de bulacaksınız. Buradan indirin

 

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var.  Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

 

Derin Göz

 Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot,  Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.

Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca,  Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, …

 (Buradan indirebilirsiniz)

Trackback URL

  1. 28 Yorum

  2. Yazan:Keskin Tarih: May 3, 2007 | Reply

    Komiklik yapmayın da bu saçma konuyu buradan hemen kaldırın. Site katılımcılarına ayıp oluyor. Bir derdiniz varsa bunu benimle çözmelisiniz.

  3. Yazan:Bekir L. Yildirim Tarih: May 3, 2007 | Reply

    Iyi oluyor aslinda. Biz yillardir “bunlar fasist, demokrasi dusmani, gerici, yobazin dik alasi; kormaya calstiklari ne Ataturk, ne ulke; sadece gaspettikleri mevzileri , caldiklari kazanimlari koruyan bir avuc zorba lumpen” dedik durduk. “agir ifade, hakaret” dedi bircok ilimli dostlar. Simdi artik resmen, sozu egip bukmeden “halk iradesinin Anayasa’nin mesruiyetin cani cehenneme” diyorlar. TSK’yi STK okuyorlar. Bizlerin yorumuna ne gerek var? Alin kose yazilarini koyun buraya. Ya da Baykal’in sozlerini. Bir yerde “Tayyip’i vuracak kahraman” araniyormus. Saniyorum eski Anayasa Mahkemesi Baskani Yekta Gungor Ozden’in kurdugu “Turksolu” tarafindan.

    Mevzuu ile ilgili iki yazi:

    Entelektüel fahişelik: Şahit lazımmı abi?

    367 kere Maşallah! Laikliğe aykırı değilse tabii

    Inonu gizel demis “Arkadaslar bir ul;kede namuslu insanlar, en az namussuzlar kadar cesur olmazsa o ulke icin kurtulus yoktur” (meal) . Namus taniminiz Inonu’den biraz farkli labilir ama yabana atilcak soz degil.

  4. Yazan:fizikci Tarih: May 3, 2007 | Reply

    Keskin, “çıkın adam gibi biz şeriat istiyoruz deyin” demiş. Gerçekten, merak ettim, müslümanlar şeriat istiyor mu? Ya da şeriat istemek müslüman olmanın gereği midir? Şeriat tehlikeli midir? Kavram olarak tehlikeli (ya da korku unsuru) görünüyor da, içeriği nedir? Biri beni ve benim gibi bilmeyen bir sürü insanı aydınlatabilir mi?

  5. Yazan:MY Tarih: May 3, 2007 | Reply

    Bazi insanlar neden böyle ?

    Türk milleti artik hasta cemiyetler içeren bir millet olmustur :
    1) Kelimenin yerini GÖRÜNTÜ,
    2) Radyonun yerini TELEVIZYON,
    3) Olmanin yerini GÖRÜNMEK
    almistir. Artik sehirlerimiz de bu hasta cemiyetleri üretecek biçimdedir. Insanlarin elinden sohbet etme imkâni alinmistir:
    1) Esnaf ile konusabileceginiz küçük dükkânlar yerine SÜPER MARKETLER,
    2) Kir kahveleri yerine OTOPARKLAR,
    3) “insan” saticilar yerine kahve, benzin, gazoz satan OTOMATLAR
    konmustur.
    Bazi Türkler için TV herseydir. TELEVOLE KUSAGI diye adlandiracagimiz bu insanciklar özel alan ile kamusal alani birbirine karistirmis vaziyetteler. Aile sirlari, cinsel sorunlar, bosanma kavgalari artik seyircili TV programlarinda tartisiliyor. Çünkü bunlarin gerektirdigi mahremiyette konusma imkâni kalmadi, ne yer var ne zaman ne de arkadas.

    Medenice konusmayi bilmeyen bir insan ne yapabilir? Küfür edebilir. Tehdit edebilir. Medeni bir insan için küçük bir kizginlik ile cinayete giden büyük bir öfke arasinda yüzlerce basamak vardir. Oysa CAGLAYAN MITINGI çikisi yazarlarimizdan birine “keske darbe olsa da sizi kesseler!” diye haykirdi bir gösterici.

    Iste normal baris halinden öldürme istegine geçisin bu derecede kolay olmasi artik KONUSAMAYAN, kendini ifade edemeyen insanlarin hastaligi olmustur.

    Bir insanin elinden sohbeti, muhabbeti alirsaniz (ya da ona bunu hiç ögretmezseniz) geriye ne kalir? : Eylem! Düsünemeyen, ayrintilari kendi zihninde temsil edemeyen insan ancak kirip dökerek varligini yasar ve çevresiyle etkilesir.

    Ani yasamak, Kötü insan Nasil Üretilir? gibi yazilarda derinlemesine inceledik bu konulari. Ama KONUSMA kavrami üzerinde yeterince durmadik henüz.

    http://www.derindusunce.org/2007/02/01/ani-yasamak/

    http://www.derindusunce.org/2007/03/14/kotu-insan-uretme/

    Bütün kiskirtmalar, dis müdaheleleri bir yana birakin. Malatya cinayetini degil de futbol maçlarindaki, trafikteki siddeti düsünün. Forumlarda rastladigimiz sözel siddete bakin.

    Konusabilen, düsünebilen bir insan için güzel bir otomobile sahip olmayi istemek ile onu çalmak arasinda da yüzlerce basamak vardir bir erkegin bir kadini çekici bulmasi ile ona tecavüz etmesi arasinda da. Bu basamaklar insana zaman kazandirir. Iyi ile kötüyü ayird etmek, iyiyi seçecek cesareti kendinde bulmak zaman ister. Eli yanan bir insanin elini çekmesindeki refleks ile yasayanlar ancak sloganlarla ve önyargilarla düsünebilirler : “kürtler hain, kadinlar aptal, fenerbahçeliler dönek, basörtülüler seriatçi, solcular komünist….”

    Eger yanlis bilmiyorsam Peygamberimiz “namazin kazasi olur, sohbetin kazasi olmaz” diyerek hos bir sohbeti bölmemek gerektigini isaret etmistir.

    Tabi bu manzara karsisinda iyi bir müsümana düsen tavir ne olmalidir? Deniz Baykal’i da ALLAH yarattigina göre bunun da bir sebebi vardir. Tafekkür edilmelidir. Akil sahipleri için bunda isaret çoktur 🙂

    Muhabbetle

  6. Yazan:JaneDo Tarih: May 3, 2007 | Reply

    “Site katılımcılarına ayıp oluyor.” Sadece site katılımcılarına mı ayıp oluyor? Yeniden bir düşünün isterseniz.

    Sayın Keskin; Bir bayan olarak sizden derhal “ÖZÜR” bekliyorum.

    Ve sayın Suat Demren; Sizden de Sayın Keskin’den bir özür gelene kadar bu konun burada ibret için asılı kalmasını istiyorum.

  7. Yazan:Volkan Serin Tarih: May 3, 2007 | Reply

    Merhaba Fizikçi,

    Şeriat litaratürde “islam dininin kuralları” anlamında kullanılır.
    Bu bağlamda her müslümanın şeriat istemesi, insanların islam dininin kurallarına göre yaşanmasını arzu etmesi normaldir. Fakat bu, insanları islam dininin kurallarına riayet etmeye zorlamak anlamına gelmez.

    Güncel tartışmalarda şeriat kelimesine “islami devlet düzeni” anlamında kullanılıyor. Gerçekten de şeriat’ın oldukça ufak bir kısmı devlet-toplum düzeni ile ilgili. Eskiden, Homojen müslüman toplumlarda, bunlar uygulanmaya çalışılmış. Tabiki müslüman bireyler evlenirken, alış veriş yaparken, borç alıp verirken vs. islami emir ve tavsiyeleri gözetmeli. Fakat herkese şeri kuralları dikte etmeyi bir müslüman olarak doğru bulmuyorum. Medine vesikası da bu yönde. bildiğiniz gibi medine’de peygamberimiz her dini topluluğa kendi kuralları çerçevesinde yaşama hakkı tanımış. Bugün de aynı şekilde, toplum birbirinden çok farklı gruplardan oluşuyor. Bu açıdan da dinlere eşit mesafeli laik bir devlet düzeni islam ile de uyumludur. Aslında türkiye’deki müslümanların da büyük bir bölümü bu şekilde düşünüyor. Dolayısıyla, Türkiye’de bir “şeriat tehlikesi” yok. Şu an yaşanan bir iktidar mücadelesi. irtica-laiklik-şeriat kelimeleri ise bir perde.

  8. Yazan:Filiz Tarih: May 3, 2007 | Reply

    İnanamıyorum,

    Sayın Keskin’in çevresinde eşi, dostu, kardeşi, komşusu, annesi, kızı yok mu! Bunların içinde başını örten bir tane insan yok mu? Bu insanların yüzüne nasıl bakıyor, anlamıyorum. Çok yazık bu zihniyetle nereye gideceğiz. Kendisini kınamak bile yetersiz kalıyor, söyleyecek söz bulamıyorum. Bir an önce siteyi takip eden veya etmeyen bütün kadınlardan özür dilesin.

  9. Yazan:Volkan Serin Tarih: May 3, 2007 | Reply

    Beni her seferinde tekrar tekrar şaşırtan ise Keskingillerin her nasılsa memleketi kendilerine ait sanıp, türbana özgürlük isteyen insanları kovabilmeleri. Bu familyanın başka türleri de, misyonerlerlik yapanları, ermeni soykırımı vardır diyenleri, kemalizm gerilemeye tekabül eder diyenleri, türk olduğunu kabul etmeyen kürtleri, özetle kendilerinden farklı düşünen herkesi mütemadiyen ülkeden kovmakta.

  10. Yazan:fizikci Tarih: May 3, 2007 | Reply

    Sağolun Volkan Bey,

    Peki bir şekilde şeriat gelirse bireysel hakların ihlali söz konusu olur mu? Sözgelimi içkili yerler kapatılır, kadınların zorla başları örtülür mü?

    Çok korkulan kol kesme meselesi bir dini zorunluluk mudur? Yani hırsızlık yapanın kolunun kesilmesi farz mıdır? Yoksa başka ceza kanunları uygulamanın İslam dini açısından bir sakıncası var mıdır? (Onu da hırsızlar düşünsün demeyin, hırsız da olsa insan insandır. 🙂

    Daha çok korkulan zina cezası (recm) var tabi. Hırsızlıkla ilgili sorular bunun için de geçerli.

    Not: Keskin’in hezeyan dolu yorumunun altında farklı telden çalıyormuşum gibi görünüyor. Ama aslında Keskin’in o yorumu yazmasının sebebi korktuğu şeriatın gelme tehlikesi. Bunu yorumunda açıkça belirtmiş. Dolayısıyla “bu Keskin ne edepsiz herifmiş” makamında yorumlar yazmak yerine korkularını -mümkünse- izale etmek daha doğru olur kanaatindeyim.

  11. Yazan:mr^sair Tarih: May 3, 2007 | Reply

    Keskin Bey bu başlığın açılmasına neden olan (kendisi yazmış ise) düzeysiz ve terbiyesiz kısacık yazısını, Suat Bey’e karşı yazdığından, öncelikle ikisinden birinin en bariz özelliğini belirtecek, akabinde, ötekine karşı işaret edilmesi gerekli manaların altını çizecek son olarak da ufak bir çağrı da bulunacağım. Öncelikle:

    Suat Bey;

    Eşiniz ve Cengiz Bey ile birlikte vapur seyahatiniz esnasında yaşadıklarınızı okudum. O güruhun neden sizinle tartışmanın yolunu arayıp, hedef gözettiklerini düşündüğümde, aklıma görünürde olan tek bir şey geliyor: O da eşinizin başörtülü olması…

    Bu menfur hadiseyi her şeyden çok önemserim. Zira bire bir tarafların zihinlerinde yer tutacak ölçüde şahsi bir hatıra olarak bilinçaltında saklanabilecektir. Sizin nâmınıza hiç kuşkum yok ki; sizinle tartışma gayretinde ki kalabalığın çarpık düşüncesini, Tandoğan ve Çağlayan mitinglerinde yürüyen ve demokratik tepkisini gösteren insanların tümüne yamaMayacak, her birini aynı kefeye koymayacak kadar aklı başında, mâkul bir insansınız… Bu sizin karakter yapınız hakkında, bende oluşan izlenimdir.

    Benzer tepkiler, dini siyasete alet etmekten imtina duymayan; saf, heyecanlı ve kifayetsiz dindarlar tarafından çok farklı durumlarla karşılaşıldığında, bambaşka şartlar dahilinde gösterilebilir idi.

    Ben böylesi bir durumla karşılaşmak istemem, hele ki yanımda sevdiğim bir arkadaşım ve eşimle birlikte iken… İster sivil polis olsun, ister olmasın, o an göstermiş olduğunuz sabrınıza saygı duyduğumu belirtmeme izin verin.

    Sizin bulunduğunuz olay mahallini ve o an ki muhtemel tutumumu hesap ettiğimde şöyle yapabileceğimi düşünüyorum.

    Ayağa kalkar; dimdik, göğsümü gere gere, sâkin ve orada bulunan geniş bir kalabalığın özellikle de beni hedefe oturtan ve nasıl bir kayaya tosladığının farkında olmayan güruha dönerek, işitebilecekleri bir ses tonuyla haykırırdım: Aranızda, merhum Mustafa Kemal Atatürk hakkında yerli-yabancı herhangi bir eseri okumuş, silah arkadaşlarının ve en yakın dostlarının o döneme ait izlenimlerini, hatıralarını, günlüklerini incelemiş…

    Nutuk’u okumuş (öyle Sabah gazetesinin kuponla verdiği, en basit ve saygısız sadeleştirme ile sayfaları dağılan halini ya da Gençliğe Hitabenin sadeleştirme adına ucubeye döndürülmüş ve Tandoğan mitinginde de okunmuş bu halini değil)
    Atatürk’ün mozolesinde slogan atmaktan öte, Atatürk ilke ve inkılaplarını sırasıyla sayıp, tamamlayıcı ilkeleri anlatabilecek, Atatürk denilince aklına, “Ne mutlu Türküm diyene”, “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” dan ötesi gelen ve bunları cümlelere dökebilecek…

    Balıkesir Zağanos Paşa camiinde verdiği hutbenin içeriğinden haberdar…

    Hiç değil ise, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni nokta ve virgül vurgusu ile asıl metninden akılda kaldığı şekliyle, hatasız yanlışsız okuyabilecek bir tek kişi çıkar mı diye sorardım… Ve derdim ki: Aranızda Gençliğe Hitabeyi benimle okuyabilecek birisi var mı? Bir ortaöğretim öğrencisinin herhangi bir kitabının giriş bölümündeki Hitabeyi bu gence takip ettirelim ve biz de bu arada ezberden gür bir sesle okuyalım, yanlış yapan kendisini denize atacak, var mısınız?

    Keskin Bey;

    Ben nice Atatürkçüler gördüm, kendilerine en basitinden şunu sordum: Arkadaşlar, Gençliğe Hitabe kaç cümledir sizce? Buna verilen cevaplar inanın 30 dan aşağı düşmez idi. Çünkü, Atatürkçülük olduğu gibi, Atatürk ile ilgili her şey de bize yalnızca şablon ve kalıp olarak öğretilmiş, bireylerin bu şartlandırma içerisinde hür ve istekli öğrenmeleri teşvik edilmemiş, ya da bunun yerine kör bir ezberci mantığı içerisine hapsedilip gidilmiştir.

    Normal zamanlarda Hitabeyi, kalabalık ifadelerle dolu bir metin olarak düşündüklerinden bu denli yüksek rakamlar söyleyenler, kendilerinin damarlarına dokunuldugu anormal zamanlarda, “…iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler.” kısmını afişe ederek, sevmediklerini bu cümlenin kapsadığı gâfiller zümresine koyabilirler değil mi?

    Lafa geldiğinde, sizden üstün sizden kararlı Atatürkçü, ve Laikçi bulunmaz değil mi? Ama, şunu unutmayın Hitabe başlığı ile birlikte 16 cümledir.

    Bu konuda savununuz muhakkak ki: “Ya ya, sen yaz bakalım, asıl Atatürkçülük yürekten olur, öyle iki satır ezberlemekle, Kasımpaşalı triplerine girmekle olmaz. Onları dilden söylesen ne olacak, sen bunlara gönülden inanmadıktan sonra neye yarar” dan ibaret kalacaktır.

    Ve ben size: “Kalbimi yarıp da baktın mı? Niyet okuyuculuğundan vazgeçip beni bir tehdit unsuru olarak görmek yerine, beni anlamaya çalıştın mı? Ne zaman kendi muhasebeni yaptın? Ne zaman, aslında, ne kadar bildiğini sorguladın? Ve ben Ankaralı Seymenim” diyeceğim.

    Ne dersiniz Keskin Bey, o vapur da, öylesine meydan okurcasına seslendiğimi duyduğunuzda karşıma çıkar mıydınız? Yoksa, yazınızdaki gibi : “S….. (!) git kardeşim, benimle uğraşma” mı derdiniz? Ama o vakit bilgisayarlarımızın başında da olmazdık, söylediklerine olan inancı, damarlarında dolaşan kan oranı (hemoglobin) gibi ortalamaların üzerinde olan, 25 yaşındaki bu delikanlının karşısına çıkıp, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni yanlışsız okuma cesareti gösterebilir miydiniz?

    Bu mevsim de Marmara’nın suyu da soğuktur, ona göre…

    Ve sâir…

  12. Yazan:Suat Tarih: May 3, 2007 | Reply

    Sayın Sâir,

    Teveccühünüz için teşekkürler. Bilmukabele.

    Ne kadar güzel ifade etmişsiniz, üzerine söyleyecek bir söz bulamıyorum.. Sağolun, varolun.

    Sadece şunu belirteyim; eşimin yanında olmamız hasebiyle olduğumdan daha sakin davranmak durumunda kaldım; ekstradan Cengiz Bey’i de sırf olay çıkmasın diye vakarlı duruşunu o sivil polkisle birlikte ikna ile pasifize etmeye çalışarak. (Cengiz bey, bizi vapurun diğer ucuna götüren sivil polise tekrar yerine geçmek için ısrar ediyordu.)

    Ayrıntıları Cengiz Bey anlatmak isterse dinleriz inş..

    Hürmetler..

  13. Yazan:Tuncay Yılmazer Tarih: May 3, 2007 | Reply

    Keskin Bey/hanım ve benzerlerinin durumu ne yazık ki vahim… Ya sev ya terket… Defolun gidin… Bu nasıl ruh halidir böyle?

    Ne yapalım? Gerçekten gitmemizi istiyor musunuz Keskin Bey/hanım?
    Öldürelim, sürelim başörtülüleri, dindarları, inancı gereği yaşamak isteyenleri…
    Madem bu ülkede hep sorunları başı onlar…
    Bu ülkenin geri kalmasının, tüm ekonomik krizlerin, bir türlü bilimde ilerleyememesinin nedeni de dindar insanlar, başörtülüler…
    Hatta milli takımın başarızlığının nedeni bile…
    Bu başörtüler olmasa aslında bütün sorunlar bitecek işte…
    Anlamıyorlar Keskin bey/hanım…
    Toplama kamplarında toparlayalım isterseniz. Dolduralım içlerine… ( Tarihte yeterince örnekleri var, siz de biliyorsunuz )
    Hastanelerini, otobüslerini, vergi dairelerini hep ayıralım…

    Hadi açık,seçik söyleyin işte…
    Yakışır da size…

  14. Yazan:Mehmet Tarih: May 3, 2007 | Reply

    Sayin Fizikçi,

    Volkan Bey zaten çok güzel açiklamis, sadece ceza konusunda önemli bir noktay deginmek isterim. Bir müslüman gözüyle ceza seklinden çok daha önemlisi gerçek suçlunun cezalandirilmasi ve masumlara haksizlik yapilmamasidir. “Seriat” ile yönetildigini iddia eden Sudan’da insanlar 5 dakika içinde yargilanip çesitli cezalara çarptiriliyorlar. Sadece bir kaç sahit ve kadiya verilen bir rüsvet ile komsunuzun tarlasina sahip olabiliyorsunuz. Bu toplumun geriligini ve devletin zayifligini gösterir. Seriat veya Islam hakkinda bir bilgi vermez.

    Mesela Saddam Huseyin’in Irak’i laik bir devletti. Ama bu laik düzen siilere yapilan eziyete mani olamadi.

    Hz Muhammed’in dedigi gibi (mealen) iyi kanunlar kötü uygulayicilarin elinde kötü, kötü kanunlar iyi uygulayicilarin elinde iyi sonuç veriyorlar.

    Genetik, bilgi-islem vb bu kadar ilerlemisken suçlunun aranmasi ve yargilanmasi konusunda çok ciddi ilerlemeler kaydedilebilir. Batinin 1700lerde kesfettigi insan hakkina Islâm 1400 yil önce kul hakki demis, sinirlarini da koymus. Bu bir hassasiyet.

    Bugünkü bilim ve teknolojiyi kullanarak suçlularin en hizli sekilde yakalanmasi, masumlarin haklarinin korunmasi Islâm açisindan son derecede uygun bir yaklasim olur.

    Ceza biçimi ise benim açimdan bir ayrintidir. Günümüze, topluma uyarlanmalidir.
    Cezalandirilan kimsenin yakinlari bundan magdir olmamalidir.

    Dostlukla

  15. Yazan:bercenay Tarih: May 3, 2007 | Reply

    belki bir kızgınlık anında dusunmeden soylenmistir.
    ancak sozler oyle agırki bahane kaldırır cinsten degil.
    seviye sorunu var.
    aynı zamanda zihniyet sorunu var.

    sunuda belirteyim,tavandaki gerginlik tabanada yansıdı.
    insanlar kendilerini kontrol etmekte,akıl ve mantıklı davranıslar sergilemekte zorlanıyorlar.

    dip not:sol hic bu kadar alcalmamıstı.

  16. Yazan:Arzu Tarih: May 4, 2007 | Reply

    Keskin,

    Ben ve bengiller İran’a, sizgiller Küba’ya, Mehmet ALi Erbilgiller Hawai’ye sürülsün.
    Memlekette Cem Uzangillere kalsın. Mis gibi olur herşey. İşte adalet!

    Ben kesinlikle senin gibi birinden özür mözür istemiyorum. Şahsen bu kadar entelektüel değilim. Sen ve senin fikirlerinin üzerine kusmak istiyorum. Umarım birgün karşılaşma şansımız olur. Suat Bey’in edebinden yazmadığı hakareti, sana ve bu hakareti öğrendiğin Çölaşangillere itina ile iade ediyorum.

  17. Yazan:Volkan Serin Tarih: May 4, 2007 | Reply

    Fizikçi,

    Bu yine “şeriat gelmesi” deyince ne anladığımızla ilgili. Eğer bundan dini kuralların tüm topluma dayatılmasını anlıyorsak, evet içkili yerler kapatılır, kadınların örtünmesi istenir. Fakat ben bunun islam’ın “dinde zorlama yoktur” ilkesiyle çeliştiğini düşünüyorum. Dolayısıyla bu anlamda şeriatın gelmesini ben de istemiyorum. Zaten günümüzün karmaşık toplum yapısında bu uygulamalar sağlıklı olmaz, huzur getirmez.

    Geleneksel dini görüş kol kesme, recm gibi cezaların islami olduğu yönünde. Tabi farklı görüşler, farklı algılamalar da var bu konuda. Recm’in dini dayanağı olmadığını söyleyenler olduğu gibi (dayanakları hadislerde gösterilegelmiş) kolun kesilmeyip çizilmesi gerektiğini söyleyenler de var. Hatta bu tür “bedensel” cezaların sadece eski çöl arap toplumuna özgü olduğunu söyleyenler bile var.

    Fakat dediğim gibi, günümüzde, türkiye’deki müslümanların bu kuralların devlet eliyle uygulanması yönünde bir talebi yok. Modern hukuk müslüman&hristiyan&ateist , alevi&sunni, dindar olan&olmayan bir çok farklı insan topluluğunun üzerinde mutabakat sağladığı (sağlamaya çalıştığı) kurallardan oluşuyor. Ben, bu bağlamda, bir müslüman olarak, modern hukuk sistemiyle yaşamak konusunda bir problem görmüyorum.

    Ancak tabi, bir vatandaş olarak kendi bakış açımın (ki bu bakış açısının oluşmasında din de etkili) yasalara yansımasını isterim. mesela eşcinsel evliliklere izin verilmesini tasvip etmem, seçmen olarak oyumu kullanırken partilerin bu konudaki politikalarını da dikkate alırım vs. Zaten bu şekilde toplumdaki farklı görüşler bir noktada buluşur. Yoksa toplumun belli bir kısmının kendi görüşünü tüm topluma dayatması elbette sağlıklı olmaz.

  18. Yazan:Ecenaze Tarih: May 4, 2007 | Reply

    Arzu nun mesajının altına imzamı atıyorum..

  19. Yazan:ridvan Tarih: May 4, 2007 | Reply

    sevgili dostlarım,
    çok teşekkür ederim, günlerdir, hjayata küsmüş, nereye gidiyoruz diye ağlamklıydım.
    Sevgili Suat beyin yanında o vapurda olmak çok isterdim, yanındaydım aslan kardeşim.
    Yorum yazan arkadaşlarımın hepsi ne kadar mutlu etti beni ve ailemizi, büyük kızımla okuduk Suat abisinin başına geleni, küçük kızım resmini bile yaptı o vapur, bayraklar, baş örtülü, inançlı yengemizin.
    Hele o güzel insan, mr^sair kardeşim ne güzel yazmış, ben sadece alkışlarım seni ve senin gibi yaşı genç, bilgisiyle dim dik duran, sevgisiyle savaşan insanı.
    Büyük kızım 16 yaşında ya o kıskandı babasının yüzüne yapıştırdığın bu gülümsemeyi.
    Kardeşimsin, Suat bey biz çok …. gördük, senin olgunluğun hepimizin yapması gerekendir. Biz Allah ve Hz Muhammed sevgisiyle dolu insanlarız
    Bayan, bay hepinizle gurur duyuyorum, unutmayınki bu ülkeye gelecek her türlü düşmanlık, savaşta (Allah Korusun) yan yana olacağız, senmiydin o güzel insan diyeceğiz birbirimize.
    Sağ olun hepiniz,
    Allah’a emanet olun

  20. Yazan:Özkan TÜMER Tarih: May 4, 2007 | Reply

    Keskin isimli yorumcunun tarzından dolayı hiç kimse kınamasın, gücenmesin, alınmasın!

    Düşüncenin yönlendirildiği alana bakmak lazım bu gibi durumlarda. Türkiye’de “sol” hareketin geldiği son durum çok önemlidir. Sol artık demokrasiyi savunan bir ölçüde siyaset yapmayı tamamen terk ederek “faşist” bir çizgiye kaymıştır maalesef.

    Bu dönem Bülent ECEVİT’in son iktidar zamanından başlayarak ve artarak dahada çirkinleşerek bu haline kadar gelmiştir. Şimdi bayrak Sn. Baykal’da…

    Demokrasi yandaşı her Türkiye’linin yapması gereken ve takındığı tavır bu gibi olaylar karşısında eskisinden dahada önem kazanmaktadır.

    Serinkanlı ve ılımlı hareket edilmeli “çığırtkanlık” edebiyatına yol verilmemelidir.

    Her türlü ortamda ve koşulda tahrikler olacaktır. Kimsenin bu tür tahriklere kapılmaması Türkiyemiz için en doğru olanıdır.

    Saygılar.

    Özkan TÜMER

  21. Yazan:Suat Tarih: May 4, 2007 | Reply

    Teşekkürler Rıdvan Bey, sağolun varolun..

  22. Yazan:Talha Can Tarih: May 4, 2007 | Reply

    Sayın Özkan Tümer’e katılıyorum. Bu söylemlerin ardındaki anlatışı irdelemek, analiz etmek gerek… Niye başkalarının hayat tarzları üzerinde baskı kurmaya çalışırlar?
    Muhabbetle…

  23. Yazan:Zekeriya Maden Tarih: May 5, 2007 | Reply

    Suat abi,

    Selamün aleyküm.

    İzininizle bende Arzun’un, Ecenaze’nin yazdıklarının altına imzamı atmak istiyorum. Tek bu başlık altında değil. Her yerde. Çok güzel yazıyorlar.

  24. Yazan:Haydar Tarih: May 5, 2007 | Reply

    Pis su kanalindan, mecrasindan numune alinir da icinde ne turlu hastaliklar var analiz edilir ya…

    Bu numune tam yerinden alinmis, icinde her birsey var.
    Darbe
    Kafa Ezme
    Tekdir
    Kotek
    iftira
    Saygisizlik
    Laubalilik
    Yok sayma
    Hosgorusuzluk
    Haksizlik

    Numune icin tesekkur edilmeli!
    Bakterinin sucu yok, mecraya bakin… Bu mecradan baska birseymi bekliyordunuz Suat Bey?

  25. Yazan:Bekir L. Yildirim Tarih: May 6, 2007 | Reply

    Asagidaki yorumu Mustafa Bey’in sitesinde “laiklik-laikcilik” konulu yazisinin altina koydum biraz once. Konu ile direkt ilgisine binaen buraya da uygun dusecegini dusundum:

    Bu sitede ayni mevzuuda bir yazinin altina yaptigim yorumda laikcilere mealen “korkularinizi yenininz, sizin mini eteginize de ickinize de birsey yapan olmayacak” dedigimde bir youmcu “niye laikligi belden asagi indiriyorsun, senin kafan bununla mesgul vb” demis idi; cevaba gerek gormemistim.

    Simdi konu laiklik/laikcilik oldugu icin aklima geldi. Medyada sikca rastlariz, ne zaman birileri bazi toplum ahlakina aykiri davranis sergilese ya “cagdas” ya “laik” oldugunu soyler. Bir yil kadar once idi saniyorum bir yabanci dans veya plaj voleybolu turnuvasina katilan birkac kizimiza soruyor yabanci gazeteci “siz Musluman degilmisniz , bu derece acik sacik kiyafet normalmi” turu bir soru. Kizlarin cevabi: “Biz laikiz”. Oysa bireyin Mustafa Bey’in yazisinda tanimladigi “laik devletten yana olan” manasinda “laik” olmasi ile hayat tarzi arasinda ne iliski olabilir? Kisi dindar ve “laiklikten yana” olabilecegi gibi dinsiz fakat laiklik karsiti da olabilr. Nitekim her ikii de mevcuttur bizde. Ulkenin laik olmasi ancak o tur giyim sama devletin mudahele etmemesini aciklayabilr. Oysa adam bu kisisel tercihler le Islam dinini nasil bagdastirdiklarni soruyordu. Kizla bizim kisesl secimimiz, Muslaman degilz, dinda degiliz, liberal hayat tarzini benimsioyoruz….vb diyebilirlerdi.

    Bundan 10 kusur yil once bir gazetede okumus idim. Muazzez Abaci onemli bir resmi geceye konuk olarak katiliyor seffaf bir elbise ile. Kendisini elestiren magazin medyasna cevabi da ayni : “Ben cagdas, Ataturkcu, laik bir Tuk kadiniyim” mealen. Bunun gibi binlerce ornegi bulabiliriz. Ba pavyon, meyhaneler icin kirmizi bolge uygulamasi gibi butun medeni ulkelerde olan bir uygulamanin adinin dahi sozu gectiginde butun laikciler ayaga kalkiyor “laiklik elden gidiyr, irtica geliyor” diye. Ve Ertugrul Anadolu’nun dort bir yanina muhabirlerini salip icki serbestisi raporu hazirlatiyor. Kendisi Basdakan’in ucaginda kac kisinin icki icip icmedigin sayarak cagdaslik, laiklik degerlendirmesi yapiyor. Cumhuriyet’in yazarlari Uskudar ‘da ortalikta siseyi kafaya dikerek “laiklige bagliligi” gosteriyor.

    Hal boyle olunca benim laikciler icin “korkmayin mini eteginize , kafayi cekmenize karisan yok” dememin benim kafamin mesguliyetimi yoksa tam da yerinde bir teminatmi oldugu degerlendirilebilir.

    Laikligi tanimlamis Mustafa Bey. Butun demokrasilerde (bu konuda en kati olan Fransa dahil) uygulama budur. Turkiye’de kati, saldirgan laikciligi laiklik olarak yutturmaya calisanlarin “gelin laikligi tanimlayalim, Anayasa’da bu tanim muallak” diyenleri “irticaci”, “Bulentinejad gibi tasviflerlwe susturmalari bosuna degil. Cunku kelimenin gercek manasinin anlasilmasi da uygulanmasi da islerine gelmiyor. Onlar icin halkin cagdaslasma, Batililasma, ilerleme, demokrasi, ozgurlukler gibi kavramar konusunda da milletin karanlikta kalmasi ontolojidir. Millet bunlaerin manasini ogrense idi Tandogan. Caglayan meydanini kim doldururdu?

    Laikciligi bircoklarimiz Mustafa Bey gibi bize ozel olan, laikligi carptip din dusmanligi haline getirenler icin kullaniriz. Aslinda kelime bizdeki demokrat, dindar cevrelerin uretimi degil hukukta sosyal bilimlerde yeri olan laicism kelimesinin Tukcesidir. Hangi mana ile kullanirsak kullanalim tarif ettilen grupta bir yanlislik yoktur; bilimsel tanim ile pratik kullanimimdaki fark bizdeki lakcilerin bu yolda zirvaliklarinin derecesidir. Yani bundan cok daha azi ile de laikci (laisist) olunur.

    Asagidaki alinti bu konuda Turkiye’deki en otoriter kalemleden Yargitay Onursal Baskani Sami Selcuk’a ait:

    Kaynak:‘Laisizm’ ve ‘laiklik’ kıskacında Türkiye (1)

    Laiklik, başkalarının dinsel duygularına saygıda; laisizm ise, zaman zaman zora başvurarak bireysel baskıda yoğunlaşmaktadır, Laisizmin en aşırı biçimi, Fransız Devrimi’nin ilk yıllarında (1789-1795) ve, materyalizme dayandığı ve dini afyon olarak benimsediği için sistemin doğası gereği, komünist ülkelerde uygulanmıştır. Ülkemizde, evrensel, daha doğrusu küresel sözcükler ve terimler, ne yazık ki, kimileyin içleri boşaltılarak ve onlara yeni anlamlar yükletilerek ya da birbirlerinin yerlerine geçirilerek kullanılmaktadır. Laiklik ve laisizm sözcükleri de bundan paylarını almışlardır. Bunlar, eşanlamlı değildirler. Laiklik, bir durumu, niteliği; laisizm ise belli bir amacı gerçekleştirmek isteyen ideolojiyi anlatmaktadır. Laisizm, profan söylemli, ama dinsel bir inşa içinde olan bir totalliktir. Bu yüzden öncelikle laisizm ile laikliği birbirinden ayırmak gerekmektedir. Unutmayalım. “Kavramlar yansızdır”. (Weber) Doğru konuşurlar; insanı yanıltmazlar, aldatmazlar. Son çözümlemede, laiklik ile laisizm ayrı ayrı kavramlardır ve ayrı kurumsallaşma ve uygulamalara yol açmışlardır. Laisizm, “rejime göre din” ister ve dini belirler, güdümler. O yüzden çatışmalara gebedir. Oysa, laiklik “dine göre rejimi” ve “rejime göre dini” reddeder. Bu nedenle Akoun’un da belirttiği gibi, belki de, “laiklik kavramını, bugün hâlâ kullanılabilir kılabilecek biricik şey, laiklik ile laisizm arasındaki ayrımdır”. Bu iki terimin başkalıkları tartışmasının Fransa’da çıkmasının bir nedeni vardır. Çünkü Fransa’da laikliğin değil, laisizmin uygulandığı görüşü egemendir. Fransız devrimcilerinin, dini ve ibadetleri yok etme girişimleriyle başlayan ve ruhban sınıfının kökünü kazımaya dayanan anlayışlarının uzantıları Fransa’da bugün de bir ölçüde sürmekte; dine karışan, onu güdümleyen, aşırı pozitivist, gerçek laikliği ve devletin yansızlığını zaman zaman dolanlı biçimde dışlayan ya da tehlikeye düşüren, sosyalist ülkelerde din karşıtlığını öngören, dini kimileyin zararlı ya da yararsız, dinsel gelenekleri gelişmeyi engelleyici gören, geleneği dinden arındırmayı amaçlayan, dinsel inançların bireysel ve toplumsal yansımalarından hoşlanmayan ve bu amaçları gözettiği için bir “izm”e, yani ideolojiye dönüşerek, laiklik gibi bir niteliğe vurgu yapmayan en uç anlamda “laisizm”, bir bilim adamımızın dediği gibi, Fransa’da laikliğin çocukluk hastalığıdır. Nasıl şovenizm ulusçuluğun yozlaşmış biçimiyse, laisizm de laikliğin en sapkın biçimidir. Tourain, militan rasyonalizm ya da laisizmin başka mutlakçı politikalar kadar tehlikeli olduğuna, çünkü kendi ilkelerini uygulatmak için devletin cezalandırıcı yönüne başvurduklarına değinmiştir. Yeri gelmişken belirteyim ki, Fransa’dan esinlenilerek, laikliğin devlet ve Kilise’nin ayrımı ilkesi olduğu söylenir sıklıkla. Eğer bu ayrımı devlet belirler ve Kilise’yi (dini) denetlemeye kalkarsa, laisizme kayılır. Fransa’nın başına gelen budur. Fransız laikliği bu yüzden hâlâ sorunludur. Buna karşılık, her kurumunu ve hukukunu Fransa’dan alan Belçika’nın başına bu gelmemiştir. Çünkü Belçika, laikliği, çoğulculuğu ve devletin yansızlığını zorlayan “devletin ve Kilise’nin karşılıklı bağımsızlığı ilkesi”ne dayandırmış ve bu doğrultuda uygulamıştır.

  26. Yazan:Tansel Güçlü Tarih: May 6, 2007 | Reply

    bercenay – 03 Mayıs 2007 – 11:05 pm #

    belki bir kızgınlık anında dusunmeden soylenmistir.
    ancak sozler oyle agırki bahane kaldırır cinsten degil.
    seviye sorunu var.
    aynı zamanda zihniyet sorunu var.

    sunuda belirteyim,tavandaki gerginlik tabanada yansıdı.
    insanlar kendilerini kontrol etmekte,akıl ve mantıklı davranıslar sergilemekte zorlanıyorlar.

    dip not:sol hic bu kadar alcalmamıstı.

    Sayın Bercenay,
    Ortada sol falan yok. Lütfen devletçi seçkinlerimizin hazırladığı tuzağa düşerek bu arada solu da harcamayınız lütfen. CHP ve türevleri statükoyu temsil eder. 1 Mayıs bayramında solun iktidar odakları için ne anlama geldiğini gördük! Sorun ortada gerçek anlamda bir solun olmaması ve sistemin bunun önünü tıkamasıdır. 12 Eylül rejiminin solu dümdüz etmesi politikası devam etmektedir. Biraz dikkatli laf edelim lütfen ortada apaçık bir faşizm varken bunu da sola etiketlemek hem benim gibi solculara hakarettir hem de elitist otokratlarımızın ekmeğine yağ sürmektir!

  27. Yazan:Güzel Ülkem Tarih: May 11, 2007 | Reply

    Fizikçi’ ye
    Şeriat korkulacak bir şey değildir.
    Şöyleki Şeriat kelime anlamıyla şeri yani kötüyü atmak anlamındadır.
    Genel anlamda ise ALLAH’ın Kuran-ı Keriminde bildirdiği ,Peygamber Efendimizin (s.a.v.)Sünnetinde yaşadığı islami kanunlardır .Yani şeriat İslami kanunlardır ve bu kanunları koyan yüce ALLAH ve Onun Resuludür.
    Şimdi ben müslümanım diyen herkes şeriatçı olmak zorundadır.zinhar olaki şeriata (İslam Şeriatı) karşı herhangi bir şekilde kötü söz ,karşı tepki olursa ALLAH muhafaza eylesin kişi dinden çıkabilir.
    Aslında herkes şeriatçıdır sadece canı yanmadığı için şeriatı bilmez.Düşünelim acaba sizin çok sevdiğiniz biri ananız ,babanız, kardeşiniz , karınız veya çocuğunuzu biri öldürse siz mahkemenin vereceği 10-15 yıl hapis ceza ile ruhen rahatlayacaksınız.Yada o katilin idam edilmesi ilemi rahatlayacaksınız.Başka örnek yıllarca çalışıp birktirdiğiniz çocuklarınızın geleceği olan bir serveti yada parayı bir anda çalınıp gitmesi ile makemenin vereceği 3-5 aylık cezayı nasıl karşılardınız.İşte bu noktada herkes laik yada ne olursa olsun ismen söylemesede manen şeriatı ister.Katil olan bir inasanın cezsını canı yanan verir.Ya büyüklük gösteriri affeder ,ya kanına para ister yada kanına kan ister (kısasa kısas)Bu Dinimizin verdiği haktır.Şeriattır.Bir hırsıza ise kol kesme olayı acaba bu cezadan kimler korkar : hırsızlar kapkaçcılar*,gaspçılar.Şimdi bu ülkedeki tüm insanlar heleki büyük şehirlerdeki vatandaşların korkulu rüyası değilmi bu gibi azgınlar.hamile bir bayanı bile bıçaklayacak kadar hayvanlaşmış bu insanlıktan çıkmışlar için bence az bile olur.
    Haksızmıyım Fizikçi kardeş.
    Netice itibari ile şeriatı canı yanan ,hakir görünen hakkı gasp edilen saldırıya maruz kalanlar ister.Ama Hakiki bir müslüman istemekle kalmaz yaşar.Biz tam anlamıyla yaşamıyoruz keşke yaşayabilsek.Tüm müslümanlar müslümanım diyenler şeriatı yaşarsak eğer işte o zaman topluma huzur güven gelri evin kapısına kilit üstüne kilit vurmazsın sokakda hanımın korkusuzca yalnız başına komşuya gider.Sen evden çıkınca akşama kadar bir manyak tarafından öldürülüp öldürülmeyeceğin korkusu ile çıkmazsın işine gittiğn yere güvenle gider daha verimli olursun.
    Şimdilik bu kadar
    Saygılarla

  28. Yazan:fizikci Tarih: Ara 1, 2007 | Reply

    Güzel Ülkem,

    Yorumunuzu çok geç gördüm. Kusura bakmayın ama şeriatın tanımı konusunda bir problem var gibi geldi bana. “Şer-i-at yani kötü-yü-at.” 😀

    İyiyi al anlamında hayrial diye bir kelime de var mı? Merak ettim. 🙂

    Bildiğim kadarıyla şeriat, İslam Hukuku demek. Bazılarının zannedip korktuğu gibi İslami yönetim şekli falan da değil. Bu kelimenin Türkiye’de gündeme girişi 31 Mart vakasıyla olmuş. Ordudan atılan subaylar “şeriat isteriz” diye ayaklanmışlar. Osmanlı zaten İslam ülkesi, niye şeriat istesin ki bu adamlar? İstedikleri şeyin bizim anladığımız şeyle hiç bir alakası yok. “Adalet (hukuk) isteriz” diyorlar. Çünkü şeriat demek o zaman adalet, hukuk demek. 31 Mart olayı gerici bir ayaklanma olarak tarihe geçtiği için bu yürüyüşün sloganı “şeriat isteriz” de gericiliğin sloganı haline gelmiş. Yoksa kim adalet istemez ki?

    Bugün kavramlar öyle karışmış ki birbirine, şeriat deyince kimi insanlar Allah’ın emirlerini ve Kuran’ı anlarken, kimilerinin de aklına saçı sakalı birbirine karışmış çirkin suratlı yobaz kılıklı insanların istediği bir yönetim şekli karikatürü geliyor.

    Bu arada “aman şeriata karşı çıkmayın, bilerek veya bilmeyerek kafirlerden olursunuz” öğüdünüzden de vazgeçiniz diyorum. Anlamı konusunda bile insanların tam olarak anlaşamadığı bir kelime niye dinden çıkmaya sebep olsun?

    Selamlar.

  29. Yazan:buzkangel Tarih: Tem 7, 2008 | Reply

    Ülkemde ne güzel insanlar varmış gurur duydum vallahi! Hep edepsizleri görmekten demokrasiyi adalati özümseyememiş insanları görmekten umutsuzluk çökmüştü üstümüze. şükürler olsun ki sağduyu sahibi okuyan ve düşünen bir kesimde var içimizde. O kişiler kendilerini biliyorlar hepsine saygılarımı sunuyorum.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin