RSS Feed for This Post

Çıkış Yolu: Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesi

Volkan Serin

Bildiğiniz üzere dün geceyarısına yakın Genelkurmay Başkanlığı çok sert bir açıklama yaptı. Siyasi yorumcular bunun bir “muhtıra” olduğu konusunda birleşiyorlar.

Açıklama çok farklı açılardan kritik edilebilir. Bildiride irticai hareketlere verilen örneklerin 28 Şubat dönemindeki Ali Kalkancı’lı, Müslüm Gündüz’lü, Kudüs Geceli “olay zenginliğinden” fersah fersah uzak olduğu açık. Aynı şekilde irtica endişesinin yersiz olduğuna dair uzun izahatlar da yapılabilir. Gerçekten de AKP iktidarında Türkiye yüzünü şeriattan çok AB standartlarına çevirdi. Fakat tüm bunlar Genelkurmayın ve sivil militaristlerin bakış açılarını değiştirmeyecektir.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin 1. turu ardından gelen muhtıranın ne demek istediğini anlamak güç değil. Asker çok net bir biçimde Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıkıyor. Bu tavır büyük olasılıkla Anayasa Mahkemesi’nin kararını da etkileyecektir.

Bu koşullarda hükümete düşen bir çıkış yolu bulmaktır. Tayyip Erdoğan ve kurmayları net bir eylem planı geliştirmek için muhtemelen Anayasa Mahkemesi’nin kararını bekleyecekler. Ancak ben artık bu noktada Anayasa Mahkemesi’nin kararının çok da önem taşımadığını düşünüyorum. Zira mahkeme artık süpriz olan “367 şart değil” kararını alsa bile, hükümetin Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığında diretmesi pek makul görünmüyor. Zira, (eğer iddialar doğruysa) 2004 yılında az kalsın darbe yapacak bir kurumu bu kadar zorlamak resmen ateşle oynamak olur. Gül yerine Vecdi Gönül gibi daha kabul edilebilir birinin önerilmesi ise demokrasimiz açısından oldukça umut kırıcı bir geri adım ve ilerisi için çok kötü bir emsal olur.

Anayasa Mahkemesi’nin beklenen “367 şart” kararıyla birlikte hükümetin erken seçim kararı alacağı tahmin ediliyor. Laiklik ve Cumhurbaşkanlığı tartışmaları ekseninde oldukça sancılı geçecek bu seçim de yaralarımıza merhem olmayabilir. Tepki oyları neticesinde AKP 367’nin üzerinde milletvekili çıkarsa bile, Cumhurbaşkanlığı seçimi sorunsuz geçmeyecektir. Çünkü burada laiklik endişelerinin demokratik sistemden daha önemli olduğunu düşünen bir çevreden bahsediyoruz.

Sistemde yaşanan tüm bu tıkanıkların çözümü Cumhurbaşkanı’nın doğrudan halk tarafından seçilmesi olabilir. Erkan Mumcu’nun bu önerisi AKP tarafından da desteklenirse 367’nin üzerinde bir oyla Anayasa değiştirilebilir. İki turlu bir seçim sonucu, yani halk tarafından %50’nin üzerinde bir oyla seçilecek Devlet Başkanı, demokrasi dışı müdahaleleri büyük ölçüde sınırlayabilecek güçte bir siyasi figür olacaktır. Bunun yanında, artık Cumhurbaşkanı sadece “yetkili” değil, aynı zamanda da halka karşı “sorumlu” olacaktır, hareketlerini buna göre hesap edecektir. Halk başında bizzat kendi seçtiği birini görecektir.

1982 Anayasasını yazanlar Cumhurbaşkanını meclise seçtirmek yoluyla “istenmeyen” birinin devlet başkanı olmasının önüne geçmek istemişler. Çünkü, görüldüğü üzere, milletvekillerinin yapacağı bu seçim halk oyuna oranla bir hayli müdahaleye ve manipülasyona açık. Halk oylamasında ise, kimseye “sen aday olma” denilemeyeceği gibi, halk da “onu seçme bunu seç” isteklerini dinlemeyecektir. 1983 seçimlerinde dinlemediği gibi.

AKP 350 küsür milletvekiliyle sahip olduğu bu fırsatı kullanarak Türk Demokrasisinin önünü açabilir, açmalıdır. Tayyip Erdoğan bunu bu millete borçludur.

 

Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir… Buradan indirebilirsiniz. 

 

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var.  Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

 

Kendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler.  İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek  KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

 Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 46 Yorum

  2. Yazan:Mehmet Tarih: Nis 28, 2007 | Reply

    Bu yeniçeri ayaklanmalarindan ne çok çekti bu millet. Eline silahi alan “alem buysa kral benim” diyor. Bir genel kurmay baskanina hiç yakisir mi bu tutum? AKP’ye kizip Türkiye’yi yakmak nasil bir vatanseverliktir?

    Dostlukla

  3. Yazan:Volkan Serin Tarih: Nis 28, 2007 | Reply

    Mehmet

    Elbette haklısın, genekurmay açıklamasının demokrasi ile akılla mantıkla uyuşması mümkün değil.

    Ama bu ülkenin gerçeği bu, AKP’nin bunu görüp uygun bir çıkış yolu bulması gerekiyor.

  4. Yazan:Suat Öztürk Tarih: Nis 28, 2007 | Reply

    Ben de Cumhurbaşkanını halkın seçmesini istiyorum.

    Mevcut sistemde bu yetkiler çok fazla. Ama halk seçecekse eğer yetkiler yerinde. Ama bu kez bu, yarı-başkanlık demek. Sadece “C.Başkanını halk seçsin” demek yetmiyıor. Başka birçok yapısal değişikliği de gerektiren yarı başkanlık sistemini gerektiriyor. Birçok anayasa değişikliğini kapsayan yapısal bir değişiklik bu. Kısa bir zxamanda olması da çok zor. Uzun uzun düşünülmesi, tartışlması gerekir.

    Bu arada Hükümetin açıklaması çok iyiydi:

    http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=237471

    Bakalım bundan sonra neler olacak…

  5. Yazan:Volkan Serin Tarih: Nis 28, 2007 | Reply

    Suat Bey,

    Ben de yarı başkanlık sistemini destekliyorum.

    Fakat ülkenin şu an bu tartışmalara ayıracak enerjisi yok.

    şu an, ek değişiklikler yapılmadan, tek bir madde değiştirilerek, anayasa’nın verdiği yetkilere doğrudan halkın seçtiği birinin sahip olmasının ne sakıncası olur sizce?

  6. Yazan:Suat Öztürk Tarih: Nis 28, 2007 | Reply

    Volkan Bey,

    Öncelikle iki başlılık olur. Şuanki Cumhurbaşkanlığının yetkileri ne kadar çok olursa olsun yine de onu seçen TBMM’dir. Bu yetkilerin önemli bir bölümü de sorumsuzluğu sebeiyle semboliktir. Ama halk seçtiğinde bunları kullanmak isteyecektir. Fakat bir yandan halk tarafından seçildiği için “sorumsuzluğunun da” kaldırılması gerekir. Bunlar çok yoğun tartışmalara neden olur.

    Tabi ben bunu sadece AKP için söylemiyorum. Genel olarak sistem için söylüyorum. AKP de -mesela- Gül’ün halk tarafından seçilmesi sonrasında bir sorun olmaz ama ileriki zamanlarda çok sorun olabilir.

    Şu yapılabilir. Hemen acil değişiklikler yapılarak halka seçim yaptırılır sonraki yapısal değişiklikler için seçim sonrası bir geçiş süreci öngörülebilir. Fakat egemenlerimizin bunu isteyeceğinden emin değilim. “Tayyip saltanatı geri getirmek istiyor” diyen akl-ı evveler bile çıkacaktır.

    Keşke geçebilsek “yarı başkanlığa” ama normal bir ülkede yaşamıyoruz maalesef..

  7. Yazan:Volkan Serin Tarih: Nis 28, 2007 | Reply

    Suat Bey,

    Şu an da kısmen 2 başlılık var, Sezerin vetoları, atamaları bunu göstermiyor mu?

    CB’nin yetkileri artırılmayacağı için iki başlılık bundan pek de fazla olmayacaktır.

    Zamanla diğer düzenlemeler de gündeme gelecektir tabi, bu değişiklik yarı-başkanlık yolunda önemli bir adım olur, hem şu anki güncel problemimizi çözer.

    Yarı-Başkanlık sisteminin kapsamlı olarak tartışılıp, paket olarak getirilmesi ise dediğiniz gibi “egemenlerimiz” yüzünden pek mümkün görünmüyor.

    Cumhurbaşkanı halk tarafından seçildiği zaman halka karşı sorumlu olacaktır.

    Bundan başka ne gibi bir sorumluluktan bahsediyorsunuz ki?

  8. Yazan:Ç-Z Tarih: Nis 28, 2007 | Reply

    Bir sorum olacak?
    Çok düz bir mantıkla;diyelim CB nı halk seçtiğinde çoğunluk aranacağına göre, meclise gönderdiği çoğunluğa yakın bir adayı seçmeyecek mi?
    Bugün halkın seçtiği ve meclisin büyük çoğunluğuna sahip iktidar partisinin kendi adayını göstermesinden farkı ne olacak?Sadece halk seçtiği için halka karşı sorumlu olması mı?Ben meclisin de sadece halka yani kendisini seçen halka karşı sorumlu olduğunu sanıyordum..
    Ve halkın seçiminde CB adayı bir siyasetçi gibi davranıp seçmene hitap ederken taraflı olmak zorunda kalmayacak mı?
    Tarafsız ve sorumlu olması mümkün olabilecek mi?
    Kısaca bana pek mantıklı gelmedi..

  9. Yazan:Suat Öztürk Tarih: Nis 28, 2007 | Reply

    Volkan Bey,

    Elbette halk seçtiğinde halka karşı sorumlu olacak. Benim bahsettiğim iki başlılık ve bunun mahzurlarının bu “sorumsuzlukla” direk alakalı olması. Yani sadece siyasi sorumluluk değil. (aşağıda açayım)

    Şu an da kısmen 2 başlılık var, Sezerin vetoları, atamaları bunu göstermiyor mu?

    Evet, kısmen var bu ikibaşlılık. Bu da yetkilerin çokluğundan kaynaklanıyor. “Kısmen olmasının sebebi de C.Başkanın yetki-sorumluluk dengesizliği. Bunlar eşit olsa bu ikilik kısmen değil tamamen olur.

    Bunu bugün rahatlıkla iddia edebiliyoruz ama eğer yarı-başkanlığa geçersek bundan şikayet etme hakkımız kalmayacaktır. Çünü o zaman C.başkanını da halk seçmiş olacak ve bu yetkilerini daha rahat kullanabilecek. AKP-Sezer benzeri bir ikiliğin ileri de de başka siyasi görüşlere sahip partilerle cumhurbaşkanları arasında olacağı aşikar.

    Mevcut anayasa bu ikiliği taşımaz. Her iki odak birbirini çok rahatlıkla kilitleyebilir. (Daha çok C.Başkanı) Zaten 82 anayasası iktidara güçlü bir parti gelsin, aynı güç C.başkanını da seçsin diye -hatta Turgut Sunalp’ın partisi için- yapılmıştır. Yani “kuvvetler ayrılığı” ilkesi palavradan ibarettir. Ve mekanizma bu gücün devamı üzerine hassas bir biçimde ayarlanmıştır. Ki AKP’yi 5 yılda başbakanlığı TBMM başkanlığını ve C.Başkanlığını alma imkanı veren de bu sistemdir.

    82 anayasası yasama üzerinde bir denge gözetse idi zaten C.Başkanını halka seçtirirdi. Bunu gözetmediği için de pek çok alanda uyumlu ikiliye göre ayarlanmış bir sistemdir. O açıdan yarı-başkanlığa geçildiğinde farklı odaklarda iki başlılık olması mevcut anayasa açısından birçok mahzurlar içerir. NitekipAKP- sezer ikiliğinde bunu gördük. Halkın seçmesi -Yarı-başkanlık- değişikliği yanında kuvvetler ayrılığı konusu da tam olarak uygulamaya geçirilmeli.

    Yetkilere bakar mısınız:

    Gerekli gördüğü takdirde yasama yılının ilk günü TBMM’nde açılış konuşması yapmak; TBMM’ni gerektiğinde toplantıya çağırmak; Kanunları yayımlamak; Kanunları tekrar görüşülmek üzere TBMM’ne geri göndermek; Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak; Kanunların, Kanun Hükmünde Kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesinde iptal davası açmak; Cumhurbaşkanlığı kararnamesini çıkarmak; Kanunları yayımlamak; Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek; Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırmak; TBMM adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil etmek; Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek; Devlet Denetleme Kurulu’nun üyelerini ve Başkanı’nı atamak; Devlet Denetleme Kurulu’na inceleme, araştırma ve denetleme yaptırmak; Milli Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmak;; Askeri Yargıtay Üyelerini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Üyelerini seçmek.; Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama nedeniyle belirli kişilerin cezalarını hafifletmek ve kaldırmak..

    Bu yetkileri sınırlandımadan yapılacak bir yarı-başkanlık geçişi AKP için iyi birşey olsa da ilerisi için çok mahzurlar içerir. Şu anda en azından “sorumluluğun yok” diyerek ses çıkartabiliyoruz. Düşünün çok çok önemli birşey olmadığında bakanlar kuruluna falan gelmez C.başkanı. Ama halk seçince “iki başlı” bir durumda neler olur?

    Ben dediğim gibi “keşke” diyorum ama inanın AKP bunu -yapısal değişkiliklerle beraber- yapmaya kalksın o zaman muhtıra falan değil, adam akıllı silahlı darbe olur. Bu yapısallığı değişitrmeden yaparsa da 5-7 yıl için herşey güzel gitse de sonraya daha sakat bir sistem bırakır kanaatindeyim. Ama önce bunu yapıp sonra bir süreç içinde diğer değişiklikleri yapabilirse o da iyi. Bunu bile zor görüyorum ben.

    Tabi anayasa hukukçuları ne diyor, dünyadaki örnekler nasıl, onlara bakmak lazım yine de..

  10. Yazan:Volkan Serin Tarih: Nis 28, 2007 | Reply

    Ç-Z,

    Seçim 2 turlu olmalı demiştim. Yani ilk turda en fazla oyu alan 2 adayın yarışacağı bir 2. turdan bahsediyorum. Böyle olunca %34 oyla CB seçmek mümkün olmayacak. Halkın 2. tercihleri öne çıkacak. Halkın %50sinden fazlasını ikna edebilecek ortak değerleri vurgulayan biri CB seçilecektir.

    Halk da eğer CB tarafsız olmalı endişesini taşıyorsa, buna uygun birini seçecektir.

    Devlet Başkanı’nın siyasi görüşü olmaması diye bir şey olamaz, Sayın Sezerin siyasi görüşü yok mudur? Vardır tabi. Bense hangi siyasi görüşleri taşıyan adayın CB olacağına halkın karar vermesini öneriyorum.

  11. Yazan:Volkan Serin Tarih: Nis 28, 2007 | Reply

    Suat Bey,

    Elbette 2 odak birbirini rahatlıkla kilitleyebilir. Fakat şimdiki durumda da kitleyebilir. Ki şu son dönemde de bol bol kitlendi. Sayın CB de bu kilitlenmelerden dolayı kimseye hesap vermeyecek. Halbuki CB’yi halk seçse süreci kilitlemeden önce daha iyi düşünülürdü. Zaten 2 turlu seçim sisteminin doğası gereği merkeze yakın biri CB seçilir. Bu cumhurbaşkanının ise süreci kilitleme olasılığı “marjinal” Sezer gibi CB’lerden çok daha azdır.

    Bu durumda ise sistemdeki denge unsuru görevini demokrasi dışı öğeler değil, halkın seçtiği CB üstlenmiş olur.

    Benim önerim acilen CB seçilme şeklinin değiştirilmesi yolunda.
    Daha sonra eğer yönetim sorunları söz konusu olursa (mesela CB teamullerin dışına çıkıp durmadan bakanlar kuruluna başkanlık etmeye kalkarsa, ki bu risk şu an da mevcut) yeni düzenlemeler yapılabilir. Ya da hava müsait olursa yarı-başkanlığa yelken açılabilir.
    Her halukarda bu değişiklik Türkiye demokrasisi açısından olumlu bir adım olacaktır.

  12. Yazan:Mehmet Tarih: Nis 29, 2007 | Reply

    Sevgili Volkan,

    Diyelim ki CB’yi halk seçti ve Gül seçimi kazandi (ki mümkün).
    Yeniçerilerin kazan kaldirmayacagi ne malum? Onlara bahane lâzim degil ki. Ellerinde silah var, kaba kuvvet. Halkin iradesine saygi gösterme zorunluluklari yok.

    Menderes’i hatirla.

  13. Yazan:Arslan Kıraç Tarih: Nis 29, 2007 | Reply

    Mehmet Bey’e tamamen katılıyorum.Bahane bulmak basittir, bu zihniyet için..Baksanıza, bildirinin büyük kısmını 23 Nisan ‘daki başörtülü küçük kız etkinlikleri kaplıyor.Bu nasıl bir komedyadır?Ayrıca Kutlu Doğum haftası etkinliği 23 Nisan haftasıyla çakışmış işte..Senelerdir bu aylarda kutlanıyor…Kutlu Doğum etkinliğinde dansöz kıyafeti mi giyecekti küçük çocuklar?Dikkat ederseniz küçük çocuk diyorum,daha cinsiyeti bile yok diyebileceğimiz yaştalar..Hem Türkiye sadece Ankara’dan ibaret değil ki,Urfa’da büyük çoğunluk başörtülü,oranın kültürü öyle mesela..Suçlu AK Parti mi şimdi?Eğer Ak Parti suçluysa, Asker neden bunu Milli Savunma,Milli Eğitim Bakanlarına söylemiyor,demokratik raylardan çıkıyor?
    Orgeneral Büyükanıt 12 Nisan daki konuşmada demokratik bir tutum gösteriyor,daha sonra isimsiz bildiri açıklanıyor.Belki de alt kademenin işi bu..Eğer böyleyse Genelkurmay Başkanı kendiyle çelişimiş oluyor..

    Bu gidişle ölene kadar bütün ayları tamamlayacaklar ve takvim yapacağız,darbesiz bir ayımız kalmayacak..Biz de her ay bir darbeyi yad edeceğiz..Belki yaz ayları kayıpsız geçer,rahat rahat tatil yaparız 🙂
    ……,28 Şubat,12 Mart,27 Nisan,27 Mayıs,….,……,…..12 Eylül,…….,…….,…..

    Not: Dikkat ederseniz darbelerde c.başkanlığı seçimlerinin rolü büyük..Olağanüstü yetkileri olan ve sorumsuz olan c.başkanı yetkileri acilen azaltılmalıdır.Sembolik bir c.başkanı veya tek başlı bir başkanlık sistemi şarttır..Ama bu anti-demokratik ortamda Ak Parti’den çok birşey bekleyemeyiz sanırım..

  14. Yazan:Volkan Serin Tarih: Nis 29, 2007 | Reply

    Mehmet Bey,

    Elbette darbe riskini sıfıra indirmek mümkün değil.
    Ama önerdiğim yöntemin bu riski düşüreceğini düşünüyorum.

  15. Yazan:Balbazar Tarih: Nis 30, 2007 | Reply

    Cikis yolu degil ama yapilmasi gereken cumhurbaskanini bu meclisin secmesi, daha sonra secim baraji dusurulerek (ya da sifirlanarak) secime gidilmesi, ihtiyac olsa da olmasa da cok partili bir hukumet kurulup ortak ve uzlasmaya dayali bir ekonomi (buyume hedefleri konmali), denge (bolgesel kalkinma), egitim (hem milliyetci hem Islamci unsurlar sinirlanmali) ve bilim (buyume hedeflerine uygun arastirma yonleri belirlenmeli) politikasinin belirlenmesi, ve yeni meclisin silbastan, tamamen uzlasmaya dayali yeni bir anayasa yazmasi. Yeni anayasada cumhurbaskaninin yetkileri sinirlanmali, egitim hakkinin onundeki engeller kaldirilmali, milletvekili dokunulmazliklari siyasi sorumlulukla sinirlanmali, YOK kaldirilmali, siyasi partiler yasasi parti ici demokrasiyi zorlayacak sekilde ciddi sekilde degistirilmeli vs. vs. Ha, boyle bir plan kimin isine gelir? Hic kimsenin.

  16. Yazan:Mehmet Tarih: May 1, 2007 | Reply

    Merhaba Sayin Balbazar,

    Yeni bir seçim kanunu ve yeni bir anayasa sart. CB yetkileri de gerçekten anormal, haklisiniz.

    Ancak %10’luk baraj sanirim AKP ile beraber CHP’ye de yariyor. %11 oy aldilar ama meclisin %25’i onlarin. Seçime bir ay kala seçim kanunu degismez sanirim.

    Ekonomik hedeflere gelince 7 yillik bir plan AKP tarafindan yapildi, meclis ve CB onayladi. Buna bagli olarak IMF ile niyet mektubu vs imzalandi. Geri adim atilmasi istikrarimiz açisindan da iyi olmayabilir.

    Yök elbette kalkmali, bilim üretmeyen, siyaset üreten bir kurum, dogusundan itibaren yozlasti.

    DOKUNULMAZLIKLARIN KALKMASI fikrinize katilmamak imkansiz. Suçlu milletvekilleri elenir, partiler ve haliyle siyaset bir nebze temizlenir. Bir milletvekili yüzünden bütün bir partinin zan altinda kalmasi hak degil.

    Dostlukla

  17. Yazan:Bekir L. Yildirim Tarih: May 1, 2007 | Reply

    Basl;iga itiraz ediyorunm. “cikis yolu” bir siyasi mulahazadir. Hukuki degil. mesruyyetle bir alakasi yok. Bu baslikta sanki ortyada bir hukuki cikmaz var imasi var.

    Fikre karsi degilim. Muteala edilsin; bircok boyutlari var mevzuunun.

    Fakat vurg yapmakl istedigim sey burada demokratlar, hak hukuk savunculai “cikis yolu” ifadesini kullanmalarina karsiyim. Bu sekilde demokrasiye,. hukuka vurulan dabeye mesruiyet kazandirmis oluruz. CB Anayasa’nin emrettigi sekilde secilir.

    Daha sonra her konuda “cikis yollari” aranir.

    Ikinci itrazim yazinin problemi kanundan kaynaklanan bir cikmaz olrak portre etmesi ve buna anayasa degisikligi ile cozum onermesi.

    Karsinizda “isterseniz yuzde doksan alin ne yazar” diyen belirli fikir sahiplerine hicbir halukarda yasama sansi vermemeye yeminli birileri var ise “cikis yolu” kaun degisikligi ile saglanabilirmi? Gavurlarin deyimi ile “okuzu boynuzlarindan tuttmaliyiz” . Bu “bir dahaki secimde Ak-Parti yuzd elli alir” il teselli bulanlar icin de gecerlidir. Sanki mevzuu aritmetik.

    Bu ulkenin namuaslu insanlar neyi yaomaya hazir? Bu sorunun cevabini vermeden “ciks yolu” goremiyorum, nacizane..

  18. Yazan:Volkan Serin Tarih: May 1, 2007 | Reply

    Bekir Bey,

    Bu yazı “muhtıra” sabahı toz toprak havadayken yazıldı.
    O zaman hükümetin Abdullah Gül’ün adaylığıyla süreci işletmeye devam etmesinin makul olmadığını düşünüyordum, darbe ile sonuçlanabileceğinden korkuyordum. Bir çok yorumcu AKP’nin hemen seçim kararı almasını öneriyordu. Mesela Suat Bey de ilk anda hemen seçime gidilmeli dediğini yazıyor.

    Şimdi görüyorumki ben biraz fazla panik yapmışım.
    Bu açıdan önerim muhtıra eksenli güncel problemimize acil “çıkış yolu” olma hüviyetini yitirmiş olabilir.

    Fakat genel anlamda CB seçimlerinde yaşadığımız problemlere “çıkış yolu” olma niteliği devam ediyor kanısındayım. bu kadar yetkili bir cumhurbaşkanını, genel seçimlere senkronize olmayan aralıklarla, çoğu kez 3-4 parçalı bir meclisin seçmesi bir çok tıkanıklığa ve müdahaleye zemin hazırlıyor.

  19. Yazan:Bekir L. Yildirim Tarih: May 1, 2007 | Reply

    Volkan Bey,

    anliyorum hangi sartlrda yazildigni ama korkarim yorumumn ana fikrini kaxirdiniz. Siz hala sorunu bir kanusal asorunolrak resmediyorsunuz. Ben ise “karsinzda sizin varliginizi ” dahi gayrumesr addeden bior irade var ikenm secim, kanun, sandalye dagilimi gibi “sanki demokrasi” islerinden “cikis” beklemenin yerndeligini oruluyorum. “YUZDE DONSAN ALSANIZ NE YAZAR” diyen zihniyet. Basbakana kufrettigi icin terfi ettrilen, tuggeneral, ve istedighi zaman secilmisi secildigine degil, anasindan dogduguna pisman etme gucune haiz “zinde gucler” var iken meclisin, uc parcalim yedi pacalimi ol;masinin ne kiymeti olabilirki?

    diyelim ki bir erken (!?) secim oldu AK-Parti 400 sandaye ile meclise girdi. Artik 367 engeli de kalmadi. Dolyisi ile ortalik gulluk gulistanlikmi olacak? Aertika muhtiraya, darbeye bagisik bir cogunlukmu elde edimis olcak?

    Bilmem anlatabliyormuyun. Cikis ve4ya coum aramak icin problermi, veya cikmazi dogru tarif etmek gerekir. Bu iser artmetikle olmaz kanaatimce. Grab the bull by the horn.

  20. Yazan:Bekir L. Yildirim Tarih: May 1, 2007 | Reply

    Bir onceki yorumumda burada Volkan Bey’iin yazisini odaga koydugum gibi bir hava cikmamasi cin bu ilaveye gerek duydum.

    Burada Volkan Bey’in yazsinda vurguladigi husus fazla unique degil; pek cok siyasetci, gozlemci de ayni minvalde konusuyor. Benim gecmiste konusma firsati buldugum Abdullah Gul, Erbakan Hoca ve Tayyp Bey de dahil (su badireleri kismen olsun atlatabilirsek yazmayi dusunuyorum soylediklerin) Bliyorum satirlarimin arasinda kalan mevzuu epeyce netameli. Pek cok demokrat, mutedyyin aydin da bu konnn etrafinda dolasmayi tercih ederek bir nevi “escapism” yapiyor kanimca. Daha berrak ifade edeyim: Karsinizda gaye icin butun yolari caiz goren ve kendisni ne demokrasi, ne anayasa, ne hak hukuk ile sinirlayan birileri var. Ne yapacaksiniz? Soru tabiiki sadece Volkan Bey’;e degil. Ama kusura bakmayin bu soruya cevap vermekten kacmak biraz kafayi kuma gomme gibi olur.

  21. Yazan:Volkan Serin Tarih: May 1, 2007 | Reply

    Bekir Bey,

    Açıkçası itidalli davranmaktan başka bir yol göremiyorum. Askerin siyasete etkisi Türkiye zenginleştikçe, AB sürecinde demokratlaştıkça, sivil toplum örgütleri çoğaldıkça, insanların eğitim düzeyi arttıkça, yani zamanla azalacak, azalmakta. Şimdi bile işler 28 Şubat dönemindeki gibi değil. Bu süreç içinde de sivil irade bu iyiye gidişi hızlandıracak adımlar atmalı.

    Mesela MGK sekreterinin sivil olması, MGK’nın 2 ayda bir toplanması gibi adımlar haber bültenlerindeki asker görüntülerini azalttı.

    Askerin bu denli müdahale edebilmesi biraz da siyasi sistemimizdeki (muhtemelen blinçli yerleştirilmiş) yanlışlardan kaynaklanıyor. Bunu derken bu müdahaleleri meşrulaştırıyor değilim. Askerin müdahale zemini bulamaması (ya da daha az bulması) için akıl yürütüyorum sadece.

    Devlet başkanının halk oylamasıyla seçilmesi demokratik sistem açısından olumlu bir adım olacaktır. Elbette önerim unique değil, ben sadece artık vaktin geldiğini söyledim

  22. Yazan:Bekir L. Yildirim Tarih: May 1, 2007 | Reply

    Siz neden bahsediyorsunuz allaskina Vkan Bey. Herhalde ne kadar aciklasam mesaj ulasmiyor. Ne demokratik sistemi? “demokrasi memokrasi dinlemem” diyen hayditlarin iradesi var diyoruz. Anayasa Mahkemesi kararini diymadinizmi? 2 kere ikinin sifir olduguna karar verildi! Kararin cok onceden verildigini, 9-2 olcagini ve bu 2’nin Sacit Adal ve Hasim Kilic olcagini da yazmis idim.

    Eger bu sitedeki gaye zihin egzesizleri, sohbet veya akademik yazilar ise devam edn. Kanimca boyle zamanlar icn lukstur bunlar. Bende karardan once “367 Meselesi” diye bir yazi yazmistim; o taraf ta eklsik olmasin diye. Gene de yayinlayacagim. Anyayasa’nin irzina gectiler! Yeni de degil.

  23. Yazan:Volkan Serin Tarih: May 1, 2007 | Reply

    Bekir Bey,

    Sizi gayet iyi anlıyorum da niye celalleniyorsunuz?

    Ne yapalım ? inatlaşalım mı? bunu mu öneriyorsunuz?
    Sertleşmenin kime yarayacağı açık değil mi?

    Yapılanların haksız olduğunu yazmak, feveran etmek güzel de.
    Nasıl bir hamle öneriyorsunuz?
    Akp Tayyip Erdoğan’ı mı CB yapmaya çalışsın cevaben?

    Ben süreci en az hasarla atlatma noktasında akıl yürütüyorum.
    Sinirlenip sağa sola bağırmak zor bir şey değil yoksa.

  24. Yazan:Balbazar Tarih: May 1, 2007 | Reply

    Gun Bekir Yildirim’larin gunudur, birakin tadini cikarsin.

    Insanlar otekilene otekilene, niyet okunana okunana, o kadar antidemokratik uygulamaya ses cikartilmayip basortusune kafa takila takila…

    Herseyiyle sistemin parcasi olup, kitleler okullara sokulmazken gerilim bahanesiyle kilini kipirdatmayanlarin, sembolleri fethetme hirsiyla gerilimi kasitli arttirmalariyla…

    istenilen noktaya ulasildi. Artik uzlasmadan bahsetme sansiniz yoktur. Uzlasmadan falan bahsederseniz hain, korkak, akilsiz, artniyetli olursunuz.

    Ya, “demokrasisine tukureyim, sanki demokrasi isteyen adamlarin tek bir demokratik kaygilari var” deyip ortada olmayan birseyleri korumaya davranacaksiniz.

    Ya da bir demokrasi, sivil toplum diye cigiran, ama muhtiraci komutanlarla tek alip veremedikleri “yanlis tarafta olmalari” olan, 12 eylul’un YOK disindaki butun kurumsal ve siyasi mirasina sahip cikanlarin mazlumluguna inanip onlari destekleyeceksiniz.

    Hangisini secerseniz secin, yaptiginiz secimin pratik sonuclari arasinda fark olmayacaktir. Cunku sistem ayni sistem, toplum ayni toplum, gelenek ayni gelenek.

    Taraf olmayan bertaraf olur. Bir dusman belirleyip habire saldirmak kolaydir, uzlasmayi ve odunu, yani demokrasiyi her kosulda savunmaktir zor ve yigitce olan.

    Hayirli olsun. Guclu olan kazansin. Ama Allah askina, kim kimin kafasini ezecek kavgasi yaparken, kimin daha demokrat, daha laik, daha hosgorulu, daha insan haklarina saygili oldugundan dem vurmayin. Hele utanmadan “sol liberaller demokrasiyi ve bizim haklarimizi savunuyorlar diye biz de demokrat olmak zorunda degiliz” diyebiliyorsaniz, hic…

  25. Yazan:Bekir L. Yildirim Tarih: May 1, 2007 | Reply

    Volkan Bey,
    Celallenmem size degil biliyorsunuz.

  26. Yazan:H.Basri Tarih: May 1, 2007 | Reply

    Evet, süreç Volkan Bey’in dediğine geldi. Başbakanın son açıklamasına göre bir reform paketiyle birlikte çıkarılan yasayla çok büyük ihtimalle cumhurbaşkanını
    iki turlu bir seçimle halk seçecek. AK Partinin adayı da yine Abdullah Gül olacaktır tahminim. Süreci ve sonucu hep birlikte izleyip göreceğiz. Hayırlısı olsun…

  27. Yazan:Volkan Serin Tarih: May 1, 2007 | Reply

    Anayasa Mahkemesi’nin “367” kararı Cumhurbaşkanı seçimi konusunda bir anayasa değişikliğini zorunlu kılıyor. Zira 367 vekilin uzlaşmasını şart koşan bu karar CB seçiminin kolaylıkla kilitlenebileceği anlamına gelir.

    inşallah bu adımlar atılılabilir ve kazasız belasız yeni cumhurbaşkanımıza kavuşuruz.

  28. Yazan:Arslan Kıraç Tarih: May 1, 2007 | Reply

    Hükumet bu başlığı kayata geçme dirayetini göstermiştir.Anavatan’la birlikte Anayasa değişikliği yapılacaktır.Demokrasi tekrar rayına oturmuştur.Muhtıra yiyen bir parti olağanüstü reformlara hazırlanmaktadır

  29. Yazan:MY Tarih: May 2, 2007 | Reply

    Cumhurbaskani Polat Alemdar olsun !

    Ece Hanim ideal adayi bulmus : http://e-ce-naze.blogspot.com/

    YouTube’dan izledigim kadariyla basörtülü bir karisi yok 🙂

    Dostlukla

  30. Yazan:Suat Öztürk Tarih: May 3, 2007 | Reply

    Volkan Bey’in dediğine geldik.

    Ama benim de söylediğim gibi itirazlar hemen başladı. Bu da ayrı bir kriz..

    Hayırlısı..

  31. Yazan:H.Basri Tarih: May 6, 2007 | Reply

    Bir çıkış bulunduğuna dair sevinmede biraz aceleci davranmışım.
    Evet, Volkan Bey’in dediğine geldik fakat geçiyoruz bile.. En son bulunan çıkış yolunun önü de çoktaan tıkanmış anlaşılan. Görünen o ki, 22 Temmuzda iki sandık değil tek sandık gelecek. Cumhurbaşkanını halkın vekillerine bile seçtirmeyenler, “HALK”a hiç seçtirmezler, seçtirmeyecekler de.

    Bu bir kaç haftalık süreçte, açıkçası ülkemde demokrasiye olan inancım azaldı. Yok olmadı tabi ama düşündüğümden çok daha fazla zamana ihtiyacımız olduğunu anladım.

  32. Yazan:Mehmet Tarih: May 21, 2007 | Reply

    Bence Genel Kurmay Baskanini halk seçsin, o zaman hiç mesele kalmiyor 🙂

  33. Yazan:knz Tarih: Haz 8, 2007 | Reply

    volkan bey,

    mustafa akyolda yazılarım çıkmıyor.

    blue beye gönderdiğim yazı ve deniz hanıma gönderidiğim yaz.
    size bana gönderdiğiniz yazı da veeceğim cevap çıkmayacak..

    şimdi size blue beye gönderdiğim bu yazıyı paste ediyorum.
    demokrasi anlayışınıza göre bu yazının yayınlanmama nedeni, ne olablir ?
    sadece şeşırdım. Blue beye nasıl ulaşabilirim.

    daha sonra namaz kılarken suç üstü yazımı da gönderceğim.

    derin düşüncelerdn hakemlik bekliyorum.

    YAYINLANMAYAN YAZI

    blue selam, çok ayrıntılı cevap yazacağım.

    Yani insanın ahlaki değerlere sahip olması için dindar olması gerekmez, dolayısıyla hırsızlık yapmaması için insanın dinsiz olması veya dinsiz gibi davranması mı gerekir? Çünkü yukarıdaki arkadaş dini duygularını ülkenin yönetimine karıştıranlardan rahatsızlığını ifade etmiş. Demek ki insan yönetime gelince duygularını köreltmesi gerekiyor. Ve “dini duygular” yönetim için sakıncalıdır. Siz bunu mu savunuyorsunuz?

    hayır, tesettürdür. Dini hassasiyetinizin üzerine bir dış elbise gibi tarafsızlığınızı alırsınız. o dini hassasiyetinin insanların gözüne sokar gibi görülmesine gerek yoktur.,

    hırsız yapmamak için dinsiz gibi davranması gerekir demedim; “hırsızlık yapmamak” özelliği sadece dini bir nitelik değildir dedim.

    ben sade davranmaktan söz ediyorum. dinsizin de dinsizliğini belli etmesine ihtiyacımız yok açıkçası.

    Açıkça ben düşüncemi söyleyeyim. Başımdaki adil olsun, demokrat olsun, isterse ateist, ister puta tapan olsun benim için hiç fark etmiyor. Ama siz, tepedeki insanın adil olmasını, hırsızlık yapmamasını, ekonomiyi çok iyi yönetmesini bir kenara bırakıyorsunuz ve dindar olmasını, ibadet etmesini, konuşurken inşallah, maşallah demesini, eşinin başının örtüsünü sorun ediyor sonra utanmadan çıkıp söylediklerime tam tersi bir anlam yüklüyorsunuz.

    söylemediğim şeyleri söylemişim gibi davranmanız adil değil. Başımdaki adil olsun, demokrat olsun, isterse ateist, ister puta tapan olsun benim için hiç fark etmiyor demişsiniz ya, bunlar boş hamaset sözleri. Hukuk realitedir. bugün trabzonda ve malatya’da değil kamuda bizimle ilişki içindeyken, sokakta kendi kendiyken misyoner öldürüldü. ateistim demek her babayiğidin harcı değil.

    tesettür insanları korur .
    insanlar arasında gereksiz gerilimlere sebep olmayı yeryüzünde bozgunculuk sayarım.

    Müslüman dini gösteriş dini değil, sadelikten size fayda gelir zarar değil.

    Bir insanın dini duygularını siyasete karıştırması iyi bir şeydir. Ahlaki kıstaslarını siyasete de tatbik etmelidir. Sadece hırsızlık değil söz konusu olan, adalet, hak, hoşgörü, sevgi.

    adalet , hoşgörü, sevgi de lütuf değil. zaten olması gereken niteliklerdir.
    bir insan dini duygularını siyasete karıştırabilir tabi, ben prim yapmasını tercih etmem sadece. Fakat kamuda görev yaparken(eşi değil ama) dediğim gibi
    üzerine örtü alması gerekiyor.

    Adolf Hitler, çocukları çok severdi ve tam bir klasik müzik tutkunuydu. Ama yönetimde olabildiğince laikti.

    laik olsaydı Yahudi dinine karşı taraflı olmazdı.

    Keşke o çocukların gaz odalarında ölmesini izlerken merhametini siyasete karıştırabilseydi. Keşke onun yerine dini duygularını siyasete karıştıran bir Hıristiyan olsaydı da dünya savaş vahşetini yaşamasaydı dünya.

    o kadar saçma bir şey yazdın ki blue.

    haçlı seferleri Müslümanları kırarken sen farkında olmayabilirsin ama Sırplar Boşnakların boynunu keserken sapına kadar dini alet ediyorlardı., TV de mi görmedin ?

    Dini duygular denilenler insanın özünde sahip olduğu erdemlerdir. Zaten din’in varlık sebebi, insanın bu duygularının kötülüğü isteyen duygularına baskın gelmesini sağlamaktır.

    kendini tamamen dolduruşa getiriyorsun.
    böyle kendini koruyamazsın.
    herkes kendi nefsi ile mücadele etsin. sizden öncekilerin geçtiği sınavdan siz geçmeyecek misiniz sandınız ???

    dini kendine saygınlık uyandırmak için dış kılıf olarak mı kullanıyorsun .

    burada blue dindar, blue yalan söylemez, blue adaletli ve hoşgörülüdür mü diyelim ?

    knz senin kadar dindar görünmediğine göre ona güvenmeyelim.,

    kimseyi ilgilendirmez.

    Bir insan, din olmadan da ahlaklı olabilir. Dindar görünüp sahtekar da olabilir. Ama sahtekarlar var diye dini duygularını, ahlakını, erdemini siyasetten soyutlayamaz.
    Eğer arkadaş “dini duyguları” yerine “dini kabullerini” veya “dini görüşlerini” dese haklı olurdu. Devletin tepesinde bir insan elbette ki devleti, dini kurallara göre yönetemez. Baskın mezhep kuramaz, din devleti oluşturamaz.

    bir insan din olmadan ahlaklı olabilir diyorsun, sonra dini duygularla ahlak ve erdemi bir arada kullanıyorsun.

    bir insan din duygularını göstermeden de dinli olabilir.

    bak ne demiş yunus;
    Hak’tan ayrı kimse bilmez
    Kafir müselman kimdürür

    Ama tutup Bismillah demesine, namaz kılmasına, eşinin başörtüsüne karışırsanız bu başka bir şeydir. Ben Ahmet Necdet Sezer, Saddam veya Hitler gibi laik yöneticiler yerine vicdanını aklının önüne geçiren Gandi, Martin Luther King, Fatih Sultan Mehmed gibi dini duygularını siyasete karıştıranları tercih ederim.

    evet Demirel çok söylerdi. Biraz da Müslüman kaygısıyla bu yazıyı yazdığımı hiç düşünmediniz mi? siyaset besmeleyi yozlaştırabilir. milli görüş iyice baydırdı. ülke imama kızıp abdest bozan insanlarla doldu., tesettür sakınmanız içindir. ayağa düşürmemek için.

    eşler konusunda haklısınız, Evlilik birey olma hakkını ortadan kaldırmaz. adülatif şenerden
    başka bu cümleyi kurma hakkının kimsede olmadığını düşünüyorum.

    yılar önce, tayip Erdoğan İstanbul gençlik kolları başkanıyken, bir grupla birlikte Erbakan hocanın evine giderler. hocanın kızı büyümüş ama
    hala türbana sarınmamıştır. Hocaya Müslüman bir parti başkanın kızını başını örtmesini beklediklerini söylerler. demokrasi aileden başlar 🙂 daha çok yolumuz var yani.

    Osmanlı imparatorluğu, devlet adamları dini siyasete karıştırdığı için imparatorluk olmuştur. Nizamülmülk’ün “siyasetnamesini” bir okuyun bakalım. Siyasetçilere, dini duygularını nasıl siyasete karıştırmaları gerektiği nasıl anlatılıyor.

    o halde neden çökmüştür ?

    Biraz da sizi irdelemek lazım. Sizin laiklik anlayışınız, dindar bir müslüman/ hristiyanın yönetici olunca kimliksizleşmesini mi öngörmektedir? Mesela İsmet İnönü, ağzına hiç “Allah” sözünü almazmış. Bir kere çok ısrar etmişler, Alasmarladık diye kaçmış. Cuma namazlarını da evde kılarmış… Kafanızdaki şablon bu galiba.

    valla ismet inönüyü çok tanımam. ben tipik demirel çocuğuyum. fakat siz şimdi bu olayı anlatınız ya, çok müteessir oldum. İnönüyü resmen taciz etmişler. hiç bir insana böyle davranmaya kimsenin hakkı yok. bu kişilikle ilgili bir olay.

    benim kafamdaki şablon sadece sadelik.

    Olayın Yimpaş’la filan da ilgisi yok. Ona bakarsanız Selçuk Parsadan, rahmetli de, Atatürk, laiklik adına az para tokatlamadı. O zaman yöneticiler Atatürkçü de olmasın ya… Atilla Taçoy da zamanında milletten topladığı kurban derilerinden köşeyi dönmüştü.

    selçuk parsadan dolandırıcılığı ile yimpaş aynı değil.

    selçuk parsadan nerden baksan dünyevi.
    sizi kimle korkutabilir, generalle bilmem kim ile. o general sizi ebedi ceheneme yolayamaz, size cenent vad edemez. olsa olsa selimeye kışlasına gidersiniz(askeri rejimde) veya
    dünyevi bir menfaatniz olur, ama hepsi dünyevidir.

    dini sömüren kişi ise ahireti sömürüyor.
    ölümden ala korku yoktur.
    vicdanları kıskaca almak kolaydır.

    parsadanın ardında bir siyaset yoktu ama diğerleri milletvekilleri ile gittiler.
    resmen camiler kötü amaçlara alet oldu.
    o cami ki musalla taşı hepimizin uğrak yeri olacak. musalla taşı sömürüsü kadar berbat bir örnek bulamazsın.

    Komik olan nedir biliyor musun knz? Devlet, bir yandan yöneticilerinin dindar olmasına karşı çıkarken, diğer yandan kendi vatandaşının dini duygularını olabildiğince suç-istimal ediyor. Ben ilkokuldayken devlet zekat zarfları, fitre/zekat zarfları dağıtırdı. Var mı böyle bir şey? Kestiğim hayvanın derisini devlete verecekmişim? Yok ya ! Vakıflar devlet mülküymüş, işletmesi ve geliri devlete aitmiş. Bak sen ! Askerlik peygamber ocağıymış. Hadi ya?
    Oyunu görmüyor musun knz? Bunlara karşı çıksana… Hey devlet, vatandaşın dini duygularını kullanma desene ! Yoksa samimiyetten bahsetme.

    1- okulda fitre zekat zarfı dağıtımı : sizin çocukluğunuz sanırım ziyahül hak’ın biraderimiz olduğu zamana denk düşmüş. neyseki geçti gitti bitti diyelim.

    2- hayvan derisi; milli zenginliğimizdir. ormanlar gibidir yani. eğer bıçağı milim kaydırsanız, her bir kurbanda kaydırsanız
    ülke zenginliğini heba edersiniz. sadece kesim değil, sonrasında tuzlanması havalanması belli süreçli vardır.

    neden bu ülkenin insanları problem çözmek yerine hep post kavgası yaparlar.

    sanki köşedeki kuran kursu postu kaptığında önce bi holding dikelim sonra hayır yaparız demedi.
    sonra da bunu unutup oğlunu amerikaya göndermedi.

    kurban derilerini güçlü bir organizasyonun toplaması doğru ama hava kurumu başkanı bunu
    kuran kursu gibi önce holding yapalım diye kullanıyorsa, mücadele edin.,
    inat eden başarırdı.

    vatandaş derisini atıp gidiyor, kuran kursuna verince derisini kontrol ediyor mu ? vatandaş öyle olursa , derilerin kime gittiğinin sizin için önemi ne ?

    geçenler de bir asker ve eşi ile mahkemeye düştü (adını unuttum). öbür dediğiniz isim niye mahkemeye düşmesin?

    Askerlik peygamber ocağı; EVET öyledir. Osmanlı çöktükten devam eden tek kurum ordudur. 10 kasım törenlerinde o meşhur kurmay törenini hatırlayın. hani kurmayda Mustafa kemalin adı okunur ya..
    o ordunun adı da peygamber ocağı, peygamber ocağı tarihi isim yani.

  34. Yazan:blue Tarih: Haz 8, 2007 | Reply

    Sayın knz,

    mustafaakyol.org’da yorumunuz neden yayınlanmadı bilmiyorum. Karşısında durulamayan müthiş gerçekleri yazdığınız için olabilir. Orada yayınlanmadı diye yorumu burada mı yayınlıyorsunuz? Ben de cevabımı size ecenaze’de veririm. Siz de sonra jazettada yazarsiniz cevabınızı olur mu?
    Karşısında durulamayacak müthiş gerçekleri yazdığınız için karşınızda durmayacağım, aydın kimliğinize hürmeten bu tartışmadan çekiliyorum.
    Özellikle şu kısımları ise ayakta alkışlıyorum:

    hayvan derisi; milli zenginliğimizdir. ormanlar gibidir yani. eğer bıçağı milim kaydırsanız, her bir kurbanda kaydırsanız
    ülke zenginliğini heba edersiniz

    o cami ki musalla taşı hepimizin uğrak yeri olacak. musalla taşı sömürüsü kadar berbat bir örnek bulamazsın.

    Musalla taşı sömürüsü kısmı süper ! Bir de gusülhane sömürüsü ve abdesthane sömürüsü var, atlamayalım.

    valla ismet inönüyü çok tanımam. ben tipik demirel çocuğuyum.

    Hmm, bu herşeyi açıklıyor…

    Selamlar,

  35. Yazan:VolkanS Tarih: Haz 8, 2007 | Reply

    knz,

    şu an acelem olduğu için yazdıklarınızı okuyamıyorum fakat hemen şunu söyleyeyim:

    Akyol.org da bir kaç gündür teknik bir problem var sanırım,

    benim de 3 tane yorumum yayınlanmadı, 4.de aynı yorum yayınlandı.

    Görüşmek üzere…

  36. Yazan:Suat Öztürk Tarih: Haz 8, 2007 | Reply

    Knz’nin yorumlarını okumuyorum normalde ama, burada onayladığım için mecburen okudum.

    Şu ifadeye bakın:

    “Osmanlı çöktükten devam eden tek kurum ordudur.

    Şimdi.. Bunu söylemek için insanın cahil olması yetmez, zır cahil olması gerekir.

    Cahillik ayıp değil elbet, ama bu duruma rağmen insan bilgi satma derdindeyse durup düşünmek gerekiyor.

    Başta parlamento olmak üzere T.Cumhuriyeti’nin pek çok kurumu Osmanlı’dan beri devam eder. Danıştay, Polis teşkilatı, PTT vs vs. Kurumların “kuruluş yıllarına” bakmak bile bizlere kabarık bir liste çıkartır.

    Nereden edinilmiş ezberse bu, T.Cumhuriyetini 1923 de gökten düştü sanıyor..

  37. Yazan:knz Tarih: Haz 8, 2007 | Reply

    vokan bey ben bu yazıyı sizin yazınızın altına bir de edidöre copy paste
    etmiştim.

    sizler in beni bilmediğiniz kadar hassas biriyim.cumhurbaşkanlığı özel bir konu olduğu için burayı meşgul etmek istemiştim. Editörden ve sizin bulunduğunuz yerden yazıyı takip ettim.

    ben bir haftadan fazla cevabımı kopyalıyorum. benden sonra o başlığa başka yazılar çıktı.

    en son sordum akyola cevap gelmedi.
    sitede bir açıklama yapılmadı.
    hiçbir yazım çıkmıyor. başörtüsüne yazdım yok. laikliğe yazdım yok,
    okulda namza yazdım yok.

    ne oluyor diye bir gün önce metin beyin siteye yazdım yine yok.
    haftalardır sürüyor. ama bu bir insan.
    bu keyfi olunmaz ki.

    volkan bey kübraya yazdığım yazıyı da sizin kutunuza bıraktım.,
    o yazıyı da kübra okusun.
    onu bulamadınız mı ? dedim ya, ilgisiz yerleri meşgul etmeyim dedim, sizin adınızı
    tıkladım ve oraya bıraktım.
    ben bu kadar sizleri düşünüyorum.
    evet ben aptal olmalıyım.
    suat bey merak etmeyin semtinizden geçmem bir daha.

  38. Yazan:Suat Öztürk Tarih: Haz 8, 2007 | Reply

    Knz,

    Önce şurada yukarıda yorumunuz durduğu halde utanmadan sıkılmadan DD de yorumum kaldırıldı” diye attığınız iftirayı temizleyin ondan sonra hangi semte giderseniz gidebilirsiniz:

    http://jazzetta.wordpress.com/2007/06/07/akil-akil-gel-pesime-takil/
    Yorum no: 12

  39. Yazan:knz Tarih: Haz 8, 2007 | Reply

    suat bey, ben yazımı edötöre ve volkan beye yazdım. cumhurbaşaknı halk seçer sayfasına değil. yorum bırakanlar listesinde de yoktu.
    bütün gün yazıyı kontrol ettim yoktu. yazımı yönetici onayı bekleyen yerde baktım.,

    ortalığı bulandırmayın! Bu hak değil.
    ben iftira etmedim.

    Yukarda yazdığınız yanlış.Gene yazmadan edemeyeceğim. Çünkü sorumluluk .
    yoksa bu akşam şiir kitabı almıştım ve okuyacaktım.
    ama yazmak zorundayım.
    yukarda verdiğiniz cevap yanlış.
    şöyle;

    IMF, Düyun-u Umumiye DEVAMI diyemeyiz değil mi ?
    Düyun-u Umumiye binası Alman lisesi oldu şimdi. Yani o bitti , yenisi başaldı.

    meclis Ankara ‘damıydı ?
    CEVAP EVET VEYA HAYIR OLMALI. kemküm değil.
    meclis istanbuldaydı. mekan değişti.
    içerik değişti.

    osmanlı zamanındaki Danıştay ankada mıydı ?

    o siz zaman bizanstan başaltın meclisi, hatta danıştayı ??

    fakat harbiye yer olarak aynı yerde.
    mekan aynı. aynı mekanda aynı kurum.
    harbiye marşı var falan.
    gerçek buysa suç benim değil.

    ptt devam etmiş olablir ama onu önemsemedim.
    kızılay da devam etti. herşeyi sayacak değildik.

    yasama ve yargıyı kasettim ben.

    onun için halk olarak peygamber ocağı sözü, mehmet sözü bize çağırışım yapar.
    öyle biliriz., o sözler halk beleğinde ilintisiz durmaz. söküp atılmaz.

  40. Yazan:Suat Öztürk Tarih: Haz 8, 2007 | Reply

    Knz,

    Buz gibi iftira attınız, hiçbir yorumun da yerini değiştirmedim. Hala acayip iddialarda bulunuyorsunuz. Daha yorumu hangi başlığa gönderdiğinizden bihabersiniz.

    Kimseyle iletişim kuramadığınız gibi pc.lerle de aranız iyi değil galiba. Allah bilir aktol.org da da gönderdim diye yorumları da byte mezarlığına göndermişsinizdir.

    ***

    Çevir kazı yapmayın. Siz sadece ordu var dediniz ben de hayır dedim. Ve bir sürü kurumu saydım.

    Meclis de dahil pek çok kurum Osmanlı’dan kalamdır. TC Osmanlı modernleşmesinin devamıdır. Sadece saltanat ve halifelik kaldırılmıştır.

    Binalar aynı diye olmaz devamlılık önemli olan kurumsal devamlılıktır. İstanbul’dan Ankara’ya taşınınca kesinti olmuşmuş. Yapmayın yaw?

    Savaş sırasında TBMM Ankara’dan Kayseri’ye taşınacaktı, o zaman da tekrar resetlenecek miydi?

    Nereden edindiniz bu ezberleri bilmem. Allah kolaylık versin bozabilmeniz için..

  41. Yazan:VolkanS Tarih: Haz 8, 2007 | Reply

    knz bey/hanım

    Açıkçası akyol.org’daki problemi ben de tam çözemedim, en son yorumuma “sayın moderatör bu yorumlar neden yayımlanmıyor bir mail atıverin” diye bir not düşmüştüm. Neyse,

    Daha uygun bir konu başlığını tercih ederdim elbette ama yorumlarınızı buraya yazmanızın benim için bir sakıncası yok. Neticede tartıştığımız her konu aynı düğümün bir parçası.

    Size yazdığım cevap akyol.org’da yayınlanmıştı. Eğer itiraz ettiğiniz, ya da eklemek istediğiniz bir nokta varsa buradan da devam edebiliriz.

  42. Yazan:knz Tarih: Haz 10, 2007 | Reply

    soru o kadar reel ki,

    vahiy sorgulanamaz. Buna katılıyor muusnuz ? Eğer bir kişi yeni bir vahiy aldığını, ve ALLAH tarafından ona, bundan sonra artık günde artık günde 10 vakit namaz kılınacağını söylendiğini bildirse , bağcılar müdürü ne yapmalıdır ?
    siz hepiniz iddia sahibine deli diyebilirsiniz ama hukuk karşısında din ve vicdan özgürlüğü açısından o eşit hakka sahiptir.

    Yani, hukukta böye bir iddia sahibi olmanın cezası artık eskisi gibi
    öldü-rül-mek değil.

    reel soruların anlaşılmayacak bir tarafı yoktur.

    hukuğun geldiği yerdeki bu çelişkiyi çözmeniz imkansız.
    insanlar kamuda bir müşterek efrafında uzlaşmak zorundadır.

    yoksa ben de interneti karıştırken; %52 gibi siteler gördüğümde hoş
    bir gülümseme ile bakıyorum.

    elbette iki yasak arasında sıkışan bir toplum olmak istemeyiz.
    bunun için bakış açılarındaki farklılıklar bize benzerlikten daha değerli gelmelidir.
    Çünkü uzlaşma alanın genişliğini belirleyen bu farklılık olacak.
    Bşörtüsü bu uzlaşma alanın içine çoktan girebilirdi, tamamen yanlış savunuldu.

    Ben heryerde tartışırım, inanın ön yargısız burada da yazardım ancak,
    ama takdir edin ki, ben knz yazısı okumam, sırf editörüm diye
    bakmak zorunda kalıyorum diyen bir editörün bulunduğu sayfaları ben de tıklamayacağım.

    Bir insan herzaman kırılgınlaıkla sizin kapınıza gelmez.
    Ben buraya hakemlik istemek için gelmiştim
    Fakat yazım yönetici onayından sonra gözükmedi. edidör sayfasında açıklama yoktu.,cumhurbaşkanı sayfasına ne zaman aktarıldığını da bilmiyorum.
    Diğer cumhurbaşakanı sayfasında daha önce birşeyler yazmış olduğum için, cumhurbaşkanı sayfasında knz yazısı aramak aklıma gelmedi.
    Defalarca birşeyeri açıklamak zorunda kaldım.
    Sırf iki yazı uğruna başıma bunlar geldi.

    Ben bütün bu eziyetlere o yazılar sahiplerine ulaşsın diye katlandım..
    Akyol’da orga güvenim sarsıldı artık, bu güvenin yeniden oluşması uzun bir zaman alacaktır., aynı şey yeni baştan olursa, ben bütün bu olanlardan ders almamış yani aptallık yapmış olurum. Onun için yoğrudu üflemek istememi haklı bulunuz.

    Umarım akyolda bir açıklama görürüz, yoksa keyfi bir şekilde bazı yazarların yazısı geciktiriliyorsa beni hiç yormasınlar.

  43. Yazan:blue Tarih: Haz 11, 2007 | Reply

    Sayın knz,

    Bırakın Allah aşkına. Kimse sizi sansürlemez merak etmeyin. Akyol’a da belli ki yorumları peşpeşe göndermişsiniz, spam olarak işaretlenmiş. Akyol’un işi gücü yok da sizi okuyup sansürleyecek. Yorumunuzu okumamış bile, 4 kere peş peşe yayınlamış garibim.
    Kendinizi bu kadar dev aynasında görmeyin knz hanım. Hayır, bu kendi iyiliğiniz için. Kendinizi gülünç duruma düşürmezsiniz.

  44. Yazan:knz Tarih: Haz 14, 2007 | Reply

    sayın akyol mu size bunu söyledi yoksa siz.. tahmin mi ettiniz ?
    tahminiz hatalı.,

    ben birşeyi büyütmüyorum.

    ilk yazım gitmeyince yazımı baştan yazdım bir daha gönderidm.
    o da gitmeyince baştan yazmamak için bu sefer word’ e kaydettim, ve bir daha gönderdim. Fakat orda başkalarının yazısı çıkmaya başladı. Ertesi gün ben yine gönderdim. 10 gün boyunca nerdeyse günde bir kez gönderdim.
    sonra diğer başlığa başka bir cevap gönderdim. sonra yine başka bir başlığa bir yazı daha gönderdim. Buralarda da benden başka yazarların yazısı çıkyordu.
    fakat gönderdiğim hiçbir yazı çıkmadı.
    Sonra yöneticiye hitaben, yazımı lütfen yayınlayın diye yazı yazdım.
    Sonra size başvurdum. Durum budur.
    sorun işi gücü ol-ma-mak mı, sansür mü, teknik arıza mı ? sorun etmiyorum.
    ilgili kişilere yazım ulaştı. Amacıma ulaştım.

    yorumları peşpeşe göndermedğimi anlamış oldunuz. Bir editör olarak mustafa beye sormadan tahmin yapmasaydınız ben de gereksiz bu açıklamayı yapmayacaktım.

  45. Yazan:blue Tarih: Haz 15, 2007 | Reply

    knz hanım,

    Yorumlar akismet denilen bir eklenti tarafından belirli kriterlere göre değerlendirilip spam olarak işaretleniyor. Bu kriterleri bilmiyorum. Bir bold, bir normal yazılması olabilir mesela. Akyol’un blogu wordpress altyapısında da değil, Movable Type kullanıyor. Yani daha da sıkı bir spam takibi olabilir. Blogger, yorumları onaylamak için sitesine girdiğinde bu yorumları-eğer özellikle tutulan spam yorum var mı diye bakmazsa- göremiyor. Mustafa bey çok yoğun bir insan. Daha önce kendisine yardımcı olan birisi vardı. Bu sıralar o da çok yoğun olduğu için yorumlar geç onaylanıyor. Mustafa bey’in yorumların içeriğine baktığını bile sanmıyorum. Zaten bunca işinin arasında blogunun yorumlarını onaylamaya fırsat bulabildiği için kendisini takdir ediyorum. Buna ne kadar daha tahammül edebilir, bekleyip göreceğiz. Benim tahminim, bir süre sonra akyol.org yorumlara kapatılabilir. Ben olsam kapatırdım. Özellikle de sizin gibi insanların kaprisleriyle uğraşmak yerine bu çok daha yerinde olurdu.
    Ayrıca, ben editör değilim.

  46. Yazan:VolkanS Tarih: Tem 8, 2007 | Reply

    Anayasa Mahkemesi “cumhurbaşkanını halk seçsin” düzenlenmesinin iptaline ilişkin başvuruyu reddetti. Böylece tünelin sonundaki ışık görünmüş oldu.

    Karar benim için süpriz oldu, Zira seçimlerde AKP’nin 367yi geçmesi zor görünüyor. Bu da iyi saatte olsunlar’ın istediği kaosu doğuracaktı. Neden böyle oldu? Bundan sonra neler olacak? Bekir Bey şurada ayrıntılı analizini yapmış.

  47. Yazan:İzzet Kütükoğlu Tarih: Eyl 26, 2007 | Reply

    “Cumhur başkanını halk seçsin” sözü, ağıza bile alınmaması gereken bir sözdür!!!
    Düz mantıkla düşünüldüğü zaman demokrasinin gereği, daha ileri bir demokrasi gibi görülen bu yöntem ülkenin bütnlüğü açısından son derece vahim sonuçlar yaratacaktır!
    Mevcut sistemdeki Cumhurbaşkanı hükümet çatışmaları sistemdeki yanlışlıklardan doğmaktadır. Bu çatışmalar cumhuriyet kurulduğundan beri vardır.
    Düşünmek gerekir ki; bürokrat atamaları cumhurbaşkanlığı onayı ile değilde, TBMM si oylaması ile onaylanacak olsa idi, cumhurbaşkanının dindar mı, laikmi tartışmaları olur muydu? Atamalar cumhurbaşkanı onayı ile değilde, TBMMsi oylaması ile gerçekleşseydi, AKP hükümeti ile Sezer arasında kavga çıkar mıydı?
    Kesinlikle çıkmazdı…
    Eğer cumhur başkanını halkın seçmesinden murat, daha fazla demokrasi ise, Atamaların meclis oyalaması ile onaylanması da daha ileri bir demokrasidir.
    Bu yapıldığı zaman cumhurbaşkanları ile hükümetler arasında kavga olamayacaksa bu yol sağlıklı ve hayırlı bir yoldur.
    dönelim cumhurbaşkanını halkın seçmesi düşüncesine. Bu düşünmeler düşünmek değildir!
    Ağıza bile alınmamalıdır.
    Neden?
    Eğer cumhurbaşkanını halk seçecek olursa, daha ileriki seçimlerde biz, seçilecek cumhurbaşkanının laik mi, dindarmı olduğunu tartışıyor olmayacağız. Cumhurbaşkanı adayları laiklik,dindarlık söylemleri ilede kampanya yürütmeyecekler.
    ya ne olacak?
    Cumhurbaşkanını halk seçtiği zaman geçer akçe, türkçülük, kürtçülük olacaktır. Seçilen aday türk olur ise, seçilemeyen aday kürt olacaktır!
    Bu durumda ülkede çıkan seçim tablosu, elmasla üzerinden gidilmiş bir fayans gibi bölünecektir.
    Bu durumda, ülke bir bütündür. Türkiye tek millettir diye nasıl diyeceksin?!
    Diyelim ki seçilen cumhurbaşkanı kürtlerin yoğun olduğu bölgelerde %95 oy aldı, türklerin yoğun olduğu bölgelerdende %30 oy aldı cumhurbaşkanı oldu. Ve bu aday cumhurbaşkanı seçildi. Bu cumhurbaşkanının bütün ülkenin cumhurbaşkanı olduğu söylenebilecek midir?!
    Bir millet bu kadar kör, bu kadar basiretsiz, bu kadar ileri görüşten yoksun olamaz!!!
    Bırakın meclis, kimi seçerse seçsin, türk, kürt, laik, dindar fark etmez.
    Eğer devlette bir ideolojinin kamlaşmasını önlemekse maksat, buna hiç gerek yok! atamaların onaylanmasını cumhurbaşkanının yetkisinden çıkarır, meclis onayıyla bu işi yaparsanız maksat hasıl olur.
    Şahsen ben, atamaların hükümet tarafından belirlenmesine de, cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasına da karşıyım.
    Benim bu konuda yazılmış bir kitabım var. ne yazık ki bu kitabın ticari amacı olmadığı için kitapçılarda bulamıyacaksınız.
    Ben bu kitapta bütün sorunların, açmazların çıkmazların, devlet kurumlarının yanlış yapılanmasından kaynaklandığını yazıyor farklı bir yapılanma sistemi öneriyorum.
    Hiç bir partiyi ideolojiyi savunmayan, karşıda olmayan bu kitap siyasi liderlerin çoğuna sivil toplum örgütlerinin medya yazarlarının çoğuna gönderilmiştir.
    Bu kitapta farklı bir yapılanma öneriyoruz. ve bizim sistemimizde taşlar yerine oturuyor. Biz cumhurbaşkanını halka seçtirmiyoruz ama, kavganın çatışmanın her türlüsünün kökünü kazıyoruz.
    böyle bir sistem öneriyoruz.
    Düşünmek lazım, cumhurbaşkanını halkın seçmesinin halka yararı ne olacak? Halk cumhurbaşkanı seçmeye çok mu hevesli sanki. Hevesli olmasa bile Tayyip Erdoğan bunu istedi öyle ise iyi bir şeydir diye o doğrultuda düşünmeden oy verilecek, ülke Bölünme tehlikesi ile yüz yüze gelmiş olacaktır.
    Bu düşünceden hareketle Cumhurbaşkanını halk seçsin sözünün ağıza bile alınmaması gerektiğini anlatmaya çalışıyor. bu yazıyı okuyanları düşünmeye davet ediyorum…
    Saygılarımla…

  1. 1 Trackback(s)

  2. Haz 12, 2008: Derin Düşünce’nin Geleceği : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin