RSS Feed for This Post

O Adam

Atilla Yayla, İzmir’de geçen yıl bir konuşma yaptı. Konuşmasında anlattıkları yıllardır kitaplarında, makalelerinde anlattıklarından farklı şeyler değildi. Tek parti dönemini eleştirdi, 1930’lardaki anlayışların günümüz dünyasında geçerliliğini yitirdiğini, bunları bu zamanda dayatmanın ve tartışılmaz birer tabu haline getirmenin gericilik olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Bundan sonra olanlar ise, konuşmanın içeriğini birer birer tasdik eder nitelikteydi.

Önce bir yerel gazete, hocanın söylediklerini biraz (!) değiştirmekte hiçbir beis görmeyerek bir linç kampanyası başlattı. Atilla Yayla -haşa-Atamıza ‘o adam’ demişti… ‘Adam’ demenin hakaret olduğunu bu vesileyle öğrenmiş olduk…Uzun süredir boyalı basınımız irtica haberlerinde konu sıkıntısı çektiği, verdiği haberler de fos çıktığı için konuya ilgi göstermekte gecikmedi. Konuşmayı AKP’nin tertip etmiş olması da olayı daha bir cazip kılmaktaydı… Sonra Adalet ve Kalkınma partili yetkililerin , ‘kimdir bu zat, ilk defa gördüm, arka kapıdan girmiş olmalı’ tarzı yorumları geldi. Hemen ardından Gazi Üniversitesi ‘Sezer’yan rektörünün ‘konuya hakimiz, Yayla’yı derslerden uzaklaştırdık, bir sille de destur almadan şehri terkettiği için vuracağız, müsterih olunuz’ mealindeki açıklaması geldi. (Açıklamadan sonra otobüs ve uçak seferlerinde neden bir azalma yaşandığı anlaşılamadı .Aslında rektör şapka kanununu ve diğer gözünün-üzerinde-kaşın-var kanunlarını da kullanabilirdi, ama rektörlük hasebiyle kendi kendisinden izin almasının gerekmediği düşünülürse neden seyahat izni konusunu kullandığı daha kolay anlaşılabilir.)

Savcılık da derhal harekete geçti ve bu olayı ‘Atatürk’ü koruma kanunu’ kapsamında değerlendirip, Atatürk’ün manevi şahsiyetine hakaretten Atilla Yayla hakkında 1 ila 3 yıl arası hapis istemiyle dava açtı. Atatürk’e ‘o adam’ demek savcılığa göre bir hakaretti. (Daha sonra Sezer’in ‘laiklik adam olmaktır’ açıklaması ise bu kapsamda değerlendirilmedi nedense…) Konuşma kayıtlarında böyle bir söz kullanmadığı ortaya çıkmış olması da hiçbir şey değiştirmedi… Malum köşe yazarları da zevkten dört köşe bir vaziyette fırsatı kaçırmadılar. Sözlerinin çarpıtılmasından muzdarip Atilla Yayla, kendini anlatabilmek amacıyla Emin Çölaşan’la bile görüştü. Ertesi gün konuş(ma)dıklarını gazetede okurken kalp spazmı geçirecekti. Bütün bu olanlardan sonra Türkiye, yine her zaman olduğu gibi gündem üzerine gündem değiştirdi. Tam Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları konusunda önünü görebilir hale geldiğini düşünürken, e-muhtıralarla, anayasa mahkemesi kararlarıyla ayaklarımız yere değdi ve 1960 nostaljisi yaşatılarak demokrasi, bireysel haklar ve ifade özgürlüğü konusunda çok da umutlanmamamız gerektiği bir kez daha hatırlatıldı.

2 Temmuz’da Atilla Hoca İzmir’de mahkemeye çıkacak. Üniversitelerimizin, her türlü görüşün serbestçe konuşma ve tartışma imkanı bulduğu özgür kurumlar haline getirilmesi gerektiğini düşünen; fikirlerin baskıyla, yasakla, kanunlarla baskı altına alınamayacağını savunan, Türkiye’nin daha özgür, çağdaş ve aydın bir Türkiye olmasının yolunun her fikrin serbestçe tartışılabilmesi olduğuna inanan herkesi Atilla Yayla’ya destek olmaya çağırıyorum.

 

 Derin Düşünce nedir?

Sitemizde siyasetten tarihe, kadın haklarından felsefeye, sanattan bilime kadar bir çok konudan bahsediyoruz. Ama zaman zaman da kendimizden söz ediyoruz. Derin Düşünce nedir?  Sitenin geçmişi, geleceği, ortak projeler, yazar olmak isteyenlere öneriler, okunma istatistikleri… Derin Düşünce’nin bir kimliği, tarihi ve kendine has “yaşam” tarzı var. Eğer aramıza yeni katıldıysanız bu kitap “yöre halkına” kaynaşmanızı kolaylaştıracaktır :)

 Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Maymunist imanla nereye kadar?

Evrim ve Big Bang gibi konular genellikle sağlıklı biçimde tartışılmaz. İdeoloji ve inançlar, felsefî tercihler bilim-SELLİK maskesiyle çıkar karşımıza. Özellikle evrim tartışmaları “filanca solucanın bölünmesi” veya falanca Amerikalı biyoloji uzmanının deneyleri etrafında döner ve bir türlü maskeler inmez. Madde ve o Madde’ye yüklenen Mânâ maskelenir… Oysa perde arkasında tartışılan başkadır. İnsan’a, Hayat’a dair temel kavramlardır. Sadece et ve kemikten mi ibaretiz? Yokluktan gelen ve ölümle yokluğa giden, çok zeki de olsa SADECE VE SADECE bir maymun türü müdür insan? BİLİM DIŞINDA bir insanlık yoksa Aşk yoksa, Sanat yoksa, Güzellik yoksa ve Adalet yoksa Hayat‘ın anlamı nedir? Aşık olmak hormonal bir abartıysa, iyilik enayilikse, neden birbirimizin gırtlağına sarılmıyoruz ekmeğini almak için? Neden bir çocuğa tecavüz edilmesi midemizi bulandırıyor ve neden fakir bir insana yardım etmek istiyoruz? Taj Mahal’in, Ayasofya’nın, Notre Dame de Paris’nin değeri bir arı kovanı veya termit yuvasına eşdeğer ise, Mesnevî boşuna yazıldı ise neden Hitler’i lanetliyoruz ve neden Filistin’de can veren bebeklere üzülüyoruz? Maymun olmanın (veya kendini öyle sanmanın) BİLİM DIŞINDA, psikolojik, siyasî, ahlâkî, hukukî öyle ağır sonuçları var ki…  Evrim senaryosunu kabul etmenin etik ve siyasî neticeleri ve evrimciliğin etimolojik değeri … Derin Düşünce’nin yorumcuları tarafından konuşuldu. Biz de bu sebeple söz konusu iki tartışmayı 116 sayfalık bu kitapta topladık. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 24 Yorum

  2. Yazan:Tuncay Yılmazer Tarih: Tem 1, 2007 | Reply

    Erdem Bey’e güzel yazısı için teşekkür ediyor, Prof. Atilla Yayla hakkında gerçek adaletin tecelli edeceğine dair inancımızı bir kere daha vurguluyoruz.

    Saygılarımla.

  3. Yazan:Ece Tarih: Tem 1, 2007 | Reply

    Ben de yeri gelmişken,
    “salonu terkettim” diyerek paçasını kurtarmaya çalışan, AKP İzmir il başkanını kınamak istiyorum..

    Başkanları okuduğu şiir yüzünden hapis yatmış insanların, düzenledikleri panele sahip çıkamayıp, ifade özgürlüğünü savunmayı bir yana bırakın, kelle derdine düşmüş olmaları bana göre tek kelimeyle ibretlik olmuştur..

    Siyasetçi dediğin biraz cesur, biraz da mert olacak!

    Evlerinde kemalizme/kemalistlere ana avrat dümdüz gidenler, ne acıdır ki, aynı konuya, kamuya açık mekanda ve birazcık sivri dille eleştiri getiren akademisyenine arka çıkamamıştır..

  4. Yazan:Kâzım Mızrak Tarih: Tem 2, 2007 | Reply

    Ben de yeri gelmişken,
    “salonu terkettim” diyerek paçasını kurtarmaya çalışan, AKP İzmir il başkanını kınamak istiyorum..

    Başkanları okuduğu şiir yüzünden hapis yatmış insanların, düzenledikleri panele sahip çıkamayıp, ifade özgürlüğünü savunmayı bir yana bırakın, kelle derdine düşmüş olmaları bana göre tek kelimeyle ibretlik olmuştur..

    Siyasetçi dediğin biraz cesur, biraz da mert olacak!

    Evlerinde kemalizme/kemalistlere ana avrat dümdüz gidenler, ne acıdır ki, aynı konuya, kamuya açık mekanda ve birazcık sivri dille eleştiri getiren akademisyenine arka çıkamamıştır..

    @ Ece

    Yazık.. . (Bkz.)

    Dipnot: Ece hanım, tek kelimelik eleştirimiz sizi üzebilir bir ihtimal.. lütfen ama, bu tavrımız düşünmeye yazmaya kendinizi ifade etmeye karşı bir küskünlük sebebi olmasın. Kanaatimce.. yukarıdaki ! yorumunuz bakış açınız mantaliteniz olayları algılama anlayışınız tam bir felaket. Burdan hareketle, mevzuya ilişkin akıl yürütme metotları konusunda daha bir mantıklı olmanızı temenni ederim.. saygılarımla,

  5. Yazan:Ece Tarih: Tem 2, 2007 | Reply

    Kâzım bey,
    niye üzsün ki??
    Bilakis, sanırım ben sizi üzmüş olmalıyım..
    AKP İzmir teşkilatını halâ kınıyorum, takındıkları tavır, tam bir fiyaskodur..
    Ben sözümün arkasındayım…
    saygılar

  6. Yazan:izlenimler Tarih: Tem 2, 2007 | Reply

    Kazım Bey,

    Felaket neymiş anlamadım. AKP yetkililerinin sadece bir tanesi değil 2-3 tanesi “biz böyle olduğunu bilsek çağırmazdık” türü laflarla ikiyüzlü ve kalleşçe hareket etmiş, konuklarını, üstelik de söyledikleri suç olmadığı halde yüzüstü bırakmıştır. Madem o kadar ödleksiniz niye akmaz kokmaz bir adam çağırmazsınız, diye sorarlar adama.

    Asıl sizin yorum felaket olmuş.

    FST

  7. Yazan:T.Suat Demren Tarih: Tem 2, 2007 | Reply

    Ece’ye ve Fethi bey’e katılıyorum.

  8. Yazan:blue Tarih: Tem 2, 2007 | Reply

    AKP, geçen dönem “Demokrasi” dersinde ilerleme kaydetmiş ve diğer partilere göre çok daha iyi durumda olsa da, ne yazık ki Atilla Yayla ve Şemdinli Savcısı ile ilgili kısımlarda “sıfır” puan çekti. Muhtıradan sonra bazı şeyleri anladılar ama geçti Bor’un pazarı…

  9. Yazan:Mehmet Yilmaz Tarih: Tem 2, 2007 | Reply

    Bu konuyu gündemde tuttugu için Ekrem Bey’e tesekkürler. Kazim Mizrak’in hangi konuda hangi kanida oldugunu da anlamadim 🙂

    Saygilar

  10. Yazan:Kâzım Mızrak Tarih: Tem 2, 2007 | Reply

    Söz ol kese savaşı, söz ola kestire başı
    Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz.

    Yunus Emre

    @ Ece

    Cesaretin, kimi yerde ahmaklığı doğurduğu malumunuzdur.. AKP kimliğine sahip ilgili arkadaşlar yerine göre yanlış bir davranış sergilemişlerse de, şartlar gereği ilmî siyasetin gereklerini yerine getirmişlerdir diye düşünüyorum.

    Şimdi bu arkadaşları mert olmamakla, cesur olmamakla suçluyorsanız, ben olsaydım Atilla Yayla’yı savunurdum demek istiyorsunuzdur.

    Ben de savunurdum tabi.. onlar da savunurdu !

    Fakat.. ortada bir linç kampanyası başlatıldığını kabul eden sizler, bir kişiye karşı işleyen bu insanlık dramının bir siyasi partiye karşı da işlenmeyeceğini nasıl göremez ve süt dökmüş kedi edasıyla masumane AK Parti ‘ye karşı da bir saldırı olmadığını iddaa edebilirsiniz.

    Atilla Yayla şahsında denildi ki, işte bunlar böyle; Atilla Yayla’nın ağzından konuşuyorlar; hem rejim düşmanı, hem de Atatürk düşmanı AKP sahnede !

    Ece hanım..

    sizin, şuan için şunları şunları söylerdim tarzı genel geçer doğru bilgi ve düşüncelerinizi çöpe sallıyorum ! bakınız, Atilla Yayla da o aşmış akademisyen hüvviyeti ile bir kaşık suda harcandı..

    Okulda namaz kılmak konusunda meseleyi abidik gubidik işleyen değerli medyamız, Atilla Yayla üzerinden AK Parti hükümetine alenen sataşmış saldırmıştır.

    Pusuda hazır bekleyen CHP, MHP zevatı da gerçek yüzünü cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında ve erken seçim hazırlıkları döneminde çirkince göstermiştir. Yani.. samanın altındaki mesele Atilla Yayla değil, AK Parti hükümetidir. Bu manzaraya bakarak dahi, uyanık bir zeka; AKP nin iyi niyetli 18 Kasım 2006 müdahalesinin ne gibi vahim sonuçlar doğuracağını öngörebilir.

    Burada bir mantık hatası yaptığınızı söyledim.. yâni, AKP nin bir siyasi parti olması iradesiyle; tertip ettiği bir bilimsel tartışma platformuna doğrudan doğruya müdahil olması.. işi siyasi bir kriz haline getirebilirdi.

    Atilla Yayla kalmazdı ortada, AKP dedi olurdu. Nitekim, medyanın toplum üzerinde bıraktığı etki de buydu.. şeklinde izlenimlerin oldu.

    Mantıksızlık.. bu kirli pazarı göremeyip; mertlik yapmaktır. Köroğlu güzel demiş, “tüfek icat oldu mertlik bozuldu” diye.

    Hadi, fikir mimarı olan düşünce adamlarını geçiyorum; medyanın neredeyse bir hakim cübbesi altına girip kendi yorumunu katarak tarafını belirlediği hadiseleri, ülkeyi kışkırtıcı ayaklandırıcı şekilde reyting yanlısı haber yapması da böyle bişey olsa gerek.

    Bu anlamda; Tayyip Erdoğan’ın, “herkese adalet” söylevi ile yerinde olan bir sitemi dile getirdiği fark edilir.. demek ki, bu ülkede, henüz mertlik yapacak kadar adalet işlemiyor işletilmiyor.

    İbretlik olma konusunu da eleştireyim..

    CHP sözde cumhuriyetci zihniyeti, ordunun despot duruşu, ve anayasa mahkemesinin olaylara seyirci kalması tavrı üçlemesiyle birlkte on yıllar sonrasında oligarşik bir yönetim haline getirilen Türkiye, 27 Nisan 2007 tarihinden aylar öncersi totalitarizm mantığı ile hareket ederek.. 18 Kasım 2006 ‘ı bizlere ibretlik bir tarih olarak hatırlamamızı sağlamıştır.

    Bu Türkiye kompozisyonunda, bir profesörün hür iradeyi temsil eden düşünce ifadesinin evrensel adaletten yoksun bırakılmış bir etik anlayışı ile tenkit edildiğini cezalandırıldığını gözlemliyoruz.

    Böyle bir pencerede.. siyasi parti kimliğine sahip AKP ilgili idarecileri; özgür düşünceyi savunmak noktasında kendilerini eli kolu bağlı bir şekilde bulmuşlardır. Aşağı üfürseler sakal, yukarı üfürseler bıyık hesabı.. kem küm laf gevelemekten öteye geçememişlerdir.

    Bu bakımdan: Sizin ibretlik diyerek, sanki ortada özgür düşünceyi benimsiyor olan ve bireylerini hür iradeye teşvik eden bir devlette yaşıyoruz da; toplantıdan tartışmadan panelden sorumlu AKP ilgilileri, Atilla Yayla’yı savunmamışlar iddaası; tamamen bir mantık hatası sergiliyordur diye düşünüyorum.

    Asıl ibretlik olan.. alışıla gelmiş devletin, profesörlerinin ağzına bant yapıştırmış olmasıdır; ve bu yanlışı savunmanın vatana ihanet, cumhuriyet rejimine düşmanlık, Atatürk’e hakaret sayılabileceği yakıştırmalarının iftiralarının alenen yapılmış yapılıyor olmasıdır. Atilla Yayla olayında, AKP böyle bir süreç ile yüzleşmiştir.

    Mağduru savunmanın suş teşkil edebileceği bir ülkede yaşıyor olduğumuz idrak etmek, gerçekten üzülesi bir durumdur diye düşünüyorum. İşte bu ibretlik bir manzaradır!

    Devam edelim..

    Şu son parağrafınız, asıl olarak beni yıkmıştır.. hem kaleminize olan güvenim incinmiş, hem de memlekette böyle düşünen insanların okumuş olmanıza istinaden okumamışları düşünmekle beraber ne denli çok sayıda olabileceği endişesine kapılmışımdır.

    Evlerinde kemalizme hakaret edenler derken.. farkında olmadan bütün bir AKP camiasını imâ etmiş durumdasınız. Yoksa farkında mıydınız.. bilemiyorum. Fakat yazınızdan anlaşıldığı üzere: size göre, AK Parti hükümeti ve bu partiyi destekleyenlerin tümü aslında kemalizme ve kemalistlere hakaret etmeyi gündelik bir uğraşı olarak görebiliyorlarmış.

    Atilla Yayla da; sanki, bu zevatın ifade edilemeyen duygu ve düşüncelerine birazcik sivri dille eleştiri getirerek tercüman olmuştur. Bir bakıma Atilla Yayla da, bu mevzu bahis kemalizm kemalist düşmanlarından aşağı kalır yanı yoktur. Farkı; birazcık sivri dilli konuşması, ve siyasi parti hüviyetine sahip olmaması.. burada özgür düşünce ifadesini savunuyorken, Atilla Yayla’yı da potansiyel hakaret eder kimse durumuna getirmekle bir bağlantı hatası yapılmış olduğu dikkatimi çekiyor.

    AK Parti camiası güya sayıp söven bir kaç kişi şahsında kemalizm kemalist düşmanı ilan edilirken, Atilla Yayla da ucundan kıyısından alenen aynı kefeye konuluyor.

    Yazınız, hem bir siyasi partiyi zan altında bırakıyor, hem de bu bağlamda Atilla Yayla’yı kemalistlere kemalizme ana avrat dümdüz gidenler tayfasına katıyor:

    Atilla Yayla’ya arka çıkmaktan bahis de ne oluyor acaba; sayın Yayla panelde gerçekten de Atatürk’e ve kemalizme hakarette mi bulunmuştur, hayır. Amma ve lâkin baştan beri izah etmeye çalıştığım anti demokrat zevat için, cevabın evet olabileceği aşikardır !

    Peki.. böylesice Atatürk istismarının hakim olduğu bir ülkede düsenlenen panelde; AKP yetkilileri, nasıl sahip çıksınlardı sayın Yayla’ya; evet Türkiye’de Atatürk konusunda biz de şikayetciyiz diyerek mi? Bu gelişme; hadiseyi bilimsel tartışma ortamından, siyaset alanına çekmek olmaz mıydı..

    Söylermisiniz bana.. nasıl bir mantık örgüsü kurmuşsunuz? Bir siyasi parti, mahkeme tarafından Atatürk’e hakaret sebebi ile yargılanabilecek bir merciye niye çeksin ki kendisini? Çok şükür adamlarda bu kadar feraset akıl varmış da, AK Parti’yi bir lincin ortasına düşmekten sakındırmışlardır.

    Siz, hangi sözlerinizin arkasında duruyorsunuz.. yanlış mı anlaşıldığınızı düşünmeye başladınız, yoksa hâlâ eleştirisinde bulunduğum yorumunuzun ifadelerinizin sözlerinizin vicdanî akla, izana, mantığa hizmet ettiğini mi düşünüyorsunuz dur.. .

    * * *

    @ İzlenimler

    Fethi bey, sizinle alıp veremediğim bir problem yok ortada.. Ece hanıma katıldığınızı gördüğüm noktada zaten bir itirazım da yoktu.

    Fakat gelin görün ki, Ece hanımın yazısı.. pek de sizin yorumunuzda eleştirisinde bulunduğunuz pencerede değildir görüşündeyim. Siz lokal zeminde eleştirinizi yapmışsınız, Ece hanım genele taşımış eleştirisini.

    Lokal mânâda.. ilgili AKP sorumlularının Atilla Yayla’yı savunmasalar da daha cesur bir tavır ile “söz sahibini bağlar” demeleri, ve en azından belki “biz bu konuda görüş ifade etmek istemiyoruz” çekince sergilemeleri konuyu değiştirmek adına yerinde bir hamle sayılablirdi.

    Fakat, lokal zeminde fırtına kopmazken. Mesele genel zeminde tartışıldığında; felakete bayrak açmış olursunuz.. yukarıdaki yorumunuzla hissiyatım birdir, kanaatimce mantıklıdır da.

    Yanlış olabileceğini düşündüğünüz yazımıza katkı sağladığınız sebebiyle de teşekkür ederim. Tabii, şuân için bile yanlış düşündüğüme inanıyor olmanız muhtemeldir..

    * * *

    @ Suat Demren

    sayın Demren, buyrun şimdi konuşalım.

    Yukarıdaki yorumuna binaen Fethi bey ile düşüncelerinizin örtüşmesini olağan karşılıyorum da.. ve Ece’nin bize vermiş olduğu cevabı yerinde görmenize haklı payı veriyorum da; Ece’nin bu yazımda eleştirdiğim en yukarıdaki yorumunu nasıl içinize sindirdiğinizi anlamıyorum.

    Demek ki aklın yolu bir değilmiş.. AKP İzmir teşkilatı, Yayla’ya destek verselermiş iyi olurmuş, geçtim destek verilmesini en azından sussalarmış.. basın tarafından AK Partinin sayın Yayla üzerinden linç edilmesine ille de bahane çıkarsalarmış.. aslında bunlar da faydalı olabilirdi memleket için. İki arada bir derede tez elden AK Parti hükümetinden kurtulmuş olurduk.

    İkinci 28 Şubat’ı oynardık hep beraber, neymiş neymiş; AK Parti Atatürk’e hakaret etti; zaten bütün AK parti sempatizanları kuşkusuz kemalizm kemalist düşmanlarıdır: Hepsi de evlerinde ana avrat düz giderler Atatürk’e, panele sıra gelince de profesör konuşturmazlar.

    Erken seçim sürecinde iyice yüzünü gösteren “devlet vardır, millet yoktur” zihniyetinin; “oligarşi yaşasın, cumhuru kim takar” anlayışının.. 18 Kasım 2006 müsameresini.. 27 Nisan muhtırası izlemiştir. Yetmemiş; Çağlayan, Tandoğan sözde cumhuriyet mitinleri ile yeşermiştir, bu da yetmemiş PKK şeysi birileri tarafından demokrasiye tuz biber olsun diye öne sürülmüştür.

    Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkede.. yıllar öncesindeki bir radyo programında sevgi beğeni takdir manası ihtiva etmekten ziyade mesafe belirten “sayın Öcalan” deyişiyle yargılanmış, saygısız terbiyesiz bence provakatör çiftçiye haysiyetini korumak adına meşru müdafaai duruşu ile kınanmış, askerlik yan gelip yatma yeri değildir derken asker düşmanı ilan edilmiştir: Buyrun, şimdi de Atatürk’e hakaret ettirdi etti diye yüce divan şeysine gönderelim de; sizler mantık görün.

    * * *

    @ Blue

    sayın Blue.. hâlâ, AK Parti ‘nin organize ettiği 18 Kasım 2006 AB sürecinin topluma yansımaları panelinin; AK Parti karşıtlarınca bir yıpratma malzemesi olarak kullanılmış kullanılmakta olduğunu görmeyecek misiniz..

    Atilla Yayla’nın liberal ahlakını savunmakla beraber, bu işin AK Parti için not baremi haline getirilmesini horoz altında yumurta aramaya benzetiyorum.

    sayın Yayla.. kendi düşüncelerinden sorumludur, onun özgürce düşünebilmesine ve düşüncelerini ifade edebilmesine destek olalım; ama akabinde bir siyasi partinin alakasızca linç edilmesine de ortak olmayalım.. şeklinde düşünüyorum.

    Elbette.. bu malzemeden rant elde etmek isteyenlere değil bu sözüm, onlar azimle yine zurnanın zırt dediği yeri bulurlar.

    * * *

    Münazaranın derin düşünce ‘sine hitaben değerlendirmemiz, böyledir.

    Saygılarımla,

  11. Yazan:T. Suat Demren Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    Sayın Mızrak,

    Mesela destek vermek ya da vermemek meselesi değil.

    Mesele omurga ve sadakat meselesi.

    Aynı düşüncelere sahip olduğu bir insanı linç korkusu ile satanlara makul yaklaşabilmem mümkün değil.

    İki seçenek vardı:

    1.Ya Hoca’yı yüzsütü bırakmayacaklar ve sözlerinin -en azından- ifade özgürlüğüne girdiğini beyan ederek savunup destek çıkacaklardı.

    2. Ya da reel politik gereği bunu yapamayacaklarını düşünüp en baştan hiç çağırmayacaklardı.

    Ama çağırdılar. Sonra da terkettiler. O komik gerekçelerle de aklımıza hakaret ettiler. Oysa hepimiz biliyoruz ki AKP’lilerin % 99’u Hoca gibi düşünüyor. (Hele ki teşkilat)

    Buradan şu sonuç çıkıyor.

    1. Ya Hoca’yı çağıranlar Hoca’nın fikirlerinden bîhaberdi ve böyle konuştuğunu duynca -ona katılmakla beraber- şaşaladılar.

    2. Ya da alenî bir omurgasızlık örneği gösterdiler.

    Eğer Hoca’nın fikirlerinden gerçekten bîhaber idilerse yazık, bu nasıl bir siyaset, ülkedeki en önemli liberalin düşüncelerini bilmeyen siyasetçi nasıl olabilir ve bu kapasite ile ülkeye ne verebilir?

    Hoca’nın fikirlerini biliyor, bunu bilerek çağırıyor ama konuşmada tepki görünce kıvırtıp omurgasızlık yapıyorlarsa, bunlardan nasıl hizmet, mücadele, ahlâk, dik duruş bekleyebilirsiniz?

    Gemiyi ilk önce terkedenler farelerdir, hiç onlara güvenip yola çıkılır mı?

    Selamlar.

  12. Yazan:blue Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    Kazım bey,

    İlm-i siyaset gereği çok davranış mübah kapsamına sokulabilir. Refahyol zamanında da çok ilm-i siyaset örneği gördük. Bu hareket tarzının siyasete “isterlerse %90 oy alsınlar farketmez”, “28 Şubat 1000 yıl sürecek” diye yaklaşan bir zihniyet karşısında bir anlam ifade etmediğini artık siyasilerin de öğrenmiş olması gerekir.
    AKP’nin yıpratılmasıymış, komplo teorileri kurulmasıymış… Bir siyasi parti gider, bir diğeri gelir… Önemli olan net demokratik, omurgalı bir duruş sergilemektir. Atilla Yayla’ya destek olunmadı, Şemdinli Savcısına destek olunmadı, Nokta Dergisi kapatıldı, ses çıkmadı; AKP bütün bunlara ses çıkartamıyorsa ne için orada? ‘Derin millet’ edebiyatıyla olmuyor bu işler. Sanırım AKP de bunu anladı, artık başbakan lafını esirgemiyor, esirgememeli. Net, dimdik durmalı, taviz vermemeli. Orduya da, bürokrasiye de sınırlarını bildirmeli.
    Peki Aydın Doğan’ın borçlarının silinmesi konusunda ne düşünüyorsunuz? Sizce iyi bir ilm-i siyaset midir bu?

  13. Yazan:s.b. Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    güçler dengesinin aleyhine olduğunu farkettiği halde, ezileceğini bile bile diklenmek ahmaklıktır; savunduğu şeye zarar vermektir. bir nevi zayıf olduğu halde kavga çıkaran taraf olmak. bundan kaçınmak ise illa ki yaltaklanmak ya da takiyye yapmak anlamına gelmez.

    kemalizm gericiliktir demek doğru bile olsa söylenecek zaman değildi. çok matah bir bilimsel çıkarım da değil. basit bir diklenmeydi. Atilla Yayla’ya yapılanın yanlış olması gerçeğin diğer boyutunu görmemize engel olmamalı.

    ya da onurlu duruşla ezik insan tribini karıştırmamak lazım…

  14. Yazan:s.b. Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    Bir örnek vereyim:
    Evinize hırsız girse derdinin malınız olduğunu; canınızı yakmayacağını ama kahraman olmaya çalışan biri olursa herkesi öldüreceğini söylese, malı alıp gitmesini beklemez misiniz?

    O sırada zıpır çocuğunuz “hırsız var” diye bağırıp ortalığı ayağa kaldırmaya çalışsa siz de onun ağzını kapamaz mısınız kendi güvenliğiniz için?

    Örnek abartılı demeyin. İki ay önce muhtıra verdiler…

    Anormal zamanların kendine has davranış ayarlamaları olur. Bunu en çok okumuş olanlarımızın farketmesi lazım. Mikrofon bulunca coşmamak lazım.

  15. Yazan:sawyer Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    Atilla Yayla’nin sozlerine katilmamakla beraber bunlari soyleme hakki oldugunu dusunuyorum. AKP’lilerin yaptigi tam bir dansozluktur, Suat beyin deyimiyle omurgasizliktir. Soylediklerine katildiklari halde buna karsi cikmalari ve benim gibi “katilmiyoruz ama ifade ozgurlugu cercevesinde algilanmalidir” bile diyememeleri, bazilarinin millete yutturmaya calistigi, AKP’nin demokrasinin en onemli savunucusu oldugu tezini acikca curutmustur.

  16. Yazan:blue Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    s.b.

    Atilla Yayla, evine hırsız giren adamın zıpır çocuğundan çok, “kral çıplak!” diyen zıpır çocuğa benzetilebilir.
    Bu ülkenin başına ne geldiyse maslahatı idare edicilerden geldi.
    Sizin örneği doğru kabul edersek, evine hırsız giren adam pısıp yorganı kafasına çekip, ‘aman ne halt yerse yesin, o bağıran da benim oğlum değil zaten, zıpır velet şimdi uğraşsın dursun hırsızla’ mı der? Hiç mi polisi arayan, hırsızın ense köküne beyzbol sopası indiren, ‘imdat !” diye bağıran yok bu memlekette?
    Yeter bu maslahatçılık, yeter !

  17. Yazan:s.b. Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    polisi arayabilmesi için sağ kalması lazım. onu demeye çalışıyorum. ölçü, denge, sabır gibi kavramları özümseyenler bu tür hatalara düşmez…

  18. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

    Kazım Bey,

    Lokal mânâda.. ilgili AKP sorumlularının Atilla Yayla’yı savunmasalar da daha cesur bir tavır ile “söz sahibini bağlar” demeleri, ve en azından belki “biz bu konuda görüş ifade etmek istemiyoruz” çekince sergilemeleri konuyu değiştirmek adına yerinde bir hamle sayılablirdi. Fakat, lokal zeminde fırtına kopmazken. Mesele genel zeminde tartışıldığında; felakete bayrak açmış olursunuz

    Peki bu “ihtiyat”ın ölçüsü ne? Atilla Yayla gibi konuşması muhtemel kimseler bir daha panellere çağırılmasın mı? Bu insanlar hiçbir şekilde desteklenmesin mi? Taktikle ilgili bir tartışma konusu.

    Bence de “ihtiyatlı” olunmalı ama bu kadar değil. Bekir Yıldırım Bey yazılarında birilerinin “korkudan” beslendiğini söylüyor ki bence haklı. Donkişotluğa gerek yok ama vakarlı/metanetli olunabilir. AKP bunu bence önemli ölçüde başarıyor gerçi. Atilla Yayla gibi bir kaç olayda ise acemilik gösterdiler bence.

  19. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Tem 3, 2007 | Reply

     

    Duruşma ile ilgili haber : 

    http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=558753

  20. Yazan:Kâzım Mızrak Tarih: Tem 4, 2007 | Reply

    # İyi dilek mektubu şeysi,

    sayın Çebi acemilik bahsine ister istemez katılıyorum, hem de yürekten diyebilirim. Aslına bakarsanız.. Ece gibi düşünüyorum, Fethi bey gibi onur arıyorum, sayın Demren gibi dik duruş istiyorum, Blue gibi bir meâlde taşın altına el konulsun ‘u savunuyorum..

    Ancak, ve ancak sayın S.B. gibi meseleye aynanın arkasından bakmayı da ihmal etmeyelim diyorum.. dolayısıyla; farklı yorumlar ile bakış açımızı münazara ortamının sağladığı imkân nisbetince zenginleştirelim dileğindeyim,

    Ece ‘nin görüşleri de, bu bağlamda önem arzediyor tabii..

    * * *

    # Bu hengâme nereden doğmuştur,

    Bloglar âlemindeki yazılarının daimî takip etmesem de, bizde hatırı olan bir blog yazarıdır Ece hanım.. bundan sebepli, yukarıdaki yorumu bakış açısı ifadeleri pek zoruma gitmişti; at gözlüğü örneği verilebilecek bir düz mantık ile konuya yaklaşmış olunduğu kanaatine ulaşmıştım.

    Yerine göre yanlış düşündüğüm iddaa edildiyse de; vicdânım, meseleyi tahlil ettiğim dairede yanılmadığım konusunda beni teselli ediyor !

    * * *

    # Derin düşününce,

    Lütfen.. sayın S.B. ‘nin görüşlerine de ehemmiyet veriniz.. ve ben de tekrar okuduğum üzere yukarıdaki yazımda izâh etmişim; Atatürk’e sözde (güya) hakaret söylevi AK Parti ‘ye yamanabilirdi..

    Madem ki sayın Yayla pek hevesli ve bu konuyu illâ gündeme getirecektir (veya liberal bir ahlak sahibi olarak hep gündemindeymiş zaten), ADD ‘nin organize ettiği bir paneli bekleseydi ! zaman ayarlı bir bomba gibi milyonların umut kaynağını (AKP yi imâ ediyorum) ateşe vermeye hakkı yoktu.. .

    # Hoş görü ve anlayış kültürü,

    Sizlerin.. bakış açımızı eleştirme, ve kendi bakış açınızı paylaşma hakkı erdemi güzelliği elbette her zaman için vardır: Fakat.. sayın S.B. ile, acizane benim fikir ve düşüncemi de yabana atmayın.. lütfen. Gücünüz kudretiniz sahip çıkanınız yoksa, haklı olmanın da inanın (illâ biliyorsunuzdur da, tecrübe etmişliğiniz vardır) bir anlamı önemi kalmıyor.

    18 Kasım 2006 sürecinde sayın Atilla Yayla’ya karşı yaşanan linç kampanyasının daha anlaşılır bir şeklini cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, ve erken seçim sürecinde gördük görüyoruz.

    Aynı tas aynı hamam..

    AK Parti, ne savunma yaparsa yapsındı; bir Atilla Yayla yüzünden koskoca iktidarı yıkmaya teşebbüs edebilecek bir mantalite var karşımızda.. ve 22 Temmuz 2007 hesapları tutmaz ise sayfada değinildiği üzere; %90 ‘la gelirlerse de darbe olur’a bel bağlamışlar ! gibi görünüyor..

    Bu gerçeklerin de (Malatya dehşeti, Hrant Dink ve rahip Santoro cinayetleri, danıştay saldırısı, Ümraniye geceuyumazları, komplo teorileri, ütopik hesaplar ve sair senaryolar..) farkında olabilelim.. sonra, bireyleri (kişisel hatâları) eleştirelim; AK Partiyi hedef alarak, mesele çevresinde harcamak biraz haksızlık oluyor sanki diye düşünüyorum.

    # Netice itibariyle,

    Derin düşünceye yakışır bir şekilde fikir ve düşünce kalıplarını aşarak yeni açılımlara ulaşabildiğimizi gözlemlediğimi söylemek istiyorum.. herkes gibi düşenmek durumunda değilizdi ki, birbirimize göremediğimiz ayrıntılar konusunda haberdar edebiliyorsak ne mutlu bize.

    Bu anlamda, Ece ‘den de bir teşekkür bekliyorum doğrusu..

    # Aydın Doğan’ın borçları,

    sayın Blue o konuya burada girmeyelim derim, perde arkasında ! neler olup bitti bilemiyorum; şimdi yalan yanlış nağme okumak istemem. İlgili olayın cereyan ettiği dönemde, gündemin dışındaydım gibi; hatırlatmış olmanız da iyi oldu, bir ara konuyu gözden geçireyim.. aklımda bulunsun.

    # Teşekkürler,

    Olumlu görüp benimsiyor olduğum kimi görüşlerden istifade etmek çabasında olacağım dır, sükûnetimiz ikrârdan bilinsin.. teşekkürler,

  21. Yazan:Ece Tarih: Tem 4, 2007 | Reply

    Kâzım bey,
    Sizi yıktığım için üzgünüm ama ben de değişen bişey yok:)
    Hala sözlerimin ve Atilla Hocanın arkasındayım..
    AKP yi de takım tutar gibi tutmuyorum..Eğer kemalist bir parti iseler, 22 Temmuz da benden asla oy alamazlar..Yok eğer değillerse, kıvırmasınlar..
    Ayrıca hoca kemalizme küfretseydi bile[ ki asla sözkonusu değil!] Atatürk e hakaret etmiş sayılmazdı..
    Çünkü KEMALİZM, Atatürk ün şahsını bağlamaz..
    Herkesin malumu olduğu üzere, Atatürk öldükten sonra, bir takım çıkar ve menfaat çevreleri tarafından, kalkan olarak kullanılmış,abartılmış, sonunda da ne idüğü belirsiz karanlık bir din haline gelmiştir..
    Uzun uzun yazıp, sıcaklarda kafa şişirmek de istemiyorum..

    Hasılı kelam,

    Hocanın apar topar, Gazi Üniversitesinden uzaklaştırılmasına, vatan haini muamelesi görmesine, aynı düşünceye sahip olmalarına rağmen, göz yumanları kendimce hala daha kınıyorum..
    Şu videoyu da, ben izleye izleye ezberledim, ama bir kez daha izlemekte fayda var diye düşünüyorum..

    saygılarımla

  22. Yazan:Kâzım Mızrak Tarih: Tem 4, 2007 | Reply

    Kâzım bey,
    Sizi yıktığım için üzgünüm ama ben de değişen bişey yok:)
    Hala sözlerimin ve Atilla Hocanın arkasındayım..
    AKP yi de takım tutar gibi tutmuyorum..Eğer kemalist bir parti iseler, 22 Temmuz da benden asla oy alamazlar..Yok eğer değillerse, kıvırmasınlar..
    Ayrıca hoca kemalizme küfretseydi bile[ ki asla sözkonusu değil!] Atatürk e hakaret etmiş sayılmazdı..
    Çünkü KEMALİZM, Atatürk ün şahsını bağlamaz..
    Herkesin malumu olduğu üzere, Atatürk öldükten sonra, bir takım çıkar ve menfaat çevreleri tarafından, kalkan olarak kullanılmış,abartılmış, sonunda da ne idüğü belirsiz karanlık bir din haline gelmiştir..
    Uzun uzun yazıp, sıcaklarda kafa şişirmek de istemiyorum..

    Hasılı kelam,

    Hocanın apar topar, Gazi Üniversitesinden uzaklaştırılmasına, vatan haini muamelesi görmesine, aynı düşünceye sahip olmalarına rağmen, göz yumanları kendimce hala daha kınıyorum..
    Şu videoyu da, ben izleye izleye ezberledim, ama bir kez daha izlemekte fayda var diye düşünüyorum..



    saygılarımla

    @ Ece

    Ne mutlu sizin gibi düşünmediğime. (Bkz.)

  23. Yazan:Kâzım Mızrak Tarih: Tem 5, 2007 | Reply

    Ece hanım yukarıdaki bir yazısında, kemalizm kavramını şöyle açıklamıştı:

    “KEMALİZM, Atatürk ün şahsını bağlamaz.. Herkesin malumu olduğu üzere, Atatürk öldükten sonra, bir takım çıkar ve menfaat çevreleri tarafından, kalkan olarak kullanılmış, abartılmış, sonunda da ne idüğü belirsiz karanlık bir din haline gelmiştir..”

    # Meseleyi tahlil edelim..

    Bu saptamayı çok kimse bilmiyor mu diye düşünüyorum, günümüzde o kadar millet neden hâlâ sözde cumhuriyet mitingleri şeysinde yaşasın kemalist hareket diye sokaklara dökülüyor anlamıyorum.

    Yaşayacak olan ne? Mustafa Kemalin devrimleri mi imâ ediliyor.. peki bu millet nasıl bir alakayla ilke ve inkilaplara sahip çıkıyor. Neye hizmet ediyorlar bu akılları ile..

    Kemalizm ‘i anlamak lâzım.. amaçları gerçekten medeni bir yaşam kalitesi ve lâik bir düzen mi, yoksa Anadolu ‘nun manevi değer yargılarını tahrip etmek mi?

    Ekşi sözlüğün konu ile ilgili sayfasından notlar tutarak bir derleme hazırladım:

    [9] hollandali bir milletvekili, turkiye nin ab ye girmesi onundeki en buyuk engelin kemalizm oldugunu dusunduklerini aciklamis.

    [12] okumayan, bilmeyen, cahil cuhella takiminin beyninde ki kliselerle konusmasindan ve saldirmasindan, bin senelik cirkef camurlari atmasindan ve bunu elestiri, demokratik bik bik olarak adlandirmasindan nasibini almis bir dusunce yapisidir kemalizm.

    [13] atatürk’ün işaret ettiği muasır medeniyet seviyesine ulaşılmak isteniyorsa eğer, tasfiye edilmesi gereken izolasyonist üçüncü dünya ideolojisi.

    [20] atatürk’ün ölümünden sonra ortaya çıkmış, hatta inönü’den de sonra ortaya çıkmış ideoloji. askerler ve askerseverler dışında pek destekçisi yoktur. militarist altı ok olarak da düşünülebilinir.

    [21] mustafa kemal’e rağmen yaratılan -izm.

    [27] içinde bulunduğumuz zamanlarda mustafa kemal atatürk’ü anlamadan onu onun birkaç özlü sözünden yola çıkarak çarptırmaya denir.

    [28] “bir vatan tehlikede kuramıdır.” m. duverger

    [41] atatürk o kadar sevmişti ki bu terimi, bunu bayraktarlığını yapan kadro dergisini kapattırmış, ekibini de oraya buraya sürmüştü…

    [48] kemalizm, her zamanki gibi militarizmin koluna girmiş, azgın bir totaliter rejimin bayraktarlığını yapıyor.

    [50] anlık bir kurtuluş politikasıdır ancak ideoloji değildir. zira evrensellik ilkesini pas geçmektedir.

    [56] baskın oran tarafından din şeklinde tanımlanan -izm.

    [58] “canımın çektiklerini atatürk’e malederek kutsallaştırayım” temalı pro hitler bir ideolojidir. 21. yüzyılda hareket kazanması anakronizm’dir.

    Lâik olduklarını iddaa edenler, neden dini değerlere saygı duymuyorlar acaba.. öyleyse ortada bir lâik anlayış yok.

    Din ‘i kamu alanından süpürmeyi gaye edinmiş.. okulda namaz kılan öğrencileri, ilahi okuyan çocukları rejim ve Atatürk düşmanı görebilen bir zihniyet var.

    Bu vatanperverlik ne gaye ile yapılıyor.. mevcut yönetim şeklini korumak adına mı! peki hangi var olduğu söylenen yönetim şeklini?

    Düşünmek lâzım.. .

    Günümüzde, kemalist geçinen zümre laikliğe rağmen din özgürlüğünü; demokrasiye rağmen seçilme özgürlüğünü; cumhuriyete rağmen milletin iradesini hiçe saymaktadır.

    Dolayısıyla,

    Bu ideolojinin.. cumhuriyet ile yönetilen demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletini imar eden Mustafa Kemal ile uzaktan yakından bir alakasının olmadığı söylenebilir.

    Saygılarımla,

    Dipnot: Bu tahlil.. Atilla Yayla ‘nın ne ile karşı karşıya olduğunu anlamak bakımından bir adım faydalı olabilir; eleştiri, ve itirazlara açıktır.

  24. Yazan:Ece Tarih: Ağu 12, 2007 | Reply

    Dolayısıyla,

    Bu ideolojinin.. cumhuriyet ile yönetilen demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletini imar eden Mustafa Kemal ile uzaktan yakından bir alakasının olmadığı söylenebilir.

    Saygılarımla,

    Dipnot: Bu tahlil.. Atilla Yayla ‘nın ne ile karşı karşıya olduğunu anlamak bakımından bir adım faydalı olabilir; eleştiri, ve itirazlara açıktı

    Kâzım bey, gerçi buralarda değilsiniz ama, biz de bundan farklı birşey söylemiyoruz zaten..
    sayg.

  25. Yazan:Kâzım Mızrak Tarih: Ağu 14, 2007 | Reply

    “Kâzım bey, gerçi buralarda değilsiniz ama, biz de bundan farklı birşey söylemiyoruz zaten..”

    #

    .okundu

    * * *

    Bu sayfada birbirimizi anladığımızı, sanmıyorum. Bir düstûr olarak; insan, bilgisine inancına esir olmamalıdır.. derim.

    Şuna benziyor bu durum; yemek için yaşamak mı, yoksa yaşamak için yemek mi.. Ya da; para amaç mı olmalıdır, yoksa araç mı.. .

    Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar konusu da ayrı bir mevzû tabii.

    Yâni, hülasa-i kelâm.. eppur si muove.

  1. 3 Trackback(s)

  2. Ağu 4, 2008: Ali Bulaç’a ne oldu? — Arşiv
  3. Ağu 4, 2008: Ali Bulaç’a ne oldu? — Arşiv
  4. Ağu 4, 2008: Ali Bulaç’a ne oldu? — Arşiv

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin